KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİM 29-Ankebut Suresi ne GÖRE AYETLERİ SΙRALAMAAnkebût Suresi

SURE
AYET NO
ARAPÇA OKUNUŞU DİYANET VAKFI ELMALILI CELAL YILDIRIM  CÜZÜ
SAYFA
29-Ankebut Suresi

1.Ayet

Mekke
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الم -1 Elif lam mım Elif Lâm Mîm. Elif, Lam, Mim. Elif - Lâm - Mîm. 20 / 395
29-Ankebut Suresi

2.Ayet

Mekke
أَحَسِبَ النَّاسُ أَنْ يُتْرَكُوا أَنْ يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ -2 E hasiben nasü ey yütraku ey yekulu amenna ve hüm la yüftenun İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Sandı mı o insanlar «inandık» demeleriyle bırakılacaklar da imtihan edilmiyecekler? İnsanlar, «inandık» demeleriyle kendi hallerine terkedileceklerini, çetin sınavlardan geçirilmiyecek lerini mi sanırlar ? 20 / 395
29-Ankebut Suresi

3.Ayet

Mekke
وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۖ فَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ الَّذِينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبِينَ -3 Ve le kad fetennellezıne min kablihim fe le ya´lemennellahüllezıne sadeku ve le ya´lemennel kazibın Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir. Şanım hakkı için biz onlardan evvelkileri ne fıtnelerle imtihan ettik, yine Allah, elbette sadakat edenleri bilecek ve elbette yalancıları bilecek And olsun ki onlardan öncekilerini de çetin sınavlardan geçirmişizdir. Allah, elbette doğru olanları da bilir, yalancıları da bilir. 20 / 395
29-Ankebut Suresi

4.Ayet

Mekke
أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ أَنْ يَسْبِقُونَا ۚ سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ -4 Em hasibellezıne ya´melunes seyyiati ey yesbikuna sae ma yahkümun Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçıp kurtulacaklarını mı sandılar. Ne kötü hükmediyorlar! Yoksa sandı mı o kötülükleri yapanlar bizden savuşacaklar? Ne fena hukmediyorlar Yoksa o çeşitli kötülükleri İşleyenler bizi (âciz bırakıp) geçeceklerini mi sanırlar ? Hükmettikleri şey ne kötü ! 20 / 395
29-Ankebut Suresi

5.Ayet

Mekke
مَنْ كَانَ يَرْجُو لِقَاءَ اللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ ۚ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ -5 Men kane yercu likaellahi fe inne ecelellahi leat ve hüves semıul alım Her kim Allah’a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Her kim Allaha irmek arzu ederse elbette Allahın ta´yin ettiği ecel, muhakkak gelecektir ve o, işitir bilir Kim Allah´a kavuşmayı umarsa, elbette Allah´ın belirlediği ecel gelecektir. Allah işiten ve bilendir. 20 / 395
29-Ankebut Suresi

6.Ayet

Mekke
وَمَنْ جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ -6 Ve men cahede fe innema yücahidü li nefsih innellahe le ğaniyyün anil alemın Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlere muhtaç değildir. Mücâhede eden sırf kendi hısabına mücahede eder, çünkü Allah ganiy, âlemînden müstağnidir Kim (Allah yolunda, Allah sözü daha yüce olsun diye) cihâd ederse, o gerçekten kendi lehine cihâd etmiş olur. Çünkü Allah elbette âlemlerden müstağnidir (hiç kimsenin cihâd etmesine ihtiyacı yoktur). 20 / 395
29-Ankebut Suresi

7.Ayet

Mekke
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ -7 Vellezıne amenu ve amilus salihati le nükeffiranne ahüm seyyiatihim ve le necziyennehüm ahsenellezı kanu ya´melun İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle mükâfatlandıracağız. Bununla beraber iyman edip de salih salih ameller yapanların her halde taraflarından kötülüklerini keffaretleriz ve elbette kendilerine yaptıkları amellerin daha güzelini veririz imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanların şüphesiz ki kötülüklerini (tevbeleri sebebiyle affedip) örter ve temizleriz ve yaptıklarını en güzeliyle mükâfatlandırırız. 20 / 396
29-Ankebut Suresi

8.Ayet

Mekke
وَوَصَّيْنَا الْإِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًا ۖ وَإِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا ۚ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -8 Ve vassaynel insane bi valideyhi husna ve in cahedake li tüşrike bı ma leyse leke bihı ılmün fe la tütı´hüma ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta´melun Biz, insana, ana babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim. Hem insana valideyni hakkında güzellik tavsıye ettik, maamafih sana, hakkında sence hiç bir ılim bulunmıyan bir şeyi bana şirk koşasın diye uğraşırlarsa o vakıt onları dinleme, dönümünüz banadır, ben o vakıt size yaptıklarınızı haber veririm İnsana, ana babasına iyi davranmasını, güzellikle muamele etmesini tavsiye ettik. (Bununla beraber) onlar, hakkında bilgin olmadığı bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşıp ağırlıklarını koymaya çalışırlarsa, o zaman onlara itaat etme; dönüşünüz ancak banadır; yapageldiklerinizi size bir bir haber veririm. 20 / 396
29-Ankebut Suresi

9.Ayet

Mekke
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُدْخِلَنَّهُمْ فِي الصَّالِحِينَ -9 Vellezıne amenu ve ameilus salihati le nüdhılennehüm fis salihıyn İman edip de salih amel işleyenler var ya, biz onları mutlaka salihler (iyiler) arasına sokacağız. İyman edib salih salih ameller yapanlar ise elbette onları salihîn zümresi içine katacağız Dosdoğru imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanları elbette iyi-yararlı kişilerin arasına yerleştireceğiz. 20 / 396
29-Ankebut Suresi

10.Ayet

Mekke
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ فَإِذَا أُوذِيَ فِي اللَّهِ جَعَلَ فِتْنَةَ النَّاسِ كَعَذَابِ اللَّهِ وَلَئِنْ جَاءَ نَصْرٌ مِنْ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ إِنَّا كُنَّا مَعَكُمْ ۚ أَوَلَيْسَ اللَّهُ بِأَعْلَمَ بِمَا فِي صُدُورِ الْعَالَمِينَ -10 Ve minen nasi mey yekulü amenna billahi fe iza uziye fillahi ceale fitneten nasi keazzabillah ve lein cae nasrum mir rabbike le yekulünne inna künna meaküm e ve leysellahü bi a´leme bima fı suduril alemın İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, “Biz de sizinle beraberdik” derler. Allah, herkesin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir? İnsanlar içinde kimi de vardır Allaha iyman ettik der, sonra da Allah uğrunda bir eziyyet edildi mi, insanların mihnetini Allahın azâbı gibi tutar, celâlim hakkı için rabbından bir nusrat gelirse cidden biz sizinle beraber idik diyeceklerinde şübhe yoktur, ya Allah bütün alemînin sînelerindekine a´lem değil mi? İnsanlardan öyleleri de var ki, «Allah´a imân ettik» derler. (Ama) Allah yolunda bir eziyete uğrarlarsa, insanların ezâ-cefâsını Allah´ın azabı gibi sayarlar ve eğer Rabbından bir yardım gelirse, «biz elbette sizinle beraberdik» derler. Allah, âlemlerin (bütün insanların) göğüslerinde olanı (doğruluğu, yalan ve ikiyüzlülüğü, inkâr ve sapıklığı) en iyi bilen değil midir? 20 / 396
29-Ankebut Suresi

11.Ayet

Mekke
وَلَيَعْلَمَنَّ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْمُنَافِقِينَ -11 Ve le ya´lemennellahüllezıne amenu ve le ya´lemennel münafikıyn Allah, elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir. Ve elbette Allah iyman etmiş olanları her halde bilecek ve elbet münafıkları da behemehal bilecek. Ve and olsun ki, Allah, imân edenleri de bilir, ikiyüzlü dönekleri de bilir. 20 / 396
29-Ankebut Suresi

12.Ayet

Mekke
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا اتَّبِعُوا سَبِيلَنَا وَلْنَحْمِلْ خَطَايَاكُمْ وَمَا هُمْ بِحَامِلِينَ مِنْ خَطَايَاهُمْ مِنْ شَيْءٍ ۖ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ -12 Ve kalellezıne keferu lillezıne amenüt tebiu sebılena vel nahmil hatayaküm ve ma hüm bi hamilıne min hatayahüm min şey´ innehüm lekazibun İnkâr edenler iman edenlere, “Yolumuza uyun da sizin günahlarınızı yüklenelim” derler. Hâlbuki onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Şüphesiz onlar kesinlikle yalancılardır. Bir de küfredenler o iyman etmiş olanlara: «bizim yolumuza uyun, günahlarınızı da yüklenelim» dediler, halbuki onlar onların günahlarından hiç bir şey yüklenecek değiller ve elbette onlar kat´ıyyen yalancılar İnkâr edenler, imân edenlere derler ki: «Siz bizim yolumuza uyun, kusur ve günahlarınızı yüklenelim». Halbuki onların kusur ve günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Onlar şüphen olmasın ki yalancılardır. 20 / 396
29-Ankebut Suresi

13.Ayet

Mekke
وَلَيَحْمِلُنَّ أَثْقَالَهُمْ وَأَثْقَالًا مَعَ أَثْقَالِهِمْ ۖ وَلَيُسْأَلُنَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَمَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ -13 Ve le yahmilünne eskalehüm eskalem mea eskalihim ve leyüs´elünne yevmel kıyameti amma kanu yefterun Andolsun, onlar mutlaka kendi yüklerini ve kendi yükleriyle beraber nice ağır yükleri yükleneceklerdir. Uydurmakta oldukları şeylerden de kıyamet günü şüphesiz, sorguya çekileceklerdir. Maamafih kendi ağırlıklarını ve o ağırlıklarla beraber daha bir çok ağırlıkları yüklenecekler bu şübhesiz ve her halde o ettikleri iftiralardan suâl olunacaklar bu da şübhesiz And olsun ki onlar kendi (günah) ağırlıklarını ve kendi ağırlıklarıyla beraber ağırlıklar yüklenecekler ve uydurup ortaya attıkları iftiradan Kıyamet gününde mutlaka sorulacaklardır. 20 / 396
29-Ankebut Suresi

14.Ayet

Mekke
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمْسِينَ عَامًا فَأَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ -14 Ve le kad erselna nuhan ila kavmihı fe lebise fıhim elfe senetin illa hamsıne ama fe ehazehümüt tufanü ve hüm salimun Andolsun, biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi. Ve celâlim hakkı için Nuhu kavmine gönderdik de içlerinde elli yılı müstesna bin sene durdu derken onları tufan yakalayıverdi hep zulmediyorlardı And olsun ki, Nuh´u kendi milletine (uyarıcı peygamber olarak) gönderdik. Aralarında —elli yılı müstesna— bin yıl durdu. (Sonuç alamayınca) onlar zâlimler iken tufan kendilerini yakalayıverdi. 20 / 396
29-Ankebut Suresi

15.Ayet

Mekke
فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَصْحَابَ السَّفِينَةِ وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِلْعَالَمِينَ -15 Fe enceynahü ve ashabes sefıneti ve cealnaha ayetel lil alemın Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık. Binnetice onu ve gemi arkadaşlarını necâta çıkardık ve o gemiyi âlemlere bir âyet kıldık Biz onu da gemide bulunanları da kurtardık ve bu olayı bütün milletlere ibret ve öğüt kıldık. 20 / 397
29-Ankebut Suresi

16.Ayet

Mekke
وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ۖ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -16 Ve ibrahıme iz kale li kavmihı´büdüllahe vettekuh zaliküm hayrul leküm in küntüm ta´lemun İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” İbrahimi de, kavmine dediği vakıt: hep Allaha ıbadet edin ve ona korunun, bu sizin için daha hayırlıdır eğer bilirseniz İbrahim´i de (uyarıcı olarak gönderdik). Hani bir vakit O, milletine demişti ki: «Allah´a ibâdet edin ve O´na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz bu sizin için hayırlıdır. 20 / 397
29-Ankebut Suresi

17.Ayet

Mekke
إِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا وَتَخْلُقُونَ إِفْكًا ۚ إِنَّ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقًا فَابْتَغُوا عِنْدَ اللَّهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ وَاشْكُرُوا لَهُ ۖ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ -17 İnnema ta´büdune min dunillahi evsanev ve tahlükune ifka innellezıne ta´büdune min dunillahi la yemlikune leküm rizkan febteğu ındellahir rizka va´büduhü veşküru leh ileyhi türceun “Siz, Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.” Siz, Allahı bırakıp da sâde bir takım evsâna tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz haberiniz olsun ki o sizin Allahdan beride ma´bud diye taptıklarınız sizin için bir rızka malik olamazlar, onun için rızkı Allah yanında arayın ve ona kulluk edip ona şükreyleyin, hep döndürülüb ona götürüleceksiniz Sizler Allah´ı bırakıp da birtakım putlara tapıyorsunuz ve durmadan yalan uydurup söylüyorsunuz. Şüphesiz ki Allah´tan başka taptığınız şeylerin size rızık vermeye güçleri yetmez. O halde rızkı Allah yanında arayın. O´na ibâdet edin, O´na şükredin. Ancak O´na döndürüleceksiniz.» 20 / 397
29-Ankebut Suresi

18.Ayet

Mekke
وَإِنْ تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ أُمَمٌ مِنْ قَبْلِكُمْ ۖ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ -18 Ve in tükezzibu fe kad kezzebe ümemüm min kabliküm ve ma aler rasuli illel belağul mübın “Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.” Ve eğer tekziyb ederseniz sizden evvel bir takım ümmetler de tekziyb etmişlerdi, Resulün vazifesi ise açık bir tebliğden ibarettir Eğer siz (Peygamber´i) yalanlarsanız, gerçekten sizden önceki birçok ümmetler de (kendilerine gönderilen peygamberleri) yalanlamışlardı. Peygamber´e gereken, ancak açık tebliğdir. 20 / 397
29-Ankebut Suresi

19.Ayet

Mekke
أَوَلَمْ يَرَوْا كَيْفَ يُبْدِئُ اللَّهُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ -19 E ve lem yerav keyfe yübdiüllahül halka sümme yüıydüh inne zalike alellahi yesır Onlar, Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. Ya görmediler mi de: Allah halkı ibtida nasıl yapıyor? Sonra onu iade de eder, şübhesiz bu Allaha göre kolaydır Görmediler mi ki, Allah, yaratmaya nasıl başlıyor sonra onu (öldürüp) tekrar geri çeviriyor; elbetteki bu Allah´a göre pek kolaydır. 20 / 397
29-Ankebut Suresi

20.Ayet

Mekke
قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ بَدَأَ الْخَلْقَ ۚ ثُمَّ اللَّهُ يُنْشِئُ النَّشْأَةَ الْآخِرَةَ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -20 Kul sıru fil erdı fenzuru keyfe bedeel halka sümmellahü yünşiün neş´etel ahırahinnellahe ala külli şey´in kadır De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” De ki: Arzda bir gezinin de bakın, halkı iptida nasıl yapmış, sonra da Allah «neş´eti uhra» inşa edecek şübhesiz Allah her şey´e kadir (Ey Peygamber !) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın, (Allah´ın) yaratmaya nasıl başladığına dikkatle bakın. Sonra da Âhiret´te (tekrar) yaratmayı (öylece) başlatıp meydana getirecektir. Şüphesiz ki Allah´ın kudreti her şeye yeter. 20 / 397
29-Ankebut Suresi

21.Ayet

Mekke
يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَيَرْحَمُ مَنْ يَشَاءُ ۖ وَإِلَيْهِ تُقْلَبُونَ -21 Yüazzibü mey yeşaü ve yerhamü mey yeşa´ ve ileyhi tuklebun O, dilediğine azap eder, dilediğine de merhamet eder. Ancak O’na döndürüleceksiniz. Dilediğine azâb eder, dilediğine de rahmet ve hep ona çevirileceksiniz Dilediğine azâb eder, dilediğine merhamette bulunur ve ancak O´na çevrileceksiniz. 20 / 397
29-Ankebut Suresi

22.Ayet

Mekke
وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ ۖ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ -22 Ve ma entüm bi mu´cizıne fil erdı ve la fis semai ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasıyr Siz, yerde de gökte de (Allah’ı) âciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır. Siz de âciz bırakacak değilsiniz size de ne Yerde ne Gökte, Allahdan başka ne bir veliy ne de bir nâsir yoktur Ve siz ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah´ı) âciz bırakacak değilsiniz. Sizin için Allah´tan başka ne bir yakın dost, ne de bir yardımcı vardır. 20 / 397
29-Ankebut Suresi

23.Ayet

Mekke
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَلِقَائِهِ أُولَٰئِكَ يَئِسُوا مِنْ رَحْمَتِي وَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -23 Vellezıne keferu bi ayatillahi ve likaihi ülaike yeisu mir rahmetı ve ülaike lehüm azabün elım Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır. Allahın âyâtına ve likasına inanmıyanlar ise hep onlar onun rahmetinden ümidi kesmiş olanlardır ve onlar için elîm bir azâb vardır Allah´ın âyetlerini ve O´na kavuşmayı inkâr edenler var ya, işte onlar rahmetimden ümit kesmişlerdir ve onlar için elem verici bir azâb vardır. 20 / 397
29-Ankebut Suresi

24.Ayet

Mekke
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنْجَاهُ اللَّهُ مِنَ النَّارِ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -24 Fema kane cevabe kavmihı illa en kaluktüluhü ev harrikuhü fe necahüllahü minen nar inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü´minun (İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır. Onun için ona kavminin cevabı sâde şu oldu: öldürün onu veya yakın dediler, Allah da onu o ateşten kurtardı, elbette bunda iyman edecek bir kavm için şübhesiz âyetler var (İbrâhim Peygamber´in putları kırıp kavmini Hakka´ çağrısına) onların cevabı sadece şöyle demeleri oldu : «İbrahim´i ya öldürün, ya da ateşte yakın.» Ama Allah O´nu ateşten (salimen) kurtardı. Bunda elbette dosdoğru inanan bir millet için öğütler, ibretler ve belgeler vardır. 20 / 398
29-Ankebut Suresi

25.Ayet

Mekke
وَقَالَ إِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضًا وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِرِينَ -25 Ve kale innemet tehaztüm min dunillahi evsanem meveddete beyniküm fil hayatid dünya sümme yevmel kıyameti yekfüru ba´duküm bi ba´dıv ve yel´anü ba´duküm ba´dav ve me´vakümün naru ve ma leküm min nasırın İbrahim, onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak; kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.” Ve dedi ki: siz sâde Dünya hayatta aranızda sevişmek için Allahı bırakıp bir takım evsâna tutulmuşsunuz amma sonra Kıyamet günü ba´zınız ba´zınıza küfredecek ve ba´zınız ba´zınızı lâ´netliyecek varacağınız yer ateştir, sizin için yardımcılardan eser de yoktur İbrâhim ise (onlara) şöyle dedi:«Siz elbette Allah´ı bırakıp Dünya hayatında aranızda bir sevgi bağı olsun diye putları (tanrılar) edindiniz. Ama bunun sonrası (ne olacak bilir misiniz ?) Kıyamet günü bir kısmınız bir kısmınızı inkâr eder ve birbirinizi lanetlersiniz. Varıp eyleşeceğiniz yer ise Cehennem´dir ve sizin için (orada) yardımcılardan bir kimse de bulunmayacaktır.» 20 / 398
29-Ankebut Suresi

26.Ayet

Mekke
فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ ۘ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّي ۖ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -26 Fe amene lehu lut ve kale innı mühacirun ila rabbı innehu hüvel azızül hakım Bunun üzerine Lût, ona (İbrahim’e) iman etti. İbrahim, “Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi. Bunun üzerine ona bir Lût iyman etti hem ben, dedi: rabbıma bir muhacirim (hicr edeceğim), hakıkat bu: azîz o, hakîm o Bu açıklama ve uyarı üzerine Lût O´na imân etti (inandığını tekrarladı) ve İbrâhim de. «ben Rabbıma (O´nun emri uyarınca) hicret ediyorum. Şüphesiz ki Rabbim cok üstün, çok güçlü ve yegâne hikmet sahibidir,» dedi. 20 / 398
29-Ankebut Suresi

27.Ayet

Mekke
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ -27 Ve vehebna lehu ishaka ve ya´kube ve cealna fı zürriyyetihin nübüvvete vel kitabe ve ateynahü ecrahu fid dünya ve innehu fil ahırati le mines salihıyn Ona (İbrahim’e) İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükâfatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir. Ve biz ona İshak ile Ya´kubu da ihsan ettik ve nübüvveti, kitabı zürriyyetinde kıldık ve kendisine hem dünyada ecrini verdik hem Âhırette o şübhesiz salihînden Biz O´na İshâk ve Yâkub´u (bir teselli ve takviye olarak) ihsan ettik ; O´nun soyundan (lâyık gördüklerimize) peygamberlik ve kitap verdik ; hem O´nun ecrini Dünya´da kendisine lütfettik, şüphesiz ki O, Âhiret´te de iyi-yararlı kişilerdendir. 20 / 398
29-Ankebut Suresi

28.Ayet

Mekke
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِنَ الْعَالَمِينَ -28 Ve lutan iz kale li kavmihı inneküm le te´tunel fahışete ma sebekaküm biha min ehadim minel alemın Lût’u da peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.” Lût Peygamberi de, hani kavmine dediği vakıt: «siz cidden o şeni´ fi´li yapıyorsunuz ha! sizden evvel âlemînden hiç biri bu haltı etmedi Lût´u da (uyarıcı peygamber olarak kendi kavmine gönderdik). Hani bir vakit o, kavmine dedi ki: «Şüphesiz ki milletlerden hiçbirinin sizden önce işlemediği çok çirkin bir hayâsızlığa doğru (durmadan) gidiyorsunuz. 20 / 398
29-Ankebut Suresi

29.Ayet

Mekke
أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّبِيلَ وَتَأْتُونَ فِي نَادِيكُمُ الْمُنْكَرَ ۖ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللَّهِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ -29 E inneküm le ta´tuner ricale ve taktaunes sebıle ve te´tune fı nadıkümül münker fema kane cevabe kavmihı illa en kalu´tina bi azabillahi in künte mines sadikıyn “Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” Kavminin cevabı, “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi Allah’ın azabını getir bize” demeden ibaret oldu. Cidden siz hâlâ erkeklere gidecek ve yolu kesecek ve meclisinizde edebsizlik yapıp duracak mısınız? Buna kavminin cevabı ancak şöyle demeleri oldu: «haydi getir bize Allahın azâbını sadıklardan isen» Sizler gerçekten erkeklere (cinsel sapıklar olarak) gidiyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda çirkin şeyler yapıyorsunuz öyle mi ?» Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demeleri oldu : «Eğer doğrulardan isen bize (o tehdîd edip durduğun) Allah´ın azabını getir.» 20 / 398
29-Ankebut Suresi

30.Ayet

Mekke
قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ -30 Kale rabbinsurnı alel kavmil müfsidın (Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi. Ya rab! dedi: ortalığı fesada veren bu kavme karşı bana nusrat ver Lût da: «Ey Rabbim !» dedi, «ortalığı fesada veren bu kavme karşı bana yardımda bulun.» 20 / 398
29-Ankebut Suresi

31.Ayet

Mekke
وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ ۖ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا ظَالِمِينَ -31 Ve lemma caet rusülüna ibrahıme bil büşra kalu inna mühliku elhi hazihil karyeh inne ehleha kanu zalimın Elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde, “Biz, bu memleket halkını helâk edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir” dediler. Ve vaktâ ki elçilerimiz İbrahime müjde ile vardılar, haberin olsun dediler: biz bu karyenin ehalisini ihlâk edecekleriz çünkü onun ehalisi hep zalim oldular Ne vakit ki elçilerimiz İbrahim´e müjde ile geldiler, «doğrusu biz şu kasaba halkını yok edeceğiz ! Çünkü halkı zulüm (ve azgınlığı) sanat edinmişlerdir,» dediler. 20 / 399
29-Ankebut Suresi

32.Ayet

Mekke
قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا ۚ قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَنْ فِيهَا ۖ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ -32 Kale inne fıha luta kalu nahnü a´lemü bi men fıha le nünecciyennehu ve ehlehu illemraetehu kanet minel ğabirın İbrahim, “Ama orada Lût var” dedi. Onlar, “Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O, geri kalıp helâk edilenlerden olacaktır.” «Onda Lût var a» dedi, biz dediler: onda kim var idiğini pek âlâ biliriz, her halde onu ve ehlini kurtaracağız, ancak karısı ötekilerden oldu (Bunun üzerine) İbrâhim, «o kasabada Lût bulunuyor» dedi. Elçiler, «biz kasabada olanları çok iyi biliyoruz; karısı dışında Lût´u da aile efradını da mutlaka kurtaracağız. Karısına gelince, o, geride kalan (sapıklardan biridir» diye cevap verdiler. 20 / 398
29-Ankebut Suresi

33.Ayet

Mekke
وَلَمَّا أَنْ جَاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ ۖ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا امْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ -33 Ve lemma en caet rusülüna lutan sıe bihim ve daka bihim zer´av ve kalu la tehaf ve la tahzen inna müneccuke ve ehleke illemraeteke kanet minel ğabirın Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona, “Korkma, üzülme. Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O, geride kalıp helâk edilenlerden olacaktır.” Ve vaktâ ki elçilerimiz Lût´a çıkavardılar onlar yüzünden fenalaştı ve haklarında eli kolu daraldı, onlar da; korkma dediler ve keder etme, çünkü biz seni ve ehlini kurtaracağız ancak karın ötekilerden oldu Elçilerimiz Lût´a gelince, onların geliş sebebinden üzülüp fenalaştı ; eli kolu bağlanıp (göğsü) daraldı. Elçiler, «korkma ve üzülme ; biz mutlaka seni de, aile efradını da kurtaracağız, ancak eşini değil, o geride kalan (sapık ahlâksızlardandır!» dediler (de ona güven verdiler). 20 / 398
29-Ankebut Suresi

34.Ayet

Mekke
إِنَّا مُنْزِلُونَ عَلَىٰ أَهْلِ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزًا مِنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ -34 İnna münzilune ala ehli hazihil karyeti riczem mines semai bima kanu yefsükun Şüphesiz biz, bu memleket halkı üzerine, fasıklık ettiklerinden dolayı gökten bir azap indireceğiz. Haberin olsun bu karye ehalisinin yapageldikleri fiskları yüzünden üzerlerine semadan bir feci azâb indireceğiz «Şüphen olmasın ki, biz bu kasaba halkı üzerine, yaptıkları çok çirkin ahlâksızlıktan dolayı gökten azâb indireceğiz.» 20 / 398
29-Ankebut Suresi

35.Ayet

Mekke
وَلَقَدْ تَرَكْنَا مِنْهَا آيَةً بَيِّنَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ -35 Ve le kad terakna minha ayetem beyyinetel li kavmiy ya´kılun Andolsun biz, aklını kullanacak bir kavm için o memleketten ibret alınacak apaçık bir delil bıraktık. Ve celâlim hakkı için ondan bir âyet (bir nişane) bırakmışızdır ki teakkul edecek bir kavm için beyyine olsun And olsun ki biz, aklını kullanan bir millet için bu kasabada açık belge(ler) geriye bıraktık. 20 / 398
29-Ankebut Suresi

36.Ayet

Mekke
وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَارْجُوا الْيَوْمَ الْآخِرَ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ -36 Ve ila medyene ehahüm şüayben fe kale ya kavmı´büdüllahe vercül yevmel ahıra ve la ta´sev fil erdı müfsidın Medyen’e de kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber olarak gönderdik. Şu’ayb, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Ahiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın” dedi. Medyene de kardeşleri Şuayb´ı, vardı dedi ki: ey kavmim, Allaha ıbadet edin de son güne ümid besleyin; müfsidlikle yeryüzünü berbad etmeyin Medyen´e de kardeşleri Şuâyb´ı (uyarıcı peygamber) gönderdik ; «ey kavmim» dedi, «Allah´a tapın, Âhiret gününe (oradaki mutluluğa) umut bağlayın ve sakın yeryüzünde fesâd çıkararak ortalığı karıştırmayın.» 20 / 398
29-Ankebut Suresi

37.Ayet

Mekke
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ -37 Fe kezzebuhü fe ehazethümür racfetü fe asbehu fı darihim casimın Kavmi, onu yalanladı. Bunun üzerine kendilerini o malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar. Buna karşı onu tekzib ettiler, derken onları o recfe tutuverdi de yurdlarında dizleri üstü çöke kaldılar Buna karşı onu yalanladılar. O sebeple onları şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi, derken kendi yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar. 20 / 398
29-Ankebut Suresi

38.Ayet

Mekke
وَعَادًا وَثَمُودَ وَقَدْ تَبَيَّنَ لَكُمْ مِنْ مَسَاكِنِهِمْ ۖ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرِينَ -38 Ve adev ve semude ve kad tebeyyene leküm mim mesakinihim ve zeyyene lehümüş şeytanü a´malehüm fe saddehüm anis sebıli ve kanu müstebsırın Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan, onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Hâlbuki onlar gözü açık kimselerdi. Âde de, Semûde de ki size bunlar meskenlerinden belli olmaktadır, Şeytan onlara amellerini tezyin etmişti de kendilerini yoldan çevirmişti, halbuki gözleri açık adamlar idiler Âd ve Semûd´u da yok ettik. Gerçekten onların oturduğu yerlerin kalıntıları size açık ve ortadadır. Şeytan, onlara amellerini süslemişti de böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştu. Halbuki kendileri (az-çok) gözü açık kimseler idi. 20 / 398
29-Ankebut Suresi

39.Ayet

Mekke
وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ ۖ وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مُوسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانُوا سَابِقِينَ -39 Ve karune fir´avne ve hamane ve le kad caehüm musa bil beyyinati festekberu fil erdı ve ma kanu sabikıyn Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helâk ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı. Karuna ve Fir´avne ve Hamâne de, celâlim hakkı için onlara Musâ beyyinelerle geldi de onlar o yerde kibirlenib kafa tuttular, halbuki önüne geçecek değillerdi Karun´u, Fir´avn´ı ve Hâmân´ı da (inkâr ve azgınlıkları yüzünden) yok ettik. Sânım hakkı için Musâ onlara acık belgelerle (susturucu) mu´cizelerle geldi; fakat onlar, yeryüzünde büyüklük tasladılar (Hakk´ı kabul etmediler ve ona boyun eğmeyi gururlarına yediremediler). Halbuki (Allah´ı âciz bırakacak ve inecek azâbın) önüne geçebilecek değillerdi. 20 / 400
29-Ankebut Suresi

40.Ayet

Mekke
فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنْبِهِ ۖ فَمِنْهُمْ مَنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُمْ مَنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ وَمِنْهُمْ مَنْ خَسَفْنَا بِهِ الْأَرْضَ وَمِنْهُمْ مَنْ أَغْرَقْنَا ۚ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ -40 Fe küllen ehazna bi zembih fe minhüm men erselna aleyhi hasıba ve minhüm men ehazethüs sayhah ve minhüm men hasefna bihil ard ve minhüm men ağrakna ve ma kanellahü li yazlimehüm ve lhakin kanu enfüsehüm yazlimun Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. Hasılı her birini günahiyle yakaladık, kiminin başına bir taş yağdıran gönderdik, kimini sayha alıverdi, kimini yere geçirdik, kimini de garkettik, Allah onlara zulmetmiyordu ve lâkin kendi nefislerine zulmediyorlardı Bunlardan her birini günahı sebebiyle yakaladık : Kiminin üzerine şiddetli kasırga gönderip taş yağmuruna uğrattık ; kimini korkunç bir gürültü yakalayıp sarıverdi; kimini yere geçirdik ; kimini de (denizde) boğduk. Allah onlara zulmeder olmadı, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı. 20 / 400
29-Ankebut Suresi

41.Ayet

Mekke
مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا ۖ وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِ ۖ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ -41 Meselüllezınet tehazu min dunillahi evliyae ke meselil ankebut ittehazet beyta ve inne evhenel büyuti le beytül ankebut lev kanu ya´lemun Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi! Allahdan başka veliylere tutunanların meseli örümcek meseli gibidir: bir ev edinmiştir fakat evlerin en çürüğü de şübhesiz örümcek evidir, eğer bilselerdi Allah´ı bırakıp başka başka dostlar, sahipler edinenlerin misali, kendine yuva edinen örümceğin haline benzer ve gerçekten evlerin en hafif ve dayanıksızı örümceğin yuvasıdır. Bunu bir bilselerdi!. 20 / 400
29-Ankebut Suresi

42.Ayet

Mekke
إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -42 İnnallahe ya´lemü ma yed´une min dunihı min şey´ ve hüvel azızül hakım Şüphesiz Allah, onların, kendini bırakıp da başka ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Her halde Allah biliyor ki onlar onun berîsinden nelere, ne gibi şeylere yalvarıyorlar, halbuki azîz odur, hakîm o Şüphesiz ki Allah, onların kendisinden başka nelere taptıklarını bilir. O, çok üstündür, çok güçlüdür, yegâne hikmet sahibidir. 20 / 400
29-Ankebut Suresi

43.Ayet

Mekke
وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ ۖ وَمَا يَعْقِلُهَا إِلَّا الْعَالِمُونَ -43 Ve tilkel emsalü nadribüha lin nas ve ma ya´kılüha illel alimun İşte bu temsilleri biz insanlar için getiriyoruz. Onları ancak bilginler düşünüp anlarlar. Hem bu meseller yok mu, biz onları insanlar için darbediyoruz, maamafih onlara âlimlerden maadasının aklı irmez Biz, işte bu misalleri insanlar için (gerçeği daha iyi anlasınlar diye) getiriyoruz. Bunları ancak ilim adamları düşünüp akleder. 20 / 400
29-Ankebut Suresi

44.Ayet

Mekke
خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِلْمُؤْمِنِينَ -44 Halekallahüs semavati vel erda bil hakk inne fı zalike le ayetel lil mü´minın Allah, gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. İşte bunda inananlar için bir ibret vardır. Allah, o Semavât-ü Arzı (o yüksekleri ve aşağıyı) hakk ile halk etmiştir, elbette bunda mü´minler için bir âyet var Allah, gökleri ve yeri hakk ile (uyumlu, dengeli ve düzenli ölçüde ve plânda) yaratmıştır. Şüphesiz ki bunda inananlar için acık belge ve delil vardır. 20 / 400
29-Ankebut Suresi

45.Ayet

Mekke
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ ۖ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ ۗ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ ۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ -45 Ütlü ma uhıye ileyke minel kitabi ve ekımıs salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve lezikrullahi ekber vallahü ya´lemü ma tasneun (Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor. Sana vahyolunan kitabı güzel güzel oku ve namazı kıl, sahih namaz edepsizlikten ve uygunsuzluktan nehyeder ve her halde Allahın zikri en büyük iştir ve Allah her ne işlerseniz bilir (Ey Peygamber!) Kitaptan sana vahyedileni oku; namazı kılmaya devam et; çünkü namaz cidden ahlâk dışı davranışlardan, (dine, akla ve sahîh örfe ters düşen) uygunsuz şeyden alıkoyar. Allah´ı anmak elbette cok büyüktür! Allah, neler İşlediklerinizi bilir. 20 / 400
29-Ankebut Suresi

46.Ayet

Mekke
وَلَا تُجَادِلُوا أَهْلَ الْكِتَابِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِلَّا الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ ۖ وَقُولُوا آمَنَّا بِالَّذِي أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَأُنْزِلَ إِلَيْكُمْ وَإِلَٰهُنَا وَإِلَٰهُكُمْ وَاحِدٌ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ -46 Ve la tücadilu ehlel kitabi illa billetı hiye ahsenü illellezıne zalemu minhüm ve kulu amenna billezı ünzile ileyna ve ünzile ileyküm ve ilahüna ve ilahüküm vahıdüv ve nahnü lehu müslimun İçlerinden zulmedenler hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve (onlara) şöyle deyin: “Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir (aynı ilâhtır). Biz sadece O’na teslim olmuş kimseleriz.” Ehli kitâba en güzel olan suretden başkasıyle mûcadele de etmeyin ancak zulmedenler başka ve deyinki; biz, hem bize indirelene iyman ettik hem size indirilene ve bizim ilâhımızla sizin ilâhınız bir, şu kadar ki biz yalnız ona müslimiz Kitap Ehli olan (Yahudî ve Hıristiyan)larla —içlerinden zulmedenler dışında— ancak en güzel yoldan mücâdele edin. Deyin ki: «Bize indirilene de, size indirilene de inandık ; bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir ve biz ancak O´na teslimizdir. 20 / 401
29-Ankebut Suresi

47.Ayet

Mekke
وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ ۚ فَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يُؤْمِنُونَ بِهِ ۖ وَمِنْ هَٰؤُلَاءِ مَنْ يُؤْمِنُ بِهِ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا الْكَافِرُونَ -47 Ve kezalike enzelna ileykel kitab fellezıne ateynahümül kitabe yü´minune bih ve min haülai mey yü´minü bih ve ma yechadü bi ayatina illel kafirun İşte böylece biz sana kitabı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar (Kitap ehlinden çağdaşın olanlar)dan da ona inananlar vardır. Bizim âyetlerimizi ancak kâfirler inkâr ederler. İşte sana böyle kitab indirdik, onun için kendilerine kitab verdiklerimiz ona iyman ederler, şunlardan da ona iyman eden var ve bizim âyetlerimizi ancak kâfirler inkâr eder İşte (ey Peygamber!) Sana böyle bir kitap indirdik. Kendilerine (daha önce) kitap verdiklerimizden gerçekçi ilim adamları) O´na inanırlar. Bunlar (putperest Araplar)dan da O´na inanan kimseler vardır. Bizim âyetlerimizi ancak inâdçı kâfirler inkâr eder. 20 / 401
29-Ankebut Suresi

48.Ayet

Mekke
وَمَا كُنْتَ تَتْلُو مِنْ قَبْلِهِ مِنْ كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَمِينِكَ ۖ إِذًا لَارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ -48 Ve ma künte tetlu min kablihı min kitabiv ve la tehuttuhu bi yemınike izel lertabel mübtılun Sen şu Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. Sen bundan evvel kitab okur değildin, hâlâ da elinde yazı yazmazsın öyle olsaydı mubtıller şübhelenebilirlerdi. (Ey Peygamber!) Sen bundan önce bir kitaptan okur değildin ve elinle de yazı yazar değildin ; öyle olsaydın bâtılı savunanlar şüpheye düşerlerdi. 20 / 401
29-Ankebut Suresi

49.Ayet

Mekke
بَلْ هُوَ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ فِي صُدُورِ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا الظَّالِمُونَ -49 Bel hüve ayatüm beyyinatün fı sudurillezine utül ılm ve ma yechadü bi ayatina illaz zalimun Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder. Fakat o (Kur´an) kendilerine ılim verilmiş kimselerin sînelerinde parıldayan parlak âyetlerdir ve bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder Bilâkis Kur´ân, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde ışıl ışıl ışıldayan açık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak inâdçı zâlimler İnkâr eder. 20 / 401
29-Ankebut Suresi

50.Ayet

Mekke
وَقَالُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَاتٌ مِنْ رَبِّهِ ۖ قُلْ إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ -50 Ve kalu lev la ünzile aleyhi ayatüm mir rabbih kul innemel ayatü ındellah ve innema ene nezırum mübın Dediler ki: “Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!” De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” Netekim ona rabbından âyetler indirilse ya dediler, de ki: o âyetler, hep Allahın ındindedir, ben ancak açık bir nezîrim Dediler ki: O´na (Muhammed´e) Rabbından birtakım mu´cizeler (veya başka başka âyetler de) indirilseydi ya ? De ki: Âyetler, mu´cizeler ancak Allah´ın yanındadır. Ben ise sadece açık bir uyarıcıyım. 20 / 401
29-Ankebut Suresi

51.Ayet

Mekke
أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَىٰ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -51 E ve lem yekfihim enna enzelna aleykel kitabe yütla aleyhim inne fı zalike le rahmetev ve zikra li kavmiy yü´minun Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır. Yetişmedi mi daha onlara ki sana kitab indirdik, karşılarında okunup duruyor? Şübhesiz ki onda iyman edecek bir kavm için muhakkak bir rahmet ve ilâhî bir ıhtar var Bizim sana indirdiğimiz Kitab´ın onlara karşı okunması kendilerine yetmiyor mu ? Şüphesiz ki bunda imân eden bir millete rahmet ve öğüt vardır. 20 / 401
29-Ankebut Suresi

52.Ayet

Mekke
قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ شَهِيدًا ۖ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَالَّذِينَ آمَنُوا بِالْبَاطِلِ وَكَفَرُوا بِاللَّهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ -52 Kul kefa billahi beynı ve beyneküm şehıda ya´lemü ma fis semavati vel ard vellezıne amenu bil batıli ve keferu billahi ülaike hümül hasirun De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Batıla inanıp Allah’ı inkâr edenler var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır.” De ki benimle sizin aranızda şâhid, Allah yeter, o Göklerde ve Yerde ne varsa bilir, bâtıla iyman edip de Allaha küfredenler, işte onlardır hep husrâna düşenler De ki: Aramızda şâhid olarak Allah yeter; O göklerde ve yerde olanları bilir. Bâtıla inananlar ve Allah´ı inkâr edenler var ya, işte onlar zarara uğrayanlardır. 20 / 401
29-Ankebut Suresi

53.Ayet

Mekke
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ ۚ وَلَوْلَا أَجَلٌ مُسَمًّى لَجَاءَهُمُ الْعَذَابُ وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ -53 Ve yesta´ciluneke bil azab ve lev la ecelüm müsemmel la caehümül azab ve le ye´tiyennehüm bağtetev ve hüm la yeş´urun Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. (Hikmet gereği) belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara mutlaka gelirdi. Onlar farkında değillerken kendilerine ansızın elbette gelecektir. Bir de senden acele azâb istiyorlar, eğer müsemmâ bir ecel olmasa idi o azab onlara muhakkak gelmişti ve elbette o kendilerine gelecek, şuurları olmıyarak ansızın gelecek Senden azâbın hemen İnmesini isterler. Eğer belirlenmiş bir vakit olmasaydı, azâb onlara hemen gelirdi ve elbette farkına varmadıkları halde (bir gün) azâb kendilerine gelecektir. 20 / 402
29-Ankebut Suresi

54.Ayet

Mekke
يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ -54 Yesta´ciluneke bil azab ve inne cehenneme le mühıytatüm bil kafirun (54-55) Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. Allah, onlara, “Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın” diyecektir. Senden acele azab istiyorlar, halbuki Cehennem kâfirleri kuşatıp duruyor Senden azâbın acele gelmesini istiyorlar, (aceleye gerek yok). Cehennem zaten kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır. 20 / 402
29-Ankebut Suresi

55.Ayet

Mekke
يَوْمَ يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -55 Yevme yağşahümül azabü min fevkıhim ve min tahti erculihim ve yekulü zuku ma küntüm ta´melun (54-55) Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. Allah, onlara, “Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın” diyecektir. O gün ki azâb onları hem üstlerinden hem ayakları altından saracak da tadın bakalım neler yapıyordunuz buyuracak O gündeki azâb, onları hem üstlerinden, hem ayaklarının altından çevirip kaplayacak ve «yaptıklarınıza karşılık (azabı) tadın !» denilecek. 20 / 402
29-Ankebut Suresi

56.Ayet

Mekke
يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ أَرْضِي وَاسِعَةٌ فَإِيَّايَ فَاعْبُدُونِ -56 Ya ıbadiyellezıne amenu inne erdıy vasiatün fe iyyaye fa´büdun Ey iman eden kullarım! Şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü) geniştir. O hâlde, ancak bana kulluk edin. Ey benim iyman eden kullarım! Haberiniz olsun benim Arzım geniştir, o halde bana ıbadet edin o halde bana Ey imân eden kullarım! Elbette benim (size hazırladığım) yeryüzü geniştir ve ancak bana ibâdet edin. 20 / 402
29-Ankebut Suresi

57.Ayet

Mekke
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۖ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ -57 Küllü nefsin saikatül mevti sümme ileyna türceun Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz. Her nefis, ölümü tadacak, sonra döndürülüp bize getirileceksiniz Her canlı ölümü tadacaktır. Sonra da bize döndürüleceksiniz. 20 / 402
29-Ankebut Suresi

58.Ayet

Mekke
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ نِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ -58 Vellezıne amenu ve amilus salihati le nübevviennehüm minel cenneti ğurafen tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha nı´me ecrul amilın İman edip salih amel işleyenler var ya, onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir! Ve iyman edip salih salih ameller yapmış olanlar, elbette onları Cennetin altlarından ırmaklar akan şehnişînlerine yerleştireceğiz, o halde ki orada ebedî kalacaklar, ne güzeldir ecri o işgörenlerin İmân edip iyi-yararlı amellerde bulunanları gerçekten altlarından ırmaklar akan içinde devamlı kalacakları Cennet´in yüksek (hoş manzaralı) kısımlarına yerleştireceğiz. (İyi-yararlı) amelde bulunanların mükâfatı ne güzeldir! 20 / 402
29-Ankebut Suresi

59.Ayet

Mekke
الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ -59 Ellezıne saberu ve ala rabbihim yetevekkelun Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir. Ki sabretmişlerdir ve yalnız rablarına dayanırlar Onlar (Dünya´da hem küfrün saldırısına, hem ibâdetin devamına) sabredip Rablarına güvenir ve dayanırlar. 20 / 402
29-Ankebut Suresi

60.Ayet

Mekke
وَكَأَيِّنْ مِنْ دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ ۚ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ -60 Ve keeyyim min dabbetil la tahmilü rizkahellahü yerzükuha ve iyyaküm ve hüves semıul alım Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Öyleya nice hayvanlar var rızkını taşıyamaz, Allah onlara da rızk veriyor size de, o öyle semi´ öyle alîm Hayvanlardan nicesi var ki, kendi rızıklarını (sağlayıp) taşıyamazlar. Allah onlara da rızık veriyor, size de. O, işiten ve bilendir. 20 / 402
29-Ankebut Suresi

61.Ayet

Mekke
وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ -61 Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda ve sehharaş şemse vel kamera le yekulünnellah fe enna yü´fekun Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar? Celâlim hakkı için sorsan onlara: kim o Gökleri ve Yeri yaratıb Şems-ü Kameri teshir etmiş? Elbette şübhesiz Allah derler, o halde nasıl çevriliyorlar? Onlara, «gökleri ve yeri kim yaratmıştır; Güneş´i ve Ay´ı belli ölçü ve düzende tutup buyruk altına kim almıştır?» diye sorsan, «Allah...» diyecekler. O halde (Hak´tan) nasıl çevriliyorlar?! 20 / 402
29-Ankebut Suresi

62.Ayet

Mekke
اللَّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ -62 Allahü yebsütur riska li mey yeşaü min ıbadihı ve yakdiru lehv innellahe bi külli şey´in alım Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Allah, kullarından dilediğine rızkı serer de kısar da ona şübhesiz Allah her şey´e alîm Allah, rızkı kullarından dilediğine genişletir, hem de kısıp daraltır. Şüphesiz ki Allah herşeyi bilendir. 20 / 402
29-Ankebut Suresi

63.Ayet

Mekke
وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللَّهُ ۚ قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ -63 Ve lein seeltehüm men nezzele mines semai maen fe ahya bihil erda mim ba´di mevtiha le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya´kılun Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” diye soracak olsan, mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar. Celâlim hakkı için yine sorsan onlara: kim o Semâdan peyderpey bir su indirip de Arza ölümünden sonra onunla hayat vermekte? Elbette şübhesiz Allah diyecekler, «elhamdulillah» de, fakat onların ekserisi aklı ermezlerdir Yine onlara: «Kim gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltir ?» diye sorsan, «Allah...» derler. De ki: Hamd Allah´a mahsustur (övülmeğe hep O lâyıktır). Ne var ki (insanların) çoğu bunu akletmezler. 20 / 402
29-Ankebut Suresi

64.Ayet

Mekke
وَمَا هَٰذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ ۚ وَإِنَّ الدَّارَ الْآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ -64 Ve ma hazihil hayatüd dünya illa lehvüv ve leıb ve inned darel ahırate le hiyel hayevan lev kanu ya´lemun Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! Bu Dünya hayat bir eğlence ve oyundan ıbaret ve hakıkaten son yurd (dâr-ı Âhıret) işte halîs hayat o amma bilselerdi Bu Dünya hayatı bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise gerçek hayatın kendisidir. Bunu bir bilselerdi!. 20 / 403
29-Ankebut Suresi

65.Ayet

Mekke
فَإِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ -65 Fe iza rakibu fil fülki deavüllahe muhlisıyne lehüd dın felemma neccahüm ilel berri izahüm yüşrikun Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’a ortak koşuyorlar. Baksan a gemiye bindiklerinde dini Allaha halîs kılarak ona muhlisâne duâ ederler de derken kendilerini karaya çıkardı mı derhal şirke koyulurlar Gemiye bindikleri zaman, dini dindarlığı Allah´a has kılarak samimiyetle O´na duâ edip yalvarırlar. Kendilerini kurtarıp karaya çıkarınca bir de bakarsın onlar (Allah´a) ortak koşarlar. 20 / 403
29-Ankebut Suresi

66.Ayet

Mekke
لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ وَلِيَتَمَتَّعُوا ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ -66 Li yekfüru bima ateynahüm ve li yetemetteu fe sevfe ya´lemun Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler. Ki kendilerine verdiğimiz ni´mete nankörlük etsinler ve hayattan zevk alsınlar diye, fakat ileride bilirler Böylece kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etsinler ve bir süre yararlanıp geçinsinler ; ileride (bunun nasıl bir kötülük ve şuursuzluk olduğunu) bilecekler. 20 / 403
29-Ankebut Suresi

67.Ayet

Mekke
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا حَرَمًا آمِنًا وَيُتَخَطَّفُ النَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْ ۚ أَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ اللَّهِ يَكْفُرُونَ -67 E ve lem yerav enna cealnü haramen aminev ve yütehattafün nasü min havlihim e fe bil batıli yü´minune ve bi nı´metillahi yekfürun Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, bizim, onların yurtlarını saygın ve güvenlikli bir yer kıldığımızı görmediler mi? Onlar hâlâ batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar? Ya görmedilerde mi biz bir Harem yapmışız, emniyyet içinde, halbuki etraflarında nas çarpılıp kapılıyor, artık bâtıla inanıyorlar da Allahın nı´metine küfran mı ediyorlar? Görmediler mi ki, çevrelerindeki ve civarlarındaki insanlar kapılıp (malları) yağma edilirken, biz (Mekke´yi) güven verici bir Harem yaptık. Onlar hâlâ batıla inanıyor, Allah´ın nîmetini inkâr mı ediyorlar ?! 20 / 403
29-Ankebut Suresi

68.Ayet

Mekke
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُ ۚ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرِينَ -68 Ve men azlenü minmeniftera alellahi keziben ev kezzebe bil hakkı lemma caeh e leyse fı cehenneme mesvel lil kafirın Allah’a karşı yalan uyduran, yahut kendisine geldiğinde, gerçeği yalanlayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirler için bir yer mi yok? Allaha karşı bir yalanı iftira eden yâhud hak kendine gelince yalan diyen kimseden daha zalim kim olabilir? Cehennemde değil midir ancak kâfirlerin yeri? Allah´a karşı yakışıksız isnadda bulunup yalan uyduran veya hakk (olan Kur´ân ve Peygamber) kendisine gelince O´nu yalan sayandan daha zâlim kim vardır? Cehennem´de kâfirlere bir konak yok mudur?. 20 / 403
29-Ankebut Suresi

69.Ayet

Mekke
وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ -69 Vellezıne cahedu fına le nehdiyennehüm sübülena ve innellahe le meal muhsinın Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir. Bizim uğurumuzda mücahede edenlere gelince elbette biz onlara yollarımızı gösteririz ve şübhesiz ki Allah her halde muhsinlerle beraberdir Bizim hoşnudluğumuz doğrultusunda mücâdele edenleri elbette yollarımıza iletiriz. Şüphesiz ,ki Allah iyiliği, güzelliği huy edinenlerle beraberdir. 20 / 403
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014