SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
51-Zariyat Suresi
1.Ayet
Mekke |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا -1 |
Vezzariyati zerva |
(1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir. |
O tozdurup savuranlara |
Tozup savuranlara, |
26
/ 519
|
51-Zariyat Suresi
2.Ayet
Mekke |
فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًا -2 |
Fel hamilati vıkra |
(1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir. |
Derken bir ağırlık taşıyanlara |
Ağır yük yüklenip taşıyanlara, |
26
/ 519
|
51-Zariyat Suresi
3.Ayet
Mekke |
فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًا -3 |
Fel cariyati yusra |
(1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir. |
Derken bir kolaylıkla akanlara |
Kolayca akıp gidenlere, |
26
/ 519
|
51-Zariyat Suresi
4.Ayet
Mekke |
فَالْمُقَسِّمَاتِ أَمْرًا -4 |
Fel mukassimati emra |
(1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir. |
Derken bir emir taksim edenlere kasem olsun |
İş bölümü yapanlara and olsun ki, |
26
/ 519
|
51-Zariyat Suresi
5.Ayet
Mekke |
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ -5 |
İnnema tuadune le sadık |
(1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir. |
Ki muhakkak o size va´d olunan her halde doğrudur |
Size va´dolunan elbette yerine gelecektir. |
26
/ 519
|
51-Zariyat Suresi
6.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ الدِّينَ لَوَاقِعٌ -6 |
Ve inned dine le vakı´ |
(1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir. |
Ve muhakkak ki ceza şübhesiz vakı´dir |
Hesap ve ceza günü mutlaka gerçekleşecektir. |
26
/ 519
|
51-Zariyat Suresi
7.Ayet
Mekke |
وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْحُبُكِ -7 |
Ves semai zatil hubuk |
(7-8) Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz. |
O düzgün hâreli Semaya kasem ederim |
Yollar ve yörüngeler sahibi göğe and olsun ki, |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
8.Ayet
Mekke |
إِنَّكُمْ لَفِي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍ -8 |
İnnekum le fi kavlim muhtelif |
(7-8) Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz. |
Ki siz pek muhtelif bir kavl içinde bulunuyorsunuz |
(Ey inkarcı sapıklar!) cidden siz sözünüzde, hükmünüzde görüş ayrılığı içindesinizdir. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
9.Ayet
Mekke |
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ -9 |
Yu´feku anhu men ufik |
Ondan (Peygamber’den) çevrilen çevrilir. |
Ondan çevirilen çevrilir |
Ondan çevrilebilen kimse çevrilir. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
10.Ayet
Mekke |
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ -10 |
Kutilel harrasun |
(10-11) Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun! |
O kahrolası yalancılar |
Yalancı câhiller kahrolsun! |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
11.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ سَاهُونَ -11 |
Ellezine hum fi ğamratin sahun |
(10-11) Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun! |
O serhoşluk içinde yaptığını bilmezler |
bilgisizliğin sarhoşluğu ve mahmurluğu içinde kalmış gafillerdir. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
12.Ayet
Mekke |
يَسْأَلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ -12 |
Yes´elune eyyane yevmud din |
“Ceza günü ne zaman?” diye sorarlar. |
Soruyorlar: ne zaman o ceza günü? (yevm-i dîn) |
«Hesap ve ceza günü ne zaman ?» diye sorarlar. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
13.Ayet
Mekke |
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ -13 |
Yevme hum alen nari yuftenun |
(13-14) Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.” |
Ateş üzerinde kıvranacakları gün |
Ateşe karşı çetin bir sınav verecekleri gündür. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
14.Ayet
Mekke |
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هَٰذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ -14 |
Zuku fitnetekum hazellezi kuntum bihi testa´cilun |
(13-14) Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.” |
Dadın diye fitnenizi: bu, işte o sizin acele istediğiniz |
Fitnenizi tadın. İşte, acele isteyip durduğunuz şey budur. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
15.Ayet
Mekke |
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ -15 |
İnnel muttekıyne fi cennativ ve uyun |
(15-16) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi. |
Şübhesiz ki müttekiler Cennetlerde pınar başlarındadır |
Şüphesiz ki muttakîler (=Allah´tan saygı ile korkup fenalıklardan sakınan mü´minler) Cennetlerde ve pınarlar başındadırlar. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
16.Ayet
Mekke |
آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُحْسِنِينَ -16 |
Ahızıne ma atahum rabbuhum innehum kanu kable zalike muhsinin |
(15-16) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi. |
Alarak rablarının kendilerine verdiğini, çünkü onlar bundan evvel güzellik yapmayı âdet edinmişlerdi |
Rablarının kendilerine verdiğini alırlar. Günkü onlar, bundan önce iyiliği, güzelliği, yararlı olmayı huy edinenlerdi. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
17.Ayet
Mekke |
كَانُوا قَلِيلًا مِنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ -17 |
Kanu kalilem minel leyli ma yehceun |
Geceleri pek az uyurlardı. |
Geceden pek az uyuyorlardı |
Geceden de az uyurlardı. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
18.Ayet
Mekke |
وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ -18 |
Ve bil eshari hum yestağfirun |
Seherlerde bağışlama dilerlerdi. |
Ve seher vakıtları hep istiğfar ederlerdi |
Seher vakitleri hep Allah´tan bağışlanma dilerlerdi. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
19.Ayet
Mekke |
وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ -19 |
Ve fi emvalihim hakkul lis saili vel mahrum |
Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır. |
Ve mallarında sâil ve mahrum için bir hak vardı |
Onların mallarında, dilenen ve yoksul için bir hakk vardır. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
20.Ayet
Mekke |
وَفِي الْأَرْضِ آيَاتٌ لِلْمُوقِنِينَ -20 |
Ve fil erdı ayatul lil mukınin |
(20-21) Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz? |
Arzda da âyetler var iykan ehli için |
Kesinlikle bilip inananlar için yeryüzünde (Allah´ın varlığına, birliğine delâlet eden) açık belgeler vardır. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
21.Ayet
Mekke |
وَفِي أَنْفُسِكُمْ ۚ أَفَلَا تُبْصِرُونَ -21 |
Ve fi enfusikum e fe la tubrırun |
(20-21) Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz? |
Nefislerinizde de, halâ görmiyecekmisiniz |
Sizin kendi (ruh ve beden) varlığınızda da öyle... Artık (hakikati) görmez misiniz ? |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
22.Ayet
Mekke |
وَفِي السَّمَاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ -22 |
Ve fis semai rizkukum ve ma tuadun |
Gökte rızkınız ve size vaad olunan şeyler vardır. |
Semada da rızkınız ve o va´dolunduğunuz |
Gökte hem rızkınız, hem size va´dedilen şey vardır. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
23.Ayet
Mekke |
فَوَرَبِّ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ -23 |
Fe ve rabbis semai vel erdı innehu lehakkum misle ma ennekum tentıkun |
Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o (size va’dolunanlar), sizin konuşmanız gibi gerçektir. |
İşte o Göğün ve Yerin rabbına kasem ederim ki o şübhesiz haktır sizin nâtık olmanız gibi |
Göğün ve yerin Rabbi hakkı için, gerçekten bu, sizin kendi konuşmanızda (şüpheniz olmadığı) gibi hakktır. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
24.Ayet
Mekke |
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ -24 |
Hel etake hadisu dayfi ibrahimel mukramin |
(Ey Muhammed!) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? |
Geldi mi sana İbrahimin ikram edilen müsafirlerinin kıssası? |
Sana İbrahim´in ağırlanmaya değer şerefli konuklarının haberi geldi mi? |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
25.Ayet
Mekke |
إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا ۖ قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ -25 |
İz dehalu aleyhi fe kalu selama kale selam kavmum munkerun |
Hani onlar, İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O da “Size de selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye düşünmüştü). |
O vakıt ki üzerine girdiler de «selâm» dediler. «Selâm, görülmedik bir kavım» dedi |
Hani onlar İbrahim´in yanına girip, «Selâm» dediler. İbrahim de «selâm» dedi ve tanımadığım yabancı bir kavim diye içinden geçirdi. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
26.Ayet
Mekke |
فَرَاغَ إِلَىٰ أَهْلِهِ فَجَاءَ بِعِجْلٍ سَمِينٍ -26 |
Ferağa ila ehlihi fe cae bi ıclin semin |
Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı getirdi. |
Hemen bir bahâne ile ehline gitti, bir semiz daha getirdi de |
Bir sebep bulup ailesinin yanına giderek (kızartılmış) semiz bir buzağı ile geldi. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
27.Ayet
Mekke |
فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ -27 |
Fe karrabehu ileyhim kale e la te´kulun |
Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi. |
Onu yakınlarına koydu, yemeğe buyurmaz mısınız? dedi. |
Onlara yaklaştırıp, «buyrun yemez misiniz ?» dedi. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
28.Ayet
Mekke |
فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً ۖ قَالُوا لَا تَخَفْ ۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ -28 |
Fe evcese minhum hıyfeh kalu la tehaf ve beşşeruhu bi ğulamin alim |
(Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar, “korkma” dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler. |
O vakıt onlardan içine bir korku düştü. Korkma dediler ve kendisine alîm bir oğlan tebşir ettiler. |
(Yemediklerini görünce) onlardan içinde bir korku ve endişe doğdu. Onlar, ona ; «korkma» dediler ve onu bilgili (olacak) bir oğul ile müjdelediler |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
29.Ayet
Mekke |
فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ -29 |
Fe akbeletimraetuhu fi sarratin fe sakket vecheha ve kalet acuzun akıym |
Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi. |
Bunun üzerine hatunu bir çığlık içinde döndü de elini yüzüne çarptı ve akîm bir kocakarı, dedi |
Bunun üzerine, İbrahim´in eşi bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak, «kısır yaşlı bir kadın !» dedi.. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
30.Ayet
Mekke |
قَالُوا كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ -30 |
Kalu kezaliki kale rabbuk innehu huvel hakimul alim |
Onlar dediler ki: “Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.” |
Dediler: öyle Rabbın buyurdu, şübhesiz alîm o, hakîm o |
Onlar: «Bu böyledir. Rabbin buyurdu. Şüphesiz ki O, hikmet sahibidir, bilendir» dediler. |
26
/ 520
|
51-Zariyat Suresi
31.Ayet
Mekke |
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ -31 |
Kale fema hatbukum eyyuhel murselun |
İbrahim, onlara: “O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?” dedi. |
İbrahim, o halde asıl me´muriyyetiniz nedir? ey mürselûn, dedi |
İbrahim, onlara : «Ey elçiler! Sizin iş ve isteğiniz nedir?» dedi. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
32.Ayet
Mekke |
قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُجْرِمِينَ -32 |
Kalu inna ursilna ila kavmim mucrimin |
(32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.” |
Biz, dediler: Mücrim bir kavme gönderildik |
Onlar, «doğrusu biz suçlu günahkâr bir kavme gönderildik, |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
33.Ayet
Mekke |
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ طِينٍ -33 |
Li nursile aleyhim hıcaratem min tıyn |
(32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.” |
Üzerlerine çamurdan taşlar salmak için |
(33-34) Ki aşırı gidenlerin, ölçüyü kaçıranların üzerine Rabbin yanında işaretlenmiş balçıktan taş yağdıralım diye. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
34.Ayet
Mekke |
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ -34 |
Musevvemeten ınde rabbike lil musrifin |
(32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.” |
Rabbının nezdinde damgalanmışlar müsrifler için |
(33-34) Ki aşırı gidenlerin, ölçüyü kaçıranların üzerine Rabbin yanında işaretlenmiş balçıktan taş yağdıralım diye. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
35.Ayet
Mekke |
فَأَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ -35 |
Fe ahracna men kane fiha minel mu´minin |
Orada (Lût’un yöresinde) bulunan mü’minleri çıkardık. |
Binnetîce orada bulunan mü´minleri çıkardık |
Bunun için orada bulunan mü´minleri çıkardık. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
36.Ayet
Mekke |
فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِمِينَ -36 |
Fe ma vecedna fiha ğayra beytim minel muslimin |
Zaten orada bir ev halkından başka müslüman bulamadık. |
Fakat bir haneden başka orada Müsliman da bulmadık |
Zaten orada Allah´a teslimiyet gösterenlerden sadece bir ev (aile) bulduk. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
37.Ayet
Mekke |
وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ -37 |
Ve terakna fiha ayetel lillezine yehafunel azabel elim |
Orada, elem dolu azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık. |
Ve öyle elîm azabdan korkacaklar için orada bir âyet bıraktık |
Orada, elem verici azâbdan korkanlar için açık belge (ibretli kalıntı) bıraktık,» dediler. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
38.Ayet
Mekke |
وَفِي مُوسَىٰ إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ -38 |
Ve fi musa iz erselnahu ila fir´avne bi sultanim mubin |
Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun’a göndermiştik. |
Bir de Musa da: ki onu bir sultan-ı mübîn ile Fir´avne gönderdik de |
Musa´nın kıssasında da (ibretli belgeler bıraktık). Hani bir vakit Onu açık belge ve mu´cizeyle Fir´avn´a gönderdik. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
39.Ayet
Mekke |
فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ -39 |
Fe tevella bi ruknihi ve kale sahırun ev mecnun |
O ise kuvvetine güvenerek yüz çevirdi ve “Bu bir büyücü veya delidir” dedi. |
O bütün kuvvetiyle tersine gitti: sâhir veya mecnun, dedi |
O, bütün ileri gelenleri ve ordusuyla birlikte yüzçevirdi ve «bu ya sihirbazdır, ya da delidir,» dedi. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
40.Ayet
Mekke |
فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ -40 |
Fe ehaznahu ve cunudehu fe nebeznahum fil yemmi ve huve mulim |
Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu. |
Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik, namerdlik ederken o leîm. |
Bu sebeple onu da, ordusunu da yakalayıp (deniz) dalgaları arasına fırlattık ki (o sırada) kendini kınıyordu. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
41.Ayet
Mekke |
وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ -41 |
Ve fi adin iz erselna aleyhimur rihal akıym |
Âd kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik. |
Bir de Âd de, ki üzerlerine o köklerini kesen rüzgarı salıvermiştik. |
Âd kıssasında da (ibretli belgeler bıraktık). Hani bir vakit üzerlerine, köklerini kesip yok eden kasırgayı göndermiştik. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
42.Ayet
Mekke |
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ -42 |
Ma tezeru min şey´in etet aleyhi illa cealethu kir ramim |
Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu. |
Uğradığı bir şey´i bırakmıyor, mutlak onu çürütüp kül gibi ediyordu |
(Kasırga) nerenin üzerine uğradıysa mutlaka orayı kül haline çeviriyordu. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
43.Ayet
Mekke |
وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّىٰ حِينٍ -43 |
Ve fi semude iz kıyle lehum temetteu hatta hıyn |
Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım” denmişti. |
Bir de Semud´da, ki onlara bir zamana kadar istifade edin denilmişti de |
Semûd kıssasında da (ibretli belgeler bıraktık). Hani bir vakit onlara, «bir süreye kadar yararlanıp geçinin» denilmişti. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
44.Ayet
Mekke |
فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ -44 |
Fe atev an emri rabbihim fe ehazethumus saıkatu ve hum yenzurun |
Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti. |
Rablarının emrinden azgınlık ettiler, bu yüzden o sâika kendilerini yakalayıverdi, bakınıp duruyorlardı |
Onlar ise azgınlık gösterip, Rablarının emrinin dışına çıkmışlardı. Bu yüzden bakıp dururken yıldırım onları yakalayıvermişti. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
45.Ayet
Mekke |
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِرِينَ -45 |
Femestetau min kıyamiv ve ma kanu muntesırın |
Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti, ne de başkasından yardım görebildiler. |
O vaktı bir kalkınmaya da güç yetiremediler, bir yardım da görmediler |
Artık ayağa kalkmaya güç getiremediler, yardım da göremediler. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
46.Ayet
Mekke |
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ -46 |
Ve kavme nuhım min kabl innehum kanu kavmen fasikıyn |
Bunlardan önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler. |
Daha evvel de Nûh kavmini, çünkü hep onlar yoldan çıkmış fâsık birer kavm idiler |
Bundan önce Nûh milletini de (yok ettik). Çünkü onlar, din ve ahlâk sınırlarını aşan (inkarcı azgın) bir milletti. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
47.Ayet
Mekke |
وَالسَّمَاءَ بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ -47 |
Ves semae beneynaha bi eydiv ve inna le musiun |
Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter. |
Bir de Semaya bakın biz onu kuvvetle bina ettik ve şübhe yok ki biz çok vüs´a malikiz |
Göğü de kudretimizle yapıp kurduk. Şüphesiz ki biz, hep genişleticileriz. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
48.Ayet
Mekke |
وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ -48 |
Vel erda feraşnaha fe nı´mel mahidun |
Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz. |
Arzı da döşedik, bakınız biz ne güzel döşeriz |
Yeryüzünü döşedik. Ne güzeldir o döşeyenler! |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
49.Ayet
Mekke |
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ -49 |
Ve min kulli şey´in halakna zevceyni leallekum tezekkerun |
Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık. |
Hem her şeyden iki çift yarattık ki düşünesiniz |
Her şeyden çift çift yarattık ; olur ki düşünüp ibret ve öğüt alırsınız. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
50.Ayet
Mekke |
فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ ۖ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ -50 |
Fe firru ilallah inni lekum minhu nezirum mubin |
O hâlde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, size O’nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. |
O halde hemen Allaha kaçın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim |
O halde Allah´a doğru yönelip kaçın (O´na güvenip sığının). Şüphesiz ki ben, O´nun tarafından (gönderilen) açık bir uyarıcıyım. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
51.Ayet
Mekke |
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ ۖ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ -51 |
Ve la tec´alu meallahi ilahen ahar inni lekum minhu nezirum mubin. |
Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. |
Ve Allahla beraber başka bir Tanrı uydurmayın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim |
Allah ile beraber başka bir Tanrı edinmeyin. Muhakkak ki ben, O´ndan size (gönderilen) açık bir uyarıcıyım.. |
26
/ 521
|
51-Zariyat Suresi
52.Ayet
Mekke |
كَذَٰلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ -52 |
Kezalike ma etellezine min kablihim mir rasulin illa kalu sahırun ev mecnun |
İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki, “O bir büyücüdür” yahut “bir delidir” demiş olmasınlar. |
Böyle, bunlardan evvelkiler bir Resul gelince behemehal ya sahir dediler ya mecnun |
Bunun gibi onlardan öncekilere de ne kadar bir peygamber gönderdikse, mutlaka, «bu bir sihirbazdır veya delinin biridir,» demişlerdi. |
26
/ 522
|
51-Zariyat Suresi
53.Ayet
Mekke |
أَتَوَاصَوْا بِهِ ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ -53 |
E tevasav bih bel hum kavmun tağun |
Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar azgın bir topluluktur. |
Hep buna vasıyyetleştiler mi? Hayır hep onlar azgın kavımlar |
Onlar, birbirlerine bu hususta böyle mi vasiyette bulundular? Hayır, onlar azgınlığı huy ve sanat edinen bir millettir. |
26
/ 522
|
51-Zariyat Suresi
54.Ayet
Mekke |
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَا أَنْتَ بِمَلُومٍ -54 |
Fe tevelle anhum fe ma ente bi melun |
Onun için, onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin. |
Onun için onlardan yüz çevir, artık sen levm olunacak değilsin |
Onlardan yüzçevir; bu yüzden kınanacak değilsin. |
26
/ 522
|
51-Zariyat Suresi
55.Ayet
Mekke |
وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَىٰ تَنْفَعُ الْمُؤْمِنِينَ -55 |
Ve zekkir fe innez zikra tenfeul mu´minin |
Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir. |
Onunla beraber va´z-u nasıhate devam et, çünkü va´z, mü´minlere fayda verir |
Ve sen öğüt vermeğe devam et. Çünkü gerçekten hatırlatmada bulunup öğüt vermek mü´minlere fayda verir. |
26
/ 522
|
51-Zariyat Suresi
56.Ayet
Mekke |
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنْسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ -56 |
Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya´budun |
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. |
Ve ben, Cinn-ü İns´i ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. |
Ben, cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp ibâdet etsinler diye yarattım. |
26
/ 522
|
51-Zariyat Suresi
57.Ayet
Mekke |
مَا أُرِيدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَنْ يُطْعِمُونِ -57 |
Ma uridu minhum mir rizkıv ve ma uridu ey yut´ımun |
Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. |
Ben onlardan bir rızk istemiyorum, bana yemek yedirmelerini de istemiyorum |
Onlardan hiçbir rızık istemiyorum ve beni yedirip içirmelerini de dilemiyorum. |
26
/ 522
|
51-Zariyat Suresi
58.Ayet
Mekke |
إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ -58 |
İnnellahe huver razzaku zul kuvvetil metin |
Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir. |
Şübhe yok ki Allah, rezzak, kuvvet sahibi metîn o |
Şüphesiz ki Allah, O´dur rızık veren metin kuvvet sahibi.. |
26
/ 522
|
51-Zariyat Suresi
59.Ayet
Mekke |
فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ -59 |
Fe inne lellezine zalemu zenubem misle zenubi ashabihim fe la yesta´cilun |
Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler. |
Onun için muhakkak ki o zulm edenlere arkadaşlarının payı gibi dolgun bir pay vardır, şimdi onu acele etmesinler |
Doğrusu o zulmedenlerin (önceki) arkadaşlarının günahları gibi günahları vardır. Artık acele etmesinler. |
26
/ 522
|
51-Zariyat Suresi
60.Ayet
Mekke |
فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ -60 |
Fe veylul lillezine keferu miy yevmihimullezi yuadun |
Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkâr edenlerin hâline! |
artık o va´dolundukları günlerinden vay o küfredenlere!... |
Va´dolundukları günlerinden (o günün azabından) vay kâfirlerin hâline! |
26
/ 522
|