SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
26-Şuara Suresi
1.Ayet
Mekke |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طسم -1 |
Ta sım mım |
Tâ Sîn Mîm. |
Ta, Sin, Mim. |
Tâ - Sîn - Mîm. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
2.Ayet
Mekke |
تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ -2 |
Tilke ayatül kitabil mübın |
Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir. |
Bunlar sana o mübin kitabın âyetleri |
Bu, açık-seçik (aynı zamanda açıklayıcı) Kitab´ın âyetleridir. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
3.Ayet
Mekke |
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ -3 |
Lealleke banıun nefseke ella yekunu mü´minın |
Ey Muhammed! Mü’min olmuyorlar diye âdeta kendini helâk edeceksin! |
Sen âdetâ kendine kıyacaksın mü´min olmıyacaklar diye |
(Ey Peygamber!) Onlar dosdoğru imân etmiyeoekler diye neredeyse kendine yazık edip kıyacaksın. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
4.Ayet
Mekke |
إِنْ نَشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ -4 |
İn neşe´ nünezzil aleyhim mines semai ayeten fe zallet a´nakuhüm leha hadııyn |
Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar. |
Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır |
Biz isteseydik onlara gökten bir âyet (acık bir belge ya da mu´cize) indirirdik de onlar ona boyun eğip eğilirlerdi. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
5.Ayet
Mekke |
وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ -5 |
Ve ma ye´tıhim min zikrim miner rahmani muhdesin illa kanu anhü mu´ridıyn |
Rahmân’dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler. |
Bununla beraber Rahmandan kendilerine yeni bir zikir gelmiyor ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar |
Onlara Rahmân´dan ne kadar yeni bir öğüt geldiyse mutlaka ondan yüzçevirdiler. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
6.Ayet
Mekke |
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنْبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -6 |
Fe kad kezzebu fe seye´tıhim embaü ma kanu bihı yestehziun |
Onlar (Allah’ın âyetlerini) yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek. |
Evet tekzib etmekteler, fakat onlara o istihza ettikleri şeyin müdhiş haberleri gelecek |
Cidden (onu) yalanladılar. Alaya aldıkları hususların haberi kendilerine gelecektir. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
7.Ayet
Mekke |
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ -7 |
E ve lem yerav ilel erdı kem embetna fıha min külli zevcin kerım |
Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik. |
Arza bir bakmadılar da mı? biz onda her hoş çiftten ne kadar bitirmişiz. |
Yeryüzüne bakmadılar mı? Onda gönül çekici her (bitki)den nice çiftler yetiştirdik. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
8.Ayet
Mekke |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -8 |
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın |
Şüphesiz bunlarda (Allah’ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar. |
Şübhesiz ki bunda mutlak bir âyet var, hemde ekserîsi mü´min olmadı |
Şüphesiz ki bunda açık bir belge vardır, ama onların çoğu inanmazlar. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
9.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -9 |
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. |
Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz, öyle rahîm |
Rabbin gerçekten çok üstündür, çok güçlüdür ve çok merhamet sahibidir. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
10.Ayet
Mekke |
وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰ أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ -10 |
Ve iz nada rabbüke musa eni´til kavmez zalimın |
(10-11) Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?” diye seslenmişti. |
Bir vakıt da rabbın, Musaya nidâ buyurdu: git o zalim kavme dedi |
(10-11) Hani bir zaman Rabbin, Musâ´ya : «Zulmü âdet edinen millete, Fir´avn´ın milletine git; artık (Allah´tan) korkup (inkâr ve azgınlıktan, haksızlık ve taşkınlıktan) sakınmıyacaklar mı ?» diye seslenmişti. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
11.Ayet
Mekke |
قَوْمَ فِرْعَوْنَ ۚ أَلَا يَتَّقُونَ -11 |
Kavme fir´avn e la yettekun |
(10-11) Hani Rabbin, Mûsâ’ya; “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?” diye seslenmişti. |
Fir´avn kavmine, daha sakınmıyacaklar mı? |
(10-11) Hani bir zaman Rabbin, Musâ´ya : «Zulmü âdet edinen millete, Fir´avn´ın milletine git; artık (Allah´tan) korkup (inkâr ve azgınlıktan, haksızlık ve taşkınlıktan) sakınmıyacaklar mı ?» diye seslenmişti. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
12.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُكَذِّبُونِ -12 |
Kale rabbi innı ehafü ey yükezzibun |
Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.” |
Yarab! dedi: doğrusu ben korkarım ki beni tekzib ederler |
Musâ: «Rabbim! Doğrusu (beni) yalanlıyacaklarından korkuyorum da, |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
13.Ayet
Mekke |
وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَارُونَ -13 |
Ve yedıyku sadrı ve la yentaliku lisanı fe ersil ila harun |
“Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap).” |
ve Göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harûna da risalet ver |
Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun´a da peygamberlik gönder. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
14.Ayet
Mekke |
وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ -14 |
Ve le hüm aleyye zembün fe ehafü ey yaktülun |
“Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım.” |
Hem onlara üzerinde bir günah var, ondan dolayı korkarım ki hemen beni öldürürler |
Hem onların benim üzerimde bir (cinayet) günahı vardır; bu yüzden beni öldüreceklerinden endişeliyim» demişti. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
15.Ayet
Mekke |
قَالَ كَلَّا ۖ فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا ۖ إِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ -15 |
Kale kella fezheba bi ayatina inna meaküm müstemiun |
Allah dedi ki, “Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.” |
Hayır, buyurdu: haydi ikiniz bir, âyetlerimizle gidin, her halde biz sizinle beraberiz, dinliyoruzdur |
(Allah ona): «Hayır, bırak bu endişeleri» dedi; açık belge ve mu´cizelerimizle ikiniz (onlara) gidiniz. Şüpheniz olmasın ki biz sizinle beraberiz ; (olup bitenleri) işitiriz. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
16.Ayet
Mekke |
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ -16 |
Fe´tiya fir´avne fe kula inna rasulü rabbil alemın |
“Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz”, |
Haydin Fir´avne varın da deyin: inan biz, rabbülaleminin resulüyüz |
İkiniz Fir´avn´a gidin de ona deyin ki:«Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin peygamberleriyiz; |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
17.Ayet
Mekke |
أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ -17 |
En ersil meana benı israiyl |
“İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.” |
Beni İsraili bizimle beraber salıver |
İsrail oğulları´nı (salıver de) bizimle gönder.» |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
18.Ayet
Mekke |
قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ -18 |
Kale e lem nürabbike fına velıdev ve lebiste fına min umürike sinın |
Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.” |
Â, dedi: seni çocukken bizde büyütmedik mi? hem bizde ömründen senelerce kaldın |
(Fir´avn onlara): «A, seni çocukken aramızda besleyip büyütmedik mi ve sen ömrünün birkaç yılını bizde (geçirip) kalmadın mı ?! |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
19.Ayet
Mekke |
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنْتَ مِنَ الْكَافِرِينَ -19 |
Ve fealte fa´letekelletı fealte ve ente minel kafirın |
“(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.” |
Hem de o yaptığın fi´li yaptın, o halde sen o nankör kâfirlerdensin |
Yapmak istediğini yaptın ve sen (cidden) nankörlerdensin,» dedi. |
19
/ 366
|
26-Şuara Suresi
20.Ayet
Mekke |
قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ -20 |
Kale fealtüha izev ve ene mined dallın |
Mûsâ, şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde iken (istemeyerek) yaptım.” |
O vakıt, dedi: o fi´li yaptım şaşkınlardandım |
Musâ, «o işi ben henüz (peygamberlik) yolunda değil iken yapmıştım» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
21.Ayet
Mekke |
فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ -21 |
Fe ferartü minküm lemma hıftüküm fe vehebe lı rabbı hukmev ve cealenı minel murselın |
“Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.” |
Onun üzerine vaktâki sizden korktum, içinizden kaçtım, derken rabbım bana huküm ihsan buyurdu ve beni mürselinden kıldı |
«Sizden korktuğum zaman da aranızdan kaçtım, derken Rabbim bana hüküm ve hikmet verdi ve beni peygamberlerden eyledi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
22.Ayet
Mekke |
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدْتَ بَنِي إِسْرَائِيلَ -22 |
Ve tilke nı´metün temünnüha aleyye en abbedte benı israıl |
“Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir.” |
O başıma kakdığın bir ni´met de Beni İsraili kul, köle edinmiş olmandır. |
Sizde büyütülmemi başıma kakılan bir nîmet (görüyorsan bu), israil oğulları´nı kulköle edinmendendir.» |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
23.Ayet
Mekke |
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ -23 |
Kale fir´avnü ve ma rabbül alemın |
Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?” dedi. |
Fir´avn, rabbülâlemin de nedir? dedi |
Fir´avn ona: «Âlemlerin Rabbı ne demektir ?» diye sordu. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
24.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ -24 |
Kale rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma inküntüm mukının |
Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir.” |
Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer ehli yakîn iseniz dedi |
Musâ, «göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbıdır. Kesin olarak bilip inanırsanız (bu böyledir),» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
25.Ayet
Mekke |
قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ -25 |
Kale li men havlehu ela testemiun |
Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) “dinlemez misiniz?” dedi. |
Etrafındakilere dinlemezmisiniz? dedi |
Fir´avn çevresindekilere, «işitmiyor musunuz ? (Ben ne sordum, o ne cevap verdi!)» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
26.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ -26 |
Kale rabbüküm ve rabbü abaikümül evvelın |
Mûsâ, “O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir” dedi. |
Rabbınızın ve evvelki atalarınızın rabbı dedi |
(Bunun üzerine Musâ): «O, sizin de Rabbınızdır ve daha önceki atalarınızın da Rabbıdır» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
27.Ayet
Mekke |
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ -27 |
Kale inne rasulekümüllezı ürsile ileyküm le mecnun |
Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir” dedi. |
Her halde size gönderilmiş olan resulünüz mutlak mecnun dedi |
Fir´avn, «doğrusu size gönderilen elçinin elbette aklî dengesi bozuktur» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
28.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ -28 |
Kale rabbül mesrikı vel mağribi ve ma beynehüma in küntüm ta´kılun |
Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir” dedi. |
Meşrık ve Mağrıbın ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer siz âkıl iseniz dedi |
Musâ, «eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, (bilin ki) O, doğunun da, batının da, ikisi arasındaki şeylerin de Rabbıdır; (bütün bunları yaratıp meydana getiren, terbiye edip kemâle erdirendir).» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
29.Ayet
Mekke |
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ -29 |
Kale leinittehazte ilahen ğayrı le ec´alenneke minel mescunın |
Firavun, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.” |
Yemin ederim ki dedi: eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak zindandakilerden ederim |
Fir´avn, «eğer benden başka ilâh edinirsen, elbette seni zindanlıklardan ederim» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
30.Ayet
Mekke |
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُبِينٍ -30 |
Kale e ve lev ci´tüke bi şey´im mübın |
Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi. |
Ya, dedi: sana apaçık isbat edecek bir şey getirdimse de mi? |
Musâ ona : «Sana açık-seçik bir belge (ve mu´cize) getirsem de mi ?» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
31.Ayet
Mekke |
قَالَ فَأْتِ بِهِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ -31 |
Kale fe´ti bihı in künte mines sadikıyn |
Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,” dedi. |
Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen |
Fir´avn, «eğer doğru kişilerden isen haydi o belgeyi getir!» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
32.Ayet
Mekke |
فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ -32 |
Fe elka asahü fe iza hiye sü´banüm mübın |
Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler, asa açıkça kocaman bir yılan olmuş. |
Bunun üzerine Asasını bırakıverdi, apaçık bir ejderha kesiliverdi |
Bunun üzerine Musâ, Asâ´sını yere bırakıverdi, derken o çok açık ve belirgin ölçüde bir ejderha (oluverdi). |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
33.Ayet
Mekke |
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ -33 |
Ve nezea yedehu fe iza hiye beydaü lin nazırın |
Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş. |
Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi |
Ve elini çekip çıkardı derken o durup bakanlara (pırıl pırıl ışık veren) bembeyaz (bir görünüme büründü). |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
34.Ayet
Mekke |
قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ -34 |
Kale lil melei havlehu inne haza lesahırun alım |
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır” dedi. |
Etrafındaki cem´ıyyete bu, dedi: her halde bilgiç bir sihirbaz |
Fir´avn, çevresindeki ileri gelenlere, «şüphesiz ki bu, bilgin bir sihirbazdır, |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
35.Ayet
Mekke |
يُرِيدُ أَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ -35 |
Yürıdü ey yuhriceküm min erdıküm bi sıhrihı fe maza te´mürun |
“Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” |
Sihrile sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emredersiniz? |
Sizi kendi ülkenizden sihriyle çıkarmak istiyor; (ey ileri gelenler! Bu hususta) ne buyurursunuz ?» dedi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
36.Ayet
Mekke |
قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ -36 |
Kalu ercih ve ehahü veb´as fil medaini haşirın |
Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder." |
Bunu ve kardeşini dediler; eğle, şehirlere de derleyiciler yolla |
Onlar, «bununla kardeşini gözaltında tut ve (sonra da) şehirlere toplayıcılar gönder de, |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
37.Ayet
Mekke |
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ -37 |
Ye´tuke bi külli sehharin alım |
“Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.” |
Bütün bilgiç sihirbazları getirsinler |
Bilgili olan her sihirbazı toplayıp sana getirsinler» dediler. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
38.Ayet
Mekke |
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ -38 |
Fe cümias seharatü li mıkati yevmim ma´lun |
Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler. |
Bu suretle ma´lûm bir gün miykat ta´yin olunarak sihirbazlar cemolundu |
Böylece sihirbazlar bilinen bir günün belli vaktinde toplandılar. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
39.Ayet
Mekke |
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَ -39 |
Ve kıyle lin nasi hel entüm müctemiun |
İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi. |
Ve halka siz toplu musunuz denildi |
Halka, «siz de toplandınız mı ?» denildi. |
19
/ 367
|
26-Şuara Suresi
40.Ayet
Mekke |
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ -40 |
Leallena nettebius seharate in kanuhümül ğalibın |
“Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız” (dediler.) |
Sanırız bizler sihirbazlara tabi´ olacağız şayed onlar olursa galibler |
Üstün gelirlerse, sihirbazlara uyacağımızı umarız dediler. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
41.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ -41 |
Fe lemma caes seharatü kalu li fir´avne einne lena le ecran in künna nahnül ğalibın |
Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?” dediler. |
Derken vaktâ ki sihirbazlar geldiler Firavne elbette: biz galip gelirsek bize mutlak ecir var ya? dediler |
Sihirbazlar geldiğinde Fir´avn´a dediler ki, «eğer üstün gelenler bizler olursak bizim için elbette bir mükâfat vardır ?» |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
42.Ayet
Mekke |
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ -42 |
Kale neam ve inneküm izel le minel mükarrabın |
Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız” dedi. |
Evet, dedi: hem siz o vakıt muhakkak mukarrebîndensiniz |
Fir´avn, «evet, o takdirde siz elbette (bana) yakınlardan olursunuz» dedi. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
43.Ayet
Mekke |
قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ -43 |
Kale lehüm musa elku ma entüm mülkun |
Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi. |
Mûsâ onlara atın dedi: siz ne atacaksanız |
Musâ, sihirbazlara : «Siz ne atacaksanız, ne ortaya koyacaksanız koyun !» dedi. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
44.Ayet
Mekke |
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ -44 |
Fe elkav hıbalehüm ve ısıyyehüm ve kalu bi ızzeti fir´avne inna le nahnül ğalibun |
Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler. |
Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavnin ızzeti hakkı için elbette biz galibiz, şüphesiz, dediler |
Onlar da urganlarını ve değneklerini yere attılar ve «Fir´avn´ın azizliği hakkı için elbette bizler üstünleriz» dediler. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
45.Ayet
Mekke |
فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ -45 |
Fe elka musa asahü fe iza hiye telkafü ma ye´fikun |
Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor. |
Mûsâ da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor |
Musâ da Asâ´sını yere attı, derken ansızın onların uydurup (göz boyayarak) ortaya koyduklarını yalayıp yuttu. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
46.Ayet
Mekke |
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ -46 |
Fe ülkıyes seharatü sacidın |
Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. |
Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar |
Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
47.Ayet
Mekke |
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ -47 |
Kalu amenna bi rabbil alemın |
“Âlemlerin Rabbine inandık” dediler. |
«iyman ettik rabbül´âlemîne |
(47-48) «Biz âlemlerin Rabbına, Musâ ve Harun´un Rabbına inandık» dediler. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
48.Ayet
Mekke |
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ -48 |
Rabbi musa ve harun |
“Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne.” |
Musâ ve Hârunun rabbına» dediler |
(47-48) «Biz âlemlerin Rabbına, Musâ ve Harun´un Rabbına inandık» dediler. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
49.Ayet
Mekke |
قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ -49 |
Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebirukümüllezı allemekümüs sıhr fe le sevfe ta´lemun le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve la üzallibenneküm ecmeıyn |
Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım” dedi. |
Ona, dedi: ben size izin vermeden iyman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri ta´lim eden büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim. |
Fir´avn, «ben size izin vermeden ona imân ettiniz (öyle mi ?) Elbette o size sihir öğreten büyüğünüzdür. Yakında (neler yapacağımı) bileceksiniz. Yemin ederim ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve elbette hepinizi asacağım» dedi. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
50.Ayet
Mekke |
قَالُوا لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ -50 |
Kalu la dayra inna ila rabbina münkalibun |
Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz.” |
Dediler: zararı yok, her halde biz rabbımıza döneceğiz |
(Onlar): «Ne zararı var, çünkü biz mutlaka Rabbımıza döneceğiz. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
51.Ayet
Mekke |
إِنَّا نَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَنْ كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ -51 |
İnna natmeu ey yağfira lena rabbüna hatayana en künna evvelel mü´minın |
“(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.” |
Her halde biz mü´minlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbımızın bize mağfiret buyuracağını ümid ederiz. |
Biz (senin adamlarından) ilk imân edenler olduktan geri Rabbımızın hatâlarımızı bize bağışlayacağını ummaktayız» dediler. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
52.Ayet
Mekke |
وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ -52 |
Ve evhayna ila musa en esri bi ıbadı inneküm müttebeun |
Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz” diye vahyettik. |
Hem Musâya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü ta´kıb edileceksiniz |
Biz, Musâ´ya: «Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü gerçekten siz takip edileceksiniz» diye vahyettik. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
53.Ayet
Mekke |
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ -53 |
Fe ersele fir´avnü fil medaini haşirın |
Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. |
Firavn de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi |
(53-54) Fir´avn da şehir ve kasabalara (asker) toplayıcı yetkilileri gönderdi (ve dedi ki): «Şüpheniz olmasın ki bunlar sayıları pek az birer topluluktur. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
54.Ayet
Mekke |
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ -54 |
İnne haülai le şirzimetün kalılun |
Dedi ki, “Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur.” |
Şunlar şübhe yok ki bir şirzimei kaliledirler |
(53-54) Fir´avn da şehir ve kasabalara (asker) toplayıcı yetkilileri gönderdi (ve dedi ki): «Şüpheniz olmasın ki bunlar sayıları pek az birer topluluktur. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
55.Ayet
Mekke |
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ -55 |
Ve innehüm lena le ğaizun |
“Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar.” |
Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar |
Ve elbette bunlar bize karşı iyice kızgın olup (diş bilemektedirler). |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
56.Ayet
Mekke |
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ -56 |
Ve inna le cemıun hazirun |
“Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz.” |
Biz ise uyanık ihtiyatlı bir cem´ıyyet bulunuyoruz, diyordu |
Doğrusu biz de uyanık tedbirli bir topluluğuzdur.» |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
57.Ayet
Mekke |
فَأَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ -57 |
Fe ahracnahüm min cennativ ve uyun |
(57-58) Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. |
Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan |
(57-58) Bununla beraber biz Fir´avn ve askerlerini bahçelerinden, pınarlarından, hazine ve yüce-şerefli makamlardan çıkardık. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
58.Ayet
Mekke |
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ -58 |
Ve künuziv ve mekamin kerım |
(57-58) Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. |
Hazinelerden, ve dilrubâ makamlardan çıkardık |
(57-58) Bununla beraber biz Fir´avn ve askerlerini bahçelerinden, pınarlarından, hazine ve yüce-şerefli makamlardan çıkardık. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
59.Ayet
Mekke |
كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ -59 |
Kezalik ve evrasnaha benı israıl |
İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
Ve onları Beni İsraile miras kıldık |
Böylece İsrail oğulları´nı (onların yerine) vâris kıldık. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
60.Ayet
Mekke |
فَأَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقِينَ -60 |
Fe etbeuhüm müşrikıyn |
Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular. |
Derken arkalarına düştüler Güneş doğmuştu |
Güneş doğup ortalığı aydınlatırken Fir´avn ve adamları onları takibe koyuldular. |
19
/ 368
|
26-Şuara Suresi
61.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ -61 |
Felemma terael cem´ani kale ashabü musa inna le müdrakun |
İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler. |
Vaktâ ki iki cem´ıyyet biribirine göründü Musânın eshabı yakalandık dediler |
İki topluluk birbirini görünce, Musa´nın arkadaşları, «eyvah ! Elbette yetişilmekteyiz» dediler. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
62.Ayet
Mekke |
قَالَ كَلَّا ۖ إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ -62 |
Kale kella inne meıye rabbı seyehdın |
Mûsâ, “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir” dedi. |
Hayır asla, dedi: rabbım muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir |
Musâ (onlara): «Hayır, şüpheniz olmasın ki Rabbim bizimledir; (O, kurtuluş) yolu gösterecektir» dedi. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
63.Ayet
Mekke |
فَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَ ۖ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ -63 |
Fe evhayna ila masa enıdrib bi asakel bahr fenfeleka fe kane küllü firkın ket tavdil azıym |
Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi. |
Bunun üzerine Musâya «vur Asan ile denize» diye vahyeyledik, vurunca bir infilak etti her bölük koca bir dağ gibi oluverdi |
Bunun üzerine Musâ´ya: «Asâ´nı denize vur!» diye vahyettik. Böylece deniz yarılıverdi de her parçası büyük bir dağ gibi (yükselip kaldı). |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
64.Ayet
Mekke |
وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ -64 |
Ve ezlefna semmel aharın |
Ötekileri de oraya yaklaştırdık. |
Ötekileri de buraya yanaştırmıştık |
Ötekilerini de oraya yaklaştırdık. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
65.Ayet
Mekke |
وَأَنْجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَنْ مَعَهُ أَجْمَعِينَ -65 |
Ve enceyna musa ve mem meahu ecmeıyn |
Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık. |
Musâyı ve maıyyetindekileri tamamen necata çıkardık |
Musa´yı ve beraberindekilerinin hepsini kurtardık. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
66.Ayet
Mekke |
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ -66 |
Sümme ağraknel aharın |
Sonra ötekileri suda boğduk. |
Sonra da ötekileri gark ettik |
Sonra da diğerlerini (denizde) boğduk. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
67.Ayet
Mekke |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -67 |
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın |
Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi. |
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı |
Şüphesiz ki bu olayda öğüt ve ibret vardır; (ne varki kalanların) çoğu imân etmiş değillerdir. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
68.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -68 |
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. |
Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm |
Rabbın, gerçekten O´dur yegâne üstün, yegâne güçlü ; O´dur çok rahmet sahibi. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
69.Ayet
Mekke |
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ -69 |
Vetlü aleyhim nebee ibrahım |
Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku. |
Onlara İbrahimin kıssasını da oku |
Onlara İbrahim´le ilgili haberi de oku. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
70.Ayet
Mekke |
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ -70 |
İz kale li ebıhi ve kavmihı ma ta´büdun |
Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” demişti. |
O bir vakıt babasına ve kavmine: siz neye taparsınız? dedi |
Hani İbrâhim babasına ve kavmine dedi ki: «Neye tapıyorsunuz ?» |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
71.Ayet
Mekke |
قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ -71 |
Kalu na´büdü asnamen fe nezallü leha akifın |
“Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi. |
Bir takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız |
«Putlara tapıyoruz ve hep onlar için toplanıp üzerlerine kapanırcasına tapmaya devam ediyoruz» dediler. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
72.Ayet
Mekke |
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ -72 |
Kale hel yesmeuneküm iz ted´un |
İbrahim, dedi ki: “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?” |
Onlar, dedi: dua ettiğiniz vakıt işidirler mi? |
(72-73) İbrâhim onlara: «Duâ ettiğinizde sizi duyuyorlar mı veya size yarar ya da zarar verebiliyorlar mı ?» dedi. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
73.Ayet
Mekke |
أَوْ يَنْفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ -73 |
Ev yenfeuneküm ev yedurrun |
“Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?” |
Veya size bir menfeat verir yâhud bir zarar ederler mi |
(72-73) İbrâhim onlara: «Duâ ettiğinizde sizi duyuyorlar mı veya size yarar ya da zarar verebiliyorlar mı ?» dedi. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
74.Ayet
Mekke |
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ -74 |
Kalu bel vecedna abaena kezalike yef´alun |
“Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk” dediler. |
Yok dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı |
«Hayır, biz babalarımızı böyle yaparlarken bulduk» dediler. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
75.Ayet
Mekke |
قَالَ أَفَرَأَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ -75 |
Kale e feraeytüm ma küntüm ta´büdun |
(75-76) İbrahim, şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?” |
Şimdi, dedi: gördünüz a o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı |
(75-76) İbrâhim : «Sizin ve önceki atalarınızın nelere taptıklarını (üzerinde düşünüp onların neler olduklarını iyice) görüp anladınız mı ? |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
76.Ayet
Mekke |
أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ -76 |
Entüm ve abaükümül akdemun |
(75-76) İbrahim, şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?” |
(76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül´âlemîn başka |
(75-76) İbrâhim : «Sizin ve önceki atalarınızın nelere taptıklarını (üzerinde düşünüp onların neler olduklarını iyice) görüp anladınız mı ? |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
77.Ayet
Mekke |
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ -77 |
Fe innehüm adüvvül lı illa rabbel alemın |
“Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah, dostumdur.” |
(76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül´âlemîn başka |
Şüpheniz olmasın ki o taptıklarınız benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbı müstesna. (O benim yegâne dostumdur). |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
78.Ayet
Mekke |
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ -78 |
Ellezı halekanı fe hüve yehdın |
“O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.” |
O ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder |
O ki beni yaratmış ve beni doğru yola iletmiştir. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
79.Ayet
Mekke |
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ -79 |
Vellezı hüve yut´ımünı ve yeskıyn |
“O, bana yediren ve içirendir.” |
Ve o ki bana o, yedirir, o içirir, |
O ki beni yedirir ve içirir. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
80.Ayet
Mekke |
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ -80 |
Ve iza merıdtü fe hüve yeşfın |
“Hastalandığımda da O bana şifa verir.” |
Hastalandığım vakıt da bana o şifa verir |
Hastalandığım zaman O bana şifâ verir. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
81.Ayet
Mekke |
وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ -81 |
Vellezı yümıtünı sümme yuhyın |
“O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.” |
Ve o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir |
O ki beni öldürür, sonra da diriltir. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
82.Ayet
Mekke |
وَالَّذِي أَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ -82 |
Vellezı at´meu ey yağfira lı hatıy´etı yevmeddın |
“O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur.” |
Ve o ki ceza günü ben onun günahımı afiv buyurmasını niyaz ederim |
O ki, hesap-cezâ günü günah ve kusurlarımı bağışlamasını ummaktayım» dedi. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
83.Ayet
Mekke |
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ -83 |
Rabbi heb lı hukmev ve elhıknı bis salihıyn |
“Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.” |
Yarab, bana bir huküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur |
Rabbim! Bana hüküm-hikmet ver ve beni iyi-yararlı kişilere eriştir. |
19
/ 369
|
26-Şuara Suresi
84.Ayet
Mekke |
وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ -84 |
Vec´al lı lisane sıdkın fil ahırın |
“Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.” |
Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsıys eyle |
Sonra gelenler arasında doğru bir dil ile (anılmamı) bana sağla. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
85.Ayet
Mekke |
وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ -85 |
Vec´alnı miv veraseti cennetin neıym |
“Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.” |
Ve beni naıym cennetinin varislerinden eyle |
Beni Naîm Cennet´inin vârislerinden eyle. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
86.Ayet
Mekke |
وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ -86 |
Vağfir li ebı innehu kane mined dallın |
“Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır.” |
Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi |
Babamı da bağışla; çünkü gerçekten o (doğru yoldan) sapmışlardandır. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
87.Ayet
Mekke |
وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ -87 |
Ve la tuhzinı yevme yüb´asun |
“(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!” |
Ve utandırma beni ba´s olunacakları gün |
Beni (canlıların) dirilip kaldırılacakları gün rezîl ve rüsvay eyleme. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
88.Ayet
Mekke |
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ -88 |
Yevme la yenfeu malüv ve la benun |
“O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!” |
O gün ki ne mal faide verir ne oğullar, |
Öyle gün ki, mal ve oğullar (evlâd) fayda vermez. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
89.Ayet
Mekke |
إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ -89 |
İlla men etellahe bi kalbin selim |
“Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.” |
Ancak Allaha selim bir kalb ile varan başka |
Ancak Allah´a selîm bir kalb ile gelenler müstesna, (onların elbette imânı ve iyi-yararlı ameli fayda verir.) |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
90.Ayet
Mekke |
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ -90 |
Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn |
Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak. |
Hem müttekiler için cennet yaklaştırılmış |
(Allah´tan) korkup (fenalıklardan) sakınanlara Cennet yaklaştırılır. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
91.Ayet
Mekke |
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ -91 |
Ve bürrizetil cehıymü li ğavın |
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek. |
Azgınlar için de Cehennem hortlatılmıştır |
Cehennem de azgın sapıklar için ortaya çıkarılıp gösterilir. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
92.Ayet
Mekke |
وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ -92 |
Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta´büdun |
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek. |
(92-93) Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte |
(92-93) Onlara, Allah´tan başka taptıklarınız nerede ? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları oluyor mu ? denilir. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
93.Ayet
Mekke |
مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ -93 |
Min dunillah hel yensuruneküm ev yentesırun |
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek. |
(92-93) Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte |
(92-93) Onlara, Allah´tan başka taptıklarınız nerede ? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları oluyor mu ? denilir. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
94.Ayet
Mekke |
فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ -94 |
Fe kübkibu fıhahüm vel ğavun |
(94-95) Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. |
Ve arkasından hep onlar o Cehennemin içine fırlatılmaktadır |
(94-95) Onlar da, azgın sapıklar da, İblîs´in askerleri de hepsi birden yüzükoyun Cehennem´e itilirler. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
95.Ayet
Mekke |
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ -95 |
Ve cünudü iblıse ecmeun |
(94-95) Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. |
(95-96) Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler |
(94-95) Onlar da, azgın sapıklar da, İblîs´in askerleri de hepsi birden yüzükoyun Cehennem´e itilirler. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
96.Ayet
Mekke |
قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ -96 |
Kalu ve hüm fıha yahtesımun |
Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler: |
(95-96) Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler |
Orada tartışıp çekişerek derler ki: |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
97.Ayet
Mekke |
تَاللَّهِ إِنْ كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -97 |
Tellahi in künna le fı dalalim mübın |
“Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.” |
Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz |
Allah´a yemin ederiz ki, bizler gerçekten açık bir sapıklık içinde idik. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
98.Ayet
Mekke |
إِذْ نُسَوِّيكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمِينَ -98 |
İz nüsevvıküm bi rabbil alemın |
“Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.” |
Çünkü sizi rabbül´âlemîn seviyyesinde tutuyorduk |
Çünkü sizi, âlemlerin Rabbı ile eşit seviyede tutuyorduk. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
99.Ayet
Mekke |
وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ -99 |
Ve ma edalleha illel mücrimun |
“Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.” |
Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı |
Ve bizi ancak suçlu günahkârlar saptırdı. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
100.Ayet
Mekke |
فَمَا لَنَا مِنْ شَافِعِينَ -100 |
Fe ma lena min şafiıyn |
“İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok.” |
Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var |
(100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz... |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
101.Ayet
Mekke |
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ -101 |
Ve la sadıkın hamım |
“Candan bir dostumuz da yok.” |
Ne de yakın bir sadîk |
(100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz... |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
102.Ayet
Mekke |
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ -102 |
Fe lev enne lena kerraten fe nekune minel mü´minın |
“Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.” |
Bari bizim için geriye bir dönmek olsa idi de mü´minlerden olsa idik |
Ah! Eğer bir defa daha (Dünya´ya) dönüşümüz olsaydı elbette mü´minlerden olurduk. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
103.Ayet
Mekke |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -103 |
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın |
Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi. |
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı |
Şüphesiz ki bu (anlatılanlarda bir öğüt ve ibret vardır; (ne yazık ki) onların çoğu imân etmemiştir. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
104.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -104 |
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. |
Ve şüphesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm |
Ve elbette senin Rabbın yegâne üstündür, çok merhametlidir. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
105.Ayet
Mekke |
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ -105 |
Kezzebet kavmü nuhınil murselın |
Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı. |
Nuh kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti |
Nuh´un kavmi de peygamberleri yalanladılar. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
106.Ayet
Mekke |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ -106 |
İz kale lehüm ehuhüm nuhun ela tettekun |
Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” |
O vakıt ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? |
Hani kardeşleri Nûh onlara dedi ki: (Allah´tan) korkup (putlara tapmaktan, kötülüklerde bulunmaktan) sakınmaz mısınız? |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
107.Ayet
Mekke |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ -107 |
İnni leküm rasulün emın |
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” |
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim |
Şüphe etmeyin ki ben size gönderilen güvenilir bir peygamberim. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
108.Ayet
Mekke |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -108 |
Fettekullahe ve etıy´un |
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” |
Gelin Allahdan korkun, bana itaat edin |
Artık Allah´tan korkup bana itaat edin. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
109.Ayet
Mekke |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ -109 |
Ve ma es´elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” |
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir |
Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ; benim hizmetimin karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
110.Ayet
Mekke |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -110 |
Fettekullahe ve etıy´un |
“O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!” |
Gelin Allahdan korkun bana itaat edin |
O halde Allah´tan korkun ve bana uyun. |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
111.Ayet
Mekke |
قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ -111 |
Kalu enü´minü leke vettebeakel erzelun |
Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?” |
A, dediler: hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o erzail düşmüş? |
Onlar Nuh´a dediler ki: Sana en rezil aşağılık insanlar uymuşken biz sana inanır mıyız? |
19
/ 370
|
26-Şuara Suresi
112.Ayet
Mekke |
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -112 |
Kale vema ılmı bima kanu ya´melun |
Nûh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?” |
Benim ne ılmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış |
Nûh da dedi ki:«Onların yaptıklarıyla ilgili bilgim yoktur, (onların içyüzünü bilmem). |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
113.Ayet
Mekke |
إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ -113 |
İn hısabühüm illa ala rabbı lev teş´urun |
“Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!” |
Sizin şuurunuz olsa onların hısabı ancak rabbıma aiddir |
Bir düşünseniz a, onların hesabını görmek ancak Rabbıma aittir. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
114.Ayet
Mekke |
وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ -114 |
Ve ma ene bi taridil mü´minın |
“Ben inananları kovacak değilim.” |
Hem ben iyman edenleri koğmaya me´mur değilim |
Ve ben mü´minleri kovacak da değilim. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
115.Ayet
Mekke |
إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ -115 |
İn ene illa nezırum mübın |
“Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” |
Ben ancak açık, bir nezirim |
Ben ancak açık-seçik (şekilde, gelecek olan tehlikeyi haber veren ve işlenilen kötülüklere karşı elîm bir azâbın hazırlandığını duyuran) bir uyarıcıyım. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
116.Ayet
Mekke |
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ -116 |
Kalu le il lem tentehi ya nuhu le tekunenne minel mercumın |
Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!” |
And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın |
Bunun üzerine onlar dediler ki: «Ey Nûh ! Eğer (uyarıdan) vazgeçmezsen elbette taşlanacak (bedbaht)lardan olursun.» |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
117.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ -117 |
Kale rabbi inne kavmı kezzebun |
Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.” |
Yâ rab! dedi: anlaşıldı ki kavmim beni tekzib ettiler |
Nûh : «Ey Rabbim !» dedi, «doğrusu milletim beni yalanladı. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
118.Ayet
Mekke |
فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ -118 |
Fettah beynı ve beynehüm fethav ve neccinı ve mem meıye minel mü´minın |
“Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.” |
Artık benimle onların arasını nasıl ayırd edeceksen et de bana ve beraberimdeki mü´minlere necat ver |
Artık benimle onlar arasını (hükmederek) ayır ve benimle beraber olan mü´minleri kurtar.» |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
119.Ayet
Mekke |
فَأَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ -119 |
Fe enceynahü ve mem meahu fil fülkil meşhun |
Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık. |
Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık |
Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri (binenlerle ve yüklenen şeylerle) dolan gemide kurtardık. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
120.Ayet
Mekke |
ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ -120 |
Sümme ağrakna ba´dül bakıyn |
Sonra da geride kalanları suda boğduk. |
Sonra da arkasından kalanları garkettik |
Sonra da geride kalanları (suda) boğduk. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
121.Ayet
Mekke |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -121 |
İnne fı zalik le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın |
Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü´min olmadı |
Şüphesiz ki bunda öğüt ve ibret vardır. (Ne yazık ki) onların çoğu imân etmediler. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
122.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -122 |
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. |
ve şübhesiz ki rabbın, o öyle azîz, öyle rahîm |
Senin Rabbın şüphesiz ki yegâne üstündür, çok merhametlidir. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
123.Ayet
Mekke |
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ -123 |
Kezzebet adünil murselın |
Âd kavmi de peygamberleri yalanladı. |
Âd, gönderilen Resulleri tekzib etti |
Âd (kavmi) de gönderilen peygamberleri yalanladı. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
124.Ayet
Mekke |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ -124 |
İz kale lehüm ehuhüm hudün ela tettekun |
Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” |
O vakıt ki kardeşleri Hûd onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? |
Hani kardeşlen Hûd onlara dedi ki: «(Allah´tan) korkup (putlara tapmaktan, kötülük işlemekten) sakınmaz mısınız ? |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
125.Ayet
Mekke |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ -125 |
İnnı leküm rasulün emın |
“Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” |
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim |
Şüpheniz olmasın ki ben, sîze gönderilen güvenilir bir peygamberim. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
126.Ayet
Mekke |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -126 |
Fettekullahe ve etıy´un |
“Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” |
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin |
Artık Allah´tan korkup bana uyunuz. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
127.Ayet
Mekke |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ -127 |
Ve ma es´elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” |
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum. benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir |
Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum ; benim (hizmetimin) karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
128.Ayet
Mekke |
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ -128 |
E tebnune bi külli riy´ın ayeten ta´besun |
“Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?” |
Siz her tepeye bir alâmet bina eder eğlenir misiniz? |
Siz her yüksekçe yere bir anıt yapıp (kendinizden dünyalıkça aşağı olanlarla mı) eğlenirsiniz ? |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
129.Ayet
Mekke |
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ -129 |
Ve tettehızune mesanıa lealleküm tahlüdun |
“İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?” |
Bir takım masnuat da ediniyorsunuz ki sanki muhalled kalacaksınız |
Devamlı kalacağınızı umarak birtakım (su kanalları, sarnıçlar, kaleler gibi) sanat eserleri sayılacak yapıları mı (kendinize tek iş ve amaç) ediniyorsunuz ? |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
130.Ayet
Mekke |
وَإِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ -130 |
Ve iza betaştüm betaştüm cebbarın |
“Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız.” |
Hem tuttuğunuz vakıt merhametsiz, cebbarcasına tutuyorsunuz |
Şiddetle (hınçla) atılıp yakaladığınızda zorbalar gibi mi yakalarsınız ? |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
131.Ayet
Mekke |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -131 |
Fettekullahe ve etıy´un |
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” |
Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin |
Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
132.Ayet
Mekke |
وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَ -132 |
Vettekullezı emeddeküm bima ta´lemun |
(132-134) “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.” |
O Allahdan korkun ki size o bildiğiniz şeylere imdad buyurdu |
Bildiğiniz nimetleri size (cömertçe) verenden (O´na karşı gelmekten) sakının. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
133.Ayet
Mekke |
أَمَدَّكُمْ بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ -133 |
Emeddeküm bi en´amiv ve benın |
(132-134) “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.” |
En´am, oğullar |
(133-134) Size nice nimetlerle, oğullarla, bahçelerle, pınarlarla yardımda bulunmuştur. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
134.Ayet
Mekke |
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ -134 |
Ve cennativ ve uyun |
(132-134) “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.” |
Cennet gibi bağlar, bahçeler, menba´lar ile size imdad buyurmakta |
(133-134) Size nice nimetlerle, oğullarla, bahçelerle, pınarlarla yardımda bulunmuştur. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
135.Ayet
Mekke |
إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ -135 |
İnnı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym |
“Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” |
Cidden ben size büyük bir günün azâbından korkuyorum |
Ben, elbette size karşı o büyük günün azabından endişe ediyorum.» |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
136.Ayet
Mekke |
قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظِينَ -136 |
Kalu sevaün aleyna e veazte em lem teküm minel vaızıyn |
Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.” |
Sen, dediler: ha va´zetmişin ha va´zedenlerden olmamışın bizce müsavidir |
Onlar dediler ki: Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizim için fark etmez, birdir. |
19
/ 371
|
26-Şuara Suresi
137.Ayet
Mekke |
إِنْ هَٰذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ -137 |
İn haza illa hulükul evvelın |
“Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir.” |
Bu sırf eskilerin âdeti |
Bu tutumunuz, öncekilerin (sürüp gelen) âdetlerinden başkası değildir. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
138.Ayet
Mekke |
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ -138 |
Ve ma nahnü bi müazzebın |
“Biz azaba uğratılacak da değiliz.” |
Biz ta´zib olunmayız |
Ve biz azâb edilecek de değiliz. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
139.Ayet
Mekke |
فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -139 |
Fe kezzebuhü fe ehleknahüm inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın |
Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı |
Böylece Hûd Peygamber´i yalanladılar. Biz de onları yok ettik. Şüphesiz ki bunda öğüt ve ibret vardır ; ne yazık ki onların çoğu imân etmedi. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
140.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -140 |
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm |
Şenin Rabbın elbette O´dur cok güçlü, çok üstün ; O´dur cok merhametli. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
141.Ayet
Mekke |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ -141 |
Kezzebet semudül murselın |
Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı. |
Semûd gönderilen Resulleri tekzib etti |
Semûd (kavmi) de peygamberleri yalanladılar. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
142.Ayet
Mekke |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ -142 |
İz kale lehüm ehuhüm salihun ela tettekun |
Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” |
O vakıt ki kardeşleri Salih onlara demişti: Allahdan korkmaz mısınız? |
Hani kardeşleri Sâlih onlara dedi ki: «Artık (putlara tapmaktan, Hakk´ı inkâr etmekten) sakınmaz mısınız ? |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
143.Ayet
Mekke |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ -143 |
İnnı leküm rasulün emın |
“Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” |
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim |
Şüpheniz olmasın ki ben sizin için güvenilir bir peygamberim. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
144.Ayet
Mekke |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -144 |
Fettekullahe ve etıy´un |
“Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!” |
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin |
Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
145.Ayet
Mekke |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ -145 |
Ve ma es´elüküm aleyhi men ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” |
Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir |
Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim (hizmetimin) mükâfatı ancak âlemlerin Rabbına aittir. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
146.Ayet
Mekke |
أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ -146 |
E tütrakune fı ma hahüna aminın |
(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?” |
Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız? |
(146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
147.Ayet
Mekke |
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ -147 |
Fı cennativ ve uyun |
(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?” |
O Cennetler, pınarlar |
(146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
148.Ayet
Mekke |
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ -148 |
Ve züruıv ve nahlin tal´uha hedıym |
(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?” |
Lâtıf tal´ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde |
(146-147-148) Şu bulunduğunuz yerde ; bağlar ve bahçelerde ; pınarlar başında, ekinler içinde, gönül çekici salkım hurmalıklarda güven içinde kendi halinize bırakılacak mısınız? |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
149.Ayet
Mekke |
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ -149 |
Ve tenhıtune minel cibali büyuten farihın |
“Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.” |
Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz |
Dağlardan da ustaca sayılacak şekilde (fakat) şımarıkça evler yontuyorsunuz : (Bunun böyle devam edeceğini mi sanıyorsunuz ? Hayır aldanıyorsunuz). |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
150.Ayet
Mekke |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -150 |
Fettekullahe ve etıy´un |
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” |
Gelin Allahdan korkun da bana itaat eyleyin |
Artık Allah´tan korkun, bana itaat edin. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
151.Ayet
Mekke |
وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ -151 |
Ve la tütıy´u emral müsrifın |
(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.” |
İtaat etmeyin o kimselere ki |
(151-152) Yeryüzünde fesâd çıkarıp orada dirlik-düzenlik getirmeyenlerin; inkâr ve azgınlıktan aşırı gidenlerin emrine uymayın.» |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
152.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ -152 |
Ellezıne yüfsidune fil erdı ve la yuslihun |
(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.” |
yeryüzünü fesada verirler de islâh etmezler |
(151-152) Yeryüzünde fesâd çıkarıp orada dirlik-düzenlik getirmeyenlerin; inkâr ve azgınlıktan aşırı gidenlerin emrine uymayın.» |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
153.Ayet
Mekke |
قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ -153 |
Kalu innema ente minel müsahharın |
Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.” |
Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin |
Dediler ki: «Elbette sen büyülenenlerden birisin. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
154.Ayet
Mekke |
مَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ -154 |
Ma ente illa beşerum mislüna fe´ti bi ayetin in künte mines sadikıyn |
“Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.” |
Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen |
Sen de ancak bizim gibi bir insansın ; eğer (iddianda) doğrulardan isen haydi bize bir açık belge, bir mu´cize getir.» |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
155.Ayet
Mekke |
قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍ -155 |
Kale hazihı nakatül leha şirbüv ve leküm şirbü yevmim ma´lum |
Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.” |
Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb hakkı, size de ma´lûm bir günün şirb hakkı |
Sâlih, «işte (belge ve mu´cize olarak) bir dişi deve ! Su içme sırası (bir gün) onun, belirli bir gün de sizindir. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
156.Ayet
Mekke |
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ -156 |
Ve la temessuha bi suin fe ye´huzeküm azabü yevmin azıym |
“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.” |
Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar |
Sakın ona kötü (niyetle) dokunmayın ; sonra büyük bir azâb sizi yakalar» dedi. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
157.Ayet
Mekke |
فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ -157 |
Fe akaruha fe asbehu nadimın |
Derken onu kestiler, fakat pişman oldular. |
Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular |
Buna rağmen onlar o deveyi (bacaklarına) vurup devirdiler, (inatla onu) kestiler. (Sonra da) pişmanlık duyarak sabahladılar. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
158.Ayet
Mekke |
فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -158 |
Fe ehazehümül azab inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın |
Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü´min olmadı |
O sebeple azâb onları yakaladı. Şüphesiz ki (bu olayda) bir ibret ve öğüt vardır; ama onların çoğu imân edenler olmadı. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
159.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -159 |
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
Ve şüphesiz rabbın o, öyle azîz öyle rahîm |
Ve senin Rabbin şüphesiz ki yegâne üstündür, çok güçlüdür; çok merhamet edendir. |
19
/ 372
|
26-Şuara Suresi
160.Ayet
Mekke |
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ -160 |
Kezzebet kavmü lutınil murselun |
Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı. |
Lût kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti |
Lût kavmi de peygamberleri yalanladı. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
161.Ayet
Mekke |
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ -161 |
İz kale lehüm ehuhüm lutun ela tettekun |
Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” |
O vakıt ki kardeşleri Lût onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? |
Hani kardeşleri Lût onlara dedi ki: «Artık (putlara tapmaktan, Hakk´ı inkârdan, hayasızca davranmaktan) sakınmaz mısınız ? |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
162.Ayet
Mekke |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ -162 |
İnnı leküm rasulün emın |
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” |
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim |
Şüpheniz olmasın ki ben size (gönderilen güvenilir) bir peygamberim. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
163.Ayet
Mekke |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -163 |
Fettekullahe ve etıy´un |
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” |
Gelin Allahdan korkun da bana itaat edin |
0 halde Allah´tan artık korkun ve bana uyun. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
164.Ayet
Mekke |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ -164 |
Ve es´elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” |
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir |
Bu (hizmete) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim hizmetimin karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
165.Ayet
Mekke |
أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ -165 |
E te´tunez zükrane minel alemın |
(165-166) “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.” |
Âlemîn içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? |
(165-166) Rabbınızın sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da âlemler içinden (kala kala) erkeklere mi (şehvetle) gidiyorsunuz ?! Hayır, siz haddi aşan bir milletsiniz.» |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
166.Ayet
Mekke |
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ ۚ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ -166 |
Ve tezerune ma haleka leküm rabbüküm min ezvaciküm bel entüm kavmün adun |
(165-166) “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.” |
Bırakıyorsunuz da sizin için yarattığı çiftleri? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz |
(165-166) Rabbınızın sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da âlemler içinden (kala kala) erkeklere mi (şehvetle) gidiyorsunuz ?! Hayır, siz haddi aşan bir milletsiniz.» |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
167.Ayet
Mekke |
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ -167 |
Kalu leil lem tentehi ya lutu le tekunenne minel muhracın |
Dediler ki: “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!” |
And ederiz ki dediler vazgeçmezsen ya Lût, mutlak ve muhakkak çıkarılanlardan olacaksın |
Onlar dediler ki; «Ey Lût! Eğer (bu tür uyarılardan) vazgeçmezsen elbette (yurdundan) çıkarılanlardan olursun.» |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
168.Ayet
Mekke |
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالِينَ -168 |
Kale innı li ameliküm minel kalın |
Lût, şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.” |
Ben, dedi: doğrusu sizin amelinize buğz edenlerdenim |
Lût, «şüpheniz olmasın ki ben sizin yaptıklarınıza iyice içerlenenlerdenim» dedi. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
169.Ayet
Mekke |
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ -169 |
Rabbi neccinı ve ehlı mimma ya´melun |
“Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.” |
Yâ rabb! Beni ve ehlimi bunların amellerinin şumundan halâs et |
Rabbim! Beni ve ailemi bunların işleyegeldiği (iğrençliğin günah ve azâb)ından kurtar, (diyerek duâ etti). |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
170.Ayet
Mekke |
فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ -170 |
Fe necceynahü ve ehlehu ecmeıyn |
(170-171) Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık. |
Biz de onu ve ehlini temamen halâs ettik |
(170-171) Biz de geride kalanlar arasında yaşlı bir kadın (Lût´un eşi) dışında onu ve bütün ailesini kurtardık. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
171.Ayet
Mekke |
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ -171 |
İlla acuzen fil ğabirın |
(170-171) Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık. |
ancak bir acüze kaldı |
(170-171) Biz de geride kalanlar arasında yaşlı bir kadın (Lût´un eşi) dışında onu ve bütün ailesini kurtardık. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
172.Ayet
Mekke |
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ -172 |
Sümme demmernel aharın |
Sonra diğerlerini helâk ettik. |
Sonra geridekileri hep tedmir eyledik |
Sonra da diğerlerini yerle bir edip yok ettik. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
173.Ayet
Mekke |
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ -173 |
Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın |
Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi! |
Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki ne fena idi o münzerin yağmuru |
Ve üzerlerine (taştan topraktan bir felâket) yağmuru yağdırdık. O uyarılanların yağmuru ne de kötü ! |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
174.Ayet
Mekke |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -174 |
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın |
Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı |
Şüphesiz ki bunda bir ibret ve öğüt vardır; ama onların çoğu imân edenler olmadı. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
175.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -175 |
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm |
Ve elbette Rabbın yegâne üstündür, güçlüdür ve çok merhametlidir. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
176.Ayet
Mekke |
كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ -176 |
Kezzebe ashabül eyketil murselın |
Eyke halkı da peygamberleri yalanladı. |
Eshabı Eyke gönderilen Resulleri tekzib etti |
Eykeli´ler (=Ormanda eyleşen Şuâyb Peygamber´in gönderildiği kavim) de peygamberleri yalanladılar. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
177.Ayet
Mekke |
إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ -177 |
İz kale lehüm şüaybün ela tettekun |
Hani Şu’ayb, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” |
O Vakit ki Şuayb onlara demişti: Siz Allahdan korkmaz mısınız? |
Hani Şuâyb onlara: «Artık (putlara tapmaktan, haksızlık etmekten, Hakk´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız ? |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
178.Ayet
Mekke |
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ -178 |
İnnı leküm rasulün emın |
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” |
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim |
Şüpheniz olmasın ki ben, size (gönderilen) güvenilir bir peygamberim. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
179.Ayet
Mekke |
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -179 |
Fettekullahe ve etıy´un |
Artık, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin |
Artık Allah´tan korkun ve bana uyun. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
180.Ayet
Mekke |
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ -180 |
Ve ma es´elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın |
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” |
Buna karşı sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül´âlemîne aiddir |
Bu (hizmetime) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim (hizmetimin) karşılığı ancak âlemlerin Rabbına aittir. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
181.Ayet
Mekke |
أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ -181 |
Evfül keyle ve la tekunu minel muhsirın |
“Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın.” |
Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın |
Ölçeği tam tutun; (hak yiyip hakları) eksiltenlerden olmayın. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
182.Ayet
Mekke |
وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ -182 |
Vezinu bil kıstasil müstekıym |
“Doğru terazi ile tartın.” |
Ve doğru terazi ile tartın |
Dosdoğru terazi ile tartın. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
183.Ayet
Mekke |
وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ -183 |
Ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta´sev fil erdı müsidın |
“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” |
Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü ihtilâlcılıkla fesada vermeyin |
İnsanların (haklarından bir) şeyler eksiltmeyin ve bir de sakın yeryüzünde fesâd çıkararak düzensizlik ve bozgunculuk yapmayın. |
19
/ 373
|
26-Şuara Suresi
184.Ayet
Mekke |
وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ -184 |
Vettekullezı halekaküm vel cibilletel evvelın |
“Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının.” |
O sizi ve sizden evvelki cibilleti yaratan hâlıktan korkun |
Sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan (O eşsiz kudret)ten korkun» dedi. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
185.Ayet
Mekke |
قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ -185 |
Kalu innema ente minel müsahharın |
Onlar şöyle dediler: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.” |
Sen, dediler: muhakkak sihirlilerdensin |
«Sen ancak büyülenmiş (aklî dengesini kaybetmiş)lerden birisin. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
186.Ayet
Mekke |
وَمَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَإِنْ نَظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ -186 |
Ve ma ente illa beşerum mislüna ve in nezunnüke le minel kazibın |
“Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.” |
Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin, doğrusu biz seni her halde yalancılardan sanıyoruz |
Sen ancak bizim gibi bir insansın ; biz seni elbette yalancılardan sanıyoruz. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
187.Ayet
Mekke |
فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِنَ السَّمَاءِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ -187 |
Fe eskıt aleyna kisefem mines semai in künte mines sadikıyn |
“Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.” |
Üzerimize Semâdan bir kıt´ayı düşürüver haydi sâdıklardan isen |
Eğer doğrulardan isen haydi göğün bir parçasını üzerimize düşür» dediler. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
188.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ -188 |
Kale rabbı a´lemü bi ma ta´melun |
Şu’ayb, “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir” dedi. |
Rabbım a´lemdir, dedi: yaptıklarınıza |
Şuâyb onlara: «Rabbim yapageldiğinizi cok iyi bilir» dedi. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
189.Ayet
Mekke |
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ -189 |
Fe kezzebuhü fe ehazehüm azabü yevmiz zulleh innehu kane azabe yevmin azıym |
Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi. |
Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi |
Buna rağmen onu yalanladılar. O sebeple gölge (yapan bulutun ortaya çıktığı) günün azabı onları yakalayıverdi. Şüphesiz ki bu büyük bir günün azabı idi. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
190.Ayet
Mekke |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ -190 |
İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü´minın |
Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. |
Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü´min olmadı |
Bunda elbette bir öğüt ve ibret vardır. Zaten onların çoğu mü´min değildi. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
191.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ -191 |
Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym |
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. |
Ve şüphesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm |
Şüphesiz ki, Rabbın çok üstündür, çok güçlüdür, çok merhamet sahibidir. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
192.Ayet
Mekke |
وَإِنَّهُ لَتَنْزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ -192 |
Ve innehu le tenzılü rabbil alemın |
Şüphesiz bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir. |
Ve hakıkat bu (kur´an) rabbül´âlemînin şübhesiz bir tenzilidir |
Gerçekten bu Kur´ân, âlemlerin Rabbından indirilmedir. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
193.Ayet
Mekke |
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ -193 |
Nezele bihir ruhul emın |
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. |
Onu Ruhı emîn indirdi |
(193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu´l-emîn (Melek Cebrail) onu senin kalbine açık-seçik Arap diliyle indirmiştir. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
194.Ayet
Mekke |
عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِرِينَ -194 |
Ala kalbike li tekune minel münzirın |
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. |
Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın |
(193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu´l-emîn (Melek Cebrail) onu senin kalbine açık-seçik Arap diliyle indirmiştir. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
195.Ayet
Mekke |
بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُبِينٍ -195 |
Bi lisanin arabiyyim mübın |
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. |
Açık parlak bir Arabi lisan ile |
(193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu´l-emîn (Melek Cebrail) onu senin kalbine açık-seçik Arap diliyle indirmiştir. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
196.Ayet
Mekke |
وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ -196 |
Ve innehu lefı zübüril evvelın |
Şüphesiz bu (Kur’an’ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı. |
Hem o şübhesiz evvelkilerin kitablarında da var |
Hem o, öncekilere (indirilen semavî) kitaplarda da (bazı özellikleriyle) vardır. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
197.Ayet
Mekke |
أَوَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ آيَةً أَنْ يَعْلَمَهُ عُلَمَاءُ بَنِي إِسْرَائِيلَ -197 |
E ve lem yekül lehüm ayeten ey ya´lemehu ulemaü benı israıl |
İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir? |
Onu Beni İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi |
Onu İsrail oğulları´ndan olan ilim adamlarının bilmesi onlar için (gerçeği yansıtan) bir belge ve kanıt değil midir? |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
198.Ayet
Mekke |
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَىٰ بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ -198 |
Ve lev nezzelnahü ala ba´dıl a´cemın |
(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı. |
Eğer onu Arabca bilmiyenlerin birine indirseydik de |
(198-199) Eğer Kur´ân´ı Arap olmayanlardan birine indirseydik, o da onlara bunu okusaydı, yine de ona inanacak değillerdi. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
199.Ayet
Mekke |
فَقَرَأَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ -199 |
Fe karaehu aleyhim ma kanu bihı mü´minın |
(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı. |
o kendilerine kıraet etse idi yine iyman etmiyeceklerdi |
(198-199) Eğer Kur´ân´ı Arap olmayanlardan birine indirseydik, o da onlara bunu okusaydı, yine de ona inanacak değillerdi. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
200.Ayet
Mekke |
كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ -200 |
Kezalike seleknahü fı kulubil mücrimın |
İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk. |
Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur. |
(200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
201.Ayet
Mekke |
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ -201 |
La yü´minune bihı hatta yeravül azabel elım |
(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar. |
İyman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar |
(200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
202.Ayet
Mekke |
فَيَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ -202 |
Fe ye´tiyehüm bağtetev ve hüm la yeş´urun |
(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar. |
Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken |
Bu azâb, farkına varmadıkları bir halde ansızın kendilerine gelir de, |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
203.Ayet
Mekke |
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَ -203 |
Fe yekul hel nahnü münzarun |
(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar. |
Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi? |
Acaba bize mühlet verilmez mi ? derler. |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
204.Ayet
Mekke |
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ -204 |
E fe bi azabina yesta´cilun |
Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar? |
Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı? |
Onlar azabımızı mı acele istiyorlar ? |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
205.Ayet
Mekke |
أَفَرَأَيْتَ إِنْ مَتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ -205 |
E feraeyte im metta´nahüm sinın |
Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak, |
Gördün a artık onlara senelerce zevk ettirsek |
(205-206) Söylesen ya, eğer biz onları yıllarca (bolluk ve refah içinde) yararlandırıp geçindirsek, sonra da va´dolundukları (günün azabı) onlara geliverse, |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
206.Ayet
Mekke |
ثُمَّ جَاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَ -206 |
Sümme caehüm ma kun yuadun |
Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?) |
Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa |
(205-206) Söylesen ya, eğer biz onları yıllarca (bolluk ve refah içinde) yararlandırıp geçindirsek, sonra da va´dolundukları (günün azabı) onlara geliverse, |
19
/ 374
|
26-Şuara Suresi
207.Ayet
Mekke |
مَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَ -207 |
Ma ağna anhüm ma kanu yümetteun |
(Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı. |
O yaşatıldıkları zevkın kendilerine hiç faidesi olmıyacaktır |
O yararlandırılıp geçindirildikleri bolluk ve refahın kendilerine bir faydası olur mu ? |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
208.Ayet
Mekke |
وَمَا أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَ -208 |
Ve ma ehlekna min karyetin illa leha münzirun |
Biz, hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik. |
Maamafih biz hangi memleketi helâk ettikse her halde onu inzar edenler olmuştur |
Hiçbir kasaba (halkını), kendilerine uyarıcılar göndermedikçe yok etmiş değiliz. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
209.Ayet
Mekke |
ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ -209 |
Zikra ve ma künna zalimın |
Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz. |
İhtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değilizdir |
Öğüt ve hatırlatmada bulunulmuştur ; ve biz onlara zulmediciler olmadık. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
210.Ayet
Mekke |
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ -210 |
Ve ma tenezzelet bihiş şeyatıyn |
O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir. |
Ve bunu Şeytanlar indirmedi |
Kur´ân´ı (hiçbir zaman) şeytanlar indirmemiştir. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
211.Ayet
Mekke |
وَمَا يَنْبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ -211 |
Ve ma yembeğıy lehüm ve ma yestetıy´un |
Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez. |
Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez? |
Hem bu, onlara göre uygun ve lâyık da değildir; hem güçleri de yetmez. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
212.Ayet
Mekke |
إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ -212 |
İnnehüm anis sem´ı le ma´zulun |
Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır. |
Onlar işitmekten sureti kat´ıyyede azledilmişlerdir |
Onlar (inen vahyi) dinlemekten kesinlikle uzak tutulmuşlardır. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
213.Ayet
Mekke |
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ -213 |
Fe la ted´u meallahi ilahen ahara fe tekune minel müazzebın |
Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun! |
Binaenaleyh sakın Allah ile beraber diğer bir ilâha çağırma ki o ta´zib edileceklerden olmıyasın |
Artık sen, Allah ile beraber başka bir tanrıya duâ edip kullukta bulunma, sonra azaba uğratılanlardan olursun. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
214.Ayet
Mekke |
وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ -214 |
Ve enzir aşiratekel akrabın |
(Önce) en yakın akrabanı uyar. |
Hem en yakın hısımlarını inzar et |
En yakın hısımlarını (bulundukları yolun eğri olduğu hakkında) uyar. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
215.Ayet
Mekke |
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ -215 |
Vahfıd cenahake li menit tebeake minel mü´minın |
Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir. |
Ve sana ittiba´ eden mü´minlere kanadını indir |
Mü´minlerden sana uyanlara (tevazu, hoşgörü, rahmet ve şefkat) kanadını (yerlere kadar) indir. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
216.Ayet
Mekke |
فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ -216 |
Fe in asavke fe kul innı berıüm mimma ta´melun |
Eğer sana karşı gelirlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım” de. |
Bunun üzerine sana ısyan ederlerse ben sizin amellerinizden beriyim de! |
Bununla beraber (hısımlarından) sana karşı gelip başkaldırırlarsa, de ki: «Şüphesiz ben sizin işleyegeldiğiniz (inkâr, azgınlık ve sapıklık)dan beriyim.» |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
217.Ayet
Mekke |
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ -217 |
Ve tevekkel alel azızir rahıym |
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. |
Ve o, azîz rahime mütevekkil ol |
O yegâne güçlü, çok üstün, çok merhametli olan (Allah)´a güvenip dayan. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
218.Ayet
Mekke |
الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ -218 |
Ellezı yerake hıyne tekum |
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. |
O ki görüyor kıyam ettiğin vakıt seni |
(218-219) O Allah ki, seni ayakta durduğun halde de, secde edenler arasında dolaştığın durumda da görüyor. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
219.Ayet
Mekke |
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ -219 |
Ve tekallübeke fis sacidın |
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. |
Ve secdekârlar içinde dolaşmanı |
(218-219) O Allah ki, seni ayakta durduğun halde de, secde edenler arasında dolaştığın durumda da görüyor. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
220.Ayet
Mekke |
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ -220 |
İnnehu hüves semıul alım |
Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
Çünkü o öyle semi öyle alîmdir |
Çünkü gerçekten Allah işitendir, bilendir. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
221.Ayet
Mekke |
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ -221 |
Hel ünebbiüküm ala men tenezzelüş şeyatıyn |
Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? |
Haber vereyim mi size Şeytanlar kimin üzerine inerler? |
Size şeytanların kimler üzerine inip durduğunu haber vereyim mi ? |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
222.Ayet
Mekke |
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ -222 |
Tenezzelü ala külli effakin esım |
Onlar, her günahkâr yalancıya inerler. |
Vebal yüklenici her bir sahtekâr üzerine inerler |
Her günahkâr iftiracı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
223.Ayet
Mekke |
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ -223 |
Yülkunes sem´a ve ekseruhüm kazibun |
Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır. |
Onlar kulak verirler ve ekseri yalan söylerler |
Bunlardır (şeytanların iftira ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
224.Ayet
Medine |
وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ -224 |
Veş şüaraü yettebiuhümül ğavun |
Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar. |
Şairler, bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer |
(Sapık hayalci) şâirlere ise, ancak yozmuş azgınlar uyarlar. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
225.Ayet
Medine |
أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ -225 |
E lem tera ennehüm fı külli vadiy yehımun |
(225-226) Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler. |
Görmez misin bunlar her vâdide hayran olurlar |
Baksana, onlar her vadide avare-şaşkın dolaşırlar. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
226.Ayet
Medine |
وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ -226 |
Ve ennehüm yekulune ma la yef´alun |
(225-226) Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler. |
hem de onlar yapmıyacakları şeyleri söylerler |
Ve yapmadıklarını söyleyip dururlar. |
19
/ 375
|
26-Şuara Suresi
227.Ayet
Medine |
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا ۗ وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ -227 |
İllellezıne amenu ve amilus salihati ve zekerullahe kesırav ventesaru mim ba´di ma zulimu ve seya´lemüllezıne zalemu eyye münkalebiy yenkalibun |
Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir. |
Ancak iyman edip iyi ameller işliyenler ve Allahı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öclerini alanlar müstesna, yarın bilecek o zulmedenler hangi ınkılâba münkalib olacaklar |
Ancak imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlar, Allah´ı çokça ananlar ve zulme uğradıktan sonra kendilerini savunup (gerektiğinde) karşı koyanlar müstesna.. O zulmedenler, yakında nasıl bir inkılâba uğrayacaklarını, nerede dönüp kalacaklarını bileceklerdir. |
19
/ 375
|