SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
20-Taha Suresi
1.Ayet
Mekke |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طه -1 |
Taha |
Tâ Hâ. |
Ta Ha |
Tâ-Hâ. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
2.Ayet
Mekke |
مَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ -2 |
Ma enzelna aleykel kur´ane li teşka |
(2-3) (Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik. |
Kur´anı sana bedbaht olasın diye indirmedik |
Kur´ân´ı sana sıkıntı çekesin (veya mutsuz olasın) diye indirmedik. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
3.Ayet
Mekke |
إِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشَىٰ -3 |
İlla tezkiratel limey yahşa |
(2-3) (Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik. |
Ancak saygısı olana tezkir için |
O´nu ancak saygı (dolu bir gönül) ile korkanlara bir öğüt diye indirdik. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
4.Ayet
Mekke |
تَنْزِيلًا مِمَّنْ خَلَقَ الْأَرْضَ وَالسَّمَاوَاتِ الْعُلَى -4 |
Tenziylem mimmen halekal erda ves semavatil ula |
(O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir. |
Bir tenzil olarak indirdik o yaradandan ki hem Arzı yarattı hem o yüksek yüksek Gökleri |
O, yeri ve yüce gökleri yaratan tarafından parça parça indirilmiştir. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
5.Ayet
Mekke |
الرَّحْمَٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَىٰ -5 |
Errahmanü alel arşisteva |
Rahmân, Arş’a kurulmuştur. |
O rahmân Arş üzerine istivâ buyurdu |
Rahman, Arş üzerinde istiva etmiş (hükümranlığını ve yüce kudretini bütün haşmetiyle kurmuş) tur. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
6.Ayet
Mekke |
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَىٰ -6 |
Lehu ma fis semavati ve ma fil erdı ve ma beynehüma ve ma tahtes sera |
Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O’nundur. |
Bütün Semavâttakiler ve bütün Arzdakiler ve bütün bunların aralarındakiler ve bütün yerin dibindekiler hep onun |
Göklerde olan da, yerde olan da, bu ikisi arasında bulunan da ve toprağın altında olan da O´nundur. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
7.Ayet
Mekke |
وَإِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى -7 |
Ve in techer bil kavli fe innehu ya´lemüs sirra ve ahfa |
Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da. |
Sen bu sözü ı´lan edeceksen de o hem sirri bilir hem daha gizlisini |
Sözü acık söylesen de, şüphesiz ki, O, gizlisini ve daha gizlisini bilir. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
8.Ayet
Mekke |
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ -8 |
Allahü la ilahe illa hu lehül esmaül husna |
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur. |
Allah, başka tanrı yok ancak o. Hep onundur o en güzel isimler (esmâihusnâ) |
Allah, O´ndan başka yoktur hiçbir ilâh. En güzel isimler O´nundur. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
9.Ayet
Mekke |
وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ -9 |
Ve hel etake hadiysü musa |
Mûsâ’nın haberi sana ulaştı mı? |
Hem geldi mi Musânın kıssası sana? |
Musâ ile ilgili haber sana geldi mi? |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
10.Ayet
Mekke |
إِذْ رَأَىٰ نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَعَلِّي آتِيكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى -10 |
İz raa naran fe kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi kabesin ev ecidü alen nari hüda |
Hani bir ateş görmüştü de ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum” demişti. |
Bir vakıt o bir ateş gördü de ehline durun, dedi: benim gözüme bir ateş ilişti belki size ondan bir yalın getiririm, yâhud üzerinde bir kılağuz bulurum |
Hani o bir ateş görmüştü de ailesine, «durun demişti, doğrusu bir ateşe gözüm ilişti, ondan size bir kor getireceğimi veya üzerinde bir yol gösterici bulabileceğimi ümit ederim». |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
11.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ يَا مُوسَىٰ -11 |
Felemma etaha nudiye ya musa |
Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ!” |
Vaktâki ona vardı kendine şöyle nidâ olundu |
(11-12) Musâ ateşe varınca, «Ey Musâ !» diye seslenildi: «Şüphesiz ki ben senin Rabbinim; ayakkaplarını çıkar, çünkü sen gerçekten kutsal vadi Tûr´da bulunuyorsun. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
12.Ayet
Mekke |
إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى -12 |
İnnı ene rabbüke fahla´ na´leyk inneke bil vadil mukaddesi tuva |
“Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ’dasın.” |
Ya Musâ haberin olsun benim, ben rabbım, hemen papuşlarını çıkar çünkü sen mukaddes vadide tuvadasın |
(11-12) Musâ ateşe varınca, «Ey Musâ !» diye seslenildi: «Şüphesiz ki ben senin Rabbinim; ayakkaplarını çıkar, çünkü sen gerçekten kutsal vadi Tûr´da bulunuyorsun. |
16
/ 311
|
20-Taha Suresi
13.Ayet
Mekke |
وَأَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰ -13 |
Ve enahtertüke festemı´ lima yuha |
“Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle.” |
Ve ben, seni ıhtiyar buyurdum şimdi verilecek vahyi dinle |
Ben seni (peygamberlik için) seçip beğendim. Artık vahyedileni dinle. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
14.Ayet
Mekke |
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي -14 |
İnnenı enallahü la ilahe illa ene fa´büdnı ve ekımıs salate li zikrı |
“Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” |
Hakıkaten benim ben Allah, benden başka ilâh yok. Onun için bana ıbadet et ve zikrim için namaz kıl. |
Şüphesiz ben Allah´ım. Benden başka hiçbir (hakiki) ilâh yoktur. Onun için bana ibâdet et; beni anmak için namaz kıl.» |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
15.Ayet
Mekke |
إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ -15 |
İnnes saate atiyetün ekadü uhfıha li tücza küllü nefsim bi ma tes´a |
“Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.” |
Çünkü saat muhakkak gelecek, ben, hemen hemen onu gizliyorum ki her nefis sa´yiyle cezalansın, |
Kıyâmet(in kopuş saati) elbette gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, onu neredeyse (açıklar gibi oluyorum, ama yine de) gizliyorum. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
16.Ayet
Mekke |
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَىٰ -16 |
Fe la yesuddenneke anha mel la yü´minü biha vettebea hevahü fe terda |
“Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun!” |
binaenaleyh sakın ona inanmayıp da kendi hevasına uyan kimse seni ondan alıkoymasın sonra helâk olursun |
Kıyâmet´e inanmıyan ve kendi hevesine uyan kimse seni ondan alıkoymasın ; sonra yok olup gidersin. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
17.Ayet
Mekke |
وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَىٰ -17 |
Ve ma tilke bi yemınike ya musa |
“Şu sağ elindeki nedir ey Mûsâ?” |
O yeminindeki de ne ya Musâ? |
Ey Musâ! Sağ elindeki nedir? |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
18.Ayet
Mekke |
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَىٰ -18 |
Kale hiye asay etevekkeü aleyha ve ehüşşü biha ala ğanemı ve liye fıha mearibü uhra |
Mûsâ dedi ki: “O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm.” |
O dedi: asâm, üzerine dayanırım ve onunla davarlarıma yaprak çırparım, benim onda daha diğer hacetlerim de vardır |
Musâ, «o benim asâm (değneğim)dir, ona dayanırım; onunla davarlarıma yaprak silkerim ve benim onu (kullanmamda) başka ihtiyaçlarım da vardır» dedi. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
19.Ayet
Mekke |
قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ -19 |
Kale elkıha ya musa |
Allah, “Onu yere at ey Mûsâ!” dedi. |
Buyurdu ki bırak onu ya Musâ! |
Allah, «onu yere bırak ya Mu sâ !» buyurdu. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
20.Ayet
Mekke |
فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ -20 |
Fe elkaha fe iza hiye hayyetün tes´a |
Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş! |
Bıraktı ne baksın o bir yılan olmuş koşuyor |
Musâ da hemen onu yere bırakıverdi, derken bir de ne görsün, sürünüp yol alan bir yılan o.. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
21.Ayet
Mekke |
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ -21 |
Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula |
Allah, şöyle dedi: “Tut onu. Korkma! Biz, onu yine eski durumuna döndüreceğiz.” |
Tut onu, buyurdu: ve korkma biz onu evvelki sîretine iade edeceğiz |
Allah dedi ki: Onu tut, korkma, biz onu ilk şekline döndüreceğiz. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
22.Ayet
Mekke |
وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ -22 |
Vadmün yedeke ila cenahıke tahrüc beydae min ğayri suin ayeten uhra |
(22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” |
Bir de elini koynuna sok, çıksın bembeyaz bir afetsiz diğer bir âyet olarak |
Elini koltuğuna sok, diğer bir mu´cize olarak o kusursuz bembeyaz ışıl ışıl olarak çıksın. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
23.Ayet
Mekke |
لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى -23 |
Li nüriyeke min ayatinel kübra |
(22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” |
ki sana en büyük âyetlerimizden gösterelim |
Tâ ki, bununla sana en büyük mu´cizelerimizi gösterelim. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
24.Ayet
Mekke |
اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ -24 |
İzheb ila fir´avne innehu tağa |
“Firavun’a git, çünkü o azmıştır.” |
Git Fir´avna zira o pek azdı |
Artık Fir´avn´a git, çünkü o iyice azıtmıştır. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
25.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي -25 |
Kale rabbişrah lı sadrı |
Mûsâ, dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.” |
Dedi: ya rab! benim göğsüme genişlik ver |
(25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
26.Ayet
Mekke |
وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي -26 |
Ve yessir lı emrı |
“İşimi bana kolaylaştır.” |
Ve bana işimi kolaylaştır |
(25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
27.Ayet
Mekke |
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي -27 |
Vahlül ukdetem mil lisanı |
(27-28) “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” |
Ve dilimden ukdeyi çöz |
(25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
28.Ayet
Mekke |
يَفْقَهُوا قَوْلِي -28 |
Yefkahu kavlı |
(27-28) “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” |
Sözümü iyi anlasınlar |
(25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
29.Ayet
Mekke |
وَاجْعَلْ لِي وَزِيرًا مِنْ أَهْلِي -29 |
Vec´al li vezıram min ehlı |
“Bana ailemden birini yardımcı yap,” |
Ve bana ehlimden bir vezir ver |
(29-30) Bana ailemden kardeşim Harun´u vezir eyle. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
30.Ayet
Mekke |
هَارُونَ أَخِي -30 |
Harune ehıy |
“Kardeşim Hârûn’u.” |
o Kardeşim Harunu |
(29-30) Bana ailemden kardeşim Harun´u vezir eyle. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
31.Ayet
Mekke |
اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي -31 |
Üşdüd bihı ezrı |
“Onunla gücümü artır.” |
Onunla sırtımı pekit |
Onunla arkamı pekiştirip kuvvetlendir. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
32.Ayet
Mekke |
وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي -32 |
Ve eşrikhü fı emrı |
“Onu işime ortak et.” |
Ve onu işimde şerik et |
İşimde onu bana ortak kıl. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
33.Ayet
Mekke |
كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا -33 |
Key nüsebbihake kesıra |
“Seni çok tespih edelim diye”, |
Ki seni çok tesbih edelim |
Ki seni çokça tesbîh edelim, |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
34.Ayet
Mekke |
وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا -34 |
Ve nezkürake kesıra |
“Seni çok zikredelim diye.” |
Ve çok zikreyleyelim |
Ve seni çokça analım. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
35.Ayet
Mekke |
إِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصِيرًا -35 |
İnneke künte bina besıyra |
“Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin.” |
Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun |
Şüphesiz ki Sen bizi (her an) görmektesin. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
36.Ayet
Mekke |
قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسَىٰ -36 |
Kale kad ütiyte sü´leke ya musa |
Allah, şöyle dedi: “İstediğin sana verildi ey Mûsâ!” |
Haydi! Buyurdu: irdirildin dileğine ya Musâ |
Allah ona, «ey Musâ! istediğin sana verildi» dedi. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
37.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰ -37 |
Ve lekad menenna aleyke merraten uhra |
“Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk.” |
Şanım hakkı için biz lûtfeylemiştik sana diğer bir def´a daha |
And olsun ki, biz bir başka defa da sana minnette bulunup lütfetmiştik. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
38.Ayet
Mekke |
إِذْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰ -38 |
İz evhayna ila ümmike ma yuha |
“Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:” |
O vakıt ki anana verilen şu ilhamı verdik |
(38-39) Hani annene ilham edilecek şeyi ilham etmiştik: Musa´yı bir sandığa yerleştir de suya at, su onu kıyıya bıraksın; hem bana, hem ona düşman biri onu alır. (Ey Musâ!) Gözetimim altında yetiştirilesin diye kendi katımdan senin üzerine sevgimi koydum. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
39.Ayet
Mekke |
أَنِ اقْذِفِيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفِيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِي وَعَدُوٌّ لَهُ ۚ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنِّي وَلِتُصْنَعَ عَلَىٰ عَيْنِي -39 |
Enıkzi fıhi fit tabuti fakzi fıhi fil yemmi fel yülkıhil yemnü bis sahıli ye´huzhü adüvvül lı ve adüvvül leh ve elkaytü aleyke mehabbetem minnı ve li tusnea ala aynı |
“Onu (bebek Mûsâ’yı) sandığın içine koy ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım.” |
Onu tabut içine koy da deryaya bırak, derya da onu sahile, bıraksın, onu hem bana düşman hem ona düşman biri alsın ve üzerine benden bir sevgi koydum ki hem nezaretim altında yetiştirilesin |
(38-39) Hani annene ilham edilecek şeyi ilham etmiştik: Musa´yı bir sandığa yerleştir de suya at, su onu kıyıya bıraksın; hem bana, hem ona düşman biri onu alır. (Ey Musâ!) Gözetimim altında yetiştirilesin diye kendi katımdan senin üzerine sevgimi koydum. |
16
/ 312
|
20-Taha Suresi
40.Ayet
Mekke |
إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَنْ يَكْفُلُهُ ۖ فَرَجَعْنَاكَ إِلَىٰ أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ ۚ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا ۚ فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِي أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍ يَا مُوسَىٰ -40 |
İz temşı uhtüke fe raca´nake ila ümmike key tekarra aynüha ve la tahzen ve katelte nefsen fe necceynake minel ğammi ve fetennake fütunen fe lebiste sinıne fı ehli medyene sümme ci´te ala kaderiy ya musa |
“Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!” |
O vakıt hemşiren gidiyor da diyordu: «ona iyi bakacak birini buluvereyim mi size?» Bu suretle seni anana iade ettik ki gözü aydın olsun da mahzun olmasın, hem bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık, ve türlü mihnetlerle seni imtihan ettik bu sebeble senelerce Ehli Medyen içinde kaldın, sonra da bir kader üstüne geldin ya Musâ |
Hani kızkardeşin (Fir´avn´ın evine) yürüyüp giderken, «ona bakacak bir kimseyi size haber vereyim mi ?» demişti. Böylece gözü aydınlık olup üzülmesin diye seni annene çevirmiş olduk. Ve sen bir kişiyi öldürdün de biz seni üzüntü ve kederden kurtardık; seni türlü türlü imtihanlarla karşı karşıya getirdik. O sebeple Medyen halkı arasında yıllarca kaldıktan sonra ey Musâ, bir kader (çizgisi gereği dönüp buraya) geldin. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
41.Ayet
Mekke |
وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِي -41 |
Vastana´tüke li nefsı |
“Ben seni kendim için seçtim.” |
Ben seni kendim için yetiştirdim |
Seni kendim için yetiştirip hazırladım. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
42.Ayet
Mekke |
اذْهَبْ أَنْتَ وَأَخُوكَ بِآيَاتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكْرِي -42 |
İzheb ente ve ehuke bi ayatı ve la teniya fı zikrı |
“Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik göstermeyin.” |
Git âyetlerimle sen ve biraderin. Ve benim zikrimde gevşeklik etmeyin |
Senle kardeşin açık belgelerimle gidin, beni anmak hususunda gevşeklik göstermeyin. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
43.Ayet
Mekke |
اذْهَبَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ -43 |
İzheba ila fir´avne innehu tağa |
“Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır.” |
Fir´avna gidin çünkü o pek azdı |
Fir´avn´a gidin; çünkü gerçekten o azmıştır. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
44.Ayet
Mekke |
فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ -44 |
Fe kula lehu kevlel leyyinel leallehu yetezekkeru ev yahşa |
“Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.” |
Varın da ona belki dinler veya korkar diye yumuşak dille söyleyin |
Ona yumuşak söz söyleyin; ola ki öğüt alır ya da (âlemlerin Rabbına saygı duyup) korkar. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
45.Ayet
Mekke |
قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَنْ يَطْغَىٰ -45 |
Kala rabbena innena nehafü ey yefruta aleyna ev ey yatğa |
Mûsâ ve Hârûn, şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz.” |
Rabbenâ dediler, korkarız ki bize şiddetle saldırır, yâhud tuğyanını artırır |
Musâ ile kardeşi, «Rabbimiz ! Doğrusu onun bize azgınca saldırmasından veya zulüm ve tuğyanda bulunmasından korkarız» dediler. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
46.Ayet
Mekke |
قَالَ لَا تَخَافَا ۖ إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَىٰ -46 |
Kale la tehafa innenı meaküma esmeu ve era |
Allah, şöyle dedi: “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm.” |
Korkmayın buyurdu: çünkü ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm |
Allah onlara, «korkmayın. Şüphesiz ki ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm» dedi. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
47.Ayet
Mekke |
فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ ۖ قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكَ ۖ وَالسَّلَامُ عَلَىٰ مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَىٰ -47 |
Fe´tiyahü fe kula inna rasula rabbike fe ersel meana benı israıle ve la tüazzibhüm kad ci´nake bi ayetim mir rabbik vesselamü ala menittebeal hüda |
“Ona gidin ve şöyle deyin: ‘Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selâm, doğru yola uyanlara olsun.’ ” |
Haydin varın da ona deyin ki haberin olsun biz rabbının Resulleriyiz, artık Benî İsraîli bizimle gönder ve onları ta´zib etme, biz sana rabbından bir âyetle geldik, selâm da doğruya tabi´ olanadır |
Ona gidin de deyin ki: «Biz şüphen olmasın ki Rabbın elçileriyiz; artık israil oğulları´nı bizimle gönder de onlara azâb etme; gerçekten sana Rabbinden bir mu´cizeyle geldik. Selâm doğru yola uyana olsun.» |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
48.Ayet
Mekke |
إِنَّا قَدْ أُوحِيَ إِلَيْنَا أَنَّ الْعَذَابَ عَلَىٰ مَنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ -48 |
İnna kad uhıye ileyna ennel azabe ala men kezzebe ve tevella |
“Şüphesiz bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlere olacağı vahyolundu.” |
İnan ki bize şöyle vahyolundu: her halde azâb, tekzib edip yüz çevirenedir |
«Şüphesiz ki bize şöyle vahyedildi: Azâb elbette (hakkı) yalanlayıp yüzçevirenleredir.» |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
49.Ayet
Mekke |
قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسَىٰ -49 |
Kale fe mer rabbüküma ya musa |
Firavun, “Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsâ?” dedi. |
Hele, dedi: sizin rabbınız kim ya Musâ? |
Fir´avn : «Ya Musâ ! Rabbiniz kim ?» diye sordu. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
50.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَىٰ كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَىٰ -50 |
Kale rabbünellezı a´ta külle şey´in halkahu sümme heda |
Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi. |
Bizim dedi: rabbımız her şey´e hılkatini veren sonra da yolunu gösterendir |
O da : «Rabbimiz her şeye hilkatim (yaratılışta türünün özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir» dedi. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
51.Ayet
Mekke |
قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْأُولَىٰ -51 |
Kale fema balül kurunil ula |
Firavun, “Ya geçmiş nesillerin hâli ne olacak?” dedi. |
Dedi: ya öyle ise kurun-ı ûlâ´nın hali ne? |
Fir´avn, «ya öyle ise gelip geçen nesillerin durumu ne oluyor ?» dedi. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
52.Ayet
Mekke |
قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي فِي كِتَابٍ ۖ لَا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنْسَى -52 |
Kale ılmüha ınde rabbı fı kitab la yedıllü rabbı ve la yensa |
Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz.” |
Onun dedi: ılmi rabbımın ındinde bir kitabdadır, rabbım şaşmaz ve unutmaz |
Musâ, «onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta yazılıdır. Rabbim şaşırmaz da, unutmaz da,» dedi. |
16
/ 313
|
20-Taha Suresi
53.Ayet
Mekke |
الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْ نَبَاتٍ شَتَّىٰ -53 |
Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve selek leküm fıha sübülev ve enzele mines semai maa fe ahracna bihı ezvacem min nebatin şetta |
“Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur indirendir.” Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık. |
O ki size arzı bir beşik yaptı ve onda size yollar açtı ve semadan bir su indirdi de bu sebeble muhtelif nebattan çiftler çıkarmaktayız |
O Rab ki yeryüzünü size bir beşik yapmış, onda size yollar açmış, üzerinize gökten su indirmiştir. Biz o su ile çeşit çeşit, çift çift bitkiler çıkarmışızdır. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
54.Ayet
Mekke |
كُلُوا وَارْعَوْا أَنْعَامَكُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِأُولِي النُّهَىٰ -54 |
Külu ver´av en´ameküm inne fı zalike le ayatil li ülin nüha |
Yiyin, hayvanlarınızı yayın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren) deliller vardır. |
Hem yiyiniz hem hayvanlarınızı güdünüz, her halde bunda üli´n-nühâ için çok âyetler var |
Hem onlardan yeyin, hem davarlarınızı otlatın. Şüphesiz ki bu düzende sağduyu sahipleri için nice belgeler vardır. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
55.Ayet
Mekke |
مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَىٰ -55 |
Minha halaknaküm ve fıha nüıydüküm ve minha nuhricüküm taraten uhra |
(Ey insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız. |
Sizi o Arzdan yarattık, yine sizi ona iade edeceğiz hem de ondan sizi diğer bir def´a daha çıkaracağız |
Sizi topraktan yarattık; oraya döndüreceğiz ve oradan tekrar sizi çıkaracağız. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
56.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ أَرَيْنَاهُ آيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَىٰ -56 |
Ve lekad eraynahü ayatina külleha fe kezzebe ve eba |
Andolsun, biz ona (Firavun’a) bütün mucizelerimizi gösterdik de o bunları yalanladı ve reddetti. |
Kasem olsun biz, ona âyetlerimizin hepsini gösterdik, öyle iken o yine yalan dedi dayattı |
And olsun ki Fir´avn´a (gereken) bütün belgelerimizi gösterdik, bununla beraber o yalanlayıp kabul etmekten kaçındı. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
57.Ayet
Mekke |
قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسَىٰ -57 |
Kale ec´tena li tuhricena min erdına bi sıhrike ya musa |
Şöyle dedi: “Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?” |
Sen, dedi: sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bize ya Musâ! |
Ey Musâ, dedi, bizi kendi toprağımızdan sihir ve büyünle çıkarmak için mi geldin ? |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
58.Ayet
Mekke |
فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِثْلِهِ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنْتَ مَكَانًا سُوًى -58 |
Fe le ne´tiyenneke bi sıhrim mislihı fec´al beynena ve belneke mev´ıdel la nuhlifühu nahnü ve la ente mekanen süva |
“Biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.” |
O halde bilmiş ol ki biz de onun gibi bir sihir sana yapacağız, şimdi sen, seninle aramızda bir mîad ta´yin et ki ne senin ne bizim hulf etmiyeceğimiz denk bir mahal olsun. |
Elbette biz de seninkinin benzeri bir sihir sana getireceğiz. Artık bizimle kendi aranda bir yer ve vakit belirle ki bizim de, senin de sözümüzden dönmeyeceğimiz (elverişli) düz bir yer olsun o.. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
59.Ayet
Mekke |
قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى -59 |
Kale mev´ıdüküm yevmüz zınet ve ey yuhşeran nasü duha |
Mûsâ, “Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir” dedi. |
Size mîad, dedi: ziynet günü ve nâsın toplanacağı kuşluk vakti |
Musâ: Buluşma yerimiz ve zamanımız o şenlik günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir, dedi. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
60.Ayet
Mekke |
فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَىٰ -60 |
Fe tevella fir´avnü fe cemea keydehu sümme eta |
Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi. |
Bunun üzerine Fir´avn tedbire girişti, bütün hîlesini derdi topladı da sonra geldi |
Fir´avn ayrılıp gitti; hile ve düzenini toplayıp hazırlandıktan sonra geldi. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
61.Ayet
Mekke |
قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَىٰ -61 |
Kale lehüm musa veyleküm la tefteru alellahi keziben fe yüshıteküm bi azab ve kad habe meniftera |
Mûsâ, onlara şöyle dedi: “Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azap ile yok eder. Allah’a karşı yalan uyduran mutlaka hüsrana uğramıştır.” |
Musâ onlara veyl sizlere, dedi: Allaha yalanı iftira etmeyin sonra bir azâb ile kökünüzü keser, filhakıka iftira eden hâib oldu |
Musâ onlara dedi ki: Yazıklar olsun size! Allah´a karşı yalan uydurmayın, sonra bir azâb ile kökünüzü kesip kurutur. Allah´a iftira eden gerçekten hüsrana uğramıştır. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
62.Ayet
Mekke |
فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَىٰ -62 |
Fe tenazeu emrahüm beynehüm ve eserrun necva |
Sihirbazlar, işlerini kendi aralarında tartıştılar ve gizli gizli konuştular. |
Şöyle ki: aralarında işlerine kavraştılar ve gizli fısıldaştılar |
Sihirbazlar durumlarını (ne yapacaklarını) kendi aralarında tartıştılar ve konuştuklarını gizli tutmaya çalıştılar.. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
63.Ayet
Mekke |
قَالُوا إِنْ هَٰذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَنْ يُخْرِجَاكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَىٰ -63 |
Kalu in hazani le sahırani yürıdani ey yuhricaküm min erdıküm bi sıhrihima ve yezheba bi tarıkatikümül müsla |
Şöyle dediler: “Şüphesiz bu ikisi, sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak ve en üstün olan dininizi ortadan kaldırmak isteyen birer sihirbazdırlar.” |
Her halde dediler: bunlar iki sihirbaz, sizi yerinizden çıkarmak ve nümune-i imtisal olan tarikatınızı gidermek istiyorlar |
Dediler ki: Bu ikisi (Musâ ite Harun) iki sihirbazdır ki sizi sihirleriyle toprağınızdan çıkarmak ve örnek sayılan yolumuzu, mezhebimizi (temelinden yıkıp) gidermek istiyorlar. |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
64.Ayet
Mekke |
فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا ۚ وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَىٰ -64 |
Fe ecmiu keydeküm sümme´tu saffa ve kad eflehal yevme menista´la |
“Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra hâlinde gelin. Bu gün üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır.” |
siz de bütün hîlenize ittifak edin, sonra da saf halinde gelin, bu gün üstün gelen, muhakkak felâhı buldu |
Onun için hile ve düzen adına neyiniz varsa biraraya getirin, sonra birer dizi halinde gelin. Bugün üstün gelen elbette o kazanmış ve umduğuna ermiş (olacak). |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
65.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ -65 |
Kalu ya musa imma en tülkıye ve imma en nekune evvele men elka |
Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler. |
Ya Musâ! Dediler: ya at, yâhud ilk atan biz olalım |
Sihirbazlar: «Ey Musâ!» dediler, «ya önce sen (asanı ve hünerini ortaya) koy, ya da biz koyalım ?» |
16
/ 314
|
20-Taha Suresi
66.Ayet
Mekke |
قَالَ بَلْ أَلْقُوا ۖ فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَىٰ -66 |
Kale bel elku fe iza hıbalühüm ve ısıyyühüm yühayyehü ileyhi min sıhrihim enneha tes´a |
Mûsâ: “Yok, (önce) siz atın” dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. |
Haydin siz atın dedi, ne baksın onların ipleri ve sopaları sihirlerinden ona öyle tahyil olunuyor ki cidden bunlar koşuyorlar |
Musâ onlara: «Siz koyun,» dedi. Ansızın urganları ve değnekleri sihirleriyle Musâ´ya doğru sür´atle geliyormuş gibi (hayalî şekilde) görün dü. |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
67.Ayet
Mekke |
فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُوسَىٰ -67 |
Fe evcese fı nefsihı hıyfetem musa |
Bunun üzerine Mûsâ, içinde bir korku hissetti. |
Birdenbire Musâ içinde bir nevi´ korku duydu |
O yüzden Musâ, içinde bir korku duydu. |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
68.Ayet
Mekke |
قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعْلَىٰ -68 |
Kulna la tehaf inneke entel a´la |
Şöyle dedik: “Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan.” |
Korkma dedik: çünkü sensin üstün sen |
Biz ona, «korkma, bugün mutlaka üstün olan sensin» dedik. |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
69.Ayet
Mekke |
وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا ۖ إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ ۖ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَىٰ -69 |
Ve elkı ma fı yemınike telkaf ma saneu innema saneu keydü sahır ve la yüflihus sahırü haysü eta |
“Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.” |
Ve elindekini bırakıver, o onların yaptıklarını yalar yutar, çünkü onların yaptıkları sırf sihirbaz hîlesidir, sihirbaz ise her nerede olsa felâh bulmaz |
«Sağ elindekini yere bırakıver de onların yaptıklarını yalayıp yutsun. Yaptıkları, sihirbazın hile ve düzeninden başkası değildir. Sihirbaz ise nereden gelirse gelsin umduğuna erişip başarılı olamaz.» |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
70.Ayet
Mekke |
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ هَارُونَ وَمُوسَىٰ -70 |
Fe ülkıyes seharatü sücceden kalu amenna bi rabbi harune ve musa |
(Mûsâ’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, “Hârûn ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” dediler. |
Binnetice bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, Harun ile Musânın rabbına iyman ettik dediler |
(Hak ortaya çıkınca) sihirbazlar secdeye kapandılar ve biz Harun ile Musa´nın Rabbına imân ettik, dediler. |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
71.Ayet
Mekke |
قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ ۖ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَا أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَىٰ -71 |
Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebırukümüllezı allemekümüs sıhr fe le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve le üsallibenneküm fı cüzuın nahli ve le ta´lemünne eyyüna eşeddü azabev ve ebka |
Firavun, “Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ’ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz.” |
Ya! Dedi: ben size izin vermeden ona iyman ettiniz ha? O her halde size sihri öğreten büyüğünüz, o halde ahdim olsun ben ve elbet sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve elbette sizleri hurma dallarına asacağım, ve her halde bileceksiniz ki hangimiz azâbca daha şiddetli ve daha bekalı? |
Fir´avn, «ben size izin vermeden imân mı ettiniz? Şüphesiz ki size sihir öğreten elebaşınız odur. Yemin ederim ki ellerinizi ve, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi öylece hurma dallarına asacağım ve işte (o zaman) hangimizin azabı daha şiddetli ve sürekli olduğunu elbette bileceksiniz,» dedi. |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
72.Ayet
Mekke |
قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلَىٰ مَا جَاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذِي فَطَرَنَا ۖ فَاقْضِ مَا أَنْتَ قَاضٍ ۖ إِنَّمَا تَقْضِي هَٰذِهِ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا -72 |
Kalu len nü´sirake ala ma caena minel beyyinati vellazı fetarana fakdı ma ente kad innema takdıy hazihil hayated dünya |
Sihirbazlar şöyle dediler: “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin.” |
İhtimali yok dediler: bize gelen bu açık mu´cizelere ve bizi yaratana karşı seni tercih edemeyiz, artık neye hukmün geçer, ne yapabilirsen yap, senin olsa olsa bu Dünya hayata hukmün geçer |
İmân eden sihirbazlar ona dediler ki: «Seni, bize gelen bunca acık belge ve mu´cizelere ve bizi yoktan var kılıp meydana getirene elbette tercîh etmeyeceğiz. Artık neye hükmedeceksen hükmet. Senin ancak Dünya hayatına hükmün geçer. |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
73.Ayet
Mekke |
إِنَّا آمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ ۗ وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ -73 |
İnna amenna bi rabbina li yağfira lena hatayana ve ma ekrahtena aleyhi mines sıhr vallahü hayruv ve ebka |
“Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlı ve daha kalıcıdır.” |
Doğrusu biz günahlarımıza ve bizi zorladığın sihre karşı bize mağrifet etsin diye rabbımıza iyman ettik, Allah, hem daha hayırlı hem daha bekalıdır |
Şüphesiz ki biz, suçlarımızı ve bizi zorladığın sihire karşı (meydana gelen günahlarımızı) bağışlaması için Rabbimize imân ettik. Allah en hayırlı ve baki olandır.» |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
74.Ayet
Mekke |
إِنَّهُ مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِمًا فَإِنَّ لَهُ جَهَنَّمَ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَىٰ -74 |
İnnehu mey ye´ti rabbehu mürimen fe inne lehu cehennem la yemutü fıha ve la yahya |
Şüphesiz, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, kesinlikle ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de (güzel bir hayat) yaşar. |
Her kim rabbına mücrim olarak varırsa şüphesiz ki ona Cehennem var onda ne ölür ne dirilir |
Doğrusu kim Rabbine suçlu olarak gelirse, şüphe edilmesin ki Cehennem onadır; orada ne ölür, ne de yaşar. |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
75.Ayet
Mekke |
وَمَنْ يَأْتِهِ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَأُولَٰئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلَىٰ -75 |
Ve mey ye´tihı mü´minen kad amiles salihati fe ülaike lehümüd deracatül ula |
(75-76) Her kim de O’na salih ameller işlemiş bir mü’min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu, günahlardan temizlenenlerin mükâfatıdır. |
Her kim de ona mü´min olarak salih ameller işlemiş bir halde varırsa işte onlara en yüksek dereceler var |
Kim de Rabbine mü´min olarak ve iyi yararlı amellerde bulunarak gelirse, işte onlar için en yüksek dereceler vardır. |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
76.Ayet
Mekke |
جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَاءُ مَنْ تَزَكَّىٰ -76 |
Cennatü adnin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalyike cezaü men tezekka |
(75-76) Her kim de O’na salih ameller işlemiş bir mü’min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu, günahlardan temizlenenlerin mükâfatıdır. |
Adn Cennetleri altından nehirler akar, onlarda muhalled olarak kalacaklar, ve o işte temizlenen kimsenin mükâfatı |
Altlarından ırmaklar akan ÂDN CENNET´leri vardır. Orada ebedî kalıcılardır. İşte bu, arınıp temizlenenlerin mükâfatıdır. |
16
/ 315
|
20-Taha Suresi
77.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَرِيقًا فِي الْبَحْرِ يَبَسًا لَا تَخَافُ دَرَكًا وَلَا تَخْشَىٰ -77 |
Ve lekad evhayna ila musa en esri bi ıbadı fadrib lehüm tarıkan fil bahri yebesa la tehafü derakev ve la tahşa |
(Firavun’un imana yanaşmaması üzerine) Mûsâ’ya, “Kullarımı (İsrailoğullarını) geceleyin (Mısır’dan) yürütüp çıkar. Yakalanmaktan korkmaksızın, endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç” diye vahyettik. |
Ve filhakıka Musâya şöyle vahyettik: kullarımla geceleyin yürü de onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmazsın ve perva etmezsin |
Şanıma and olsun ki, Musâ´ ya, kullarımı geceleyin yürüt de de nizde onlara kuru bir yol aç; (Fir´avn´ın size) yetişmesinden korkma, (boğulacağız diye) endişe etme, diye vahyettik. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
78.Ayet
Mekke |
فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِهِ فَغَشِيَهُمْ مِنَ الْيَمِّ مَا غَشِيَهُمْ -78 |
Fe etbeahüm fir´avnü bi cünudihı fe ğaşiyehüm minel yemmi ma ğaşiyehüm |
Bunun üzerine Firavun askerleriyle birlikte onların peşine düştü de, deniz onları görülmedik bir şekilde kuşatıp yuttu. |
Derken Firavn ordulariyle onları ta´kıb etti, kendilerini de deryadan saran sarıverdi |
Derken Fir´avn askerleriyle birlikte onları tâkib etti. Deniz de onları nasıl kaplayıp içine aldıysa öylece kaplayıp aldı. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
79.Ayet
Mekke |
وَأَضَلَّ فِرْعَوْنُ قَوْمَهُ وَمَا هَدَىٰ -79 |
Ve edalle fir´avnü kavmehu ve ma heda |
Firavun, halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi. |
Velhasıl Firavn kavmini dalâlete sürükledi, hidayete götürmedi |
Fir´avn, kavmini (doğru yoldan) saptırdı ve onlara (bir türlü) doğru yolu göstermedi. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
80.Ayet
Mekke |
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ قَدْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَوَاعَدْنَاكُمْ جَانِبَ الطُّورِ الْأَيْمَنَ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَىٰ -80 |
Ya benı israıle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibet turil eymene ve nezzelna aleykümül menne ves selva |
(Allah, şöyle dedi:) “Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık, size Tûr’un sağ yanını va’dettik ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik.” |
Ey Benî İsraîl! Sizi düşmanınızdan kurtardık ve size Tûrun sağ tarafına va´d verdik ve üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik |
Ey İsrail oğulları! Sizi cidden düşmanınızdan kurtardık; Tûr´un sağ tarafında size va´de verdik ve üzerinize kudret helvasiyle bıldırcın kuşu indirdik. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
81.Ayet
Mekke |
كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبِي ۖ وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَبِي فَقَدْ هَوَىٰ -81 |
Külu min tayyibati ma razaknnaküm ve la tatğav fıhi fe yehılle aleyküm ğadabı ve mey yahlil aleyhi ğadabı fe kad heva |
“Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helâl olanlarından yiyin. Bu konuda aşırı da gitmeyin, yoksa üzerinize gazabım iner. Gazabım da kimin üzerine inerse, o muhakkak helâk olmuş demektir.” |
Size verdiğimiz rızıkların en hoşlarından yeyin ve hakkında tuğyan etmeyin ki sonra üzerinize gadabım iner, her kim üzerine de gadabım inerse o uçuruma gider |
Size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yeyin; bunda azgınlık ve taşkınlık etmeyin, sonra gazabım size gerekli olur. Kimin üzerine gazabım gerekli olursa, şüphesiz ki o uçuruma yuvarlanıp düşer. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
82.Ayet
Mekke |
وَإِنِّي لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا ثُمَّ اهْتَدَىٰ -82 |
Ve innı le ğaffarul limen tabe ve amene ve amile salihan sümmehteda |
“Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim.” |
Bununla beraber şübhe yok ki ben, tevbe eden ve iyman edip salih amel yapan, sonra da doğru giden kimse için gaffarım |
Şüphesiz ki ben tevbe edipinanan ve iyi yararlı amelde bulunduktan sonra doğru yolu bulanı çok bağışlayanım. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
83.Ayet
Mekke |
وَمَا أَعْجَلَكَ عَنْ قَوْمِكَ يَا مُوسَىٰ -83 |
Ve am a´celek an kavmike ya musa |
(Mûsâ, Tûr’a varınca): “Seni, acele ile kavminden uzaklaştıran nedir, ey Mûsâ?” (dedik.) |
Hem seni acele ile kavminden geçiren, ne ya Musâ? |
Ey Musâ ! Seni kavminden önce acele ettirip getiren nedir ? |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
84.Ayet
Mekke |
قَالَ هُمْ أُولَاءِ عَلَىٰ أَثَرِي وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَىٰ -84 |
Kale hüm ülai ala eserı ve aciltü ileyke rabbi li terda |
Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar, işte onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele ederek sana geldim.” |
Onlar, dedi, benim izim üzerindeler ve ben sana acele ettim ki rabbım hoşnud olasın |
Musâ dedi ki: Onlar, işte onlar izim üzerinde geliyorlar. Rabbim ! Sana (gelmekte) acele ettim, razı olasın diye. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
85.Ayet
Mekke |
قَالَ فَإِنَّا قَدْ فَتَنَّا قَوْمَكَ مِنْ بَعْدِكَ وَأَضَلَّهُمُ السَّامِرِيُّ -85 |
Kale fe inna kad fetenna kavmeke mim ba´dike ve edallehümüs samiriyy |
Allah, “Şüphesiz, biz senden sonra halkını sınadık; Sâmirî onları saptırdı” dedi. |
Amma dedi: biz senin ardından kavmini fitneye düşürdük, Sâmirî onları şaşırttı |
Rabbı ona: Doğrusu biz senden sonra kavmini imtihan ettik; Sâmiriy onları saptırdı. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
86.Ayet
Mekke |
فَرَجَعَ مُوسَىٰ إِلَىٰ قَوْمِهِ غَضْبَانَ أَسِفًا ۚ قَالَ يَا قَوْمِ أَلَمْ يَعِدْكُمْ رَبُّكُمْ وَعْدًا حَسَنًا ۚ أَفَطَالَ عَلَيْكُمُ الْعَهْدُ أَمْ أَرَدْتُمْ أَنْ يَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبٌ مِنْ رَبِّكُمْ فَأَخْلَفْتُمْ مَوْعِدِي -86 |
Fe racea musa ila kavmihı ğadbane esifa kale ya kavmi elem yeıdküm rabbüküm va´den hasena e fe tale aleykümül ahdü em eradtüm ey yehılle aleyküm ğadabüm mir rabbiküm fe ahleftüm mev´ıdı |
Bunun üzerine Mûsâ, öfke dolu ve üzgün bir hâlde halkına döndü. “Ey kavmim! Rabbiniz, size güzel bir vaadde bulunmadı mı? (Ayrılışımdan sonra) çok zaman mı geçti, yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze uymadınız (ve buzağıya taptınız)?” dedi. |
Derhal Musâ kavmine gadabnâk esefnâk olarak döndü, ey kavmım dedi: rabbınız size güzel bir va´d va´detmedi mi? Zaman mı uzadı? Yoksa üzerinize rabbınızdan bir gadab inmesini arzu ettinizde mi bana olan va´dinize hulfettiniz |
Bunun üzerine Musâ, öfkeli ve üzgün olarak kavmine döndü de, «ey kavmim, Rabbiniz size güzel bir va´dde bulunmadı mı ? Yoksa ayrılışım, va´dedilen süreden size uzun mu geldi? Yoksa Rabbınızın gazabının size gerekli olmasını mı arzu ettiniz de bana verdiğiniz sözden caydınız ?» dedi. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
87.Ayet
Mekke |
قَالُوا مَا أَخْلَفْنَا مَوْعِدَكَ بِمَلْكِنَا وَلَٰكِنَّا حُمِّلْنَا أَوْزَارًا مِنْ زِينَةِ الْقَوْمِ فَقَذَفْنَاهَا فَكَذَٰلِكَ أَلْقَى السَّامِرِيُّ -87 |
Kalu ma ahlefna mev´ıdeke bi melkina velakinna hummilna evzaram min zınetil kavmi fe kazefnaha fe kezalike elkas samiriyy |
Şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz. Fakat biz Mısır halkının mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık. Sâmirî de aynı şekilde attı.” |
(87-88) Biz dediler, senin va´dine kendiliğimizden hulfetmedik ve lâkin o kavmin ziynetinden bir takım ağırlıklar yüklenmiş idik, onları ateşe attık, kezalik Sâmirî de bıraktı derken onlara bir dana, böğürmesi var bir cesed çıkardı, bunun üzerine dediler ki işte bu sizin ilâhınız ve Musânın ilâhı fakat unuttu |
Onlar dediler ki: Sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden caymadık; ama o kavmin zînetinden ağırlıklar yüklenmiştik, onları (ateşe) attık, Sâmiriy de bizim gibi (taşıdığını) ateşe attı. |
16
/ 316
|
20-Taha Suresi
88.Ayet
Mekke |
فَأَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ فَقَالُوا هَٰذَا إِلَٰهُكُمْ وَإِلَٰهُ مُوسَىٰ فَنَسِيَ -88 |
Fe ahrace lehüm ıclen cesedel lehu huvarun fe kalu haza ilahüküm ve ilahü musa fe nesiy |
Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır. Öyle iken Mûsâ, (ilâhını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)” dediler. |
(87-88) Biz dediler, senin va´dine kendiliğimizden hulfetmedik ve lâkin o kavmin ziynetinden bir takım ağırlıklar yüklenmiş idik, onları ateşe attık, kezalik Sâmirî de bıraktı derken onlara bir dana, böğürmesi var bir cesed çıkardı, bunun üzerine dediler ki işte bu sizin ilâhınız ve Musânın ilâhı fakat unuttu |
Derken Sâmiriy onlara böğüren bir buzağı heykeli (döküp) çıkardı. Sâmiriy ve arkadaşları, «işte bu sizin de tanrınızdır, Musa´nın da tanrısıdır, ne var ki o bunu unuttu» dediler. |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
89.Ayet
Mekke |
أَفَلَا يَرَوْنَ أَلَّا يَرْجِعُ إِلَيْهِمْ قَوْلًا وَلَا يَمْلِكُ لَهُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا -89 |
E fe la yeravne ella yarciu ileyhim kavlev ve la yemlikü lehüm darrav ve la nef´a |
Onlar bu heykelin, sözlerine karşılık vermediğini, kendilerinden hiçbir zararı uzaklaştıramayacağını ve onlara hiçbir fayda sağlayamayacağını görmezler mi? |
Şu hakıkati görmüyorlar mı idi ki o onlara bir söz iade edemiyor ve kendilerine ne bir zarar ne de bir menfaat iriştirmeğe malik olamıyordu |
Onlar görüp bilmiyorlar mıydı ki, o (buzağı) kendilerine hiçbir söz ile cevap vermiyor ve onlar için ne bir zarar, ne de bir yarara sahip olamıyordu. |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
90.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ قَالَ لَهُمْ هَارُونُ مِنْ قَبْلُ يَا قَوْمِ إِنَّمَا فُتِنْتُمْ بِهِ ۖ وَإِنَّ رَبَّكُمُ الرَّحْمَٰنُ فَاتَّبِعُونِي وَأَطِيعُوا أَمْرِي -90 |
Ve le kad kale lehüm harunü min kablü ya kavmi innema fütintüm bih ve inne rabbekümür rahmanü fettebiuni ve etıy´u emrı |
Andolsun, Hârûn onlara daha önce şöyle demişti: “Ey kavmim! Siz bununla yalnızca imtihan edildiniz. Doğrusu sizin Rabbiniz ancak Rahmân’dır. Öyleyse bana uyun ve emrime itaat edin.” |
Kasem olsun ki önceden Hârun onlara: Ey kavmin siz bununla sırf bir fitneye tutuldunuz ve doğrusu sizin rabbınız ancak Rahmandır, gelin bana tâbi´ olun ve emrime itaat edin demişti |
And olsun ki Harun da onlara daha önce, ey kavmim, demişti, siz ancak bu buzağıyla çetin bir imtihana tabi tutulmuşsunuzdur. Şüphesiz ki Rabbiniz Rahmân´dır. Artık bana uyun ve emrime itaat edin. |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
91.Ayet
Mekke |
قَالُوا لَنْ نَبْرَحَ عَلَيْهِ عَاكِفِينَ حَتَّىٰ يَرْجِعَ إِلَيْنَا مُوسَىٰ -91 |
Kalu len nebreha aleyhi akifıne hatta yarcia ileyna musa |
Onlar da, “Mûsâ bize dönünceye kadar buzağıya ibadet etmeye devam edeceğiz” dediler. |
Biz dediler: bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız tâ dönünciye kadar bize Musa |
Onlar, Musâ bize dönünceye kadar buna, üstüne kapanırcasına ibâdet edeceğiz, demişlerdi. |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
92.Ayet
Mekke |
قَالَ يَا هَارُونُ مَا مَنَعَكَ إِذْ رَأَيْتَهُمْ ضَلُّوا -92 |
Kale ya harunü ma meneake iz raeytehüm dallu |
(92-93) Mûsâ, (Tûr’dan dönünce) şöyle dedi: “Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman bana uymana ne engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?” |
Ey Hârun, dedi, sana ne mani´ oldu da bunların dalâlete düştüklerini gödüğün vakıt |
(92-93) Musâ : «Ey Harun !» de di, «onların sapıttığını gördüğün zaman bana uymandan (yolumu takip etmekten) seni alıkoyan neydi ? Yoksa emrime karşı mı geldin ?» |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
93.Ayet
Mekke |
أَلَّا تَتَّبِعَنِ ۖ أَفَعَصَيْتَ أَمْرِي -93 |
Ella tettebian e fe esayte emri |
(92-93) Mûsâ, (Tûr’dan dönünce) şöyle dedi: “Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman bana uymana ne engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?” |
benim ardımca gelmedin, emrime ısyan mı ettin |
(92-93) Musâ : «Ey Harun !» de di, «onların sapıttığını gördüğün zaman bana uymandan (yolumu takip etmekten) seni alıkoyan neydi ? Yoksa emrime karşı mı geldin ?» |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
94.Ayet
Mekke |
قَالَ يَا ابْنَ أُمَّ لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِي وَلَا بِرَأْسِي ۖ إِنِّي خَشِيتُ أَنْ تَقُولَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَمْ تَرْقُبْ قَوْلِي -94 |
Kale yebneümme la te´huz bi lıhyetı ve la bi ra´si innı haşıtü en tekule ferrakte beyne benı israıle ve lem terkub kavlı |
Hârûn: “Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Şüphesiz ben, İsrailoğullarının arasını açtın, sözüme uymadın demenden korktum” dedi. |
Ey anamın oğlu dedi, sakalımı başımı tutma, emîn ol ki dediğime bakmadın da Benî İsraîl arasına tefrika düşürdün dersin diye korktum |
Harun ona: «Ey anamın oğlu ! Sakalımı ve başımı tutup (çekme) ; çünkü senin bana; İsrail oğulları´nın arasını açtın, onları böldün, sözüme dikkat etmedin, diyeceğinden korktum,» dedi. |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
95.Ayet
Mekke |
قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يَا سَامِرِيُّ -95 |
Kale fe ma hatbüke ya samiriyy |
Mûsâ, “Ya senin derdin neydi ey Sâmirî?” dedi. |
Ya ey sâmirî, senin derdin ne? |
Musâ: «Ey Sâmiriy! Ya senin derdin ve amacın neydi ?» diye sordu. |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
96.Ayet
Mekke |
قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا بِهِ فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِنْ أَثَرِ الرَّسُولِ فَنَبَذْتُهَا وَكَذَٰلِكَ سَوَّلَتْ لِي نَفْسِي -96 |
Kale besurtü bi ma lem yebsuru bihı fe kabadtü kabdatem min eserir rasuli fe nebeztüha ve kezalike sevvelet lı nefsı |
Sâmirî, şöyle dedi: “Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi.” |
ben dedi, onların görmediklerini gördüm de Resulün izinden bir avuç avuçladım da onu attım, ve bana nefsim böyle hoş gösterdi |
Sâmiriy, «onların görmediği şeyi gördüm, o (Tanrı) elçisinin izinden bir avuç (toprak) alıp onu (potanın içine) attım; işte böylece nefsim bunu bana hoş gösterdi» dedi. |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
97.Ayet
Mekke |
قَالَ فَاذْهَبْ فَإِنَّ لَكَ فِي الْحَيَاةِ أَنْ تَقُولَ لَا مِسَاسَ ۖ وَإِنَّ لَكَ مَوْعِدًا لَنْ تُخْلَفَهُ ۖ وَانْظُرْ إِلَىٰ إِلَٰهِكَ الَّذِي ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفًا ۖ لَنُحَرِّقَنَّهُ ثُمَّ لَنَنْسِفَنَّهُ فِي الْيَمِّ نَسْفًا -97 |
Kale fezheb fe inne leke fil hayati en tekule la misase ve inne leke mev´ıdel len tuhlefeh venzur ila ilahikellezı zalte aleyhi akifale nüharrıkannehu sümme le nensifennehu fil yemmi nesfa |
Mûsâ, “Çekil git! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) “Bana dokunmak yok!” diyeceksin. Senin için, asla kaçamayacağın bir ceza daha var. Hele şu ibadet edip durduğun ilâhına bak! Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız. |
Haydi, dedi, defol, çünkü sana hayatta şöyle demek var, temas yok, hem sana bir vaîd var ki ona aslâ hulfedilmiyeceksin, o başını bekleyip durduğun ilâhına da bak, her halde biz onu yakacağız da yakacağız, sonra da kül edip onu muhakkak deryaya dökeceğiz |
Musâ ona dedi ki: «Defol git; artık hayatta senin ölçü ve anlayışın benimle hiç temasta bulunmayın !´ demen olacak ve senin için asla kurtulamıyacağın bir ceza va´desi daha var. Üstüne kapanıp durduğun tanrına bak! Onu önce yakacağız, sonra da külkütük halinde şüphesiz ki denize atacağız». |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
98.Ayet
Mekke |
إِنَّمَا إِلَٰهُكُمُ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ وَسِعَ كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا -98 |
İnnema ilahükümüllahüllezı la ilahe illa hu vesia külle şey´in ılma |
Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. |
sizin ilâhınız ancak o Allahdır ki ondan başka ilâh yok, o ılmi ile her şey´i kuşatmıştır |
Sizin ilâhınız kendisinden başka (hakk) hiçbir ilâh olmayan Allah´tır. O, ilmiyle her şeyi kapsayıp kuşatmıştır. |
16
/ 317
|
20-Taha Suresi
99.Ayet
Mekke |
كَذَٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنْبَاءِ مَا قَدْ سَبَقَ ۚ وَقَدْ آتَيْنَاكَ مِنْ لَدُنَّا ذِكْرًا -99 |
Kezalike nekussu aleyke min embai ma kad sebak ve kad ateynake mil ledünna zikra |
(Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur’an) verdik. |
İşte sana böyle ya Muhammed geçmişin mühim haberlerinden kıssa naklediyoruz, şübhe yok ki sana ledünnümüzden bir zikir verdik |
İşte böylece geçmişin önemli haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Katımızdan sana da bir zikir (Kur´ân) verdik. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
100.Ayet
Mekke |
مَنْ أَعْرَضَ عَنْهُ فَإِنَّهُ يَحْمِلُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وِزْرًا -100 |
Men a´rada anhü fe innehu yahmilü yevmel kıyameti vizra |
Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir. |
Her kim ondan yüz çevirirse şübhesiz o, Kıyamet günü bir vebal yüklenecek |
Kim bundan yüzçevirirse. şüphesiz ki Kıyamet günü ağır bir günah yüklenecek. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
101.Ayet
Mekke |
خَالِدِينَ فِيهِ ۖ وَسَاءَ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حِمْلًا -101 |
Halidıne fıh ve sae lehüm yevmel kıyameti hımla |
Onlar o günahın cezası içinde ebediyen kalacaklardır. Sûra üfürüleceği gün, bu ağır yük onlar için ne kötü bir yüktür! |
Ebediyyen onun altında kalacaklar ki onlar için Kıyamet günü o ne fena yüktür |
O günah taşıma (azabı) içinde devamlı kalacak. Bu da Kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür! |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
102.Ayet
Mekke |
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ ۚ وَنَحْشُرُ الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ زُرْقًا -102 |
Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin zürka |
O gün günahkârları, (gözleri korkudan donup) gömgök kesilmiş olarak haşredeceğiz. |
O gün ki sur üfürülecek ve mücrimler o gün gömgök mahşeri toplayacağız |
O gün Sûr´a üfürülecek, o gün suçlu günahkârları gözleri (korku ve heyecandan) gömgök olarak biraraya toplayacağız. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
103.Ayet
Mekke |
يَتَخَافَتُونَ بَيْنَهُمْ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا عَشْرًا -103 |
Yetehafetune beynehüm il lebistüm illa aşra |
(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir. |
«Ondan fazla durmadınız» diye aralarında gizli gizli konuşacaklar |
Kendi aralarında, «ancak on (gün veya gece) eyleştiniz» diye fısıldaşacaklar. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
104.Ayet
Mekke |
نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًا -104 |
Nahnü a´lemü bima yekulune iz yekulü emselühüm tarıkaten il lebistüm illa yevma |
(103-104) Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. -Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir. |
Gidişce en beri benzerleri «bir günden fazla durmadınız» deyince ne diyeceklerini biz biliriz |
Aralarında neler konuştuklarını biz daha iyi biliriz. Onların en mutedil ve gidişçe en akıllıları ise, «sadece bir gün eyleştiniz» diyecekler. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
105.Ayet
Mekke |
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنْسِفُهَا رَبِّي نَسْفًا -105 |
Ve yes´eluneke anil cibali fe kul yensifüha rabbı nesfa |
(Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) hâlini soruyorlar. De ki: “Rabbim onları toz edip savuracak.” |
Bir de sana dağlardan soruyorlar, binaenaleyh de ki: rabbım onları un ufra edip savuracak da |
(105-106-107) (Kıyametin meydana geldiği vakit) dağların (nasıl olacağını) sana soruyorlar. De ki: Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak; yerlerini dümdüz pürüzsüz boş olarak bırakacak; artık onda ne bir eğrilik, ne de bir tümseklik göreceksin. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
106.Ayet
Mekke |
فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًا -106 |
Fe yezeruha kaan safsafa |
“Onların yerlerini dümdüz, boş bir alan hâlinde bırakacaktır.” |
Yerlerini düpedüz bomboş bırakacak |
(105-106-107) (Kıyametin meydana geldiği vakit) dağların (nasıl olacağını) sana soruyorlar. De ki: Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak; yerlerini dümdüz pürüzsüz boş olarak bırakacak; artık onda ne bir eğrilik, ne de bir tümseklik göreceksin. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
107.Ayet
Mekke |
لَا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجًا وَلَا أَمْتًا -107 |
La tera fıha ıvecev ve la emta |
“Orada hiçbir çukur, hiçbir tümsek göremeyeceksin.” |
Onda ne bir eğrilik ne bir yumruluk göremiyeceksin |
(105-106-107) (Kıyametin meydana geldiği vakit) dağların (nasıl olacağını) sana soruyorlar. De ki: Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak; yerlerini dümdüz pürüzsüz boş olarak bırakacak; artık onda ne bir eğrilik, ne de bir tümseklik göreceksin. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
108.Ayet
Mekke |
يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ الدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُ ۖ وَخَشَعَتِ الْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا -108 |
Yevmeiziy yettebiuned daıye la ıvece leh ve haşeatil asvatü lir rahmani fe la tesmeu illa hemsa |
O gün kendisinden yan çizmek mümkün olmayan davetçiye (İsrâfil’e) uyarlar. Sesler, Rahmân’ın azametinden dolayı kısılmıştır. Artık sadece fısıltı işitebilirsin. |
O gün da´vetçiye ı´vicasız tebe´ıyyet edecekler öyle ki Rahmanın heybetinden sesler kısılmıştır, artık bir hışıltıdan başka bir şey işitmezsin |
O gün çağrıcıya hiçbir tarafa sapmadan uyarlar. Rahman (kudret ve azametinin heybetin)den sesler kısılmıştır; fısıltı ve hışıltıdan başka bir şey duymazsın. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
109.Ayet
Mekke |
يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا -109 |
Yevmeizil la tenfeuş şefaatü illa men ezine lehür rahmanü ve radıye lehu kavla |
O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez. |
O gün şefaat faide vermez, ancak Rahmânın izin verdiği ve sözüne razı olduğu kimse müstesnâ |
O gün şefaat yarar sağlamaz ; meğerki Rahmân´ın izin verdiği ve sözüne razı olduğu kimse şefaat etmiş olsun. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
110.Ayet
Mekke |
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحِيطُونَ بِهِ عِلْمًا -110 |
Ya´lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bihı ılma |
O, önlerindekini ve arkalarındakini (dünyadaki ve ahiretteki durumlarını) bilir. Onların bilgisi ise Rahmân’ı kuşatamaz. |
O onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir, onlar ise onu ılmen ihata edemezler |
Allah onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir; onların ilmi ise, O´nu kuşatamaz, kavrayamaz. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
111.Ayet
Mekke |
وَعَنَتِ الْوُجُوهُ لِلْحَيِّ الْقَيُّومِ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنْ حَمَلَ ظُلْمًا -111 |
Ve anetil vücuhü lil hayyil kayyum ve kad habe men hamele zulma |
Bütün yüzler; diri, yaratıklarına hâkim ve onları koruyup gözeten Allah’a boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen, mutlaka hüsrana uğramıştır. |
Ve bütün yüzler o hayyü kayyuma baş eğmiş ve bir zulüm yüklenen cidden hâib olmuştur |
Artık bütün yüzler, O hep diri olan ve kendi zatiyle duran ve her şeyi belli kanunla tutan kudrete baş eğmiştir. Zulüm taşıyanlar ise cidden hüsrana uğramıştır. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
112.Ayet
Mekke |
وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْمًا وَلَا هَضْمًا -112 |
Ve mey ya´mel mines salihüti ve hüve mü´minün fe la yehafü zulmev ve la hadma |
Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse, o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan. |
Her kim de mü´min olarak salih amellerden işlerse o vakıt o, ne bir zulümden korkar, ne çiğnenmeden |
Mü´min iken iyiyararlı amellerde bulunan kimse ne haksızlığa uğramaktan, ne de (sevabının) eksilmesinden korkar. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
113.Ayet
Mekke |
وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا -113 |
Ve kezalike enzelnahü kur´anen arabiyyev ve sarrafna fıhi minel veıydi leallehüm yettekune ev yuhdisü lehüm zikra |
İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık. |
Ve işte onu böyle Arabî bir Kur´an olarak indirdik ve bunda vaîydden türlü şekilde tekrar yaptık, ki belki korunur takvâ yolunu tutarlar, yahud da o, onlara bir zikr ihdas eyler |
İşte böylece onu, Arapça Kur´ân olarak indirdik ve tehdîdden (bölümleri ve belgeleri) değişik tekrarlarla açıkladık; ola ki Allah´tan korkup fenalıklardan sakınırlar veya O, onlara yeni bir hatırlama ve idrâk uyanıklığı sağlar. |
16
/ 318
|
20-Taha Suresi
114.Ayet
Mekke |
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ ۗ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يُقْضَىٰ إِلَيْكَ وَحْيُهُ ۖ وَقُلْ رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا -114 |
Fe teallellahül melikül hakk ve la ta´cel bil kur´ani min kabli ey yukda ileyke vahyühu ve kur rabbi zidnı ılma |
Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme. “Rabbim! İlmimi arttır” de. |
Demek ki Allah o hak şehinşah yüksek, çok yüksek, maamafih sana vahyi tamam edilmeden evvel Kur´anı acele etme ve de ki «rabbım artır beni ılimce» |
Hakk olan yegâne hükümdar Allah çok yücedir. Vahiy sana henüz tamamlanmadan Kur´ân´ı (hemen okuyayım diye) acele etme ve de ki: «Rabbim ! İlmimi artır.» |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
115.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ عَهِدْنَا إِلَىٰ آدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا -115 |
Ve lekad ahıdna ila ademe min kablü fe nesiye ve lem necid lehu azma |
Andolsun, bundan önce biz Âdem’e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme, diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık. |
Filhakıka bundan evvel Âdeme ahid verdik de unuttu ve biz onda bir azim bulmadık |
And olsun ki daha önce Âdem´e de emrimizi vermiştik, ama o unuttu, onda bir azim de görmedik. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
116.Ayet
Mekke |
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ -116 |
Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba |
Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de, İblis’ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı. |
Ve düşün o vaktı ki: Melâikeye «Âdem için secde edin» dedik, hemen secde ettiler, ancak İblîs dayattı |
Hani biz meleklere: Âdem´e secde edin, demiştik de onlar secde etmişlerdi; ancak İblîs dayatmış, secde etmemişti. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
117.Ayet
Mekke |
فَقُلْنَا يَا آدَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقَىٰ -117 |
Fe kulna ya ademü inne haza adüvvül leke ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel cenneti fe teşka |
Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.” |
Bunun üzerine biz de ya Âdem dedik: haberin olsun bu sana ve zevcene düşmandır, sakın sizi Cennetten çıkarmasın ki sonra bedbaht olursun |
O sebeple, ya Âdem, dedik, şüphesiz ki bu hem sana hem de eşine düşmandır; sakın sizi Cennet´ten çıkarmasın, sonra sıkıntıya düşersin. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
118.Ayet
Mekke |
إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعْرَىٰ -118 |
İnne leke ella tecua fıha ve la ta´ra |
“Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.” |
Çünkü senin acıkmaman, çıplak kalmaman oradadır |
Şüphesiz ki senin acıkmaman ve çıplak kalmaman Cennet´tedir. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
119.Ayet
Mekke |
وَأَنَّكَ لَا تَظْمَأُ فِيهَا وَلَا تَضْحَىٰ -119 |
Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha |
“Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın.” |
Ve sen orada susamazsın ve Güneşte yanmazsın |
Ve sen orada susamazsın, güneşte de yanmazsın. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
120.Ayet
Mekke |
فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلَىٰ -120 |
Fe vesvese ileyhiş şeytanü kale ya ademü hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkil la yebla |
Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” |
Derken Şeytan ona vesvese verdi: ey Âdem! sana kılâğuzluk edeyim mi Huld ağacına ve çürümez mülke? dedi. |
Bununla beraber,Şeytan ona vesvese verdi de, ey Âdem, dedi, sana ebedîlik ağacını, çürüyüp yok olmayacak bir mülkü salık vereyim mi ?» |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
121.Ayet
Mekke |
فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ ۚ وَعَصَىٰ آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَىٰ -121 |
Fe ekela minha fe bedet lehüma sev´atühüma ve tafika yahsıfani aleyhima miv verakıl cenneti ve asa ademü rabbehu fe ğava |
Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. |
Bunun üzerine ikisi de ondan yediler, derhal kendilerine kötü yerleri açılıverdi ve üzerlerine Cennet yaprağından yamamağa başladılar ve Âdem rabbına asîy oldu da şaşkın düştü |
Bunun üzerine Âdem´le eşi o ağaçtan yediler. Bu sebeple edep yerleri açılıverdi. Üzerlerini Cennet yapraklarıyla örtmeğe başladılar ve böylece Âdem, Rabbına karşı geldi de şaşırıp kaldı. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
122.Ayet
Mekke |
ثُمَّ اجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَىٰ -122 |
Sümmectebahü rabbühu fe tabe aleyhi ve heda |
Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi. |
Sonra rabbı onu ıstıfa etti de tevbesini kabul buyurdu ve yol gösterdi |
Sonra yine Rabbı onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve doğru yola iletti. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
123.Ayet
Mekke |
قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًا ۖ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ ۖ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَىٰ -123 |
Kelehbita minha cemıam ba´duküm li ba´dın adüvv fe imma ye´tiyenneküm minnı hüden fe menittebea hüdaye fe la yedıllü ve la yeşka |
Allah, şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.” |
Buyurdu ki; ininiz ikiniz de oradan hepiniz, ba´zınız ba´zınıza düşman olarak, sonra ne zaman size benden bir hidayetçi gelir de her kim hidayetçime uyarsa işte o dalâlete düşmez ve bedbaht olmaz |
Onlara, haydi ikiniz de birbirinize düşman olarak hep birlikte inin buradan; ne zaman benden size doğru yol gösteren biri gelir de kim benim gösterdiğim doğru yola uyarsa, artık ne sapıtır, ne de bedbaht olup şaşırır. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
124.Ayet
Mekke |
وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَىٰ -124 |
Ve men a´rada an zikrı fe innel lehu meıyşeten dankev ve nahşüruhu yevmel kıyameti a´ma |
“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” |
Her kim de zikrimden yüz çevirirse ona dar bir maışet vardır ve onu Kıyamet günü kör olarak haşrederiz |
Kim de beni anmaktan (indirdiğim kitaptan) yüzçevirirse, şüphesiz ki onun için sıkıntılı bir geçim vardır, Kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
125.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَىٰ وَقَدْ كُنْتُ بَصِيرًا -125 |
Kale rabbi lime haşertenı a´ma ve kad küntü besıyra |
O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?” |
Rabbım beni niçin kör olarak haşrettin, halbuki ben gözlü idim der |
Rabbim! Beni neden kör olarak hasrettin? Halbuki ben (Dünya´da) gören bir kimseydim, der. |
16
/ 319
|
20-Taha Suresi
126.Ayet
Mekke |
قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا ۖ وَكَذَٰلِكَ الْيَوْمَ تُنْسَىٰ -126 |
Kale kezalike etetke ayatüna fe nesıteha ve kezalikel yevme tünsa |
Allah, “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der. |
Buyurur ki: öyle, sana âyetlerimiz geldi de onları unuttun, bugün de böyle bırakılacaksın |
Allah ona: Bu böyledir. Âyetlerimiz sana geldi ama sen onları unuttun (bir tarafa itip terkettin). Bugün de sen öylece unutulurda (Cehennem´e) terkedilirsin, buyurur, d). |
16
/ 320
|
20-Taha Suresi
127.Ayet
Mekke |
وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِآيَاتِ رَبِّهِ ۚ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰ -127 |
Ve kezalike neczı men esrafe ve lem yü´mim bi ayati rabbih ve le azabül ahırati eşeddü ve ebka |
Haddi aşan ve Rabbi’nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır. |
Ve işte rabbının âyâtına iyman etmeyip israf edeni biz böyle cezalandıracağız ve elbette o Âhıret azâbı daha şiddetli ve daha bakalıdır |
(İşte günah ve haksızlıkta) ileri gidenleri, haddini aşanları ve Rablarının âyetlerine inanmayanları da böylece cezalandıracağız. Âhiret azabı ise daha şiddetli ve daha süreklidir. |
16
/ 320
|
20-Taha Suresi
128.Ayet
Mekke |
أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِأُولِي النُّهَىٰ -128 |
E fe lem yehdi lehüm kem ehleknü kablehüm minel kuruni yemşune fı mesakinihim inne fı zalike le ayatil li ülin nüha |
Yurtlarında dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onları doğru yola iletmedi mi? Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır. |
Daha onları şu irşad etmedi mi? Ki kendilerinden evvel nice kurûn helâk etmişiz, onların meskenlerinde yürüyüp duruyorlar, her halde bunda ıbret alacak aklı olanlar için çok âyetler var |
Kendilerinden önce nice nesilleri yok etmemiz bunları doğru yola getirmedi mi? Yok edilenlerin oturdukları yerlerde yürüyüp dolaşmaktadırlar, (hiç de ibret almazlar mı ?). Şüphesiz ki bunda sağduyu sahipleri için nice acık belgeler ve ibretler vardır. |
16
/ 320
|
20-Taha Suresi
129.Ayet
Mekke |
وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى -129 |
Velev la kelimetün sebekat mir rabbike le kane lizamev ve ecelüm müsemma |
Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı, onlar da hemen cezalandırılırlardı. |
Rabbından bir kelime sebketmiş olmasa idi her halde azâb lizam olurdu fakat müsemmâ bir ecel var |
Eğer Rabbinden bir söz ve belirlenmiş bir va´de geçmemiş olsaydı, elbette (azâb onlara) gerekli olurdu. |
16
/ 320
|
20-Taha Suresi
130.Ayet
Mekke |
فَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا ۖ وَمِنْ آنَاءِ اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَىٰ -130 |
Fasbir ala ma yekulune ve sebbıh bi hamdi rabbike kable tuluış şemsi ve kable ğurubiha ve min anail leyli fe sebbıh ve atrafen nehari lealleke terda |
O hâlde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın. |
O halde dediklerine sabret de rabbına hamdile tesbih eyle; güneş doğmadan evvel, gece saatlerinde de tesbih et gündüzün etrafında da, ki rızaya irebilesin |
Onların dediklerine karşı sabret. Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbını hamd ile tesbîh et; gece saatlerinde ve gündüzün etrafında da O´nu tesbîh et ki ilâhî hoşnutluğa eresin. |
16
/ 320
|
20-Taha Suresi
131.Ayet
Mekke |
وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ ۚ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ -131 |
Ve la temüddenne aynelke ila ma metta´na bihı ezvacem minhüm zehratel hayatid dünya li neftinehüm fıh ve rizku rabbike hayrun ve beka |
Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır. |
Ve sakın öyle şey´e gözlerini uzatma ki biz onun hakkında kâfirleri fitneye düşürmek için onunla bir kaç çiftini Dünya hayatın cici bicisinden zevkıyab etmişizdir, halbuki rabbının rızkı hem daha hayırlı, hem daha bakalıdır |
O inkarcılardan kendilerini denemek için Dünya hayatının süsleriyle yararlandırdığımız kimselere (içinde bulundukları geçici şatafata) gözlerini dikme. Rabbın rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir. |
16
/ 320
|
20-Taha Suresi
132.Ayet
Mekke |
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا ۖ لَا نَسْأَلُكَ رِزْقًا ۖ نَحْنُ نَرْزُقُكَ ۗ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَىٰ -132 |
Ve´mur ehleke bis salati vastabir aleyha la nes´elüke rizka nahnü nerzükuk vel akıbetü lit takva |
Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır. |
Hem ehline de namaz ile emret hem de kendin ona sabrile devam eyle, biz senden bir rızk istemiyoruz. Biz seni merzuk ederiz ve âkıbet takvânındır |
Ehline (=Ümmetine ve yakınlarına) namazı emret! Kendin de sabır gösterip devam et; biz senden rızık (için çalışmanı) istemiyoruz. (Senin çok daha önemli görevlerin, hizmet amaçların vardır). Biz seni rızıklandırırız. İyi sonuç, Allah´tan korkup fenalıklardan sakınmaya mahsustur. |
16
/ 320
|
20-Taha Suresi
133.Ayet
Mekke |
وَقَالُوا لَوْلَا يَأْتِينَا بِآيَةٍ مِنْ رَبِّهِ ۚ أَوَلَمْ تَأْتِهِمْ بَيِّنَةُ مَا فِي الصُّحُفِ الْأُولَىٰ -133 |
Ve kalu lev la ye´tiyna bi ayetim mir rabbih e ve lem te´tihim beyyinetü ma fis suhufil ula |
İnanmayanlar, “Doğru söylediğine dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirse ya!” dediler. Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur’an) onlara gelmedi mi? |
Birde rabbından bir âyet getirse ya! Dediler, yâ kendilerine evvelki kitablardakinin beyyinesi gelmedimi ki? |
(İnkarcı sapıklar) O (Muhammed), Rabbından bize bir mu´cize getirse ya, dediler. Önceki sahifelerde gecen belgeler, deliller onlara gelmedi mi ? (Kur´ân, o mu´cize ve belgeleri onlara açıklamadı mı ?) |
16
/ 320
|
20-Taha Suresi
134.Ayet
Mekke |
وَلَوْ أَنَّا أَهْلَكْنَاهُمْ بِعَذَابٍ مِنْ قَبْلِهِ لَقَالُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ مِنْ قَبْلِ أَنْ نَذِلَّ وَنَخْزَىٰ -134 |
Ve lev enna ehleknahüm bi azabim min kablihı le kalu rabbena lev la erselte ileyna rasulen fe nettebia ayatike min kabli en nezille ve nahza |
Eğer biz onları o Kur’an’dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, “Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık” derlerdi. |
Eğer biz onları bundan evvel âzâb ile ihlâk etmiş olsa idik derlerdi ki o rabbımız! Ne olurdu bize bir Resul gönderseydin de biz zelil ve rüsvay olmadan evvel âyetlerine ittiba etseydik |
Eğer biz onları (Kur´ân´ı indirmeden, peygamber göndermeden) önce bir azâb ile yok etmiş olsaydık, (Kıyamet günü onlar): «Ey Rabbimiz ! Bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp zillete uğramadan âyetlerine uysaydık (olmaz mıydı ?) diyecekler. |
16
/ 320
|
20-Taha Suresi
135.Ayet
Mekke |
قُلْ كُلٌّ مُتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُوا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدَىٰ -135 |
Kul küllüm müterabbisun fe terabbesu fe se ta´lemune men ashabüs sıratıs seviyyi ve menihteda |
Ey Muhammed, de ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yakında kimin düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!” |
De ki hep beklemekte, bekleyin bakalım çünkü yakında bileceksiniz: doğru yol sahibleri kimler? ve doğru giden kim? |
De ki: Hep beklemekte(yiz), siz de bekleyin, bakalım; yakında kimlerin doğru yolun yakınları (adamları) olduğunu, kimlerin de doğru yolda bulunduğunu bileceksiniz. |
16
/ 320
|