SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
16-Nahl Suresi
1.Ayet
Mekke |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ -1 |
Eta emrullahi fe la testa´ciluh sübhanehu ve teala amma yüşrikun |
Allah’ın emri gelecektir. Artık onun acele gelmesini istemeyin. Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir. |
Allahın emri geldi, sakın onu isti´cal etmeyin, o sübhan onların şirklerinden münezzeh, yüksek çok yüksek |
Allah´ın emri geldi (gelmek üzeredir). Artık onu acele istemeyin. Allah onların ortak koştuklarından pâk ve münezzehtir. |
14
/ 266
|
16-Nahl Suresi
2.Ayet
Mekke |
يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنْذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ -2 |
Yünezzilül melaikete bir ruhı min emrihı ala mey yeşaü min ıbadihı en enziru ennehu la ilahe illa ene fettekun |
Allah, “Benden başka ilâh yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının” diye (insanları) uyarmaları için emrini içeren vahiy ile melekleri kullarından dilediğine indirir. |
Kullarından dilediğine emrinden rûh ile Melâike indiriyor da buyuruyor ki: şu hakikati bildirin: benden başka ilâh yok, hemen bana korunun |
Allah kendi buyruğundan (haberli kılmak için) kullarından dilediğine melekleri ruh ile indirir de: «Benden başka hiçbir ilâh olmadığı ve benden korkup (kötülüklerden) sakınmaları hususunda uyarıda bulunun !» (emrini verir). |
14
/ 266
|
16-Nahl Suresi
3.Ayet
Mekke |
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۚ تَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ -3 |
Halekas semavati vel erda bil hakk teala amma yüşrikun |
Allah, gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden yücedir. |
Gökleri ve Yeri hakk ile yarattı, o, onların şirkinden yüksek, çok yüksek |
Gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, onların ortak koştuklarından çok yücedir. |
14
/ 266
|
16-Nahl Suresi
4.Ayet
Mekke |
خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ -4 |
Halekal insane min nutfetin fe iza hüve hasıymün mübiyn |
İnsanı nutfeden (bir damla sudan) yarattı. Böyle iken bakarsın ki o, Rabbine açık bir hasım kesilmiştir. |
İnsanı bir nutfeden yarattı, bir de bakarsın o, natûk bir muhasım kesilmiştir |
İnsanı nutfe (spermleri taşıyan sıvıjdan yaratmışken, bakarsın ki o, (bize karşı) açıkça tartışan bir düşman kesilivermiştir. |
14
/ 266
|
16-Nahl Suresi
5.Ayet
Mekke |
وَالْأَنْعَامَ خَلَقَهَا ۗ لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ -5 |
Vel en´ame halekaha lemük fıha dif´üv ve menafiu ve minha te´külun |
Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır. Hem de onlardan yersiniz. |
En´amı da yarattı, sizin için onlarda bir ısınıklık ve bir takım menfaatler vardır, hem onlardan yersiniz |
Davarları da sizin için yarattı ; onlarda (sizin için) ısıtacak şey ve nice yararlar vardır; hem onlardan yersiniz. |
14
/ 266
|
16-Nahl Suresi
6.Ayet
Mekke |
وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ -6 |
Ve leküm fıha cemalün hıyne türıhune ve hıyne tesrahun |
Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır. |
Akşam getirir, sabah salarken onlarda sizin için bir cemal de vardır. |
Onları (ağıllarına) sürüp getirdiğinizde ve (otlaklara) sürüp götürdüğünüzde, sizin için onlarda içinizi açan güzellik ve çekicilik vardır. |
14
/ 266
|
16-Nahl Suresi
7.Ayet
Mekke |
وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ ۚ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ -7 |
Ve tahmilü eskaleküm ila beledil lem tekunu baliğıyhi illa bi şikkıl enfüs inne rabbeküm le raufür rahıym |
Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir. |
Ağırlıklarınızı da yüklenir, canlarınızın yarısını tüketmeden varamıyacağınız beldelere kadar götürürler, her halde rabbınız size çok re´fetli, çok merhametli |
Ağırlıklarınızı da yüklenirler de sizin ancak zor zahmet varabileceğiniz şehirlere kadar götürürler. Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok kayıran, çok merhamet edendir. |
14
/ 267
|
16-Nahl Suresi
8.Ayet
Mekke |
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً ۚ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ -8 |
Vel hayle vel biğale vel hamira li terkebuha ve zıneh ve yahlüku ma la ta´lemun |
Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır. |
Hem binesiniz diye, hem de ziynet olarak atları, katırları, merkebleri de yarattı ve bilemiyeceğiniz daha neler yaratacak |
Binesiniz diye at, katır ve merkebi birer süs olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri yaratır. |
14
/ 267
|
16-Nahl Suresi
9.Ayet
Mekke |
وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ ۚ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ -9 |
Ve alellahi kasdus sebıli ve minha cair ve lev şae le hedaküm ecmeıyn |
Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi. |
Yolu doğrultmak da Allaha aiddir, ondan sapan da var, maamafih Allah, dilerse hepinizi hidayette kılardı |
Doğru yolu bildirmek, gösterip yöneltmek Allah´a aittir. Yollardan bir kısmı eğridir, (amaca ulaştırıcı değildir). Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi. |
14
/ 267
|
16-Nahl Suresi
10.Ayet
Mekke |
هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً ۖ لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ -10 |
Hüvellezı enzele mines semai mael leküm minhü şerabüv ve minhü şecerun fıhi tüsiymun |
O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir. |
O odur ki Semâdan bir su indirdi. size ondan bir içecek var, yine ondan bir ağaç ki hayvan yayarsınız |
O ki gökten size su indirdi. Ondan hem içilecek su, hem (davarlarınızı) yaymak için ot sağlarsınız. |
14
/ 267
|
16-Nahl Suresi
11.Ayet
Mekke |
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ -11 |
Yümbitü leküm bihiz zer´a vez zeytune ven nehıyle ven a´nabe ve min küllis semarat inne fı zalike le ayetel li kavmiy yetefekkerun |
Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır. |
Onunla size ekin, zeytun, hurmalıklar, üzümler, türlüsünden meyveler bitirir, elbette bunda tefekkür edecek bir kavm için bir âyet var |
Hem o su ile sizin için ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyveler bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için âyet (öğüt, ibret ve delil) vardır. |
14
/ 267
|
16-Nahl Suresi
12.Ayet
Mekke |
وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ -12 |
Ve sehhara lekümül leyle ven nehara veş şemse vel kaner ven nücumü müsahharatüm bi emrih inne fı zalike le ayatil li kavmiy ya´kılun |
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır. |
Hem sizin için geceyi ve gündüzü ve Şems-ü Kameri teshır buyurdu, bütün yıldızlar da onun emrine müsahhardırlar, elbette bunda aklı olan bir kavm için âyetler var |
Ve sizin için gece ile gündüzü, Güneş ile Ay´ı ve yıldızları belli kanunlarına bağlayıp, sizin hizmetinize verdi. Doğrusu bunda aklını kullanan bir millet için nice öğütler, ibretlerde belgeler vardır. |
14
/ 267
|
16-Nahl Suresi
13.Ayet
Mekke |
وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ -13 |
Ve ma zerae leküm fil erdı muhtelifen elvanüh inne fı zalike le ayetel li kavmiy yezzekkerun |
Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi. Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır. |
Daha sizin için Arzdan muhtelif renklerle yarattıkları, neler var, elbette bunda tezekkür edecek bir kavm için bir âyet var |
Sizin için yeryüzünde, farklı ren.Jerde yarattıklarını da hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda iyice düşünüp öğüt alan bir millet için öğüt ve ibret vardır. |
14
/ 267
|
16-Nahl Suresi
14.Ayet
Mekke |
وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ -14 |
Ve hüvellezı sehharal bahra li te´külu minhü lahmen tariyyev ve testahricu minhü hılyeten telbesuneha ve teral fülke mevahıra fıhi ve li tebteğu min fadlihı ve lealleküm teşkürun |
O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) O’nun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir. |
Yine odur ki o, denizi teshır etmiştirki ondan taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz bir ziynet çıkarasınız, gemileri de görürsünüz ki onda yara yara akar giderler, hem fazlından nasıyb arayasınız diye hem de gerek ki şükredesiniz |
Pek taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyasını çıkarmanız için denizi de (belli ölçü ve kanunlarla) yararınıza sunan O´dur. Gemileri de suyu yara yara gittiğini görürsün ki, bu Allah´ın geniş lûtfunu ve ihsanını dilemeniz içindir. Ola ki şükredersiniz. |
14
/ 267
|
16-Nahl Suresi
15.Ayet
Mekke |
وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ -15 |
Ve elka fil erdı ravasiye en temıde biküm ve enharav ve sübülel lealleküm tehtedun |
(15-16) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar. |
Hem Arzda ağır baskılar bıraktı ki sizi çalkar diye, hem de nehirler ve yollar, gerek ki doğru gidesiniz |
(15-16) Yeryüzünde, sizi sarsmasın diye dağlar koyup yerleştirdi; ırmaklar meydana getirdi ve şaşırmayasınız diye yollar ve alâmetler koydu ve onlar yıldızlarla da yollarını, yönlerini bulurlar. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
16.Ayet
Mekke |
وَعَلَامَاتٍ ۚ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ -16 |
Ve alamat ve bin necmi hüm yehtedun |
(15-16) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar. |
Ve alâmetler, yıldızla da onlar yol doğrulturlar |
(15-16) Yeryüzünde, sizi sarsmasın diye dağlar koyup yerleştirdi; ırmaklar meydana getirdi ve şaşırmayasınız diye yollar ve alâmetler koydu ve onlar yıldızlarla da yollarını, yönlerini bulurlar. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
17.Ayet
Mekke |
أَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُ ۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ -17 |
E fe mey yahlüku ke mel la yahluk e fe la tezekkerun |
Şu hâlde yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz? |
İmdi yaratan yaratamıyana benzer mi? Artık siz bir tezekkür etmez misiniz? |
Artık yaratan yaratamıyan gibi midir? Etraflıca düşünmez misiniz? |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
18.Ayet
Mekke |
وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا ۗ إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ -18 |
Ve in teuddu nı´metellahi la tuhsuha innellahe le ğafurur rahıym |
Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
Halbuki Allahın ni´metini saysanız ihsâ edemezsiniz, her halde Allah çok gafûr, çok rahîmdir |
Allah´ın nimetlerini saymaya kalkışırsanız, sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
19.Ayet
Mekke |
وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ -19 |
Vallahü ya´lemü ma tüsirrune ve ma tu´linun |
Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. |
Hem Allah neyi sir tutar, neyi ı´lân edersiniz hepsini bilir |
Allah neleri gizlediğinizi, neleri açığa vurduğunuzu bilir. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
20.Ayet
Mekke |
وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ -20 |
Vellezıne yed´une min dunillahi la yahlükune şey´ev ve hüm yuhlekun |
Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyler, yaratılmış olduklarına göre hiçbir şey yaratamazlar. |
Allahdan başka yalvardıklarınız ise hiç bir şey yaratamazlar, halbuki kendileri yaratılıp duruyorlar |
Allah´tan başka duâ ve ibâdet edip taptıkları (putlar) hiçbir şey yaratamazlar; kendileri yaratılıyorlar. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
21.Ayet
Mekke |
أَمْوَاتٌ غَيْرُ أَحْيَاءٍ ۖ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ -21 |
Emvatün ğayru ahya´ ve ma yeş´urune eyyane yüb´asun |
Onlar, diri olmayan cansız varlıklardır! Ne zaman dirileceklerinin de şuuruna varamazlar. |
Hep ölüdürler, bizzat hayy değildirler ne zaman ba´solunacaklarına da şuurları yoktur |
Onlar (o putperestler) ölülerdir; diri değildirler. Ne zaman diriltilip kaldırılacakları bilincinde de değillerdir. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
22.Ayet
Mekke |
إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۚ فَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ -22 |
İlahüküm ilahüv vahıd fellezıne la yü´minune bil ahırati kulubühüm münkiratüv ve hüm müstekbirun |
Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar. |
İlâhınız bir tek ilâhtır, öyle iken Âhırete inanmıyanlar kendilerini büyüksündüklerinden dolayı kalbleri münkirdir |
Sizin Tanrı´nız tek bir Tanrı´dır. Âhiret´e imân etmeyenler ise, kalbleri inkâr içindedir ve onlar (Allah´a ve Âhiret´e imânı) gururlarına yediremezler. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
23.Ayet
Mekke |
لَا جَرَمَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ -23 |
La cerame ennellahe ya´lemü ma yüsirrune ve ma yu´linun innehu la yühıbbül müstekbirın |
Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez. |
Şüphe yok ki Allah, onların ne gizlediklerini, ne açıkladıklarını hep bilir, her halde o, kibirlenenleri sevmez |
Şüphesiz ki Allah onların gizlediklerini de, açıkladıklarını da bilir. Doğrusu O, büyüklük taslayanları sevmez. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
24.Ayet
Mekke |
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ ۙ قَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ -24 |
Ve iza kıyle lehüm maza enzele rabbüküm kalu esatıyrul evvelın |
Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler. |
Onlara rabbınız ne indirdi? denildiği vakıt da «eskilerin masalları» dediler |
Onlara: «Rabbiniz neler indirdi ?» denilince, «eskilerin masallarını» derler. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
25.Ayet
Mekke |
لِيَحْمِلُوا أَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۙ وَمِنْ أَوْزَارِ الَّذِينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ أَلَا سَاءَ مَا يَزِرُونَ -25 |
Li yahmilu evzarahüm kamiletey yevmel kıyameti ve min evzarillezıne yüdıllunehüm bi ğayri ılm e la sae ma yezirun |
Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür. |
Şunun için Kıyamet günü kendi veballerini kâmilen yüklendikten başka ılimsizlikleri yüzünden ıdlâl ettikleri kimselerin veballerinden bir kısmını da yüklenecekler, bak ne fena yük yükleniyorlar |
(Bu tutum ve sözleriyle) Kıyamet günü, günah ve veballerini tastamam ve bir de bilgisizce saptırdıkları kişilerin günah ve veballerini yüklenecekler. Dikkat et, yüklendikleri yük ne kötüdür! |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
26.Ayet
Mekke |
قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ -26 |
Kad mekarallezıne min kablihim fe etellahü bünyanehüm minel kavaıdi fe harra aleyhimüs sakfü min fevkıhim ve etahümül azabü min haysü la yeş´urun |
Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah’ın azabı binalarını, temelinden gelip yıktı da tavanları başlarına çöküverdi ve azap kendilerine fark edemedikleri yerden geldi. |
Evet, onlardan evvelkiler hiyleler kurmuşladı, Allah da kurdukları bünyana kaidelerinden geldi de sekıf, tepelerinden üzerlerine çöktü ve azâb kendilerine duyamıyacakları cihetten geldi |
Onlardan öncekiler de (peygambere ve ilâhî buyruklara karşı bu tarz) maksatlı plânlar kurmuşlardı. Bu yüzden Allah kurdukları plânlarını temelinden gelip (onu kökünden sarsıp), tavanları başlarına yıkılıp çöktü ve azâb onlara bilmedikleri bir yönden gelmiş oldu. |
14
/ 268
|
16-Nahl Suresi
27.Ayet
Mekke |
ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُخْزِيهِمْ وَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تُشَاقُّونَ فِيهِمْ ۚ قَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ إِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّوءَ عَلَى الْكَافِرِينَ -27 |
Sümme yevmel kıyameti yuhzıhüm ve yekulü eyne şürakaiyellezıne küntüm tüşakkune fıhim kalellezıne utül ılme innel hızyel yevme ves sue lalel kafirın |
Sonra kıyamet günü, Allah onları rezil edecek ve diyecek ki: “Uğrunda mücadele ettiğiniz ortaklarım nerede?!” Kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler: “Şüphesiz bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kâfirlerin üzerinedir.” |
Sonra Kıyamet günü onları rüsvay edecek ve diyecek: hani nerede o sizin haklarında şikak çıkarıp durduğunuz şeriklerim? Kendilerine ılim verilmiş olanlar dediler ki: hakıkat bütün sefalet-ü zillet bu gün kâfirlerin üstünedir. |
Sonra da Allah, Kıyamet günü onları rüsvay eder de «Hakkında tartışıp (o yüzden mü´minlere) düşmanlık ederek, bana koştuğunuz ortaklar nerede ?» diye sorar. Kendilerine ilim verilenler derler ki: «Doğrusu bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kâfirleredir.» |
14
/ 269
|
16-Nahl Suresi
28.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ ۖ فَأَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُوءٍ ۚ بَلَىٰ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -28 |
Ellezıne teteveffahümül melaiketü zalimı enfüsihim fe elkavüs seleme ma künna na´melü min su´ bela innellahe alımüm bima küntüm ta´melun |
O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır da onlar teslim olup, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” derler. (Melekler de şöyle diyecekler:) “Hayır! Allah sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.” |
Onlar ki Melekler onları nefislerinin zalimleri olarak kabzederler de o vakıt bakarsın şöyle diyerek teslim olmuşlardır: biz bir kötülükten yapmıyorduk, hayır, Allah sizin ne maksadla yapıyorduğunuzu tamamen biliyor |
Kendilerine zulmedenlerin melekler canlarını alırken, «biz hiçbir kötülük işlemiyorduk» diyerek teslimiyet gösterirler. Hayır, şüphesiz ki Allah, sizin işleyegeldiğiniz şeyleri çok iyi bilir. |
14
/ 269
|
16-Nahl Suresi
29.Ayet
Mekke |
فَادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ -29 |
Fedhulu ebvabe cehenneme halidıne fıha fe lebi´se mesvel mütekebbirın |
“Haydi, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!” |
Onun için girin bakalım Cehennemin kapılarına: içinde kalmak üzere, bak artık mütekebbirlerin mevkıi ne fena? |
O sebeple, içinde ebedî kalacağınız Cehennem kapılarından giriniz ! Büyüklük taslayıp gururlananların makamı ne kötüdür! |
14
/ 269
|
16-Nahl Suresi
30.Ayet
Mekke |
وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ ۚ قَالُوا خَيْرًا ۗ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ ۚ وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ ۚ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ -30 |
Ve kıyle lillezınettekav maza enzele rabbüküm kalu hayra lillezıne ahsenu fı hazihıd dünya haseneh ve le darul ahırati hayr ve le nı´me darul müttekıyn |
Allah’a karşı gelmekten sakınan kimselere, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde, “Hayr indirdi” derler. Bu dünyada iyilik yapanlara bir iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah’a karşı gelmekten sakınanların yurdu ne güzeldir. |
Allahdan korkup korunanlara ise «rabbınız ne indirdi? Denildiğinde «hayır» demişlerdir» bu Dünyada güzel iş yapanlara güzel bir mükâfat var ve elbette Âhıret yurdu daha hayırlıdır, müttekılerin yurdu da ne hoş! |
(Allah´tan korkup fenalıklardan) sakınanlara, «Rabbınız ne indirdi ?» denilince, «iyilik» derler. Bu dünyada güzel iş, hayırlı amelde bulunanlara iyilik ve güzellik vardır. Âhiret yurdu ise elbette daha hayırlıdır. Sakınanların yurdu ne güzeldir! |
14
/ 269
|
16-Nahl Suresi
31.Ayet
Mekke |
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ ۚ كَذَٰلِكَ يَجْزِي اللَّهُ الْمُتَّقِينَ -31 |
Cennatü adniy yedhuluneha tecrı min tahtihel enharu lehüm fıha ma yeşaun kezalike yeczillahül müttekıyn |
İçinden nehirler akan Adn cennetlerine gireceklerdir. Kendileri için orada diledikleri her şey vardır. Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları böyle mükâfatlandırır. |
Adin Cennetleri, ona girecekler, altından nehirler akar, onlara orada ne isterlerse var, işte Allah müttekılere böyle mükâfat eder |
(O yurt) Adn Cennetleri´dir ki, onlara girerler. Altlarından ırmaklar akıp durur. Onlara o Cennetlerde diledikleri şeyler vardır. İşte böylece Allah sakınanları mükâfatlandırır. |
14
/ 269
|
16-Nahl Suresi
32.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ طَيِّبِينَ ۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -32 |
Ellezıne teteveffahümül melaiketü tayyibıne yekulune selamün aleykümüdhulül cennete bima küntüm ta´melun |
Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” derler. |
Onlar ki Melekler onları hoş hoş kabzederler «selâm, size girin, Cennete, çünkü çalışıyordunuz» derler |
(O sakınanlar ki) tertemiz arınmış oldukları halde melekler canlarını alırlar da, «selâm size, yaptığınıza karşılık girin Cennet´e!» derler. |
14
/ 269
|
16-Nahl Suresi
33.Ayet
Mekke |
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا أَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلَائِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ أَمْرُ رَبِّكَ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ -33 |
Hel yenzurune illa en te´tiyehümül melaiketü ev ye´tiye emru rabbik kezalike fealellezıne min kablihim ve ma zalemehümüllahü ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun |
(O kâfirler) kendilerine ancak meleklerin veya senin Rabbinin helâk emrinin gelmesini bekliyorlar. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
O kâfirler başka değil ancak kendilerine o meleklerin gelmesine veya Rabbının emri gelmesine bakarlar, onlardan evvelkiler de böyle yaptılar ve onlara Allah zulmetmedi ve lâkin kendileri nefislerine zulmediyorlardı |
(O inkarcı azgınlar) ancak meleklerin kendilerine, (canlarını almak için) gelmelerini veya Rabbin emri (azâbı)nın (inmesini) beklerler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmederler. |
14
/ 269
|
16-Nahl Suresi
34.Ayet
Mekke |
فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -34 |
Fe esabehüm seyyiatü ma amilu ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun |
Bu sebeple işledikleri kötülüklerin cezası onlara ulaştı ve alay ettikleri şey kendilerini kuşattı. |
Onun için amellerinin fenalıkları başlarına musîbet oldu ve istihza ettikleri şey kendilerini sarıverdi |
Bu sebeple, işledikleri kötülükler, onlara yetişip dokunmuş ve alaya aldıkları şey de onları kuşatmıştır. |
14
/ 269
|
16-Nahl Suresi
35.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ نَحْنُ وَلَا آبَاؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ -35 |
Ve kalellezıne eşraku lev şaellahü ma abedna min dunihı min şey´in nahnü ve la abaüna ve la harramna min dunihı min şey´ kezalike fealellezıne min kablihim fe hel aler rusüli illel belağul mübın |
Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık, O’nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir. |
Bir de müşrikler dediler ki: «Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız ondan başka hiç bir şey´e tapmazdık ve onsuz hiç bir şey tahrim etmezdik, bunlardan evvelkiler de böyle yaptılar, buna karşı peygamberin vazifesi ancak açık bir tebliğden ibarettir |
Allah´a ortak koşanlar dediler ki: «Eğer Allah dileseydi ne biz. ne de babalarımız O´ndan başkasına tapmazdık ve O´nun buyruğu olmaksızın bir şeyi de haram kılmazdık.» Kendilerinden öncekiler de böyle (söylemiş, böyle) yapmıştı. Peygamber´e düşen, sadece apaçık tebliğdir. |
14
/ 270
|
16-Nahl Suresi
36.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ ۖ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللَّهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُ ۚ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ -36 |
Ve le kad beasna fı külli ümmetir rasulen enı´büdüllahe vectenibüt tağut fe minhüm men hedellahü ve minhüm men hakkat aleyhid dalaleh fe sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mükezzibın |
Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün. |
Celâlim hakkı için biz, her ümmette «Allaha ibadet edin ve Tâguttan ictinab eyleyin» diye bir Resul ba´settik, sonra içlerinden kimine Allah hidayet nasîb etti, kiminin de üzerine dalâlet hakkoldu, şimdi yeryüzünde bir gezin de bakın peygamberleri tekzib edenlerin akibeti nasıl oldu? |
And olsun ki, her ümmete, «Allah´a kulluk edip tapın, azdırıp saptırıcılardan kaçının!» diyerek (uyanda bulunan) bir peygamber göndermişizdir. Onlardan kimini Allah doğru yola eriştirdi; kiminin de üzerine sapıklık (damgası vurulması) hak olmuştu. O halde siz yeryüzünde gezip dolaşın da (Hakk´a karşı gelip peygamberleri) yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün. |
14
/ 270
|
16-Nahl Suresi
37.Ayet
Mekke |
إِنْ تَحْرِصْ عَلَىٰ هُدَاهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ يُضِلُّ ۖ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ -37 |
İn tahrıs ala hüdahüm fe innellahe la yehdı mey yüdıllü ve ma lehüm min nasırın |
Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da yoktur. |
Sen onların hidayet bulmalarına harîs isen her halde Allah dalâlette bırakacağı kimselere hidayet vermez, onların yardımcıları da yoktur |
Sen onların doğru yola erişmelerini ne kadar çok arzu etsen, yine de Allah saptıracağını doğru yola iletmez ve onlara yardımcılar da yoktur. |
14
/ 270
|
16-Nahl Suresi
38.Ayet
Mekke |
وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ ۙ لَا يَبْعَثُ اللَّهُ مَنْ يَمُوتُ ۚ بَلَىٰ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ -38 |
Ve aksemu billahi cehde eymanihim la yeb´asüllahü mey yemut bela va´den aleyhi hakkav ve lakinne ekseran nasi la ya´lemun |
Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
Allah ölen kimseyi ba´setmez diye olanca yeminleriyle Allaha kasem de ettiler, hayır ba’sedecek bu onun taahhüd buyurduğu hak bir va´d ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler. |
«Allah, ölen kimseyi tekrar diriltip kaldırmaz» diyerek olanca yeminleriyle Allah ile yemin ettiler. Hayır, bu, Allah üzerine hak bir va´ddir; ne var ki insanların çoğu bilmezler. |
14
/ 270
|
16-Nahl Suresi
39.Ayet
Mekke |
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي يَخْتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ كَانُوا كَاذِبِينَ -39 |
Li yübeyyine lehümüllezı yahtelifune fıhi ve li ya´lemellezıne keferu ennehüm kanu kazibın |
(Diriltecek ki) ayrılığa düştükleri şeyi onlara anlatsın ve kâfir olanlar da kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler! |
Ba´sedecek ki onlara ıhtilâf ettikleri hakkı anlatsın ve onu inkâr edenler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler |
(Diriltip kaldıracak) ki, onlara, hakkında ayrılığa düştükleri şeyi açıklasın; inkâr edenlerin de kendilerinin yalancılar olduklarını bilsinler. |
14
/ 270
|
16-Nahl Suresi
40.Ayet
Mekke |
إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ -40 |
İnnema kavlüna li şey´in iza eradnahü en nekule lehu kün fe yekun |
Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir. O da hemen oluverir. |
Bizim herhangi birşey için sözümüz, onu murad ettiğimiz zaman, sade ona şöyle dememizdir: «Ol» hemen oluverir |
Biz bir şeyin olmasını dilediğimiz zaman, sözümüz ona sadece «ol!» dememizdir; o da hemen oluverir. |
14
/ 270
|
16-Nahl Suresi
41.Ayet
Mekke |
وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ -41 |
Vellezıne haceru fillahi mim ba´di ma zulimu le nübevviennehüm fid dünya haseneh ve le ecrul ahırati ekber lev kanu ya´lemun |
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi.. |
Allah uğrunda zulme ma´ruz olduktan sonra hicret edenlere gelince de, elbette onları Dünyada güzel bir surette yerleştiririz, maamafih âhıret ecri her halde daha büyüktür, eğer bilseler |
Onlar ki zulme uğradıktan sonra Allah yolunda (O´nun rızası uğrunda) hicret ettiler; şanıma and olsun ki, onları Dünya´da güzel (yere) yerleştiririz; Âhiret´in mükâfatı ise çok daha büyüktür. Eğer (hicretten geri kalanlar bunu) bilselerdi (bir saniye bile durmak istemezlerdi). |
14
/ 270
|
16-Nahl Suresi
42.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ -42 |
Ellezıne saberu ve ala rabbihim yetevekkelun |
Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir. |
Onlar ki sabretmişlerdir ve hep Rablarına tevekkül kılarlar |
Onlar ki, sabrettiler ve sadece Rablarına güvenip dayandılar, (elbette mükâfatları çok büyük olacaktır). |
14
/ 270
|
16-Nahl Suresi
43.Ayet
Mekke |
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ ۚ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ -43 |
Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim fes´elu ehlez zikri in küntüm la ta´lemun |
Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. |
Senden evvel de Resul olarak başka değil, ancak kendilerine vahy veriyor idiğimiz erler göndermişizdir, ehli zikre sorun bilmiyorsanız |
(43-44) Senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz adamları birçok belge, mu´cize ve kitâblarla gönderdik. Eğer (bu konulan) bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur´ân´ı indirdik; ola ki düşünürsünüz. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
44.Ayet
Mekke |
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ ۗ وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ -44 |
Bil beyyinati vez zübür ve enzelna ileykez zikra li tübeyyine linnasi ma nüzzile ileyhim ve leallehüm yetefekkerun |
(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. |
Beyyinelerle ve kitablarla; sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni nâsa anlatasın ve gerek ki tefekkür edeler |
(43-44) Senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz adamları birçok belge, mu´cize ve kitâblarla gönderdik. Eğer (bu konulan) bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur´ân´ı indirdik; ola ki düşünürsünüz. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
45.Ayet
Mekke |
أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُوا السَّيِّئَاتِ أَنْ يَخْسِفَ اللَّهُ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ -45 |
E fe eminellezıne mekerus seyyiati ey yahsifellahü bihimül erda ev ye´tiyehümül azabü min haysü la yaş´urun |
Kötü işler yapmak için tuzak kuranlar, Allah’ın kendilerini yere geçirmesinden veya (ansızın) bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin mi oldular? |
Ya şimdi eman mı buldu o kimseler: o fenalıkları yapmak için hile kurup duranlar, Allahın kendilerini Yere geçirmesinden? veya hatır-u hayallerine gelmez cihetlerden kendilerine azâb gelivermesinden? |
Durmadan fena işler düzenleyip tuzak kuranlar, Allah´ın kendilerini yere batırmasından veya bilmedikleri bir yerden azabın kendilerine gelmesinden güven içinde midirler? |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
46.Ayet
Mekke |
أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِزِينَ -46 |
Ev ye´huzehüm fı tekallübihim fe ma hüm bi mu´cizın |
Yahut onlar dönüp dolaşırken Allah’ın kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Onlar, Allah’ı âciz bırakacak değillerdir. |
veya dönüp dolaşırken kendilerini yakalayıvermesinden, ki onlar âciz bırakacak değillerdir |
(46-47) Veya dönüp dolaşırlarken, kendilerini (ilâhî azabın) yakalayıvermesinden —ki (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir— veya korku ve endişe üzere eksile eksile bir durumda bulunurlarken, kendilerini tutuvermesinden emniyette midirler ? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
47.Ayet
Mekke |
أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَىٰ تَخَوُّفٍ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ -47 |
Ev ye´huzehüm ala tehavvüf fe inne rabbeküm le raufür rahıym |
Yahut da, onları korku üzere iken yakalamayacağından güven içinde midirler? Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir. |
yâhut da kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden? Demek ki Rabbımız çok refetli çok merhametli |
(46-47) Veya dönüp dolaşırlarken, kendilerini (ilâhî azabın) yakalayıvermesinden —ki (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir— veya korku ve endişe üzere eksile eksile bir durumda bulunurlarken, kendilerini tutuvermesinden emniyette midirler ? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
48.Ayet
Mekke |
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ عَنِ الْيَمِينِ وَالشَّمَائِلِ سُجَّدًا لِلَّهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ -48 |
E ve lem yerav ila ma halekallahü min şey´iy yetefeyyeü zılalühu anil yemıni veş şemaili süccedel lillahi ve hüm dahırun |
Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir. |
Ya görmedilerde mi? Her hangi bir şeyden Allahın yarattığına bir baksalar a: gölgeleri sağ ve sollarında sürünerek Allaha secdeler ederek döner dolaşır |
Allah´ın yarattığı herhangi, bir şeye bakmıyorlar mı ki gölgesi boyun eğip (bağlı bulunduğu kanuna teslimiyet içinde) Allah´a secde ederek sağa sola dönüp dururlar. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
49.Ayet
Mekke |
وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ دَابَّةٍ وَالْمَلَائِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ ۩ -49 |
Ve lillahi yescüdü ma fis semavati ve ma fil erdı min dabbetiv vel melaiketüe hüm la yestekbirun |
Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler (boyun eğerler). |
Hem Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allaha secde eder, gerek Dâbbe kısmından olsun ve gerek Melâike, ve bunlar kibirlenmezler |
Göklerde ve yerde, gerek canlılardan, gerekse meleklerden ne varsa hepsi de büyüklük taslamaksızın Allah´a secde ederler. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
50.Ayet
Mekke |
يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ ۩ -50 |
Yehafune rabbehüm min fevkıhim ve yef´alune ma yü´merun |
Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. |
Fevklerinden rablarının mahafetini duyarlar ve her ne emr olunurlarsa yaparlar |
Üstlerinde (yüce kudretiyle duran) Rablarından korkarlar da emrolunduklarını yerine getirirler. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
51.Ayet
Mekke |
وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَٰهَيْنِ اثْنَيْنِ ۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ -51 |
Ve kalellahü la tettehızu ilaheynisneyn innema hüve ilahüv vahıd fe iyyaye ferhebun |
Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır. O hâlde, yalnız benden korkun.” |
Allah da buyurmuştur ki: iki ilâh tutmayın o ancak bir ilâhdır, onun için benden yalnız benden korkun |
Allah: «İki tanrı edinmeyin; O ancak tek bir Tanrı´dır ve yalnız benden korkun !» buyurdu. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
52.Ayet
Mekke |
وَلَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَهُ الدِّينُ وَاصِبًا ۚ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَتَّقُونَ -52 |
Ve lehu ma fis semavati vel erdı ve lehüd dınü vasıba e fe ğayrallahi tettekun |
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İtaat de daima O’na olmalıdır. Öyle iken siz Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz? |
Hem Göklerde yerde ne varsa onun, din de daima onundur, öyle iken siz Allahın gayrisinden mi korkuyorsunuz? |
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi ancak O´nundur. Din de dâima O´nadır; öyle iken Allah´tan başkasından mı korkup sakınıyorsunuz ? |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
53.Ayet
Mekke |
وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللَّهِ ۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْأَرُونَ -53 |
Ve ma büküm min nı´metin fe minellahi sümme iza messekümüd durru fe ileyhi tec´erun |
Size ulaşan her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman yalnız O’na yalvarır yakarırsınız. |
Hem sizde ni´met namına her ne varsa hep Allahdandır, sonra size keder dokunduğu zaman da hep ona feryad edersiniz |
Sizde olan her nîmet Allah´tandır. Sonra da size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman ancak ve sadece O´na yalvarıp yakarınsınız. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
54.Ayet
Mekke |
ثُمَّ إِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ -54 |
Sümme iza keşefed durra anküm iza ferıkum minküm bi rabbihim yüşrikun (49.ayet secde ayetedir.) |
Sonra sizden o sıkıntıyı giderince, bir de bakarsınız, içinizden bir kısmı Rablerine ortak koşar. |
Sonra sizden o kederi açtığı zaman da içinizden bir kısmı derhal rablarına şirk ederler |
Sonra O, sizden sıkıntıyı giderince, içinizden bir kısmı bir de bakarsın kendilerine verdiğimize karşılık nankörlük etmek için Rablarına ortak koşarlar. |
14
/ 271
|
16-Nahl Suresi
55.Ayet
Mekke |
لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ ۚ فَتَمَتَّعُوا ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ -55 |
Li yekfüru bima ateynahüm fe temetteu fe sevfe ta´lemun |
Kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etmek için böyle yaparlar. Bir süre daha faydalanın bakalım! Yakında bileceksiniz! |
Kendilerine verdiğimiz ni´meti küfrân ile karşılamak için şimdi zevk edin bakalım fakat yarın bileceksiniz |
Haydi öyle ise keyfinize göre geçinin ; ileride (hakikati anlayıp nasıl saptığınızı) bileceksiniz. |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
56.Ayet
Mekke |
وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَصِيبًا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ ۗ تَاللَّهِ لَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَفْتَرُونَ -56 |
Ve yec´alune li ma la ya7lemune nasıybem mimma razaknahüm tellahi le tüs´elünne amma küntüm tefterun |
Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (mahiyetini) bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, uydurmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz. |
Bir de bizim kendilerine merzuk kıldığımız şeylerden tutuyorlar ılim şanından olmıyan nesnelere bir nasîb ayırıyorlar, tallahi siz bu yaptığınız iftiralardan mutlak mes´ul olacaksınız |
Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (gerçek yüzünü) bilmedikleri şeylere (putlara ve benzeri şeylere) pay ayırırlar. Allah´a and olsun ki, bu uydurduğunuz şeylerden mutlaka sorulacaksınız. |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
57.Ayet
Mekke |
وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ ۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ -57 |
Ve yec´alune lillahil benati sübhanehu ve lehüm ma yeştehun |
Onlar, kızları Allah’a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır- kendilerine ise, canlarının istediğini. |
Allaha kızlar da isnad ediyorlar, hâşâ o sübhane, kendilerine ise canlarının istediği |
Bir de Allah´a kızlar nisbet ederler; O bundan pâk ve yücedir. Kendilerine ise canlarının istediğini (nisbet ederler). |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
58.Ayet
Mekke |
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِالْأُنْثَىٰ ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ -58 |
Ve iza büşşira ehadühüm bil ünsa zalle vechühu müsveddev ve hüve kezıym |
Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! |
Halbuki onların birine dişi müjdelendiği vakıt öfkesinden yüzü simsiyah oluyor |
Onlardan biri kız çocuğuyla müjdelenince, öfkesini yutmaya çalışarak yüzü kararır. |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
59.Ayet
Mekke |
يَتَوَارَىٰ مِنَ الْقَوْمِ مِنْ سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ ۚ أَيُمْسِكُهُ عَلَىٰ هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ ۗ أَلَا سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ -59 |
Yetevara minel kavmi min sui ma büşşira bih e yümsikühu ala hunin em yedüssühu fit türab e la sae ma yahkümun |
Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar! |
Verilen müjdenin sui te´siriyle kavminden gizleniyor, hakaret üzere onu tutacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Bak ne fena hukümler veriyorlar |
Kendisine verilen o kötü müjdeden dolayı kavminden gizlenmeye çalışır: Ancak (gönüllü) görünmeye katlanıp onu tutacak mı, yoksa toprağa gömerek gizleyecek mi ? (Bir bak) ne fena yargıda bulunuyorlar! |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
60.Ayet
Mekke |
لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِ ۖ وَلِلَّهِ الْمَثَلُ الْأَعْلَىٰ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -60 |
Lillezıne la yü´minine bel ahırate meselüs sev´ ve lillahil meselül a´la ve hüvel azızül hakım |
Kötü sıfatlar ahirete inanmayanlara aittir. En yüce sıfatlar ise Allah’ındır. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Âhırete iymanı olmıyanlar için kötülük meseli sıfatlar var, Allah için ise en yüksek sıfatlar, ve azîz odur, hakîm o |
Âhirete inanmıyanların (böylesine) kötü misâli vardır. En yüce (güzel, yararlı) misâller ise Allah´ındır. O, yegâne üstündür, çok güçlüdür; hikmet sahibidir. |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
61.Ayet
Mekke |
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ۖ فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً ۖ وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ -61 |
Ve lev yüahızüllahün nase bi zulmihim ma terake aleyha min dabbetiv ve lakiy yüehhıruhüm ila ecelim müsemma fe iza cae ecelühüm la yeste´hırune saatev ve la yestakdimun |
Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. |
Maamafih Allah insanları zulümleriyle muahaze ediverse idi Yer yüzünde bir deprenen bırakmazdı, velâkin onları mukadder bir ecele kadar te´hır eder, ecelleri geldiği vakıt da bir saat ne geriletebilirler, ne öne geçebilirler |
Eğer Allah, insanları zulümlerinden dolayı (hemen) cezâlandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki onları belli bir süreye kadar geciktirir. Artık onların eceli gelince ne bir an gecikebilirler, ne de öne geçebilirler. |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
62.Ayet
Mekke |
وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ أَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ أَنَّ لَهُمُ الْحُسْنَىٰ ۖ لَا جَرَمَ أَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَأَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ -62 |
Ve yec´alune lillahi ma yekrahune ve tesıfü elsinetühümül kezibe enne lehümül husna la cerame enne lehümün nara ve ennehüm müfratun |
Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a isnad ederler. En güzel sonuç kendilerininmiş diye dilleri de yalan uyduruyor. Hiç şüphe yok ki onlara cehennem vardır ve onlar oraya en önde sokulacaklardır. |
Hem Allaha kendilerinin hoşlanmıyacakları şeyler isnad ediyorlar, hem de dilleri kendilerine yalan söylüyor: en güzel akıbet onlarınmış! Doğrusu ateş onların, hem onlar ona en önde gidecekler |
Hoşlanmadıkları şeyleri Allah´a ait kılarlar. Dilleri ise yalan söyler de en güzel şeyleri kendilerine nisbet ederler. Şüphe yok ki, ateş onlarındır ve elbette Cehennem´e ilk varanlar da onlardır. |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
63.Ayet
Mekke |
تَاللَّهِ لَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ أُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -63 |
Tellahi le kad erselna ila ümemim min kablike fe zeyyene lehümüş şeytanü a´malehüm fe hüve veliyyühümül yevme ve lehüm azabün elım |
Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara işlerini güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur ve onlar için elem dolu bir azap vardır. |
Tallahi biz senden evvel bir çok ümmetlere Resuller gönderdik, buna karşı Şeytan onlara amellerini tezyin etti, bu gün de o onların veliysidir ve onlara elîm bir azâb var |
Şanıma and olsun ki, biz senden önce ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan ise onların (o bâtıl ve yaramaz) işlerini onlara süslü ve çekici gösterdi. Bugün de şeytan, onların sahibi ve dostudur ve onlar için elem verici bir azâb vardır. |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
64.Ayet
Mekke |
وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا فِيهِ ۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -64 |
Ve ma enzelna aleykel kitabe illa li tübeyyine lehümüllezıhtelefu fıhi ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yü´mininun |
Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik. |
Sana bu kitabı indirmemiz de ancak şunun içindir ki onlara hakkında ıhtilâf ettikleri şey´i beyan edesin ve iyman edeceklere bir hidayet, bir rahmet olsun |
Biz kitabı (Kur´ân´ı) sana ancak, onlara, hakkında ayrılığa düştükleri hususu açıklayasın ve onu imân eden bir millete doğru yolu gösterici, rahmet sunucu olsun diye indirdik. |
14
/ 272
|
16-Nahl Suresi
65.Ayet
Mekke |
وَاللَّهُ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ -65 |
Vallahü enzele mines semai maen fe ahya bihil erda ba´de mevtiha inne fı zalike le ayatel li kavmiy yesmeun |
Allah, gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır. |
Evet Allah Semâdan bir su indirdi de onunla Arza ölümünden sonra hayat verdi, her halde bunda dinliyecek bir kavm için bir âyet vardır |
Allah gökten su indirdi d9, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda kulak verip dinleyen bir millet için âyet (=belge, ibret ve öğüt) vardır. |
14
/ 273
|
16-Nahl Suresi
66.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً ۖ نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهِ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا سَائِغًا لِلشَّارِبِينَ -66 |
Ve inne leküm fil en´ami le ıbrah nüskıyküm mimma fı bütunihı mim beyni fersiv ve demil lebenen halisan saiğal liş şaribın |
Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz. |
Her halde size sağmal hayvanlarda da bir ıbret vardır, size onun butûnundakinden fers ile dem arasında halıs bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından kayar gider |
Doğrusu sizin için davarlarda da ibret vardır: Size onların karnındaki ters ile kan arasındaki hâlis, içenlerin boğazından rahatlıkla geçen süt içiriyoruz. |
14
/ 273
|
16-Nahl Suresi
67.Ayet
Mekke |
وَمِنْ ثَمَرَاتِ النَّخِيلِ وَالْأَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَرًا وَرِزْقًا حَسَنًا ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ -67 |
Ve min semaratin nehıyli vel a´nabi tettehızune minhü sekerav ve rizkan hasena inne fı zalike le ayetel li kavmiy ya´kılun |
Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır. |
Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvalarından da, bundan hem bir müskir çıkarırsınız hem de bir güzel rızık, her halde bunda aklı olan bir kavm için elbet bir âyet var |
Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden sarhoşluk veren içki ve güzel rızık edinirsiniz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir millet için ibret, öğüt ve belge vardır. |
14
/ 273
|
16-Nahl Suresi
68.Ayet
Mekke |
وَأَوْحَىٰ رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ -68 |
Ve evha rabbüke ilen nahli enittehızı minel cibali büyutev ve mineş şeceri ve mimma ya´rişun |
Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.” |
Rabbın bal arısına da şöyle vahyetti: dağlardan ve ağaçlardan ve kuracakları köşklerden göz göz evler edin |
Rabbin, bal arısına, dağlardan, ağaçtan ve kurdukları çardaktan kendine göz göz yuva edin; |
14
/ 273
|
16-Nahl Suresi
69.Ayet
Mekke |
ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا ۚ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ -69 |
Sümme külı min külles semarati feslükı sübüle rabbiki zülüla yahrucü mim butuniha şerabüm muhtelifün elvanühu fıhi şifaül linnas inne fı zalike le ayatel li kavmiy yetefekkerun |
“Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir.” Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır. |
Sonra meyvaların hepsinden ye de rabbının müyesser kıldığı yollara koy, içlerinden renkleri muhtelif bir içecek peydâ olur ki onda insanlara bir şifa vardır, her halde bunda tefekkür edecek bir kavm için elbet bir âyet var |
Sonra da her türlü meyva, çiçek ve üründen ye; Rabbinin sana (yayılman için belirlediği) elverişli yollarda yürü, diye variyetti. Karınlarından değişik renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlara şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda iyice düşünen bir millete öğüt, ibret, belge vardır. |
14
/ 273
|
16-Nahl Suresi
70.Ayet
Mekke |
وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّاكُمْ ۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْئًا ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ قَدِيرٌ -70 |
Vallahü halekaküm sümme yeteveffaküm ve minküm mey yüraddü ila erzelil umuri li keyla ya´leme ba´de ılmin şey´a innellahe alımün kadır |
Allah, sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir. |
Hem Allah sizi halketti, sonra sizi vefat ettiriyor, içinizden kimi de erzeli ömre reddolunuyor ki biraz ılimden sonra bir şey bilemez olsun, her halde Allah hem alîm hem kadîr |
Allah sizi yarattı, sonra da canınızı alır. Sizden kimi ömrünün en fena ve en sevilmiyen noktasına itilir ki (o devrede artık) bildiğini bilmez olur. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir. |
14
/ 273
|
16-Nahl Suresi
71.Ayet
Mekke |
وَاللَّهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ فِي الرِّزْقِ ۚ فَمَا الَّذِينَ فُضِّلُوا بِرَادِّي رِزْقِهِمْ عَلَىٰ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَهُمْ فِيهِ سَوَاءٌ ۚ أَفَبِنِعْمَةِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ -71 |
Vallahü faddale ba´daküm ala ba´dın fir rızk femellezıne füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi seva´ ife bi nı´metillahi yechadun |
Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar? |
Allah ba´zınızı ba´zınıza rızıkta tafdıl de etti, fazla verilenler rızıklarını ellerinin altındakilere reddediyorlar da hepsi onda müsavi oluyorlar da değil, şimdi Allahın nı´metini mi inkâr ediyorlar? |
Allah rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kılmıştır. Üstün kılınanlar ellerinin altındakilere rızıklarını kendilerine eşit olacak ölçüde çevirip verici değillerdir. Allah´ın nîmetini bile bile inkâr mı ediyorsunuz? |
14
/ 273
|
16-Nahl Suresi
72.Ayet
Mekke |
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ بَنِينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ ۚ أَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللَّهِ هُمْ يَكْفُرُونَ -72 |
Vallahü ceale leküm min enfüsiküm ezvacev ve ceale leküm min ezvaciküm benıne ve hafedetev ve razekaküm minet tayyibat e fe bil batıli yü´minune ve bi nı´metillahi hüm yekfurun |
Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar? |
Allah size kendilerinizden zevceler de verdi ve size zevcelerinizden oğullar ve torunlar verdi ve sizi hoş hoş nı´metlerden merzuk buyurdu, şimdi bâtıla inanıyorlar da onlar Allahın nı´metine küfür mü ediyorlar? |
Allah, size kendinizden eşler verdi ve eşlerinizden size oğullar ve torunlar sundu ve sizi pâk ve helâl şeylerden rızıklandırdı. Buna rağmen bâtıla inanıyorlar da Allah´ın nîmetini onlar inkâr mı ediyorlar? |
14
/ 273
|
16-Nahl Suresi
73.Ayet
Mekke |
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًا مِنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ شَيْئًا وَلَا يَسْتَطِيعُونَ -73 |
Ve ya´büdune min dunillahi ma la yemlikü lehüm rizskam mines semavati vel erdı şey´ev ve la yestetıy´un |
Allah’ı bırakıp da, kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızık sağlayamayan ve buna gücü de yetmeyen şeylere tapıyorlar. |
Allahı bırakıp da kendilerine Göklerden ve Yerden zerrece bir rızka malik olmıyan ve olmak ıhtimali bulunmıyan şeylere tapıyorlar |
Allah´ı bırakıp da kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızık (çıkarıp vermeye) sahip olamıyanlara, buna güc getiremiyenlere mi tapıyorlar ?! |
14
/ 274
|
16-Nahl Suresi
74.Ayet
Mekke |
فَلَا تَضْرِبُوا لِلَّهِ الْأَمْثَالَ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ -74 |
Fe la tadribu lillahil emsal innellahe ya´lemü ve entüm la ta´lemun |
Artık Allah’a (şanına uymayan) benzetmeler yapmaya kalkmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz. |
Artık Allaha temsiller yapmağa kalkmayın, çünkü Allah bilir siz bilmezsiniz |
O halde artık Allah´a misâller (=benzerler, örnekler) koşmayın. Şüphesiz ki Allah bilir, siz bilmezsiniz. |
14
/ 274
|
16-Nahl Suresi
75.Ayet
Mekke |
ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا عَبْدًا مَمْلُوكًا لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًا فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِرًّا وَجَهْرًا ۖ هَلْ يَسْتَوُونَ ۚ الْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -75 |
Darabellahü meselen abdem memlukel la yakdiru ala şey´iv ve mer razaknahü minna zirkan hasenen fe hüve yünfiku minhü sirrav ve cehra hel yestevun elhamdü lillah bel ekseruhüm la ya´lemun |
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler. |
Allah şunu temsil getirdi: bir abdi memlûk, hiç bir şey´e kudreti yok, bir de o zat ki kendisine tarafımızdan güzel bir rızık nasîb etmişiz de o ondan gizli, açık infak edip duruyor, hiç bunlar müsavi olurlar mı? Bütün hamd Allahındır amma çokları bilmezler |
Allah hiçbir şeye gücü yetmiyen bir köle ile, kendisini tarafımızdan güzel bir rızıkla rızıklandırıp, ondan gizli ve açık (Allah için) harcayan (hür) kimseyi misâl verir; bunlar hiç eşit olur mu ? Allah´a hamd olsun. Ne var ki (insanların) çoğu bilmezler. |
14
/ 274
|
16-Nahl Suresi
76.Ayet
Mekke |
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَجُلَيْنِ أَحَدُهُمَا أَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلَىٰ مَوْلَاهُ أَيْنَمَا يُوَجِّهْهُ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍ ۖ هَلْ يَسْتَوِي هُوَ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ ۙ وَهُوَ عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -76 |
Ve darabellahü meseler racüleyni ehadühüma ebkemü la yakdiru ala şey´iv ve hüve kellün ala mevlahü eynema yüveccihhü la ye´ti bi hayr hel yestevı hüve ve mey ye´müru bil adli ve hüve ala sıratım müstekıym |
Allah, (şöyle) iki adamı da misal verdi: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine sadece bir yüktür. Nereye gönderse olumlu bir sonuç alamaz. Bu, adaletle emreden ve doğru yol üzere olan kimse ile eşit olur mu? |
Allah şunu da bir temsil getirdi: iki kişi birisi dilsiz, hiç bir şeye kudreti yok, efendisine sade bir ağırlık, ne tarafa gönderilse hiç bir hayre yaramaz, hiç bu, adâletle âmir olan ve doğru bir yolda giden kimseye müsavi olabilir mi? |
Allah yine, iki adamı misâl veriyor : Biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine ağırlık veren bir yüktür; nereye yöneltip gönderse, hiç de hayır ile gelmez ; bununla, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunan kimse hiç eşit olurlar mı ? |
14
/ 274
|
16-Nahl Suresi
77.Ayet
Mekke |
وَلِلَّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَمَا أَمْرُ السَّاعَةِ إِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ أَوْ هُوَ أَقْرَبُ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -77 |
Ve lillahi ğaybüs semavati vel ard ve ma emrus saati illa ke lemhıl besari ev hüve akrab innellahe ala külli şey´in kadır |
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet’in kopması, bir göz kırpması gibi veya daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
Bütün Semavât-ü Arzın gaybını bilmek de Allaha mahsus, saat emri ise sâde lemhi basar gibi yâhud daha yakındır, şüphe yok ki Allah her şey´e kadir |
Göklerin ve yerin gayb ( = gizli, gözle görülmeyenini (bilmek) Allah´a mahsustur. Kıyâmet´in kopuşu bir göz kırpma gibidir veya ondan da yakın (ve süratlidir). Şüphesiz ki Allah´ın kudreti her şeye yeter. |
14
/ 274
|
16-Nahl Suresi
78.Ayet
Mekke |
وَاللَّهُ أَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْئًا وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ -78 |
Vallahü ahraceküm mim bütuni ümmehatiküm la ta´lemune şey´ev ve ceale lekümüs sem´a vel ebsara vel ef´idete lealleküm teşkürun |
Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. |
Ve Allah sizi analarınızın karınlarından öyle bir halde çıkardı ki hiç bir şey bilmiyordunuz, öyle iken size, işitme, gözler, gönüller verdi ki şükredesiniz |
Allah sizi analarınızın karnından, sizi hiçbir şey bilmez iken çıkardı ; şükredersiniz diye size işitme, gözler, gönüller verdi. |
14
/ 274
|
16-Nahl Suresi
79.Ayet
Mekke |
أَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ فِي جَوِّ السَّمَاءِ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا اللَّهُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -79 |
E lem yerav ilet tayri müsehharatin fı cevvis sema´ ma yümsikühünne illellah inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü´minun |
Gökyüzünde Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah tutar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır. |
Görmediler mi baksalar a kuşlara cevvi Semâda müsahharlar iken onları Allahdan başka tutan nedir? Elbette bunda iyman edecek bir kavm için çok âyetler var |
Gök boşluğunda (ilâhî hilkat sünnetine) boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı ? Onları ancak Allah tutar. Doğrusu bunda imân eden bir millet için dersler, öğütler, ibretler ve belgeler vardır. |
14
/ 274
|
16-Nahl Suresi
80.Ayet
Mekke |
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ جُلُودِ الْأَنْعَامِ بُيُوتًا تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ إِقَامَتِكُمْ ۙ وَمِنْ أَصْوَافِهَا وَأَوْبَارِهَا وَأَشْعَارِهَا أَثَاثًا وَمَتَاعًا إِلَىٰ حِينٍ -80 |
Vallahü ceale leküm min cüludil en´ami büyuten testehıffuneha yevme za´niküm ve yevme ikametiküm ve min asvafiha ve evbariha ve eş´ariha esasev ve metaan ila hıyn |
Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek göç gününüzde, gerek ikamet gününüzde kolayca taşıyacağınız evler; onların yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar yararlanacağınız ev eşyası ve geçimlikler meydana getirdi. |
Allah size evlerinizden bir mesken yaptı ve en´am derilerinden size gerek göç gününüzde ve gerek ikametiniz gününde hafif hafif taşıyacağınız evler ve yünlerinden yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek, döşenecek) bir esas ve (ticaret edilecek) bir meta´ yaptı |
Allah, evlerinizi size huzur duyma, dinlenme yeri kıldı. Davarların derilerinden, göç ettiğiniz gün ve konup eyieştiğiniz gün hafif taşıyabileceğiniz (çadır) evler yaptı. Yünlerinden, tüylerinden, kıllarından bir süreye kadar (kullanabilmeniz için) giyimlikler ve (ticarî) geçimlikler sundu. |
14
/ 275
|
16-Nahl Suresi
81.Ayet
Mekke |
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ وَسَرَابِيلَ تَقِيكُمْ بَأْسَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ -81 |
Vallahü ceale leküm mimma haleka zılalev ve ceale leküm minel cibali eknanev ve ceale leküm serabiyle tekıykümül harra ve serabiyle tekıyküm be´seküm kezalike yütimmü nı´metehu aleyküm lealleküm tüslimun |
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve dağlarda da sizin için barınaklar var etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. Böylece Allah, müslüman olasınız diye üzerinizde olan nimetini tamamlıyor. |
Allah halkettiği şeylerden sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlardan siperler yaptı, hem sizi sıcaktan vikaye edecek esvablar hem de harbde vikaye edecek esvablar yaptı, bu suretle üzerinizde olan ni´metini tamamlıyacak ki siz halıs müsliman olup selâmet neşredesiniz |
Allah yarattığı şeylerin bir kısmında size gölgeler, dağların bir kısmında size sığınacak yuvalar yaptı ; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve (savaşta) sizi koruyacak (zırh ve benzeri) giysiler var kıldı. O´na teslimiyet gösteresiniz diye böylece nîmetini size tamamlar. |
14
/ 275
|
16-Nahl Suresi
82.Ayet
Mekke |
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُبِينُ -82 |
Fe in tevellev fe innemü aleykel belağul mübın |
Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir. |
Buna karşı eğer yüz çevirirlerse artık senin üzerine düşen ancak tebliğ-i beliğdir |
Bunca nimetlere rağmen yüzçevirirlerse, sana düşen (ancak) açık teblîğdir. |
14
/ 275
|
16-Nahl Suresi
83.Ayet
Mekke |
يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللَّهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَأَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ -83 |
Ya´rifune nı´metellahi sümme yünkiruneha ve ekseruhümül kafirun |
Onlar, Allah’ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir. |
Allahın nı´metini tanırlar, sonra da inkâr ederler ve ekserisi kâfirdirler |
Allah´ın nîmetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Zaten onların çoğu kâfir kişilerdir. |
14
/ 275
|
16-Nahl Suresi
84.Ayet
Mekke |
وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ -84 |
Ve yevme neb´asü min külli ümmetin şehıden sümme la yü´zenü lillezıne keferu ve la hüm yüsta´tebun |
Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilecek. |
Bir gün de gelecek ki her ümmetten bir şâhid ba´sedeceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de onlardan tarziye istenecek |
(Kıyamet) günü her ümmetten bir şâhid göndereceğiz. Sonra da o inkâr edenlere ne izin verilecek, ne de hoşnut edilmeleri için özürleri dinlenecek. |
14
/ 275
|
16-Nahl Suresi
85.Ayet
Mekke |
وَإِذَا رَأَى الَّذِينَ ظَلَمُوا الْعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ -85 |
Ve iza raellezıne zalemül azabe fe la yühaffefü anhüm ve la hüm yünzarun |
O zalimler, azabı gördükleri zaman artık onlardan azap hafifletilmez ve kendilerine mühlet de verilmez. |
Ve o zalimler azâbı gördükleri vakıt artık o onlardan ne tahfif olunacak ne de kendilerine mühlet verilecek |
O zulmedenler azabı görünce, ne onlardan azâb hafifletilecek, ne de kendilerine mühlet verilecek. |
14
/ 275
|
16-Nahl Suresi
86.Ayet
Mekke |
وَإِذَا رَأَى الَّذِينَ أَشْرَكُوا شُرَكَاءَهُمْ قَالُوا رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ شُرَكَاؤُنَا الَّذِينَ كُنَّا نَدْعُو مِنْ دُونِكَ ۖ فَأَلْقَوْا إِلَيْهِمُ الْقَوْلَ إِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَ -86 |
Ve iza raellezıne eşraku şürakaehüm kalu rabbena haülai şürakaünellezıne künna ned´u min dunik fe elkav ileyhimül kavle inneküm le kazibun |
Allah’a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde diyecekler ki: “Rabbimiz! Bunlar, seni bırakıp kendilerine tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.” Koştukları ortaklar da onlara: “Siz elbette yalancılarsınız” diye laf atacaklar. |
Ve o müşrikler şeriklerini gördükleri vakıt «Ya rabbenâ! işte şunlar seni bırakıp da kendilerine taptığımız şerikler diyecekler, onlar da şu sözü fırlatacaklar: her halde siz kat´iyen yalancılarsınız |
Allah´a ortak koşanlar, koştukları ortaklarını görünce : «Ey Rabbimiz ! Seni bırakıp da taptığımız ortaklarımız bunlardır!» diyecekler. Onlar da müşriklere şu sözü atacaklar: «Doğrusu sizler yalancıların tekisiniz!» |
14
/ 275
|
16-Nahl Suresi
87.Ayet
Mekke |
وَأَلْقَوْا إِلَى اللَّهِ يَوْمَئِذٍ السَّلَمَ ۖ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ -87 |
Ve elkav ilellahi yevmeizinis seleme ve dalle anhüm ma kanu yefterun |
Onlar o gün Allah’a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolur. |
Ve o gün Allaha arz-ı teslimiyyet etmişlerdir ve bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakarak gaib olup gitmişlerdir |
Ve o gün artık Allah´a teslimiyet gösterirler ve uydurdukları şeyler de onları bırakıp (gözden) kaybolurlar. |
14
/ 275
|
16-Nahl Suresi
88.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ -88 |
Ellezıne keferu ve saddu an sebılillahi zidnahüm azaben fevkal azabi bima kanu yüfsidun |
İnkâr eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz. |
O hem küfretmiş hem de Allah yolundan çevirmiş olanlar diğerlerini de ifsad ettikleri cihetle o azâb üstüne bir azâb ziyade etmişizdir |
Onlar ki inkâr edip başkalarını da Allah yolundan alıkoydular, —çıkardıkları fesâd sebebiyle— kendilerine azâb üstüne azâb artırırız. |
14
/ 276
|
16-Nahl Suresi
89.Ayet
Mekke |
وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ أَنْفُسِهِمْ ۖ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰؤُلَاءِ ۚ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ -89 |
Ve yevme neb´azü fı külli ümmetin şehıden ala haüla´ ve nezzelna aleykel kitabe tibyanel likülli şey´iv ve hüdev ve rahmetev ve büşra lil müslimın |
(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. |
Hele her ümmet içinde kendilerinden üzerlerine bir şâhid ba´s edeceğimiz, seni de onlar üzerine şâhid getirdiğimiz gün!... ve bu kitabı sana ceste ceste indirdik ki her şeyi beliğ bir surette beyan etmek hem bir hidayet kanunu, hem bir rahmet, hem de müslimîne bir müjde olmak için |
O gün her ümmete kendilerinden bir şâhid göndeririz ve seni de (Ey Muhammed!) bunlar üzerine şâhid oiarak getiririz. Sana her şeyi açıklayıp ortaya koyan, doğru yolu gösteren, rahmeti yansıtan ve Müslümanlara müjde olan bu kitabı indirdik. |
14
/ 276
|
16-Nahl Suresi
90.Ayet
Mekke |
إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَىٰ وَيَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ ۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ -90 |
İnnellahe ye´müru bil adli vel ıhsani ve ıtai zil kurba ve yenha anil fahşai vel münkeri vel bağy yeızüküm lealleküm tezekkerun |
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. |
Haberiniz olsun ki Allah size adli, ihsanı ve yakınlığı olana atâyı emrediyor ve fuhşiyyâttan, münkerden, bagiyden nehyediyor, size va´zediyor ki dinleyip anlayıp tutasınız |
Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiligi, yakınlardan (ihtiyaç sahiplerine) vermeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, (aklın, örfün ve şer´in hoş görmediği) kötülüğü ve her çeşit (haksız) tecâvüzü men´eder. Dinleyip düşünesiniz, düşünüp anlayasınız diye size öğüt verir. |
14
/ 276
|
16-Nahl Suresi
91.Ayet
Mekke |
وَأَوْفُوا بِعَهْدِ اللَّهِ إِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْأَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللَّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلًا ۚ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ -91 |
Ve evfu bi ahdillahi iza ahettüm ve la tenkudul eymane ba´de tevkıdiha ve kad cealtümüllahe aleyküm kefıla innellahe ya´lemü ma tef´alun |
Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir. |
Bir de muahede ettiğinizde Allahın ahdini yerine getirin, ve sağlam sağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın, nasıl olur ki ona Allahı kefil kılmıştınız, şüphe yok ki Allah, ne yaparsanız temamen bilir |
Andlaşma - sözleşme yaptığınızda Allah´a karşı sözünüzü yerine getirin. Sağlama bağladıktan sonra yeminlerinizi bozmayın ; (nasıl bozarsınız ki) Allah´ı kendinize kefîl kılmışsınızdır. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir. |
14
/ 276
|
16-Nahl Suresi
92.Ayet
Mekke |
وَلَا تَكُونُوا كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ أَنْكَاثًا تَتَّخِذُونَ أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ أَنْ تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرْبَىٰ مِنْ أُمَّةٍ ۚ إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللَّهُ بِهِ ۚ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ -92 |
Ve la tekunu kelletı nekadat ğazleha mim ba´di kuvvetin enkasa tettehızune eymaneküm dehalem beyneküm en tekune ümmetün hiye erba min ümmeh innema yeblukümüllahü bih ve le yübeyyinenne leküm yevmel kıyameti ma küntüm fıhi tahtelifun |
Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır. |
Ve bir ümmet diğer bir ümmetten daha nemalı olduğu için yeminlerinizi aranızda bir hud´a ittihaz ederek o, ipliğini kat kat kuvvetle büktükten sonra sökmeye çalışan karı gibi olmayın, her halde Allah sizi onunla imtihan eder ve elbette o ıhtilâf etmekte olduğunuz şeyleri Kıyamet günü size muhakkak beyan edecektir |
İpliğini iyice büküp sağlamlaştırdıktan sonra onu bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmet diğer bir ümmetten daha çoktur, diye aranızdaki yeminleri bozup .dolaylı, hileli hareket etmeyin). Allah bununla sizi ancak denemektedir ve Kıyamet günü de mutlaka ihtilâfa düştüğünüz şeyi size bir bir açıklayacaktır. |
14
/ 276
|
16-Nahl Suresi
93.Ayet
Mekke |
وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَلَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -93 |
Ve lev şaellahü le cealleküm ümmetev vahıdetev ve lakiy yüdıllü mey yeşaü ve yehdoı mey yeşa´ ve le tüs´elünne amma küntüm ta´melun |
Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz. |
Allah, dilese idi elbet hepinizi bir tek ümmet yapardı ve lâkin o, dilediğine dalâlet, dilediğine hidayet buyurur ve her halde hepiniz bütün yaptıklarınızdan mes´ul olacaksınız |
Allah dileseydi sizi bir tek ümmet kılardı. Ama O, dilediği kimseyi saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Ve elbette yaptıklarınızdan sorulacaksınız. |
14
/ 276
|
16-Nahl Suresi
94.Ayet
Mekke |
وَلَا تَتَّخِذُوا أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۖ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ -94 |
Ve la tettehızu eymaneküm dehalem beyneküm fe tezille kademüm ba´de sübutiha ve tezukus sue bima sadedtüm an sebılillah ve leküm azabüm azıym |
Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahirette de) sizin için büyük bir azap vardır. |
Yeminlerinizi aranızda hud´a ve fesada vesile ittihaz etmeyin ki sonra sağlam basmışken bir ayak kayar ve Allah yolundan saptığınız için fena acı tadarsınız, Âhırette de size pek büyük bir azâb olur |
Yeminlerinizi aranızda dolaylı-hileli yoldan bozmayın. Sonra sağlamca basmakta olan ayak kayabilir de Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle azabı tadarsınız ve sizin için (o takdirde) büyük bir azâb vardır. |
14
/ 277
|
16-Nahl Suresi
95.Ayet
Mekke |
وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۚ إِنَّمَا عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -95 |
Ve la teşteru bi ahdillahi semenen kalıla innema ındellahi hüve hayrul leküm in küntüm ta´lemun |
Allah’a verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin. Eğer bilirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır. |
Allahın ahdini cüz´î bir bedele değişmeyin her halde Allah yanındaki sizin için daha hayırlıdır, eğer bilir iseniz |
Allah dına verdiğiniz sözü, yaptığınız andlaşmayı az bir pahaya değiştirmeyin. Eğer bilirseniz, Allah yanında olan sizin için daha hayırlıdır. |
14
/ 277
|
16-Nahl Suresi
96.Ayet
Mekke |
مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ ۖ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ بَاقٍ ۗ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُوا أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -96 |
Ma ındeküm yenfedü ve ma ındellahi bak ve le necziyennellezıne saberu ecrahüm bi ahseni ma kanu ya´melun |
Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz. |
Sizin yanınızdaki tükenir, Allahın yanındaki ise bâkîdir, elbette biz o sabredenlere yaptıkları amelin daha güzelile ecirlerini muhakkak vereceğiz |
Sizin yanınızdaki şeyler tükenir. Allah yanındaki ise sonsuzdur (sınırsızdır) tükenmez. Biz elbette sabredenleri, yapageldikleri şeyden daha güzeliyle mükâatlandıracağız. |
14
/ 277
|
16-Nahl Suresi
97.Ayet
Mekke |
مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً ۖ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -97 |
Men amile saliham min zekerin ev ünsa ve hüve mü´minün fe le nuhyiyennehu hayaten tayyibeh ve la necziyennehüm ecrahüm bi ahseni ma kanu ya´melun |
Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz. |
Erkekten dişiden her kim mü´min olarak iyi bir amel işlerse muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzelile ecirlerini muhakkak vereceğiz |
Erkek veya kadınlardan kim —mü´min olduğu halde— güzel yararlı amelde bulunursa, mutlaka biz ona hoş bir hayat yaşatırız ve mükâfatlarını da işlediklerinin daha güzeliyle karşılayıp değerlendiririz. |
14
/ 277
|
16-Nahl Suresi
98.Ayet
Mekke |
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ -98 |
Fe iza kara´tel kur´ane festeız billahi mineş şeytanir racım |
Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. |
İmdi Kur´an okuduğun vakıt evvelâ Allaha sığın o recîm Şeytandan |
Kur´ân okunduğu zaman, koğulup lanetlenen şeytandan Allah´a sığın. |
14
/ 277
|
16-Nahl Suresi
99.Ayet
Mekke |
إِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ -99 |
İnnehu leyse lehu sültanün alellezıne amenu ve ala rabbihim yetevekkelun |
Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur. |
Hakikat bu ki iyman edip de Rablarına tevekkül edenler üzerine onun sultası yoktur |
Şüphesiz ki şeytanın, imân edip Rablerine güvenip dayananlar üzerinde sultası yoktur. |
14
/ 277
|
16-Nahl Suresi
100.Ayet
Mekke |
إِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذِينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذِينَ هُمْ بِهِ مُشْرِكُونَ -100 |
İnnema sültanühu alellezıne yetevellevnehu vellezıne hüm bihı müşrikun |
Şeytanın hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir. |
Onun sultası ancak onu veliy ittihaz edenlere ve Allaha şirk koşanlaradır |
Onun sultası ancak, onu kendine dost ve yâr edinenler ve bir de Allah´a ortak koşanlar üzerindedir. |
14
/ 277
|
16-Nahl Suresi
101.Ayet
Mekke |
وَإِذَا بَدَّلْنَا آيَةً مَكَانَ آيَةٍ ۙ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مُفْتَرٍ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -101 |
Ve iza beddelna ayetem mekane ayetiv vallahü a´lemü bima yünezzilü kalu innema ente müfter bel ekseruhüm la ya´lemun |
Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler. |
Bir âyeti bir âyetin yerine bedel yaptığımız vakıt Allah indirdiğine ve indireceğine a´lem iken o Şeytan yârânı: «Sen sırf bir müfterîsin» dediler, hayır onların çoğu bilmezler |
Biz bir âyeti başka bir âyetin yerine koyup değiştirdiğimizde —ki Allah indireceğini daha iyi bilir— onlar, sen ancak uyduruyorsun, derler. Hayır, onların çoğu (hakikati) bilmezler. |
14
/ 277
|
16-Nahl Suresi
102.Ayet
Mekke |
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ -102 |
Kul nezzelehu ruhul kudüsi mir rabbike bil hakkı li yüsebbitellezıne amenu ve hüdev ve büşra lil müslimın |
Ey Muhammed! De ki: “Ruhu’l-Kudüs (Cebrail), inananların inançlarını sağlamlaştırmak, müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere Kur’an’ı Rabbinden hak olarak indirdi.” |
Söyle onlara: onu Rabbından hikmeti hakkile Ruhulkudüs indirdi ki iyman edenleri tesbit etmek ve müslimanlara bir hidayet, bir bişaret olmak için |
De ki: Onu, imân edenlerin inancını daha da sağlamlaştırmak, Müslümanlara doğru yolu göstermek ve müjde olmak için Rabbinden hak ile Ruhu´l-kuds indirmiştir. |
14
/ 277
|
16-Nahl Suresi
103.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ ۗ لِسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُبِينٌ -103 |
Ve le kad na´lemü ennehüm yekulune innema yüallimühu beşar lisanüllezı yulhıdune ileyhi a´cemiyyüv ve haza lisanün arabiyyüm mübın |
Andolsun ki biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır. |
Muhakkak biliyoruz ki onlar «mutlaka onu bir beşer ta´lim ediyor» da diyorlar, ilhad etmek istedikleri kimsenin lisanı A´cemîdir, bu Kur´an ise gayet beliğ bir Arabî lisan |
And olsun ki, onların, «Ona (Muhammed´e) ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. O işaret ettikleri kimsenin dili (olsa olsa) fasîh ve açık Arapça değildir. Bu Kur´ân ise çok açık ve fasih bir Arapça´dır, |
14
/ 278
|
16-Nahl Suresi
104.Ayet
Mekke |
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ لَا يَهْدِيهِمُ اللَّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -104 |
İnnellezıne la yü´minune bi ayatillahi la yehdıhimüllahü ve lehüm azabün elım |
Allah’ın âyetlerine inanmayanları, Allah elbette doğru yola iletmez. Onlar için elem dolu bir azap vardır. |
Allahın âyetlerine inanmıyanları elbette Allah, hidayete erdirmez ve onlara elîm bir azâb vardır |
Allah´ın âyetlerine inanmayanları Allah doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azâb vardır. |
14
/ 278
|
16-Nahl Suresi
105.Ayet
Mekke |
إِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْكَاذِبُونَ -105 |
İnnema yefteril kezibellezıne la yü´minune bi ayatillah ve ülaike hümül kazibun |
Yalanı, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir. |
Yalanı ancak Allahın âyetlerine inanmıyanlar uydurur iftira ederler, işte onlar kendileridir ki o yalancılardır |
Yalan uyduranlar ancak Allah´ın âyetlerine inanmıyanlardır. İşte onlardır yalancıların kendileri. |
14
/ 278
|
16-Nahl Suresi
106.Ayet
Mekke |
مَنْ كَفَرَ بِاللَّهِ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِهِ إِلَّا مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْإِيمَانِ وَلَٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللَّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ -106 |
Men kefera billahi mim ba´di ımanihı illa men ükrihe ve kalbühu mutmeinüm bil ımani ve lakim men şeraha bil küfri sadran fe aleyhim ğadabüm minellah ve lehüm azabün azıym |
Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır. |
Her kim imanından sonra Allaha küfrederse -kalbi iyman ile mutmainn olduğu halde ikrah edilen başka- velâkin küfre sinesini açan kimse lâbüdd onların üstüne Allahdan bir gadab iner ve onlara azîm bir azâb vardır |
Kalbi imân ile yatışmış olduğu halde, zorlanan kimse dışında, inandıktan sonra Allah´ı inkâr edip göğsünü küfre açanlar üzerine Allah´ tan bir gazab vardır ve büyük bir azâb da onlar içindir. |
14
/ 278
|
16-Nahl Suresi
107.Ayet
Mekke |
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ -107 |
Zalike bi ennehümüstehabbül hayated dünya alel ahıratü ve ennellahe la yehdil kavmel kafirın |
Bu, onların dünya hayatını sevip ahirete tercih etmelerinden ve Allah’ın kâfirler topluluğunu asla doğru yola iletmeyeceğindendir. |
Bunun sebebi: çünkü onlar Dünya hayatı sevmiş âhırete tercih etmişlerdir, Allah da kâfirler güruhunu doğru yola çıkarmaz |
Bu böyledir. Çünkü onlar Dünya hayatını sevip Âhirete tercih etmişlerdir ve Allah da kâfirler topluluğunu doğru yola eriştirmez. |
14
/ 278
|
16-Nahl Suresi
108.Ayet
Mekke |
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ -108 |
Ülaikellezıne tabeallahü ala kulubihim ve sem´ıhim ve ebsarihim ve ülaike hümül ğafilun |
İşte onlar, Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte onlar gafillerin ta kendileridir. |
Onlar öyle kimselerdirler ki Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemişdir ve işte onlardır ki hep gafillerdir |
İşte bunlar, Allah´ın, kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir; gafil olanlar da bunlardır. |
14
/ 278
|
16-Nahl Suresi
109.Ayet
Mekke |
لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ -109 |
La cerame ennehüm fil ahırati hümül hasirun |
Hiç şüphesiz onlar, ahirette ziyana uğrayanların da ta kendileridir. |
Çare yok onlar âhırette tamamen hüsrana düşeceklerdir |
Şüphesiz ki bunlar, evet bunlar Âhiret´de zarara uğrayanlardır. |
14
/ 278
|
16-Nahl Suresi
110.Ayet
Mekke |
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ -110 |
Sümme inne rabbeke lillezıne haceru mim ba´di ma fütinu sümme cahedu ve saberu inne rabbeke mim ba´diha le ğafurur rahıym |
Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad edip sabreden kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
Sonra şüphesiz ki rabbın o mihnete mübtelâ olmalarının arkasından hicret eyleyen, sonra mücahade ve sabreden kimseler hakkında şüphesizdir ki rabbın bunun arkasından elbette gafurdur rahîmdir |
Sonra çeşitli işkence ve eziyete uğratılan, ardından hicret eden sonra da Allah yolunda savaşan ve sabreden kimseler için şüphesiz ki Rabbin çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. |
14
/ 278
|
16-Nahl Suresi
111.Ayet
Mekke |
يَوْمَ تَأْتِي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ -111 |
Yevme te´tı küllü nefsin tücadilü an nefsiha ve tüveffa küllü nefsim ma amilet ve hüm la yuzlemun |
Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği, kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği günü düşün. |
O gün ki; herkes nefsi için mücadele ederek gelir, her nefse işlemiş olduğu amel tamamile ödenir ve hiç birine zulmedilmez |
O günde her can kendi nefsiyle mücâdele edip gelecek ve herkese işlediği amellerinin karşılığı —kimseler haksızlığa uğratılmadan— noksansız ödenecek. |
14
/ 279
|
16-Nahl Suresi
112.Ayet
Mekke |
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ -112 |
Ve darabellahü meselen karyeten kanet aminetem mutmeinnetey ye´tıha rizkuha rağadem min külli mekanin fe keferat bi en´umillahi fe ezakahallahü libasel cuı vel havfi bima kanu yasneun |
Allah, şöyle bir kenti misal verdi: Orası güven ve huzur içinde idi. Oraya her taraftan bolca rızık gelirdi. Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden yaptıklarına karşılık, Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını tattırdı. |
Bir de Allah bir şehri mesel yaptı ki emniyyet ve asayiş içinde idi, ona her yerden rızkı bol bol geliyordu, derken Allahın nı´metlerine nankörlük etti, Allah da ona o yaptıkları san´atla açlık ve korku libâsını tattırıverdi |
Allah size, güven içinde gönülleri huzur ile yatışmış bir kasaba halkını misâl verir: Rızıkları her yandan bol ve rahatça geliyordu. Buna rağmen onlar Allah´ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler; Allah da o yaptıklarına karşılık onlara açlık ve korku elbisesini (giydirerek nankörlüğün acısını) tattırdı. |
14
/ 279
|
16-Nahl Suresi
113.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ -113 |
Ve le kad caehüm rasulüm minhüm fe kezzebuhü fe ehazehümül azabü ve hüm zalimun |
Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi. |
Celâlim hakkı için, onlara içlerinden bir Resul geldi de ona yalan söyleyor dediler, zulmederlerken azâb da kendilerini yakalayıverdi |
And olsun ki, içlerinden onlara bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bu yüzden —onlar zâlimler iken— azâb kendilerini yakalayıverdi. |
14
/ 279
|
16-Nahl Suresi
114.Ayet
Mekke |
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ -114 |
Fe külu mimma razekakümüllahü halalen tayyibev veşküru nı´metellahi in küntüm iyyahü ta´büdun |
Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin. |
Onun için siz Allahın size verdiği rızıklardan halâl ve hoş olarak yeyin de Allahın nı´metine şükredin, eğer gerçekten ona ıbadet edecek iseniz |
Artık Allah´ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin ; Allah´ın nimetine (karşılık) şükredin, eğer O´na tapıyorsanız (nankörlük etmeyin). |
14
/ 279
|
16-Nahl Suresi
115.Ayet
Mekke |
إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ ۖ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -115 |
İnnema harrama aleykümül meytete ved deme ve lahmel hınzıri ve ma ühille li ğayrillahi bih fe menidturra ğayra bağıv ve la adin fe innellahe ğafurur rahıym |
Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
O size ancak ölüyü ve kanı ve hınzır etini, bir de Allahın gayrisinin namına kesileni haram kıldı, her kim de muztarr olursa bâğiy ve mütecaviz olmadığı halde, artık şüphe yok ki rabbın gafurdur rahîmdir |
O ancak size ölüyü, kanı, domuz etini ve bir de Allah´tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Kim de darda kalırsa, (başkasının hakkına) tecâvüz etmeksizin, (ölmeyecek miktarı) aşmaksızın (bunlardan yiyebilir). Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. |
14
/ 279
|
16-Nahl Suresi
116.Ayet
Mekke |
وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ -116 |
Ve la tekulu lima tesıfü elsinetükümül kezibe haza halalüv ve haza haramül li tefteru alellahil kezib innellezıne yefterune alellahil kezibe la yüflihun |
Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler. |
Sade dilinizin yalan tavsıfile şu halâl, şu haram demeyin ki yalanı Allaha iftira etmiş olursunuz, şüphe yok ki yalanı Allaha iftirâ edenler felâh bulmazlar |
Allah´a karşı yalan uydurmak kasdıyle, dillerinizin alışageldiği şekilde uydurup «bu helâldir, bu haramdır» demeyin. Çünkü Allah´a karşı yalan uyduranlar elbette umduklarına erişemezler. |
14
/ 279
|
16-Nahl Suresi
117.Ayet
Mekke |
مَتَاعٌ قَلِيلٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -117 |
Metaun kalılüv ve lehüm azabün elım |
(Dünyada elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Hâlbuki (ahirette) onlara acıklı bir azap vardır. |
Az bir istifade ve haklarında elîm bir azâb vardır |
Az bir yararlanma ve geçim ve kendileri için elem verici bir azâb.. |
14
/ 279
|
16-Nahl Suresi
118.Ayet
Mekke |
وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ ۖ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ -118 |
Ve alellezıne hadu harramna ma kasasna aleyke min kabl ve ma zalemnahüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun |
Daha önce sana anlattıklarımızı yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz (bununla) onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
Yehudî olanlara ise bundan evvel sana naklettiklerimizi haram kıldık ve onlara biz zulm etmedik ve lâkin kendi kendilerine zulmediyorlardı |
Daha önce sana anlattıklarımızı da Yahudi olanlara haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
14
/ 279
|
16-Nahl Suresi
119.Ayet
Mekke |
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ -119 |
Sümme inne rabbeke lillezıne amilüs sue bi cehaletin sümme tabu mim ba´di zalike ve aslehu inne rabbeke mim ba´diha le ğafurur rahıym |
Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
Sonra şüphesizdir ki rabbın bir cehaletle kötülük işleyen, sonra arkasından tevbe edip düzelen kimseler hakkında şüphesiz ki rabbın bunun arkasından elbette gafurdur, rahîmdir |
Rabbin gerçekten, bilmeden kötülük işledikten sonra ardından tevbe edip kendini düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz ki, Rabbin bundan sonra da çok bağışlayan, çok merhamet edendir. |
14
/ 280
|
16-Nahl Suresi
120.Ayet
Mekke |
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلَّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -120 |
İnne ibrahıme kane ümmeten kanitel lillahi hanıfa ve lem yekü minel müşrikın |
Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah’a ortak koşanlardan değildi. |
Muhakkak ki İbrahim başlı başına bir ümmet idi, tek bir hanîf olarak Allaha itaat için kıyam etmişti ve hiç bir zaman müşriklerden olmadı |
Şüphesiz ki İbrahim, Allah´a itaat (havası) içinde boyun eğen ve O´na dosdoğru yönelen, kendi başına bir ümmet idi. O, müşriklerden (Allah´a ortak koşanlardan) değildi. |
14
/ 280
|
16-Nahl Suresi
121.Ayet
Mekke |
شَاكِرًا لِأَنْعُمِهِ ۚ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -121 |
Şakiral li en´umih ictebahü ve hedahü ila sıratım müstekıym |
O’nun nimetlerine şükreden bir önderdi. Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti. |
Onun ni´metlerine şâkir idi, o onu seçmiş ve doğru bir yola hidayet buyurmuştu |
İlâhî nimetlere şükrederdi. Allah onu seçip dosdoğru bir yola iletmişti. |
14
/ 280
|
16-Nahl Suresi
122.Ayet
Mekke |
وَآتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ -122 |
Ve ateynahü fid dünya haseneh ve innehu fil ahırati le mines salihıyn |
Ona dünyada iyilik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir. |
Ve biz ona hem Dünyada bir hasene verdik, hem de şüphesiz ki o Âhırette elbette salihînden |
Ona hem Dünya´da iyilik-güzellik verdik; hem de Âhiret´te O sâlihlerdendir. |
14
/ 280
|
16-Nahl Suresi
123.Ayet
Mekke |
ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -123 |
Sümme evhayna ileyke enittebı´ millete ibrahıme hanıfa ve ma kane minel müşrikın |
Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi” diye vahyettik. |
Sonra da sana vahyeyledik ki: hakperest (hanîf) olarak İbrahim milletine ittiba´ et, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı |
Sonra da biz Hanîf olan, müşriklerden olmayan İbrahim´in dinine uy, diye sana vahyettik. |
14
/ 280
|
16-Nahl Suresi
124.Ayet
Mekke |
إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ ۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ -124 |
İnnema cüıles sebtü alellezınahtelefu fıh ve inne rabbeke le yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun |
Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. |
Sebt tutmak ancak onda ıhtilâf edenlere farz kılındı, her halde rabbın onların o ıhtilâf edegeldikleri şeyler hakkında Kıyamet günü beynlerinde hukmünü elbette verecek |
Cumartesi (tatil ve ibâdeti) ancak onda görüş ayrılığına düşüp çekişenlere farz kılınmıştır. Şüphesiz ki Rabbin, onların ayrılığa düşüp çekiştikleri şey hakkında Kıyamet günü aralarında hükmedecektir. |
14
/ 280
|
16-Nahl Suresi
125.Ayet
Mekke |
ادْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ ۖ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ -125 |
Üd´u ila sebıli rabbike bil hıkmeti vel mev´ızatil haseneti ve cadilhüm billetı hiye ahsen inne rabbeke hüve a´lemü bi men dalle an sebılihı ve hüve a´lemü bil mühtedın |
(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. |
Rabbın yoluna da´vet et: hikmet ile ve güzel güzel mevıza ile, onlara da en güzel olan suretle mücadele yap, çünkü rabbın odur en ziyade bilen yolunda sapanı, doğru gidenleri en iyi bilen de ancak odur |
Rabbin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır; onlarla en güzel (ölçü ve usûl ne ise ona göre) mücâdeleni sürdür. Şüphesiz ki Rabbin kendi yolundan sapanları daha iyi bilir ve O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. |
14
/ 280
|
16-Nahl Suresi
126.Ayet
Medine |
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ ۖ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ -126 |
Ve in akabtüm fe akıbu bi misli ma ukıbtüm bih ve lein sabertüm le hüve hayrul lissabirın |
Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır. |
Ve şayed ıkab ile mukabele edecek olursanız ancak size edilen ukubetin misliyle muâkabe ediniz ve şayed sabrederseniz kasem olsun ki sabredenler için elbette daha hayırlıdır |
Ceza verecek olursanız, size verilen cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer (bu hususta) sabrederseniz, and olsun ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır. |
14
/ 280
|
16-Nahl Suresi
127.Ayet
Medine |
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ ۚ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ -127 |
Vasbir ve ma sabruke illa billahi ve la tahzen aleyhim ve la tekü fı daykım mimma yemkürum |
Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. Tuzak kurmalarından dolayı da sıkıntıya düşme. |
Sabret, sabrın da ancak Allahın ınayetiledir, ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirden telâş da etme |
Sabret, senin sabrın ancak Allah´ın yardımı iledir. Onların (inkârda inâd etmelerine) üzülme ; kurdukları hile ve tuzaktan dolayı telaşlanıp sıkıntıda kalma. |
14
/ 280
|
16-Nahl Suresi
128.Ayet
Medine |
إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ -128 |
İnnellahe meallezınettekav vellezıne hüm muhsinun |
Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir. |
zira muhakkak ki Allah iyi korunanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir |
Şüphesiz ki Allah (Rabbinden) korkup (fenalıklardan ; zulüm ve tecâvüzden) sakınanlarla ve bir de iyiliği huy edinenlerle beraberdir. |
14
/ 280
|