SURE AYET NO |
ARAPÇA |
OKUNUŞU |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI |
CELAL YILDIRIM |
CÜZÜ SAYFA |
25-Furkan Suresi
1.Ayet
Mekke |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَىٰ عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا -1 |
Tebarakellezı nezzelel fürkane ala abdihı li yekune lil alemıne nezıra |
Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah’ın şanı yücedir. |
«Tebarek» ne yüce (feyyaz)dır o ki bütün âlemine bir nezîr olsun diye kuluna fürkanı indirdi |
(1-2) Feyiz ve bereket, azamet ve kudret sahibi ne yücedir ki (hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, helâli haramdan ayıran) Furkan´ı, milletleri (tuttukları yolun tehlikesine karşı) uyarıcı olsun diye kulu (Muhammed´e) indirmiştir. O yüce kudret ki, göklerin ve yerin mülkü O´nundur. O, çocuk edinmemiştir; mülkünde hiçbir ortağı yoktur; her şeyi yaratıp düzene koymuş, belli ölçülere göre takdîr etmiştir. |
18
/ 358
|
25-Furkan Suresi
2.Ayet
Mekke |
الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا -2 |
Ellezı lehu mülküs semavati vel erdı ve lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve haleka külle şey´in fe kadderahu takdira |
O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir. |
O ki hep Göklerin, yerin mülkü onun, hem hiç bir veled edinmedi, hem mülkte ona hiç ortak da yok, her şeyi yarattı da bir takdir ile her birinin hadd-ü mıkdarını ta´yin ederek hepsinin mukadderatını hazırladı |
(1-2) Feyiz ve bereket, azamet ve kudret sahibi ne yücedir ki (hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, helâli haramdan ayıran) Furkan´ı, milletleri (tuttukları yolun tehlikesine karşı) uyarıcı olsun diye kulu (Muhammed´e) indirmiştir. O yüce kudret ki, göklerin ve yerin mülkü O´nundur. O, çocuk edinmemiştir; mülkünde hiçbir ortağı yoktur; her şeyi yaratıp düzene koymuş, belli ölçülere göre takdîr etmiştir. |
18
/ 358
|
25-Furkan Suresi
3.Ayet
Mekke |
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنْفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا -3 |
Vettehazu min dunihı alihetel la yahlükune şey´ev ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darrav ve la nef´av ve la yemlikune mevtev ve la hayatev ve la nüşura |
(İnkâr edenler), Allah’ı bırakıp hiçbir şey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan, üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan, öldürmeye, yaşatmaya ve ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilâhlar edindiler. |
Böyle iken andan başka bir takım ma´budlar edindiler ki hiç bir şey halk edemezler, kendileri halk olunup duruyorlar, kendi kendilerine, ne bir zarara ne de bir menfeate malik değiller, ne mevte mâlikler, ne hâyata ne de nüşûre |
(Öyle iken înkârcı sapıklar) O´nu bırakıp başka tanrılar edindiler ki, bunlar bir şey yaratamazlar, kendileri yaratılmışlardır; kendi kendilerine ne bir zarar, ne de bir yarara sahiptirler ; ne ölüme, ne dirime, ne de öldükten sonra yeniden dirilmeye güç getirebilirler. |
18
/ 358
|
25-Furkan Suresi
4.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ ۖ فَقَدْ جَاءُوا ظُلْمًا وَزُورًا -4 |
Ve kalellezıne kefer in haza ila ifkünifterahü ve eanehu aleyhi kavmün aharune fe kad cau zulmev vezura |
İnkâr edenler, “Bu Kur’an, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Başka bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir” dediler. Böylece onlar haksız ve asılsız bir söz uydurdular. |
Ve o küfredenler «bu sırf bir iftira onu o, uydurdu, diğer bir kavim de buna karşı ona muavenette bulundu» dediler, doğrusu zulm-ü tezvire gittiler |
Küfre sapanlar, «bu Kur´ân, Muhammed´in uydurduğu yalandan başkası değildir; bunu (düzmede) başka bir topluluk ona yardım etmiştir» dediler. Onlar cidden haksızlık ve yalanla geldiler. |
18
/ 359
|
25-Furkan Suresi
5.Ayet
Mekke |
وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَىٰ عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا -5 |
Ve kalu esatıyrul evvelinektetebeha fe hiye tümla aleyhi bükratev ve esıyla |
“(Bu Kur’an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır” dediler. |
«Ve o evvelkilerin esatıyrı, onları yazdırtmış da sabah akşam kendisine onlar okunuyor» dediler |
Yine onlar, «bu onun yazdırıp sabah akşam kendisine okunan eskilerin masallarıdır» dediler. |
18
/ 359
|
25-Furkan Suresi
6.Ayet
Mekke |
قُلْ أَنْزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ إِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا -6 |
Kul enzelehüllezı ya´lemüs sirra fis semavati vel ard innehu kane ğafurar rahıyma |
(Ey Muhammed!) De ki: “O kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
De ki: onu, o göklerde ve Yerde sirri bilen indirdi, hakikaten o, rahim bir gafûr bulunuyor |
De ki -. «Onu göklerdeki ve yerdeki gizliliği bilen (Yüce Kudret) indirmiştir. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.» |
18
/ 359
|
25-Furkan Suresi
7.Ayet
Mekke |
وَقَالُوا مَالِ هَٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ ۙ لَوْلَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا -7 |
Ve kalu mali hazer rasuli ye´külüt taame ve yemşi fil esvak lev la ünzile ileyhi melekün fe yekune meahu nezıra |
Dediler ki: “Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de, bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya!” |
Bir de «bu Peygambere ne oluyor? dediler: yemek yiyor ve çarşılarda yürüyor, ona bir Melek indirilse de maıyyetinde yaver bir savulcu olsa ya! |
Hem dediler ki: «Bu peygambere ne oluyor ki yemek yiyor, çarşı-pazarlarda dolaşıyor ?! Ona bir melek indirilseydi de kendisiyle beraber uyarıcı olsaydı ya..» |
18
/ 359
|
25-Furkan Suresi
8.Ayet
Mekke |
أَوْ يُلْقَىٰ إِلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا ۚ وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا -8 |
Ev yülka ileyhi kenzün ev tekunü lehu cennetüy ye´külü minha ve kalez zalimune in tettebiune illa racülem meshura |
“Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!” Zalimler, (inananlara): “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediler. |
Veya ona bir hazîne bırakılıverse, yâhud güzel bir bağçesi olsa da ondan yese ya! hem o zalimler «siz, sırf büyülenmiş bir adama tabi´ oluyorsunuz» dediler |
«Veya Ona bir hazine sunulsa, ya da kendisine ait bir Cennet olsa da ondan yese ya..» Bu zâlimler, (Muhammed´e inananlara): «Siz olsa olsa, büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz !» dediler. |
18
/ 359
|
25-Furkan Suresi
9.Ayet
Mekke |
انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا -9 |
Ünzur keyfe darabu lekel emsale fe dallu fe la yestetıy´une sebıla |
(Ey Muhammed!) Senin hakkında bak nasıl da temsiller getirdiler de (haktan) saptılar. Artık onlar doğru yolu bulamazlar. |
Bak senin hakkında ne kıyaslar, ne temsiller yaptılar da çıkmaza saptılar, artık hiç bir yol bulamazlar |
Bir bak, sana nasıl misâller getirdiler de bu yüzden sapıttılar; yol bulmaya da güçleri yetmez. |
18
/ 359
|
25-Furkan Suresi
10.Ayet
Mekke |
تَبَارَكَ الَّذِي إِنْ شَاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُورًا -10 |
Tebarakellezı in şae ceale leke hayram min zalike cennatin tecrı min tahtihel enharu ve yec´al leke kusura |
Dilerse sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, sana saraylar kurabilecek olan Allah’ın şanı yücedir. |
Öyle yücedir o ki dilerse sana ondan daha hayırlısını verir, Altından ırmaklar akar Cennetler, sana köşkler de yapar |
Feyiz, bereket ve rahmet kaynağı O Yüce Kudret, dilerse sana bundan daha iyi olan, altlarından ırmaklar akan Cennetleri verir ve sana köşkler meydana getirir. |
18
/ 359
|
25-Furkan Suresi
11.Ayet
Mekke |
بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيرًا -11 |
Bel kezzebu bis saati ve a´tedna li men kezzebe bis saati seıyra |
Hayır, onlar Kıyameti de yalanladılar. Biz ise o Kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem ateşi hazırlamışızdır. |
Fakat onlar saati tekzib ettiler, biz ise o saati tekzib edenlere öyle bir saıyr, çılgın bir ateş hazırladık |
Hayır, onlar Kıyâmet´i de yalan saydılar. Biz ise Kıyâmet´i yalanlayan kimseye çılgın bir ateş hazırlamışızdır. |
18
/ 359
|
25-Furkan Suresi
12.Ayet
Mekke |
إِذَا رَأَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا -12 |
İza raethüm mim mekanim beıydin semiu leha teğayyuzav ve zefıra |
Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler. |
Ki onları gördüğü vakıt ona mahsus bir hışımlanma, bir zefîr işitirler |
O ateş bunları uzak bir yerden görünce, onun, öfkesinden köpürüp korkunç uğultusunu duyarlar, |
18
/ 360
|
25-Furkan Suresi
13.Ayet
Mekke |
وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا -13 |
Ve iza ülku minha mekanen dayyikam mükarranıne deav hünalike sübura |
Elleri boyunlarına bağlanmış, çatılmış olarak cehennemin daracık bir yerine atıldıkları zaman orada, yok olup gitmeyi isterler |
Ve çatılıp çatılıp onun dar bir yerine atıldıkları vakıt de orada helâke haykırırlar |
(Şeytanlarla birlikte) elleri boyunlarına bağlı bulunduğu halde ateşten daracık bir yere atıldıkları zaman orada yok olmayı dövünerek isterler. |
18
/ 360
|
25-Furkan Suresi
14.Ayet
Mekke |
لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا -14 |
La ted´ul yevme süburav vahıdev ved´u süburan kesıra |
(Kendilerine) “Bugün bir kere yok olmayı istemeyin, birçok kere yok olmayı isteyin!” (denir.) |
Bir helâke haykırmayın bugün çok helâke haykırın |
Bugün bir tek defa dövünüp yok olmayı istemeyin, birçok defa dövünüp yok olmayı isteyin, (denilir). |
18
/ 360
|
25-Furkan Suresi
15.Ayet
Mekke |
قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ ۚ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاءً وَمَصِيرًا -15 |
Kul e zalike hayrun em cennetül huldilletı vüıdel müttekun kanet lehüm cezaev ve mesıyra |
De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dedilen ebedîlik cenneti mi?” Orası onlar için bir mükâfat ve varılacak bir yerdir. |
Ya o mı hayırlı, yoksa müttekilere va´dolunan Huld Cenneti mi? Ki kendilerine bir mükâfat, ve âkıbet varacakları bir me´va bulunuyor |
De ki: «Bu mu hayırlıdır, yoksa muttakilere (Allah´tan korkup küfürden, azgınlıktan, haramdan sakınanlara) va´dedilen sonsuz Cennet mi daha hayırlıdır ? Onlar için bir mükâfat, sonunda varacakları (mutlu) bir yer bulunuyordun |
18
/ 360
|
25-Furkan Suresi
16.Ayet
Mekke |
لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ خَالِدِينَ ۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ وَعْدًا مَسْئُولًا -16 |
Lehüm fıha ma yeşaune halidın kane ala rabbike va´dem mes´ula |
Ebedî olarak kalacakları orada onlar için diledikleri her şey vardır. Bu, Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va’didir. |
Onlar için orada ne isterlerse var, hem ebedî kalacakları, Rabbının uhdesinde bu «bir va´di mes´ul» bulunuyor |
Devamlı kalıcı oldukları halde, orada kendileri için diledikleri şeyler vardır. Bu da Rabbın üzerine istenilmeye lâyık, verilmiş bir sözdür.» |
18
/ 360
|
25-Furkan Suresi
17.Ayet
Mekke |
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَيَقُولُ أَأَنْتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَٰؤُلَاءِ أَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيلَ -17 |
Ve yemve yahşüruhüm ve ma ya´büdune min dunillahi fe yekulü e entüm adleltüm ıbadı haülai em hüm dallüs sebıl |
Rabbinin, onları ve Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği ve (taptıklarına), “Siz mi saptırdınız benim şu kullarımı, yoksa onlar kendileri mi yoldan saptılar” diyeceği günü hatırla. |
Hele o gün ki onları Allahdan başka taptıkları şeylerle haşredip de siz mi saptırdınız kullarımı yoksa kendileri mi yolu gaib ettiler diyeceği gün? |
Onları ve Allah´ı bırakıp taptıkları şeyleri kaldırıp (hesap alanına) toplayacağı gün (Allah) onlara : Siz mi şu kullarımı saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan saptılar? der. |
18
/ 360
|
25-Furkan Suresi
18.Ayet
Mekke |
قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاءَ وَلَٰكِنْ مَتَّعْتَهُمْ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا -18 |
Kalu sübhaneke ma kane yembeğıy lena en nettehıze min dunike min evliyae ve lakim metta´tehüm ve abaehüm hatta nesüz zikr ve kanu kavmen bura |
Onlar, “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helâke giden bir toplum oldular” derler. |
Sübhansın, demişlerdir: Senden başka veliler ittihaz etmemiz (olunmamız ) bize yaraşır değildi ve lâkin sen onları ve atalarını zevka daldırdın, o kadar ki nihayet zikri unuttular ve helâke giden bir kavm oldular |
Onlar (tapılan şeyler), «seni tenzîh ederiz, bize senden başka dostlar ve sahip edinmeler yakışmaz ; ne var ki ,sen onları ve babalarını nimetlerle zevke daldırdın, o kadar ki seni anmayı unuttular ve yok olmaya uğratılan bir millet oldular» derler. |
18
/ 360
|
25-Furkan Suresi
19.Ayet
Mekke |
فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا ۚ وَمَنْ يَظْلِمْ مِنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيرًا -19 |
Fe kad kezzebuküm bima tekulune fe ma testetıy´une sarfev ve la nasra ve mey yazlim minküm nüzıkhü azaben kebıra |
(İlâh edindikleriniz) söyledikleriniz konusunda sizi yalancı çıkardılar. Artık kendinizden azabı savmaya gücünüz yetmeyecek ve kendinize yardım da edemeyeceksiniz. Sizden kim de zulüm ve haksızlık ederse, ona büyük bir azap tattırırız. |
Demek sizi sözünüzde yalancı çıkarmışlardır, artık ne savmağa ne de bir yardıma çare bulamıyacaksınız ve içinizden her kim zulmederse ona büyük bir azâb tattıracağız |
Gerçekten, taptıklarınız, söyledikleriniz şeyler hakkında sizi yalanladılar. Artık bu durumda ne (azabı) savmaya, ne de bir yardım (görmeye) gücünüz yeter. Sizden kim haksızlık ederse, ona da büyük bir azâb tattırırız. |
18
/ 360
|
25-Furkan Suresi
20.Ayet
Mekke |
وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ ۗ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ ۗ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًا -20 |
Ve ma erselna kableke minel murselıne illa innehüm le ye´külunet taame ve yemşune fil esvak ve cealna ba´daküm li ba´dın fitneh e tasbirun ve kane rabbüke besıyra |
Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir. |
Biz senden evvel de Peygamberleri başka türlü göndermedik, şüphesiz onlar hem yemek yiyorlar, hem çarşılarda geziyorlardı (sokaklarda yürüyorlardı) bir de ba´zınızı diğerine bir fitne kılmışızdır ki bakalım sabredecek misiniz? Maamafih rabbın basîr bulunuyor |
Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de şüphesiz ki yemek yerler, çarşı-pazarlarda gezip dolaşırlardı. Bir kısmınızı bir kısmınıza deneme ve sınav vesilesi kıldık. Sabreder misiniz ? Rabbın ise yeterince bilip görendir. |
18
/ 360
|
25-Furkan Suresi
21.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَىٰ رَبَّنَا ۗ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْا عُتُوًّا كَبِيرًا -21 |
Ve kalellezıne la yercune likaena lev la ünzile aleynel melaiketü ev nera rabbena le kadistekberu fı enfüsihim ve atev utüvven kebıra |
Bize kavuşacaklarını ummayanlar, “Bize melekler indirilseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!” dediler. Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler. |
Bununla beraber likamızı ümid etmiyenler dediler ki: «o melâike bizim üzerimize indirilse ya, yâhud rabbımızı görsek â» celâlime kasem ederim ki doğrusu nefislerinde kendilerini büyüksündüler, büyük azgınlık ettiler |
Bize kavuşacaklarını ümit etmeyenler: «Üzerimize melekler indirilseydi ya, ya da Rabbimizi görmeli değil miydik» derler. And olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklük tasladılar da azgınlık ve taşkınlıkta hayli ileri gittiler. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
22.Ayet
Mekke |
يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلَائِكَةَ لَا بُشْرَىٰ يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا -22 |
Yevme yeravnel melaikete la büşra yevmeizil lil mücrimıne ve yekulune hıcram mahcura |
Fakat melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. “Eyvah! Biz Allah’ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız” diyecekler. |
Melâikeyi görecekleri gün, mücrimlere o gün müjde yoktur, yasak yasak diyeceklerdir |
Melekleri görecekleri gün, evet o gün suçlu günahkârlara hiçbir müjde (haberi) yoktur. Melekler de (müjde haberi size) iyice yasak, yasak ! diyecekler. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
23.Ayet
Mekke |
وَقَدِمْنَا إِلَىٰ مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاءً مَنْثُورًا -23 |
Ve kadimna ila ma amilu min amelin fe cealnahü hebaem mensura |
Onların yaptıkları bütün amellerine yöneldik ve onları dağılmış zerreciklere çevirdik. |
Hem varmışızdır da her ne amel işledilerse onu bir hebâi mensûre çevirmişizdir |
Onların işlediği her ameli karşılayıp dağılmış toz haline getiririz. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
24.Ayet
Mekke |
أَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا -24 |
Ashabül cenneti yemeizin hayrum müstekarrav ve ahsenü mekıyla |
O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer daha güzeldir. |
Eshab-ı Cennettir ki o gün eğlendiği yer hayırlı, dinlendiği yer pek güzeldir |
O gün Cennetlik olanlar en hayırlı eyleşecek. en güzel dinlenecek yerdedirler. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
25.Ayet
Mekke |
وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَاءُ بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلَائِكَةُ تَنْزِيلًا -25 |
Ve yevme teşekkakus semaü bil ğamami ve nüzzilel melaiketü tenzıla |
O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir. |
Hem o, Semânın gamâm ile yarılacağı ve Melâikelerin peyderpey indirildiği gün |
O gün gök beyaz bulutlar şeklinde (bir görünüm vererek) yarılıp dağılacak ; melekler grup grup indirilecek. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
26.Ayet
Mekke |
الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ لِلرَّحْمَٰنِ ۚ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِرِينَ عَسِيرًا -26 |
Elmülkü yevmeizinil hakku lir rahman ve kane yevmen alel kafirıne asıra |
O gün gerçek hükümranlık Rahmân’ındır ve kâfirlere zorlu bir gün olacaktır. |
Mülk o gün elhak rahmânındır, kâfirlere ise o pek zorluklu bir gün olur |
O gün gerçek mülk (ve hükümranlık bütünüyle) Rahmân´ındır. O gün kâfirler için pek sıkıntılıdır. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
27.Ayet
Mekke |
وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَىٰ يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا -27 |
Ve yevme yeadduz zalimü ala yedeyhi yekulü ya leytenit tehaztü mear rasuli sebıla |
O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!” |
Hem o gün ki zalim ellerini ısıracak eyvah diyecek keşke Peygamberin maıyyetinde bir yol tutaydım |
O gün zâlim zorba, ellerini ısırıp «keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım !» diyecek. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
28.Ayet
Mekke |
يَا وَيْلَتَىٰ لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا -28 |
Ya veyleta leytenı lem ettehız fülanen halıla |
“Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!” |
Eyvah keşke falanı dost tutmıyaydım |
Eyvah, yazıklar olsun bana! Keşke falanı dost edinmeseydim. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
29.Ayet
Mekke |
لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءَنِي ۗ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنْسَانِ خَذُولًا -29 |
Le kad edallenı aniz zikri ba´de iz caenı ve kaneş şeytanü lil insani hazula |
“Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.” |
Vallahi o sapıttı beni zikirden, bana gelmiş iken, öyle ya Şeytan insana çok hızlânkâr bulunuyor |
And olsun ki bana Kur´ân geldikten sonra o dost (dediğim kimse) beni saptırdı. Şeytan ise insanı aşağılık halde yapayalnız bırakandır. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
30.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَٰذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا -30 |
Ve kaler rasulü ya rabbi inne kavmit tehazu hazel kur´ane mehcura |
Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi. |
Peygamber de «yarab, kavmim bu Kur´anı mehcur tuttular» demekte |
Peygamber de dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz ki kavmim bu Kur´ân´ı (bir kenara itip) terkettiler. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
31.Ayet
Mekke |
وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ ۗ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا -31 |
Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvvem minel mücrimın ve kefa bi rabbike hadiyev ve nesıyra |
Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter. |
Ve işte biz böyle her Peygamber için mücrimlerden bir düşman yapmışızdır, maamafih hâdi de rabbın yeter nasîr de |
İşte bunun gibi her peygamber için suçlu günahkârlardan bir düşman ortaya çıkardık. Doğru yolu gösterici ve yardım (elini) uzatıcı olarak Rabbin yeter. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
32.Ayet
Mekke |
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً ۚ كَذَٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ ۖ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا -32 |
Ve kalellezıne keferu lev la nüzzile aleyhil kur´anü cümletev vahıdeh kezalike li nüsebbite bihı füadeke ve rattelnahü tertıla |
İnkâr edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler. Biz, Kur’an’la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk. |
Yine o küfredenler dediler ki: o Kur´an ona cümlesi birden indirilseydi ya! Biz onu gönlüne iyi tesbit edelim diye böyle ındirdik ve fevkal´âde bir tertil ile tertil eyledik |
İnkâra saplanıp kalanlar dediler ki: «Kur´ân O´na (Muhammed´e) bir defada bütünüyle indirilseydi ya..» Biz onunla senin kalbini iyice yatıştırıp pekiştirmek ve tane tane okuman için böylece (parça parça ve uzun sürede) indirdik. |
18
/ 361
|
25-Furkan Suresi
33.Ayet
Mekke |
وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ إِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَأَحْسَنَ تَفْسِيرًا -33 |
Ve la ye´tuneke bi meselin illa ci´nake bil hakkı ve ahsene tefsıra |
Onlar sana hiçbir misal getirmezler ki (buna karşılık) sana gerçeği ve en güzel açıklamayı getirmiş olmayalım. |
Hem onlar sana her hangi bir mesel ile gelmezler ki mutlak biz sana hakkı ve tefsirin daha güzelini getirmiş olmıyalım |
Sana bir misâl getirmezler ki mutlaka biz (ona karşılık) hakkı yorum ve açıklama cihetiyle en güzelini getirmiş olmayalım. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
34.Ayet
Mekke |
الَّذِينَ يُحْشَرُونَ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ إِلَىٰ جَهَنَّمَ أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَأَضَلُّ سَبِيلًا -34 |
Ellezıne yuhşerune ala vücuhihim ila cehenneme ülaike şerrum mekanev ve edallü sebıla |
Yüzüstü cehenneme sürüklenecek olanlar var ya; işte onlar konumları itibariyle daha kötü, tuttukları yol itibariyle daha sapıktırlar. |
O yüzleri üstü Cehenneme haşrolunacaklar, onlar mevkı´ce çok fena, yolca da en sepıktırlar |
Onlar ki toplanıp yüzükoyun Cehennem´e sevkedilirler, işte onlar yer cihetiyle daha şerli, yol cihetiyle daha sapıktırlar. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
35.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُ أَخَاهُ هَارُونَ وَزِيرًا -35 |
Ve le kad ateyna musel kitabe ve cealna meahu ehahü harune vezıra |
Andolsun, Biz, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve kardeşi Hârûn’u da ona yardımcı kıldık. |
Celâlim hakkı için Musâya o kitabı verdik, biraderi Harûnu da maıyyetinde vezir yaptık |
And olsun ki Musâ´ya kitap verdik ve kardeşi Harun´u maiyetinde (bulunmak üzere) vezîr yaptık. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
36.Ayet
Mekke |
فَقُلْنَا اذْهَبَا إِلَى الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْمِيرًا -36 |
Fe kulnezheba ilel kavmillezıne kezzebu bi ayatina fe demmernahüm tedmıra |
Onlara, “Âyetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin” dedik. Nihayet o kavmi yerle bir ettik. |
Haydi âyetlerimizi tekzib eden o kavme gidiniz, dedik, binnetice o kavmi tedmir ederek helâk ettik |
Onlara, âyetlerimizi yalanlayan millete gidin, dedik. (O millet buna rağmen yalanlama ve inkârdan vazgeçmeyince) çok geçmeden onları fena halde yok ettik. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
37.Ayet
Mekke |
وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً ۖ وَأَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًا -37 |
Ve kavme nuhıl lemma kezzebür rusüle ağraknahüm ve cealnahüm lin nasi ayeh ve a´tedna liz zalimıne azaben elıma |
Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık. |
Nuh kavmini de Resulleri tekzib ettikleri vakıt gark edib kendilerini insanlara bir ıbret kıldık: hazırladık da zâlimlere elîm bir azâb |
Nûh kavmine de (uyarıcı peygamber) gönderdik; peygamberleri yalanlayınca onları (suda) boğduk ve kendilerini (geride kalan) insanlara bir öğüt ve ibret kıldık. Zâlimlere de elem verici bir azâb hazırladık. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
38.Ayet
Mekke |
وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَٰلِكَ كَثِيرًا -38 |
Ve adev ve semude ve ashaber rassi ve kurunem beyne zalike kesıra |
Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halkını ve bunların arasında pek çok nesilleri de helâk ettik. |
Âdi de, Semûdu da, Eshabı ressi de bunların arasında daha bir çok kurunu da |
Âd´ı da, Semûd´u da, Ress (Yemame yöresindeki kasaba veya taşla örülmüş kuyu) halkını da ve bunlar arasında (gelip geçen) birçok nesilleri de (yine aynı sebeplerle) yok ettik. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
39.Ayet
Mekke |
وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْأَمْثَالَ ۖ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْبِيرًا -39 |
Ve küllen darabna lehül emsale ve küllen tebberna tetbıra |
Bunların her birine misaller getirdik, (öğüt almadıkları için) hepsini kırıp geçirdik. |
Ki her birine nasıyhat olarak emsal anlatmıştık ve her birini mahv-ü perişan ettik de ettik |
Onların herbiri için (doğru yola dönerler diye) misâller verdik ve (sonunda) herbirini yıkıp belirsiz hale getirdik. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
40.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ أَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّتِي أُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِ ۚ أَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَا ۚ بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا -40 |
Ve le kad etev alel karyetilletı ümtırat metaras se´ e fe lem yekunu yeravneha bel kanu la yercune nüşura |
Andolsun, senin kavmin, belâ yağmuruna tutularak yok edilen kente uğramışlardır. Yoksa onu görmüyorlar mıydı (ki ibret almadılar)? Hayır! (Görüyorlardı fakat) tekrar dirilmeyi ummuyorlardı. |
Celâlim hakkı için o fenalık yağmuruna tutulan karyeye de vardılar, artık onu görüyor değiller miydi? Doğrusu nüşur arzu etmiyorlar, uyanmak istemiyorlardı |
And olsun ki onlar (inkarcı sapıklar) âfet yağmuruna tutulup (yok edilen) kasabaya varmışlardı, onu görmediler mi ? Hayır, yeniden dirilip kalkmayı ummazlar. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
41.Ayet
Mekke |
وَإِذَا رَأَوْكَ إِنْ يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا -41 |
Ve iza raevke iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı beasellahü rasula |
(41-42) Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu? Biz, ilâhlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilâhlarımızdan uzaklaştıracaktı” (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman, yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler. |
Seni de gördükleri vakıt sırf bir eğlence yerine tutuyorlar, bu mu o Allah´ın Peygamber diye gönderdiği? diyorlar |
Seni gördükleri zaman. «Allah´ın elçi olarak gönderdiği bu mudur ?» diyerek (ciddi hiçbir tavır takınmazlar), sadece alaya alırlar. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
42.Ayet
Mekke |
إِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَا ۚ وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا -42 |
İn kade le yüdıllüna an alihetina lev la en saberna aleyha ve sevfe ya´lemune hıyne yeravnel azabe men edallü sebıla |
(41-42) Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu? Biz, ilâhlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilâhlarımızdan uzaklaştıracaktı” (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman, yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler. |
Sahi be! Az kaldı bizi ma´budlarımızdan sapıtacaktı, eğer üzerlerine sebat etmesekti! diyorlar, fakat ileride bilecekler, azâbı görecekleri gün: kimmiş o yolu daha sapık olan? |
Tanrı edindiğimiz (putlara tapmakta) sabretmemiş olsaydık, neredeyse bizi saptıracaktı! derler. İleride bunlar azabı görünce kimin yol edinme bakımından daha sapık olduğunu bileceklerdir. |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
43.Ayet
Mekke |
أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَٰهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا -43 |
E raeyte menit tehaze ilahehu hevah e fe ente tekunü aleyhi vekıla |
Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? |
Gördün mü o ilâhını hevâsı ittihaz edeni? Artık ona sen mi vekîl olacaksın |
Arzu ve hevesini tanrı edineni gördün mü ? Yoksa sen mi onun üzerine (koruyucu, kurtarıcı) vekîl olacaksın ? |
18
/ 362
|
25-Furkan Suresi
44.Ayet
Mekke |
أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ ۚ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ ۖ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا -44 |
Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya´kılun in hüm illa kel en´ami bel hüm edallü sebıla |
Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar. |
Yoksa onların ekserîsini işitirler veya akıl ederler mi zannediyorsun? Onlar sırf hayvan gibi hattâ gidişçe daha sapkındırlar |
Yoksa sen onların çoğunun işittiğini, ya da eklettiğini mi sanıyorsun ? Onlar ancak davarlar gibidirler, hayır onlar (yol) edinme bakımından daha da şaşkındırlar. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
45.Ayet
Mekke |
أَلَمْ تَرَ إِلَىٰ رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا -45 |
E lem tera ila rabbike keyfe meddez zıll ve lev şae le cealehu sakina sümme cealneş şemse aleyhi delıla |
Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık. |
Bakmaz mısın rabbına? Gölgeyi nasıl uzatmakta? Dilese idi elbet onu sâkin de kılardı, sonra nasıl Güneşi, ona delil kılmışız? |
Rabbin (kurduğu düzen, koyduğu kanun uyarınca) gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Dileseydi onu yerinde sakin bırakırdı. Sonra biz güneşi ona sebep ve delil yaptık. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
46.Ayet
Mekke |
ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا -46 |
Sümme kabadnahü ileyna kabday yesıra |
Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik. |
Sonra nasıl tutıp onu azar azar kendimize almaktayız? |
Sonra da onu tutup kendimize doğru azar azar çekip (kısaltmaktayız). |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
47.Ayet
Mekke |
وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا -47 |
Ve hüvellezı ceale lekümül leyle libasev ven nevme sübatev ve cealen nehar nüşura |
O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır. |
Odur o ki size geceyi bir geygi yaptı, uykuyu bir ta´til de, gündüzü bir nüşur kıldı (yeni bir hayat ) |
O´dur ki size geceyi bir örtü, uykuyu bir dinlenme (devresi), gündüzü yeni bir hayat (süresi) kıldı. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
48.Ayet
Mekke |
وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ ۚ وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً طَهُورًا -48 |
Ve hüvellezı erseler riyaha büşram beyne yedey rahmetih ve enzelna menis semai maen tahura |
(48-49) O, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik. |
Yine odur o ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci göndermekte ve semâdan pampâk bir su (bir mai tahur) indirmekteyiz. |
(48-49) O´dur ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderdi ve ölü bir ülkeyi diriltmemiz ve yarattığımız davarları ve birçok insanları sulamamız için gökten tertemiz su indirdi. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
49.Ayet
Mekke |
لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا -49 |
Li nuhyiye bihı beldetem meytev ve nüskıyehu mimma halakna en´amev ve enasiyye kesıra |
(48-49) O, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik. |
Diriltelim diye bununla ölü bir beldeyi ve sulayalım diye mahlûkatımızdan nice hayvan sürülerini ve bir çok insan kümelerini |
(48-49) O´dur ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderdi ve ölü bir ülkeyi diriltmemiz ve yarattığımız davarları ve birçok insanları sulamamız için gökten tertemiz su indirdi. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
50.Ayet
Mekke |
وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا -50 |
Ve le kad sarrafnahü beynehüm li yezzekkeru fe eba ekserun nasi illa küfura |
Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler. |
Celâlım hakkı için onu aranızda evirip çevirmekteyiz düşünsünler ıbret alsınlar diye yine de nâsın ekserîsi dayatmakta nankörlükten başkasına yanaşmamakta |
And olsun ki, bu (tabiat olayını) öğüt alsınlar diye insanlar arasında çevirip dururuz. Bununla beraber insanların çoğu inad edip dayattılar da nankörlükten vazgeçmediler. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
51.Ayet
Mekke |
وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذِيرًا -51 |
Ve lev şi´na le beasna fı külli karyetin nezıra |
Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik. |
Dilese idik elbet her köyde bir nezîr gönderir idik |
İsteseydik her kasabaya (ve köye) bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik. (Öyle yapmadık, yalnız seni seçip bütün insanlara göndermeyi uygun bulduk). |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
52.Ayet
Mekke |
فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُمْ بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا -52 |
Fe la tütııl kafirıne ve cahıdhüm bihı cihaden kebıra |
Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur’an’la büyük bir mücadele ver. |
Mâdamki yalnız seni gönderdik o halde kâfirlere itaat eyleme de bununla onlara cihad et büyük cihad |
O halde kâfirlere baş eğip uyma; onlarla büyük bir cihâd (ruh ve heyecanı) ile savaş. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
53.Ayet
Mekke |
وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَحْجُورًا -53 |
Ve hüvellezı meracel bahreyni haza azbün füratüv ve haza milhun ücac ve ceale beynehüma berzehav ve hıcram mahcura |
O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır. |
O odur ki iki deryayı birbirine salmış: şu tatlı, yürek tazeler, şu tuzlu çorak, aralarına da bir berzah ve bir «hıcri mahcûr» koymuştur |
O ki, iki denizi salıverip yaklaştırdı ; şunun suyu tatlı içimi kolay, bunun suyu tuzlu acı; aralarında da (birbirlerine karışmalarını önlemek için) bir engel, aşılması zor bir sınır koydu. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
54.Ayet
Mekke |
وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا ۗ وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرًا -54 |
Ve hüvellezı haleka minel mai beşeran fe cealehu nesebev ve sıhra ve kane rabbüke kadıra |
O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin, her şeye hakkıyla gücü yetendir. |
Odur o ki sudan bir beşer yarattı da onu bir neseb ve bir sıhir kıldı, rabbın kadîr bulunuyor |
O ki, sudan bir insan (türü) yarattı, onların arasında soy ve hısımlık meydana getirdi. Rabbın kudreti (her şeye) yeter. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
55.Ayet
Mekke |
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ ۗ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلَىٰ رَبِّهِ ظَهِيرًا -55 |
Ve ya´büdune min dunillahi ma la yenfeuhüm ve la yedurruhüm ve kanel kafiru ala rabbihi zahıra |
Onlar, Allah’ı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. Kâfir, Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır. |
Böyle iken Allahı bırakıp da kendilerine ne menfeat ne zarar edemiyecek şeylere tapıyorlar ve kâfir o rabbının aleyhine zahîr oluyor |
Allah´ı bırakıp kendilerine ne yarar, ne de zarar veremiyen başka şeylere tapıyorlar. Zaten kâfir, Rabbına karşı (İblîs´e ve nefse) arka çıkar. |
18
/ 363
|
25-Furkan Suresi
56.Ayet
Mekke |
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا -56 |
Ve ma erselnake illa mübeşşirav ve nezıra |
Biz, seni ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. |
Halbuki seni mahzâ bir mübeşşir ve nezîr olarak gönderdik |
Biz seni ancak (rahmet, gufran ve ebedî saadet) müjdecisi ve (eğri yolun felâkete, bedbahtlığa gittiğini bildiren) uyarıcı olarak gönderdik. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
57.Ayet
Mekke |
قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَنْ شَاءَ أَنْ يَتَّخِذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا -57 |
Kul ma es´elüküm aleyhi min ecrin illa men şae ey yettehıze ila rabbihı sebıla |
De ki: “Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum.” |
«Ben buna karşı sizden bir ecir değil, ancak rabbına bir yol tutmak istiyen kimseler istiyorum» de |
De ki:Ben buna (hizmete) karşı sizden bir ücret istemiyorum ; ancak Rabbime doğru bir yol tutmak isteyeni arzuluyorum. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
58.Ayet
Mekke |
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ ۚ وَكَفَىٰ بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا -58 |
Ve tevekkel alel hayyillezı la yemutü ve sebbıh bi hamdih ve kefa bihı bi zünubi ıbadihı habıra |
Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah’a) tevekkül et. O’nu her türlü övgüyle yücelterek tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter! |
Ve o hayyi lâ yemuta tevekkül (ve ı´timad) kıl da ona hamd ile tesbiyh eyle, kullarının günahlarına onun habîr olması yeter |
O hep diri olup hiç ölmeyecek Rabbine güvenip dayan ; O´na hamd ile tesbihte bulun. Kullarının günahlarından haberli olarak Allah yeter. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
59.Ayet
Mekke |
الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ ۚ الرَّحْمَٰنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا -59 |
Ellezı halekas semavati vel erda ve ma beynehüma fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşir rahmanü fes´el bihı habıra |
Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş’a kurulan Rahmân’dır. Sen bunu haberdar olana sor! |
O hayyi lâ yemut ki Gökleri ve Yeri ve aralarındakileri altı günde yarattı ve sonra Arşın üzerine istivâ buyurdu o rahmân, haydi ne diliyeceksen o habîrden dile |
O Allah ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri altı gün (devir)de yaratmış; sonra da Arş üzerine saltanat ve kudretini kurmuştur. O Rahmân´dır. Artık sen O´nu (O´ndan) haberli olandan sor. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
60.Ayet
Mekke |
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمَٰنُ أَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا ۩ ۩ -60 |
Ve iza kıyle lehümüscüdu lir rahmani kalu ve mer rahmanü e nescüdü li ma te´müruna ve zadehüm nüfura |
Onlara, “Rahmân’a secdeye kapanın denildiğinde “Rahmân da nedir? Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz?” derler ve bu onların nefretini artırır. |
Maamafih «Rahmâna secde edin» denildiği vakıt onlara «Rahmân ne imiş? Bize emrediyorsun diye secde mi ederiz?» dediler ve daha ziyade vahşetlerini artırdı |
Onlara, haydi Rahmân´a secde edin, denilince, onlar, «Rahman da neymiş ? Bize emrettiğine secde mi ederiz ?» derler. Ve bu onların nefretini artırır. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
61.Ayet
Mekke |
تَبَارَكَ الَّذِي جَعَلَ فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُنِيرًا -61 |
Tebarakellezı ceale fis semai bürucev ve ceale fıha siracev ve kameram münıra |
Göğe burçlar yerleştiren, orada bir ışık kaynağı (güneş) ve aydınlatıcı bir ay yaratanın şanı çok yücedir. |
ne yücedir o ki Semâda burclar yapmış, hem içlerinde bir kandil, bir de nûrlu bir ay asmış |
Ne yüce, ne mübarektir O Allah ki, gökte burçlar meydana getirmiş ve orada kandil (misâli bir Güneş) ve aydınlatıcı bir Ay var kılmıştır. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
62.Ayet
Mekke |
وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ أَرَادَ أَنْ يَذَّكَّرَ أَوْ أَرَادَ شُكُورًا -62 |
Ve hüvellezı cealel leyle ven nehara hılfetel li men erade ey yezzekkera ev erade şükura |
O, öğüt almak isteyen ve çok şükredici olmayı dileyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getirendir. |
Yine odur ki tezekkür etmek veya şükreylemek istiyenler için gece ile gündüzü birbirine halef kılmıştır. |
O ki, düşünüp öğüt ve ibret almak isteyenler veya şükretmeyi ar zu edenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirmiştir. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
63.Ayet
Mekke |
وَعِبَادُ الرَّحْمَٰنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا -63 |
Ve ıbadür rahmanillezıne yemşune alel erdı hevnev ve iza hatabehümül cahilune kalu selama |
Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler. |
Ve o Rahmânın kulları: onlar ki Arzın üzerinde mülayemetle yürürler ve cahiller kendilerine lâf attığı vakıt selâmetle... derler |
O Rahmân´ın kulları (o kimseler)dir ki, yeryüzünde alçak gönüllü yürürler; câhiller onlara söz attığı vakit, «selâmetle» derler. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
64.Ayet
Mekke |
وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا -64 |
Vellezıne yebıtune li rabbihim süccedev ve kıyama |
Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. |
Ve onlar ki ya rablarına secdeler, kıyamlar ederek yatarlar |
Onlar ki Rablarına secde ederek, ayakta durarak (namaz ve niyazda bulunarak) gecelerler. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
65.Ayet
Mekke |
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ ۖ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا -65 |
Vellezıne yekulune rabbenasrif anna azabe cehenneme inne azabeha kane ğaram |
Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir!” |
Ve onlar ki ya rabbenâ, derler, sav bizlerden Cehennem azâbını, cidden onun azâbı belâyi mübremdir |
Onlar ki «Rabbimiz bizden Cehennem azabını çevirip uzaklaştır. Şüphesiz ki onun azabı devamlı acı ve işkencedir» derler. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
66.Ayet
Mekke |
إِنَّهَا سَاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا -66 |
İnneha saet müstekarrav ve mükama |
“Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.” |
Filhakıka o ne kötü makarr, ne kötü makam |
Şüphesiz ki orası kötü bir karargâh ve fena bir eyleşim yeridir. |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
67.Ayet
Mekke |
وَالَّذِينَ إِذَا أَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَٰلِكَ قَوَامًا -67 |
Vellezıne iza enfeku lem yüsrifu ve lem yaktüru ve kane beyne zalike kavama (60. Ayet secde ayetidir.) |
Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır. |
Ve onlar ki infak ettikleri vakıt israf etmezler, hısset de yapmazlar, ikisi arası denk giderler |
Onlar ki (mallarını) harcadıkları zaman ne israf ederler, ne de cimrilik yaparlar, bu ikisi arasında dengeli ortalama (bir yol tutarlar). |
18
/ 364
|
25-Furkan Suresi
68.Ayet
Medine |
وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ ۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ يَلْقَ أَثَامًا -68 |
Vellezıne la yed´une meallahi ilahen ahara ve la yaktülunen nefselletı harramellahü illa bil hakkı ve la yeznun ve mey yef´al zalike yelka esama |
Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar. |
Ve onlar ki Allahın beraberinde diğer bir tanrıya duâ etmezler, Allahın haram kıldığı nefsi haksız katleylemezler ve zinâ yapmazlar, her kim de bunları yaparsa ağır cezaya çarpar |
Onlar ki Allah´la beraber başka bir tanrıya tapmazlar, haklı bir sebep dışında Allah´ın haram kıldığı canı öldürmezler; zina etmezler.. Kim bunları işlerse cezaya çarpılır. |
18
/ 365
|
25-Furkan Suresi
69.Ayet
Medine |
يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَيَخْلُدْ فِيهِ مُهَانًا -69 |
Yüdaaf lehül azabü yevmel kıyameti ve yahlüd fıhı mühana |
Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedî kalır. |
Kıyamet günü ona azâb katlanır ve onda muhakkar, muhalled kalır |
Kıyamet günü azabı kat kat olur ve azâb içinde aşağılanmış halde devamlı kalır. |
18
/ 365
|
25-Furkan Suresi
70.Ayet
Medine |
إِلَّا مَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَأُولَٰئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ ۗ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا -70 |
İlla men tabe ve amene ve amile amelen salihan fe ülaike yübeddilüllahü seyyiatihim hasenat ve kanellahü ğafurar rahıyma |
Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
Ancak tevbe ve iyman edip salih bir amel işleyenler başka, çünkü bunların seyyiatını Allah hasenâta tebdil eder ve Allah gafûr, rahîm bulunuyor |
Ancak tevbe edenler, dosdoğ ru imân edip iyi-yararlı amelde bulunanlar müstesna. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayan, cok merhamet edendir. |
18
/ 365
|
25-Furkan Suresi
71.Ayet
Mekke |
وَمَنْ تَابَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَإِنَّهُ يَتُوبُ إِلَى اللَّهِ مَتَابًا -71 |
Ve men tabe ve amile salihan fe innehu yetubü ilellahi metaba |
Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner. |
Ve her kim tevbe edip de salâh ile çalışırsa o muhakkak Allaha makbul olarak döner |
(Evet) kim tevbe edip iyi-yararlı amelde bulunursa şüphesiz ki o, Allah´a, tevbesi kabul edilmiş ve sevabına erişmiş olarak döner. |
18
/ 365
|
25-Furkan Suresi
72.Ayet
Mekke |
وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا -72 |
Vellezıne la yeşhedunez zura ve iza merru bil lağvi merru kiram |
Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir. |
Ve onlar ki yalana şâhid olmazlar ve lâğve rastgeldikleri vakıt kerîmâne geçerler |
Onlar ki yalan yere şâhidlik etmezler, boşanlamsız bir şeyle karşılaşınca sükûnet ve vakarla geçerler. |
18
/ 365
|
25-Furkan Suresi
73.Ayet
Mekke |
وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا -73 |
Vellezine iza zükkiru bi ayati rabbihim lem yehırru aleyha summev ve umyana |
Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler. |
Ve onlar ki rablarının âyetleriyle va´z-u nasıhat edildikleri zaman üstüne kör, sağır yıkılıp yatmazlar |
Onlar ki Rablarının âyetleri kendilerine hatırlatılınca üstüne sağırlar, körler gibi kapanıp kalmazlar. |
18
/ 365
|
25-Furkan Suresi
74.Ayet
Mekke |
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا -74 |
Vellezıne yekulune rabbena heb lena min ezvacina va zürriyyatina kurrate a´yüniv vec´alna lil müttekıyne imama |
Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir. |
Ve onlar ki ya rabbena! lûtfunla bizlere zevcelerimizden, zürriyyetlerimizden gözler süruru ihsan buyur ve bizi müttekıylere pişüva kıl derler |
Onlar ki, ey Rabbimiz ! derler, bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözlerin aydınlığı (ölçüsünde) bağışla ve bizi (Allah´tan) korkup (fenalıklardan) sakınanlara önder ve lider eyle. |
18
/ 365
|
25-Furkan Suresi
75.Ayet
Mekke |
أُولَٰئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا -75 |
Ülaike yüczevnel ğurfete bi ma saberu ve yülekkavne fıha tehıyyetev ve selam |
İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır. |
İşte hep bunlar sabırlarına mukabil gurfe ile (Cennet şehnişini ile) mükâfatlanacaklar ve orada sağlık ve selâm ile karşılanacaklar |
İşte bunlar sabrettiklerine karşılık Cennet´in gönül açıcı yüksek çardağıyla mükâfatlandırılmaya lâyık görülürler ve orada saygı ve selâm ile karşılanırlar. |
18
/ 365
|
25-Furkan Suresi
76.Ayet
Mekke |
خَالِدِينَ فِيهَا ۚ حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا -76 |
Halidıne fıha hasünet müstekarrav ve mükama |
Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır! |
Orada ebedi kalacaklar, ne güzel makarr ne güzel makam |
Orada devamlı kalıcılardır. Orası ne güzel karargâh ve ne güzel kalınacak yerdir. |
18
/ 365
|
25-Furkan Suresi
77.Ayet
Mekke |
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ ۖ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا -77 |
Kul ma ya´beü bi küm rabbı lev la düaüküm fe kad kezzebtüm fe sevfe yekunü lizama |
(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.” |
De ki rabbım size ne kıymet verir duânız olmasa? Demek ki tekzib ettiler, o halde yarın ceza yapışacak |
De ki: Eğer duanız (ve ibâ detiniz) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin. Siz (ey inkarcı sapıklar !) cidden (Hakk´ı) yalanladınız. Bunun cezası lüzumlu olup (sizi bırakmıyacaktır). |
18
/ 365
|