SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
68-Kalem Suresi
1.Ayet
Mekke |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ ن ۚ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ -1 |
Nun velkalemi ve ma yesturune. |
(1-2) Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin. |
Nun ve kalem ve ehli kalemin satra dizdikleri ve dizecekleri hakkı için |
Nûn´a, Kâlem´e ve (kalemle) satır satır yazdıklarına and olsun ki, |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
2.Ayet
Mekke |
مَا أَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ -2 |
Ma ente binı´meti rabbike bimecnunin. |
(1-2) Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin. |
Sen rabbının ni´meti ile, mecnun değilsin |
Sen, Rabbin nîmetiyle (şımarıp dengeni kaybeden) bir çılgın değilsin. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
3.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ -3 |
Ve inne leke leecren ğayre memnunin. |
Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. |
Ve tükenmez bir ecir var muhakkak senin için |
Şüphesiz ki senin için ardı arkası kesilmez bir ecir vardır. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
4.Ayet
Mekke |
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ -4 |
Ve inneke le´ala hulukın ´azıymin. |
Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. |
Ve her halde sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin |
Ve sen, elbette büyük yüksek bir ahlâk üzeresin. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
5.Ayet
Mekke |
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ -5 |
Fesetubsıru ve yubsırune. |
(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
Yakında göreceksin ve görecekler |
(5-6) Yakında kimlerin fitneye uğramış çılgın olduğunu sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
6.Ayet
Mekke |
بِأَيْيِكُمُ الْمَفْتُونُ -6 |
Bieyyikumulmeftunu. |
(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
Hanginizde imiş o fitne, o cünun? |
(5-6) Yakında kimlerin fitneye uğramış çılgın olduğunu sen de göreceksin, onlar da görecekler. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
7.Ayet
Mekke |
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ -7 |
İnne rabbeke huve a´lemu bimen dalle´an sebiylihi ve huve a´lemu bilmuhtediyne. |
Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir. |
Şübhesiz rabbındır en bilen yolundan sapanı, yine odur en bilen hidayete irenleri. |
Şüphesiz ki Rabbin, yolundan sapan kimseyi daha iyi bilir ve O, doğru yol üzere bulunanları da daha iyi bilir. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
8.Ayet
Mekke |
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ -8 |
Fela tutı´ılmukezzibiyne |
O hâlde yalanlayanlara boyun eğme. |
O halde tanıma o yalan diyenleri |
(Hakk´ı) yalan sayanlara boyun eğme. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
9.Ayet
Mekke |
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ -9 |
Veddu lev tudhinu feyudhinune. |
İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar. |
Arzu ettiler ki müdahene etsen, o vakıt müdahene edeceklerdi |
Onlar senin yapmacık da olsa (kendilerine) yumuşak ve müsamahalı davranmanı, kendilerinin de sana yapmacık yumuşaklık göstereceklerini isterler. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
10.Ayet
Mekke |
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهِينٍ -10 |
Ve la tutı´ kulle hallafin mehiyni. |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
Ve tanıma şunların hiç birini: çok yemin edici, değersiz |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
11.Ayet
Mekke |
هَمَّازٍ مَشَّاءٍ بِنَمِيمٍ -11 |
Hemmazin meşşain binemiymin. |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
Gammaz, koğuculukla gezer |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
12.Ayet
Mekke |
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ -12 |
Menna´ın lilhayri mu´tedin esiymin. |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
Hayır engeli, mütecâviz, vebâl yüklü |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
13.Ayet
Mekke |
عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ -13 |
´utullin ba´de zalike zeniymen. |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
zobu, sonra da dakma (zenîm) |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
14.Ayet
Mekke |
أَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ -14 |
En kane za malin ve beniyne. |
(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. |
Mal sahibi olmuş ve oğulları var diye |
(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, değersiz alçak, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, hayra hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen, günah işleyen, kaba ve şerefsiz ve sonra da soysuz olan hiçbir kimseye —mal ve oğullar sahibi de olsa— boyun eğme. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
15.Ayet
Mekke |
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ -15 |
İza tutla ´aleyhi ayatuna kale esatıyrulevveliyne. |
Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der. |
Karşısında âyetlerimiz okunurken «eskilerin masalları» dedi |
Onun karşısında âyetlerimiz okunurken: «Öncekilerin masallarıdır» der. |
29
/ 563
|
68-Kalem Suresi
16.Ayet
Mekke |
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ -16 |
Senesimuhu ´alelhurtumi. |
Yakında biz onun burnunu damgalayacağız. |
Haberiniz olsun ki biz onlara belâ vermişizdir. |
Yakında onun burnunu damgalıyacağız. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
17.Ayet
Mekke |
إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ -17 |
İnna belevnahum kema belevna ashabelcenneti iz aksemu leyasri munneha musbihıyne. |
Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. |
Haberiniz olsun ki biz onlara belâ vermişizdir. O bağ sahiblerini belâlandırdığımız gibi; o sıra ki yemin etmişlerdi; sabah olunca onu mutlaka divşireceklerdi. |
(17-18) Şüphesiz ki biz, onları ürünlerini sabahladıklarında devşireceklerine yemin eden ve hiçbir istisna yapmayan bahçe sahiplerini belâya uğratıp denediğimiz gibi belâya uğratıp denedik. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
18.Ayet
Mekke |
وَلَا يَسْتَثْنُونَ -18 |
Ve la yestesnune. |
(Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşaallah” demiyorlardı.) |
Bir istisna da yapmıyorlardı |
(17-18) Şüphesiz ki biz, onları ürünlerini sabahladıklarında devşireceklerine yemin eden ve hiçbir istisna yapmayan bahçe sahiplerini belâya uğratıp denediğimiz gibi belâya uğratıp denedik. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
19.Ayet
Mekke |
فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ -19 |
Fetafe ´aleyha taifun min rabbike ve hum naimune. |
Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. |
Derken ona rabbından bir dolaşan dolaşıvermişti onlar uyuyorlardı |
Kendileri henüz uykuda iken Rabbin tarafından dolaşan bir belâ, bahçeyi sarıverdi. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
20.Ayet
Mekke |
فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ -20 |
Feasbehat kessariymi. |
Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü. |
Sabaha kadar o bağ sırıma dönüvermişti |
Sabaha doğru bahçe (yok olup) siyah bir kül (yığını halin)e döndü. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
21.Ayet
Mekke |
فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ -21 |
Fetenadev musbihıyne. |
(21-22) Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler. |
Derken sabaha yakın birbirlerine seslendiler |
Sabahleyin birbirlerine seslendiler: |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
22.Ayet
Mekke |
أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَارِمِينَ -22 |
Eniğdu ´ala harsikum in kuntum sarimiyne. |
(21-22) Derken, sabahleyin birbirlerine, “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin” diye seslendiler. |
Haydin kesecekseniz harsinize irkence koşun dediler. |
Devşirecekseniz, haydi durmayın erkenden ürünlerinizin başına gidiniz ! |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
23.Ayet
Mekke |
فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ -23 |
Fentaleku ve hum yetehafetune. |
(23-24) Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular. |
Hemen fırladılar, şöyle mızırdaşıyorlardı: |
(23-24) Derken hemen yola koyuldular ve şöyle fısıldaştılar: «Sakın bugün ürünlerimizin orada aramıza bir yoksul sokulmasın.» |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
24.Ayet
Mekke |
أَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْكِينٌ -24 |
En la yedhulennehelyevme ´aleykum miskiynun. |
(23-24) Bunun üzerine, “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın” diye fısıldaşarak yola koyuldular. |
Sakın bu gün aranıza bir miskîn sokulmasın diyorlardı |
(23-24) Derken hemen yola koyuldular ve şöyle fısıldaştılar: «Sakın bugün ürünlerimizin orada aramıza bir yoksul sokulmasın.» |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
25.Ayet
Mekke |
وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ -25 |
Ve ğadev ´ala hardin kadiriyne. |
(Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar. |
Sırf bir men´a güçleri yeterek erkenden gittiler. |
(Yoksulu) engellemeye güçleri yeter halde sabah erkenden gittiler. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
26.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ -26 |
Felemma reevha kalu inna ledallune. |
Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler. |
Vakta ki o bağı gördüler, biz, dediler: her halde yanlış gelmişiz |
(26-27) Bahçeyi görünce : «Biz şüphesiz şaşırıp (başka yere) sapmışız, hayır biz mahrum kalmışız» dediler. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
27.Ayet
Mekke |
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ -27 |
Bel nahnu mahrumune. |
(Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler. |
Yok biz mahrum edilmişiz |
(26-27) Bahçeyi görünce : «Biz şüphesiz şaşırıp (başka yere) sapmışız, hayır biz mahrum kalmışız» dediler. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
28.Ayet
Mekke |
قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ -28 |
Kale evsetuhum elem ekul lekum levha tusebbihune. |
Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi. |
Ortancaları (en mu´tedilleri) demedim mi size: tesbîh etseydiniz |
çlerinden en uygun düşüneni : «Ben size demedim mi, tesbîh etseydiniz ya !?» dedi. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
29.Ayet
Mekke |
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ -29 |
Kalu subhane rabbina inna kunna zalimiyne. |
Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler. |
Sübhansın ya rabbena! Dediler: bizler doğrusu zalimlermişiz |
Onlar da: «Rabbimiz! Seni tesbîh ve tenzîh ederiz. Şüphesiz ki, biz zalimlermişiz» dediler. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
30.Ayet
Mekke |
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ -30 |
Feakbele ba´duhum ´ala ba´dın yetelavemune. |
Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar. |
Sonra döndüler kendilerine levm ediyorlardı |
Sonra birbirlerine dönüp kendilerini kınamaya başladılar. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
31.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ -31 |
Kalu ya veylena inna kunna tağıyne. |
Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!” |
Yazıklar olsun bizlere, bizler doğrusu azgınlarmışız |
Yazıklar olsun bize! Doğrusu biz azgınlarmışız. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
32.Ayet
Mekke |
عَسَىٰ رَبُّنَا أَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ -32 |
´asa rabbuna en yubdilena hayren minha inna ila rabbina rağıbune. |
“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.” |
Ola ki rabbımız bize onun yerine daha hayırlısını vere, her halde biz bütün rağbetimizi rabbımıza çeviriyoruz |
Umulur ki Rabbimiz, o bahçenin yerine bize daha iyisini verir. Biz artık Rabbımızı (O´nun lûtf-u keremini) gönülden istemekteyiz, dediler. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
33.Ayet
Mekke |
كَذَٰلِكَ الْعَذَابُ ۖ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ -33 |
Kezalikel´azabu ve le´azabul´ahıreti ekberu lev kanu ya´lemune. |
İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi! |
İşte böyledir azâb ve elbette Âhıret azâbı daha büyüktür, fakat bilselerdi. |
İşte azâb böyledir ve and olsun ki Âhiret azabı daha büyüktür. Bunu bir bilseler!. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
34.Ayet
Mekke |
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ -34 |
İnne lilmuttekıyne ´ınde rabbihim cennatin ne´ıymi. |
Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır. |
Şübhesiz ki korunan müttakîler içindir rablarının ındinde na´îm Cennetleri. |
Şüphesiz ki, muttakîlere (Allah´tan korkup haksızlıktan, azgınlıktan, cimrilikten sakınanlara) Rabblarının yanında Nîmet Cennetleri (veya Naim Cennetleri) vardır. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
35.Ayet
Mekke |
أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ -35 |
Efenec´alulmuslimiyne kelmucrimiyne. |
Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız? |
Ya artık, müslimleri mücrimler gibi kılar mıyız? |
Artık biz, (hakka) teslimiyet gösterenleri, günahkâr suçlular gibi mi tutarız ? |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
36.Ayet
Mekke |
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ -36 |
Ma lekum keyfe tahkumune. |
Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? |
Neniz var? Nasıl hukm ediyorsunuz? |
Ne oluyor size ? Nasıl hükmediyorsunuz?.. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
37.Ayet
Mekke |
أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ -37 |
Emlekum kitabun fiyhi tedrusune. |
Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz? |
Yoksa size mahsus bir kitab var da onda şu dersi mi okuyorsunuz |
Yoksa size ait ders yapıp okuduğunuz bir kitap mı var? |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
38.Ayet
Mekke |
إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ -38 |
İnne lekum fiyhu lema tehayyerune. |
Onda, “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” (diye mi yazılı?) |
Siz âlemde her neyi ıhtiyar ederseniz o her halde sizin olacak diye? |
İçinde neleri seçip beğenirseniz onlar sizin olacak (diye) bir bilgi mi var? |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
39.Ayet
Mekke |
أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ -39 |
Em lekum eymanun ´aleyna baliğatun ila yevmilkıyameti inne lekum lema tahkumune. |
Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız? |
Yoksa size karşı üzerimizde Kıyamet gününe kadar sürecek yemînler, teahhüdler mi var; Siz her ne hukm ederseniz her halde öyle olacak diye? |
Yoksa üzerimizde Kıyâmet´e kadar sürüp gidecek sizden yana yeminler mi var ki, siz neleri hükmederseniz o sizin olacak diye ? |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
40.Ayet
Mekke |
سَلْهُمْ أَيُّهُمْ بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ -40 |
Selhum eyyuhum bizalike ze´ıymun. |
Sor onlara: “Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?” |
Sor bakalım onlara içlerinde ona kefîl hangisi? |
Sor onlara: İçlerinden hangisi buna kefîl ?.. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
41.Ayet
Mekke |
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ -41 |
Emlehum şureka´u felye´tu bişurekaihim in kanu sadikıyne. |
Yoksa onların ortakları mı var? Doğru söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını! |
Yoksa onların şerikleri mi var? O halde şeriklerini getirsinler, sadık iseler. |
Yoksa onlara ait ortaklar mı var? O halde eğer doğru kişiler iseler, ortaklarını getirsinler. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
42.Ayet
Mekke |
يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ -42 |
Yevme yukşefu ´an sakın ve yud´avne ilessucudi fela yestetıy´une. |
(42-43) Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar)dı. |
O gün ki saktan bir keşf olunur ve secdeye da´vet edilirler o vakıt güçleri yetmez. |
O gün, baldır-bacak açılacak ; secdeye çağrılacaklar ama (buna) güçleri yetmiyecek. |
29
/ 564
|
68-Kalem Suresi
43.Ayet
Mekke |
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ -43 |
Haşi´aten ebsaruhum terhekuhum zillefun ve kad kanu yud´avne ilessucudi ve lum salimune. |
(42-43) Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar)dı. |
Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur, halbuki o secdeye onlar sağ sâlim iken da´vet olunuyorlardı. |
Gözleri korkudan kararmış halde kendilerini zillet sarıvermiştir. Oysa (daha önce Dünya´da) kendileri sağlam ve sıhhatli iken secdeye çağrılırlardı. |
29
/ 565
|
68-Kalem Suresi
44.Ayet
Mekke |
فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ -44 |
Fezerniy ve men yukezzibu bihazelhadiysi senestedricuhum min haysu la ya´lemune. |
(Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız. |
O halde bana bırak bu sözü tekzib edenleri, biz onları istidrac ile çıkarır, bilemiyecekleri cihetten yuvarlarız. |
Artık bu sözü yalanlayanı bana bırak; biz, onları bilmedikleri cihetten kademe kademe sürükleyip (azaba) yaklaştırırız. |
29
/ 565
|
68-Kalem Suresi
45.Ayet
Mekke |
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ -45 |
Ve umliy lehum inne keydiy metiynun. |
Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır. |
Ve ben onların ipini uzatırım, çünkü fendim sağlamdır. |
Onlara biraz zaman verip erteliyoruz; şüphesiz ki, benim ceza düzenim oldukça sağlamdır. |
29
/ 565
|
68-Kalem Suresi
46.Ayet
Mekke |
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ -46 |
Em tes´eluhum ecren fehum min mağremin muskalune. |
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir? |
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da mı cereme vermekten ezilmişler? |
Yoksa sen, onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden kendileri ağır bir borç altına mı girmiş bulunuyorlar? |
29
/ 565
|
68-Kalem Suresi
47.Ayet
Mekke |
أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ -47 |
Em ´ındehumulğaybu fehum yektubune. |
Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar? |
Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar? |
Yoksa gayb ile ilgili bilgiler yanlarında bulunuyor da onu mu yazıyorlar ? |
29
/ 565
|
68-Kalem Suresi
48.Ayet
Mekke |
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ -48 |
Fasbir lihukmi rabbike ve la tekun kesahıbilhuti iz nada ve huve mekzumun. |
Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı. |
O halde sabret rabbının hukmüne de sahib-i hut gibi olma, hani öfkeye boğulmuş da nida etmişti. |
Sen, Rabbının hükmünü sabırla bekle de, o balığın arkadaşı (Yunus) gibi olma. Hani o öfkeye kapılıp üzüntü içinde (Rabbına) seslenip duâ etmişti. |
29
/ 565
|
68-Kalem Suresi
49.Ayet
Mekke |
لَوْلَا أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ -49 |
Levla en tedarekehu nı´metun min rabbihi lenubize bil´arai ve huve mezmumun. |
Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı. |
Rabbından bir ni´met yetişmiş olmasa idi ona, elbette o fazaya fena bir halde atılacaktı. |
Eğer Rabbından ona bir lütuf nimeti erişmeseydi, yerilecek bir halde çırılçıplak (sahile) atılacaktı. |
29
/ 565
|
68-Kalem Suresi
50.Ayet
Mekke |
فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ -50 |
Fectebahu rabbuhu fece´alehu minessalihıyne. |
(Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı. |
Fakat rabbı onu ıstıfa buyurdu da salihînden kıldı. |
Ama Rabbi, onu seçti de iyi-yararlı kişilerden eyledi. |
29
/ 565
|
68-Kalem Suresi
51.Ayet
Mekke |
وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ -51 |
Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi´uzzikre ve yekulune innehu lemecnunun. |
Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar. |
Ve gerçek o küfr edenler o zikri işittikleri vakıt az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı, bir de durmuşlar o her halde bir mecnun diyorlar. |
Kâfirler, Kur´ân´ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle ye rinden devirecekler ve: «Bu elbette delinin biridir» diyorlardı. |
29
/ 565
|
68-Kalem Suresi
52.Ayet
Mekke |
وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ -52 |
Ve ma huve illa zikrun lil´alemiyne. |
Hâlbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür. |
Halbuki o halis bir zikirdir bütün ukalâ âlemleri için |
Halbuki Kur´ân, ancak milletler için bir öğüttür. |
29
/ 565
|