SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
11-Hud Suresi
1.Ayet
Mekke |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ -1 |
Elif lam ra kitabün uhkimet ayatühu sümme füssılet mil ledün hakımin habır |
(1-2) Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” |
Elif-Lâm-Râ. Bir hakîmi habîrin ledünnünden âyetleri ihkâm edilmiş sonra da tafsıl olunmuş bir kitab |
Elif - Lâm - Râ. Bu bir kitabdır ki âyetleri sağlam esaslara, kuvvetli kesin delillere oturtulmuştur. Sonra da bir bir açıklanmıştır. Bu, yegâne hikmet sahibi ve her şeyden haberli (yüce kudret) katındandır. |
11
/ 220
|
11-Hud Suresi
2.Ayet
Mekke |
أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ ۚ إِنَّنِي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ -2 |
Ella ta´büdu illellah innenı leküm minhü nezıruv ve beşır |
(1-2) Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” |
Şöyle ki Allahdan başkasına kul olmayın, ben size onun tarafından tebşir ve inzar için gönderilmiş bir Peygamberim |
Öyle ki, Allah´tan başkasına ibâdet etmiyesiniz. Ben de şüphesiz O´ndan (gönderilen) bir uyarıcı ve müjdeciyim. |
11
/ 220
|
11-Hud Suresi
3.Ayet
Mekke |
وَأَنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعًا حَسَنًا إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذِي فَضْلٍ فَضْلَهُ ۖ وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَبِيرٍ -3 |
Ve enistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yümettı´küm metaan hasenen ila ecelim müsemmev ve yü´ti külle zı fadlin fadleh ve in tevellev fe innı ehafü aleyküm azabe yevmin kebır |
Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum. |
Hem rabbınızın mağrifetini isteyin sonra ona tevbe edin ki sizi bir müsemmâ ecele kadar güzel bir surette yaşatsın ve her fadl sahibine fadlını versin ve eğer yüz çevirirseniz haberiniz olsun ki ben size büyük bir günün azâbından korkarım |
Ve Rabbinizden bağışlanma isteyesiniz, sonra da O´na tevbe edesiniz ; tâ ki belli bir süreye kadar sizi güzel bir geçimle geçindirsin ve her fazîlet sahibine faziletini versin. Eğer yüzçevirirseniz, doğrusu ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım. |
11
/ 220
|
11-Hud Suresi
4.Ayet
Mekke |
إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -4 |
İlellahi merciuküm ve hüve ala külli şey´in kadır |
Dönüşünüz ancak Allah’adır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
Hep dönümünüz Allahadır, o ise her şey´e kadîrdir |
Dönüşünüz ancak Allah´adır. O´nun güç ve kudreti her şeye yeter. |
11
/ 220
|
11-Hud Suresi
5.Ayet
Mekke |
أَلَا إِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُوا مِنْهُ ۚ أَلَا حِينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ۚ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ -5 |
E la ninehüm yesunu sudurahüm li yestahfu minh e la hıyne yestağşune siyabehüm ya´lemü ma yüsirrune ve ma yu´linun innehu alımüm bi zatis sudur |
İyi bilin ki onlar, O’ndan gizlenmek için kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. |
Bak amma onlar ondan gizlenmek için göğüslerini büküyorlar, evet amma onlar ondan örtülerine bürünürlerken o onların neyi gizlediklerini ve neyi açığa vurduklarını bilir çünkü o, bütün sinelerin künhünü bilir |
Dikkat et ki, onlar O´ndan gizlenmek için göğüslerini katlayıp (iki) büklüm olurlar. Haberiniz olsun ki, elbiselerine büründüklerinde, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Şüphesiz ki Allah göğüslerde dönüp dolaşanı bilendir. |
11
/ 220
|
11-Hud Suresi
6.Ayet
Mekke |
وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِي الْأَرْضِ إِلَّا عَلَى اللَّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا ۚ كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُبِينٍ -6 |
Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya´lemü müstekarraha ve müstevdeaha küllün fı kitabim mübın |
Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. |
Yerde hiç bir debelenen de yoktur ki rızkı Allaha âid olmasın, o onun karar ettiği yeri de bilir, emanet bulunduğu yeri de, hepsi açık bir kitabdadır |
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah´a ait olmasın. Onların yerleştikleri yeri de, tevdi´ edildikleri yeri de bilir. Bunların hepsi açık kitâbdadır. |
12
/ 221
|
11-Hud Suresi
7.Ayet
Mekke |
وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَاءِ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا ۗ وَلَئِنْ قُلْتَ إِنَّكُمْ مَبْعُوثُونَ مِنْ بَعْدِ الْمَوْتِ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ -7 |
Ve hüvellezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamiv ve kane arşühu alel mai li yeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve le in kulte inneküm meb´usune mim ba´dil mevti le yekulennellezıne keferu in haza illa sıhrum mübın |
O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş´ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkârcılar “Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür” derler. |
Hem o odur ki Gökleri ve yeri altı günde yarattı, Arşı, su üstünde idi, hanginiz daha güzel amel yapacaksınız diye sizi imtihan meydanına çıkarmak için, böyle iken alimallah, «siz öldükten sonra ba´solunacaksınız» dersen küfredenler mutlak şöyle derler: «bu apaçık bir aldatmadan başka bir şey değil» |
O sizi denemek, hanginizin amelinin daha güzel olduğunu ortaya çıkarmak için gökleri ve yeri altı gün (devir)de yarattı ki Arş´ı da su üstünde idi. Eğer onlara, öldükten sonra dirilip kalkacaksınız, diyecek olsan, o küfredenler, «elbette bu açık bir sihirden başkası değildir!» diyecekler. |
12
/ 221
|
11-Hud Suresi
8.Ayet
Mekke |
وَلَئِنْ أَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِلَىٰ أُمَّةٍ مَعْدُودَةٍ لَيَقُولُنَّ مَا يَحْبِسُهُ ۗ أَلَا يَوْمَ يَأْتِيهِمْ لَيْسَ مَصْرُوفًا عَنْهُمْ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -8 |
Ve le in ehharna anhümül azabe ila ümmetim ma´dudetil le yekulünne ma yahbisüh e la yevme ye´tıhim leyse masrufen anhüm ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun |
Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka “Onu ne alıkoyuyor?” derler. İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz ve alay etmekte oldukları şey, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur. |
Ve eğer ilerideki sayılı bir müddete kadar kendilerinden azâbı te´hır edersek o vakıt da mutlak şöyle derler: onu ne men´ediyor? O, onlara geleceği gün kendilerinden çevrilecek değildir, ve o istihzâ ettikleri şey, kendilerini sarmış bulunacaktır |
Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak, «onu engelleyip alıkoyan nedir?» diyecekler. Bilin ki azâb onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey onları iyiden iyiye kuşatacaktır. |
12
/ 221
|
11-Hud Suresi
9.Ayet
Mekke |
وَلَئِنْ أَذَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُ إِنَّهُ لَيَئُوسٌ كَفُورٌ -9 |
Ve lein ezaknel insane minna rahmeten sümme neza´naha minh innehu leyeusün kefur |
Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir. |
Ve şayed insana tarafımızdan bir rahmet tattırır sonra da onu ondan alıverirsek şüphesiz ki o çok me´yustur, nankördür |
İnsana kendi tarafımızdan bir rahmet tattırdıktan sonra, onu ondan çekip alırsak, (bir de bakarsın ki) o çok umutsuz ve çok nankördür. |
12
/ 221
|
11-Hud Suresi
10.Ayet
Mekke |
وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ نَعْمَاءَ بَعْدَ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ السَّيِّئَاتُ عَنِّي ۚ إِنَّهُ لَفَرِحٌ فَخُورٌ -10 |
Ve lein ezaknahü na´mae ba´de darrae messethü le yekulenne zehebes seyyiatü annı innehu le ferihun fe hur |
Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, “Kötülükler benden gitti” diyecektir. Çünkü o, şımarık ve böbürlenen biridir. |
Ve şâyed ona dokunan bir zarruretten sonra bir saadet tattırıverirsek, her halde benden bütün seyyiat gitti der ve şüphesiz sevinir öğünür |
Eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra nîmet tattırsak, and olsun ki o, «sıkıntılar ve kötülükler benden ayrılıp gitti» der. Şüphesiz ki o (bu durumda) çokça sevinir ve böbürlenir. |
12
/ 221
|
11-Hud Suresi
11.Ayet
Mekke |
إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَٰئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ -11 |
İllellezıne saberu ve amilus salihat ülaike lehüm mağfiratüv ve ecrun kebır |
Ancak sabredip salih amel işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. |
Ancak her iki halde sabredib salih salih ameller işliyenler başka, işte onlar için bir mağrifet ve büyük bir ecir var |
Ancak sabredip güzel-yararlı amellerde bulunanlar böyle değildirler. İşte bunlara bağışlanma ve büyük mükâfat vardır. |
12
/ 221
|
11-Hud Suresi
12.Ayet
Medine |
فَلَعَلَّكَ تَارِكٌ بَعْضَ مَا يُوحَىٰ إِلَيْكَ وَضَائِقٌ بِهِ صَدْرُكَ أَنْ يَقُولُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ جَاءَ مَعَهُ مَلَكٌ ۚ إِنَّمَا أَنْتَ نَذِيرٌ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ -12 |
Fe lealleke tarikum ba´da ma yuha ileyke ve daikum bihı sadruke ey yekulu lev la ünzile aleyhi kenzün ev cae meahu melek innema ente nezır vallahü ala külli şey´iv vekıl |
(Ey Muhammed!) Belki de sen, (müşriklerin) “Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!” demelerinden dolayı sana vahyolunanlardan bir kısmını göz ardı edeceksin ve o yüzden göğsün daralacak. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir. |
Şimdi ihtimal ki sen «ona bir hazine indirilse ya veya beraberindeki bir melek gelse ya» diyorlar diye göğsün daralarak sana vahyolunanın ba´zısını bu sebeble terkedecek olursun, fakat sen sırf bir nezîrsin. Allah ise, her şey´e karşı vekîl. |
Onların O´na (sapık inkarcıların Peygamber´e) bir hazine indirmeli değil miydi veya onunla beraber bir melek gelmeli değil miydi ? demelerinden neredeyse sana vahyolunanın bir kısmını terkeder gibi oluyorsun ve bu sebeple göğsün daralıyor. (Unutma ki) sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise, her şeyi düzenleyen, koruyan tek güven kaynağıdır. |
12
/ 221
|
11-Hud Suresi
13.Ayet
Mekke |
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ ۖ قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِهِ مُفْتَرَيَاتٍ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -13 |
Em yekulunefterah kul fe´tu bi aşri süverim mislihı müfterayativ ved´u menisteta´tüm min dunillahi in küntüm sadikıyn |
Yoksa “onu (Kur’an’ı) uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini de (yardıma) çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre getirin.” |
Yoksa, onu kendi uydurdu mu diyorlar? Öyle ise, de!; haydin onun gibi uydurma on sûre getirin, Allahdan başka gücünüzün yettiğini de çağırın, eğer doğru söylüyorsanız bunu yaparsınız |
Yoksa Kur´ân´ı O mu uydurdu diyorlar ? De ki: Öyle ise haydi onun gibi uydurma on sûre getirin ve sözünüzde doğrulardan iseniz, Allah´ tan başka gücünüzün yettiği (kadar) kimseleri (de yardımınıza) çağırın. |
12
/ 222
|
11-Hud Suresi
14.Ayet
Mekke |
فَإِلَّمْ يَسْتَجِيبُوا لَكُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا أُنْزِلَ بِعِلْمِ اللَّهِ وَأَنْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَهَلْ أَنْتُمْ مُسْلِمُونَ -14 |
Fe illem yestecıbu leküm fa´lemu ennema ünzile bi ılmillahi ve el la ilahe illa hu fe hel entüm müslimun |
Eğer size (bu konuda) cevap veremedilerse, bilin ki o (Kur’an) ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz? |
Yok eğer bunun üzerine size cevab veremedilerse artık bilin ki o ancak Allahın ılmiyle indirilmiştir ve ondan başka ilâh yoktur, nasıl artık teslim ediyor müsliman oluyorsunuz değil mi? |
Eğer sizin (bu önerinize) olumlu cevap vermezlerse, bilin ki O, Allah´ın ilmiyle donatılarak indirilmiştir. O´ndan başka hiçbir ilâh yoktur, ancak O vardır. Artık siz teslimiyet gösterip İslâm´ı kabul etmez misiniz? |
12
/ 222
|
11-Hud Suresi
15.Ayet
Mekke |
مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا نُوَفِّ إِلَيْهِمْ أَعْمَالَهُمْ فِيهَا وَهُمْ فِيهَا لَا يُبْخَسُونَ -15 |
Men kane yürıdül hayated dünya ve zıneteha nüveffi ileyhim a´malehüm fıha ve hüm fıha la yübhasun |
Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar. |
Her kim Dünya hayatı ve ziynetini murad ederse biz, onlara amellerini Dünyada tamamen öderiz, ve bu babda kendilerine densizlik yapılmaz |
Dünya hayatını, onun süs ve şatafatını isteyenlere, Dünya´da işlediklerinin karşılığını tastamam veririz ve onlar burada bir zarara ve eksikliğe de uğratılmazlar. |
12
/ 222
|
11-Hud Suresi
16.Ayet
Mekke |
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ إِلَّا النَّارُ ۖ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا فِيهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -16 |
Ülaikellezıne leyse lehüm fil ahırati illen nar ve habita ma saneu fıha ve batılüm ma kanu ya´m´lun |
İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir. |
Fakat onlar Âhırette öyle olurlar ki kendilerine ateşten başka bir şey yoktur ve orada işledikleri bütün iyilikler heder olmuştur ve bütün yaptıkları boştur |
İşte bunlar, öyle kimselerdir ki, Âhiret´de kendilerine ateşten başkası yoktur. Dünya´da işledikleri boşa gitmiştir ve yaptıklarının hepsi de değersiz ve anlamsızdır. |
12
/ 222
|
11-Hud Suresi
17.Ayet
Medine |
أَفَمَنْ كَانَ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّهِ وَيَتْلُوهُ شَاهِدٌ مِنْهُ وَمِنْ قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَىٰ إِمَامًا وَرَحْمَةً ۚ أُولَٰئِكَ يُؤْمِنُونَ بِهِ ۚ وَمَنْ يَكْفُرْ بِهِ مِنَ الْأَحْزَابِ فَالنَّارُ مَوْعِدُهُ ۚ فَلَا تَكُ فِي مِرْيَةٍ مِنْهُ ۚ إِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ -17 |
E fe men kane ala beyyinetim mir rabbihı ve yetluhü şahidüm minhü ve min kablihı kitabü musa imamev ve rahmeh ülaike yü´minune bih ve mey yekfür bihı minel ahzabi fen naru mev´ıdüh fe la tekü fı miryetim minhü innehül hakku mir rabbike ve lakinne ekseran nasi la yü´minun |
Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse, yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit (Kur’an) ve bir de ondan (Kur’an’dan) önce bir önder ve bir rahmet olarak (indirilmiş olan) Mûsâ’nın kitabı (Tevrat) desteklemektedir. İşte bunlar ona (Kur’an’a) inanırlar. Gruplardan her kim onu inkâr ederse, ateş onun varacağı yerdir. Ondan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz o, Rabbin tarafından (bildirilmiş) gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar. |
Ya onlara benzer mi? artık o kim rabbından bir beyyine üzerinde bulunmuş hem bunu ondan bir şâhid ta´kıb ediyor hem de önünden bir imam ve rahmet olarak Musânın kitabı var, işte bunlar ona iyman ederler, hiziblerden her kim de ona küfrederse artık ateş onun mev´ıdidir, sakın bunda şüpheye düşme, çünkü bu haktır rabbındandır ve lâkin nâsın ekserisi iymana gelmezler |
Rabbinden açık bir belge üzere olan ve onu, yine Rabbinden bir şâhid izleyen ve önünde de bir önder ve rahmet ölçüsü olan Musa´nın kitabı bulunan kimse, (sadece dünyalık isteyen ve şöhret peşinde koşan) gibi midir ? İşte bunlar Kur´ân´a inanırlar. Hangi zümre de onu inkâr eder, tanımazlık yaparsa, ateş onun va´dolunmuş yeridir. Ve sakın bu hususta şüpheci olma ! Çünkü Kur´ân Rabbinden (inen) hakkın-gerçeğin kendisidir. Ne var ki insanların çoğu inanmazlar. |
12
/ 222
|
11-Hud Suresi
18.Ayet
Mekke |
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا ۚ أُولَٰئِكَ يُعْرَضُونَ عَلَىٰ رَبِّهِمْ وَيَقُولُ الْأَشْهَادُ هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَىٰ رَبِّهِمْ ۚ أَلَا لَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ -18 |
Ve men azlemü mimmeniftera alellahi keziba ülaike yu´radune ala rabbihim ve yekulül eşhadü haülaillezıne kezebu ala rabbihim e la la´netüllahi alez zalimın |
Kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve şâhitler de, “Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır” diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah’ın lâneti zalimler üzerinedir. |
Hem bir yalanı Allaha iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar rablarına arzolunacaklar, şâhidler de şöyle diyecekler: tâ şunlar rablarına karşı yalan söyliyenler, haberiniz olsun Allahın lâ´neti zalimler üstüne |
Allah´a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir ? işte böyleleri Rablerinin huzuruna çıkarılırlar ; şâhidler de «Rablarına karşı yalan uyduranlar işte bunlardır I» derler. Haberiniz olsun ki, Allah´ın laneti zâlimleredir. |
12
/ 222
|
11-Hud Suresi
19.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ -19 |
Ellezıne yesuddune an sebılillahi ve yebğuneha ıveca ve hüm bil ahırati hüm kafirun |
Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar ahireti inkâr edenlerin ta kendileridir. |
Onlar ki Allah yolundan men´ederler ve onu eğriltmek isterler, hem de Âhıreti onlar münkirdirler |
O zâlimler ki, Allah´ın yolundan alıkorlar, onu eğri göstermek isterler. Bunlar, evet bunlardır Âhiret´i inkâr edenler. |
12
/ 222
|
11-Hud Suresi
20.Ayet
Mekke |
أُولَٰئِكَ لَمْ يَكُونُوا مُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ۘ يُضَاعَفُ لَهُمُ الْعَذَابُ ۚ مَا كَانُوا يَسْتَطِيعُونَ السَّمْعَ وَمَا كَانُوا يُبْصِرُونَ -20 |
Ülaike lem yekunu mu´cizıne fil erdı ve ma kane lehüm min dunillahi min evliya´ yüdaafü lehümül azabv ma kanu yestetıy´unes sem´a ve ma kanu yübsırun |
Onlar yeryüzünde (Allah’ı) âciz bırakabilecek değillerdir. Onların Allah’tan başka sığınabilecekleri bir yardımcıları da yoktur. Azap onlar için kat kat artırılacaktır. Çünkü onlar (gerçekleri) işitmeğe tahammül edemiyorlar, hem de görmüyorlardı. |
Bunlar Arzda âciz bırakacak değillerdir, kendilerini Allahdan kurtaracak bir hâmileri de yoktur, onlara azâb katlanacaktır, hem işitmeğe tahammül edemiyorlardı hem de görmüyorlardı |
Bunlar yeryüzünde (Allah´ı) âciz bırakıcı da değillerdir ve Allah´ tan başka kendilerine dostluk elini uzatacak (kendilerine sahip çıkacak) kimseleri de yoktur. Onlara azâb kat kat olup katmerleşecek. Aslında onlar ne (hakk´ın sesini) işitmeye güc getirebilmişlerdi, ne de (gerçeği) görebilmişlerdi. |
12
/ 223
|
11-Hud Suresi
21.Ayet
Mekke |
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ -21 |
Ülaikellezıne hasiru enfüsehüm ve dalle anhüm ma kanu yefterun |
İşte bunlar, kendilerini ziyana uğratan kimselerdir. Uydurmakta oldukları şeyler de kendilerini yüz üstü bırakıp kaybolup gitmiştir. |
İşte bunlar kendilerine yazık etmiş kimselerdir ve o iftira ettikleri uydurmaları hep kendilerinden gâib olup gitmişlerdir |
İşte bunlar kendilerine yazık edenlerdir ve uydurdukları şeyler (putlar ve benzeri uydurma ilâhlar) de kendilerine yan çizip gitmiştir. |
12
/ 223
|
11-Hud Suresi
22.Ayet
Mekke |
لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ -22 |
La cerame ennehüm fil ahırati hümül ahserun |
Şüphesiz bunlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır. |
Şüphe yok bunlar Âhirette en ziyade husran çekenlerdir |
Şüphe yok ki, Âhiret´te de zarara uğrayanlar onlardır. |
12
/ 223
|
11-Hud Suresi
23.Ayet
Mekke |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَأَخْبَتُوا إِلَىٰ رَبِّهِمْ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -23 |
İnnellezıne amenu ve amilus salihati ve ahbetu ila rabbihim ülaike ashabül cenneh hüm fıha halidun |
İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. |
Fakat iyman edip salih salih ameller yapanlar ve mevlâlarına edeb ve ıtmi´nan ile itaatkâr olanlar işte bunlar eshabı Cennet hep orada muhalleddirler |
Onlar ki, imân edip iyi-yararlı amellerde bulundular ve Rablarına gönülden bağlanıp kalb yatışkanlığıyla O´na yönelip eğildiler, işte onlar Cennet yaranıdırlar ve orada ebedî kalıcılardır. |
12
/ 223
|
11-Hud Suresi
24.Ayet
Mekke |
مَثَلُ الْفَرِيقَيْنِ كَالْأَعْمَىٰ وَالْأَصَمِّ وَالْبَصِيرِ وَالسَّمِيعِ ۚ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا ۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ -24 |
Meselül ferıkayni kel a´ma vel esammi vel baıyri ves semiy´ hel yesteviyani mesela e fe la tezekkerun |
Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu? Hâlâ düşünmez misiniz? |
Bu iki fırkanın meseli kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir, hiç bunlar müsavi olurlar mı? Artık düşünmezmisiniz? |
Bu iki (zıt) zümrenin misâli, kör ile sağıra, gören ile işitene benzer ; hiç bunlar eşit olurlar mı ? Artık düşünüp öğüt almaz mısınız? |
12
/ 223
|
11-Hud Suresi
25.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ -25 |
Ve le kad erselna nuhan ila kamihı innı leküm nezırum mübın |
Andolsun, biz Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.” |
Celâlim hakkı için vaktıyle Nuhu kavmine gönderdik; şöyle diye ki haberiniz olsun ben size azâbın sebeblerini ve halâsın yolunu beyan eden bir nezîrim |
And olsun ki, Nuh´u kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik. (O da kavmine): «Şüphesiz ben sizin için açık bir uyarıcıyım. |
12
/ 223
|
11-Hud Suresi
26.Ayet
Mekke |
أَنْ لَا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ ۖ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ أَلِيمٍ -26 |
El la ta´büdu illellah innı ehafü aleyküm azabe yevmin elım |
“Allah’tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum.” |
Allahdan başkasına ıbadet etmeyin, cidden ben size elîm bir günün azâbından korkuyorum |
Allah´tan başkasına tapmayın. Doğrusu ben, hakkınızda elîm bir günün azabından korkuyorum,» demişti. |
12
/ 223
|
11-Hud Suresi
27.Ayet
Mekke |
فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ مَا نَرَاكَ إِلَّا بَشَرًا مِثْلَنَا وَمَا نَرَاكَ اتَّبَعَكَ إِلَّا الَّذِينَ هُمْ أَرَاذِلُنَا بَادِيَ الرَّأْيِ وَمَا نَرَىٰ لَكُمْ عَلَيْنَا مِنْ فَضْلٍ بَلْ نَظُنُّكُمْ كَاذِبِينَ -27 |
Fe kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma nerake illa beşeram mislena ve ma neraket tebeake ilellezıne hüm erazilüna bediyer ra´y ve ma nera leküm aleyna min fadlim bel nezunüküm kazibın |
Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, “Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz” dediler. |
Buna karşı kavminden küfreden cumhur cemaat dediler ki: biz seni ancak bizim gibi bir beşer görüyoruz ve sana tâbi´ olanları da ilk nazarda en aşağılıklarımızdan ıbaret görüyoruz, sizin bize fazla bir meziyyetinizi de görmüyoruz, hattâ sizi zannediyoruz ki yalancılarsınız |
Kavminden inkâra sapanların ileri gelenleri: «Biz seni de ancak kendimiz gibi bir insan olarak görüyoruz ; hem sana ancak ilk bakışta bizden en rezil ve aşağılık kimselerin uyduğunu müşahede ediyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de, faziletinizi de göremiyoruz; belki sizi yalancılar sanıyoruz» demişlerdi. |
12
/ 223
|
11-Hud Suresi
28.Ayet
Mekke |
قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَآتَانِي رَحْمَةً مِنْ عِنْدِهِ فَعُمِّيَتْ عَلَيْكُمْ أَنُلْزِمُكُمُوهَا وَأَنْتُمْ لَهَا كَارِهُونَ -28 |
Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı rahmetem min ındihı fe ummiyet aleyküm e nülzimükümuha ve entüm leha karihun |
Nûh dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O, kendi katından bana bir rahmet vermiş de siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz hâlde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?” |
Ey kavmim! dedi: söyleyin bakayım reyiniz nedir? Eğer ben rabbımdan (bir beyyine) açık bir bürhan üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet bahşetmiş de size onu görecek göz verilmemiş ise biz size onu istemediğiniz halde ilzam mı edeceğiz? |
Nûh : «Ey kavmim !» dedi, «ne dersiniz, eğer ben Rabbimden gelen açık bir kanıt üzere isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de o size kapalı kalmışsa, ondan tiksinip hoşlanmadığınız halde sizi ona zorlayabilir miyim ?» |
12
/ 223
|
11-Hud Suresi
29.Ayet
Mekke |
وَيَا قَوْمِ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مَالًا ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ ۚ وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الَّذِينَ آمَنُوا ۚ إِنَّهُمْ مُلَاقُو رَبِّهِمْ وَلَٰكِنِّي أَرَاكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ -29 |
Ve ya kavmi la es´elüküm aleyhi mala in ecriye illa alellahi ve ma ene bi taridillezıne amenu innehüm mülaku rabbihim ve laninnı eraküm kavmen techelun |
“Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah’a âittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum.” |
Hem ey kavmim! Buna karşı ben sizden bir mal istemiyorum, benim ecrim ancak Allaha âiddir, ve ben o iyman edenleri koğacak değilim, elbette onlar rablarına kavuşacaklar, ve lâkin ben sizi cahillik eder bir kavim görüyorum |
Ey kavmim, buna karşılık sizden bir mal da istemiyorum. Benim ecrim (hizmetimin karşılığı) ancak Allah´a aittir ve şüphesiz ki ben o imân edenleri kovacak da değilim. Onlar mutlaka Rablarına kavuşacaklardır. Ama ben sizi cehalet içinde (bocalayan) bir kavim olarak görüyorum. |
12
/ 224
|
11-Hud Suresi
30.Ayet
Mekke |
وَيَا قَوْمِ مَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ طَرَدْتُهُمْ ۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ -30 |
Ve ya kavmi mey yensurunı minellahi in taredtühüm e fela tezekkerun |
“Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah’tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?” |
Hem ey kavmim! Ben onları koğarsam Allahdan beni kim kurtaracak? Artık bir düşünmez misiniz? |
Ey kavmim, onları (imân edenleri) kovacak olursam, Allah´ın (vereceği cezadan) kim (beni kurtarıp) yardım edebilir? Hiç düşünmüyor musunuz ? |
12
/ 224
|
11-Hud Suresi
31.Ayet
Mekke |
وَلَا أَقُولُ لَكُمْ عِنْدِي خَزَائِنُ اللَّهِ وَلَا أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَا أَقُولُ إِنِّي مَلَكٌ وَلَا أَقُولُ لِلَّذِينَ تَزْدَرِي أَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللَّهُ خَيْرًا ۖ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا فِي أَنْفُسِهِمْ ۖ إِنِّي إِذًا لَمِنَ الظَّالِمِينَ -31 |
Ve la ekulü leküm ındı hazinüllahi ve la a´lemül ğaybe ve la ekulü innı meleküv ve la ekulü lillezıne tezderı a´yünüküm ley yü´tiyehümüllahü hayra allahü a´lemü bima fı enfüsihim innı izel le minez zalimın |
Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum. |
Ben size ne Allahın hazîneleri benim yanımda, ne de gaybı bilirim demiyorum, ben bir Meleğim de demiyorum, o sizin gözlerinizin horladıkları hakkında Allah, onlara hiç bir hayır vermez de demem, onların içlerindekini en iyi bilen, Allahdır, ben o halde zalimlerden olmuş olurum. |
Ben size, Allah´ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Gözlerinizin, küçük görüp hafife aldığı kişilere Allah hiç hayır vermeyecek de demem. Onların içyüzünü Allah daha iyi bilir. Aksi halde şüphe etmeyin ki zâlimlerden olurum. |
12
/ 224
|
11-Hud Suresi
32.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا نُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ -32 |
Kalu ya nuhu kad cadeltena fe ekserte cidalena fe´tina bima teıdüna in künte mines sadikıyn |
Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir.” |
Ey Nuh! dediler: cidden bize mücadele ettin, cidalimizde çok ileri de gittin, de haydi bizi tehdid edib durduğun azâbı getir de görelim, sadıklardan isen |
(Kavmi ona) : Ey Nûh ! Dediler, cidden bizimle tartışıp uğraştın ve bizimle uğraşmanı çoğalttın (ileri gittin). Eğer doğrulardan isen şu bizi tehdîd edip durduğun (azabı) getir. |
12
/ 224
|
11-Hud Suresi
33.Ayet
Mekke |
قَالَ إِنَّمَا يَأْتِيكُمْ بِهِ اللَّهُ إِنْ شَاءَ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ -33 |
Kale innema ye´tıküm bihillahü in şae ve ma entüm bi mu´cizın |
Nûh dedi ki: “Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah’ı) âciz bırakamazsınız.” |
Onu, dedi: ancak Allah getirir, dilerse ve siz onu âciz bırakacak değilsiniz. |
Nûh : Onu size ancak, dilerse Allah getirir; Allah´ı âciz bırakacak değilsiniz. |
12
/ 224
|
11-Hud Suresi
34.Ayet
Mekke |
وَلَا يَنْفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدْتُ أَنْ أَنْصَحَ لَكُمْ إِنْ كَانَ اللَّهُ يُرِيدُ أَنْ يُغْوِيَكُمْ ۚ هُوَ رَبُّكُمْ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ -34 |
Ve la yenfeuküm nushıy in eradtü en ensaha leküm in kanellahü yürıdü ey yuğviyeküm hüve rabbüküm ve ileyhi türceun |
Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz. |
Ben size nasıhat etmek istemiş isem de Allah sizi helâk etmek murad ediyorsa benim nasıhatim size fâide de vermez, rabbınız o, ve siz nihayet ona irca´ edileceksiniz |
Eğer Allah, sizi azdırıp yok etmek istese, ben size öğüt vermek istesem de öğüdüm size bir yarar sağlamaz. O sizin Rabbinizdir ve ancak O´na döndürüleceksiniz. |
12
/ 224
|
11-Hud Suresi
35.Ayet
Mekke |
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ ۖ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ إِجْرَامِي وَأَنَا بَرِيءٌ مِمَّا تُجْرِمُونَ -35 |
Em yekulunefterah kul inifteraytühu fe aleyye icramı ve ene birıüm mimma tücrimun |
(Ey Muhammed!) Yoksa “Onu (Kur’an’ı) kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer onu uydurmuşsam, suçum bana âittir. Ben de sizin işlemekte olduğunuz suçlardan uzağım.” |
Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: eğer uydurdumsa vebali benim boynumadır, halbuki ben sizin yüklendiğiniz vebalden berîyim |
Yoksa onu uydurdu mu diyorlar ? De ki: Eğer onu uydurdumsa, günah ve vebali benim üzerimedir ve ben sizin işlediğiniz günah ve vebalinizden beriyim, dedi. |
12
/ 224
|
11-Hud Suresi
36.Ayet
Mekke |
وَأُوحِيَ إِلَىٰ نُوحٍ أَنَّهُ لَنْ يُؤْمِنَ مِنْ قَوْمِكَ إِلَّا مَنْ قَدْ آمَنَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ -36 |
Ve uhıye ila nuhın ennehu ley yü´mine min kavmike illa men kad amene fe la tebteis bima kanu yef´alun |
Nûh’a vahyolundu ki: “Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O hâlde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme.” |
Bir de Nuha vahyolunmuştu ki haberin olsun kavminden iyman etmiş olanlardan maada hiç biri iyman etmiyecek, onun için her ne yaparlarsa gam yeme de |
Nuh´a, senin kavminden imân edenlerden başkası, şüphen olmasın ki (sana) inanmıyacaktır. Artık onların işleyegeldiklerinden dolayı üzülüp tasalanma. |
12
/ 224
|
11-Hud Suresi
37.Ayet
Mekke |
وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا ۚ إِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ -37 |
Vasneıl fülke bi a´yünina ve vahyina ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun |
“Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.” |
Bizim nezaretimiz altında ve vahyimiz dâiresinde gemi yap, hem o zulmedenler hakkında bana hıtab etme, çünkü onlar garkedilecekler |
Gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda gemiyi yap ve sakın zulmedenler hakkında bana hitabda bulunma ; çünkü onlar mutlaka boğulacaklardır, diye vahyolundu. |
12
/ 224
|
11-Hud Suresi
38.Ayet
Mekke |
وَيَصْنَعُ الْفُلْكَ وَكُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ مَلَأٌ مِنْ قَوْمِهِ سَخِرُوا مِنْهُ ۚ قَالَ إِنْ تَسْخَرُوا مِنَّا فَإِنَّا نَسْخَرُ مِنْكُمْ كَمَا تَسْخَرُونَ -38 |
Ve yasneul fülke ve küllema merra aleyhi meleüm min kavmihı sehıru minh kale in tesharu minna fe inna nesharu minküm kema tesharun |
(Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: “Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz.” |
Gemiyi yapıyordu, kavminden her hangi bir güruh de yanından geçtikçe onunla eğleniyorlar, dedi: bizimle eğleniyorsanız, biz de sizi sizin eğlendiğiniz gibi eğleneceğiz |
Nûh gemiyi yapmaya başladı ; kavminin ileri gelenleri yanından geçtikçe onu alaya alıyorlardı. Nûh onlara : «Bizimle alay ediyorsunuz ; bizimle alay ettiğiniz gibi biz de (yakında) sizinle alay edeceğiz. |
12
/ 225
|
11-Hud Suresi
39.Ayet
Mekke |
فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَنْ يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُقِيمٌ -39 |
Fe sevfe ta´lemune mey ye´tıhi azabüy yuhzıhi ve yehıllü aleyhi azabüm mükıym |
Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime geleceğini, kimin üzerine sürekli bir azabın ineceğini ileride anlayacaksınız. |
İleride bileceksiniz kime rüsvay edecek azâb gelecek ve daimi azâb başına inecek |
İleride rüsvay edici azabın kime geleceğini ve kalıcı azabın kimin üzerine ineceğini anlayacaksınız» dedi. |
12
/ 225
|
11-Hud Suresi
40.Ayet
Mekke |
حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ قُلْنَا احْمِلْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ وَمَنْ آمَنَ ۚ وَمَا آمَنَ مَعَهُ إِلَّا قَلِيلٌ -40 |
Hatta iza cae emruna ve farat tennuru kulnahmil fıha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü ve men amen ve ma amene meahu illa kalıl |
Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle.” Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti. |
Nihayet emrimiz geldiği ve tennur feveran ettiği vakıt dedik ki: yükle içine her birinden ikişer çift, ve aleyhinde huküm sebketmiş olandan maada ehlini ve iyman edenleri, maamafih pek azından maadası beraberinde iyman etmemişti, dedi |
Sonunda emrimiz gelip tennur kaynamaya başlayınca (Nuh´a) dedik ki: «Her (hayvanın) dişi ve erkeğinden ikişer taneyi ve aleyhinde (ilâhi) hüküm geçmiş olanlar dışında aileni ve imân edenleri gemiye yüklet (bindir)!» Ne var ki, beraberinde imân edenler pek az kimseler idi. |
12
/ 225
|
11-Hud Suresi
41.Ayet
Mekke |
وَقَالَ ارْكَبُوا فِيهَا بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا ۚ إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَحِيمٌ -41 |
Ve kalerkebu fıha bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbı le ğafurur rahıym |
(Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” dedi. |
binin içine, Allahın ismile mecrasında da mürsâsında da, hakıkat rabbım şüphesiz bir gafuri rahîmdir |
Nûh, «Bininiz ona ; yüzüp yürümesi de, demir atıp durması da Allah´ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim, çok bağışlayan, çok merhamet eden, dir,» dedi. |
12
/ 225
|
11-Hud Suresi
42.Ayet
Mekke |
وَهِيَ تَجْرِي بِهِمْ فِي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادَىٰ نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فِي مَعْزِلٍ يَا بُنَيَّ ارْكَبْ مَعَنَا وَلَا تَكُنْ مَعَ الْكَافِرِينَ -42 |
Ve hiye tecrı bihim fı mevcin kel cibali ve nada nuhunibnehu ve kane fı ma´ziliy ya büneyyerkem meana ve la teküm meal kafirın |
Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, “Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma” diye seslendi. |
Gemi, içindekilerle birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu, Nuh, oğluna bağırdı, ayrı bir yere çekilmişti, ay oğlum, gel bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma dedi |
Gemi, içinde taşıdıklarıyla birlikte dağ gibi dalgalar arasında yüzüp yol alıyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilen oğluna, «oğulcağızım ! Bizimle beraber (gel) gemiye bin, kâfirlerle beraber olma,» diye seslendi. |
12
/ 225
|
11-Hud Suresi
43.Ayet
Mekke |
قَالَ سَآوِي إِلَىٰ جَبَلٍ يَعْصِمُنِي مِنَ الْمَاءِ ۚ قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ إِلَّا مَنْ رَحِمَ ۚ وَحَالَ بَيْنَهُمَا الْمَوْجُ فَكَانَ مِنَ الْمُغْرَقِينَ -43 |
Kale seavı ila cebeliy ya´sımünı minel ma´ kale la asımel yevme min emrillahi illa mer rahım ve hale beynehümel mevcü fe kane minel muğrakıyn |
O, “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi. Nûh, “Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, O’nun azabından korunacak hiç kimse yoktur” dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu. |
O, ben: beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım dedi, bu gün, dedi: Allahın emrinden koruyacak yoktur, meğer ki o rahmet buyıra derken, dalga aralarına giriverdi, o da boğulanlardan oldu |
O, «ben az sonra bir dağa sığınırım, o beni sudan korur» dedi. Nûh ona: «Bugün Allah´ın emrinden koruyacak (hiçbir güc ve yardımcı) yoktur; ancak O´nun merhamet ettiği müstesna,» derken aralarına dal ga(lar) girdi ve o da boğulanlardan (biri) oldu. |
12
/ 225
|
11-Hud Suresi
44.Ayet
Mekke |
وَقِيلَ يَا أَرْضُ ابْلَعِي مَاءَكِ وَيَا سَمَاءُ أَقْلِعِي وَغِيضَ الْمَاءُ وَقُضِيَ الْأَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ ۖ وَقِيلَ بُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ -44 |
Ve kıyle ya erdubleıy maeki ve ya semaü akliıy ve ğıdal maü ve kudıyel emru vestevet alel cudiyyi ve kıyle bu´del lil kavmiz zalimın |
“Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî’ye oturdu ve “Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” denildi. |
bir de denildi: ey Arz! Yut suyunu ve ey Semâ! Açıl, su çekildi iş bitirildi ve gemi, Cudî üzerinde durdu, o zalim kavme def´olun denilmişti |
Ey yeryüzü ! Suyunu yut; ey gök ! Sen de (suyunu) tut, denildi. Su çekildi, iş bitirildi ve gemi CÛDÎ üzerinde yöntemli şekilde durdu. O zâlimler topluluğuna da «rahmetten uzak olun !» denildi. |
12
/ 225
|
11-Hud Suresi
45.Ayet
Mekke |
وَنَادَىٰ نُوحٌ رَبَّهُ فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ابْنِي مِنْ أَهْلِي وَإِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ وَأَنْتَ أَحْكَمُ الْحَاكِمِينَ -45 |
Ve nada nuhur rabbehu fe kale rabbi innebnı min ehlı ve inne va´dekel hakku ve ente ahkemül hakimın |
Nûh, Rabbine seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va’din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.” |
Nuh, rabbına nidâ etti de ya rabb: dedi elbette oğlum benim ehlimdendir ve elbette senin va´din haktır ve sen ahkemülhâkimînsin |
Nûh, Rabbına (yanık bir yürekle) seslendi «Rabbim ! Doğrusu oğlum benim ailemdendi. Şüphesiz ki senin va´din haktır ve sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin» dedi. |
12
/ 225
|
11-Hud Suresi
46.Ayet
Mekke |
قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ ۖ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ ۖ فَلَا تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ ۖ إِنِّي أَعِظُكَ أَنْ تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ -46 |
Kale ya nuhu innehu leyse min ehlik innehu amelün ğayru salihın fe la tes´elni ma leyse leke bihı ılm innı eızuke en ketune minel cahilın |
Allah, “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi. |
Ya Nuh! buyurdu: o senin ehlinden değil, o gayri salih bir amel, binaenaleyh bilmediğin şeyi benden isteme ben seni câhillerden olmaktan tahzir ederim |
Allah Ona : «Ey Nûh ! Şüphesiz ki, o senin ailenden değildir; çünkü onun (yaptığı) cidden sâlih (İyi-yararlı) bir âmel değildi. Artık (içyüzünü) bilmediğin bir şeyi benden isteme. Bilgisizlerden olmayasın diye gerçekten sana öğüt veriyorum» buyurdu. |
12
/ 226
|
11-Hud Suresi
47.Ayet
Mekke |
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ ۖ وَإِلَّا تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُنْ مِنَ الْخَاسِرِينَ -47 |
Kale rabbi innı euzü bike en es´eleke ma leyse lı bihı ılm ve illa tağfirlı ve terhamnı eküm minel hasirın |
Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi. |
Ya rabb! dedi: senden bilmediğim şey´i istemekten sana sığınırım, sen bana mağrifetini reva, rahmetini atâ kılmazsan ben husrâna düşenlerden olurum |
Nûh dedi ki: «Rabbim! Bilmediğim bir şeyi senden istemekten yine sana sığınırım; eğer beni bağışlamaz ve merhamet etmezsen elbette zarara uğrayanlardan olurum» |
12
/ 226
|
11-Hud Suresi
48.Ayet
Mekke |
قِيلَ يَا نُوحُ اهْبِطْ بِسَلَامٍ مِنَّا وَبَرَكَاتٍ عَلَيْكَ وَعَلَىٰ أُمَمٍ مِمَّنْ مَعَكَ ۚ وَأُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ -48 |
Kıyle ya nuhuhbıt bi selamim minna ve berakatin aleyke ve ala ümemim mimmem meak ve ümemün senümettiuhüm sümme yemessühüm minna azabün elım |
Ona denildi ki: “Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Daha birtakım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.” |
Ya Nuh! denildi: in bizden bir selâm ve bir çok berekât ile sana ve beraberindeki kimselerden bir çok ümmetlere, daha bir çok ümmetler; ileride onları da müstefid edeceğiz, sonra onlara bizden bir elîm azâb dokunacak |
Denildi ki: «Ey Nûh! Bizden sana ve seninle birlikte bulunan mü´ minlere (topluluklara) bir selâmet ve çok bereketlerle gemiden in.. İleride nice ümmetleri de geçindirip yararlandıracağız ; sonra da bizden onlara elem verici azâb dokunacak.» |
12
/ 226
|
11-Hud Suresi
49.Ayet
Mekke |
تِلْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهَا إِلَيْكَ ۖ مَا كُنْتَ تَعْلَمُهَا أَنْتَ وَلَا قَوْمُكَ مِنْ قَبْلِ هَٰذَا ۖ فَاصْبِرْ ۖ إِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّقِينَ -49 |
Tilke min embail ğaybi nuhıyha ileyk ma künte ta´lemühü ente ve la kavmüke min kabli haza fasbirv innel akıbete lil müttekıyn |
İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin. O hâlde sabret. Çünkü (iyi) sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır. |
İşte bunlar gayb haberlerinden, sana bunları vahyile bildiriyoruz, bundan evvel onları ne sen bilirdin ne kavmin, böyle, o halde sabret, her halde akıbet müttekılerindir. |
İşte bunlar, sana vahiy ile bildirdiğimiz gaybî haberlerdir. Daha önce ne sen bunu biliyordun, ne de kavmin biliyordu. Öyleyse sen de sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah´tan korkup (kötülüklerden) sakınanlardır. |
12
/ 226
|
11-Hud Suresi
50.Ayet
Mekke |
وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا ۚ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا مُفْتَرُونَ -50 |
Ve ila adin ehahüm huda kale ya kavmı´büdüllahe ma leküm min ilahin ğayruh in entüm illa müfterun |
Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka sizin hiçbir ilâhınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz.” |
Âd´a da kardeşleri Hûd´u gönderdik; ey kavmim! Dedi: Allaha kulluk edin, sizin ondan başka bir ilâhınız daha yok, siz sade iftirâ edip duruyorsunuz |
Âd (kavmine) de kardeşleri Hûd´u (peygamber olarak) gönderdik.. «Ey kavmim,» dedi, «Allah´a tapın ; sizin O´ndan başka ilâhınız yoktur. Siz ancak yalan uydurup duruyorsunuz. |
12
/ 226
|
11-Hud Suresi
51.Ayet
Mekke |
يَا قَوْمِ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى الَّذِي فَطَرَنِي ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -51 |
Ya kavmi la es´elüküm aleyhi ecra in ecriye illa alellezı fetaranı e fe la ta´kılun |
“Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak beni yaratana âittir. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” |
Ey kavmim buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak beni yaratana aiddir, artık akıllanmıyacak mısınız? |
Ey kavmim, buna karşı sizden bir ecir (hizmet karşılığı bir ücret) istemiyorum. Benim ücretim ancak beni yoktan yaratana aittir. Artık aklınızı kullanmaz mısınız? |
12
/ 226
|
11-Hud Suresi
52.Ayet
Mekke |
وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَىٰ قُوَّتِكُمْ وَلَا تَتَوَلَّوْا مُجْرِمِينَ -52 |
Ve ya kavmistağfiru rabbeküm sümme tubu ileyhi yürsilis semae aleyküm midrarav ve yezidküm kuvveten ila kuvvetiküm ve la tetevellev mücrimın |
“Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.” |
Hem ey kavmim rabbınızın mağrifetini isteyin, sonra ona tevbe ile müracat edin, ki üzerinize bol bol Semanın feyzını indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak müzdad buyursun, gelin mücrim mücrim dönüp gitmeyin. |
Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanmanızı dileyin ; sonra da O´na tevbe edin ki. üzerinize bol yağmur göndersin ; kuvvetinize kuvvet katarak gücünüzü artırsın; siz de artık günahkâr suçlular olarak (O´ndan) yüzçevirmeyin.» |
12
/ 226
|
11-Hud Suresi
53.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا هُودُ مَا جِئْتَنَا بِبَيِّنَةٍ وَمَا نَحْنُ بِتَارِكِي آلِهَتِنَا عَنْ قَوْلِكَ وَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ -53 |
Kalu ya hudü ma ci´tena bi beyyinetiv ve ma nahnü bi tarikı alihetina an kavlike ve ma nahnü leke bi mü´minın |
Dediler ki: “Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilâhlarımızı bırakacak değiliz. Biz sana iman edecek de değiliz.” |
Ey Hûd, dediler: sen bize bir beyyine getirmedin, biz ise senin sözünle ilâhlarımızı terk etmeyiz ve biz sana inanmayız |
Ey Hûd ! Dediler, sen bize açık bir belge (mu´cize) getirmedin, bu yüzden senin sözünden dolayı tanrılarımızı bırakacak ve sana da imân edecek değiliz. |
12
/ 226
|
11-Hud Suresi
54.Ayet
Mekke |
إِنْ نَقُولُ إِلَّا اعْتَرَاكَ بَعْضُ آلِهَتِنَا بِسُوءٍ ۗ قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللَّهَ وَاشْهَدُوا أَنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ -54 |
İn nekulü illa´terake ba´du alilhetina bi su´ kale innı üşhidüllahe veşhedu ennı berıüm mimma tüşrikun |
(54-55) Biz sadece şunu söyleriz: “Seni, ilâhlarımızdan biri fena çarpmış.” Hûd, dedi ki: “İşte ben Allah’ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin Allah’ı bırakıp da O’na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz açtırmayın.” |
(54-55) Yalnız deriz ki her halde ilâhlarımızın ba´zısı seni fena çarpmış, dedi ki: işte ben Allahı işhad ediyorum siz de şâhid olun, işte ben ondan başka koştuğunuz şeriklerin hiç birini tanımıyorum, artık hepiniz toplanın bana istediğiniz tuzağı kurun, sonra bana bir lâhza müsade de etmeyin. |
Bizim sana sözümüz ancak şudur: Tanrılarımızdan bir kısmı seni fena halde çarpmıştır. O da ; «Ben, Allah´ı şâhid ediniyorum ve siz de şâhid olun ki, ben sizin, Allah´ı bırakıp da O´na ortak koştuklarınızdan beriyim. |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
55.Ayet
Mekke |
مِنْ دُونِهِ ۖ فَكِيدُونِي جَمِيعًا ثُمَّ لَا تُنْظِرُونِ -55 |
Min dunihı fekıdunı cemıan sümme la tünzırun |
(54-55) Biz sadece şunu söyleriz: “Seni, ilâhlarımızdan biri fena çarpmış.” Hûd, dedi ki: “İşte ben Allah’ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin Allah’ı bırakıp da O’na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz açtırmayın.” |
(54-55) Yalnız deriz ki her halde ilâhlarımızın ba´zısı seni fena çarpmış, dedi ki: işte ben Allahı işhad ediyorum siz de şâhid olun, işte ben ondan başka koştuğunuz şeriklerin hiç birini tanımıyorum, artık hepiniz toplanın bana istediğiniz tuzağı kurun, sonra bana bir lâhza müsade de etmeyin. |
Artık hep birlikte benim için dilediğiniz tuzağı kurun, sonra da bana hiç süre tanımayın. |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
56.Ayet
Mekke |
إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللَّهِ رَبِّي وَرَبِّكُمْ ۚ مَا مِنْ دَابَّةٍ إِلَّا هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا ۚ إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -56 |
İnnı tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym |
“İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.” |
Her halde hem benim rabbım hem sizin rabbınız olan Allaha dayanmışım, hiç yerde bir debelenen yoktur ki nasıyesini o tutmuş olmasın, şüphe yok ki rabbım doğru bir yol üzerindedir |
Doğrusu ben, benim de Rabbim, sizin de Rabblniz Allah´a güvenip dayanmışımdır. Hiçbir yerde bir canlı yoktur ki Allah onun perçeminden tutmuş bulunmasın, (her şeyin dizgini O´nun kudret elinde bulunuyordur). Şüphesiz ki, Rabbim dosdoğru yoldadır, (buyrukları ancak doğruyu, iyiyi, güzeli, yararlıyı ve mutluluğu yansıtır). |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
57.Ayet
Mekke |
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ مَا أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَيْكُمْ ۚ وَيَسْتَخْلِفُ رَبِّي قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّونَهُ شَيْئًا ۚ إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ -57 |
Fe in tevellev fe kad eblağtüküm ma ürsiltü bihı ileyküm ve yestahlifü rabbı kavmen ğayraküm ve la tedurrunehu şey´a inne rabbı ala külli şey´in hafıyz |
“Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ ettim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz O’na bir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir.” |
Şimdi siz yüz çevirirseniz ben işte size gönderilmiş olduğum vazifemi tebliğ ettim, hem rabbım sizin yerinize başka bir kavmi getirir de siz ona zerrece zarar edemezsiniz, her halde rabbım her şey´e karşı hafîzdır. |
Eğer yüzçevirirseniz, gerçekten ben size benimle gönderilen (ilâhî buyrukları) teblîğ ettim. Rabbim, sizden başka bir kavmi yerinize getirir de siz ona hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki Rabbim, her şeyi gözetip koruyandır,» dedi. |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
58.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَنَجَّيْنَاهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ -58 |
Ve lemma cae emruna necceyna hudev vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve ncceynahüm min azabin ğalıyz |
Helâk emrimiz gelince, Hûd’u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan kurtardık. |
Vaktâ ki emrimiz geldi, Hûdu ve maıyyetinde iyman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, hem onları galîz bir azâbdan kurtardık |
Buyruğumu taşıyan hükmümüz gelince, kendi katımızdan bir rahmetle Hûd´u ve onunla birlikte olan mü´minleri kurtardık, onları oldukça ağır bir azâbdan selâmete erdirdik. |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
59.Ayet
Mekke |
وَتِلْكَ عَادٌ ۖ جَحَدُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْا رُسُلَهُ وَاتَّبَعُوا أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ -59 |
Ve tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu vettebeu emra külli cebbarin anıd |
İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. O’nun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular! |
İşte Âd, rablarının âyâtını inkâr ettiler ve Peygamberlerine isyan eylediler ve her bir ınadcı cebbarın emri ardına gittiler |
İşte bu Âd kavmi, Rablarının âyetlerini inatla inkâr ettiler, O´nun peygamberine karşı geldiler ve her inatçı zorbanın emrine uydular. |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
60.Ayet
Mekke |
وَأُتْبِعُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا إِنَّ عَادًا كَفَرُوا رَبَّهُمْ ۗ أَلَا بُعْدًا لِعَادٍ قَوْمِ هُودٍ -60 |
Ve ütbiu fı hazihid dünya la´netev ve yevmel kıyameh e la inne aden keferu rabbehüm e la bu´del li adin kavmi hud |
Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lânete uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Hûd’un kavmi Âd, Allah’ın rahmetinden uzaklaştı. |
Hem bu Dünyada bir lâ´netle ta´kıb edildiler hem Kıyamet gününde, bak Âd, rablarına hakıkaten küfrettiler, bak def´oldu gitti o Hûd kavmi Âd |
Bu Dünya´da da, Âhiret´te de lanet peşlerine takılıp kaldı; haberiniz olsun ki Âd kavmi, Rablarını tanımayıp küfrü seçtiler. Bilin ki Hûd kavmi Âd´a (ilâhî rahmetten) uzaklık olsun. |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
61.Ayet
Mekke |
وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا ۚ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ هُوَ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ ۚ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُجِيبٌ -61 |
Ve ila semude ehahüm saliha kale ya kavmı´büdüllahe maleküm min ilahin ğayruh hüve enşeeküm minel erdı vesta´meraküm fıha festağfiruhü sümme tubu ileyh inne rabbı karıbüm mücıb |
Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i peygamber gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı. Öyle ise O’ndan bağışlanma dileyin; sonra da O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir. |
Semûda da kardeşleri Sâlihi gönderdik, dedi: ey kavmim! Allaha kulluk edin sizin ondan başka bir ilâhınız daha yok, sizi Arzdan o neş´et ettirdi ve onda ı´mar ve omrana sizi o ıkdar ve me´mur etti, onun için onun mağrifetini isteyin, sonra ona tevbe ile müracaat edin her halde rabbınız, yakındır, mücibdir |
Semûd (kavmine) de kardeşleri Salih´i (peygamber olarak) gönderdik. «Ey kavmim,» dedi, «Allah´a tapın, sizin O´ndan başka tanrılarınız yoktur. Sizi yerden (topraktan) yetiştirip meydana getiren ve sizin bir ömür geçirip orayı bayındır hale getirmenizi dileyen O´dur. O halde O´ndan bağışlanmanızı dileyin de O´na yönelip tevbe edin. Şüphesiz ki Rabbim çok yakındır ve (duaları, tevbe ve istiğfarları) kabul edendir.» |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
62.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا صَالِحُ قَدْ كُنْتَ فِينَا مَرْجُوًّا قَبْلَ هَٰذَا ۖ أَتَنْهَانَا أَنْ نَعْبُدَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا وَإِنَّنَا لَفِي شَكٍّ مِمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ -62 |
Kalu ya salihu kad künte fına mercüvven kable haza etenhana en na´büde ma ya´büdü abaüna ve innena le fı şekkim mimma ted´una ileyhi mürıb |
Onlar şöyle dediler: “Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun? Şüphesiz, biz senin bizi çağırdığın şeyden derin bir şüphe içindeyiz.” |
Ey Salih! dediler: bundan evvel sen bizim içimizde ümid beslenir bir zat idin, şimdi bizi babalarımızın tapındığına tapmaktan nehiy mi ediyorsun? Her halde biz, senin bizi da´vet ettiğin şeyden çok kuşkulandıran bir şekk içindeyiz |
Ey Salih, dediler, sen bundan önce aramızda ümit beslenir bir kişi idin ; babalarımızın taptıklarına tapmamızdan alıkoymaya mı çalışıyorsun ?! Doğrusu biz, bizi davet ettiğin şey hakkında şüphe ve kuşku içindeyiz. |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
63.Ayet
Mekke |
قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَآتَانِي مِنْهُ رَحْمَةً فَمَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ عَصَيْتُهُ ۖ فَمَا تَزِيدُونَنِي غَيْرَ تَخْسِيرٍ -63 |
Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve atanı minhü rahmetem fe mey yensurunı minellahi in asaytühu fe ma tesıdunenı ğayra tahsır |
Salih, dedi ki: “Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet (peygamberlik) vermişse, O’na karşı geldiğim takdirde beni Allah’tan kim koruyabilir? Demek ki, zarara uğratmaktan başka bana katkınız olmaz.” |
Ey kavmim, dedi: söyleyin bakayım re´yiniz nedir? Eğer ben rabbımdan bir beyyine üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet bahşetmiş ise ben Allaha ısyan ettiğim taktirde beni ondan kim kurtarabilir? Demek ki siz bana hasar etmekten başka bir şey yapmıyacaksınız |
«Ey kavmim,» dedi, «söyleyin, eğer ben Rabbimden açık bir belge (mu´cize ve yeterli belge) üzere isem ve bana kendi katından bir rahmet vermişse, O´na isyan ettiğim takdirde (Allah´ın azabından kurtulabilmem için) kim bana yardım eder? O halde siz benim hakkımda zararı artırmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. |
12
/ 227
|
11-Hud Suresi
64.Ayet
Mekke |
وَيَا قَوْمِ هَٰذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ قَرِيبٌ -64 |
Ve ya kavmi hazihı nakatüllahi leküm ayeten fezeruha te´kül fı erdıllahi ve la temessuha bi suin fe ye´huzeküm azabün karıb |
“Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah’ın dişi bir devesi. Bırakın onu, Allah’ın arzında yayılıp otlasın. Ona kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar.” |
Hem ey kavmim, işte şu: «Allahın nâkasi» size âyet, bırakın onu Allahın Arzında yayılsın, ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azâb yakalar |
Ey kavmim, işte bu size bir âyet (mu´cize, açık belge) olarak Allah´ın (belirlediği) dişi devedir; bırakın da Allah´ın arzında otlayadursun;ona kötülükle dokunmayın, yoksa çok yakın bir azâb sizi ya kalayı verir, |
12
/ 228
|
11-Hud Suresi
65.Ayet
Mekke |
فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا فِي دَارِكُمْ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ ۖ ذَٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ -65 |
Fe akaruha fe kale metetteu fı dariküm selasete eyyam zalike va´dün ğayru mekzub |
Derken onu kestiler. Salih, dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. (Sonra helâk olacaksınız.) İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir.” |
Derken onu tepelediler, bunun üzerine dedi ki: Evinizde üç gün yaşayın ve işte bu bir va´d ki yalan çıkarılmamıştır |
Bu uyarıya rağmen onlar deveyi devirip öldürdüler. Salih onlara : Öyle ise evinizde üç gün (daha) yaşayıp yararlanın. Bu, yalanı olmayan bir tehdittir,» dedi. |
12
/ 228
|
11-Hud Suresi
66.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا صَالِحًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَمِنْ خِزْيِ يَوْمِئِذٍ ۗ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ -66 |
Felemma cae emruna necceyna salihav vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve min hızyi yevmiiz inne rabbeke hüvel kaviyyül azız |
(Helâk) emrimiz geldiğinde Salih’i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helâktan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Vaktâ ki emrimiz geldi, Salihi ve maıyyetinde iyman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, hem de o günün zilletinden, çünkü rabbın öyle kavî, öyle azîz |
Buyruğumuz gelince, Salih´i ve beraberindeki imân edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık, hem de o günün rezilliğinden.. Şüphesiz ki, Rabbin yegâne güçlü ve yegâne üstündür. |
12
/ 228
|
11-Hud Suresi
67.Ayet
Mekke |
وَأَخَذَ الَّذِينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ -67 |
Ve ehazellezıne zalemüs sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın |
Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar. |
O zulmedenleri ise sayha tutuverdi de diyarlarında çöke kaldılar |
O zulmedenleri korkunç bir ses, bir gürültü yakalayıverdi, derken evlerinde dizüstü çöküp kaldılar. |
12
/ 228
|
11-Hud Suresi
68.Ayet
Mekke |
كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا ۗ أَلَا إِنَّ ثَمُودَ كَفَرُوا رَبَّهُمْ ۗ أَلَا بُعْدًا لِثَمُودَ -68 |
Kel el lem yağnev fıha e la inne semude keferu rabbehüm e la bu´del li semud |
Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Semûd kavmi Allah’ın rahmetinden uzaklaştı. |
Sanki orada bir şenlik kurmamışlardı, bak Semûd, hakıkaten rablarına küfrettiler bak defoldu gitti Semûd. |
Sanki daha önce orada hiç oturmamış (yuva kurup geçinmemiş) gibi oldular. Dikkat edin, Semûd kavmi Rablerini tanımadılar ve Semûd´a (ilâhî rahmetten) uzaklık olsun. |
12
/ 228
|
11-Hud Suresi
69.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا سَلَامًا ۖ قَالَ سَلَامٌ ۖ فَمَا لَبِثَ أَنْ جَاءَ بِعِجْلٍ حَنِيذٍ -69 |
Ve le kad cet rusülüna ibrahıme bil büşra kalu selama kale selamün fe ma lebise en cae bi ıclin hanız |
Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi. |
Şanım hakkı için İbrahime de Resullerimiz müjde ile geldiler «selâm» dediler, «selâm» dedi, durmadan gitti kızartılmış bir buzağı getirdi |
And olsun ki, elçilerimiz (melekler) İbrahim´e müjde ile geldiler ve «Selâm» dediler. O da (size de) selâm, dedi ve oyalanmadan kızartılmış bir buzağı getirdi. |
12
/ 228
|
11-Hud Suresi
70.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا رَأَىٰ أَيْدِيَهُمْ لَا تَصِلُ إِلَيْهِ نَكِرَهُمْ وَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً ۚ قَالُوا لَا تَخَفْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمِ لُوطٍ -70 |
Felemma raa eydiyehüm la tesılu ileyhi nekirahüm ve evcese minhüm hıyfeh kalu la tehaf inna ürsilna ila kavmi lut |
Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.” |
Baktı ki ona ellerini uzatmıyorlar o vakıt bunları acaib gördü ve içinde onlardan bir nevi´ korku duydu. Dediler, «korkma çünkü biz Lut kavmine gönderildik», |
(Gelen müsafirlerin) ellerinin (sofraya) uzanmadığını görünce, durumlarını yadırgadı, onlardan içine bir korku düştü, ibrahim´e: «Korkma, şüphesiz ki biz Lût kavmine gönderildik» dediler. |
12
/ 228
|
11-Hud Suresi
71.Ayet
Mekke |
وَامْرَأَتُهُ قَائِمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنَاهَا بِإِسْحَاقَ وَمِنْ وَرَاءِ إِسْحَاقَ يَعْقُوبَ -71 |
Vemraetühu kaimetün fe dahıket fe beşşernaha bi ishaka ve miv verai ishaka ya´kub |
İbrahim’in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı müjdeledik; İshak’ın arkasından da Yakûb’u. |
Haremi dinliyordu, bunu duyunca güldü, bunun üzerine ona İshakı müjdeledik, İshakın arkasından da Ya´kubu |
İbrahim´in karısı ayakta idi. güldü. Biz de ona İshâk ve onun ardından Yâkub´u müjdeledik. |
12
/ 228
|
11-Hud Suresi
72.Ayet
Mekke |
قَالَتْ يَا وَيْلَتَىٰ أَأَلِدُ وَأَنَا عَجُوزٌ وَهَٰذَا بَعْلِي شَيْخًا ۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَيْءٌ عَجِيبٌ -72 |
Kalet ya veyleta e elidü ve ene acuzüv ve haza ba´li şeyha inne haza le şey´ün acıb |
Karısı, “Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” dedi. |
Vay, dedi, doğuracak mıyım? Ben bir acuz, kocam da bu bir pir iken, her halde bu çok acîb bir şey |
Vay, dedi, doğuracak mıyım ? Oysa ben bir kocakarı, şu kocam da bir ihtiyar. Doğrusu bu şaşılacak şey ! |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
73.Ayet
Mekke |
قَالُوا أَتَعْجَبِينَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ ۖ رَحْمَتُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الْبَيْتِ ۚ إِنَّهُ حَمِيدٌ مَجِيدٌ -73 |
Kalu e ta´cebıne min emrillahi rahmetüllahi ve berakatühu aleykum ehlel beyv innehu hamıdüm mecıd |
Melekler, “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O, övülmeye lâyıktır, şanı yücedir.” dediler. |
Sen, dediler: Allahın emrinden taacüb mü ediyorsun? Allahın rahmeti ve berekâtı var üzerinizde ey ehli beyt! Şübhe yok ki o bir hamîddir mecîddir |
(Elçi melekler) ona : «Allah´ın emrine mi şaşıyorsun ? Ey ev halkı, Allah´ın rahmeti ve bereketleri üzerinizdedir. Şüphesiz ki Allah çok övülmeye lâyıktır ve O, çok yüce ve çok şanlıdır. |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
74.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا ذَهَبَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ الرَّوْعُ وَجَاءَتْهُ الْبُشْرَىٰ يُجَادِلُنَا فِي قَوْمِ لُوطٍ -74 |
Femma zehebe an ibrahımer rav´u ve caethül büşra yücadilüna fı kavmi lut |
İbrahim’in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı. |
Vaktâ ki İbrahimden korku geçti ve kendine müjde geldi, Lutun kavmi hakkında bize mücadeleye girişti |
İbrahim´in korkusu gidip kendine müjde gelince, Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı. |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
75.Ayet
Mekke |
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَحَلِيمٌ أَوَّاهٌ مُنِيبٌ -75 |
İnne ibrahıme le halımün evvahüm münıb |
Çünkü İbrahim çok içli ve Allah’a yönelen bir kimseydi. |
çünkü İbrahim, çok halîmdir, yanıktır, ilticakârdır |
Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu, yufka yürekli ve kendini bütünüyle Allah´a veren bir kimse idi. |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
76.Ayet
Mekke |
يَا إِبْرَاهِيمُ أَعْرِضْ عَنْ هَٰذَا ۖ إِنَّهُ قَدْ جَاءَ أَمْرُ رَبِّكَ ۖ وَإِنَّهُمْ آتِيهِمْ عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُودٍ -76 |
Ya ibrahımü a´rıd an haza innehu kad cae emru rabbik ve innehüm atıhüm azabün ğayru merdud |
Elçilerimiz, “Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir” dediler. |
Ya İbrâhim, bundan vazgeç, çünkü rabbının emri geldi ve her halde onlara reddi gayri kabil bir azâb gelecektir |
Ey İbrahim, bu (tartışman)dan vazgeç. Çünkü gerçekten Rabbin em ri gelmiştir ve onlara reddi mümkün olmayan azâb gelecektir. |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
77.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالَ هَٰذَا يَوْمٌ عَصِيبٌ -77 |
Ve lemma caet rusülüna lutan sıe bihim ve daka bihim zer´av ve kale haza yevmün asıyb |
Elçilerimiz Lût’a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve “Bu çok zor bir gün” dedi. |
Vaktâ ki Resullerimiz Lûta vardılar onların yüzünden fenalaştı, eli ayağı dolaştı, bu çok müşkil bir gün dedi |
Elçilerimiz Lût´a geldiler; bu yüzden Lût endişeye kapılıp fenalaştı, için için sıkıldı ve «Bu ne çetin bir gün !» dedi. |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
78.Ayet
Mekke |
وَجَاءَهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ إِلَيْهِ وَمِنْ قَبْلُ كَانُوا يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ ۚ قَالَ يَا قَوْمِ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي هُنَّ أَطْهَرُ لَكُمْ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي ۖ أَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَشِيدٌ -78 |
Ve caehu kavmühu yühraune ileyhi ve min kablü kanu ya´melunes seyyiat kale ya kavmi haülai benatı hünne atheru leküm fettekullahe ve la tuhzuni fı dayfı e leyse minküm racülür raşıd |
Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, dedi ki: “Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la nikâhlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?” |
Kavmi ona zıpır zıpır koşup gelmişlerdi ve bundan evvel kötü kötü fi´ıller yapıyorlardı, ey kavmim! Dedi, daha şunlar kızlarım, onlar sizin için daha temiz, artık Allahdan korkun, beni müsafirlerim hakkında rusvây etmeyin, hiç içinizde aklı başında bir adem yok mu? |
Kavmi ise ona koşa koşa gelirdiler; zaten onlar daha önce de kötü fiiller işliyorlardı. Lût «Ey kavmim,» dedi, «işte kızlarım, bunlar (nikâh akdiyle) sizin için daha pâk ve uygundur. Artık Allah´tan korkun da beni misafirlerim hakkında rüsvay etmeyin. İçinizde doğru düşünen, doğru yolda yürüyen bir adam yok mudur?!» |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
79.Ayet
Mekke |
قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا فِي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّ وَإِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُرِيدُ -79 |
Kalu le kad alimte ma lena fı benatike min hakk ve inneke le ta´lemü ma nurıd |
Onlar, “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler. |
Her halde dediler: ma´lûmdur ki senin kızlarında bizim hiç bir alâkamız yoktur ve bizim ne istediğimizi pek âlâ bilirsin |
Lût´a dediler ki: «Elbette sen de bilirsin, bizim senin kızlarında hiçbir hakkımız yoktur ve sen bizim ne istediğimizi de çok iyi bilirsin.» |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
80.Ayet
Mekke |
قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَىٰ رُكْنٍ شَدِيدٍ -80 |
Kale lev enne lı biküm kuvveten ev avı ila ruknin şedıd |
(Lût da:) “Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim” dedi. |
Ne vardı, dedi: benim size karşı bir kuvvetim olsa idi; veya çok sarp bir kal´aya sığınabilse idim? |
Lût onlara dedi ki: «Ah, keşke size karşı yetecek bir gücüm olsaydı veya çok sağlam bir yere sığınabilseydim i» |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
81.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا لُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُوا إِلَيْكَ ۖ فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ اللَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ أَحَدٌ إِلَّا امْرَأَتَكَ ۖ إِنَّهُ مُصِيبُهَا مَا أَصَابَهُمْ ۚ إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ ۚ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ -81 |
Kalu ya lutu inna rusülü rabbike ley yesılu ileyke fe esri bi ehlike bi kıd´ım minel leyli ve la yeltefit minküm ehadün illemraetek innehu müsıybüha ma esabehüm inne mev´ıdehümüs subh e leyses bi karıb |
Konukları şöyle dedi: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.) Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!” |
Ya Lut! Dediler: emîn ol biz rabbının Resulleriyiz, onlar sana ihtimali yok el uzatamazlar, sen hemen ehlinle geceden bir kısmında yürü, içinizden hiç biri geri kalmasın, ancak karın, çünkü ona da onlara gelen musıbet gelecek, haberin olsun mev´ıdleri sabahdır, sabah, yakın değil mi? |
(O elçi melekler): «Ey Lût,» dediler, «şüphesiz ki biz, Rabbinin elçileriyiz ; onlar sana, mümkün değil el uzatamazlar. Gecenin bir bölümünde ailenle birlikte yola çık, hiç biriniz arkasına dönüp bakmasın. Ancak eşin değil; çünkü kavmine dokunacak olan (azâb) ona da dokunacak. Şüphesiz ki onlara va´dolunan vakit sabahtır ; sabah vakti yakın değil midir? |
12
/ 229
|
11-Hud Suresi
82.Ayet
Mekke |
فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ مَنْضُودٍ -82 |
Felemma cae emruna cealna aliyeha safileha ve emtarna aleyha hıcaratem min siccılim mendud |
(82-83) (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir. |
Vaktâ ki emrimiz geldi o memleketin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine istif edilmiş siccîlden taşlar yağdırdık |
Buyruğumuz gelince (ülkenin) üstünü altına getirdik; birbiri üzerine konulmuş pişmiş balçık (gibi) taşlar yağdırdık ki bu taşlar Allah yanında belirlenmişti ve zâlimlerden de asla uzak değildi. |
12
/ 230
|
11-Hud Suresi
83.Ayet
Mekke |
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ ۖ وَمَا هِيَ مِنَ الظَّالِمِينَ بِبَعِيدٍ -83 |
Müsevvemeten ınde rabbik ve ma hiye minez zalimıne bi beıyd |
(82-83) (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir. |
Ki rabbının ındinde damgalanmışlar, ve bunlar zalimlerden baîd değildir |
Buyruğumuz gelince (ülkenin) üstünü altına getirdik; birbiri üzerine konulmuş pişmiş balçık (gibi) taşlar yağdırdık ki bu taşlar Allah yanında belirlenmişti ve zâlimlerden de asla uzak değildi. |
12
/ 230
|
11-Hud Suresi
84.Ayet
Mekke |
وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا ۚ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ وَلَا تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ ۚ إِنِّي أَرَاكُمْ بِخَيْرٍ وَإِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ مُحِيطٍ -84 |
Ve ila medyene ehahüm şüayba kale ya kavmı´büdüllahe maleküm min ilahin ğayruhv ve la tenkusul mikyale vel mızane innı eraküm bi hayriv ve innı ehafü aleyküm azabe yevmim mühıyt |
Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.” |
Medyene de kardeşleri Şuaybı gönderdik, dedi: ey kavmim! Allaha kulluk edin, sizin ondan başka bir ilâhınız daha yok, hem ölçeği, teraziyi eksik tutmayın, ben sizi bir hayr içinde görüyorum ve ben size muhıt bir günün azâbından korkuyorum |
Medyen´e de kardeşleri Şuâyb´ı (peygamber olarak) gönderdik. Ey kavmim, dedi, Allah´a kulluk edin ; sizin O´ndan başka ilâhınız yoktur. Ölçü ve tartıyı eksik tutmayın ; ben sizi elbette hayr ( = bol nîmet, geniş refah imkânları) içinde görüyorum. Ve doğrusu ben sizi çepeçevre saracak bir günün azabından endişe etmekteyim. |
12
/ 230
|
11-Hud Suresi
85.Ayet
Mekke |
وَيَا قَوْمِ أَوْفُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ ۖ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ -85 |
Ve ya kavmi evfül mikyale vel mızane bil kıstı ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta´sev fil erdı müfsidın |
“Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” |
Ey kavmim kileyi, teraziyi dengi dengine tam tutun ve nasın eşyasına densizlik etmeyin ve Yer yüzünde müfsidlik ederek fenalık yapmayın |
Ey kavmim, ölçü ve tartıyı adaletle uygulayın, insanların eşyasını (haksız yollardan) eksiltmeyin; yeryüzünde bozgunculuk ederek fenalık yapmayın. |
12
/ 230
|
11-Hud Suresi
86.Ayet
Mekke |
بَقِيَّتُ اللَّهِ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ ۚ وَمَا أَنَا عَلَيْكُمْ بِحَفِيظٍ -86 |
Bekıyyetüllahi hayrul leküm in küntüm mü´minın ve ma ene aleyküm bi hafıyz |
“Eğer inanan kimselerseniz Allah’ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim.” |
Allahın halâlinden bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır, eğer mü´min iseniz, mamaafih ben sizin üzerinizde gözcü değilim |
İnanmış kişiler iseniz, Allah´ın (helâlinden) bıraktığı kâr daha hayırlıdır. Ve ben sizin üzerinizde koruyucu ve gözetici de değilim. |
12
/ 230
|
11-Hud Suresi
87.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا شُعَيْبُ أَصَلَاتُكَ تَأْمُرُكَ أَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا أَوْ أَنْ نَفْعَلَ فِي أَمْوَالِنَا مَا نَشَاءُ ۖ إِنَّكَ لَأَنْتَ الْحَلِيمُ الرَّشِيدُ -87 |
Kalu ya şüaybü e salatüke te´müruke en netruke ma ya´büdü abaüna ev en nef´ale fı emvalina ma neşa´ inneke le entel halımür raşıd |
Dediler ki: “Ey Şu´ayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.” |
Ya Şuayb, dediler: atalarımızın taptıklarını terketmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmamızı sana namazın mı emrediyor? Her halde sen, çok uslu akıllısın |
Onlar, «ey Şuâyb,» dediler, «babalarımızın taptığını terketmemizi veya kendi mallarımızda dilediğimizi yapmamızı bırakıvermemizi senin namazın mı emrediyor? Şüphesiz ki sen, yumuşak huylusun, doğru bir kimsesin, aklı basındasın.» |
12
/ 230
|
11-Hud Suresi
88.Ayet
Mekke |
قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَرَزَقَنِي مِنْهُ رِزْقًا حَسَنًا ۚ وَمَا أُرِيدُ أَنْ أُخَالِفَكُمْ إِلَىٰ مَا أَنْهَاكُمْ عَنْهُ ۚ إِنْ أُرِيدُ إِلَّا الْإِصْلَاحَ مَا اسْتَطَعْتُ ۚ وَمَا تَوْفِيقِي إِلَّا بِاللَّهِ ۚ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ -88 |
Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbı ve razekanı minhü rizkan hasena ve ma ürıdü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh in ürıdü illel ıslaha mesteta´t ve ma tevfıkıy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb |
Şu’ayb, şöyle dedi: “Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve katından bana güzel bir rızık vermişse!. Ben size yasakladığımı kendim yapmak istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece O’na tevekkül ettim ve sadece O’na yöneliyorum.” |
Ey kavmim! dedi: Söyleyin bakayım eğer ben rabbımdan bir beyyine üzerinde bulunuyorsam ve o kendisinden bana güzel bir rızık ihsan etmiş ise ne yapmalıyım? Ben size muhalefet etmemle sizi nehyettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum, ben sade gücüm yettiği kadar ıslah istiyorum, muvaffakıyyetim de Allah iledir, ben yalnız ona dayandım ve ancak ona yüz tutarım |
«Ey kavmim,» dedi, «ya ben Rabbimden açık bir mucize üzere isem ve kendi katından beni güzel bir rızıkla rızıklandırmışsa, ne dersiniz, (O´na nankörlük edebilir miyim ?). Ve ben sizi men´ettiğim şeyde aykırı hareket edip (onu işlemek) istemem. Ben ancak gücüm yettiğince düzeltmek isterim. Muvaffakiyetim ancak Allah´ın yardımıyladır ve ben ancak O´na güvenip dayanırım ve O´na derin saygı ve sevgi ile yönelirim. |
12
/ 230
|
11-Hud Suresi
89.Ayet
Mekke |
وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاقِي أَنْ يُصِيبَكُمْ مِثْلُ مَا أَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ أَوْ قَوْمَ هُودٍ أَوْ قَوْمَ صَالِحٍ ۚ وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَعِيدٍ -89 |
Ve ya kavmi la yecrimenneküm şikakıy ey yüsıybeküm mislü ma esabe kavme nuhın ev kavme hudin ev kavme salıh ve ma kavmü lutım minküm bi beıyd |
“Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve unutmayın ki) Lût kavmi sizden uzak değildir.” |
Ey kavmim! Bana karşı gelmeniz sakın sizi Nuh kavminin veya Hûd kavminin veya Sâlih kavminin başlarına gelenler gibi bir musîbete giriftâr etmesin, Lût kavmi de sizden uzak değildir |
Ey kavmim ! Bana düşmanlık beslemeniz, Nûh kavmine veya Hûd kavmine ya da Salih kavmine dokunan musibetin bir benzerini size dokundurmasın. Lût kavmi de sizden pek uzak değildir. |
12
/ 231
|
11-Hud Suresi
90.Ayet
Mekke |
وَاسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ ۚ إِنَّ رَبِّي رَحِيمٌ وَدُودٌ -90 |
Vestağfiru rabbeküm sümme tubu ileyh inne rabbı rahıymüv vedud |
“Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.” |
Rabbınıza istiğfar edin sonra ona tevbe ile rücu´ edin, şüphe yok ki rabbim rahîmdir, veduddur |
Rabbınızdan bağışlanma dileyin de O´na tevbe edin. Şüphesiz ki Rabbim, çok merhametlidir ve çok sevendir, sevilendir.» |
12
/ 231
|
11-Hud Suresi
91.Ayet
Mekke |
قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثِيرًا مِمَّا تَقُولُ وَإِنَّا لَنَرَاكَ فِينَا ضَعِيفًا ۖ وَلَوْلَا رَهْطُكَ لَرَجَمْنَاكَ ۖ وَمَا أَنْتَ عَلَيْنَا بِعَزِيزٍ -91 |
Kalu ya şüaybü ma nefkahü kesıram mimma tekulü ve inna le nerake fına daıyfa ve lev la rahtuke le racemnake ve ma ente aleyna bi aziz |
Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı, seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin.” |
Ya Şuayb! dediler: biz senin dediklerinin çoğunu iyi anlamıyoruz ve her halde biz seni içimizde pek zaıyf buluyoruz, eğer taallûkatından beş on kişi olmasa idi mutlak seni recmederdik, senin bize karşı hiç bir ehemmiyetin yok |
Dediler ki: Ey Şuâyb ! Biz senin söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve biz seni aramızda zayıf olarak görüyoruz. Kabilen olmasaydı, elbette seni taşlardık. Hem sen bizim yanımızda pek aziz-şerefli, itibırlı, üstün bir kimse de değilsin. |
12
/ 231
|
11-Hud Suresi
92.Ayet
Mekke |
قَالَ يَا قَوْمِ أَرَهْطِي أَعَزُّ عَلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَاتَّخَذْتُمُوهُ وَرَاءَكُمْ ظِهْرِيًّا ۖ إِنَّ رَبِّي بِمَا تَعْمَلُونَ مُحِيطٌ -92 |
Kale ya kami erahtıy eazzü aleyküm minellha vettehaztümuhü veaeküm zıhriyya inne rabbı bi ma ta´melune mühıyt |
Şu’ayb, şöyle dedi: “Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah’tan daha itibarlı mı ki, O’na sırt çevirdiniz. Şüphesiz Rabbim sizin yaptıklarınızı kuşatmıştır.” |
Ey kavmim! Dedi: benim taallûkatım size Allahdan daha mı azîz ki onu arkanıza atıp unuttunuz, haberiniz olsun ki rabbım bütün amellerinizi muhıttır |
Ey kavmim, dedi, size göre benim kabilem Allah´tan daha mı azizdir ki, O´nun (buyruklarını) arkanıza attınız ? Rabbim elbette sizin yapageldiğinizi (ilmiyle) kuşatmıştır. |
12
/ 231
|
11-Hud Suresi
93.Ayet
Mekke |
وَيَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ ۖ سَوْفَ تَعْلَمُونَ مَنْ يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَمَنْ هُوَ كَاذِبٌ ۖ وَارْتَقِبُوا إِنِّي مَعَكُمْ رَقِيبٌ -93 |
Ve ya kavmı´melu ala mekanetiküm innı amil sevfe ta´lemune mey ye´tıhi azabüy yuhzıhi ve men hüve kazib vertekıbu innı meaküm rakıyb |
“Ey Kavmim! Elinizden geleni yapın. Şüphesiz ben de (elimden geleni) yapacağım. Rezil edici azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu yakında bileceksiniz. Gözleyin. Şüphesiz ben de sizinle beraber gözlüyorum.” |
Ve ey kavmim! Bütün kuvvetinizle yapacağınızı yapın, ben vazifemi yapıyorum ileride bileceksiniz: kimmiş o kendine rüsvay edecek azâb gelecek? Ve kimmiş yalancı? Gözetin, ben de sizinle beraber gözetiyorum |
Ey kavmim, imkânınızı ortaya koyup elinizden geleni yapın. Şüphesiz ben de (gerekeni) yapacağım. Rüsvay edici azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. (Gelecek azabı) gözleyin, ben de sizinle beraber gözleyip bekliyorum. |
12
/ 231
|
11-Hud Suresi
94.Ayet
Mekke |
وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَأَخَذَتِ الَّذِينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ -94 |
Ve lemma cae emruna necceyna şüaybev vellezıne amenu meahu bi rahmetim minna ve ehazetillezıne zalemus sayhatü fe asbehu fı diyarihim casimın |
(Azap) emrimiz gelince, Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar. |
Vaktâ ki emrimiz geldi Şuaybı ve ma´ıyyetinde iyman edenleri tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, o zulmedenleri ise, sayha yakaladı da diyarlarında çöke kaldılar |
Buyruğumuz gelince, Şuâyb´ı ve beraberindeki imân edenleri rahmetimizle kurtardık. Zâlimleri ise korkunç bir ses ve uğultu yakalayıverdi; evlerinde dizüstü çöküp kaldılar. Orada hiç bulunmamış, yaşamamış gibi oldular. Dikkat edin, Semûd kavmi nasıl (ilâhî) rahmetten uzak kaldıysa Medyen de uzak kaldı. |
12
/ 231
|
11-Hud Suresi
95.Ayet
Mekke |
كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا ۗ أَلَا بُعْدًا لِمَدْيَنَ كَمَا بَعِدَتْ ثَمُودُ -95 |
Keel lem yağnev fıha ela bu´del li medyene kema beıdet semud |
Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Allah’ın rahmetinden uzaklaştığı gibi Medyen halkı da uzaklaştı. |
Sanki orada şenlik kurmamışlardı bak Semûd defi´olduğu gibi Medyen de defi´oldu gitti |
Buyruğumuz gelince, Şuâyb´ı ve beraberindeki imân edenleri rahmetimizle kurtardık. Zâlimleri ise korkunç bir ses ve uğultu yakalayıverdi; evlerinde dizüstü çöküp kaldılar. Orada hiç bulunmamış, yaşamamış gibi oldular. Dikkat edin, Semûd kavmi nasıl (ilâhî) rahmetten uzak kaldıysa Medyen de uzak kaldı. |
12
/ 231
|
11-Hud Suresi
96.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ -96 |
Ve le kad erselna musa bi ayatina ve sültanim mübın |
(96-97) Andolsun, biz Mûsâ’yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize ile Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber gönderdik de ileri gelenler Firavun’un emrine uydular. Hâlbuki Firavun’un emri doğru değildi. |
Celâlim hakkı için Musâyı da âyetlerimizle ve bir sultanı mübîn ile gönderdik |
And ollsun ki, biz Musa´ yi da âyetlerimizle ve açık-sağlam belge ile Fir´avn´a ve onun (milletinin) ileri gelenlerine gönderdik. Bununla beraber onlar (o ileri gelenler) yine de Fir´avn´ın emrine uydular. Oysa Fir´avn´ın emri doğru ve sıhhatli değildi. |
12
/ 231
|
11-Hud Suresi
97.Ayet
Mekke |
إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاتَّبَعُوا أَمْرَ فِرْعَوْنَ ۖ وَمَا أَمْرُ فِرْعَوْنَ بِرَشِيدٍ -97 |
İla fir´avne ve meleihı fettebeu emra fir´avn ve ma emru fir´avne bi raşıd |
(96-97) Andolsun, biz Mûsâ’yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize ile Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber gönderdik de ileri gelenler Firavun’un emrine uydular. Hâlbuki Firavun’un emri doğru değildi. |
Fir´avne ve cem´ıyyetine de bunlar, Fir´avnin emrine tabi´ oldular, Fir´avn emri ise reşîd değildir |
And ollsun ki, biz Musa´ yi da âyetlerimizle ve açık-sağlam belge ile Fir´avn´a ve onun (milletinin) ileri gelenlerine gönderdik. Bununla beraber onlar (o ileri gelenler) yine de Fir´avn´ın emrine uydular. Oysa Fir´avn´ın emri doğru ve sıhhatli değildi. |
12
/ 231
|
11-Hud Suresi
98.Ayet
Mekke |
يَقْدُمُ قَوْمَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَأَوْرَدَهُمُ النَّارَ ۖ وَبِئْسَ الْوِرْدُ الْمَوْرُودُ -98 |
Yakdümü kavmehu yevmel kıyameti fe evradehümün nar ve bi´sel virdül mevrud |
Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası! |
Kyamet günü kavminin önüne düşer, derken onları suya götürür gibi ateşe götürmüştür, o varılan da ne fena maslaktır |
Fir´avn Kıyamet günü kavminin önüne düşer de onları (suya götürür gibi) ateşe götürür. Varacakları yer ne kötü yerdir. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
99.Ayet
Mekke |
وَأُتْبِعُوا فِي هَٰذِهِ لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ بِئْسَ الرِّفْدُ الْمَرْفُودُ -99 |
Ve ütbiu fı hazihı la´netev ve yevmel kıyameh bi´ser rifdül merfud |
Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lânete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek! |
Hem burada arkalarından bir lâ´netle ta´kıb edildiler hem Kıyamet günü, bu vurulan destek ne fena destektir |
Burada lanet peşlerine takıldı ; Kıyamet gününde de (öyle olacak). Desteklendikleri şey ne kötü destektir. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
100.Ayet
Mekke |
ذَٰلِكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْقُرَىٰ نَقُصُّهُ عَلَيْكَ ۖ مِنْهَا قَائِمٌ وَحَصِيدٌ -100 |
Zalike min embail kur nekussuhu aleyke minha kaimüv ve hasıyd |
(Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de. |
İşte bu, medeniyetlerin mühim haberlerinden, sana onu kıssa olarak naklediyoruz: Onlardan duran var, biçilen var |
(Ey Muhammed!) Bu, ilâhî azaba uğrayan kasabaların haberlerinden (bazı safhalar)dır ki, sana nakledip anlatıyoruz. Bu kıssalardan bir kısmının kalıntısı duruyor, bir kısmı ise biçilmiş ekin gibi (belirsiz olmuştur). |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
101.Ayet
Mekke |
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ۖ فَمَا أَغْنَتْ عَنْهُمْ آلِهَتُهُمُ الَّتِي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَاءَ أَمْرُ رَبِّكَ ۖ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْبِيبٍ -101 |
Ve ma zalemnahüm ve lakin zalemu enfüsehüm fe ma ağnet anhüm alihetühümülteı yed´une min dunillahi min şey´il lemma cae meru rabbik ve ma zaduhüm ğayra tetbıb |
Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince, Allah’ı bırakıp da taptıkları ilâhları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlâhları onların sadece ziyanlarını artırdı. |
Biz onlara zulmetmedik ve lâkin kendilerine zulmettiler de Allahın berisinden taptıkları ma´budları, rabbımın emri geldiği vakıt kendilerine hiç bir faide vermedi ve hasarlarını artırmaktan başka hiç bir şey´e yaramadı |
Biz onlara zulmetmedik ; fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbin buyruğu gelince, onlara, Allah´ı bırakıp da taptıkları tanrılar bir yarar sağlamadı; zararlarını, silinip yok olmalarını artırmaktan başka bir şeye yaramadı. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
102.Ayet
Mekke |
وَكَذَٰلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَىٰ وَهِيَ ظَالِمَةٌ ۚ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ -102 |
Ve kezalike ahzü rabbike iza ehazel kura ve hiye zalimeh inne ahzehu elimün şedıd |
Zulme sapmış memleketlerin halkını yakaladığında, Rabbinin yakalaması işte böyledir! Şüphesiz O’nun yakalaması can yakıcı ve şiddetlidir. |
Ve işte rabbın medeniyetleri zulmederlerken çarptığı vakıt böyle çarpar, çünkü onun muahazesi çok elîm, çok şiddetlidir |
İşte Rabbin kasabalar halkını —zalimlikleri üzere— yakaladığı zaman böyle yakalar. Şüphesiz ki, O´nun yakalaması çok elîm ve şiddetlidir. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
103.Ayet
Mekke |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِمَنْ خَافَ عَذَابَ الْآخِرَةِ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمٌ مَجْمُوعٌ لَهُ النَّاسُ وَذَٰلِكَ يَوْمٌ مَشْهُودٌ -103 |
İnne fı zalike le ayetel li men hafe azabel ahırah zalike yevmim meşhud |
Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret vardır. Bu, insanların (hesap ve ceza için) toplanacakları bir gündür. Bu, herkesin toplanıp bir araya geleceği bir gündür. |
Her halde bunda Âhıret azâbından korkanlar için muhakkak bir ıbret vardır, o öyle bir gündür ki onun için insanlar toplanacak, hem öyle bir gün ki mutlak görülecektir |
Şüphesiz ki bu (naklettiğimiz kıssalarda) Âhiret azabından korkanlar için ibretli belge vardır; o, insanların biraraya gelip toplanacağı bir gündür; o, hazır olup görülecek bir gündür. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
104.Ayet
Mekke |
وَمَا نُؤَخِّرُهُ إِلَّا لِأَجَلٍ مَعْدُودٍ -104 |
Ve ma nüehhıruhu illa li ecelim ma´dud |
Biz onu ancak belirli bir zamana kadar erteliyoruz. |
Ve biz onu ancak sayılı bir ecel için te´hir ediyoruz. |
O günü ancak belli bir vakte kadar geciktiririz. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
105.Ayet
Mekke |
يَوْمَ يَأْتِ لَا تَكَلَّمُ نَفْسٌ إِلَّا بِإِذْنِهِ ۚ فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَعِيدٌ -105 |
Yevme ye´ti la tekellemü nefsün illa bi iznih fe minhüm şekıyyüv ve seıyd |
O gün geldiği zaman Allah’ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz. Onlardan mutsuz (cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu (cennetlik) olanlar da. |
O geleceği gün hiç bir nefis, tekellüm edemez, ancak onun iznile başka, artık kimi bedbaht kimi mes´ud |
O gün geldikte Allah´ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onlardan kimi bedbaht-mutsuz, kimi de bahtlı-mutludur. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
106.Ayet
Mekke |
فَأَمَّا الَّذِينَ شَقُوا فَفِي النَّارِ لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَشَهِيقٌ -106 |
Fe emmellezıne şeku fe fin nari lehüm fıha zefıruv ve şehiyk |
Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır. |
İmdi bedbaht olanlar ateştedirler, orada onlara öyle bir soluyuş ve hıçkırış vardır ki |
Bedbaht-mutsuz olanlar ateştedirler. Onların orada şiddetli inilti ve sesli sesli soluğu vardır. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
107.Ayet
Mekke |
خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ إِلَّا مَا شَاءَ رَبُّكَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ -107 |
Halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük inne rabbeke fe´alül lima yürıd |
Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedî olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır. |
Onlar, orada Semavât ve Arz durdukça muhalled olacaklar ancak rabbının dilediği müddet başka, çünkü rabbın «dilediğini yapan»dır |
Gökler ve yer durdukça orada temelli kalıcılardır; ancak Rabbin dilediği müstesna. Çünkü Rabbin dilediğini (hakkıyle) yapıp yerine getirendir. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
108.Ayet
Mekke |
وَأَمَّا الَّذِينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ إِلَّا مَا شَاءَ رَبُّكَ ۖ عَطَاءً غَيْرَ مَجْذُوذٍ -108 |
Ve emmellezıne süıdu fe fil cenneti halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük ataen ğayra meczuz |
Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir. |
Amma mes´ud olanlar Cennettedirler, rabbının dilediği müddetten başka Semavât ve Arz durdukça onlar onda muhalled kalacaklar, bir atâ ki kesilmesi yok |
Bahtlı-mutlu olanlar ise, Cennet´tedirler; gökler ve yer durdukça orada temelli kalıcılardır; ancak Rabbin dilediği müstesna. Bu, ardı-arkası kesilmeyen bir bağıştır. |
12
/ 232
|
11-Hud Suresi
109.Ayet
Mekke |
فَلَا تَكُ فِي مِرْيَةٍ مِمَّا يَعْبُدُ هَٰؤُلَاءِ ۚ مَا يَعْبُدُونَ إِلَّا كَمَا يَعْبُدُ آبَاؤُهُمْ مِنْ قَبْلُ ۚ وَإِنَّا لَمُوَفُّوهُمْ نَصِيبَهُمْ غَيْرَ مَنْقُوصٍ -109 |
Fe la tekü fı miryetim mimma ya´büdü haüla´ ma ya´büdune illa kema ya´büdü abaühüm min kabl ve inna le müveffuhüm nesıybehüm ğayra menkus |
(Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara (azaptan) paylarını eksiksiz olarak tastamam vereceğiz. |
O halde sakın şunların ıbadet edişlerinden şüpheye düşme başka değil atalarının ıbadeti gibi ıbadet ediyorlar, biz de elbet kendilerine tamamile nasîblerini veririz |
Artık bunların taptıklarının (böyle bir azaba yol açacak bir sapıklık olduğunda) şüphen olmasın ; onlar ancak daha önce babalarının taptıkları gibi taparlar. Biz de elbette (ateşten) nasiplerini noksansız vereceğiz. |
12
/ 233
|
11-Hud Suresi
110.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ ۚ وَإِنَّهُمْ لَفِي شَكٍّ مِنْهُ مُرِيبٍ -110 |
Ve le kad ateyna musel kitabe fahtülife fıh ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike le kudiye beynehüm ve innehüm le fı şekkim minhü mürıb |
Andolsun, biz Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) vermiştik de onun hakkında ayrılığa düşülmüştü. Eğer daha önce Rabbinin bir sözü geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Onlar da (müşrikler de) o Kur’an hakkında derin bir şüphe içindedirler. |
Kasem olsun ki Musâya kitabı verdik de onda ıhtılâf edildi, rabbından bir kelime sebk etmiş olmasa idi elbette aralarında huküm verilmiş bitmişti, ve her halde onlar bundan kuşkulu bir şekk içindedirler |
And olsun ki, Musa´ya kitab verdik, ne var ki, (idraksizler yüzünden) onda anlaşmazlık meydana geldi. Eğer Rabbinden geçmiş bir söz olmasaydı hemen aralarında hükmedilip (çoktan) sonuca bağlanmış olurdu bile. Ve doğrusu onlar bunda kuşku ve şüphe içindeler. |
12
/ 233
|
11-Hud Suresi
111.Ayet
Mekke |
وَإِنَّ كُلًّا لَمَّا لَيُوَفِّيَنَّهُمْ رَبُّكَ أَعْمَالَهُمْ ۚ إِنَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ خَبِيرٌ -111 |
Ve inne külül lemma leyüveffiyennehüm rabbüke a´malehüm innehu bima ya´melune habır |
Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. |
Ve hakikat her biri öyle kimselerdir ki lâbüd rabbın kendilerine amellerini tamamiyle ödeyecektir çünkü o, her ne yapıyorlarsa habîrdir |
Şüphesiz her birinin amellerinin (karşılığını) Rabbin tastamam verecektir. Doğrusu O, onların yapa geldiklerinden haberlidir. |
12
/ 233
|
11-Hud Suresi
112.Ayet
Mekke |
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْا ۚ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ -112 |
Festekım kema ümirte ve men tabe meake ve la tatğav innehu bi ma ta´melune besıyr |
Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür. |
Onun için emr olunduğun gibi doğruluk et: sen ve beraberinde tevbe eden de aşırı gitmeyin, çünkü o her ne yaparsanız basîrdir |
O halde sen —ve beraberinde tevbe edenlerle birlikte— em-rolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı gitmeyin. Allah ne yaptıklarınızı şüphesiz ki iyiden iyiye görendir. |
12
/ 233
|
11-Hud Suresi
113.Ayet
Mekke |
وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ -113 |
Ve la terkenu ilellezıne zalemu fe temessekümün naru ve maleküm min dunillahi min evliyae sümme la tünsarun |
Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. |
Ve zulm edenlere meyl etmeyin ki size ateş dokunur, ve Allahdan başka velîleriniz de yoktur sonra kurtulamazsınız |
Ve bir de zulmedenlere meyletmeyin, yoksa dokunur size ateş. Allah´tan başka sizin dost ve sahibiniz de yoktur. Sonra (O´ndan da) yardım göremezsiniz. |
12
/ 233
|
11-Hud Suresi
114.Ayet
Medine |
وَأَقِمِ الصَّلَاةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ اللَّيْلِ ۚ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ۚ ذَٰلِكَ ذِكْرَىٰ لِلذَّاكِرِينَ -114 |
Ve ekımıs salate tarafeyin nehari ve zülefem minel leylv innel hasenati yüzhibnes seyyiat zalike zikra liz zakirın |
(Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür. |
Hem namaz kıl gündüzün taraflarından ikisinde ve gecenin gündüze yakın saatlerinde, çünkü hasenat, seyyiatı giderir, bu, idrâki olanlara bir öğüddür |
Hem gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (temizleyip) giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüt, bir hatırlatmadır. |
12
/ 233
|
11-Hud Suresi
115.Ayet
Mekke |
وَاصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ -115 |
Vasbir fe innellahe la yüdıy´u ecral muhsinın |
Sabret! Çünkü, Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez. |
Ve sabr et zira Allah muhsinlerin ecrini zayi´ etmez |
Ve sabret; şüphesiz ki Allah iyiliği huy edinip iyilikte bulunanların mükâfatını zayi´etmez. |
12
/ 233
|
11-Hud Suresi
116.Ayet
Mekke |
فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ أُولُو بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْأَرْضِ إِلَّا قَلِيلًا مِمَّنْ أَنْجَيْنَا مِنْهُمْ ۗ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَا أُتْرِفُوا فِيهِ وَكَانُوا مُجْرِمِينَ -116 |
Fe lev la kane minel kuruni min kabliküm ülu bekıyyetiy yenhevne anil fesadi fil erdı illa kalılem mimmen enceyna minhüm vettebeallezıne zalemu ma ütrifu fıhi ve kanu mücrimın |
Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. Zulmedenler ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler oldular. |
Şimdi sizden evvelki karnlardan bakıyye sahipleri Yer yüzünde fesaddan nehyeder olsalardı; lâkin onlardan necata irdirdiğimiz pek az kimselerden başka yok, o zulmetmekte bulunanlar ise şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve hep mücrim oldular |
Sizden önceki nesillerden akıl ve idrâk sahiplerinin yeryüzünde fitne ve fesadı yasaklamaları gerekmiyor muydu ? Onlardan kurtardığımızın pek azı ancak (bu fazileti gösterip mücâdele etmişti). O zulmedenler ise kendilerine sunulan refahın peşine düştüler, zaten onlar suçlu günahkârlar idi. |
12
/ 233
|
11-Hud Suresi
117.Ayet
Mekke |
وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهْلِكَ الْقُرَىٰ بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا مُصْلِحُونَ -117 |
Ve ma kane rubbüke li yühlikel kura bi zulmiv ve ehlüha muslihun |
Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helâk etmez. |
Rabbın da o memleketleri ahalisi muslihler iken zulmile helâk edecek değildi ya |
Rabbin, halkından, kendilerini (ve çevrelerini) düzeltenler bulundukça kasabaları haksız yere yok edecek değildir. |
12
/ 233
|
11-Hud Suresi
118.Ayet
Mekke |
وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ أُمَّةً وَاحِدَةً ۖ وَلَا يَزَالُونَ مُخْتَلِفِينَ -118 |
Ve lev şae rabbüke le cealen nase ümmetev vahıdetev ve la yezalune muhtelifın |
(118-119) Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti. |
Hem rabbın dileseydi elbet bütün o nası bir tek ümmet yapardı, halbuki ıhtilâf edip duracaklardır |
Eğer Rabbin dileseydi, insanları bir tek ümmet haline getirirdi. (Görüldüğü gibi) onlar durmadan anlaşmazlık halindeler. |
12
/ 234
|
11-Hud Suresi
119.Ayet
Mekke |
إِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَ ۚ وَلِذَٰلِكَ خَلَقَهُمْ ۗ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ -119 |
İlla mer rahıme rabbük ve li zalike halekahüm ve temmet kelimetü rabbike le emleenne cehenneme minel cinneti ve nasi ecmeıyn |
(118-119) Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti. |
Ancak rabbının rahmetile yarlıgadığı kimseler müstesnâ ve onun içindir ki onları halketti ve rabbının şu kelimesi tamam oldu, ahdim olsun Cehennemi cinlerden ve insanlardan tamamen dolduracağım. |
Ancak Rabbinin merhamet ettiği kimseler müstesna. Zaten Rabbin insanları bunun için (bu duygu ve düşüncede) yaratmıştır. Ve Rabbinin şu sözü tamamlanıp yerini bulmuştur : «And olsun ki, Cehennem´i tamamen cinlerden ve insanlardan (olan günahkâr suçlularla) dolduracağım.» |
12
/ 234
|
11-Hud Suresi
120.Ayet
Mekke |
وَكُلًّا نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ ۚ وَجَاءَكَ فِي هَٰذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ -120 |
Ve küllen nekussu aleyke mir embair rusüli ma nüsebbitü bihı füadek e caeke fı hazihil hakku ve emv´ızatü ve zikra lil mü´minın |
(Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, mü’minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir. |
Peygamberlerin haberlerinden kalbini tesbit edeceğimiz her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz, bu sûrede de sana hak ve mü´minlere bir mev´ıza ve tezkir geldi |
(İşte ey Muhammed !) Gelip gecen peygamberlerin olup biten bu haberlerinden senin kalbini yatıştırıp pekiştirecek kadarını sana anlattık. Bu sûrede de sana hak; mü´minlere öğüt ve (düşünüp gerçeği daha iyi kavrayabilmeleri için) hatırlatma gelmiştir. |
12
/ 234
|
11-Hud Suresi
121.Ayet
Mekke |
وَقُلْ لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنَّا عَامِلُونَ -121 |
Ve kul lillezıne la yü´minuna´melu ala mekanetiküm inna amilun |
İman etmeyenlere de ki: “Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız.” |
İyman etmeyenlere de de ki: siz yerinizde sayarak yapacağınızı yapın her halde biz çalışıyoruz |
Sen o imân etmiyenlere de ki: Yapacağınızı yapın ; doğrusu biz de (gerekeni) yapacağız. |
12
/ 234
|
11-Hud Suresi
122.Ayet
Mekke |
وَانْتَظِرُوا إِنَّا مُنْتَظِرُونَ -122 |
Ventezıru inna müntezırun |
“Bekleyin, biz de bekleyeceğiz.” |
Ve gözetin herhalde biz gözetiyoruz |
Bekleyip durun, biz de bekliyoruz. |
12
/ 234
|
11-Hud Suresi
123.Ayet
Mekke |
وَلِلَّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الْأَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِ ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ -123 |
Ve lillahi ğaybüs semavati vel erdı ve ileyhi yürceul emru küllühu fa´büdhü ve tevekkel aleyh ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta´melun |
Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Bütün işler O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir. |
Bununla beraber Göklerin Yerin gaybi, Allahın´dır, emrin de hepsi ona irca´ olunur, yalnız ona ıbadet et ve ona tevekkül kıl, rabbın ne yaptığınızdan ve yapacağınızdan gafil değil |
Göklerin ve yerin gaybı Allah´ındır. Bütün işler O´na döndürülür. Artık O´na ibâdet edin ve O´na güvenip dayanın. Rabbin yapageldiğinizden habersiz değildir. |
12
/ 234
|