SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
12-Yusuf Suresi
1.Ayet
Medine |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ -1 |
Elif lam ra tilke ayatül kitabil mübın |
Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir. |
Elif, Lâm, Râ. bunlar işte âyetleridir sana o mübîn kitabın |
Elif - Lâm - Râ. Bunlar çok açık ve açıklayıcı Kitab´ın âyetleridir. |
12
/ 234
|
12-Yusuf Suresi
2.Ayet
Medine |
إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ -2 |
İnna enzelnahü kur´anen arabiyyel lealleküm ta´kılun |
Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik. |
Biz onu bir Kur´an olmak üzere Arabî olarak indirdik, gerek ki akıl irdiresiniz |
Akıl yoluyla rahat anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur´ân olarak indirdik. |
12
/ 234
|
12-Yusuf Suresi
3.Ayet
Medine |
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ أَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ هَٰذَا الْقُرْآنَ وَإِنْ كُنْتَ مِنْ قَبْلِهِ لَمِنَ الْغَافِلِينَ -3 |
Nahnü nekussu aleyke ahsenel kasası bima evhayna ileyke hazel kur´ane ve in künte min kablihı le minel ğafilın |
Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin. |
Sana bu Kur´anı vahyetmemizle biz bir kıssa anlatıyoruz ki ahsenülkasas senin ise doğrusu bundan evvel hiç hâberin yoktu |
Sana bu Kur´ân´ı vahyetmemizle, kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki daha önce bundan haberin yoktu. |
12
/ 234
|
12-Yusuf Suresi
4.Ayet
Mekke |
إِذْ قَالَ يُوسُفُ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ إِنِّي رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ رَأَيْتُهُمْ لِي سَاجِدِينَ -4 |
İz kale yusüfü li ebıhi ya ebeti innı raeytü ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın |
Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti. |
Bir vakıt Yusüf babasına, babacığım dedi: ben ru´yada on bir yıldızla Güneşi ve Kameri gördüm, gördüm onları ki bana secde ediyorlar |
Hani bir vakitler Yûsuf, babasına : «Babacığım, doğrusu ben rüyamda onbir Yıldız, Güneş ve Ay´ı gördüm, gördüm ki bunlar bana secde ediyorlar,» demişti. |
12
/ 234
|
12-Yusuf Suresi
5.Ayet
Mekke |
قَالَ يَا بُنَيَّ لَا تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَىٰ إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُوا لَكَ كَيْدًا ۖ إِنَّ الشَّيْطَانَ لِلْإِنْسَانِ عَدُوٌّ مُبِينٌ -5 |
Kale ya büneyye la taksus rü´yake ala ıhvetike fe yekıdu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvüm mübın |
Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” |
Yavrum! Dedi: ru´yanı biraderlerine anlatma sonra sana bir tuzak kurarlar, çünkü Şeytan insana belli bir düşmandır |
(Yâkub ona): «Oğuicağızım, dedi, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar; çünkü şeytan insana gerçekten açık bir düşmandır. |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
6.Ayet
Mekke |
وَكَذَٰلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَعَلَىٰ آلِ يَعْقُوبَ كَمَا أَتَمَّهَا عَلَىٰ أَبَوَيْكَ مِنْ قَبْلُ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ -6 |
Ve kezalike yectebıke rabbüke ve yüallimüke min te´vilil ehadısi ve yütimmü nı´metehu aleyke ve ala ali ya´kube kema etemmeha ala ebeveyke min kablü ibrahıme ishak inne rabbeke alımün hakım |
“İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” |
Ve işte öyle, rabbın seni seçecek ve sana ehadisin te´vilinden ılimler öğretecek, hem sana hem âli Ya´kuba ni´metini bundan evvel ataların İbrahim ve İshaka tamamladığı gibi tamamlıyacak, şüphe yok ki rabbın alîmdir, hakîmdir. |
İşte bunun gibi Rabbin seni seçecek; sana rüyaları yorumlamayı öğretecek ; hem sana, hem de Yâkub hanedanına nîmetini tamamlayacak, nasıl ki daha önce ataların İbrahim ve İshâk üzerine nîmetini tamamlamıştı. Şüphesiz ki Rabbin (her şeyi gereği gibi) bilendir, yegâne hikmet sahibidir.» |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
7.Ayet
Mekke |
لَقَدْ كَانَ فِي يُوسُفَ وَإِخْوَتِهِ آيَاتٌ لِلسَّائِلِينَ -7 |
Le kad kane fı yusüfe ıhvetihı ayatül lis sailın |
Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır. |
Şanım hakkı için Yusüf ve biraderlerinde soranlara ıbret olacak âyetler oldu |
And olsun ki, Yûsuf ve kardeşleri (arasında geçen olay)da soranlara, (hem düzenli bir hayat yaşamaları, hem de Hz. Muhammed´in parlak geleceği hakkında) belgeler ve ibretler vardır. |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
8.Ayet
Mekke |
إِذْ قَالُوا لَيُوسُفُ وَأَخُوهُ أَحَبُّ إِلَىٰ أَبِينَا مِنَّا وَنَحْنُ عُصْبَةٌ إِنَّ أَبَانَا لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -8 |
İz kalu le yusüfü ve ehuhü ehabbü ila ebına minna ve nahnü usbeh inne ebana le fı dalalim mübın |
Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.” |
Zira dediler ki her halde Yusüf ve biraderi babamıza bizden daha sevgili, biz ise müteassıb bir kuvvetiz, doğrusu babamız belli ki yanılıyor |
Hani kardeşleri: «And olsun ki Yûsuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidirler; halbuki biz güçlü bir topluluğuz. Doğrusu babamız (bu hususta) açık bir yanılgı içindedir,» demişlerdi. |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
9.Ayet
Mekke |
اقْتُلُوا يُوسُفَ أَوِ اطْرَحُوهُ أَرْضًا يَخْلُ لَكُمْ وَجْهُ أَبِيكُمْ وَتَكُونُوا مِنْ بَعْدِهِ قَوْمًا صَالِحِينَ -9 |
Uktülu yusüfe evitrahuhü erday yahlü leküm vechü ebıküm ve tekunu mim ba´dihı kavmen salihıyn |
“Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.” |
Yusüfü öldürün yahud bir yere atın ki babanızın yüzü size kalsın ve ondan sonra salâhlı bir kavm olasınız |
Onlardan biri dedi ki: «Yûsuf´u öldürünüz veya onu boş bir araziye atınız ki, babanızın yüzü size dönüp ilgi kursun ve ondan sonra da kendini düzelten iyi kişiler olursunuz.» |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
10.Ayet
Mekke |
قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ لَا تَقْتُلُوا يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ السَّيَّارَةِ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ -10 |
Kale kailüm minhüm la taktülu yusüfe ve elkuhü fı ğayabetil cübbi yeltekıthü ba´düs seyyarati in küntüm faılın |
Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi. |
İçlerinden bir söz sahibi, Yusüfü, dedi öldürmeyin de bir kuyu dibinde bırakın ki kafilenin biri onu lekît olarak alsın, eğer yapacaksanız böyle yapın |
Onlardan bir sözcü de dedi ki: «Yûsuf´u öldürmeyin, onu kuyunun derinliğine atın da gelip geçen kafilelerden biri onu orada raslayıp alır; eğer (ona elbette) bir şey yapmak istiyorsanız, böyle yapın.» |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
11.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا أَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّا عَلَىٰ يُوسُفَ وَإِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ -11 |
Kalu ya ebana ma leke la te´menna ala yusüfe inna lehu lenasihun |
Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.” |
Vardılar ey bizim pederimiz, dediler, sen neye bize Yusüfü inanmıyorsun? Cidden biz onun için recaciyiz |
(Bunun üzerine toplanıp babalarına gelerek) dediler ki: «Ey babamız ! Yûsuf´u neden bize güvenip vermiyorsun ? Oysa biz ondan yana elbette iyilik düşünenleriz.» |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
12.Ayet
Mekke |
أَرْسِلْهُ مَعَنَا غَدًا يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ -12 |
Ersilhü meana ğadey yerta´ ve yel´ab ve inna lehu lehafizun |
“Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.” |
Yarın bizimle beraber gönder gezsin oynasın şüphesiz, biz onu gözetiriz |
yarın bizimle gönder de gezip oynasın ; şüphesiz ki onu koruyup gözetiriz.» |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
13.Ayet
Mekke |
قَالَ إِنِّي لَيَحْزُنُنِي أَنْ تَذْهَبُوا بِهِ وَأَخَافُ أَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ وَأَنْتُمْ عَنْهُ غَافِلُونَ -13 |
Kale innı le yahzününı en tezhebu bihı ve ehafü ey ye´külehüz zi´bü ve entüm anhü ğafilun |
Babaları, “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer, diye korkuyorum.” |
Beni, dedi: onu götürmeniz her halde mahzun eder ve korkarım ki onu kurt yer de haberiniz olmaz |
(Babaları:) «Doğrusu onu alıp götürmeniz beni çok üzer ve sizin haberiniz yokken onu kurt yer diye korkuyorum,» dedi. |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
14.Ayet
Mekke |
قَالُوا لَئِنْ أَكَلَهُ الذِّئْبُ وَنَحْنُ عُصْبَةٌ إِنَّا إِذًا لَخَاسِرُونَ -14 |
Kalu le in ekelehüz zi´bü ve nahnü usbetün inna izel le hasirun |
Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler. |
Vallahi, dediler, biz müteassıb bir kuvvet iken onu kurt yerse biz o halde çok husrân çekeriz |
Onlar: «Eğer biz böyle güçlü bir toplulukken kurt onu yerse, o takdirde biz hüsrana uğramış oluruz,» dediler. |
12
/ 235
|
12-Yusuf Suresi
15.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهِ وَأَجْمَعُوا أَنْ يَجْعَلُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ ۚ وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ لَتُنَبِّئَنَّهُمْ بِأَمْرِهِمْ هَٰذَا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ -15 |
Fe lemma zehebu bihı ve ecmeu ey yec´aluhü fı ğayabetil cübb ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim haza ve hüm la yeş´urun |
Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, “Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin” diye vahyettik. |
Bunun üzerine vaktâ ki onu götürdüler ve kuyunun dibine koymağa karar verdiler, biz de ona şöyle vahyettik, kasem olsun ki sen onlara hiç farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin |
Ne vakit ki Yûsuf´u alıp götürdüler ve toplanıp onu kuyunun dibine bırakmayı kararlaştırdılar; biz de ona, «And olsun ki, sen (bir gün) onların bu yaptıklarını kendilerine, farkına varmadıkları bir halde haber vereceksin!» diye vahyettik. |
12
/ 236
|
12-Yusuf Suresi
16.Ayet
Mekke |
وَجَاءُوا أَبَاهُمْ عِشَاءً يَبْكُونَ -16 |
Ve cau ebahüm ışaey yebkun |
(Yûsuf’u kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler. |
Bıraktılar ve yatsıleyin ağlıyarak babalarına geldiler |
(16-17) Onlar yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler ve: «Ey babamız ! Dediler, biz yarışmak üzere gittik; Yûsuf´u da eşyamızın yanına bıraktık, derken onu kurt yemiş; biz doğru (sözlü)ler de olsak sen bize inanacak değilsin.» |
12
/ 236
|
12-Yusuf Suresi
17.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا أَبَانَا إِنَّا ذَهَبْنَا نَسْتَبِقُ وَتَرَكْنَا يُوسُفَ عِنْدَ مَتَاعِنَا فَأَكَلَهُ الذِّئْبُ ۖ وَمَا أَنْتَ بِمُؤْمِنٍ لَنَا وَلَوْ كُنَّا صَادِقِينَ -17 |
Kalu ya ebana inna zehebna nestebiku ve terakna yusüfe ınde metaına fe ekelehüz zi´b ve ma ente bi mü´minil lena ve lev künna sadikıyn |
“Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın” dediler. |
Dediler: ey pederimiz, biz gittik yarış ediyorduk, Yusüfü eşyamızın yanında bırakmıştık bir de baktık ki onu kurt yemiş, şimdi biz doğru da söylesek sen bize inanmazsın |
(16-17) Onlar yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler ve: «Ey babamız ! Dediler, biz yarışmak üzere gittik; Yûsuf´u da eşyamızın yanına bıraktık, derken onu kurt yemiş; biz doğru (sözlü)ler de olsak sen bize inanacak değilsin.» |
12
/ 236
|
12-Yusuf Suresi
18.Ayet
Mekke |
وَجَاءُوا عَلَىٰ قَمِيصِهِ بِدَمٍ كَذِبٍ ۚ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا ۖ فَصَبْرٌ جَمِيلٌ ۖ وَاللَّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ -18 |
Ve cau ala kamısıhı bi demin kezib kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl vallahül müsteanü ala ma tesıfun |
Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.” |
Bir de gömleğinin üzerinde yalan bir kan getirdiler, yok, dedi: nefisleriniz sizi aldatmış bir işe sevketmiş, artık bir sabrı cemîl ve Allahdır ancak yardımına sığınılacak, söylediklerinize karşı |
Üzerine uydurma bir kan bulaştırıp gömleğini de getirmişlerdi. O da, «nefsiniz sizi aldatıp böylesine (çirkin bir işe) itmiştir. Artık (bana gereken) güzel bir sabır.. Anlattıklarınıza karşılık ancak, Allah´ın yardımı beklenir» dedi. |
12
/ 236
|
12-Yusuf Suresi
19.Ayet
Mekke |
وَجَاءَتْ سَيَّارَةٌ فَأَرْسَلُوا وَارِدَهُمْ فَأَدْلَىٰ دَلْوَهُ ۖ قَالَ يَا بُشْرَىٰ هَٰذَا غُلَامٌ ۚ وَأَسَرُّوهُ بِضَاعَةً ۚ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَعْمَلُونَ -19 |
Ve caet seyyaratün fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alımün bi ma ya´melun |
Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu. |
Öteden bir kafile gelmiş, sucularını göndermişlerdi, vardı koğasını saldı, â... müjde bu bir gulâm dedi ve tuttular onu ticaret için gizlediler, Allah ise biliyordu ne yapacaklar |
Ve bir kervan geldi, sucularını gönderdiler, o da kovasını (kuyudaki) suya saldı; «Ey müjde, işte bir oğlan !» dedi. Onu ticarî bir mal olarak sakladılar. Allah, onların ne yaptıklarını bilendir. |
12
/ 236
|
12-Yusuf Suresi
20.Ayet
Mekke |
وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍ وَكَانُوا فِيهِ مِنَ الزَّاهِدِينَ -20 |
Ve şeravhü bi semenim bahsin derahime ma´dudeh ve kanu fıhi minez zahidın |
Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı. |
değersiz bir baha ile onu bir kaç dirheme sattılar, hakkında rağbetsiz bulunuyorlardı |
Onlar (böylece) Yûsuf´u pek az bir fiatla, birkaç dirheme sattılar; onun hakkında isteksizlerden idiler. |
12
/ 236
|
12-Yusuf Suresi
21.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الَّذِي اشْتَرَاهُ مِنْ مِصْرَ لِامْرَأَتِهِ أَكْرِمِي مَثْوَاهُ عَسَىٰ أَنْ يَنْفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا ۚ وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْأَرْضِ وَلِنُعَلِّمَهُ مِنْ تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ ۚ وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَىٰ أَمْرِهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ -21 |
Ve kalellezişterahü mim mısra limraetihı ekrimı mesvahü asa ey yenfeana ev nettehızehu veleda ve kezalike mekkenna li yusüfe fil erdı ve li nuallimehu min te´vılil ehdıs vallahü ğalibün ala emrihı ve lakinne ekseran nasi la ya´lemun |
Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. |
Mısırdan onu satın alan ise haremine dedi ki: buna güzel bak, umulur ki bize faidesi olacaktır, yâhud evlâd ediniriz, bu suretle Yusüfü orada yerleştirdik; hem de ona hâdisatın mealini istihraca dair ılimler öğretelim diye, öyleya Allah, emrine galibdir velâkin insanların ekserisi bilmezler |
Onu satın alan Mısırlı adam, karısına: «Buna iyi bakıp ikramda bulun. Umulur ki bize yararı dokunur veya oğul ediniriz.» İşte Yûsuf´u böylece (Mısır) toprağına yerleştirdik ve ona rüyaların yorumunu öğrettik. Allah kendi emrinde (mutlak) üstündür. Ne var ki, insanların çoğu bilmezler. |
12
/ 236
|
12-Yusuf Suresi
22.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -22 |
Ve lemma beleğa eşüddehu ateynahü hukmev ve ılma ve kezalike neczil muhsinın |
Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız. |
Vaktâ ki kıvamına irdi biz ana bir huküm ve bir ılim bahşettik ve işte muhsinlere böyle karşılık veririz |
Olgunluk çağına erişince ona hikmetle hükmetme becerisi ve ilim verdik. Ve işte iyiliği, yardımseverliği huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız. |
12
/ 236
|
12-Yusuf Suresi
23.Ayet
Mekke |
وَرَاوَدَتْهُ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِهِ وَغَلَّقَتِ الْأَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ ۚ قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ ۖ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ ۖ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ -23 |
Ve ravedethülletı hüve fı beytiha an nefsihı ve ğallekatil ebvabe ve kalet heyte lek kale meazellahi innehu rabbı ahsene mesvay innehu la yüflihuz zalimun |
Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek, “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi. |
Derken hânesinde bulunduğu hanım bunun nefsinden kam almak istedi ve kapıları kilidledi, haydi seninim dedi, o, Allaha sığınırım, dedi: doğrusu o benim Efendim, bana güzel baktı, hakıkat bu ki, zalimler felâh bulmaz |
Bulunduğu evin hanımı onu kendisiyle ilişki kurmaya çağırdı; kapıları da iyice kapadı ve «haydi yaklaşsana !» dedi. Yûsuf, «Allah´a sığınırım ; çünkü o (senin kocan) benim efendimdir; bana çok baktı. Şüphesiz ki haksızlık edenler kurtuluşa eremezler» dedi. |
12
/ 237
|
12-Yusuf Suresi
24.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ ۖ وَهَمَّ بِهَا لَوْلَا أَنْ رَأَىٰ بُرْهَانَ رَبِّهِ ۚ كَذَٰلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاءَ ۚ إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ -24 |
Ve le kad hemmet bihı ve hemme biha lev la er raa bürhane rabbih kezalike li nasrife anhüs sue vel fahşa´ innehu min ıbadinel muhlesıyn |
Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. |
Hanım cidden ona niyyeti kurmuştu, o da ona kurmuş gitmişti amma rabbının bürhanını görmese idi, ondan fenalığı ve fuhşu bertaraf edelim için öyle oldu, hakıkat o bizim ıhlâsa mazhar edilmiş has kullarımızdandır |
And olsun ki kadın niyetini bozup onu kasdetmişti; eğer Rabbinden bir burhan (açık bir kanıt ve belge) görmemiş olsaydı, o da kadına (yönelmeye ya da ona hakaret etmeye) niyetlenmişti, işte biz böylece ondan kötülüğü ve hayâsızlığı çeviririz; çünkü o bizim gösterişten uzak ciddiyet ve samimiyete ermiş kullarımızdandı. |
12
/ 237
|
12-Yusuf Suresi
25.Ayet
Mekke |
وَاسْتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَمِيصَهُ مِنْ دُبُرٍ وَأَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَى الْبَابِ ۚ قَالَتْ مَا جَزَاءُ مَنْ أَرَادَ بِأَهْلِكَ سُوءًا إِلَّا أَنْ يُسْجَنَ أَوْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -25 |
Vestebekal babe ve kaddet kamısahu min dübüriv ve elfeya seyyideha ledel bab kalet ma ceazü men erade bi ehlike suen illa ey yüscene ev azabün elım |
İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.” |
İkisi bir kapıya koşuştular, hanım onun gömleğini arkasından yırttı, kapının yanında hanımın beyine rast geldiler, hanım; senin, dedi, ehline fenalık yapmak isteyenin cezası zindana konulmaktan veya elîm bir azâbdan başka nedir? |
(O sebeple ikisi birden) kapıya doğru koştular; kadın onun gömleğini arkadan yırttı, derken kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın, «senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası ya zindandır, ya da elem verici bir azâb» dedi. (Ve Yûsuf´u mütecaviz olarak tanıtmaya çalıştı). |
12
/ 237
|
12-Yusuf Suresi
26.Ayet
Mekke |
قَالَ هِيَ رَاوَدَتْنِي عَنْ نَفْسِي ۚ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ أَهْلِهَا إِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الْكَاذِبِينَ -26 |
Kale hiye ravedetnı an nefsı ve şehide şahidüm min ehliha in kane kamısuhu kudde min kubulin fe sadekat ve hüve minel kazibın |
Yûsuf, “O, benden arzusunu elde etmek istedi” dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o (Yûsuf) yalancılardandır.” |
Yusüf, o kendisi, dedi: benim nefsimden kâm almak istedi, hanımın akrıbasından bir şâhid de şöyle şehadet etti: Eğer gömleği önden yırtılmış ise hanım doğru söylemiş bu yalancılardandır, |
(26-27) Yûsuf, «O beni kendine çağırdı» dedi. Kadının ailesinden biri şâhidlik ederek dedi ki: «Eğer Yûsuf´un gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o ise yalancılardandır. Yok eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir, o ise doğru sözlülerdendir.» |
12
/ 237
|
12-Yusuf Suresi
27.Ayet
Mekke |
وَإِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ فَكَذَبَتْ وَهُوَ مِنَ الصَّادِقِينَ -27 |
Ve in kane kamısuhu kudde min dübürin fe kezebet ve hüve mines sadikıyn |
“Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. O (Yûsuf) ise, doğru söyleyenlerdendir.” |
Yok eğer gömleği arkadan yırtılmış, ise o yalan söylemiş ve bu sadıklardandır. |
(26-27) Yûsuf, «O beni kendine çağırdı» dedi. Kadının ailesinden biri şâhidlik ederek dedi ki: «Eğer Yûsuf´un gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o ise yalancılardandır. Yok eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir, o ise doğru sözlülerdendir.» |
12
/ 237
|
12-Yusuf Suresi
28.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا رَأَىٰ قَمِيصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ إِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّ ۖ إِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظِيمٌ -28 |
Felemma raaa kamısahu kudde min dübürin kale innehu min keydikünn inne keydekünne azıym |
Kadının kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.” |
Vaktâ ki gömleğini gördü arkasından yırtılmış, anlaşıldı, dedi: o, siz kadınların keydinizden, her halde sizin keydiniz çok büyük |
Evin efendisi, Yûsuf´un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: «Doğrusu bu, siz (kadınlar)ın hilesindendir; çünkü sizin hileniz pek büyüktür!» |
12
/ 237
|
12-Yusuf Suresi
29.Ayet
Mekke |
يُوسُفُ أَعْرِضْ عَنْ هَٰذَا ۚ وَاسْتَغْفِرِي لِذَنْبِكِ ۖ إِنَّكِ كُنْتِ مِنَ الْخَاطِئِينَ -29 |
Yusüfü a´rıd an haza vestağfirı li zembik inneki künti minel hatıın |
“Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.” |
Yusüf, sakın bundan bahsetme, sen de kadın, günahına istiğfar et, cidden sen büyük günahkârlardan oldun |
«Ey Yûsuf! Sen bu (konuyu açmak)dan vazgeç; ey kadın, sen de günahından dolayı bağışlanma dile. Günkü elbette sen günah işleyenlerden oldun.» |
12
/ 237
|
12-Yusuf Suresi
30.Ayet
Mekke |
وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدِينَةِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ تُرَاوِدُ فَتَاهَا عَنْ نَفْسِهِ ۖ قَدْ شَغَفَهَا حُبًّا ۖ إِنَّا لَنَرَاهَا فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -30 |
Ve kale nisvetün fil medınetimraetül azızi türavidü fetaha an nefsih kad şeğafeha hubba inna leneraha fı dalalim mübın |
Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler. |
Şehirde bir takım kadınlar da Azîzin karısı, dediler: delikanlısının nefsinden murad isteyormuş ona aşkından yüreğinin zarı çatlamış, karı bes belli çıldırmış |
Şehirde (olayı duyan soylu) kadınlar, «Aziz (vezir)in karısı delikanlısıyla ilişki kurmak için onu kendine davet ediyormuş; ona olan aşkı yüreğinin derinliğine işlemiş. Doğrusu biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz» diye (dedikodu yapmışlardı). |
12
/ 237
|
12-Yusuf Suresi
31.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ أَرْسَلَتْ إِلَيْهِنَّ وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ ۖ فَلَمَّا رَأَيْنَهُ أَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا هَٰذَا بَشَرًا إِنْ هَٰذَا إِلَّا مَلَكٌ كَرِيمٌ -31 |
Felemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a´tedet lehünne müttekeev ve atet külla vahıdetim minhünne sikkınev ve kaletıhruc aleyhinn felemma raeynehu ekbernehu ve katta´ne eydiyehünne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekün kerım |
Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler. |
Vaktâ ki bunların gizliden gizliye dedikodularını işitti, onlara da´vetçi gönderdi ve onlar için dayalı döşeli bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi, beriden de çık karşılarına dedi, hepsi onu görür görmez çok büyüttüler, kendilerinin ellerini doğradılar ve hâşâ, dediler, Allah için bu bir beşer değil, mahzâ bir Meleki kerîm. |
Kadınların dedikodu mahiyetindeki fısıldaşmalarını işitince onları davet edip kendileri için dayalıdöşeli yer hazırladı. Sonra da (gelen) kadınlardan herbirinin (eline) bir bıçak verdi ve (Yûsuf´a seslenerek) «çık karşılarına !» dedi. Onlar Yûsuf´u görünce, onu kendi gözlerinde iyice büyüttüler de (şaşkınlıktan) ellerini kestiler ve «hâşâ, Allah´ı tenzîh ederiz, bu bir insan değil, ancak güzel-çekici bir melektir» dediler. |
12
/ 238
|
12-Yusuf Suresi
32.Ayet
Mekke |
قَالَتْ فَذَٰلِكُنَّ الَّذِي لُمْتُنَّنِي فِيهِ ۖ وَلَقَدْ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ فَاسْتَعْصَمَ ۖ وَلَئِنْ لَمْ يَفْعَلْ مَا آمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِنَ الصَّاغِرِينَ -32 |
Kalet fe zalikünnellezı lümtünnenı fıh ve le kad ravedtühu an nefsihı festa´sam ve leil lem yef´al ma amürruhu le yüscenenne ve leyekunem mines sağırın |
Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.” |
İşte dedi, bu gördüğünüz, hakkında beni levm ettiğiniz, yemin ederim ki ben bunun nefsinden murad istedim de o fikri ısmetle imtina´ etti, yine yemin ederim eğer emrimi yapmazsa mutlak, muhakkak zindana atılacak ve mutlak, muhakkak zelillerden olacak. |
Azizin karısı onlara : «İşte beni hakkında kınadığınız delikanlı bu ! Yemin ederim ki, ben ilişki kurmak için bunu kendime çağırdım, fakat o iffet gösterip çekindi. Ama benim kendisine emrettiğimi yapmıyacak olursa, elbette zindana atılacak, aşağılanıp perişanlığa sürüklenenlerden olacak» dedi. |
12
/ 238
|
12-Yusuf Suresi
33.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ ۖ وَإِلَّا تَصْرِفْ عَنِّي كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُنْ مِنَ الْجَاهِلِينَ -33 |
Kale rabbis sicnü ehabbü ileyye mimma yed´unenı ileyh ve illa tasrif annı keydehünne asbü ileyhinne ve eküm minel cahilın |
Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi. |
Yâ rabbi! Dedi: zindan bana bunların da´vet ettikleri fi´ilden daha sevimli ve eğer sen benden bu kadınların tuzaklarını bertaraf etmezsen ben onların sevdasına düşerim ve cahillerden olurum |
(Bunun üzerine Yûsuf) dedi ki: «Rabbim ! Zindan bana bunların davet ettiği şeyden daha sevimlidir ve eğer sen, bu kadınların hile ve fendini benden çevirmezsen, olur da onlara meyleder de câhillerden olabilirim.» |
12
/ 238
|
12-Yusuf Suresi
34.Ayet
Mekke |
فَاسْتَجَابَ لَهُ رَبُّهُ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّ ۚ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ -34 |
Festecabe lehu rabbühu fe sarafe anhü keydehünn innehu hüves semıul alım |
Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
Bunun üzerine rabbı duasını kabul buyurdu da ondan onların tuzaklarını bertaraf etti, hakıkat o, öyle semî alîmdir |
Rabbisi onun duâ ve isteğini kabul buyurdu da kadınların hile ve fendini ondan çevirdi. Şüphesiz ki O işitendir, bilendir. |
12
/ 238
|
12-Yusuf Suresi
35.Ayet
Mekke |
ثُمَّ بَدَا لَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا رَأَوُا الْآيَاتِ لَيَسْجُنُنَّهُ حَتَّىٰ حِينٍ -35 |
Sümme beda lehüm mim ba´di ma raevül ayati le yescününnehu hatta hıyn |
Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular. |
Sonra bu kadar âyâtı gördükleri halde o adamlara şu reiy galebe etti: behemehal onu bir müddet zindana atsınlar |
Kadının ailesi (Yûsuf´un iffet ve nezahetine delâlet eden) birçok delil ve belgeleri gördükten sonra, yine de onu bir süre zindana atmayı uygun buldular. |
12
/ 238
|
12-Yusuf Suresi
36.Ayet
Mekke |
وَدَخَلَ مَعَهُ السِّجْنَ فَتَيَانِ ۖ قَالَ أَحَدُهُمَا إِنِّي أَرَانِي أَعْصِرُ خَمْرًا ۖ وَقَالَ الْآخَرُ إِنِّي أَرَانِي أَحْمِلُ فَوْقَ رَأْسِي خُبْزًا تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُ ۖ نَبِّئْنَا بِتَأْوِيلِهِ ۖ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ -36 |
Ve dehale meahüs sicne feteyan kale ehadühüma innı eranı a´sıru hamra ve kalel aharu innı eranı ahmilü fevka ra´sı hubzen te´külüt tayru minh nebbi´na bi te´vılih inna nerake minel muhsinın |
Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi. |
Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi, birisi ben, dedi: ru´yada kendimi görüyorum ki şarap sıkıyorum, diğeri de ben, dedi: ru´yada kendimi görüyorum ki başımın üstünde bir ekmek götürüyorum ondan kuşlar yiyor, bize bunun ta´birini haber ver, çünkü biz, seni muhsinlerden görüyoruz |
Yûsuf´la beraber zindana iki genç daha girmişti. Onlardan biri, «Rüyamda şarap (için üzüm) sıktığımı gördüm» dedi. Diğeri ise, «Ben de kendimi, başımın üstünde ekmek taşıyorum, kuşlar ondan yiyor, şeklinde gördüm» dedi. «Bize bunun yorumunu haber ver; çünkü biz seni iyi kişilerden biri olarak görüyoruz» (dediler.) |
12
/ 238
|
12-Yusuf Suresi
37.Ayet
Mekke |
قَالَ لَا يَأْتِيكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِهِ إِلَّا نَبَّأْتُكُمَا بِتَأْوِيلِهِ قَبْلَ أَنْ يَأْتِيَكُمَا ۚ ذَٰلِكُمَا مِمَّا عَلَّمَنِي رَبِّي ۚ إِنِّي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ -37 |
Kale la ye´tiküma taamün türzekanihı illa nebbe´tüküma bi te´vılihı kable ey ye´tiyeküma zaliküma mimma alemenı rabbı innı teraktü millete kavmil la yü´minune billahi ve hüm bil ahırati hüm bil ahırati hüm kafirun |
Yûsuf dedi ki: “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.” |
Dedi ki: size merzuk olacağınız bir taam gelecek a her halde o gelmezden evvel ben size bunun ta´birini haber vermiş bulunurum, bu bana rabbımın ta´lim buyurduklarındandır, çünkü ben, Allaha inanmıyan ve hep Âhıreti inkâr edenlerden ıbaret bulunan bir kavmin milletini bıraktım |
(Yûsuf onlara) dedi ki: «Sizin yiyeceğiniz yemek size henüz gelmeden rüyanızın yorumunu yapıp size bildireceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiği hususlardandır. Şüphesiz ki ben, Allah´a imân etmeyen ve Âhiret´i inkâr edip duran bir topluluğun dinini bıraktım.» |
12
/ 238
|
12-Yusuf Suresi
38.Ayet
Mekke |
وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ آبَائِي إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ ۚ مَا كَانَ لَنَا أَنْ نُشْرِكَ بِاللَّهِ مِنْ شَيْءٍ ۚ ذَٰلِكَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ -38 |
Vetteba´tü millete abai ibrahıme ve ishaka ve ya´kub ma kane lena en nüşrike billahi min şey´ zalike min fadlillahi aleyna ve alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun |
“Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim, Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.” |
Ve atalarım İbrahim ve İshak ve Ya´kubun milletine ittiba´ ettim, bizim Allaha hiç bir şey şerîk koşmamız olamaz, bu bize ve insanlara Allahın bir fazlıdır, velâkin insanların ekserisi şükretmezler |
Atalarım İbrahim, İshâk ve Yâkub´un dinine uydum. Allah´a herhangi bir şeyi ortak koşmak bize yakışmaz. Bu da Allah´ın bize ve insanlara olan iyilik ve ihsanıdır. Ne var ki insanların çoğu şükretmezler. |
12
/ 239
|
12-Yusuf Suresi
39.Ayet
Mekke |
يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ أَأَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ أَمِ اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ -39 |
Ya sahıbeyis sicni e erbabüm müteferrikune hayrun emillahül vahıdül kahhar |
“Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?” |
Ey benim zindan arkadaşlarım, müteferrık bir çok ilâhlar mı hayırlıdır yoksa hepsine galip, kahhar olan bir Allah mı? |
(39-40) Ey zindan arkadaşlarım i (Ayrı ayrı isimler altında bir sürü) dağınık, tutarsız tanrılar mı hayırlıdır, yoksa Bir ve Kahhar olan Allah mı ? Allah´ı bırakıp taptığınız şeyler, sizin ve atalarınızın isimler uydurdukları birtakım (putlardır) ki, Allah onların (haklılığı) hakkında hiçbir belge ve kanıt indirmemiştir. Hüküm Allah´a aittir; O, ancak kendisine tapmanızı emretmiştir. İşte en sağlam ve doğru din de budur ! Ama ne var ki insanların çoğu (bu gerçeği) bilmezler. |
12
/ 239
|
12-Yusuf Suresi
40.Ayet
Mekke |
مَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِهِ إِلَّا أَسْمَاءً سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ ۚ إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ ۚ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ ۚ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ -40 |
Ma ta´büdune min dunihı illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah emera ella ta´büdu illa iyyah zaliked dınül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya´lemun |
“Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece ilâhlara) tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” |
Sizin ondan başka taptıklarınız bir takım kuru isimlerden ıbarettir ki onları siz ve atalarınız takmışsınızdır, yoksa Allah, onlara öyle bir saltanat indirmemiştir, huküm oncak Allahındır, o size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti, doğru ve sabit din budur velâkin nâsın ekserisi bilmezler |
(39-40) Ey zindan arkadaşlarım i (Ayrı ayrı isimler altında bir sürü) dağınık, tutarsız tanrılar mı hayırlıdır, yoksa Bir ve Kahhar olan Allah mı ? Allah´ı bırakıp taptığınız şeyler, sizin ve atalarınızın isimler uydurdukları birtakım (putlardır) ki, Allah onların (haklılığı) hakkında hiçbir belge ve kanıt indirmemiştir. Hüküm Allah´a aittir; O, ancak kendisine tapmanızı emretmiştir. İşte en sağlam ve doğru din de budur ! Ama ne var ki insanların çoğu (bu gerçeği) bilmezler. |
12
/ 239
|
12-Yusuf Suresi
41.Ayet
Mekke |
يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ أَمَّا أَحَدُكُمَا فَيَسْقِي رَبَّهُ خَمْرًا ۖ وَأَمَّا الْآخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِهِ ۚ قُضِيَ الْأَمْرُ الَّذِي فِيهِ تَسْتَفْتِيَانِ -41 |
Ya sahıbeyis sicni emma ehadüküma fe yeskıy rabbehu hamra ve emmel aharu fe yuslebü fe te´külüt tayru mir ra´sih kudıyel emrullezı fıhi testeftiyan |
“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.” |
Ey benim zindan arkadaşlarım! gelelim ru´yanıza: biriniz Efendisine yine şarap sunacak, diğeri de asılacak, kuşlar başından yiyecek, işte fetvâsını istediğiniz emir hallolundu |
Ey zindan arkadaşlarım ! Size gelince, biriniz efendisine şarap sunacak. Diğeriniz ise asılacak da kuşlar başının etini yiyecek. İşte hakkında fetva (yorum) istediğiniz şey olup bitmiştir; (ilâhî kaza ve hüküm yerini mutlaka bulacaktır.) |
12
/ 239
|
12-Yusuf Suresi
42.Ayet
Mekke |
وَقَالَ لِلَّذِي ظَنَّ أَنَّهُ نَاجٍ مِنْهُمَا اذْكُرْنِي عِنْدَ رَبِّكَ فَأَنْسَاهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّهِ فَلَبِثَ فِي السِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ -42 |
Ve kale lillezı zanne ennehu nacim minhümezkürnı ınde rabbike fe ensahüş şeytanü zikra rabbihı fe lebise fis sicni bid´a sinın |
Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı. |
Bir de bunlardan, kurtulacağını zannettiğine, efendinin yanında beni an dedi, ona da Şeytan, efendisine anmayı unutturdu da senelerce zindanda kaldı |
Yûsuf, ikisinden kurtulacağını sandığı (ya da kesinlikle bildiği) kişiye : «Efendinin yanında beni an !» dedi. Ama şeytan ona efendisine anmayı unutturdu da Yûsuf bu sebeple birkaç yıl daha zindanda kaldı. |
12
/ 239
|
12-Yusuf Suresi
43.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الْمَلِكُ إِنِّي أَرَىٰ سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ ۖ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي رُؤْيَايَ إِنْ كُنْتُمْ لِلرُّؤْيَا تَعْبُرُونَ -43 |
Ve kalel melikü innı era seb´a bekaratin simaniy ye´külühünne seb´un ıcafüv ve seb´a sümbülatin hudriv ve uhara yabisat ya eyyühel meleü eftunı fı rü´yaye in küntüm lir rü´ya ta´bürun |
Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi. |
Bir gün Melik ben, dedi: ru´yada görüyorum ki yedi semiz inek, bunları yedi arık yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi de kuru, ey Efendiler, siz ru´ya ta´bir ediyorsanız bana ru´ya mı halledin |
(Mısır) kralı dedi ki: «Ben rüyamda yedi semiz ineği yedi arık ineğin yediğini ve yedi yeşil başak ve diğer yedi kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler; eğer rüya yorumlamayı biliyorsanız, rüyamı yorumlayıp bana bilgi verin.» |
12
/ 239
|
12-Yusuf Suresi
44.Ayet
Mekke |
قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ ۖ وَمَا نَحْنُ بِتَأْوِيلِ الْأَحْلَامِ بِعَالِمِينَ -44 |
Kalu adğasü ahlam ve ma nahnü bi te´vılil ahlami bi alimın |
Dediler ki: “Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.” |
Dediler ki ru´ya dediğin «edgâsü ahlâm» demet demet hayalâttır, biz ise hayalâtın te´vilini bilmiyoruz |
Onlar, «bunlar birbirine karışmış neyin nesi olduğu bilinmiyen karmaşık rüyalardır. Biz böyle karışık rüyaların yorumunu bilen kimseler değiliz» dediler. |
12
/ 240
|
12-Yusuf Suresi
45.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الَّذِي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ أَنَا أُنَبِّئُكُمْ بِتَأْوِيلِهِ فَأَرْسِلُونِ -45 |
Ve kalellezı neca minhüma veddekera ba´de ümmetin ene ünebbiüküm bi te´vılihı fe ersilun |
Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi. |
O ikisinden kurtulmuş olan da nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki: ben size onun te´vilini haber veririm, hemen beni gönderin |
Zindandaki o ikisinden kurtulan adam, hayli zaman sonra Yûsuf´u hatırladı da, «ben size bunun yorumunu haber vereyim, beni hemen (zindana) gönderin !» dedi. |
13
/ 240
|
12-Yusuf Suresi
46.Ayet
Mekke |
يُوسُفُ أَيُّهَا الصِّدِّيقُ أَفْتِنَا فِي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعِ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ لَعَلِّي أَرْجِعُ إِلَى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ -46 |
Yusüfü eyyühes sıddıku eftina fı seb´ı bekaratin simaniy ye´külününne seb´un ıcafüv ve seb´ı sümbülatin hudriv ve ühara yabisatil leallı erciu ilen nasi leallehüm ya´lemun |
(Zindana varınca), “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler” dedi. |
Yusüf! Ey sıddık! Bize şunu hallet: «yedi semiz inek bunları yedi arık yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi de kuru» ümid ederim ki o nâsa cevab ile dönerim, gerektir ki kadrini bilirler |
(Adam zindana gönderilince), «Ey Yûsuf, ey doğru sözlü arkadaş, bize yedi semiz ineği yedi arık inek yiyor ve yedi yeşil başak, diğeri de bir o kadar kuru başak... şeklindeki bir rüyanın yorumunu yap ki, insanlara döneyim de olur ki (senin değerini) bilip anlarlar» dedi. |
13
/ 240
|
12-Yusuf Suresi
47.Ayet
Mekke |
قَالَ تَزْرَعُونَ سَبْعَ سِنِينَ دَأَبًا فَمَا حَصَدْتُمْ فَذَرُوهُ فِي سُنْبُلِهِ إِلَّا قَلِيلًا مِمَّا تَأْكُلُونَ -47 |
Kale tezraune seb´a sinıne deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fı sümbülihı illa kalılem mimma te´külun |
Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.” |
Dedi: yedi sene bermu´tad ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden ma´ada |
(Yusuf ona) dedi ki: «Yedi yıl âdetiniz üzere devamlı ekersiniz; yiyeceğiniz için az bir şey ayırmanız dışında biçtiklerinizi başağında bırakınız. |
13
/ 240
|
12-Yusuf Suresi
48.Ayet
Mekke |
ثُمَّ يَأْتِي مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ إِلَّا قَلِيلًا مِمَّا تُحْصِنُونَ -48 |
Sümme ye´tı mim ba´di zalike seb´un şidadüy ye´külne ma kaddemtüm lehünne illa kalılem mimma tuhsınun |
“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.” |
Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önce biriktirdiklerinizi yiyip götürecek, biraz saklıyacağınızdan maada |
Sonra onun ardından yedi yıl sıkıntı ve kuraklık meydana gelecek, (tohumluk için) sakladığınız az şeyin dışında, önce biriktirdiğinizi yiyip götürecek. |
13
/ 240
|
12-Yusuf Suresi
49.Ayet
Mekke |
ثُمَّ يَأْتِي مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ عَامٌ فِيهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَفِيهِ يَعْصِرُونَ -49 |
Sümme ye´tı mim ba´di zalike amün fıhi yüğasün nasü ve fıhi ya´sırun |
“Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.” |
sonra onun arkasından bir yıl gelecek ki halk onda sıkıntıdan kurtulacak, sıkıp sağacak |
Sonra onun ardından bir yıl gelecek ki, halk yağmura kavuşacak ve o yıl içinde sıkıp sağacaklar.» |
13
/ 240
|
12-Yusuf Suresi
50.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ ۖ فَلَمَّا جَاءَهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ إِلَىٰ رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ اللَّاتِي قَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ ۚ إِنَّ رَبِّي بِكَيْدِهِنَّ عَلِيمٌ -50 |
Ve kalel melikü´tunı bih fe lemma caehür rasulü kalercı´ila rabbike fes´elhü ma balün nisvetillatı katta´ne eydiyehünn inne rabbı bi keydihinne alım |
Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi, Yûsuf’a gelince (Yûsuf) dedi ki: “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.” |
Bunu duyan Melik de getirin bana onu, bunun üzerine ona gönderilen adem gelince, haydi Efendine dön de sor ona: o ellerini doğrayan kadınların maksadları ne imiş, şüphe yok ki rabbim onların hiylelerine alîmdir dedi |
Kral, «onu bana getirin !» dedi. Elçi Yûsuf´a gelince, Yûsuf ona, «Efendine dön de o kadınlara ne oldu da ellerini kestiler ? diye sor. Şüphesiz ki Rabbim onların hile ve fendini bilendir.» |
13
/ 240
|
12-Yusuf Suresi
51.Ayet
Mekke |
قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدْتُنَّ يُوسُفَ عَنْ نَفْسِهِ ۚ قُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِنْ سُوءٍ ۚ قَالَتِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ الْآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَا رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ -51 |
Kale ma hatbükünne iz ravedtünne yusüfe an nefsih kulne haşe lillahi ma alimna aleyhi min su´ kaletimraetül azızil ane hashasal hakku ene ravedtühu an nefsihı ve innehu le mines sadikıyn |
Kral, kadınlara, “Yûsuf’tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?” dedi. Kadınlar, “Hâşâ! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler. Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir” dedi. |
Melik, o kadınlara, derdiniz ne idi ki o vakıt Yusüfün nefsinden murad almağa kalktınız? Dedi, hâşâ dediler Allah için biz onun aleyhinde bir fenalık bilmiyoruz. Azîzin karısı şimdi, dedi, hak tezahür etti, onun nefsinden ben kâm almak istedim, o ise şeksiz şüphesiz sadıklardandır |
Kral o kadınlara : «Yûsuf´u kendinize çekmek istediğinizdeki durum ne idi ?» diye sordu. Kadınlar da «Hâşâ, Allah için biz onun aleyhine fenalıktan hiçbir şey bilmiyoruz» diye cevap verdiler. Aziz (vezir)in eşi, «Şimdi hak ortaya çıktı. Onunla ilişki kurmak isteyen ben idim ve şüphesiz Yûsuf doğrulardandır» diyerek gerçeği anlattı. |
13
/ 240
|
12-Yusuf Suresi
52.Ayet
Mekke |
ذَٰلِكَ لِيَعْلَمَ أَنِّي لَمْ أَخُنْهُ بِالْغَيْبِ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ -52 |
Zalike li ya´leme ennı lem ehunhü bil ğaybi ve ennellahe la yehdı keydel hainın |
(Yûsuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi” dedi. |
Bu işte şunun için ki bilsin hakıkaten ben, ona gaybında hıyanet etmedim ve hakıkaten Allah hâinlerin hiylesini muvaffakıyyete erdirmez |
Yûsuf, «İşte amacım, gıyabında ihanet etmediğimi ve Allah´ın hâinlerin hilesini başarıya eriştirmiyeceğini efendimin bilmesini ortaya koymaktı» dedi. |
13
/ 240
|
12-Yusuf Suresi
53.Ayet
Mekke |
وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي ۚ إِنَّ النَّفْسَ لَأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّي ۚ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ -53 |
Ve ma überriü nefsı innen nefse le emmaratüm bis sui illa ma rahıme rabbı inne rabbı ğafurur rahıym |
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. |
Nefsimi terbiye de etmiyorum, çünkü nefis cidden emmaredir fenayı emreder meğer ki rabbım rahmetiyle yarlıgaya çünkü rabbım gafur rahîmdir |
Nefsimi de temize çıkarmıyorum ; çünkü n e f s kötülüğü çokça emredendir; ancak Rabbimin merhamet ettiği şey (nefsler) müstesna. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
54.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ أَسْتَخْلِصْهُ لِنَفْسِي ۖ فَلَمَّا كَلَّمَهُ قَالَ إِنَّكَ الْيَوْمَ لَدَيْنَا مَكِينٌ أَمِينٌ -54 |
Ve kalel melikü´tunı bihı estahlıshü li nefsı fe lemma kellemehu kale innekel yevme ledeyna mekınün emın |
Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. Onunla konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.” |
Melik de dedi: getirin bana onu kendime tahsıs edeyim! bunun üzerine vaktâ ki onunla konuştu, dedi: sen bu gün, nezdimizde cidden bir mevkı´ sahibisin, eminsin, |
Kral, «Yûsuf´u bana getirin, onu kendime özel bir müşavir edineyim» dedi. Ne vakit ki, onunla konuştu, dedi ki: «Bugün senin bizim yanımızda önemli bir yerin ve güvenilir bir makamın vardır!» |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
55.Ayet
Mekke |
قَالَ اجْعَلْنِي عَلَىٰ خَزَائِنِ الْأَرْضِ ۖ إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٌ -55 |
Kalec´alnı ala hazainil ard innı hafıyzun alım |
Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi. |
Dedi: beni Arz hazineleri üzerine me´mur et, çünkü ben iyi korur, iyi bilirim |
Yûsuf ona: «Beni Mısır hazineleri üzerine görevlendir; çünkü ben hem çok iyi bir koruyucuyum, hem de (yerli yerince harcamasını) iyi bilenim» dedi. |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
56.Ayet
Mekke |
وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْأَرْضِ يَتَبَوَّأُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَاءُ ۚ نُصِيبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَاءُ ۖ وَلَا نُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ -56 |
Ve kezalike mekkenna li yusüfe fil ard yetebevveü minha haysü yeşa´ nüsıybü bi rahmetina men neşaü ve la nüdıy´u ecral muhsinın |
Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. |
Ve işte bu suretle Yusüfü o arzda temkin ettik, neresinde isterse makam tutuyordu, biz rahmetimizi dilediğimize nasıb ederiz, ve muhsinlerin ecrini zayi´ etmeyiz |
İşte böylece biz Yûsuf´u (Mısır) ülkesine yerleştirip, onu şerefli, itibarlı kıldık; (o kadar ki) orada dilediği yerde oturabiliyordu. (Böylece) rahmetimizi dilediğimiz kimselere nasîb ederiz ve iyilerin mükâfatını zayi´ etmeyiz. |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
57.Ayet
Mekke |
وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ -57 |
Ve le ecrul ahırati hayrul lillezıne amenu ve kanu yettekun |
Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. |
Ve elbette Âhiret ecri daha hayırlı fakat iyman edip takvâ yolunu tutanlar için |
Âhiret mükâfatı ise, imân edip takva üzere bulunan (Allah´tan saygı ile korkup fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır. |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
58.Ayet
Mekke |
وَجَاءَ إِخْوَةُ يُوسُفَ فَدَخَلُوا عَلَيْهِ فَعَرَفَهُمْ وَهُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ -58 |
Ve cae ıhvetü yusüfe fe dehalu aleyhi fe arafehüm ve hüm lehu münkirun |
(Derken) Yûsuf’un kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yûsuf onları tanıdı, onlar ise Yûsuf’u tanımıyorlardı. |
Bir de Yusüfün biraderleri çıkageldiler, geldiler yanına girdiler, derhal onları tanıdı, onlar ise onu tanımıyorlardı |
Yûsuf´un kardeşleri gelip yanına girdiler; Yûsuf onları tanıdı, onlar ise onu tanıyamadılar. |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
59.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ قَالَ ائْتُونِي بِأَخٍ لَكُمْ مِنْ أَبِيكُمْ ۚ أَلَا تَرَوْنَ أَنِّي أُوفِي الْكَيْلَ وَأَنَا خَيْرُ الْمُنْزِلِينَ -59 |
Ve lemma cehhezehüm bi cehazihim kale´tunı bi ehıl leküm min ebıküm ela teravne ennı ufil keyle ve ene hayrul münzilın |
Yûsuf, onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: “Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en iyisiyim.” |
Ve vaktâ ki onları bütün hazırlıkları ile techiz etti, dedi: bana sizin babanızından olan bir kardeşi getirin, görüyorsunuz a ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben müsafirperverlerin en yararlısıyım |
Yûsuf onların yüklerini hazırlatıp iyice teçhîz etti ve, «Bana babanızdan olan bir kardeşinizi de getirin,» dedi; «görüyorsunuz ya, ben ölçeği tastamam ölçüyorum ve ben konukseverlerin hayırlısıyım!» |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
60.Ayet
Mekke |
فَإِنْ لَمْ تَأْتُونِي بِهِ فَلَا كَيْلَ لَكُمْ عِنْدِي وَلَا تَقْرَبُونِ -60 |
Fe il lem te´tunı bihı fe la keyle leküm ındı ve la takrabun |
“Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek (zahire) bile yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın.” |
Eğer onu bana getirmezseniz artık benim yanımda size kile yok ve bana yaklaşmayın |
«Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size tek ölçek (zahire) yok ve bir daha bana yaklaşmayın.» |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
61.Ayet
Mekke |
قَالُوا سَنُرَاوِدُ عَنْهُ أَبَاهُ وَإِنَّا لَفَاعِلُونَ -61 |
Kalu senüravidü anhü ebahü ve inne le faılun |
Dediler ki: “Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız.” |
Dediler: her halde onun için babasından iradesini almağa çalışırız ve her halde yaparız |
Dediler ki: «Onu babasından almaya çalışacağız ve biz elbette (bu isteğinizi) yaparız.» |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
62.Ayet
Mekke |
وَقَالَ لِفِتْيَانِهِ اجْعَلُوا بِضَاعَتَهُمْ فِي رِحَالِهِمْ لَعَلَّهُمْ يَعْرِفُونَهَا إِذَا انْقَلَبُوا إِلَىٰ أَهْلِهِمْ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ -62 |
Ve kaleli fityanihic´alu bidaatehüm fı rihalihim leallehüm ya´rifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehüm yarciun |
Yûsuf, adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki ailelerine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler.” |
Uşaklarına da dedi: sermayelerini yüklerinin içine koyuverin belki ailelerine avdetlerinde anlarlar belki yine gelirler |
Yûsuf, uşaklarına, «zahire bedellerini yüklerinin içine yerleştirin, belki ailelerine döndüklerinde anlarlar da yine (bize) dönüp gelirler» dedi. |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
63.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا رَجَعُوا إِلَىٰ أَبِيهِمْ قَالُوا يَا أَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ فَأَرْسِلْ مَعَنَا أَخَانَا نَكْتَلْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ -63 |
Fe lemma raceu ila ebıhim kalu ya ebana münia minnel keylü fe ersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun |
Onlar, babalarına döndüklerinde, “Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek. Kardeşimizi (Bünyamin’i) bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz” dediler. |
Bu suretle vaktâ ki babalarına döndüler, ey pederimiz! Dediler: bizden ölçek men´edildi, bu kerre kardeşimizi bizimle beraber gönder ölçüp alalım ve her halde biz onu muhafaza ederiz |
Onlar babalarına döndüklerinde, «Ey babamız! Dediler, bize ölçek(ile ilgili maddeler) yasaklandı. Bizimle beraber kardeşimizi gönder ki, ölçek(le İlgili maddeleri) alabilelim. Şüphesiz ki biz onu koruyucularız.» |
13
/ 241
|
12-Yusuf Suresi
64.Ayet
Mekke |
قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلَّا كَمَا أَمِنْتُكُمْ عَلَىٰ أَخِيهِ مِنْ قَبْلُ ۖ فَاللَّهُ خَيْرٌ حَافِظًا ۖ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ -64 |
Kale hel amenüküm aleyhi illa kema emintüküm ala ehıyhi min kabl fellahü hayrun hafizav ve hüve erhamür rahımın |
Yakub onlara, “Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir” dedi. |
Dedi: hiç ben onu size inanır mıyım? Meğer ki bundan evvel kardeşini inandığım gibi ola, en hayırlı hıfzedecek de Allahdır ve o erhamürrâhimîndir |
Babaları, onlara: «Daha önce kardeşini size emânet ettiğim gibi, bunu da mı emânet edeyim ? Ama Allah en hayırlı koruyucudur ve O, merhamet edenlerin en çok merhamet edenidir,» dedi. |
13
/ 242
|
12-Yusuf Suresi
65.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ إِلَيْهِمْ ۖ قَالُوا يَا أَبَانَا مَا نَبْغِي ۖ هَٰذِهِ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ إِلَيْنَا ۖ وَنَمِيرُ أَهْلَنَا وَنَحْفَظُ أَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَعِيرٍ ۖ ذَٰلِكَ كَيْلٌ يَسِيرٌ -65 |
Ve lemma fetehu metaahüm vecedu bidaatehüm ruddet ileyhim kalu ya ebana ma nebğıy hazihı bidaatüna ruddet ileyna ve nemıru ehlena ve nahfezu ehana ve nezdadü keyle beıyr zalike keylüy yesır |
Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az bir zahiredir” dediler. |
Derken meta´larını açtıklarında sermayelerini kendilerine iade edilmiş buldular, ey pederimiz! dediler: daha ne isteriz, işte sermayemiz de bize iade edilmiş yine ailemize erzak getiririz, kardeşimizi de muhafaza ederiz, hem bir deve yükü fazla alırız ki bu az bir şey |
Onlar yüklerini açınca, zahire bedellerinin kendilerine geri verirdiğini gördüler, «ey babamız, daha ne isteriz ? İşte sermayemiz bize geri verilmiş, yine (bununla) ailemize gıda maddesi satın alıp getiririz; hem kardeşimizi koruruz, hem de onun adına bir deve yükü artırmış oluruz. Bu getirdiğimiz gıda maddesi pek az bir ölçek». |
13
/ 242
|
12-Yusuf Suresi
66.Ayet
Mekke |
قَالَ لَنْ أُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتَّىٰ تُؤْتُونِ مَوْثِقًا مِنَ اللَّهِ لَتَأْتُنَّنِي بِهِ إِلَّا أَنْ يُحَاطَ بِكُمْ ۖ فَلَمَّا آتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللَّهُ عَلَىٰ مَا نَقُولُ وَكِيلٌ -66 |
Kale len ürsilehu meaküm hatta tü´tuni mevsikam minellahi lete´tünnenı bihı illa ey yühata biküm fe lemma atevhü mevsikahüm kalellahü ala ma nekulü vekıl |
Babaları, “Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi. |
Dedi: ihtimali yok onu sizinle beraber göndermem, tâ ki bana hepiniz ihata edilmedikçe onu behamehal getireceğinize dâir Allahdan bir mîsak veresiniz, vaktâ ki misaklarını verdiler, dedi ki: Allah söylediklerimize karşı vekil |
Yâkub, «Onu bana (geri) getireceğinize dair Allah adına sağlam ve kesin söz vermedikçe, onu elbette sizinle göndermiyeceğim. Meğer ki kuşatılıp ölümle burun buruna gelmiş olsanız» dedi. Sağlam ve güvenilir söz verdiklerinde Yâkub, «Allah bu dediklerimize karşı vekildir» diyerek (razı oldu). |
13
/ 242
|
12-Yusuf Suresi
67.Ayet
Mekke |
وَقَالَ يَا بَنِيَّ لَا تَدْخُلُوا مِنْ بَابٍ وَاحِدٍ وَادْخُلُوا مِنْ أَبْوَابٍ مُتَفَرِّقَةٍ ۖ وَمَا أُغْنِي عَنْكُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ ۖ إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ ۖ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ ۖ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ -67 |
Ve kale ya beniyye la tedhulu mim babiv vahıdiv vedhulu min ebvabim müteferrikah ve ma uğnı anküm minellahi min şey´ inil hukmü illa lillah aleyhi tevekkelt ve aleyhi fel yetevekkelil mütevekkilun |
Sonra da, “Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O’na tevekkül etsinler” dedi. |
Ey yavrularım! Dedi: bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin, maamafih ne yapsam sizden hiç bir şeyde Allahın takdirini def´edemem, huküm ancak Allahındır, ben ona tevekkül kıldım ve hep ona tevekkül etmelidir onun için bütün mütevekkiller |
Yâkub, «ey oğullarım! (Mısır´a) bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Bununla beraber sizden Allah´ın takdirini çevirecek de değilim. Hüküm ancak Allah´ındır. Ben O´na güvenip dayandım ; güvenip dayanmak isteyenler de ancak O´na güvenip dayansınlar» dedi. |
13
/ 242
|
12-Yusuf Suresi
68.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا دَخَلُوا مِنْ حَيْثُ أَمَرَهُمْ أَبُوهُمْ مَا كَانَ يُغْنِي عَنْهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا حَاجَةً فِي نَفْسِ يَعْقُوبَ قَضَاهَا ۚ وَإِنَّهُ لَذُو عِلْمٍ لِمَا عَلَّمْنَاهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ -68 |
Ve lemma dehalu min haysü emerahüm ebuhüm ma kane yuğnı anhüm minellahi min şey´in illa laceten fı nefsi ya´kube kadaha ve innehu le zu ılmil lima allemnahü ve lakinne ekseran nasi la ya´lemun |
Babalarının emrettiği şekilde (ayrı kapılardan) girdiklerinde (bile) bu, Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub, içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
Vaktâ ki babalarının emrettiği yerden girdiler, o, onlardan Allahın takdirinden hiç bir şey´i def´etmiyordu ancak Yakubun nefsindeki bir haceti kaza etmişti, şüphe yok ki o muhakkak bir ilim sahibi idi, çünkü biz kendisine ta´lim etmiştik ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler |
Babalarının emrettiği gibi (şehre) girdiler. Bu durum Allah´ın takdirinden bir şeyi geri çevirecek değildi; sadece Yâkub´un içindeki arzuya uyularak yerine getirilmişti. Şüphesiz ki Yâkub bizim kendisine öğrettiğimiz ölçüde ilim sahibi idi. Fakat insanların çoğu (bu gerçeği) bilmezler. |
13
/ 242
|
12-Yusuf Suresi
69.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا دَخَلُوا عَلَىٰ يُوسُفَ آوَىٰ إِلَيْهِ أَخَاهُ ۖ قَالَ إِنِّي أَنَا أَخُوكَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -69 |
Ve lemma dehalu ala yusüfe ave ileyhi ehahü kale innı ene ehuke fe la tebteis bima kanu ya´melun |
Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin’i yanına bağrına bastı ve (gizlice) “Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme” dedi. |
Vaktâ ki Yusüfün yanına girdiler, kardeşini kendine aldı ve ben, dedi: ben haberin olsun senin kardeşinim, sakın yapacaklarına göcürgenme |
Onlar Yûsuf´un huzuruna girince ; kardeşini yanına aldı ve «şüphen olmasın ki, ben senin kardeşinim ; onların yaptıklarına artık üzülme !» dedi. |
13
/ 242
|
12-Yusuf Suresi
70.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ جَعَلَ السِّقَايَةَ فِي رَحْلِ أَخِيهِ ثُمَّ أَذَّنَ مُؤَذِّنٌ أَيَّتُهَا الْعِيرُ إِنَّكُمْ لَسَارِقُونَ -70 |
Fe lemma cehhezehüm bi cehazihim ceales sikayete fı rahli ehıyhi sümme ezzene müezzinün eyyetühel ıyru inneküm le sarikun |
Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi: “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.” |
Sonra onları bütün hazırlıkları ile techiz ettiği vakıt su kabını kardeşinin yükü içine koydu, sonra da bir münâdi bağırdı: ey kârban siz her halde hırsızlık etmişsiniz |
Yûsuf, onların yüklerini donatıp hazırlarken, su kabını öz kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağrıcı şöyle seslendi: «Ey kafile ! Sizler elbette hırsızlarsınızdır.» |
13
/ 243
|
12-Yusuf Suresi
71.Ayet
Mekke |
قَالُوا وَأَقْبَلُوا عَلَيْهِمْ مَاذَا تَفْقِدُونَ -71 |
Kalu ve akbelu aleyhim maza tefkıdun |
Yûsuf’un kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler. |
Bunlara döndüler de dediler: ne arıyorsunuz? |
(Bunun üzerine) kafile onlara geri dönerek, «ne kaybettiniz ?i diye sordular. |
13
/ 243
|
12-Yusuf Suresi
72.Ayet
Mekke |
قَالُوا نَفْقِدُ صُوَاعَ الْمَلِكِ وَلِمَنْ جَاءَ بِهِ حِمْلُ بَعِيرٍ وَأَنَا بِهِ زَعِيمٌ -72 |
Kalu nefkıdü suvaal meliki ve li men cae bihı hımlü beıyriv ve ene bihı zeıym |
Onlar, “Hükümdar’ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna kefilim” dediler. |
Melikin dediler: suvaını arıyoruz onu getirene bir deve yükü bahşiş var, ve ben ona kefilim. |
Onlar da, «kralın su kabını kaybettik. Onu getirene bir deve yükü (ödül) vardır, ben buna kefilim,» dediler. |
13
/ 243
|
12-Yusuf Suresi
73.Ayet
Mekke |
قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْأَرْضِ وَمَا كُنَّا سَارِقِينَ -73 |
Kalu tellahi le kad alimtüm ma ci´na li nüfside fil erdı ve ma künna sarikıyn |
Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.” |
Tallahi, dediler: size muhakkak ma´lûmdur ki biz Arzda fesad çıkarmak için gelmedik, hırsızda değiliz. |
Allah´a yemin ederiz ki, sizin de bildiğiniz gibi biz (Mısır) toprağında fesâd çıkarmaya gelmedik ve hırsız da değilizdir, dediler. |
13
/ 243
|
12-Yusuf Suresi
74.Ayet
Mekke |
قَالُوا فَمَا جَزَاؤُهُ إِنْ كُنْتُمْ كَاذِبِينَ -74 |
Kalu fe ma cezaühu in küntüm kazibın |
Onlar, “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler. |
Şimdi, dediler: yalancı çıkarsanız cezası ne? |
Eğer yalan söylüyorsanız, hırsızlığın cezası nedir diye sordular. |
13
/ 243
|
12-Yusuf Suresi
75.Ayet
Mekke |
قَالُوا جَزَاؤُهُ مَنْ وُجِدَ فِي رَحْلِهِ فَهُوَ جَزَاؤُهُ ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ -75 |
Kalu cezaühu mev vücide fı rahlihı fe hüve cezaüh kezalike necziz zalimın |
Onlar da: “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisi(nin alıkonması) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler. |
Cezası dediler: kimin yükünde çıkarsa işte o, onun cezası, biz zalimlere böyle ceza veririz. |
Onlar da hırsızlığın cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o onun cezasıdır. Nitekim biz zâlimleri böyle cezalandırırız, dediler. |
13
/ 243
|
12-Yusuf Suresi
76.Ayet
Mekke |
فَبَدَأَ بِأَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَاءِ أَخِيهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَاءِ أَخِيهِ ۚ كَذَٰلِكَ كِدْنَا لِيُوسُفَ ۖ مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِي دِينِ الْمَلِكِ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَاءُ ۗ وَفَوْقَ كُلِّ ذِي عِلْمٍ عَلِيمٌ -76 |
Fe bedee bi ev´ıyetihim kable viai ehıyhi sümmestahraceha min viai ehıyh kezalike kidna li yusüf ma kane li ye´huze ehahü fı dınil melikı illa ey yeşaellah nerfeu deracatim men neşa´ ve fevka külli zı ılmin alım |
Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsuf’a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. |
Bunun üzerine kardeşinin kabından evvel onların kaplarından başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı, işte Yusüf için böyle bir tedbir yaptık, Melikin dininde (ceza kanununda) kardeşini almasına çare yoktu, lâkin Allahın dilemesi başka, biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz ve her ilim sahibinin fevkında bir alîm vardır. |
Yûsuf, kardeşinin kabından önce onların kaplarını (aramaya) başladı ve sonunda onu kardeşinin kapları arasında bulup çıkardı. İşte biz Yûsuf´a böyle bir plân öğrettik; çünkü hükümdarın «ceza kanununa» göre kardeşini alıkoyamazdı. Meğer ki Allah dilemiş olsun. Biz dilediğimiz kişilerin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde bir bilen vardır. |
13
/ 243
|
12-Yusuf Suresi
77.Ayet
Mekke |
قَالُوا إِنْ يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ أَخٌ لَهُ مِنْ قَبْلُ ۚ فَأَسَرَّهَا يُوسُفُ فِي نَفْسِهِ وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ ۚ قَالَ أَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًا ۖ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ -77 |
Kalu iy yesrık fe kad seraka ehul lehu min kabl fe eserraha yusüfü fı nefsihı ve lem yübdiha lehüm kale entüm şerrum mekana vallahü a´lemü bima tesıfun |
Dediler ki: “Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yûsuf, bunu içinde sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi. |
Eğer dediler: o çalmış bulunuyorsa bundan evvel bir kardeşi de çalmıştı, o vakıt Yusüf bunu içine attı ve onlara belli etmedi, siz dedi: fena bir mevkı´desiniz ve Allah, pekâlâ biliyor: Ne isnad ediyorsunuz? |
O hırsızlık etmişse, daha önce onun kardeşi de hırsızlık etmişti, diye mırıldandılar. Yûsuf bu sözü içinde tuttu, onlara (bir şey) açmadı ve içinden, «siz kötü bir tutum içindesiniz. Allah bu anlattıklarınızı çok daha iyi bilir» diye geçirdi. |
13
/ 243
|
12-Yusuf Suresi
78.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَبًا شَيْخًا كَبِيرًا فَخُذْ أَحَدَنَا مَكَانَهُ ۖ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ -78 |
Kalu ya eyyühel azızü inne lehu eben şeyhan kebıran fe huz ehadena mekaneh inna nerake minel muhsinın |
Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler. |
Ey şanlı Azîz! Dediler: emin ol ki bunun büyük bir ihtiyar pederi var, onun için yerine birimizi al, çünkü biz seni muhsinlerden görüyoruz. |
Kardeşleri, «ey aziz, doğrusu onun iyice yaşlı bir babası var; bizden birimizi onun yerine alıkoy; seni iyilik sevenlerden görüyoruz» dediler. |
13
/ 243
|
12-Yusuf Suresi
79.Ayet
Mekke |
قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ أَنْ نَأْخُذَ إِلَّا مَنْ وَجَدْنَا مَتَاعَنَا عِنْدَهُ إِنَّا إِذًا لَظَالِمُونَ -79 |
Kale meazellahi en ne´huze illa mev vecedna metaana ındehu inna izel le zalimun |
Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız. Şüphesiz biz o takdirde zulmetmiş oluruz” dedi. |
Allah, saklasın, dedi: metaımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmamızdan, çünkü biz o takdirde zulmetmiş oluruz. |
Yûsuf, «Allah´a sığınırım, malımızı kimde bulduysak ancak onu alıkoruz; aksi halde zâlimlerden oluruz» dedi. |
13
/ 244
|
12-Yusuf Suresi
80.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا اسْتَيْأَسُوا مِنْهُ خَلَصُوا نَجِيًّا ۖ قَالَ كَبِيرُهُمْ أَلَمْ تَعْلَمُوا أَنَّ أَبَاكُمْ قَدْ أَخَذَ عَلَيْكُمْ مَوْثِقًا مِنَ اللَّهِ وَمِنْ قَبْلُ مَا فَرَّطْتُمْ فِي يُوسُفَ ۖ فَلَنْ أَبْرَحَ الْأَرْضَ حَتَّىٰ يَأْذَنَ لِي أَبِي أَوْ يَحْكُمَ اللَّهُ لِي ۖ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ -80 |
Fe lemmestey´esu minhü halesu neciyya kale kebıruhüm e lem ta´lemu enne ebaküm kad ehaze aleyküm mevsikam minellahi ve min kablü ma ferrattüm fı yusüf fe len ebrahal erda hatta ye´zene lı ebı ev yahkümellahü lı ve hüve hayrul hakimın |
Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.” |
Vaktâ ki ondan ümidi kestiler, fısıldayarak çekildiler, büyükleri dedi ki: babanızın aleyhinizde Allahdan mîsak almış olduğunu, bundan evvel de Yusüf hakkında ettiğiniz kusuru biliyor musunuz? Artık ben buradan ayrılmam tâ babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir huküm ta´yin edinceye kadar ki o Hayrül´hâkimîndir. |
Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında görüşmek için bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: «Bilmez misiniz ki, babanız sizden Allah adına kesin söz ve güven aldı. Daha önce Yûsuf hakkında da çok ileri gitmiştiniz. Artık babam bana izin vermedikçe veya Allah lehimde hükmetmedikçe —ki O hükmedenlerin en hayırlısıdır— yerimden mümkün değil ayrılmıyacağım!» |
13
/ 244
|
12-Yusuf Suresi
81.Ayet
Mekke |
ارْجِعُوا إِلَىٰ أَبِيكُمْ فَقُولُوا يَا أَبَانَا إِنَّ ابْنَكَ سَرَقَ وَمَا شَهِدْنَا إِلَّا بِمَا عَلِمْنَا وَمَا كُنَّا لِلْغَيْبِ حَافِظِينَ -81 |
İrciu illa ebıküm fe kulu ya ebana innebneke serak ve ma şehidna illa bima alimna ve ma künna lilğaybi hafizıyn |
“Siz babanıza dönün ve deyin ki: “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik. (Sana söz verdiğimiz zaman) gaybı (oğlunun hırsızlık edeceğini) bilemezdik.” |
Siz dönün babanıza da deyin ki ey bizim babamız, inan oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şehadet ediyoruz yoksa gaybin hafızları değiliz |
Siz babanıza dönünüz ve ona deyiniz ki: «Ey babamız, şüphen olmasın ki, senin oğlun hırsızlık etti. Biz ancak bildiğimize göre şahit olduk ; gaybı bilen gözcüler değiliz.» |
13
/ 244
|
12-Yusuf Suresi
82.Ayet
Mekke |
وَاسْأَلِ الْقَرْيَةَ الَّتِي كُنَّا فِيهَا وَالْعِيرَ الَّتِي أَقْبَلْنَا فِيهَا ۖ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ -82 |
Ves´elil karyetelletı künna fıha vel ıyralletı akbelna fıha ve inna lesadikun |
“Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.” |
Hem bulunduğumuz şehre sor hem içinde geldiğimiz kârbana, ve emin ol ki biz cidden doğru söylüyoruz |
«Bulunduğumuz kasaba halkından ve bir de içinde bulunduğumuz kafileye sor. Biz herhalde doğru söyleyenleriz». |
13
/ 244
|
12-Yusuf Suresi
83.Ayet
Mekke |
قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا ۖ فَصَبْرٌ جَمِيلٌ ۖ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَنِي بِهِمْ جَمِيعًا ۚ إِنَّهُ هُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ -83 |
Kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl asellahü ey ye´tiyenı bihim cemıa innehu hüvel alımül hakım |
Yakub, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi. |
Yok, dedi: size nefsiniz bir emir tesvil etmiş, artık bir sabrı cemîl, yakındır ki Allah bana hepsini bir getire, hakikat bu: alîm o, hakîm o |
Yâkub onlara : «Hayır, nefsiniz size bir işi süsleyip hayal gücünüzü artırmıştır. Artık güzel bir sabır gerekir. Allah´ın, her ikisini de birden bana getireceğini ümit ederim. Şüphesiz ki O, (her şeyi hakkıyle) bilendir, yegâne hikmet sahibidir.» |
13
/ 244
|
12-Yusuf Suresi
84.Ayet
Mekke |
وَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا أَسَفَىٰ عَلَىٰ يُوسُفَ وَابْيَضَّتْ عَيْنَاهُ مِنَ الْحُزْنِ فَهُوَ كَظِيمٌ -84 |
Ve tevella anhüm ve kale ya esefa ala yusüfe vebyaddat aynahü minel huzni fe hüve kezıym |
Onlardan yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu. |
Ve onlardan yüzünü çevirdi de, «ya esefâ alâ Yusüf» dedi ve huzünden gözlerine ak düştü artık yutkunuyor yutkunuyordu |
Ve onlardan yüzünü çevirip öfkesini yutarak için için (ağladı) da vah Yûsuf´a ! Diyerek üzüntüsünü dile getirdi ve üzüntüsünden gözlerine ak indi. |
13
/ 244
|
12-Yusuf Suresi
85.Ayet
Mekke |
قَالُوا تَاللَّهِ تَفْتَأُ تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتَّىٰ تَكُونَ حَرَضًا أَوْ تَكُونَ مِنَ الْهَالِكِينَ -85 |
Kalu tellahi tefteü tezküru yusüfe hatta tekune haradan ev teküru yusüfe hatta tekune haradan ev tekune minel halikın |
Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın” dediler. |
Tellahi dediler, halâ Yusüfü anıb duruyorsun, nihayet gamdan eriyeceksin veya helâk olanlara karışacaksın |
Oğulları ona, «Allah´a yemin olsun ki, sen durmadan Yûsuf´u ana ana, ya üzüntüden bitkin düşeceksin, ya da yok olup gidenlerden olacaksın,» dediler. |
13
/ 244
|
12-Yusuf Suresi
86.Ayet
Mekke |
قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللَّهِ وَأَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ -86 |
Kale innema eşku bessı ve huznı ilellahi ve a´lemü minellahi ma la ta´lemun |
Yakub, “Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim. Ben, Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” dedi. |
Ben, dedi, dolgunluğumu, huznümü ancak Allaha şikayet ederim ve Allahdan sizin bilemeyeceğiniz şeyler bilirim |
O da, «Ben keder ve üzüntümü ancak Allah´a şikâyet ederim. Ben, Allah´tan sizin bilmediğiniz (çok) şeyleri bilmekteyim» dedi. |
13
/ 244
|
12-Yusuf Suresi
87.Ayet
Mekke |
يَا بَنِيَّ اذْهَبُوا فَتَحَسَّسُوا مِنْ يُوسُفَ وَأَخِيهِ وَلَا تَيْأَسُوا مِنْ رَوْحِ اللَّهِ ۖ إِنَّهُ لَا يَيْأَسُ مِنْ رَوْحِ اللَّهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ -87 |
Ya beniyyezhebu fe tehassesu miy yusüfe ve ehıyhi ve la tey´esu mir ravhıllahi illel kavmül kafirun |
“Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” |
Ey oğullarım haydi gidiniz de Yusüfle kardeşinden bir tahassüste bulununuz ve Allahın revhınden ye´se düşmeyiniz, çünkü Allâhın revhınden ye´se düşen Ancak kâfirler güruhudur |
Yâkub, «Ey oğullarım! dedi, (Mısır´a) gidin de Yûsuf ile kardeşini araştırıp (bulmaya çalışın). Ve Allah´ in lûtf-u rahmetinden (estireceği ferah ve umut havasından) ümidinizi kesmeyin. Çünkü O´nun lûtf-u kereminden ancak kâfir bir millet ümidini keser.» |
13
/ 245
|
12-Yusuf Suresi
88.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ مَسَّنَا وَأَهْلَنَا الضُّرُّ وَجِئْنَا بِبِضَاعَةٍ مُزْجَاةٍ فَأَوْفِ لَنَا الْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَا ۖ إِنَّ اللَّهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّقِينَ -88 |
Fe lemma dehalu aleyhi kalu ya eyyühel azızü messena ve ehlened durru ve ci´na bi bidaatim müzcatin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynav innellahe yeczil mütesaddikıyn |
Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır” dediler. |
Bunun üzerine vaktaki huzuruna girdiler, ey şanlı Azîz, dediler: bize ve ıyalimize zaruret messetti, pek ehemmiyetsiz bir sermaye ile de geldik, yine bize tam ölçü ver ve bize tesadduk buyur, çünkü Allah, tasadduk edenlere mükâfatını verir |
Kardeşleri (Mısır´a dönüp) Yûsuf´un yanına girince, «Ey aziz (vezir), bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu ; az bir sermaye ile geldik. Artık bize yine de ölçeği tam tut, tasaddukta bulun. Şüphesiz ki Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır,» dediler. |
13
/ 245
|
12-Yusuf Suresi
89.Ayet
Mekke |
قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَأَخِيهِ إِذْ أَنْتُمْ جَاهِلُونَ -89 |
Kale hel alimtüm ma fealtüm bi yusüfe ve ehıyhi iz entüm cahilun |
Yûsuf dedi ki: “Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?” |
Siz, dedi, biliyor musunuz? Cahilliğiniz de Yusüfe ve kardeşine ne yaptınız? |
Yûsuf onlara: «Cahillik (günlerin)de Yûsuf´a ve kardeşine neler yaptığınızı bilir misiniz ?» diye sordu. |
13
/ 245
|
12-Yusuf Suresi
90.Ayet
Mekke |
قَالُوا أَإِنَّكَ لَأَنْتَ يُوسُفُ ۖ قَالَ أَنَا يُوسُفُ وَهَٰذَا أَخِي ۖ قَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا ۖ إِنَّهُ مَنْ يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ -90 |
Kalu einneke le ente yusüf kale ene yusüfü ve haza ehıy kad mennellahü aleyna innehu mey yettekı ve yasbir fe innellahe la yüdıy´u ecral muhsinın |
Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler. O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez” dedi. |
A a, sen, sen Yusüf müsün? dediler. Ben, dedi: Yusüfüm, bu da kardeşim, Allah bize lutfile in´am buyurdu. Hakikat bu; her kim Allahdan korkar ve sabr ederse her halde Allah, muhsinlerin ecrini zayi´ etmez |
(Onlar bu sorudan onun Yûsuf olduğunu anlayarak) «Yoksa sen Yûsuf musun ?» dediler. O da «Evet. ben Yûsuf´um, bu da kardeşimdir. Allah bize iyilik ve yardımda bulundu. Çünkü doğrusu kim korkup sakınır ve sabrederse, elbette Allah iyilerin mükâfatını zayi´ etmez» dedi. |
13
/ 245
|
12-Yusuf Suresi
91.Ayet
Mekke |
قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ آثَرَكَ اللَّهُ عَلَيْنَا وَإِنْ كُنَّا لَخَاطِئِينَ -91 |
Kalu tellahi le kad aserakellahü aleyna ve in künna le hatıın |
Dediler ki: “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik.” |
Dediler: tâllahi seni Allah, bize üstün kıldı, biz doğrusu büyük suç işlemiştik |
Allah hakkı için, Allah seni seçip bize üstün kılmıştır. Doğrusu bizler suçlu kimseler idik, dediler. |
13
/ 245
|
12-Yusuf Suresi
92.Ayet
Mekke |
قَالَ لَا تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ ۖ يَغْفِرُ اللَّهُ لَكُمْ ۖ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ -92 |
Kale la tesrıbe aleykümül yevm yağfirullahü leküm ve hüve erhamür rahımın |
Yûsuf dedi ki: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir. |
Dedi: size karşı tekdir yok bu gün, Allah sizi mağrifetile bağışlar ve o «erhamürrâhimîn» dir |
Yûsuf onlara: «Size bugün azarlama ve başakakma yok. Allah sizi bağışlasın, affetsin. O merhamet edenlerin en çok merhamet edenidir.» |
13
/ 245
|
12-Yusuf Suresi
93.Ayet
Mekke |
اذْهَبُوا بِقَمِيصِي هَٰذَا فَأَلْقُوهُ عَلَىٰ وَجْهِ أَبِي يَأْتِ بَصِيرًا وَأْتُونِي بِأَهْلِكُمْ أَجْمَعِينَ -93 |
İzhebu bi kamısıy haza fe elkuhü ala vechi ebı ye´ti besıyra ve´tunı bi ehliküm ecmeıyn |
Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin” dedi. |
Şimdi siz, benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın gözü açılır ve bütün taallükatımızla toplanıb bana gelin |
«Şimdi şu gömleğimi alıp götürün de babamın yüzüne atıverin, gözü açılıp görmeğe başlar. (Sonra da) bütün aile halkınızla birlikte bana geliniz!» dedi. |
13
/ 245
|
12-Yusuf Suresi
94.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا فَصَلَتِ الْعِيرُ قَالَ أَبُوهُمْ إِنِّي لَأَجِدُ رِيحَ يُوسُفَ ۖ لَوْلَا أَنْ تُفَنِّدُونِ -94 |
Ve lemma fesaletil ıyru kale ebuhüm innı le ecidü rıha yusüfe lev la en tüfennidun |
Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi. |
Vaktâ ki beriden kârban ayrıldı, öteden babaları doğrusu, dedi: ben cidden Yusüfün kokusunu duyuyorum, bana bunaklık isnadına kalkışmasanız |
Kafile (Mısır´dan) ayrılıp hareket edince, babaları, «Şüpheniz olmasın ki, ben Yûsuf´un kokusunu alıyorum ; bana «bunadı» demeseniz (iyi olur),» dedi. |
13
/ 245
|
12-Yusuf Suresi
95.Ayet
Mekke |
قَالُوا تَاللَّهِ إِنَّكَ لَفِي ضَلَالِكَ الْقَدِيمِ -95 |
Kalu tellahi inneke le fı dalalikel kadım |
Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler. |
Dediler: tallahi sen cidden eski şaşgınlığından berdevamsın |
Oradakiler, «Allah´a and olsun ki, sen elbette o eski şaşkınlığın içinde bulunuyorsundur» dediler. |
13
/ 245
|
12-Yusuf Suresi
96.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا أَنْ جَاءَ الْبَشِيرُ أَلْقَاهُ عَلَىٰ وَجْهِهِ فَارْتَدَّ بَصِيرًا ۖ قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ -96 |
Fe lemma en cael beşıru elkahü ala vechihı fertedde besıyra kale elem ekul leküm innı a´lemü minellahi ma la ta´lemun |
Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakub, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi. |
Fakat vaktâ ki hakıkaten müjdeci geldi gömleği yüzüne bıraktı gözü açılıverdi, ben size, dedi: Allahdan sizin bilemeyeceklerinizi bilirim demedim mi? |
Ne var ki müjdeci gelip, gömleği Yâkub´un yüzüne sürünce, gözü açılıverdi. «Ben size, Allah´tan bilmediğinizi şüphesiz ben bilirim dememiş miydim?» dedi. |
13
/ 246
|
12-Yusuf Suresi
97.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا أَبَانَا اسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا إِنَّا كُنَّا خَاطِئِينَ -97 |
Kalu ya ebanestağfir lena zünubena inna künna hatıın |
Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler. |
Dediler, ey bizim şefkatli pederimiz, bizim için günahlarımızı istiğfar ediver, bizler hakıkaten büyük günah işlemiştik |
Oğullan, «Ey babamız I Günahlarımızın bizim için bağışlanmasını dile ; doğrusu bizler günahkâr olarak bulunuyorduk» dediler. |
13
/ 246
|
12-Yusuf Suresi
98.Ayet
Mekke |
قَالَ سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّي ۖ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ -98 |
Kale sevfe estağfiru leküm rabbı innehu hüvel ğafurur rahıym |
Yakub, “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. |
Sizin için, dedi: rabbıma sonra istiğfar edeceğim hakıkat bu: gafur o, rahîm o |
Yâkub, «sizin için ileride Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.» |
13
/ 246
|
12-Yusuf Suresi
99.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَىٰ يُوسُفَ آوَىٰ إِلَيْهِ أَبَوَيْهِ وَقَالَ ادْخُلُوا مِصْرَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آمِنِينَ -99 |
Fe lemma dehalu ala yusüfe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu mısra in şaellahü aminın |
(Mısır’a gidip) Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve “Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi. |
Vakta ki Yusüfün yanına vardılar, ebeveynini kucakladı, yanına aldı ve buyurun, dedi: Mısıra inşallah emn-ü istirahatle girin |
(Yâkub ailesi Mısır´a gelip) Yûsuf´un yanına girdiklerinde, Yûsuf ana-babasını kucaklayıp yanına aldı ve «Mısır´a —inşaallah— güven duyguları içinde girin!» dedi. |
13
/ 246
|
12-Yusuf Suresi
100.Ayet
Mekke |
وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى الْعَرْشِ وَخَرُّوا لَهُ سُجَّدًا ۖ وَقَالَ يَا أَبَتِ هَٰذَا تَأْوِيلُ رُؤْيَايَ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّي حَقًّا ۖ وَقَدْ أَحْسَنَ بِي إِذْ أَخْرَجَنِي مِنَ السِّجْنِ وَجَاءَ بِكُمْ مِنَ الْبَدْوِ مِنْ بَعْدِ أَنْ نَزَغَ الشَّيْطَانُ بَيْنِي وَبَيْنَ إِخْوَتِي ۚ إِنَّ رَبِّي لَطِيفٌ لِمَا يَشَاءُ ۚ إِنَّهُ هُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ -100 |
Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu sücceda ve kale ya ebeti haza te´vılü rü´yaye min kablü kad cealeha ribbı hakka ve kad ahsene bı iz ahracenı mines sicni ve cae biküm minel bedvi mim ba´di en nezeğaş şeytanü beynı ve beyne ıhvetı inne rabbı latıyfül lima yeşa´ innehu hüvel alımül hakım |
Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” |
Ve ebeveynini taht üzerine çıkardı, hepsi onun için secdeye kapandılar, ve ey babacığım, dedi: işte bundan evvelki ru´yamın te´vili bu, hakikaten rabbım, onu hak kıldı, hakikaten bana ihsan buyurdu çünkü beni zındandan çıkardı ve sizi badiyeden getirdi. Şeytan benimle biraderlerimin arasını dürtüşdürdükten sonra, hakikat rabbım meşiyetinde lâtif, hakikat bu, o, öyle alîm, öyle hakîm |
Ve ana-babasını tutup taht, üzerine çıkardı. Onlar da eğilip Yûsuf´a saygı (Allah´a şükür secdesinde bulunarak teslimiyet) gösterdiler. Yûsuf, «Babacığım,» dedi, «işte daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur bu ! Rabbim onu gerçekleştirdi; cidden bana büyük iyiliklerde bulundu : Beni zindandan çıkardı; şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra size çölden (veya Bedâ adlı yerden buraya) getirdi. Şüphesiz ki Rabbim, dilediği hususlarda çok lütuf sahibidir. Hem doğrusu Rabbim bilendir, hikmet sahibidir. |
13
/ 246
|
12-Yusuf Suresi
101.Ayet
Mekke |
رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِنْ تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ ۚ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَنْتَ وَلِيِّي فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ ۖ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ -101 |
Rabbi kad ateytenı minel mülki ve allemtenı min te´vılil ehadıs fatıras semavati vel erdı ente veliyyı fid dünya vel ahırah teveffenı müslimev ve elhıknı bis salihıyn |
Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.” |
Yarab, sen bana mülkten bir nasıb verdin ve bana ehadisin te´vilinden bir ılim öğretdin, Gökleri, yeri yaradan rabbim!: Benim Dünya ve Âhırette veliym sensin, beni müslim olarak al ve beni salihîne ilhak buyur |
Rabbim ! Gerçekten bana mülk verdin, rüyaları yorumlamayı öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan ! Dünya´da da Âhiret´te de işlerimi düzene koyan, bana sahip çıkan Sensin. Ruhumu müslüman olduğum (Hakk´a teslimiyet gösterdiğim) halde al ve beni iyi kişilere kat.» |
13
/ 246
|
12-Yusuf Suresi
102.Ayet
Mekke |
ذَٰلِكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۖ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ أَجْمَعُوا أَمْرَهُمْ وَهُمْ يَمْكُرُونَ -102 |
Zalike min embail ğaybi nuhıyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz ecmeu emrahüm ve hüm yemkürun |
İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin. |
Bu işte, gayb haberlerinden, sana onu vahy ile bildiriyoruz, yoksa onlar işlerine karar verip mekir yaparlarken sen yanlarında değildin |
(Ey Muhammed!) işte bu gayb haberlerindendir ki, onu sana vahiy yoluyla bildiriyoruz. Onlar hile ve düzen kurarak işlerini kararlaştırmak için toplandıklarında sen onların yanında bulunmuyordun. |
13
/ 246
|
12-Yusuf Suresi
103.Ayet
Mekke |
وَمَا أَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِنِينَ -103 |
Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mü´minın |
Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir. |
Ve insanların ekserisi sen ne kadar hırslansan mü´min değildirler |
Sen ne kadar içten arzu edip çırpınsan da insanların çoğu imân edecek değillerdir. |
13
/ 246
|
12-Yusuf Suresi
104.Ayet
Mekke |
وَمَا تَسْأَلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ -104 |
Ve ma tes´elühüm aleyhi min ecr in hüve illa zikrul lil alemın |
Hâlbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (Kur’an) âlemler içinde ancak bir öğüttür. |
Buna karşı onlardan bir ecir de istemiyorsun, o ancak bütün âlemîne ilâhî bir tezkirdir |
Ve sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. Bu (Kur´ân) âlemler için ancak bir öğüt, bir hatırlatmadır. |
13
/ 247
|
12-Yusuf Suresi
105.Ayet
Mekke |
وَكَأَيِّنْ مِنْ آيَةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ -105 |
Ve keeyyim min ayetin fis semavati vel erdı yemürrune aleyha ve hüm anhü mu´ridun |
Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler. |
Bununla beraber Göklerde yerde ne kadar âyet var ki üzerine uğrarlar onlardan yüz çevirir geçerler |
Göklerde ve yerde nice âyetler (açık belgeler, yol gösterici kanıtlar) vardır ki, onlardan yüzlerini çevirerek geçerler (de bir şey anlamazlar). |
13
/ 247
|
12-Yusuf Suresi
106.Ayet
Mekke |
وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللَّهِ إِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ -106 |
Ve ma yü´minü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun |
Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar. |
Onların ekserisi Allaha şirk koşmaksızın iman etmez |
Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah´a inanırlar. |
13
/ 247
|
12-Yusuf Suresi
107.Ayet
Mekke |
أَفَأَمِنُوا أَنْ تَأْتِيَهُمْ غَاشِيَةٌ مِنْ عَذَابِ اللَّهِ أَوْ تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ -107 |
E fe eminu en te´tiyehüm ğaşiyetüm min azabillahi ev te´tiyehümüs saatü bağtetev ve hüm la yeş´urun |
Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular? |
ya artık Allahın azâbından umumunu saracak bir beliyye gelivermesinden veya şuurları yokken kendilerine ansızın saatin gelivermesinden emandamıdırlar? |
Allah´ın azabının birdenbire kendilerini kaplayıp kuşatacak şekilde geleceğinden veya farkına varmazlarken, Kıyametin ansızın gelmesinden güvende midirler ? |
13
/ 247
|
12-Yusuf Suresi
108.Ayet
Mekke |
قُلْ هَٰذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ ۚ عَلَىٰ بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي ۖ وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ -108 |
Kul hazihı sebılı ed´u ilellahi ala besıyratin ene ve menittebeanı ve sübhanellahi ve ma ene minel müşrikın |
De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” |
De ki: işte benim meslekim bu, basıret üzere Allaha da´vet ederim ben ve bana tabi´ olanlar, ve Allahı tesbih ile tenzih eylerim ve ben müşriklerden değilim |
De ki, işte benim yolum budur! Ben de, bana uyanlar da bilerek idrâk ederek Allah´a davet ediyorum, (ediyoruz). Allah´ı tenzîh ederim ve ben ortak koşanlardan değilim. |
13
/ 247
|
12-Yusuf Suresi
109.Ayet
Mekke |
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ ۗ أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۗ وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -109 |
Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim min ehlil kura e fe lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim ve la darul ahırati hayrul lillezınettekav e fe la ta´kılun |
Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? |
Senden evvel gönderdiğimiz Peygamberler de başka değil ancak şehirler ahalisinden kendilerine vahyeylediğimiz bir takım erler idi; Ya şimdi o yerde bir gezmediler mi? Baksalar â kendilerinden evvel geçenlerin akıbetleri nasıl olmuş? Ve elbette Âhiret evi korunanlar için daha hayırlıdır ya, hâlâ akletmiyecekmisiniz? |
Senden önce kasabalar halkından kendilerine vahyedip peygamber olarak gönderdiğimiz kimseler de ancak birtakım adamlardı. Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin akıbetinin ne olduğuna bakmıyorlar mı ? Âhiret yurdu, elbette (Allah´tan korkup küfür ve şirkten) sakınanlar için çok daha hayırlıdır. Artık aklınızı kullanmaz mısınız? |
13
/ 247
|
12-Yusuf Suresi
110.Ayet
Mekke |
حَتَّىٰ إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُوا جَاءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّيَ مَنْ نَشَاءُ ۖ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ -110 |
Hatta izestey´eser rusülü ve zannu ennehüm kad küzibu caehüm nasruna fe nücciye men neşa´ ve la yüraddü be´süna anil kavmil mücrimın |
Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez. |
Nihayet Peygamberler ümidlerini kesecek hale geldikleri ve onlar yalana çıkarıldılar zannettikleri vakıt onlara nusratımız geldi de dilediklerimiz necata irdirildi, mücrimler güruhundan ise azâbımız giri döndürülmez |
O kadar ki, peygamberler ümitlerini kaybedecek duruma gelip (inkarcıların onları) yalana çıkaracaklarını sandıkları zaman yardımımız onlara gelip yetişti; dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Suçlu günahkâr milletten ise azâb ve şiddetimiz geri çevrilmez. |
13
/ 247
|
12-Yusuf Suresi
111.Ayet
Mekke |
لَقَدْ كَانَ فِي قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِأُولِي الْأَلْبَابِ ۗ مَا كَانَ حَدِيثًا يُفْتَرَىٰ وَلَٰكِنْ تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ كُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -111 |
Le kad kane fı kasasıhum ıbratül li ülil elbab ma kane hadısey yüftera ve lakin tasdıkallezı beyne yedeyhi ve tefsıyle külli şey´iv ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yü´minun |
Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir. |
Hakikat onların kıssalarında ülül´elbab için bir ıbret vardır, bu uydurulur bir söz değil ve lâkin önündekinin tasdiki ve her şeyin tafsıli ve iyman edecek bir kavm için bir hidayet bir rahmettir |
Şanıma and olsun ki, peygamberlerin kıssalarında sağduyu sahipleri için ibret (ve öğüt)ler vardır. Bu (Kur´ân) uydurulmuş bir söz değildir. Önündeki (kitapları) doğrulayan ; imân eden bir millet için her şeyi açıklayan, doğru yolu gösteren hidâyet ve rahmettir. |
13
/ 247
|