SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
21-Enbiya Suresi
1.Ayet
Mekke |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَ -1 |
İkterabe lin nasi hısabühüm ve hüm fı ğafletim mu´ridun |
İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler. |
Yaklaştı nâsa hisabları onlar ise hâlâ gaflette aldırmıyorlar |
İnsanların hesap verme (günü) yaklaştı; onlar hâlâ gaflet içinde (Hak´tan) yüzçevirirler. |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
2.Ayet
Mekke |
مَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنْ رَبِّهِمْ مُحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ -2 |
Ma ye´tıhim min zikrim mir rabbihim muhdesin illestemeuhü ve hüm yel´abun |
(2-3) Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: “Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?” |
Rablarından kendilerine gelen her yeni ıhtarı mutlak eğlenerek dinliyorlar |
Rablarından kendilerine gelen her yeni uyarıyı mutlaka eğlenerek dinlerler. |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
3.Ayet
Mekke |
لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْ ۗ وَأَسَرُّوا النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُوا هَلْ هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ ۖ أَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَأَنْتُمْ تُبْصِرُونَ -3 |
Lahiyeten kulubühüm ve eserrun necvellezıne zalemu hel haza illa beşerum mislüküm e fete´tunes sıhra ve entüm tübsırun |
(2-3) Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: “Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?” |
Kalbleri hep oyunda hem onlar o zalimler şu gizli fısıltıyı sirleştiler: bu sırf sizin gibi, bir beşer artık göre göre sihire mi gidiyorsunuz? |
Kalbleri (iyice) oyun ve eğlenceye dalmıştır. O zulmedenler gizli gizli görüşüp fısıldaşırlar: «Bu da sizin gibi ancak bir insandır. Siz görüp durduğunuz halde sihre büyüye mi gidiyorsunuz?» (derler). |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
4.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ -4 |
Kale rabbi ya´lemül kavle fis semai vel erdı ve hüves semiul alim |
Peygamber, onlara dedi ki: “Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” |
Dedi: rabbım söyleneni bilir: Gökte de Yerde de ve o öyle semî, öyle alîmdir |
(Onların bu tutumuna karşı Peygamber de şöyle) dedi: «Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir; O her şeyi işiten ve bilendir.» |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
5.Ayet
Mekke |
بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ -5 |
Bel kalu adğasü ahlamim belifterahü bel hüve şaır felye´tina bi ayetin kema ürsilel evvelun |
Onlar, “Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu; hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse, önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin” dediler. |
Dediler: adgâsü ahlâm, yok onu uydurdu, yok o bir şâir, yoksa bize evvelkilerin gönderildikleri gibi bir âyet getirsin |
Onlar, «hayır, (Kur´ân ve Muhammed´in dedikleri) olsa olsa (şuur altında biriken) rüya saçmalarıdır. Hayır, O bunları uydurmuştur; hayır O şâirdir; değilse, bize önceki peygamberlere gönderildiği gibi bir mu´cize getirsin» derler. |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
6.Ayet
Mekke |
مَا آمَنَتْ قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا ۖ أَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ -6 |
Ma amenet kablehüm min karyetin ehleknaha e fe hüm yü´minun |
Onlardan önce helâk ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler? |
Onlardan evvel ihlâk ettiğimiz hiç bir karye iyman etmedi şimdi onlar mı iyman edecekler? |
Onlardan önce yok ettiğimiz hiçbir kasaba halkı imân etmemişti, bunlar mı inanacaklar? |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
7.Ayet
Mekke |
وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ ۖ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ -7 |
Ve ma erselna kableke illa ricalen nuhıy ileyhim fes´elu ehlez zikri in küntüm la ta´lemun |
Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. |
Senden evvel de başka değil ancak kendilerine vahiy gönderdiğimiz bir takım ricâl gönderdik, haydin zikr ehline sorun bilmiyorsanız |
Senden önce ancak Kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. (Kadınlardan peygamber göndermedik). Eğer bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun. |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
8.Ayet
Mekke |
وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ -8 |
Ve ma cealnahüm cesedel la ye´külunet taame ve ma kanu halidın |
Biz, onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi. |
biz onları hem yemek yemez bir cesed yapmadık hemde mühalled değildiler |
Biz, o peygamberleri yemek yemiyen birer cesed kılmadık ve onlar (Dünya´da) ebedî de değillerdi. |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
9.Ayet
Mekke |
ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَاءُ وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ -9 |
Sümme sadaknahümül va&´de fe enceynahüm ve men neşaü ve ehleknel müsrifın |
Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helâk ettik. |
Sonra onlara olan va´de sadık olduk da kendilerini ve dilediklerimizi necata çıkarıp müsrifleri helâk ettik |
Sonra da onlara verdiğimiz sözü doğrulukla yerine getirdik. Onları ve dilediğimiz kimseleri kurtardık, (inkârda, sapıklık ve azgınlıkta) aşırı gidenleri ise yok ettik. |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
10.Ayet
Mekke |
لَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ ۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -10 |
Le kad enzelna ileyküm kitkaben fıhi zikruküm e fe la ta´kılun |
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? |
Şanım hakkı için size bir kitab indirdik ki bütün şanımız onda? Hâlâ akıllanmıyacakmısınız? |
And olsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki şeref ve itibarınız ondadır (onunla gerçekleşir). Hâlâ aklınızı kullanmıyacak mısınız ? |
17
/ 321
|
21-Enbiya Suresi
11.Ayet
Mekke |
وَكَمْ قَصَمْنَا مِنْ قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَأَنْشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا آخَرِينَ -11 |
Ve kem kasamna min karyetin kanet zalimetev ve enşe´na ba´deha kavmen aharın |
Biz zulmetmekte olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik. |
Halbuki biz zulmetmekte olan nice memleket kırdık geçirdik ve arkasından diğerlerini başka bir kavm olarak neşet ettirdik |
Zâlim olan nice kasaba halkını kırıp geçirdik de onlardan sonra başka bir kavim yaratıp oluşturduk. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
12.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا أَحَسُّوا بَأْسَنَا إِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَ -12 |
Felemma ehassu be´sena izahüm minha yerküdun |
Onlar azabımızı hissedince, hemen oradan süratle kaçıyorlardı. |
Be´simizi hissettikleri vakit, hemen oradan üzengi depiyorlardı, |
Onlar, yok edici baskınımızı hissedince hemen oradan tabana kuvvet kaçmağa koyuldular. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
13.Ayet
Mekke |
لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُوا إِلَىٰ مَا أُتْرِفْتُمْ فِيهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْأَلُونَ -13 |
La terküdu varciu ila ma ütriftüm fıhi ve mesakiniküm lealleküm tüs´elun |
Onlara, “Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız” denildi. |
yok, dedik: tepinmeyin, dönün o içinde şımartıldığınız şeylere ve meskenlerinize, ki sorguya çekileceksiniz |
Kaçmayın, refah içinde geçirdiğiniz nimetlere ve konaklarınıza dönünüz; çünkü elbette sorguya çekileceksiniz. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
14.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ -14 |
Kalu ya veylena inna künna zalimin |
“Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik” dediler. |
Vay bizlere: bizler cidden zalimler idik dediler |
(Kaçmakla kurtulamıyacaklarını anlayınca), vay yazık oldu bize! Doğrusu biz zâlimler idik, dediler. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
15.Ayet
Mekke |
فَمَا زَالَتْ تِلْكَ دَعْوَاهُمْ حَتَّىٰ جَعَلْنَاهُمْ حَصِيدًا خَامِدِينَ -15 |
Fe ma zalet tilke da´vahüm hatta cealnahüm hasıyden haidın |
Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti. |
Artık bütün davaları bu oldu kaldı, nihayet onları öyle yapdık ki biçildiler, söndüler |
Onların biçilmiş ot, sönüp bir yığın kül haline gelinceye kadar hayıflanıp söylenmeleri böyle oldu. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
16.Ayet
Mekke |
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاءَ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ -16 |
Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma laıbın |
Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. |
Biz o Göğü ve Yeri oyunculuk etmek üzere yaratmadık |
Biz, göğü, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri oyuncak olarak yaratmadık. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
17.Ayet
Mekke |
لَوْ أَرَدْنَا أَنْ نَتَّخِذَ لَهْوًا لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّا إِنْ كُنَّا فَاعِلِينَ -17 |
Lev eradna en nettehıze lehvel lettehaznahü mil ledünna in künna faılın |
Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık. |
Eğer bir eğlence ittihaz etmiş olsa idik onu kendi ledünnümüzden ittihaz ederdik, yapacak olsa idik öyle yapardık |
Eğer biz oyun eğlence edinmeyi dileseydik, elbette onu kendi katımızda (kudretimizin yüceliğine uygun anlamda) edinirdik. Ama biz böyle (gereksiz şeyleri) yapanlar da (hiç bir zaman) olmadık. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
18.Ayet
Mekke |
بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ ۚ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ -18 |
Bel nakzifü bil hakkı alel batıli fe yedmeğuhu fe iza hüve zahık ve lekümül veylü mimma tesıfun |
Hayır, biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş. Allah’a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size! |
Hayır biz hakkı bâtılın tepesine fırlatırız da beynini parçalar, bir de bakarsın o anda mahvolmuştur, vay sizlere de o ettiğiniz vasıflardan |
Hayır, biz hakkı bâtılın üzerine fırlatırız da onun beynini parçalar; bir de bakarsın ki bâtıl yok oluvermiştir. (Allah´a yakıştırmaya çalıştıkları) vasıflardan dolayı çok, hem çok yazıklar olsun size! |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
19.Ayet
Mekke |
وَلَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ -19 |
Ve lehu men fis semavati vel ard ve men ındehu la yestekbirune an ıbadetihı ve la yestahsirun |
Göklerde ve yerde kim varsa hep O’nundur. O’nun katındakiler, ne O’na ibadetten çekinir (ve büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar. |
Halbuki Göklerde Yerde kim varsa onundur, ve onun huzurundakiler ona ibâdetten ne çekinirler ne de yorgunluk duyarlar |
Göklerde ve yerde bulunan her şey O´nundur. O´nun huzurunda bulunanlar O´na ibâdet etmeyi (bir hafiflik sayıp) büyüklük taslamazlar ve bıkkınlık da duymazlar. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
20.Ayet
Mekke |
يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ -20 |
Yüsebbihunelleyle ven nehara la yeftürun |
Hiç ara vermeksizin gece gündüz tespih ederler. |
Gece gündüz ona tesbih ederler, fütur getirmezler |
Gece gündüz durmadan, dinlenmeden tesbîh ederler. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
21.Ayet
Mekke |
أَمِ اتَّخَذُوا آلِهَةً مِنَ الْأَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ -21 |
Emittehazu alihetem minel erdı hüm yünşirun |
Yoksa yerden, ölüleri diriltebilecek birtakım ilâhlar mı edindiler? |
Yoksa bir takım ilâhlar edindiler de Arzdan neşri onlar mı yapacaklar? |
Yoksa yeryüzünde bir takım ilâhlar edindiler de onlar mı ölüleri diriltip kaldıracaklar? |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
22.Ayet
Mekke |
لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا ۚ فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ -22 |
Lev kane fıhima alihetün ilellahü lefesedeta fe sübhanellahi rabbil arşi amma yasıfun |
Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. |
Yerde Gökte Allahtan başka ilâhlar olsa idi ikisi de fâsid olmuş gitmişti, rabbın o arşın rabbı Allah münezzeh sübhandır onların isnad ettikleri vasıflardan |
Eğer gökte ve yerde Allah´tan başka ilâhlar olsaydı gökle yerin düzeni bozulup altüst olurdu. Arş´ın Rabbı olan Allah onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
23.Ayet
Mekke |
لَا يُسْأَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْأَلُونَ -23 |
La yüs´elü amma yef´alü ve hüm yüs´elun |
O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar. |
O yaptığından mes´ul olmaz onlar ise mes´uldürler |
O, yaptığından sorulmaz; onlar ise (yaptıklarından) sorulurlar. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
24.Ayet
Mekke |
أَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً ۖ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ ۖ هَٰذَا ذِكْرُ مَنْ مَعِيَ وَذِكْرُ مَنْ قَبْلِي ۗ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ الْحَقَّ ۖ فَهُمْ مُعْرِضُونَ -24 |
Emittehazu min dunihı aliheh kul hatu bürhanekümv haza zikru mem meıye ve zikru men kablı bel ekseruhüm la ya´lemunel hakka fehüm mu´ridun |
Yoksa ondan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: “Haydi getirin delilinizi! İşte benimle beraber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitabı (Hiçbirinde birden fazla ilâh olduğuna dair hiçbir delil yok). Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler.” |
Yoksa ondan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: haydi getirin bürhanınızı, işte benimle beraber olanların zikri ve benden evvelkilerin zikri, fakat çokları hakkı bilmezler de onun için ı´raz ederler |
Yoksa Allah´tan başka ilâhlar mı edindiler? De ki : Haydi getirin kesin hüccetlerinizi! İşte (bu Kur´ân) benimle beraber olanların zikri ve benden öncekilerin zikridir! Hayır, onların çoğu hakkı bilmezler de o sebeple yüzçevirirler. |
17
/ 322
|
21-Enbiya Suresi
25.Ayet
Mekke |
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ -25 |
Ve ma erselna min kablike mir rasulin illa nuhıy ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa´düdun |
Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, “Şüphesiz, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse bana ibadet edin” diye vahyetmişizdir. |
Senden evvel hiç bir Resul göndermedik ki ona şöyle vahyetmiş olmıyalım: hakikat bu: benden başka ilâh yoktur, onun için hep bana ıbadet edin |
Senden önce gönderdiğimiz, istisnasız her peygambere şöyle vahyettik : Şüphesiz ki benden başka ilâh yoktur, artık bana ibâdet edin., |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
26.Ayet
Mekke |
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا ۗ سُبْحَانَهُ ۚ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ -26 |
Ve kalüttehazer rahmanü veleden sübhaneh bel ıbadüm mükramun |
(Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. |
Böyle iken dediler ki: Rahman veled ittihaz etti, tenzih o sübhana, doğrusu onlar ikram olunmuş kullardır |
Rahman (olan Allah) çocuk edindi, dediler. O, (çocuk edinmekten) çok yücedir, münezzehtir. Hayır onlar, (o melekler) ikrama ermiş şerefli kullardır. |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
27.Ayet
Mekke |
لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ -27 |
La yesbikunehu bil kavli ve hüm bi emrihı ya´melun |
Onlar Allah’tan önce söz söylemezler ve hep O’nun emriyle iş görürler. |
Onun sözünün önüne geçmezler hep onun emriyle hareket ederler |
Sözleriyle O´nun önüne geçmezler ve ancak O´nun buyruğuyla amel ederler. |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
28.Ayet
Mekke |
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَىٰ وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ -28 |
Ya´lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihı müşfikun |
Allah, onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. Onlar, O’nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O’nun korkusuyla titrerler. |
O onların önlerindekini arkalarındakini bilir ve onlar onun rıza verdiği kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi onun haşyetinden titrerler |
Allah onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ancak Allah´ın razı olacağı kimse için şefaat ederler ve onlar Allah korkusundan saygıyla titrerler. |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
29.Ayet
Mekke |
وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ إِنِّي إِلَٰهٌ مِنْ دُونِهِ فَذَٰلِكَ نَجْزِيهِ جَهَنَّمَ ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ -29 |
Ve mey yekul minhüm innı ilahüm min dunihı fe zalike neczıhi cehennem kezalike necziz zalimın |
İçlerinden her kim, “Allah’tan başka ben de şüphesiz bir ilâhım” derse, böylesini cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız. |
Ve içlerinden her kim ben ondan başka bir ilâhım derse biz ona Cehennemi ceza veririz, zalimleri biz böyle cezalandırırız |
Onlardan kim, «ben Allah´tan başka bir tanrıyım» derse, işte onu Cehennem ile cezalandırırız. Zulmedenleri de işte böylece cezalandırırız. |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
30.Ayet
Mekke |
أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا ۖ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ ۖ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ -30 |
E ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey´in hayy e fe la yü´minun |
İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? |
Ya o küfredenler görmedilerde mi ki Semavât-ü Arz bitişik idiler de biz onları ayırdık, hayatı olan her şey´i sudan yaptık, hâlâ inanmıyorlar mı? |
İnkarcı sapıklar, göklerin ve yerin bitişik olduğunu, onları bizim ayırdığımızı ve her canlı olanı sudan yaratıp meydana getirdiğimizi görüp anlamıyorlar mı ? Hâlâ inanmıyorlar mı? |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
31.Ayet
Mekke |
وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ -31 |
Ve cealna fıha ficacen sübülel leallehüm yehtedun |
Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve (varacakları yere) yol bulabilsinler diye ondan geçitler, yollar meydana getirdik. |
Arzda da onları çalkalar diye baskılar oturttuk, hem onda bol bol açıklıklar yaptık ki doğru gidebilsinler |
Yeryüzü, insanları sarsıp çalkalar diye onda sabit dağlar oluşturduk (da sarsıntıyı önledik); doğru hareket edebilsinler (şaşırmadan varacakları yere varsınlar) diye onda yollar geçitler meydana getirdik. |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
32.Ayet
Mekke |
وَجَعَلْنَا السَّمَاءَ سَقْفًا مَحْفُوظًا ۖ وَهُمْ عَنْ آيَاتِهَا مُعْرِضُونَ -32 |
Ve cealnes semae sakfem mahfusa ve hüm an ayatiha mu´ridun |
Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, (Allah’ın varlığını gösteren) delillerden yüz çevirmektedirler. |
Semayı da mahfuz bir sakıf yaptık, onlar ise onun âyetlerinden yüz çeviriyorlar |
Göğü de (bozulup dengesizliğe düşmekten) korunmuş bir tavan (gibi) yaptık. Halbuki onlar, bundaki belge ve delillerden yüzçeviriyorlar. |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
33.Ayet
Mekke |
وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ -33 |
Ve hüvellezı halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer küllün fı felekiy yesbehun |
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. |
Halbuki o, o hâlık ki geceyi, gündüzü ve Şems-ü Kameri yaratmış, bütün o ecram her biri birer felekte yüzüyorlar |
Gece ve gündüzü; Güneş ve Ay´ı yaratan O´dur. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir. |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
34.Ayet
Mekke |
وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ ۖ أَفَإِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ -34 |
Ve ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehümül halidun |
Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? |
Bir de biz senden evvel hiç biri beşer için huld nasîb etmedik, şimdi ser ölürsen onlar muhalled mi kalacaklar? |
Senden önce de hiçbir insana (Dünya´da) ebedîlik vermedik. Sen ölürsün de onlar ebedî mi kalırlar? |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
35.Ayet
Mekke |
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۗ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً ۖ وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ -35 |
Küllü nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna türceun |
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz. |
Her nefis ölümü tadacak ve sizi bir imtihan olarak şer ve hayr ile mübtelâ kılacağız, hepiniz de nihayet bize irca´ olunacaksınız |
Her canlı ölümü tadıcıdır ve sizi imtihan olsun diye iyilik ve kötülükle mübtelâ kılarız, (yaratılışınız bu iki şeyi işlemeye müsatddir). Sonunda bize döndürüleceksiniz |
17
/ 323
|
21-Enbiya Suresi
36.Ayet
Mekke |
وَإِذَا رَآكَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا الَّذِي يَذْكُرُ آلِهَتَكُمْ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ هُمْ كَافِرُونَ -36 |
Ve iza raakellezıne keferu iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı yezküru aliheteküm ve hüm bi zikrir rahmani hüm kafirun |
İnkâr edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. “Bu mu ilâhlarınızı diline dolayan?” derler. Hâlbuki kendileri Rahmân’ın kitabını inkâr ediyorlar. |
O küfredenler seni gördükleri vakıt da seni alaya tutuyorlar, bu mu ilâhlarınızı anıp duran diyorlar, halbuki onlar hep rahmânın zikrine küfrediyorlar |
O küfredenler, seni gördükleri zaman alaya almaktan başka bir şey yapmazlar; «bu mu ilâhlarınızı diline dolayıp duran ?» derler. Rahmân´ın (indirdiği) Kur´ân´ı inkâr edip kâfir olanlar da ancak bunlardır. |
17
/ 324
|
21-Enbiya Suresi
37.Ayet
Mekke |
خُلِقَ الْإِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍ ۚ سَأُرِيكُمْ آيَاتِي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ -37 |
Hulikal insanü min acel se ürıküm ayatı fe la testa´cilun |
İnsan çok aceleci (tez canlı) yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele etmeyin. |
İnsan aceleden yaratıldı, yarın ben onlara âyetlerimi göstereceğim şimdi siz acele etmeyin |
İnsan (karakteri gereği) aceleden (acele hareket etme duygusuyla) yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim, artık siz pek acele etmeyin. |
17
/ 324
|
21-Enbiya Suresi
38.Ayet
Mekke |
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -38 |
Ve yekulune meta hazel va´dü in küntüm sadikıyn |
Bir de “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar. |
Bir de bu va´d ne zaman? Doğru iseniz, diyorlar |
Onlar size, «eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bu tehdidiniz ne zaman (gerçekleşir) ? derler. |
17
/ 324
|
21-Enbiya Suresi
39.Ayet
Mekke |
لَوْ يَعْلَمُ الَّذِينَ كَفَرُوا حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ -39 |
Lev ya´lemüllezıne keferu hıyne la yeküffune av vücuhihimün nara ve la an zuhurihim ve la hüm yünsarun |
İnkâr edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da görmeyecekleri vakti bir bilseler! |
Bilseler o küfredenler ne yüzlerinden ne arkalarından ateşi men´edemiyecekleri, ve hiç bir taraftan yardım olunmıyacakları o demi |
O küfredenler, önlerinden ve arkalarından kendilerini saran ateşi men´edemiyecekleri ve yardım da göremiyecekleri anı bir bilselerdi.. |
17
/ 324
|
21-Enbiya Suresi
40.Ayet
Mekke |
بَلْ تَأْتِيهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ -40 |
Bel te´tıhim bağteten fe tebhetühüm fe la yestetıy´une raddeha ve la hüm yünzarun |
Şüphesiz o (tehdit edildikleri azap) onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacak. |
Doğrusu o onları bağdeten gelecek de kendilerini dondura kalacak, artık ne reddini güçleri yetecek ne de kendilerine mühlet verilecek |
Hayır, o onlara aniden gelecek de kendilerini şaşırtacak ve artık onu geri çevirmeye güç getiremiyecekler ve onlara süre de tanınmıyacak.. |
17
/ 324
|
21-Enbiya Suresi
41.Ayet
Mekke |
وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -41 |
Ve le kadistühzie bi rusülim min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı yestehziun |
Andolsun, senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey kuşatıverdi. |
Kasem olsun ki senden evvel bir çok Peygamberlerle istihzâ edildi de içlerinden alay edenleri o istihzâ ettikleri şey kuşatıverdi |
And olsun ki, senden önceki peygamberler de alaya alınmıştı da alaya alanları alay ettikleri şey (çepeçevre) kuşatmıştı. |
17
/ 324
|
21-Enbiya Suresi
42.Ayet
Mekke |
قُلْ مَنْ يَكْلَؤُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَٰنِ ۗ بَلْ هُمْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِمْ مُعْرِضُونَ -42 |
Kul mey yekleüküm bil leyli vne nehari miner rahmanv bel hüm an zikri rabbihim mu´ridun |
(Ey Muhammed!) De ki: “(Size azab edecek olsa) gece ve gündüz Rahmân’ın azabından sizi kim koruyacak?” Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz çevirmekteler. |
De ki sizi: gece ve gündüz o rahmandan kim koruyabilir? Fakat onlar rablarının zikrinden sarfı nazar etmişlerdir |
Geceleyin ya da gündüzleyin sizi Rahman (olan Allah)´dan (gelecek azâbdan) kim koruyabilir? Aksine onlar, Rablarının zikrinden (kitabından) yüzçevirirler. |
17
/ 324
|
21-Enbiya Suresi
43.Ayet
Mekke |
أَمْ لَهُمْ آلِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَا ۚ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ -43 |
Em lehüm alihetün metneuhüm min dunina la yestetıy´une nasra enfüsihim ve la hüm minna yushabun |
Yoksa bizim dışımızda onları koruyacak ilâhları mı var? O ilâh edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım görmezler. |
Yoksa onlar için kendilerini önümüzden men´edecek ilâhlar mı var? Onlar kendi nefislerini bile kurtaramıyacakları gibi bizden sahabet de olunmazlar |
Yoksa kendilerini bizim (azabımızdan koruyup) engelleyecek bizden başka tanrıları mı vardır ? (Nerede ?..) O tanrılar kendilerine yardıma güç. getiremezler, bizden ise hiç dostluk ve yakınlık göremezler. |
17
/ 324
|
21-Enbiya Suresi
44.Ayet
Mekke |
بَلْ مَتَّعْنَا هَٰؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ ۗ أَفَلَا يَرَوْنَ أَنَّا نَأْتِي الْأَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا ۚ أَفَهُمُ الْغَالِبُونَ -44 |
Bel metta´na haülai ve abaehüm hatta tale aleyhimül umür e fela yeravne enna ne´til erda nenkusuha min atrafiha e fehümül ğalibun |
Evet, biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O hâlde, onlar mı galip gelecekler? |
Doğrusu biz, onları ve atalarını yaşattık hattâ o ömür onlara uzun geldi, fakat şimdi görmüyorlar mı o Arzı etrafından eksiltip duruyoruz, o halde galip onlar mı? |
Doğrusu biz, bunları da babalarını da geçindirdik de ömürleri uzayıp gitti. Yerlerine (yaşadıkları ülkelerine) gelip onu çevresinden yavaş yavaş eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelenler onlar mıdır? |
17
/ 324
|
21-Enbiya Suresi
45.Ayet
Mekke |
قُلْ إِنَّمَا أُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِ ۚ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَاءَ إِذَا مَا يُنْذَرُونَ -45 |
Kul innema ünziruküm bil vahyi ve la yesmeus summüd düae iza ma yünzerun |
De ki: “Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum.” Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler. |
De ki ben sizi ancak vahyile inzar ediyorum, amma ne kadar inzar edilseler sağırlar da´veti işitmezler |
De ki: Ben ancak sizi vahiy ile uyarıyorum. Ama ne kadar uyarılsalar da sağırlar uyarı davetini işitmezler. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
46.Ayet
Mekke |
وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ -46 |
Ve leim messethüm nefhatüm min azabi rabbike le yekulünne ya veylena inna künna zalimın |
Andolsun, onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak “Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik” diyeceklerdir. |
Maamafih kasem olsun rabbının azâbından onlara bir nefha dokunursa muhakkak diyeceklerdir ki vay bizlere! Bizler cidden zâlimler idik |
Yemin ederim ki, Rabbın azabından onlara bir esinti dokunsa, elbette, «yazıklar olsun bize ! Doğrusu biz zâlimler idik» diyecekler. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
47.Ayet
Mekke |
وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا ۖ وَإِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا ۗ وَكَفَىٰ بِنَا حَاسِبِينَ -47 |
Ve nedaul mevazinel kısta li yevmil kıyameti fe la tuzlemü nefsün şey´a ve in kane miskale habbetim min hardelin eteyna biha ve kefa bina hasibın |
Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz. |
Biz ise Kıyamet günü için mizanlara adâleti koruz da hiç bir nefis, zerrece zulm edilmez, bir hardel tanesi ağırlığınca da olsa onu getirir koruz, hisabcı da biz yeteriz |
Kıyamet gününe has adalet terazileri koyacağız. Hiçbir kimse en az bir haksızlığa uğramaz. Hardal tanesi ağırlığında olsa bile (yapılan iyilik ve kötülüğü) getirip ortaya koyacağız. Hesapçılar olarak biz yeteriz. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
48.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَىٰ وَهَارُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَاءً وَذِكْرًا لِلْمُتَّقِينَ -48 |
Ve le kad ateyna musa ve harunel fürkane ve dıyaev ve zikral lil müttekıyn |
Andolsun, biz Mûsâ ile Hârûn’a, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân’ı (Tevrat’ı) bir ışık ve öğüt olarak verdik. |
Celâlim hakkı için biz Musâ ile Harûna fürkan ve bir zıya ve bir zikir vermiştik, müttekıler için |
And olsun ki biz Musâ ile Harun´a hak ile bâtılı ayıran, Allah´tan korkup fenalıklardan sakınanlar için bir ışık, bir öğüt olan kitap verdik. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
49.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَهُمْ مِنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ -49 |
Ellezıne yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve hüm mines saati müşfikun |
Onlar, görmedikleri hâlde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de korkarlar. |
O müttekıler için ki rablarına gıyabda haşyet beslerler ve o saatten titrer dururlar |
O sakınanlar ki Rablarından gıyabında saygı ile korkarlar ve Kıyametin meydana geliş saatinden endişe içinde titreyip dururlar. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
50.Ayet
Mekke |
وَهَٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ أَنْزَلْنَاهُ ۚ أَفَأَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ -50 |
Ve haza zikrum mübarakün enzelnah e fe entüm lehu münkirun |
İşte bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkâr ediyorsunuz? |
İşte bu (Kur´an) da bizim indirdiğimiz mübarek zikirdir şimdi siz bunu mu inkâr ediyorsunuz |
İşte bu (Kur´ân), indirdiğimiz mubarek bir kitaptır. Şimdi sız mı bunu inkâr ediyorsunuz ?! |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
51.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا بِهِ عَالِمِينَ -51 |
Ve lekad ateyna ibrahıme ruşdehu min kablü ve künna bihı alimın |
Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk. |
Şanım hakkı için bundan evvel de İbrahime rüşdünü vermiştik |
And olsun ki, bundan önce de İbrahim´e rüşdünü (uygun olanı, doğru yolu, doğru düşünmeyi) vermiştik ve biz bunu bilenlerdik.. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
52.Ayet
Mekke |
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا هَٰذِهِ التَّمَاثِيلُ الَّتِي أَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ -52 |
İz kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasılülletı entüm leha akifun |
Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti. |
O vakıt ki babasına ve kavmine ne bu başına toplanıb durduğunuz temasîl dedi |
Hani o bir vakit babasına ve kavmine, «nedir bu üzerine kapanıp durduğunuz heykeller?» demişti. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
53.Ayet
Mekke |
قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءَنَا لَهَا عَابِدِينَ -53 |
Kau vecedna abaena leha abidın |
"Babalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk” dediler. |
Atalarımızı bunlara ıbadet ediyor bulduk dediler |
Onlar da, «babalarımızı bunlara tapanlar olarak bulduk» demişlerdi. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
54.Ayet
Mekke |
قَالَ لَقَدْ كُنْتُمْ أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -54 |
Kale le kad küntüm entüm ve abaüküm fı dalalim mübın |
İbrahim, “Andolsun, siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz” dedi. |
Kasem olsun ki dedi, siz de atalarınız da açık bir dalâl içindesiniz |
O da, «yemin ederim ki siz de, babalarınız da çok açık bir sapıklık içindesiniz» demişti. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
55.Ayet
Mekke |
قَالُوا أَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ أَمْ أَنْتَ مِنَ اللَّاعِبِينَ -55 |
Kalu ec´tena bil hakkı em ente minel laıbın |
“Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?” dediler. |
Dediler: ciddi mi söylüyorsun yoksa sen şakacılardan mısın |
Onlar, «sen bize hakikati mi getirdin, yoksa sen şaka mı ediyorsun ?» demişlerdi. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
56.Ayet
Mekke |
قَالَ بَلْ رَبُّكُمْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الَّذِي فَطَرَهُنَّ وَأَنَا عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ -56 |
Kale ber rabbüküm rabbüs semavati vel erdıllezı fetarahünne ve ene ala zaliküm mineş şahidın |
İbrahim, dedi ki: “Hayır! Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir. O, bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim.” |
Doğrusu, dedi: rabbınız o Göklerin ve Yerin rabbıdır ki onları yaratmıştır ve ben buna şehadet edenlerdenim |
İbrahim onlara, «bilâkis (ciddi söylüyorum). Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbıdır ki onları yokluk karanlığını yırtıp yaratmıştır ve ben de şâhid olanlardanım» demişti. |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
57.Ayet
Mekke |
وَتَاللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصْنَامَكُمْ بَعْدَ أَنْ تُوَلُّوا مُدْبِرِينَ -57 |
Ve tellahi le ekıdenne asnameküm ba´de en tüvlelu müdbirın |
Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım. |
Ve tallahi siz dönüp gittikten sonra putlarınıza lâbüdd bir tedbir yapacağım |
Allah´a and olsun ki, siz arkanızı çevirip gittiğinizde elbette putlarınıza bir tuzak kuracağım, (diye kendi kendine fısıldamıştı). |
17
/ 325
|
21-Enbiya Suresi
58.Ayet
Mekke |
فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ -58 |
Fe cealehüm cüzazen illa kebıral lehüm leallehüm ileyhi yarciun |
Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti. |
Derken onları parça parça etti, ancak bir büyüklerini bıraktı ki belki ona müracaat ederler |
Derken İbrahim, onları parça parça etti; ancak dönüp başvururlar diye (putların) en büyüğünü kırmadı. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
59.Ayet
Mekke |
قَالُوا مَنْ فَعَلَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ -59 |
Kalu men feale haza bi alihetina innehu le minez zalimın |
Onlar, “Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir” dediler. |
Bunu bizim ilâhlarımıza kim yapmış? Her halde o zalimlerden biri dediler |
İlâhlarımıza bu işi kim yaptı? O elbette zâlimlerdendir, dediler. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
60.Ayet
Mekke |
قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ -60 |
Kalu semı´na fetey yezküruhüm yükalü lehu ibrahım |
(İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler. |
Bir delikanlı işittik bunları anıyor adına İbrahim deniyormuş dediler |
Onlardan bir kısmı, «İbrahim denen bir gene bunları diline dolayıp duruyordu» dediler. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
61.Ayet
Mekke |
قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَىٰ أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ -61 |
Kalu fe´tu bihı ala a´yünin nasi leallehüm yeşhedun |
(Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler. |
Haydin dediler: getirin onu nâsın gözleri önüne belki şehadet ederler |
Bunların şahitlik etmeleri ic!n onu halkın önüne getirin, dediler. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
62.Ayet
Mekke |
قَالُوا أَأَنْتَ فَعَلْتَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ -62 |
Kalu e ente fealte haza bialihetina ya ibrahım |
(İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ey İbrahim” dediler. |
Dediler: sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ya İbrahim |
Ey İbrahim! Bunu sen mi yaptın ilâhlarımıza ? dediler. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
63.Ayet
Mekke |
قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَٰذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ -63 |
Kale bel fealehu kebiruhüm haza fes´eluhüm in kanu yentıkun |
Dedi ki: “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa, onlara sorun bakalım!” |
Belki dedi şu büyükleri yapmıştır, sorun bakalım onlara eğer söylerlerse |
İbrahim, «belki bu işi onların en büyüğü yapmıştır, eğer konuşabiliyorlarsa, onlara sorun» dedi. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
64.Ayet
Mekke |
فَرَجَعُوا إِلَىٰ أَنْفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنْتُمُ الظَّالِمُونَ -64 |
Fe raceu ila enfüsihim fe kalu inneküm entümüz zalimun |
Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz” dediler. |
Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de dediler: doğrusu siz haksızsınız |
Bunun üzerine kendi vicdanlarına dönüp: «Şüphesiz ki siz haksızlarsınız» dediler. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
65.Ayet
Mekke |
ثُمَّ نُكِسُوا عَلَىٰ رُءُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَٰؤُلَاءِ يَنْطِقُونَ -65 |
Sümme nükisu ala ruusihim lekad alimte ma haülai yentıkun |
Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, “Andolsun, bunların konuşmayacağını sen de bilirsin” dediler. |
Sonra yine tepeleri üstü ters döndüler, sen cidden bilirsin ki bunlar söylemez dediler |
Sonra da başları üzerine döndüler de: «And olsun ki bunların konuşamıyacağını sen de bilirsin» dediler. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
66.Ayet
Mekke |
قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ -66 |
Kale efeta´büdune min dunillahi ma la yenfeuküm şey´ev ve la yedurruküm |
İbrahim, şöyle dedi: “Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?” |
O halde dedi: Allahı bırakıp da size hiç bir faide veremiyecek, zarar da edemiyecek nesnelere mi tapıyorsunuz? |
İbrahim: «Siz Allah´ı bırakıp hiçbir şey ile size yarar ve zarar vermeyecek şeylere mi tapıyorsunuz ?! |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
67.Ayet
Mekke |
أُفٍّ لَكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ ۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -67 |
Üffil leküm ve li ma ta´büdune min dunillah efela ta´kılun |
“Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” |
Yuf size ve Allahdan başka taptıklarınıza! hâlâ akıllanmıyacak mısınız? |
Size de, Allah´tan başka taptıklarınıza da yuh olsun ! Hâlâ aklınızı kullanmıyacak mısınız ?» dedi. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
68.Ayet
Mekke |
قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ -68 |
Kalu harrikuhü vensuru aliheteküm in küntüm faılın |
(İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilâhlarınıza yardım edin” dediler. |
Siz bunu, dediler: yakın da ilâhlarınızın öcünü alın, bir iş yapacaksınız |
Onlar, «eğer (İbrahim´e ceza olarak bir şey) yapacaksanız onu ateşte yakın da tanrılarınıza yardımcı olun» dediler. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
69.Ayet
Mekke |
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ -69 |
Kulna ya naru kunı berdev ve selamen ala ibrahım |
“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik. |
Ey nâr, serin ve selâmet ol İbrahime dedik |
Biz de «ey ateş! Serin ve esenlik ol İbrahim´e» dedik. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
70.Ayet
Mekke |
وَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَخْسَرِينَ -70 |
Ve eradu bihı keyden fe cealnahümül ahserın |
Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük. |
Ona bir dolab kurmak istediler, biz de daha ziyade kendilerini husrâna düşürdük |
İbrahim´e tuzak kurmak istediler. Biz de onları hüsrana uğrattık. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
71.Ayet
Mekke |
وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا لِلْعَالَمِينَ -71 |
Ve necceynahü ve lutan ilel erdılletı birakna fıha lil alemın |
Onu Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık. |
Ve onu Lût ile beraber kurtarıp içinde âlemîne bereketler verdiğimiz Arza çıkardık |
Hem ibrahim´i, hem Lût´u âlemler için mubarek kıldığımız ülkeye (ulaştırıp) kurtardık. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
72.Ayet
Mekke |
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً ۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ -72 |
Ve vehebna lehu ishak ve ya´kube nafileh ve küllen cealna salihıyn |
Ona İshak’ı ve ayrıca da Yakub’u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık. |
Ve ona İshakı ihsan ettik, fazla olarak Ya´kubu da ve her birini salihînden kıldık |
Ve ibrahim´e İshâk´ı, fazla olarak da Yâkub´u verdik ve hepsini de iyi yararlı kişiler kıldık. |
17
/ 326
|
21-Enbiya Suresi
73.Ayet
Mekke |
وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءَ الزَّكَاةِ ۖ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ -73 |
Ve cealna hüm eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fı´lel hayrati ve ikames salati ve ıtaez zekah ve kanu lena abidın |
Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi. |
Ve hepsini emrimizle yol gösteren imamlar ettik ve kendilerine hayırlar işlemeği, namaz kılmayı zekât vermeyi, vahyeyledik ve hep bize âbid idiler |
Onları emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler kıldık. Onlara hayırlı işleri işlemeyi, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Zaten onlar bize ibâdet eden kullardı. |
17
/ 327
|
21-Enbiya Suresi
74.Ayet
Mekke |
وَلُوطًا آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ تَعْمَلُ الْخَبَائِثَ ۗ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِقِينَ -74 |
Ve lutan ateynahü hukmev ve ılmev ve necceynahü minel karyetilletı kanet ta´melül habis innehüm kanu kavme sev´in fasikıyn |
Biz, Lût’a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık (Allah’ın emrinden çıkan kimseler) idiler. |
Lût, ona da huküm, bir ılim verdik ve onu habasetler işliyen o karyeden kurtardık, hakıkat onlar kötü, fasık bir kavm idiler |
Lût´a da hüküm hikmet ve ilim verdik ve onu çok iğrenç işlerde bulunan kasabadan kurtardık. Şüphesiz ki onlar, kötü, doğru yoldan çıkmış ahlâksız bir kavim idi. |
17
/ 327
|
21-Enbiya Suresi
75.Ayet
Mekke |
وَأَدْخَلْنَاهُ فِي رَحْمَتِنَا ۖ إِنَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ -75 |
Ve edhalnahü fı rahmetina innehu mines salihıyn |
Onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih kimselerdendi. |
Onu ise rahmetimize idhal eyledik, çünkü o cidden salihînden idi |
Lût´u rahmetimize aldık ; çünkü o, iyi yararlı kişilerden idi. |
17
/ 327
|
21-Enbiya Suresi
76.Ayet
Mekke |
وَنُوحًا إِذْ نَادَىٰ مِنْ قَبْلُ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ -76 |
Ve nuhan iz nada min kablü festecebna lehu fenecceynahü ve ehlehu minel kerbil azıym |
(Ey Muhammed!) Nûh’u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık. |
Nuhu da, zira mukaddemâ nidâ etmişti, biz de duâsını kabul ettik de kendisini ve ehlini büyük bir sıkıntıdan kurtardık |
Nuh´u da hatırla, hani o bir duâ etmişti de duasını kabul edip onu da, ev halkını da büyük bir felâket ve sıkıntıdan kurtardık. |
17
/ 327
|
21-Enbiya Suresi
77.Ayet
Mekke |
وَنَصَرْنَاهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ -77 |
Ve nasarnahü minel kavmillezıne kezzebu bi ayatina innehüm kanu kavme sev´in fe ağraknahüm ecmeyın |
Âyetlerimizi yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekûn suda boğduk. |
Ve âyetlerimizi tekzib eden kavmden öcünü aldık, hakikat onlar kötü bir kavm idiler, biz de hepsini birden gargettik |
Ve âyetlerimizi yalanlayan kavme karşı ona yardım edip intikam aldık. Şüphesiz ki onlar kötü bir kavim idi; biz de hepsini olduğu gibi (tufanda) boğduk. |
17
/ 327
|
21-Enbiya Suresi
78.Ayet
Mekke |
وَدَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ إِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ إِذْ نَفَشَتْ فِيهِ غَنَمُ الْقَوْمِ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِدِينَ -78 |
Ve davude ve süleymane iz yahkümani fil harsi iz nefeşet fıhi ğanemül kavm ve künna li hukmihim şahidın |
Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk. |
Davud ile Süleymanı da, o vakit ki ikisi de hars hakkında huküm veriyorlardı, o vakıt ki ekinde geceleyin kavmin davarı yayılmıştı, biz de hukümlerine şâhid idik |
Dâvud ve Süleyman´ı da an, hani bir vakit bir kavmin koyunlarının yayıldığı ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı ve biz de onların hükmüne şâhidler idik. |
17
/ 327
|
21-Enbiya Suresi
79.Ayet
Mekke |
فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمَانَ ۚ وَكُلًّا آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا ۚ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ ۚ وَكُنَّا فَاعِلِينَ -79 |
Fe fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ılmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbıhne vet tayr ve künna faılın |
Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik. |
Derhal onu Süleymana anlattık, bununla berâber her birine bir huküm ve bir ılim vermiştik ve Davudun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı ve biz bunları yaparız |
Biz onun (çözümünü gerektiren hükmü) Süleyman´a anlattık. Her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Dâvud´la beraber tesbîh etsinler diye dağlara ve kuşlara baş eğdirdik; (evet) biz idik (bunları düzenleyip) yapanlar.. |
17
/ 327
|
21-Enbiya Suresi
80.Ayet
Mekke |
وَعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِنْ بَأْسِكُمْ ۖ فَهَلْ أَنْتُمْ شَاكِرُونَ -80 |
Ve allemnahü san´ate lebusil leküm li tuhsıneküm mim be´siküm fe hel entüm şakirun |
Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz? |
Bir de ona sizin için sizi harbinizin şiddetinden korusun diye giyecek san´atı ta´lîm etmiştik, şimdi siz şükrüne eda ediyor musunuz? |
Sizin için, sizi onun (savaşın) şiddetinden korumak için Davud´a giyilecek şekilde (zırh imâl etme) sanatını öğrettik; artık siz (bunca nimetlere) şükredenler misiniz? |
17
/ 327
|
21-Enbiya Suresi
81.Ayet
Mekke |
وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ عَاصِفَةً تَجْرِي بِأَمْرِهِ إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا ۚ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِمِينَ -81 |
Ve li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey´in alimın |
Süleyman’ın hizmetine de güçlü esen rüzgârı verdik. Rüzgâr, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz, her şeyi hakkıyla bileniz. |
Süleyman için de şiddetli rüzgârı ki o içine bereketler verdiğimiz Arza emriyle cereyan ediyordu ve biz her şeyi biliriz |
Süleyman´a şiddetle esen rüzgârı baş eğdirdik; onun emriyle, mübarek kıldığımız yere akıp eserdi ve biz her şeyi bilenleriz. |
17
/ 327
|
21-Enbiya Suresi
82.Ayet
Mekke |
وَمِنَ الشَّيَاطِينِ مَنْ يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلًا دُونَ ذَٰلِكَ ۖ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظِينَ -82 |
Ve mineş şeyatıyni mey yeğusune lehu ve ya´melune amelen dune zalik ve künna lehüm hafizıyn |
Bir de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik. Hep onları zapteden bizdik. |
Şeytanlardan da onun için dalgıçlık edenleri ve daha başka amel için çalışanları teshır etmiştik ve hep onları zabteden biz idik |
Şeytanlardan da onun için dalgıçlık edenleri ve daha başka işleri görenleri baş eğdirdik ; onun buyruğuna verdik ve onları koruyup disipline eden biz idik. |
17
/ 328
|
21-Enbiya Suresi
83.Ayet
Mekke |
وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ -83 |
Ve eyyube iz nada rabbehu ennı messeniyed durru ve ente erhamür rahımın |
Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti. |
Eyyubu da, zira «enni messeniyed durru ve ente erhamur rahimîn» diye rabbına nidâ etti |
Eyyûb´u da an, hani bir vakit o, Rabbına şöyle (boyun eğip) seslenmişti : «Doğrusu dert ve maraz bana gelip sürtündü. Sen ise merhamet edenlerin en çok merhametlisisin.» |
17
/ 328
|
21-Enbiya Suresi
84.Ayet
Mekke |
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِنْ ضُرٍّ ۖ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرَىٰ لِلْعَابِدِينَ -84 |
Festecebna lehu fe keşefna ma bihı min durriv ve ateynahü ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem min ındina ve zikra lil abidın |
Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik. |
Biz de duâsını kabul ettik de hemen kendisindeki durru açtık ve tarafımızdan bir rahmet ve âbidler için bir muhtıra olmak üzere ona ehlini ve beraberlerinde onların bir mislini de verdik |
Onun duasını kabul etmiş, kendisinden o dert ve marazı gidermiştik ve bizden bir rahmet, ibâdete gönül verip devam edenlere bir anı olmak üzere ona, ailesini, onlarla beraber (kaybettiklerinin) bir mislini de vermiştik. |
17
/ 328
|
21-Enbiya Suresi
85.Ayet
Mekke |
وَإِسْمَاعِيلَ وَإِدْرِيسَ وَذَا الْكِفْلِ ۖ كُلٌّ مِنَ الصَّابِرِينَ -85 |
Ve ismaıyle ve idrıse ve zel kifl küllüm mines sabirın |
İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi. |
İsmaili de, İdrisi de, Zül´kıfli de; hepsi sabirînden |
İsmail, İdris ve Zelkifl´i de an, hepsi de sabredenlerdi. |
17
/ 328
|
21-Enbiya Suresi
86.Ayet
Mekke |
وَأَدْخَلْنَاهُمْ فِي رَحْمَتِنَا ۖ إِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِحِينَ -86 |
Ve edhalnahüm fı rahmetina innehüm mines salihıyn |
Onları da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih kimselerdendi. |
Bunları da rahmetimize idhal eyledik, çünkü cidden salihîndendirler |
Onları rahmetimize aldık. Şüphesiz ki onlar iyi yararlı kişilerdendi. |
17
/ 328
|
21-Enbiya Suresi
87.Ayet
Mekke |
وَذَا النُّونِ إِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَىٰ فِي الظُّلُمَاتِ أَنْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ -87 |
Ve zen nuni iz zehebe müğadıben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke innı küntü minez zalimın |
Zünnûn’u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti. |
Zennunu da; hani öfkelenerek gitmişti de biz kendisini aslâ sıkıştırmayız zannetmişti, derken zulmetler içinde «la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimîn» diye nidâ etti |
Zünnûn´u da an, hani bir vakit o öfkelenerek gitmişti de kendisini hiç sıkıştırmıyacağımızı sanmıştı; ne var ki o karanlıklar içinde, «senden başka ilâh yoktur, seni tenzîh ederim ; doğrusu ben kendime haksızlık edenlerdenim» diye duâ etmişti. |
17
/ 328
|
21-Enbiya Suresi
88.Ayet
Mekke |
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ ۚ وَكَذَٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِنِينَ -88 |
Festecebna lehu ve necceynahü minel ğamm ve kezalike nüncil mü´minın |
Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız. |
Biz de duâsını kabul ile icabet ettik de kendisini gamden kurtardık ve işte mü´minleri böyle kurtarırız |
Onun duasını kabul ettik de kendisini üzüntü ve sıkıntıdan kurtardık. İşte biz, mü´minleri böyle kurtarırız. |
17
/ 328
|
21-Enbiya Suresi
89.Ayet
Mekke |
وَزَكَرِيَّا إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ -89 |
Ve zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezernı fardev ve ente hayrul varisın |
Zekeriya’yı da hatırla. Hani o, Rabbine, “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” diye dua etmişti. |
Zekeriyyayı da; hani rabbına «rabbi la tezerni ferden ve ente hayrul varisin» diye nidâ etmişti |
Zekeriyyâ´yı da an, hani bir vakit o, «Rabbim, beni tek başıma bırakma ; sen ki vârislerin en hayırlısısın,» diyerek Rabbına duâ edip yalvarmıştı. |
17
/ 328
|
21-Enbiya Suresi
90.Ayet
Mekke |
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَىٰ وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًا ۖ وَكَانُوا لَنَا خَاشِعِينَ -90 |
Festecebna lehu ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh innehüm kanu yüsariune fil hayrati ve yed´unena rağabev ve raheba ve kanu lena haşiıyn |
Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya’yı bağışladık. Eşini de kendisi için, (doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi. |
Biz de duâsını kabul ile icabet ettik de kendisine Yahyâyı verdik ve onun zevcesini ıslâh eyledik, hakıkat bunlar hayrâtta müsaraat ve bize rağbet ve rehbetle duâ ederlerdi ve bizim için haşı´lerdi |
Onun duasını kabul ettik de Yahya´yı kendisine bağışladık; eşini de (gebe kalmaya) elverişli duruma getirdik. Şüphesiz ki onlar hayırlı işlerde birbirleriyle yarışıyorlar, ümit besleyerek için için saygı duyup korkarak bize duâ ediyorlardı. Hem bize içten derin saygı duyup (kalbleri) ürperenlerdi onlar.. |
17
/ 328
|
21-Enbiya Suresi
91.Ayet
Mekke |
وَالَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهَا مِنْ رُوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَا آيَةً لِلْعَالَمِينَ -91 |
Velletı ahsanet ferceha fe nefahna fıha mir ruhına ve cealnaha vebneha ayetel lil alemın |
Irzını korumuş olan kadını da (Meryem’i de) hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere (kudretimizi gösteren) birer delil yapmıştık. |
Ve o dişiyi de ki ırzını muhkem korudu da kendisine ruhumuzdan nefhettik ve kendisile oğlunu âlemîne bir âyet kıldık |
İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan o kadını (Meryem´i) de an ki, biz ona ruhumuzdan üfledik; kendisini de oğlunu da âlemlere açık bir âyet (belirgin bir mu´cize) yaptık, |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
92.Ayet
Mekke |
إِنَّ هَٰذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ -92 |
İnne hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fa´büdun |
Şüphesiz bu (İslâm), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin. |
İşte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet, rabbınız da bir benim onun için hep bana kulluk edin |
Şüphesiz ki bu sizin dininiz ve şeriatınız tek bir din ve şeriattır ve ben de Rabbınızım. Artık bana ibâdet edin. |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
93.Ayet
Mekke |
وَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ ۖ كُلٌّ إِلَيْنَا رَاجِعُونَ -93 |
Ve tekattau emrahüm beynehüm küllün ileyna raciun |
(İnsanlar) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize dönecekler. |
Onlar kumandalarını beyinlerinde parçaladılar, fakat hepsi bize rücu´ edecekler |
(Ne var ki insanlar) kendi aralarında bölünüp parça parça oldular. (Ama sonunda) hepsi de bize döneceklerdir. |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
94.Ayet
Mekke |
فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِهِ وَإِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ -94 |
Fe mey ya´mel minas salihati ve hüve mü´minün fe la küfrane li sa´yih ve inna lehu katibun |
Şu hâlde, kim mü’min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız. |
İmdi her kim mü´min olarak salihattan bir amel işlerse onun sa´yine küfran yok ve her halde biz onun hisabına yazarız |
Artık kim mü´min olduğu halde iyi yararlı amellerde bulunursa, onun iş ve gayreti inkâr edilmiyecektir ve şüphesiz ki biz onları yazmaktayız. |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
95.Ayet
Mekke |
وَحَرَامٌ عَلَىٰ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا أَنَّهُمْ لَا يَرْجِعُونَ -95 |
Ve haramün ala karyetin ehleknaha ennahüm la yarciun |
Helâk ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri imkânsızdır. |
İhlâk ettiğimiz karyeye dahi haramdır ki rücu´ etmiyecek olsunlar |
Yok etmemiz gereken kasaba halkının (yok olduktan sonra dünyaya dönmesi veya yok olma noktasına geldikten sonra pişmanlık duyup tevbe ederek) dönüş yapması haramdır, (mümkün değildir). |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
96.Ayet
Mekke |
حَتَّىٰ إِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ -96 |
Hatta iza fütihat ye´cucü ve me´cucü ve hüm min külli hadebiy yensilun |
Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler. |
Nihayet Ye´cûc ve Me´cûc açılıb da her tepeden saldırdıkları |
Sonunda Ye´cûc ve Me´cûc (seddi) açılır da her bir tepeden sökülüp sür´atle inerler. |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
97.Ayet
Mekke |
وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِنْ هَٰذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ -97 |
Vakterabel va´dül hakku fe iza hiye şahısatün ebsarullezıne keferu ya veylena kad künna fı ğafletim min haza bel künna zalimın |
Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz” derler. |
ve hak va´d yaklaştığı vakıt, o zaman işte o küfredenlerin derhal gözleri belerecek «eyvah bizlere biz bundan gaflet ettik, hayır kendimize zulmetmiş olduk» diyecekler |
Hak olan va´d (Kıyametin safhaları) yaklaşınca bir de bakarsın ki o inkâr edenlerin gözleri belerip kalır, «eyvah bize! Biz bundan gaflette bulunuyorduk; daha doğrusu biz zâlimler idik» derler. |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
98.Ayet
Mekke |
إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ أَنْتُمْ لَهَا وَارِدُونَ -98 |
İnneküm ve ma ta´büdune min dunillahi hasabü cehennem entüm leha varidun |
Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız. |
Haberiniz olsun ki siz ve Allahdan başka taptığınız nesneler hep Cehennem mermisisiniz, siz, ona vürud edeceksiniz |
Şüphesiz ki siz ve Allah´tan başka taptıklarınız Cehennem odunusunuz ve siz oraya varacaksınız. |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
99.Ayet
Mekke |
لَوْ كَانَ هَٰؤُلَاءِ آلِهَةً مَا وَرَدُوهَا ۖ وَكُلٌّ فِيهَا خَالِدُونَ -99 |
Lev kane haülai alihetem ma veraduha ve küllün fıha halidun |
Eğer onlar ilâh olsalardı oraya varmazlardı. Hâlbuki hepsi orada ebedî kalacaklardır. |
Onlar ilâh olsalardı ona vürud etmezlerdi, halbuki hepsi onda muhalled kalacaklar |
Eğer bu taptıkları (putlar) gerçek ilâhlar olsaydı, elbette Cehennem´e varmazlardı. Hepsi de orada devamlı kalıcılardır. |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
100.Ayet
Mekke |
لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَهُمْ فِيهَا لَا يَسْمَعُونَ -100 |
Lehüm fiha zefıruv ve hüm fıha la yesmeun |
Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler. |
Öyle ki onların orada bir zefîri var, bunlar da orada iken işitmiyecekler |
Onlara, orada ah, vah edip inlemek vardır ve orada bir şey de işitmiyeceklerdir. |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
101.Ayet
Mekke |
إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُمْ مِنَّا الْحُسْنَىٰ أُولَٰئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ -101 |
İnnellezıne sebekat lehüm minel husna ülaike anha müb´adun |
Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. |
Şübhe yok ki haklarında bizden husnâ sebkedenler, bunlar, ondan uzaklaştırılmışlardır |
Şüphesiz ki bizden kendilerine en güzel (en doyurucu mutluluk) sözü verilmiş olanlar (var ya), işte onlar Cehennem´den uzak tutulmuşlardır. |
17
/ 329
|
21-Enbiya Suresi
102.Ayet
Mekke |
لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا ۖ وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ -102 |
La yesmeune hasıseha ve hüm fı meştehet enfüsühüm halidun |
Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar. |
ve bunlar canlarının istediğinde muhalled kalacaklardır |
Cehennem uğultusunu da duymazlar ve onlar canlarının çektiği nîmetler içinde ebedîdirler. |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
103.Ayet
Mekke |
لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ -103 |
La yahzünülümül fezeul ekberu ve tetelekkahümül melaikeh haza yevmükümüllezı küntüm tuadun |
En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar. |
O fezeı ekber bunları mahzun etmiyecek ve bunları Melekler şöyle karşılayacaklar: bu işte sizin o gününüz ki va´dolunuyordunuz |
En büyük dehşet salan korku onları üzmez. Melekler onları karşılar da «bu size söz verilen gündür!» derler. |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
104.Ayet
Mekke |
يَوْمَ نَطْوِي السَّمَاءَ كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِ ۚ كَمَا بَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُعِيدُهُ ۚ وَعْدًا عَلَيْنَا ۚ إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ -104 |
Yevme natvis semae ke tayyis sicililli lil kütüb kema bede´na evvele halkın nüıydüh va´den aleyna inna künna faılın |
Yazılı kâğıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak yapacağız. |
O gün ki Semâyı kitablar için defter dürer gibi düreceğiz evvel başladığımız gibi halkı iade edeceğiz, uhdemizde bir va´d, şübhe yok ki biz yaparız |
O gün göğü, kitap (sahifelerini ya da formalarını) katladığımız gibi katlarız. İlk yaratmaya başladığımız gibi üzerimize gerekli bir va´d olarak tekrar (yaratıp) geri çevireceğiz. Şüphesiz ki biz (böyle) yaparız. |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
105.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ -105 |
Ve le kad ketabna fiz zeburi mim ba´diz zikri ennel erda yerisüha ıbadiyas salihun |
Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık. |
Şanım hakkı için zikirden sonra Zeburda da yazmıştık: ki her halde Arz, ona benim salih kullarım vâris olacaktır |
And olsun ki, Zikir ( = Levhi-mahfuz veya Tevrat) dan sonra Zebur´da da yeryüzüne iyi yararlı kullarım vâris olacak diye yazmışızdır. |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
106.Ayet
Mekke |
إِنَّ فِي هَٰذَا لَبَلَاغًا لِقَوْمٍ عَابِدِينَ -106 |
İnne fı haza le belağal li kavmil abidın |
Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır. |
Şübhe yok ki bunda âbid bir kavm için kâfi bir öğüd vardır |
Şüphesiz ki bu (Kur´ân)da kendini ibâdete veren bir millet için amaca ulaşma ve yeterli öğüt (yolları) vardır. |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
107.Ayet
Mekke |
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ -107 |
Ve ma erselnake illa rahmetel lil alemın |
(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. |
Ve seni sâde âlemîne rahmet olarak göndermişizdir |
Biz seni acak önlemlere rahmet olarak gönderdik. |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
108.Ayet
Mekke |
قُلْ إِنَّمَا يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَهَلْ أَنْتُمْ مُسْلِمُونَ -108 |
Kul innema yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahıd fe hel entüm müslimun |
De ki: “Bana ancak, ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?” |
De ki: bana sade vahyolunuyor ki: ilâhınız ancak bir ilâhdır, şimdi siz müsliman oluyor musunuz? |
De ki: Bana ancak ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyediliyor. Artık siz Müslüman olmuyor musunuz? |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
109.Ayet
Mekke |
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ آذَنْتُكُمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ ۖ وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَمْ بَعِيدٌ مَا تُوعَدُونَ -109 |
Fe in tevellev fe kul azentüküm ala seva´ ve in edrı e karıbün em beıydüm ma tuadun |
Eğer yüz çevirirlerse, de ki: “(Bana emrolunanı, ayırım yapmadan) size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.” |
Bunun üzerine aldırmazlarsa o halde de de ki: size düpedüz ı´lân ettim, ve bilmem bu size edilen va´d-ü vaîd pek yakın mı, yoksa uzak mı? |
Yüzçevirirlerse de ki: Size düpedüz bildirdim : Tehdîd edildiğiniz o şey yakın mı, uzak mı bilmem.. |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
110.Ayet
Mekke |
إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ -110 |
İnnehu ya´lemü ma tektümun |
“Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir.” |
Şübhe yok ki o, söylenenden, açığa vurulanı da bilir gizlediğinizi de bilir |
Şüphesiz ki O, sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir. |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
111.Ayet
Mekke |
وَإِنْ أَدْرِي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ إِلَىٰ حِينٍ -111 |
Ve in edrı leallehu fitnetül leküm ve metaun ila hıyn |
“Bilmem! Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır.” |
Ve bilmem belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve vakta kadar bir istifadedir |
Bu (tehdîd edilen şeyin) geciktirilmesi sizin için bir sınav ve belki bir süreye kadar geçindirmek için midir bilmiyorum. |
17
/ 330
|
21-Enbiya Suresi
112.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّ ۗ وَرَبُّنَا الرَّحْمَٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ -112 |
Kale rabbıhküm bil hakk ve rabbüner rahmanül müsteanü ala ma tesıfu |
(Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi. |
Dedi: ya rabb! hakka hukmet ve rabbımız rahmandır ancak isnadlarınıza karşı sığınılacak müstean |
(Peygamber) dedi ki: Ey Rabbim! Aramızda hakk ile hükmet. Rahman olan Rabbimiz, sizin vasfe degeldiğiniz şeylere karşı yardımı istenilendir. |
17
/ 330
|