KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİM 3-Al-i İmran Suresi ne GÖRE AYETLERİ SΙRALAMAÂl-i İmrân Suresi

SURE
AYET NO
ARAPÇA OKUNUŞU DİYANET VAKFI ELMALILI CELAL YILDIRIM  CÜZÜ
SAYFA
3-Al-i İmran Suresi

1.Ayet

Medine
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الم -1 Elif lam mim Elif Lâm Mîm. Elif, Lâm Mîm, ELİF - LÂM - MÎM.. 3 / 49
3-Al-i İmran Suresi

2.Ayet

Medine
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ -2 Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Diridir, kayyumdur. Allah, başka Tanrı yok ancak o, hayy o, kayyum o Allah (Bir´dir), O´ndan başka ilâh yoktur. O hep diridir, kudretiyle (varlık âlemini) tutup duran, gözetip koruyandır O.. 3 / 49
3-Al-i İmran Suresi

3.Ayet

Medine
نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَأَنْزَلَ التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ -3 Nezzele aleykel kitabe bil hakkı müsaddikal lima beyne yedeyhi ve enzelet tevrate vel incıl (3-4) O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. O sana kitabı bihakkın indirmekte: önündekileri bir musaddık olmak üzre, ki önceden nasa hidayet için Tevratı ve İncili indirmişti. (3-4) Kendinden önceki (kitap)ları doğrulayan Kitab´ı hak ile O sana indirdi. Bundan önce de insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ve İncil´i indirmiştir. Doğruyu eğriden, hakkı bâtıldan ayıran (Kur´ân ya da Zebûr)u da O indirdi. Allah´ın âyetlerini inkâr edenlere herhalde şiddetli azâb vardır ve Allah çok güçlüdür, (zâlimlerden) öc almada intikam sahibidir. 3 / 49
3-Al-i İmran Suresi

4.Ayet

Medine
مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَأَنْزَلَ الْفُرْقَانَ ۗ إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ -4 Min kablü hüdel lin nasi ve enzelel fürkan* innellezıne keferu bi ayatillahi lehüm azabün şedıd* vallahü azızün züntikam (3-4) O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. Bir de ayırd eden fürkan indirdi. Allahın âyetlerini tanımıyanlar, şüphesiz onlara şiddetli bir azab var, öyleya Allahın ızzeti var, intikamı var (3-4) Kendinden önceki (kitap)ları doğrulayan Kitab´ı hak ile O sana indirdi. Bundan önce de insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ve İncil´i indirmiştir. Doğruyu eğriden, hakkı bâtıldan ayıran (Kur´ân ya da Zebûr)u da O indirdi. Allah´ın âyetlerini inkâr edenlere herhalde şiddetli azâb vardır ve Allah çok güçlüdür, (zâlimlerden) öc almada intikam sahibidir. 3 / 49
3-Al-i İmran Suresi

5.Ayet

Medine
إِنَّ اللَّهَ لَا يَخْفَىٰ عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ -5 İnnellahe la yahfa aleyhi şey´üm fil erdı ve la fis sema´ Şüphesiz yerde ve gökte Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz. Allah şüphesiz ki ona ne yerde ve ne gökde hiç bir şey gizli kalmaz. Şüphesiz ki, yerde ve gökte hiçbir şey Allah´a gizli kalmaz. 3 / 49
3-Al-i İmran Suresi

6.Ayet

Medine
هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -6 Hüvellezı yüsavviruküm fil erhami keyfe yeşa´* la ilahe illa hüvel azızül hakım O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Rahimlerde sizi dilediği keyfiyette tasvir eden o, başka Tanrı yok ancak o, azîz o, hakîm o. Ana rahminde sizi dilediği (hikmet ve kanunla) şekillendiren O´dur. O´ndan başka hiçbir ilâh yoktur; ancak O vardır. O çok güçlüdür, çok üstündür; yüce hikmet sahibidir. 3 / 49
3-Al-i İmran Suresi

7.Ayet

Medine
هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ ۖ فَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَأْوِيلِهِ ۗ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلَّا اللَّهُ ۗ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا ۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّا أُولُو الْأَلْبَابِ -7 Hüvellezı enzele aleykel kitabe minhü ayatüm muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat* fe emmellezıne fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te´vılih* ve ma ya´lemü te´vılehu illellah* ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllüm min ındi rabbina* ve ma yezzekkeru illa ülül elbab O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. Odur indiren sana bu muazzam kitabı: bunun bir kısım âyatı vardır muhkemat: onlar «ümmülkitab» ana kitab, diğer bir takımları da müteşabihattır, amma kalblerinde bir yamıklık bulunanlar sade onun müteşabih olanlarının ardına düşerler: fitne aramak, te´vilini aramak için, halbuki onun te´vilini ancak Allah bilir, ilimde rüsuhu olanlar da derler ki: amenna hepsi rabbımızdan, maamafih özü temiz olanlardan başkası düşünemez. O ki, Kitab´ı sana indirdi; ondan bir kısmı muhkem (mânası açık, yorum götürmez, şüpheye yer vermez açıklıkta) âyetlerdir ki, bunlar Kitab´ın anasıdır. Diğer bir kısmı ise müteşâbih (mânası kapalı, yorum isteyen) âyetlerdir. Kalblerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak, (kendi çıkarına uygun) yorumda bulunmak için Kitab´ın müteşâbih olanına uyarlar. Halbuki onun yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşenler ise, «Ona inandık, hepsi de Rabbimizin katından (indirilme)dir» derler. (Bu hakikatleri) ancak akıl sahipleri düşünebilir.. 3 / 49
3-Al-i İmran Suresi

8.Ayet

Medine
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً ۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ -8 Rabbena la tüzığ kulubena ba´de iz hedeytena veheb lena mil ledünke rahmeh* inneke entel vehhab (Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.” Ya rabbena bizleri hidayetine irdirdikten sonra kalblerimizi yamıltma da ledünnünden bize bir rahmet ihsan eyle, şüphesiz sensin bütün dilekleri veren vehhab sen. Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalblerimizi meylettirip saptırma. Kendi katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz ki Sen (evet) Sen çokça bağışta bulunansın. 3 / 49
3-Al-i İmran Suresi

9.Ayet

Medine
رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ -9 Rabbena inneke camiun nasi li yevmil la raybe fıh* innellahe la yuhlifül mıad “Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez.” Ya rabbena! muhakkak ki sen insanları geleceğinde hiç şüphe olmıyan bir güne toplıyacaksın, şüphesiz ki Allah mi´adını şaşırmaz. Rabbimiz! Şüphesiz ki (meydana gelmesinde) hiç şüphe olmayan (Kıyamet) gününde insanları toplayan Sensin. Doğrusu Allah va´dinden caymaz.. 3 / 49
3-Al-i İmran Suresi

10.Ayet

Medine
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ -10 İnnellezıne keferu len tuğniye anhüm emvalühüm ve la evladühüm minellahi şey´a* ve ülaike hüm vekudün nar Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar. O küfredenler, muhakkak ki onlara ne malları ne evlâdları Allahdan zerrece faide vermiyecektir, onlar o ateşin çırasıdırlar. Şüphesiz ki o küfredenlerin (hakkı inkâr edip sapıklıkta kalanların) ne malları, ne de çocukları onları Allah yanında hiçbir şey ile müstağni kılıp (O´nun vereceği cezadan) kurtaramıyacaktır. İşte onlar ateşin yakıtlarıdır. 3 / 50
3-Al-i İmran Suresi

11.Ayet

Medine
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ -11 Kede´bi ali fir´avne vellezıne min kablihim* kezzebu bi ayatina fe ehazehümüllahü bi zünubihim* vallahü şedıdül ıkab (Bunların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir: Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah, azabı çok şiddetli olandır. Tıpkı Âli Fir´avnin gidişi gibi, ki ayetlerimizi tekzib ettiler de Allah onları cürümlerile tutup alıverdi, Allahın ikabı çok şiddetlidir. (Evet, bunların gidişi ve tutumu) Fir´avn´ın aile ve yoldaşlarının ve onlardan öncekilerin tutumuna benzer ki âyetlerimizi yalanladılar da bu yüzden Allah onları günahlarıyla yakalayıp (cezalandırdı). Allah´ın cezası pek şiddetlidir. 3 / 50
3-Al-i İmran Suresi

12.Ayet

Medine
قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ -12 Kul lillezıne keferu setuğlebune ve tuhşerune ila cehennem* ve bi´sel mihad İnkâr edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!” O küfredenlere de ki: Siz mutlak yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz, o ise ne fena döşektir. O küfredenlere de ki: Yenilgiye uğrayacaksınız ve toplanıp Cehennem´e sürüleceksiniz. Orası ne kötü yataktır!. 3 / 50
3-Al-i İmran Suresi

13.Ayet

Medine
قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا ۖ فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ ۚ وَاللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَنْ يَشَاءُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِأُولِي الْأَبْصَارِ -13 Kad kane leküm ayetün fı fieteynil tekata* fietün tükatilü fı sebılillahi ve uhra kafiratüy yeravnehüm misleyhim ra´yel ayn* vallahü yüeyyidü bi nasrihı mey yeşa´* inne fı zalike le ıbratel li ülil ebsar Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır. Muhakkak bir âyet oldu size: çarpışan iki cemi´yette: Bir cem´iyet Allah yolunda vuruşuyordu, diğeri de kâfir: Onları göz göre göre kendilerinin iki misli görüyorlardı, Allah da nusratiyle dilediğini te´yid buyuruyordu, görecek gözleri olanlar için elbette bunda şüphesiz bir ibret var. (Bedir Savaşında) karşılaşan iki topluluk hakkında sizin için herhalde açık belge ve bir ibret (tablosu) vardır: Biri Allah yolunda savaşıyor, diğeri küfür içinde bulunuyordu. Allah yolunda savaşanları kendilerine oranla gözleriyle iki kat görüyorlardı (Veya Allah yolunda savaşanlar karşı tarafı kendilerine nisbetle iki misli görüyorlardı). Allah dilediğini yardımıyla destekler; şüphesiz ki, bunda görebilenler için ibret ve öğüt vardır. 3 / 50
3-Al-i İmran Suresi

14.Ayet

Medine
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ۗ ذَٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَآبِ -14 Züyyine lin nasi hubbüş şehevati minen nisai vel benıne vel kanatıyril mükantarati minez zehebi vel fiddati vel haylil müsevvemeti vel en´ami vel hars* zalike metaul hayatid dünya* vallahü ındehu husnül meab Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır. İnsanlara: Kadınlar, oğullar, yüklerle altun ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden şehevat sevgisi bezendi; fakat bunlar Dünya hayatın geçici metâ´ı, halbuki Allah, akıbet güzelliği onun yanındadır. İnsanlara; kadınlardan, oğullardan, kantar kantar altın ve gümüşten, salma atlar ve develer ile ekinlerden gönül çekici, şehvete seslenici bazı şeyler süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının yararlanılacak geçici şeyleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır. 3 / 50
3-Al-i İmran Suresi

15.Ayet

Medine
قُلْ أَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذَٰلِكُمْ ۚ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ -15 Kul e ünebbiüküm bi hayrim min zaliküm* lillezınettekav ınde rabbihim cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve ezvacüm mütahheratüv ve rıdvanüm minellah* vallahü basıyrum bil ıbad De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir. De ki: size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için rablarının yanında Cennetler varki altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlar, hem orada kendilerine gayet pakize zevceler var, hele Allahdan bir rıdvan var, ve Allah görür o kulları. De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? (Allah´a karşı gelmekten sakınıp fenalıklara dalmaktan) korkanlar için Rabları yanında, içinde devamlı kalacakları altlarından ırmaklar akan Cennetler, tertemiz eşler ve Allah´tan da bir hoşnutluk (rıza makamı) vardır. Allah kullarını görüp bilendir. 3 / 50
3-Al-i İmran Suresi

16.Ayet

Medine
الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ -16 Ellezıne yekulune rabbena innena amenna fağfir lena zünubena vekına azaben nar (16-17) (Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir. Onları ki ya rabbena derler: inandık iman getirdik artık bizim suçlarımızı bağışla ve o ateş azabından koru bizleri (16-17) «Ey Rabbimiz ! Şüphesiz ki biz imân ettik; artık günahlarımızı bağışla ve bizi Cehennem ateşinin azabından koru» diyenler: Sabredenler, doğru olanlar, itaat edip baş eğenler, boyun bükenler, (mallarını Allah yolunda) harcayanlar ve seher vakitlerinde istiğfar edenlerdir. 3 / 51
3-Al-i İmran Suresi

17.Ayet

Medine
الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنْفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالْأَسْحَارِ -17 Essabirıne ves sadikıyne vel kanitıne vel münfikıyne vel müstağfirıne bil eshar (16-17) (Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir. O sabr edenleri, o sıdk-u sadakatle gidenleri, o divan duranları, o nefaka verenleri, ve o seher vakitleri istiğfar eyleyenleri (16-17) «Ey Rabbimiz ! Şüphesiz ki biz imân ettik; artık günahlarımızı bağışla ve bizi Cehennem ateşinin azabından koru» diyenler: Sabredenler, doğru olanlar, itaat edip baş eğenler, boyun bükenler, (mallarını Allah yolunda) harcayanlar ve seher vakitlerinde istiğfar edenlerdir. 3 / 51
3-Al-i İmran Suresi

18.Ayet

Medine
شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ وَأُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -18 Şehıdellahü ennehu la ilahe illa hüve vel melaiketü ve ülül ılmi kaimem bil kıst* la ilahe illa hüvel azızül hakım Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Şahadet eyledi Allah şu hakikate: «başka Tanrı yok ancak o», bütün meleklerle ilim uluları da adl-ü hakkaniyyetle durarak şahid: başka Tanrı yok ancak o, azîz o hakîm o. Allah kendinden başka ilâh olmadığına şehadette bulundu, (varlığının ve birliğinin delil ve belgelerini varlık âleminde sergiledi). Melekler de şehadette bulundu.. İlim sahipleri de adalet ölçülerini ayakta tutarak (O´nun varlığına, birliğine) şahitlik ettiler. O´ndan başka ilâh yok. O, çok güçlüdür, hep üstündür ve her şeyi yerine koyup belli bir amaca yöneltendir. 3 / 51
3-Al-i İmran Suresi

19.Ayet

Medine
إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ ۗ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۗ وَمَنْ يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ -19 İnned dıne indellahil islam* ve mahtelefellezıne utül kitabe illa mem ba´di ma caehümül ılmü bağyem beynehüm* ve mey yekfür bi ayatillahi fe innellahe serıul hısab Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. Doğrusu Allah ındinde din, islâmdır; o kitab verilenlerin ıhtilâf etmeleri ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki bağıyden, ihtirastandır, her kim de Allahın âyetlerine küfrederse şüphe yok ki Allah çabık hisablıdır Allah katında din, ancak İslâm´dır. Kitap verilen (Yahudi ve Hıristiyan)lar kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düşüp farklı görüş ve inançlar ortaya koydular. Kim Allah´ın âyetlerini inkâr ederse, Allah hesabı çarçabuk görendir. 3 / 51
3-Al-i İmran Suresi

20.Ayet

Medine
فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ ۗ وَقُلْ لِلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ ۚ فَإِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا ۖ وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ -20 Fe in haccuke fe kul eslemtü vechiye lillahi ve menittebean* ve kul lillezıne utül kitabe vel ümmiyyıne e eslemtüm* fe in eslemu fe kadihtedev* ve in tevellev fe innema aleykel belağ* vallahü besıyrum bil ıbad Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir. Buna karşı seninle münakaşaya kalkışırlarsa de ki «ben: Yüzümü islâm ile tertemiz Allaha tuttum bana tabi´ olanlar da», o kitab verilenlerle verilmiyen ümmîlere de de ki: siz, «islâmı kabul ettiniz mi?» eğer nizaı keser islâma girerlerse doğru yolu tutmuşlardır, yok yüz çevirirlerse sana da düşen ancak tebliğdir, Allah görüyordur o kulları da O halde seninle tartışmaya kalkışanlara, «Ben bana uyanlarla birlikte yüzümü Allah´a çevirip kendimi O´na teslim ettim» de ve kendilerine kitap verilenlerle ümmî (kitap verilmeyen müşrik)lere de ki: «Siz de Allah´a teslîm oldunuz mu ?» Eğer İslâm´a girerlerse, doğru yolu bulmuş olurlar, yüzçevirirlerse, sana düşen sadece tebliğdir. Allah kullarını görüp bilendir. 3 / 51
3-Al-i İmran Suresi

21.Ayet

Medine
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الَّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ -21 İnnellezıne yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyıne bi ğayri hakkıv ve yaktülunellezıne ye´mürune bil kıstı minen nasi fe beşşirhüm bi azabin elım Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele. Her halde onlar: O Allahın âyetlerini tanımıyanlar ve haksızlıkla Peygamberleri katleyliyenler ve insanlar içinde adl-ü insaf emreden kimseleri katledenler şimdi hep bunlara elîm bir azab müjdele Doğrusu Allah´ın âyetlerini inkâr edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri ve insanlardan adalet ve hakkaniyete uygun iş yapmayı emredenlerin canına kıyanları çok acıklı bir azâb ile müjdele. 3 / 51
3-Al-i İmran Suresi

22.Ayet

Medine
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ -22 Ülaikellezıne habitat a´malühüm fid dünya vel ahırah* e ma lehüm min nasırın Onlar, amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç yardımcıları da yoktur. İşte bunlar Dünya ve Ahırette amelleri heder olmuş kimselerdir, ve onları kurtaracak da yoktur İşte onların işleri Dünya ve Âhirette boşa çıkmıştır. Onların yardımcıları da yoktur. 3 / 51
3-Al-i İmran Suresi

23.Ayet

Medine
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ إِلَىٰ كِتَابِ اللَّهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِنْهُمْ وَهُمْ مُعْرِضُونَ -23 E lem tera ilellezıne utu nasıybem minel kitabi yüd´avne ila kitabillahi li yahküme beynehüm sümme yetevella ferıkum minhüm ve hüm mu´ridun Kendilerine Kitap’tan bir pay verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için Allah’ın Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor. Baksan â o kendilerine kitabdan bir nasıb verilmiş olanlara, aralarında hakem olması için Allahın kitabına da´vet olunuyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüb gidiyorlar Kendilerine kitap (Tevrat)tan bir pay verilenleri görmedin mi ? Aralarında hükmetmek için Allah´ın kitabına çağırılıyorlar; sonra içlerinden bir (ilim adamı) topluluğu yüzçevirerek dönüp gidiyor. 3 / 52
3-Al-i İmran Suresi

24.Ayet

Medine
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ ۖ وَغَرَّهُمْ فِي دِينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ -24 Zalike bi ennehüm kalu len temessenen naru illa eyyamem ma´dudat* ve ğarrahüm fı dınihim ma kanu yefterun Bunun sebebi, onların, “Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.” demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır. Bunun sebebi: Çünkü onlar «sayılı günlerden başka bize asla ateş dokunmaz» demekte ve uydura geldikleri yalânlar dinlerinde kendilerini aldatmaktadır Bunun sebebi, onların «Bize ancak sayılı günlerde ateş dokunacaktır» demeleri ve uydurageldikleri şeyin, dinlerinde kendilerini aldatmasıdır. 3 / 52
3-Al-i İmran Suresi

25.Ayet

Medine
فَكَيْفَ إِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ -25 Fe keyfe iza cema´nahüm li yevmil la raybe fıhi ve vüffiyet küllü nefsim ma kesebet ve hüm la yüzlemun Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, hâlleri nice olacaktır. Bakalım o geleceğinde şüphe olmıyan gün için kendilerini topladığımız ve hiç kimseye zulmedilmiyerek herkese her ne kazandıysa temamen ödendiği vakit nasıl olacak? Meydana gelmesinde hiç şüphe olmayan günde onları biraraya getirip topladığımız ve herkese kazandığının karşılığı tastamam —haksızlık yapılmıyarak— verildiğinde (halleri) nasıl olacaktır ? 3 / 52
3-Al-i İmran Suresi

26.Ayet

Medine
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ ۖ بِيَدِكَ الْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -26 Kulillahümme malikel mülki tü´til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa´* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa´* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey´in kadır De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” Deki: ey mülkün sahibi Allahım! Dilediğine mülk verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın, ve dilediğini azîz edersin, dilediğini zelil edersin, hayır yalnız senin elindedir, muhakkak ki sen her şey´e kadirsin De ki: Ey mülkün sahibi Allahım! Dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın ; dilediğini aziz kılarsın ; dilediğini alçaltın zillete düşürürsün; hayr yalnız senin elindedir. Şüphesiz senin gücün her şeye yeter. . 3 / 52
3-Al-i İmran Suresi

27.Ayet

Medine
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ۖ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ ۖ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ -27 Tulicül leyle fin nehari ve tulicün nehara fil leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy* ve terzüku men teşaü bi ğayri hısab “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” Geceyi gündüzün içinde sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın, ölüden diri çıkarırsın diriden ölü çıkarırsın, dilediğine de hisabsız rızk verirsin Geceyi gündüze, gündüzü geceye sokarsın (katarsın), diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Dilediğini hesapsız rızıklandırırsın. . 3 / 52
3-Al-i İmran Suresi

28.Ayet

Medine
لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۖ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ -28 La yettehızil mü´minunel kafirıne evliyae min dunil mü´minın* ve mey yef´al zalike fe leyse minallahi fı şey´in illa en tetteku minhüm tükah* ve yühazzirukümüllahü nefseh* ve ilellahil masıyr Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’adır. Mü´minler, mü´minleri bırakıb da kâfirleri dost edinmesin, ve onu her kim yaparsa Allahdan ilişiği kesilmiş olur ancak onlardan bir korunma yapmanız başka, maamafih Allah sizi kendisinden tahzir buyurur, nihayet de gidiş Allahadır Mü´minler, mü´minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, Allah´ın (dostluğundan kopup O´nun) yanında hiçbir değeri kalmaz. Ancak onlardan (gelecek olan bir tehlike ya da umum yararına bir kapının kapanmasından) korunmak için (dost görünerek) sakınmış olasınız. Allah sizi (asıl) kendisinden korkmanızla uyarır. Sonunda gidiş Allah´adır.. 3 / 52
3-Al-i İmran Suresi

29.Ayet

Medine
قُلْ إِنْ تُخْفُوا مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللَّهُ ۗ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -29 Kul in tuhfu ma fı suduriküm ev tübduhü ya´lemhüllah* ve ya´lemü ma fis semavati ve ma fil ard* vallahü ala külli şey´in kadır De ki: “İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” De ki: gizleseniz de sînelerinizdekini belli etseniz de Allah onu bilir ve bütün göklerde ne var yerde ne varsa bilir ve Allah her şey´e kadirdir. De ki: Gönlünüzde olanı (kâfirlere karşı beslediğiniz ilgi ve yakınlığı) gizleseniz de, açığa vursanız da Allah bilir. Allah göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah´ın gücü her şeye yeter. 3 / 52
3-Al-i İmran Suresi

30.Ayet

Medine
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ -30 Yevme tecidü küllü nefsim ma amilet min hayrim muhdarav ve ma amilet min su´* teveddü lev enne beyneha ve beynehu emedem beıyda* ve yühazzirukümüllahü nefseh* vallahü raufüm bil ıbad Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah, sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah, kullarını çok esirgeyicidir. Her nefis ne hayır işlemiş, ve ne kötülük yapmış ise önüne konmuş bulacağı gün!. isterki onlarla arasında uzak bir mesafe bulunsaydı! Yine Allah sizi kendisinden tahzir buyuruyor, ve Allah kullarını çok esirgiyor Herkesin iyilik ve kötülükten ne işlemişse, onu önünde hazır bulacağı günü bir düşünün ki (o gün) kendisiyle kötülükleri arasında uzak bir mesafenin bulunmasını ister. Allah sizi kendisinden korkmanızla uyarır. Allah kullarına pek merhametli ve şefkatlidir. 3 / 53
3-Al-i İmran Suresi

31.Ayet

Medine
قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ -31 Kul in küntüm tühıbbünellahe fettebiunı yuhbibkümüllahü ve yağfir leküm zünubeküm* vallahü ğafurur rahıym De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” De ki: eğer siz Allahı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün, Allah gafurdur, rahîmdır De ki: Eğer Allah´ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. 3 / 53
3-Al-i İmran Suresi

32.Ayet

Medine
قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ ۖ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ -32 Kul etıy´ullahe ver rasul* fe in tevellev fe innellahe le yühıbbül kafirın De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez. De ki: Allaha ve Peygambere ıtaat edin; eğer aksine giderlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez De ki: Allah´a ve Peygamberine itaat edin ; eğer yüz çevirirseniz şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez. 3 / 53
3-Al-i İmran Suresi

33.Ayet

Medine
إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ -33 İnnellahestafa ademe ve nuhav ve ale ibrahıme ve ale ımrane alel alemın (33-34) Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Gerçek Allah, Ademi ve Nuhu ve âli İbrahimi ve âli Imrânı süzdü: âlemîn üzerine ıstıfa buyurdu (33-34) Şüphesiz ki Allah, Âdem´i, Nuh´u, İbrahim hanedanını ve İmrân ailesini seçip (kendi çağlarındaki) hanedan ve milletlere üstün kıldı. Bunlar birbirinden gelme aynı soydandır. Allah işiten ve bilendir. 3 / 53
3-Al-i İmran Suresi

34.Ayet

Medine
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ -34 Zürriyyetem ba´duha mim ba´d* vallahü semıun alım (33-34) Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Bir zürriyyet olarak; biribirinden (hep tevhid dininden), ve Allahdır işiden; bilen (33-34) Şüphesiz ki Allah, Âdem´i, Nuh´u, İbrahim hanedanını ve İmrân ailesini seçip (kendi çağlarındaki) hanedan ve milletlere üstün kıldı. Bunlar birbirinden gelme aynı soydandır. Allah işiten ve bilendir. 3 / 53
3-Al-i İmran Suresi

35.Ayet

Medine
إِذْ قَالَتِ امْرَأَتُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي ۖ إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ -35 İz kaletimraetü ımrane rabbi innı nezertü leke ma fı batnı muharranan fe tekabbel minnı* inneke entes semıul alım Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti. Imranın haremi dediği vakit: «Ya rabbi! ben karnımdakini her kayıddan azade olarak sana adadım, hemen kabul buyur benden, çünkü bir sensin işiden bilen sen» Hani imrân´ın karısı: «Rabbim ! karnımdakini her kayıttan uzak sadece ibâdette bulunmak üzere sana adadım. Bunu benden kabul buyur. Şüphesiz ki sen, sen her şeyi işitirsin, bilirsin,» demişti. 3 / 53
3-Al-i İmran Suresi

36.Ayet

Medine
فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنْثَىٰ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْأُنْثَىٰ ۖ وَإِنِّي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ -36 Fe lemma vedaatha kalet rabbi innı veda´tüha ünsa* vallahü a´lemü bi ma vedaat* ve leysez zekeru kel ünsa* ve innı semmeytüha meryeme ve innı üıyzüha bike ve zürriyyeteha mineş şeytanir racım Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.” Derken vaktaki hamlini vaz´ etti «Ya rabbi onu dişi vaz´ ettim» dedi, Allah daha iyi bilirken ne vaz´ettiğini, halbuki erkek dişi gibi değildi, bununla beraber ben onun adını Meryem kodum ve işte ben onu ve zürriyyetini o recîm şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum Onu doğurunca, «Rabbim ! doğrusu ben onu kız doğurdum —Allah onun ne olduğunu daha iyi bilendir— erkek, kız gibi değildir ve doğrusu ben onun adını Meryem koydum. Şüphesiz ki, onu da, ondan gelecek nesli de, koğulmuş şeytandan sana sığındırırım» diyerek hâlini arzetmişti. 3 / 53
3-Al-i İmran Suresi

37.Ayet

Medine
فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنْبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا ۖ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًا ۖ قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَا ۖ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۖ إِنَّ اللَّهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ -37 Fe tekabbeleha rabbüha bi kabulin haseniv ve embeteha nebaten hasenev ve keffeleha zekeriyya* küllema dehale aleyha zekeriyyel mıhrabe vecede ındeha rizka* kale ya meryemü enna leki haza* kalet hüve min ındillah* innellahe yerzüku mey yeşaü bi ğayri hısab Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. Bunun üzerine rabbı onu güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve güzel bir surette yetiştirdi, Zekeriyanın himayesine verdi, Zekeriyya onun üzerine mihraba her girdikçe yanında yeni bir rızk bulur, ya Meryem! bu sana nereden? derdi, o da Allah tarafından, derdi: Şüphe yok ki Allah dilediğini hisabsız merzuk buyurur Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi, Zekeriyya´yı ona bakmakla görevlendirdi. Zekeriyya ne kadar kızın bulunduğu mihraba girdiyse onun yanında yeni bir yiyecek buldu. «Meryem ! bu sana nereden ?» diye sorunca, o da «Bu, Allah tarafındandır» dedi. Doğrusu Allah dilediğine hesapsız rızık verir. 3 / 53
3-Al-i İmran Suresi

38.Ayet

Medine
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ ۖ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً ۖ إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ -38 Hünalike dea zekeriyya rabbeh* kale rabbi heb lı mil ledünke zürriyyeten tayyibeh* inneke semıud düa´ Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” dedi. O aralık Zekeriyya rabbına dua etti: Yarab! dedi: Bana ledünnünden bir temiz zürriyyet ihsan eyle şüphesiz ki sen duayı işidensin işte orada Zekeriyya, Rabbine duâ ederek dedi ki: Rabbim ! bana kendi katından temiz bir soy bağışla Şüphesiz ki sen duayı işitirsin. 3 / 54
3-Al-i İmran Suresi

39.Ayet

Medine
فَنَادَتْهُ الْمَلَائِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ أَنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِحِينَ -39 Fe nadethül melaiketü ve hüve kaimüy yüsallı fil mıhrabi ennellahe yübeşşiruke bi yahya müsaddikam bi kelimetim minellahi ve seyyidev ve hasurav ve nebiyyem mines salihıyn Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler. Derken melâikeler kendisine nida ettiler, o kalkmış mihrabda namaz kılıyordu: Haberin olsun Allah sana Yahyayı müjdeliyor: Allahdan bir kelimeyi tasdik edecek, hem bir efendi, hem gayet zahid, ve bir Peygamber, salihînden. Bunun üzerine Zekeriyya mihrabda namaz kılarken melekler ona seslendi: Allah´tan bir kelime (olan İsâ)yı tasdîk edici, baş olmaya lâyık, son derece nefsine hâkim, iffetli ve iyilerden bir peygamber olmak üzere Allah Yahya´yı sana müjdeliyor. 3 / 54
3-Al-i İmran Suresi

40.Ayet

Medine
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ -40 Kale rabbi enna yekunü lı ğulamüv ve kad beleğaniyel kiberu vemraetı akır* kale kezalikellahü yef´alü ma yeşa´ Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi. Yarab! dedi: benim için bir oğul nasıl olur? kendime ihtiyarlık çatmış haremim de kısırken, buyurdu ki: öyle, Allah ne dilerse yapar Zekeriyya (bu müjdeyi alınca) dedi ki: «Ey Rabbim ! oğlum nasıl olur ? Gerçekten bana yaşlılık gelip çattı, karım da kısırdır.» Allah oha : «Öyledir ama, Allah dilediğini yapar» buyurdu. 3 / 54
3-Al-i İmran Suresi

41.Ayet

Medine
قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً ۖ قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا ۗ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ -41 Kale rabbic´al lı ayeh* kale ayetüke ella tükellimen nase selasete eyyamin illa ramza* vezkür rabbeke kesırav ve sebbıh bil aşiyyi vel ibkar Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver” dedi. Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.” Yarab! dedi: Bana bir âyet (bir alâmet) yap, buyurdu ki: Ayetin nasa üç gün sade işaretten başka söz söyliyememendir. Bununla beraber rabbını çok zikret ve akşam sabah tesbih eyle (Zekeriyya): «Ya Rab ! bana bir alâmet ver» diye niyaz etti. Allah da ona : «Alâmetin, üç gün —işaretle anlaşma dışında— insanlarla konuşmamandır. Bir de Rabbini çokça an ve akşam-sabah tesbihte bulun,» buyurdu. 3 / 54
3-Al-i İmran Suresi

42.Ayet

Medine
وَإِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفَاكِ عَلَىٰ نِسَاءِ الْعَالَمِينَ -42 Ve iz kaletil melaiketü ya meryemü innellahestafaki ve tahheraki vastafaki ala nisail alemın Hani melekler, “Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.” Hem Melekler dediği vakit, ya Meryem! her halde Allah seni süzüb seçti, ve seni çok temiz pâk kıldı, hem seni âlemin kadınlarının fevkında seçti Hani bir de melekler: «Ey Meryem !» demişlerdi, «doğrusu Allah seni seçip beğendi, süzüp tertemiz kıldı ve seni (çağındaki milletlerin) kadınlarından üstün tuttu.» 3 / 54
3-Al-i İmran Suresi

43.Ayet

Medine
يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ -43 Ya meryemuknütı li rabbiki vescüdı verkeıy mear rakiıyn “Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi. Ya Meryem! rabbına divan dur, ve secdeye kapan ve rükû´ edenlerle beraber rükûa var «Ey Meryem! saygı dolu bir gönülle huzurda durup Rabbine ibâdete devam et; secdeye kapan ve rükû´ edenlerle beraber rükû´a var. 3 / 54
3-Al-i İmran Suresi

44.Ayet

Medine
ذَٰلِكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۚ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُونَ أَقْلَامَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يَخْتَصِمُونَ -44 Zalike min embail ğaybi nuhıyhi ileyk* ve ma künte ledeyhim iz yülkune aklamehüm eyyühüm yekfülü meryeme ve ma künte ledeyhim iz yahtesımun (Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin. Bu işte sana gayb haberlerinden, onu sana vahy ile bildiriyoruz (ya Muhammed), yoksa Meryemi hangisi himayesine alacak, diye kalemleriyle kur´a atarlarken de sen yanlarında değildin, çekişirlerken de yanlarında değildin. İşte bu sana vahyettiğimiz, gayb haberlerindendir. (Yoksa) Meryem´i kim himayesine alıp onu koruyacak diye kalemlerini (kur´a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu hususta) tartışırlarken de yanlarında bulunmadın.. 3 / 54
3-Al-i İmran Suresi

45.Ayet

Medine
إِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُ اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجِيهًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ -45 İz kaletil melaiketü ya meryemü innellahe yübeşşiruki bi kelimetim minhüm ismühül mesıhu ıysebnü meryeme vecıhen fid dünya vel ahırati ve minel mükarrabın Hani melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.” Melekler dediği vakit: Ya Meryem! Haberin olsun Allah seni tarafından bir kelime ile müjdeleyor: İsmi Mesih İsa ibni Meryem, dünya ve ahırette vecîh olarak hem de mukarrebînden. Melekler bir de şöyle demişlerdi : «Ey Meryem ! Allah seni kendinden gelen bir kelimeyle müjdeliyor ki ismi Meryem oğlu Mesîh İsâ´ dır; Dünya ve Âhirette şerefli ve itibarlıdır ; aynı zamanda Allah´a çok yakınlardandır. 3 / 54
3-Al-i İmran Suresi

46.Ayet

Medine
وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِحِينَ -46 Ve yükellimün nase fil mehdi ve kehlev ve mines salihıyn “O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.” Ve nasa kelâm söyleyecek: hem beşikte hem yetişkin iken, hem de salihînden. Beşikte de, yetişkin çağında da insanlara konuşacaktır ve O iyilerden, yararlılardandır. 3 / 55
3-Al-i İmran Suresi

47.Ayet

Medine
قَالَتْ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكِ اللَّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ -47 Kalet rabbi enna yekunü lı veledüv ve lem yemsesnı beşer* kale kezalikillahü yahlüku ma yeşa´* iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun (Meryem), “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” dedi. Yarabbi! dedi: bir çocuk nerden olabilir benim için? Ki bana bir beşer dokunmadı, buyurdu ki: Öyle, Allah neyi dilerse yaratır, o bir emri murad edince sade ona ol der o oluverir. (Bunun üzerine) Meryem dedi ki: «Ey Rabbim ! bana bir insan dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir ?!» Ona denildi ki: Öyle ama, Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece «Ol!» der, o da oluverir. 3 / 55
3-Al-i İmran Suresi

48.Ayet

Medine
وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ -48 Ve yüallimühül kitabe vel hıkmete vet tevrate vel incıl Ve Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecek. Ve ona hem kitabet öğretecek hem hikmet hem Tevrat hem İncil Allah ona kitab (okuma yazmay)ı, hikmeti ve Tevrat ile İncil´i öğretir. 3 / 55
3-Al-i İmran Suresi

49.Ayet

Medine
وَرَسُولًا إِلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنِّي قَدْ جِئْتُكُمْ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ أَنِّي أَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ فَأَنْفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُبْرِئُ الْأَكْمَهَ وَالْأَبْرَصَ وَأُحْيِي الْمَوْتَىٰ بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمْ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ -49 Ve rasulen illa benı israıle ennı kad ci´tüküm bi ayetim mir rabbiküm ennı ahlüku leküm minet tıyni ke hey´etit tayri fe enfühu fıhi fe yekunü tayram bi iznillah* ve übriül ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevta bi iznillah* ve ünebbiüküm bi ma te´külune ve ma teddehırune fı büyutikum* innefı zalike le ayetel leküm in küntüm mü´minın Allah, onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): “Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.” Hem Beni İsraile bir Resul olarak, söyleyecek ki: ben size rabbınızdan bir âyetle geldim, ben size çamurdan kuş biçimi gibi bir mahlûk biçerim de içine üflerim, Allahın izniyle derhal bir kuş olur, yine Allahın izniyle gözsüzü ve abraşı iyi eder ve ölüleri diriltirim, ve evlerinize ne yiyor ve ne biriktiriyorsanız size haber veririm elbette bunda size şüphesiz bir âyet vardır eğer iman edecek iseniz (Allah onu) İsrail oğullarına bir peygamber olarak gönderiyor. (Görevi yerine getirme çağına gelince de İsâ onlara şöyle diyor): «Şüphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet (açık bir belge, belirgin bir mu´cize) getirdim: Size gerçekten kuş biçiminde çamurdan bir şey meydana getiririm de içine üflerim, Allah´ın izniyle o, kuş olur; anadan doğma körü, alatenliyi iyi ederim. Ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size haber verebilirim. Eğer inanan kimselerseniz bunda size elbette açık alâmet ve ibret alınacak belge vardır. 3 / 55
3-Al-i İmran Suresi

50.Ayet

Medine
وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَلِأُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ ۚ وَجِئْتُكُمْ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ -50 Ve müsaddikal lima beyne yedeyye minet tevrati ve li ühılle leküm ba´dallezı hurrime aleyküm ve ci´tüküm bi ayetim mir rabbiküm fettekullahe ve etıy´un “Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” Hem Tevrattan önümde bulunanı bir tasdıkcı olarak ve hem size haram edilenin ba´zısını halâl kılayım diye ve Rabbınızdan bir âyet ile size geldim, artık, Allahdan korkun da bana itaat edin Önümdeki Tevrat´ı doğrulayan, size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için geldim ve Rabblniz tarafından size bir mu´cize getirdim. Artık Allah´tan korkun da bana uyun. 3 / 55
3-Al-i İmran Suresi

51.Ayet

Medine
إِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ ۗ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ -51 İnnellahe rabbı ve rabbüküm fa´büduh* haza sıratüm müstekıym “Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.” Şüphe yok ki Allah benim de Rabbım sizin de Rabbınızdır, onun için hep ona ibadet edin, bu işte doğru yoldur Şüphesiz ki Allah benim de, sizin de Rabbinizdir; artık O´na kulluk edin. Doğru yol da budur.» . 3 / 55
3-Al-i İmran Suresi

52.Ayet

Medine
فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ ۖ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ آمَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ -52 Fe lemma ehasse ıysa minhümül küfra kale men ensarı ilellah* kalel havariyyune nahnü ensarullah* amenna billah* veşhed bi enna müslimun İsa, onların inkârlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız” dediler. Bunun üzerine vakta ki İsa onlardan küfrü hissetti «kim benim Allaha arkadaşlarım?» dedi, Havâriyyun «biziz, dediler: Allah arkadaşları, biz Allaha iman ettik, hem bizim imanı lekesiz Müslimler olduğumuza şahid ol İsâ onların (Yahudi haham ve devlet adamlarının) inkâr ve inatlarını hissedince, «Allah yolunda yardımcılarım kim ?» dedi. Havariler: «Allah yolunda yardımcılar biziz. Allah´a imân ettik; şâhid ol ki, biz herhalde müslümanlar (Hakk´a dosdoğru teslimiyet gösterenleriz» dediler. 3 / 55
3-Al-i İmran Suresi

53.Ayet

Medine
رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ -53 Rabbena amenna bi ma enzelte vetteba´ner rasüle fektübna meaş şahidın “Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.” Ya rabbena! indirdiğine iman ettik ve Resulün ardınca gittik, imdi bizi o şahidlerle beraber yaz Ey Rabbimiz! Senin indirdiğine inandık. (Gönderdiğin) Peygambere uyduk. Artık bizi (Senin varlığına birliğine, İsa´nın Peygamberliğine) şâhid olanlarla beraber yaz. 3 / 56
3-Al-i İmran Suresi

54.Ayet

Medine
وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللَّهُ ۖ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ -54 Ve mekeru ve mekerallah* vallahü hayrul makirın Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. Bununla beraber mekrettiler Allah da mekirlerine mekretti, öyle ya, Allah hayrülmakirîndir (Onlardan bir kısım haham ve devlet adamları) hileye başvurdular, (İsa´yı öldürmeyi plânladılar). Allah da onların hilesini boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır,. 3 / 56
3-Al-i İmran Suresi

55.Ayet

Medine
إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَىٰ إِنِّي مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۖ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ -55 İz kalellahü ya ıysa innı müteveffıke ve rafiuke ileyye ve mütahhiruke minellezıne keferu ve caılüllezınettebeuke fevkallezıne keferu ila yevmil kıyameh* sümme ileyye merciuküm fe ahkümü beyneküm fıma küntüm fıhi tahtelifun Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” O vakit ki Allah buyurdu: ya İsa! emin ol ben seni eceline yetireceğim ve seni bana ref´ edeceğim ve seni o küfredenlerden pâkliyeceğim ve sana tabi´ olanları o küfredenlerin kıyamet gününe kadar fevkında kılacağım, sonrada hep dönümünüz banadır, ıhtılâf edib durduğunuz şeyler hakkında o vakit aranızda hükmü ben vereceğim O vakit Allah şöyle buyurdu : «Ey İsâ ! elbette seni eceline yetireceğim (vakti saati gelince ruhunu alacağım); seni kendime yükselteceğim ve seni inkarcılardan temizleyeceğim. Hem sana uyanları, kıyamete kadar o küfredenlerin üstünde tutacağım. Sonra da dönüşünüz banadır; ihtilâfa düştüğünüz hususlarda aranızda hükmedeceğim.» 3 / 56
3-Al-i İmran Suresi

56.Ayet

Medine
فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ -56 Fe emmellezıne keferu fe üazzibühüm azaben şedıden fid dünya vel ahırah* ve ma lehüm min nasıriyn “İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim. Onların hiç yardımcıları da olmayacaktır.” Hasılı: O küfredenleri dünyada ve ahırette şiddetli bir azab ile ta´zib edeceğim, hem onlara yardımcılardan eser yoktur İnkarcılara gelince, onları Dünya´da da, Âhiret´te de şiddetli bir azâb ile azâblandıracağım, onların hiç yardımcıları da olmayacaktır. 3 / 56
3-Al-i İmran Suresi

57.Ayet

Medine
وَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ -57 Ve emmellezıne amenu ve amilus salihati fe yüveffıhim ücurahüm* vallahü la yühıbbüz zalimın “İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir. Allah, zalimleri sevmez.” Amma iman edib salih ameller işliyenlere gelince onlara ecirlerini tamamiyle öder de Allah zalimleri sevmez İmân edip güzel ve yararlı amellerde bulunanlara gelince, (Rableri) onların mükâfatlarını noksansız verecektir. Allah haksızlıkta bulunanları sevmez. 3 / 56
3-Al-i İmran Suresi

58.Ayet

Medine
ذَٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْآيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ -58 Zalike netluhü aleyke minel ayati vez zikril hakım (Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz. İşte o hüküm, biz onu sana bu âyetlerden ve hikmetli zikirden peyderpey okuyoruz. İşte bu, sana okuduğumuz âyetlerden ve hikmet dolu Kur´ân´dan (indirdiklerimiz)dır. 3 / 56
3-Al-i İmran Suresi

59.Ayet

Medine
إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِنْدَ اللَّهِ كَمَثَلِ آدَمَ ۖ خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ -59 İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem* halekahu min türabin sümme kale lehu kün fe yekun Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi. Doğrusu Allah ındinde İsa meseli Âdem meseli gibidir: Onu topraktan yarattı sonra da ona «ol!» dedi, o halde olur Doğrusu Allah yanında İsa´nın (yaratılıştaki) misâli, Âdem´in durumu gibidir; onu topraktan yarattı, sonra ona «Ol!» dedi, o da oluverdi. 3 / 56
3-Al-i İmran Suresi

60.Ayet

Medine
الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْمُمْتَرِينَ -60 Elhakku mir rabbike fe la teküm minel mümterın Hak Rabbindendir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma. Bu hak senin rabbından, binaenaleyh şüphe edenlerden olma Bu (konudaki) hak söz Rabbinden (geleni)dir. Artık şüphe edenlerden olma. 3 / 56
3-Al-i İmran Suresi

61.Ayet

Medine
فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنْفُسَنَا وَأَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ -61 Fe me hacceke fıhi mim ba´di ma caeke minel ılmi fe kul tealev ned´u ebnaena ve ebnaeküm ve nisaena ve nisaeküm ve enfüsena ve enfüseküm sümme nebtehil fe nec´al la´netellahi alel kazibın Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.” Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle münakaşaya kalkarsa haydı de: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı kadınlarımız ve kadınlarınızı kendilerimizi ve kendilerinizi çağıralım sonra can-u gönülden ibtihal ile duâ edelim de Allahın lâ´netini yalancıların boynuna geçirelim Sana (gereken) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: Haydi gelin de oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı ve kendimizi, kendinizi çağıralım, sonra da lânetleşelim ; Allah´ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim. 3 / 56
3-Al-i İmran Suresi

62.Ayet

Medine
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ ۚ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -62 İnne haza lehüvel kasasul hakk* ve ma min ilahin illellah* ve innellahe le hüvel azızül hakım Şüphesiz bu (İsa hakkındaki) gerçek kıssadır. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Doğrusu işte budur o kıssanın hak ifadesi, yoksa Allahdan başka bir İlâh yoktur ve hakikat Allah o, öyle azîz öyle hakîmdir Şüphesiz ki, bu anlatılan olaylar hakikatin tâ kendisidir. Allah´ tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah şüphesiz ki çok üstündür, çok güçlüdür ve hikmet sahibidir. 3 / 57
3-Al-i İmran Suresi

63.Ayet

Medine
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ -63 Fe in tevellev fe innellahe alımüm bil müfsidın Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir. Yine yüz çevirirlerse muhakkak ki Allah müfsidleri bilir Bununla beraber (haktan) yüzçevirirlerse, şüphesiz ki Allah bozguncuları çok iyi bilendir. 3 / 57
3-Al-i İmran Suresi

64.Ayet

Medine
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَىٰ كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ ۚ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ -64 Kul ya ehlel kitabi tealev ila kelimetin sevaim beynena ve beyneküm ella na´büde ilellahe ve la nüşrike bihı şey´ev ve la yettehıze ba´duna ba´dan erbabem min dunillah* fe in tevellev fe kulüşhedu bi enna müslimun De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz müslümanlarız.” De ki: Ey ehli kitab! gelin: Sizinle bizim aramızda müsavi bir kelimeye, şöyle ki: Allahdan başka ma´bud tanımıyalım ona hiç bir şey´i şerik koşmıyalım, ve ba´zımız ba´zımızı Allahdan beride Rab ittihaz etmesin, eğer buna karşı yüz çevirirlerse o vakit şöyle deyin: Şahid olun ki biz hakikaten müslimiz: müsalemetkârız De ki: «Ey Kitap Ehli! aramızda ortaklaşa (ölçü ve en âdil dengeyi sağlayacak) bir kelimeye gelin ; (o da): Allah´tan başkasına kulluk etmemeniz, hiçbir şeyi O´na ortak koşmamanız ve Allah´ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı rabler = tanrılar edinmememizdir. Eğer yüzçevirirlerse, deyin ki: Şâhid olun biz şüphesiz Müslümanlarız.» 3 / 57
3-Al-i İmran Suresi

65.Ayet

Medine
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَاجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ وَمَا أُنْزِلَتِ التَّوْرَاةُ وَالْإِنْجِيلُ إِلَّا مِنْ بَعْدِهِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -65 Ya ehlel kitabi lime tühaccune fı ibrahıme ve ma ünziletit tevratü vel incılü illa mim ba´dih* e fela ta´kılun Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz? Ey Ehli kitab! Niçin İbrahim hakkında münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi bunu da mı akl etmiyorsunuz? Ey Kitap Ehli! İbrahim hakkında niçin tartışırsınız ? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. (Bunu da) akletmiyor musunuz ? 3 / 57
3-Al-i İmran Suresi

66.Ayet

Medine
هَا أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ حَاجَجْتُمْ فِيمَا لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَاجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ ۚ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ -66 Ha entüm haülai hacectüm fima leküm bihı ılmün fe lime tühaccune fıma leyse leküm bihı ılm* vallahü ya´lemü ve entüm la ta´lemun İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz. İşte siz öylesiniz, haydi biraz bilginiz olan şeyde münakaşa etdiniz, ya hiç bir ilminiz olmıyan şeyde niçin münakaşa edersiniz? Halbuki Allah bilir siz bilmiyorsunuz İşte siz böylesiniz; haydi bilginiz olan şey hakkında tartışıp durunuz, ama bilmediğiniz şey hakkında niye tartışırsınız ?! Allah bilir, siz bilmezsiniz. 3 / 57
3-Al-i İmran Suresi

67.Ayet

Medine
مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلَٰكِنْ كَانَ حَنِيفًا مُسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -67 Ma kane ibrahımü yehuddiyyev ve la nasraniyyev ve lakin kane hanıfem müslima* ve ma kane minel müşrikın İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi. İbrahim ne Yehudi idi ne Nasrânî ve lâkin müslim bir hanif (lekesiz bir muvahhid) idi ve müşriklerden olmamıştı İbrahim ne Yahudî, ne de Hıristiyan idi; ama Hakk´a yönelmiş tertemiz katıksız bir müslimdi; Allah´a ortak koşanlardan değildi. 3 / 57
3-Al-i İmran Suresi

68.Ayet

Medine
إِنَّ أَوْلَى النَّاسِ بِإِبْرَاهِيمَ لَلَّذِينَ اتَّبَعُوهُ وَهَٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذِينَ آمَنُوا ۗ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِنِينَ -68 İnne evlen nasi bi ibrahıme lellezınettebeuhü ve hazen nebiyyü vellezıne amenu* vallahü veliyyül mü´minın Şüphesiz, insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü’minlerdir. Allah da mü’minlerin dostudur. Doğrusu insanların İbrahime en yakını her halde onun izince gidenler ve şu Peygamber ve iman edenlerdir, Allah da mü´minlerin velîsidir Doğrusu insanların İbrahim´e en yakını" (O´nun çağında) O´na (inanıp) uyanlarla şu Peygamber (Muhammed) ve (O´na) imân edenlerdir. Allah imân edenlerin en yakın dostu ve işlerini düzeltip yürüteni, sahibidir. 3 / 57
3-Al-i İmran Suresi

69.Ayet

Medine
وَدَّتْ طَائِفَةٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْ وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ -69 Veddet taifetüm min ehlil kitabi lev yüdılluneküm* ve ma yüdıllune illa enfüsehüm ve ma yeş´urun Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar. Ehli kitabdan bir taife arzu etti ki sizi şaşırtsalar, halbuki sırf kendilerini şaşırtıyorlar da farkına varmıyorlar Kitap Ehli´nden bir kısmı sizi şaşırtıp saptırmak istediler. Oysa farkında olmadan kendilerini saptırırlar. 3 / 57
3-Al-i İmran Suresi

70.Ayet

Medine
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ -70 Ya ehlel kitabi lime tekfürune bi ayatillahi ve entüm teşhedun Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz? Ey Ehli kitab! niçin Allahın âyetlerine küfrediyorsunuz? Halbuki görüb duruyorsunuz Ey Kitap Ehli! (İlâhî kitaplardaki yazılı hakikatleri) görüp dururken neden Allah´ın âyetlerini inkâr edersiniz? 3 / 57
3-Al-i İmran Suresi

71.Ayet

Medine
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ -71 Ye ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batıli ve tektümunel hakka ve entüm ta´lemun Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? Ey Ehli kitab niçin hakkı batılla bulayorsunuz da hakkı ketmediyorsunuz? Halbuki bilib duruyorsunuz Ey Kitap Ehli! bildiğiniz halde neden hakkı bâtıla karıştırıp hakkı gizlersiniz? 3 / 58
3-Al-i İmran Suresi

72.Ayet

Medine
وَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ آمِنُوا بِالَّذِي أُنْزِلَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُوا آخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ -72 Ve kalet taifetüm min ehlil kitabi aminu billezı ünzile alellezıne amenu vechen nehari vekfüru ahırahu leallehüm yarciun Kitap ehlinden bir grup, “Mü’minlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar (size bakarak) dönerler” dedi. Ehli kitabdan bir taife de şöyle dedi: «Varın o mü´minlere indirilene güpe gündüz iman edin, Âhırinde de dönüb küfredin belki onlar da dönerler Kitap Ehlinden bir topluluk, (ayak takımlarına) dediler ki: Şuna (Muhammed´e) inananlara indirilene günün evvelinde inanın, günün sonunda inkâr edin ; ola ki (dinlerinden) dönerler. 3 / 58
3-Al-i İmran Suresi

73.Ayet

Medine
وَلَا تُؤْمِنُوا إِلَّا لِمَنْ تَبِعَ دِينَكُمْ قُلْ إِنَّ الْهُدَىٰ هُدَى اللَّهِ أَنْ يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْ ۗ قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ -73 Ve la tü´minu illa li men tebia dıneküm* kul innel hüda hüdellahi ey yü´ta ehadüm misle ma utıtüm ev yühaccuküm ınde rabbiküm* kul innel fadle bi yedillah* yü´tıhi mey yeşa´* vallahü vasiun alım “Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın” (dediler). De ki: “Şüphesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” Ve kendi dininize tabi´ olanlardan başkasına eman vermeyin. De ki: Her halde hidayet Allah hidayeti, size verilen gibisi birine veriliyor veya rabbınızın huzurunda size galebe edecekler diye mi bu? De ki: Doğrusu fazıl Allahın elindedir, onu dilediğine verir, ve Allah vâsi´dir, alîmdir Ve bir de kendi dininize uyandan başkasına (sakın ha) inanmayın. De ki: Elbette doğru yol, hakkın beyânı Allah yoludur. Ve (yine onlar dediler ki): «Size verilenin bir benzeri başka birine verildiğine veya (Muhammed´e inananların) size Rabblniz katından delil getirip (üstünlük) sağlayacağına inanmayın. (Çünkü siz Allah´ın has kulları ve yegâne sevgililerisiniz).» De ki: Üstünlük, şerefli kılmak, fazilete eriştirmek Allah´ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah geniş ölçüde veren ve her şeyi yeterince bilendir. 3 / 58
3-Al-i İmran Suresi

74.Ayet

Medine
يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ -74 Yahtessu bi rahmetihı mey yeşa´* vallahü zül fadlil azıym O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir. Rahmetiyle imtiyazı dilediğine bahşeder, daha Allah çok büyük fazıl sahibidir O, rahmetini dilediğine has kılar, (hakkı, nakdini dilediğine lâyık görür). Allah çok büyük iyilik, nîmet ve yardım sahibidir. 3 / 58
3-Al-i İmran Suresi

75.Ayet

Medine
وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لَا يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَائِمًا ۗ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ -75 Ve min ehlil kitabi men inte´menhü bi kıntariy yüeddihı ileyk* ve minhüm men in te´menhü bi dınaril la yüeddihı ileyke illa ma dümte aleyhi kaima* zalike bi ennehüm kalu leyse aleyna fil ümmiyyıne sebıl* ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya´lemun "Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler. Ehli kitabdan öylesi vardır ki ona yüklerle emanet bıraksan onu sana te´diye eder, gene onlardan öylesi vardır ki ona bir dinar emanet etsen tepesine binmedikçe onu sana te´diye etmez, bunun sebebi: Çünkü bunlar bizim aleyhimize ümmilerde bir yol yoktur derler ve Allaha karşı bile bile yalan söylerler Kitap Ehlinden öylesi var ki, kendisine bir kantar (altın) emânet bıraksan, onu sana öder. Öylesi de var ki, kendisine bir dînar emânet etsen, başında dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu da onların: «Ümmîler (okur yazar olmayan kitapsızların bizim üzerimizde sorumluluktan yana bir yolu (bir hakkı) yoktur» demelerindendir. Allah´a karşı bile bile yalan söylerler. 3 / 58
3-Al-i İmran Suresi

76.Ayet

Medine
بَلَىٰ مَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ وَاتَّقَىٰ فَإِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ -76 Bela men evfa bi ahdihı vetteka fe innellahe yühıbbül müttekıyn Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine getirir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, şüphesiz Allah da sakınanları sever. Hayır yol var, Allah var, her kim ahdine vefa eder ve korunursa şüphe yok ki Allah o muttekileri sever Hayır, yol var: Kim verdiği sözü dosdoğru yerine getirir ve (hakkı inkârdan, kötülüklere sapıp Allah´a karşı gelmekten) sakınırsa, şüphesiz Allah sakınanları sever. 3 / 58
3-Al-i İmran Suresi

77.Ayet

Medine
إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلًا أُولَٰئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ وَلَا يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -77 İnnellezıne yeşterune bi ahdillahi ve eymanihim semenen kalılen ülaike la halak lehüm fil ahırati ve la yükellimühümüllahü ve la yenzuru ileyhim yevmel kıyameti ve la yüzekkıhim* ve lehüm azabün elım Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Fakat onlar, o Allahın ahdini ve kendi yeminlerini bir kaç paraya satanlar işte onların Ahırette hiç nasıbi yoktur, Allah onlara kelâmiyle hitab etmiyecek ve kıyamet günü nazar buyurmıyacak, ve kendilerine temize çıkarmıyacaktır, onların hakkı elîm bir azabdır Doğrusu Allah´a verdikleri sözü ve ettikleri yeminleri az bir değer (önemsiz bir menfaat) karşılığında değiştirenler (var ya), işte onlar için Âhiret´te hiçbir nasîb (yüz güldürücü, kalbe şifâ verici bir ilgi) yoktur. Allah Kıyamet günü onlara konuşmayacak ve onları temize çıkarmıyacaktır. Onlar için elem verici bir azâb vardır. 3 / 58
3-Al-i İmran Suresi

78.Ayet

Medine
وَإِنَّ مِنْهُمْ لَفَرِيقًا يَلْوُونَ أَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ -78 Ve inne minhüm le ferıtkay yelvune elsinetehüm bil kitabi li tahsebuhü minel kitabi ve ma hüve minel kitab* ve yekulune hüve min ındillahi ve ma hüve min ındillah* ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya´lemun Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı hâlde Kitab’dan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler. Bir de onlardan bir fırka vardır dillerini kitaba eğer büğerler: onu kitabdan sanasınız diye: halbuki kitabdan değildir, hem o Allah tarafındandır derler: halbuki Allah tarafından değildir, de Allah namına bile bile yalan söylerler Kitap Ehlinden öyle kimseler de var ki, kitapta olmadığı halde kitaptanmış sanasınız diye dillerini kitaptan yana evirip çevirirler, eğip bükerler de «Bu, Allah´ın kitabındandır» derler. Oysa Allah katından (böyle bir şey indirilmiş) değildir. Onlar bile bile Allah´a karşı yalan söylerler. 3 / 59
3-Al-i İmran Suresi

79.Ayet

Medine
مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُؤْتِيَهُ اللَّهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لِي مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلَٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيِّينَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَ -79 Ma kane li beşerin ey yü´tiyehüllahül kitabe vel hukme ven nübüvvete sümme yekule lin nasi kun ıbadel lı min dunillahi ve lakin kunu rabbaniyyıne bi ma küntüm tüallimunel kitabe ve bima küntüm tedrusun Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.” Hiç bir beşer için o salâhiyyet yoktur ki Allah ona kitab versin, hüküm versin, Peygamberlik versin de o sonra insanlara Allahdan beride bana kul olun diyebilsin, ve lâkin kitab ta´lim etmekte olduğunuz ve ders alıb vermekte bulunduğunuz için rabbanîler olunuz der Hiç bir insana uygun olmaz, yakışık düşmez ki, Allah ona kitap versin, hüküm ve peygamberlik versin de sonra o, insanlara : «Allah´ı bırakıp bana kul olun !» desin. Ama : «Kitabı öğrenip öğrettiğinize ve ders verdiğinize göre öğretici, eğitici ve bilginizle amel edici olun !» der.. 3 / 59
3-Al-i İmran Suresi

80.Ayet

Medine
وَلَا يَأْمُرَكُمْ أَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلَائِكَةَ وَالنَّبِيِّينَ أَرْبَابًا ۗ أَيَأْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ إِذْ أَنْتُمْ مُسْلِمُونَ -80 Ve la ye´müraküm en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba* e ye´müruküm bil küfri ba´de iz entüm müslimun Onun size, “Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin.” diye emretmesi de düşünülemez. Siz müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı emreder mi? Ve hiç bir zaman size Melâikeyi ve Peygamberleri rablar ittihaz etmenizi de emredemez, ya siz Müsliman olduktan sonra size küfrü emredebilir mi? Hem melekleri ve peygamberleri rablar (tanrılar) edinmenizi de emretmez. Siz müslüman (Hakk´a dosdoğru teslîm) olduktan sonra size küfre sapmanızı mı emreder? 3 / 59
3-Al-i İmran Suresi

81.Ayet

Medine
وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ النَّبِيِّينَ لَمَا آتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنْصُرُنَّهُ ۚ قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِي ۖ قَالُوا أَقْرَرْنَا ۚ قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ -81 Ve iz ehazellahü mısakan nebiyyıne lema ateytüküm min kitabiv ve hıkmetin sümme caeküm rasulüm müsaddikul lima meaküm le tü´minünne bihı ve le tensurunneh* kale e akrartüm ve ehaztüm ala zaliküm ısrı* kalu akrarna* kale feşhedu ve ene meaküm mineş şahidın Hani, Allah peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti. Hem Allah vaktiyle Peygamberlerin şöyle misakını almıştır: Celâlim hakkıyçün size kitab ve hikmetten her ne verdimse sonra size beraberinizdekini tasdik eden bir Resul geldiğinde ona mutlak iman edeceksiniz ve lâbüdd ona yardımda bulunacaksınız, buna ıkrar verdiniz mi? ve bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı? buyurdu. Ikrar verdik dediler, öyle ise, buyurdu: Şahid olun ben de sizinle beraber şahidlerdenim. Hani Allah, Peygamberlerden kesin söz almıştı: «And olsun ki size kitap ve hikmet verdim, sonra sizinle beraber bulunanı kabul eden bir peygamber gelince, herhalde ona inanasınız ve ona mutlaka yardım edesiniz» (buyurmuş ve) «bunu ikrar ettiniz mi, bunun üzerine ahde bağlı ağır yükümü kabul ettiniz mi ?» demişti. Onlar da: «İkrar ettik» diye kesin söz vermişlerdi. (Allah): «Öyle ise şâhid olun, ben de sizinle beraber şâhidlerdenim» buyurmuştu. 3 / 59
3-Al-i İmran Suresi

82.Ayet

Medine
فَمَنْ تَوَلَّىٰ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ -82 Fe men tevella ba´de zalike fe ülaike hümül fasikun Artık bundan sonra kim yüz çevirirse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir. Demek ki bunun arkasından her kim dönse artık onlar hep dinden çıkmış fasıklardır Bunun ardından kim yüzçevirirse, artık onlar din doğrultusundan sapan günahkârlardır. 3 / 59
3-Al-i İmran Suresi

83.Ayet

Medine
أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ -83 E fe ğayra dınillahi yebğune ve lehu esleme men fis semavati vel erdı tav´av ve kerhev ve ileyhi yürceun Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez O’na boyun eğmişken ve O’na döndürülüp götürülecekken onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Daha Allah dininin gayrısını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde kim varsa hepsi ister istemez ona teslim olmuş hep döndürülüb ona götürülüyorlar Hâlâ onlar Allah´ın dininden başkasını mı arzuluyorlar?! Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi de ister istemez O´na teslîm olmuştur ve ancak O´na döndürüleceklerdir. 3 / 59
3-Al-i İmran Suresi

84.Ayet

Medine
قُلْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ -84 Kul amenna bilbillahi ve ma ünzile aleyna ve ma ünzile ala ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya´kube vel esbatı ve ma utiy musa ve ıysa ven nebiyyune mir rabbihim* la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz O’na teslim olanlarız.” De ki: biz inandık Allaha iman getirdik: bize indirelene de, İbrahime ve İsmaile ve İshaka ve Ya´kuba ve Esbata indirilene de Musaya ve İsaya ve Nebiyyuna Rablarından verilene de, onlardan birinin arasını ayırmayız ve biz ancak ona boyun eğer müslimleriz De ki: Allah´a imân ettik ; bize indirilen (Kur´an)a da ; İbrahim´e. İsmail´e, İshak´a, Yâkub´a ve O´nun evlâdına indirilene de; Rableri katından Musa´ya ve isa´ya, diğer peygamberlere verilenlere de inandık. Onlardan hiç birini diğerinden ayırd etmeyiz. Biz ancak O´na (Allah´a) teslîm olup boyun eğmişizdir. 3 / 60
3-Al-i İmran Suresi

85.Ayet

Medine
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ -85 Ve mey yebteğı ğayral islami dınen fe ley yukbele minh* ve hüve fil ahırati minel hasirın Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. her kim de İslâmın gayrı bir din ararsa artık ondan ihtimali yok kabul olunmaz ve Ahırette o husran çekenlerden olur Kim, İslâm´dan başka bir din arzulayıp ararsa, ondan asla kabul edilmiyecektir. Âhirette de o, zarara uğrayanlardandır. 3 / 60
3-Al-i İmran Suresi

86.Ayet

Medine
كَيْفَ يَهْدِي اللَّهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُوا أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ -86 Keyfe yehdillahü kavmen keferu ba´de ımanihim ve şehidu enner rasule hakkuv ve caehümül beyyinat* vallahü la yehdil kavmez zalimın İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez. nasıl muvaffak eder Allah? bir kavmi ki kendilerine beyyineler gelmiş ve Peygamberin hakk olduğuna şehadet getirmişler iken imanlarının arkasından nankörlük edib küfre sapmışlardır, halbuki Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez İnandıktan, Peygamberin hak olduğuna şehâdet ettikten ve kendilerine açık belgeler geldikten sonra inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zâlimleri doğru yola çevirip başarılı kılmaz, (tevbe edip dönüş yapmadıkça doğru yolu bulamazlar). 3 / 60
3-Al-i İmran Suresi

87.Ayet

Medine
أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ -87 Ülaike cezaühüm enne aleyhim la´netellahi vel melaiketi ven nasi ecmeıyn İşte onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin üzerlerine olmasıdır. onlar, işte onların cezaları: Allahın, Meleklerin, insanların hepsinin la´neti üzerlerindedir İşte onların cezası, Allah´ın, meleklerin ve bütün insanların lanetine uğramalarıdır. 3 / 60
3-Al-i İmran Suresi

88.Ayet

Medine
خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ -88 Halidıne fıha* la yühaffefü anhümül azabü ve la hüm yünzarun Onun (lânetin) içinde ebedî kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz. Ebediyyen onun içindedirler, azabları hafifletilmez ve kendilerine mühlet verilmez Bu lanet (azabı için)de devamlı kalıcılardır. Ne bu azâb onlardan hafifletilir, ne de (rahmet ile) yüzlerine bakılır. 3 / 60
3-Al-i İmran Suresi

89.Ayet

Medine
إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -89 İllellezıne tabu mim ba´di zalike ve aslehu fe innellahe ğafurur rahıym Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Ancak, onun arkasından tevbe edib salâha girenler başka. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir Ancak bundan sonra tevbe edip kendini düzeltenler müstesna.. Şüphesiz ki. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. 3 / 60
3-Al-i İmran Suresi

90.Ayet

Medine
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الضَّالُّونَ -90 İnnellezıne keferu ba´de ımanihim sümmezdadu küfral len tukbele tevbetühüm* ve ülaike hümüd dallun Şüphesiz iman ettikten sonra inkâr eden, sonra da inkârda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir. elbette imanlarının arkasından küfretmiş sonra da küfürde ileri gitmiş kimselerin tevbeleri kabul olunmak ihtimali yoktur, bunlar hep dalâl içinde kalmış sapıklardır Şüphesiz ki, imân ettikten sonra inkâra sapıp sonra da inkârını artıran kimselerin tevbeleri (ümitsizlik ve ölüm ânında) kabul edilmiyecektir. İşte sapıklar bunlardır. 3 / 60
3-Al-i İmran Suresi

91.Ayet

Medine
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِمْ مِلْءُ الْأَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدَىٰ بِهِ ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ -91 İnnellezıne keferu ve matu ve hüm küffarun fe ley yukbele min ehadihim mil´ül erdı zehebev ve levfteda bih* ülaike lehüm azabün elımüv ve ma lehüm min nasırın Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur. küfretmiş ve kâfir oldukları halde ölüb gitmiş kimseler, her halde bunların her biri kendini kurtarmak için Dünya dolusu altın verecek dahi olsa hiç birinden kabul edilmek ihtimali yoktur, bunların hakkı elîm bir azabdır ve kendilerini kurtaracak da yoktur Şüphesiz ki, inkâra sapıp kâfir olarak ölenler —kurtuluş fidyesi olarak— dünya dolusu altın verseler hiç birinden mümkün değil kabul edilmiyecektir. Bunlar için çok acıklı bir azâb vardır ve yardımcıları da yoktur. 3 / 60
3-Al-i İmran Suresi

92.Ayet

Medine
لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّىٰ تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ ۚ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ -92 Len tenalül birra hatta tünfiku mimma tühıbbun* ve ma tünfiku min şey´in fe innellahe bihı alım Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir. Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe siz birre eremezsiniz, maamafih her ne infak eyleseniz şüphesiz Allah onu da bilir Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda, O´nun rızası uğrunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe elbette erişemezsiniz. Her ne harcarsanız, elbette Allah onu bilir. 4 / 61
3-Al-i İmran Suresi

93.Ayet

Medine
كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلًّا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ إِلَّا مَا حَرَّمَ إِسْرَائِيلُ عَلَىٰ نَفْسِهِ مِنْ قَبْلِ أَنْ تُنَزَّلَ التَّوْرَاةُ ۗ قُلْ فَأْتُوا بِالتَّوْرَاةِ فَاتْلُوهَا إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -93 Küllüt taami kane hıllel li benı israıle illa ma harrame israılü ala nefsihı min kabli en tünezzelet tevrah* kul fe´tu bit tevrati fetluha in küntüm sadikıyn Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.” Tevrat indirilmeden evvel İsrailin nefsine haram kıldığından başka yiyeceğin hepsi Beni İsraile halâl idi, de ki: haydi Tevratı getirin de onu güzelce okuyun eğer sadıksanız Tevrat indirilmeden önce İsrail (Yâkub Peygamberin kendisine haram kıldığı şeyler dışında kalan bütün yiyecekler İsrail oğullarına helâl idi. De ki: Eğer doğrulardan iseniz haydi Tevrat´ı getirip okuyun. 4 / 61
3-Al-i İmran Suresi

94.Ayet

Medine
فَمَنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ -94 Fe meniftera alellahil kezibe mim ba´di zalike fe ülaike hümüz zalimun Artık bundan sonra Allah’a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. Demek ondan sonra Allah namına o yalanı kim uydurmuşsa artık onlar, o zalimlerdir Bundan sonra kim Allah´a karşı yalan uydurursa, işte zâlimler onlardır. 4 / 61
3-Al-i İmran Suresi

95.Ayet

Medine
قُلْ صَدَقَ اللَّهُ ۗ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ -95 Kul sadekallahü fettebiu millete ibrahıme hanıfa* ve ma kane minel müşrikın De ki: “Allah, doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” De ki sadakallah, o halde hak perest bir hanif olarak İbrahim milletine tabi´ olun, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı De ki: Allah doğru söylemiştir ; bâtıldan uzak, hakka tamamen yönelik İbrahim´in dinine uyun; O, Allah´a ortak koşanlardan değildi. 4 / 61
3-Al-i İmran Suresi

96.Ayet

Medine
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ -96 İnne evvele beytiv vüdıa linnasi lellezı bi bekkete mübarakev ve hüdel lil alemın Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. Doğrusu insanlar için vaz´olunan ilk ma´bed, elbette Mekkedeki o çok mübarek ve bütün âlemîne hidayet olan Beyttir Şüphesiz ki, insanlar yararına (yeryüzüne) ilk konulan ibâdet evi, âlemler için mübarek olan ve doğru yolu gösteren Mekke´deki mâbeddir. 4 / 61
3-Al-i İmran Suresi

97.Ayet

Medine
فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ إِبْرَاهِيمَ ۖ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا ۗ وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ -97 Fıhi ayatüm beyyinatüm mekamü ibrahım* ve men dehalehu kane amina* ve lillahi alen nasi hıccül beyti menistetaa ileyhi sebıla* ve men kefera fe innellahe ğaniyyün anil alemın Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.) Onda açık âyetler var, İbrahimin makamı var ve ona dehalet eden eman bulur, yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi de insanlar üzerine Allahın bir hakkıdır ve kim bu hakkı tanımazsa her halde Allahın ihtiyacı yok, o bütün âlemînden ganîdir Onda açık âyetler, İbrahim´in makamı vardır. Kim oraya girerse (her türlü saldırıdan) güven içinde olur. Yol bulmaya güç getirebilenin Beyt´i (Kabe´yi) haccetmesi Allah´ın insanlar üzerinde bir hak ve vecîbesidir. Kim bu hakkı inkâr (ya da küçümseyerek terk) ederse, şüphesiz Allah âlemlerden müstağnidir (hiç kimsenin ibâdetine ihtiyacı yoktur). 4 / 61
3-Al-i İmran Suresi

98.Ayet

Medine
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا تَعْمَلُونَ -98 Kul ya ehlel kitabi lime tekfürune bi ayatillahi vallahü şehıdün ala ma ta´melun De ki: “Ey kitab ehli! Allah, yaptıklarınızı görüp dururken Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?” De ki: Ey Ehli kitab! Niçin Allah´ın âyetlerine küfrediyorsunuz? Allah yaptıklarınızı görüb duruyor. De ki: Ey Kitap Ehli! Allah´ın âyetlerini neden inkâr ediyorsunuz ? Oysa Allah işlediklerinizi görüp biliyor. 4 / 61
3-Al-i İmran Suresi

99.Ayet

Medine
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَأَنْتُمْ شُهَدَاءُ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ -99 Kul ya ehlel kitabi lime tesuddune an sebılillahi men amene tebğuneha ıvecev ve entüm şüheda´* vemallahü bi ğafilin amma ta´melun De ki: “Ey kitab ehli! (Gerçeği) görüp bildiğiniz hâlde, niçin Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” De ki ey ehli kitab! niçin Allahın doğru yolundan iman edenleri men´ediyorsunuz, görüb durduğunuz halde niçin onun çarpıklığını istiyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir De ki: Ey Kitap Ehli! İmân edenleri neden Allah yolundan —onda bir eğrilik arayarak— döndürmeye çalışıyorsunuz ? Halbuki (son dinin hak olduğuna, Hz. Muhammed´in son Nebî olarak gönderildiğine) şâhid bulunuyorsunuzdur. Allah işlediklerinizden habersiz değildir. 4 / 61
3-Al-i İmran Suresi

100.Ayet

Medine
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تُطِيعُوا فَرِيقًا مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ -100 Ya eyyühellezıne amenu in tütıy´u ferıkam minellezıne utül kitabe yerudduküm ba´de ımaniküm kafirın Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar. Ey o bütün iman edenler! eğer o kitab verilenlerden her hangi bir fırkaya uyarsanız sizi imanınızdan sonra çevirirler kâfir ederler Ey imân edenler! Kendilerine kitab verilenlerden (herhangi) bir zümreye uyacak olursanız, imânınızdan sonra sizi kâfir ederler (dininizden döndürmeye fırsat bulurlar). 4 / 61
3-Al-i İmran Suresi

101.Ayet

Medine
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنْتُمْ تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللَّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ ۗ وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللَّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ -101 Ve keyfe tekfürune ve entüm tütla aleyküm ayatüllahi ve fıküm rasulüh* ve mey ya´tesım billahi fe kad hüdiye ila sıratım müstekıym Size Allah’ın âyetleri okunup dururken ve Allah’ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir. Sizler ise küfre nasıl dönersiniz ki önünüzde Allahın âyetleri okunuyor, içinizde Resulü bulunuyor? halbuki her kim Allaha sıkı tutunursa o, muhakkak bir doğru yola çıkarılmıştır Üzerinize Allah´ın âyetleri okunurken ve aranızda da O´nun Resulü (Muhammed A.S.) bulunurken nasıl küfre dönersiniz ? Kim Allah´a (gönülden inanıp samimiyetle) sımsıkı bağlanırsa, gerçekten o doğru yola eriştirilmiştir. 4 / 62
3-Al-i İmran Suresi

102.Ayet

Medine
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ -102 Ya eyyühellezıne amenüttekullahe hakka tükatihı ve la temutünne illa ve entüm müslimun Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün. Ey o bütün iman edenler! Allaha nasıl korunmak gerekse öyle korunun, hakkile müttaki olun ve her halde müslim olarak can verin Ey imân edenler! Allah´tan gerektiği gibi korkup (fenalıklardan, inkâra sapmaktan) sakının ve siz ancak Müslüman olarak can verin. 4 / 62
3-Al-i İmran Suresi

103.Ayet

Medine
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا ۚ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنْتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلَىٰ شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَأَنْقَذَكُمْ مِنْهَا ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ -103 Va´tesumu bi hablillahi cemıav ve la teferraku* vezküru nı´metellahi aleyküm iz küntüm a´daen fe ellefe beyne kulubiküm fe asbahtüm bi nı´metihı ıhvana* ve küntüm ala şefahufratim minen nari fe enkazeküm minha* kezalike yübeyyinüllahü le küm ayatihı lealleküm tehtedun Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Topunuz bir Allah ipine sım sıkı tutunun, biribirinizden ayrılmayın ve Allahın üzerinizdeki ni´metini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken o sizin kalblerinizin arasında ülfet husule getirib yanaştırdı da ni´meti sayesinde uyanıb kardeş oldunuz, hem sizler ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da o tuttu sizi ondan kurtardı, şimdi böyle size âyetlerini beyan ediyor ki Allaha doğru gidebilesiniz Hepiniz birden Allah´ın ipine sımsıkı sarılın, sakın ayrılıp bölünmeyin. Allah´ın üzerinizdeki nîmetini anın; hani bir zamanlar birbirinize düşmandınız, kalbleriniz arasını uzlaştırdı da, O´nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Ateşten bir çukur kenarına geldiniz de Allah sizi ondan kurtardı. Doğru yolda yürüyesiniz diye Allah size böylece âyetlerini açıklar. 4 / 62
3-Al-i İmran Suresi

104.Ayet

Medine
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ ۚ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ -104 Velteküm minküm ümmetüy yed´une ilel hayri ve ye´mürune bil ma´rufi ve yenhevne anil münker* ve ülaike hümül müflihun Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. Hem sizden müteşekkil, önde gider, hayra davet eder, maruf ile emir ve münkerden nehyeyler bir ümmet olsun, işte onlardır o felâhı bulacaklar Sizden hayra çağıran, iyilikle emreden, kötülükten men´eden bir cemaat olsun ! İşte kurtuluşa erişenler onlardır. 4 / 62
3-Al-i İmran Suresi

105.Ayet

Medine
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ ۚ وَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ -105 Ve la tekunu kellezıne teferraku vahtelefu mim ba´di ma caehümül beyyinat* ve ülaike lehüm azabün azıym Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. Ve şunlar: Şu kendilerine beyyineler geldikten sonra ayrılık çıkarıb ihtilâf edenler gibi olmayın, onlar için büyük bir azab var Kendilerine açık belgeler geldikten sonra bölünüp ayrılanlar, tartışıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azâb vardır. 4 / 62
3-Al-i İmran Suresi

106.Ayet

Medine
يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ ۚ فَأَمَّا الَّذِينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ أَكَفَرْتُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ -106 Yevme tebyaddu vücuhüv ve tesveddü vücuh* fe emmellezınesveddet vücuhühüm e kefartüm ba´de ımaniküm fe zukul azabe bima küntüm tekfürun O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir. O bir takım yüzlerin ağaracağı ve bir takım yüzlerin kararacağı gün, o vakit o yüzleri kara çıkanlara şöyle denecek: ya... İmanınızdan sonra küfrettiniz ha? o halde dadın azabı, ettiğiniz nankörlüğün cezası (106-107) Öyle bir günde ki, kimi yüzler aklaşır ışıldar, kimi yüzler kararıp solar. Yüzleri kararanlara: «İnandıktan sonra inkâra mı saptınız ? İnkâr ettiğinize karşılık tadın azabı!» denilir. Yüzleri aklaşanlara gelince, onlar Allah´ın rahmetindedirler, orada temelli kalıcılardır. 4 / 62
3-Al-i İmran Suresi

107.Ayet

Medine
وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللَّهِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -107 Ve emmellezınebyaddat vücuhühüm fe fı rahmetillah* hüm fıha halidun Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Amma yüzleri ak olanlar hep Allahın râhmeti içindeler, onlar onun içinde ebednişinler (106-107) Öyle bir günde ki, kimi yüzler aklaşır ışıldar, kimi yüzler kararıp solar. Yüzleri kararanlara: «İnandıktan sonra inkâra mı saptınız ? İnkâr ettiğinize karşılık tadın azabı!» denilir. Yüzleri aklaşanlara gelince, onlar Allah´ın rahmetindedirler, orada temelli kalıcılardır. 4 / 62
3-Al-i İmran Suresi

108.Ayet

Medine
تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ ۗ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعَالَمِينَ -108 Tilke ayatüllahi netluha aleyke bil hakk* vemallahü yürıdü zulmel lil alemın İşte bunlar Allah’ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetleridir. Allah, âlemlere hiç zulüm etmek istemez. İşte bunlar Allahın âyetleridir onları sana hak sebebile tilâvet ediyoruz, yoksa Allah âlemîne bir zulüm murad edecek değil İşte bunlar sana hak ile okuduğumuz Allah´ın âyetleridir. Allah âlemlere herhangi bir haksızlıkta bulunmayı dileyecek de değil. 4 / 62
3-Al-i İmran Suresi

109.Ayet

Medine
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ -109 Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* ve ilellahi türceul ümur Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Bütün işler ancak Allah’a döndürülür. Hem göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allahındır, bütün işler de Allaha irca´ olunur Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah´ındır. İşler (eninde sonunda) ancak O´na döndürülecektir. 4 / 63
3-Al-i İmran Suresi

110.Ayet

Medine
كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ ۗ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ ۚ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ -110 Küntüm hayra ümmetin uhricet lin nasi te´mürune bil ma´rufi ve tenhevne anil münkeri ve tü´minune billah* ve lev amene ehlül kitabi le kane hayral lehüm* minhümül mü´minune ve ekseruhümül fasikun Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir. Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olmak üzere vücude geldiniz, ma´rufı emredersiniz, münkerden nehy eylersiniz ve Allaha inanır iman getirirsiniz, Ehli kitab da imana gelse idi elbette haklarında hayırlı olurdu, içlerinden iman edenler varsa da ekserisi dinden çıkmış fasıklardır Siz insanlardan yana (yeryüzüne) çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz; iyilikle emreder, kötülükten men´eden Allah´a inanırsınız. Kitablılar (Yahudî ve Hıristiyanlar) imân etmiş olsalardı onlar için hayırlı olurdu. İçlerinden imân edenler var, fakat çoğu dinden çıkmış´ kimselerdir. 4 / 63
3-Al-i İmran Suresi

111.Ayet

Medine
لَنْ يَضُرُّوكُمْ إِلَّا أَذًى ۖ وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ -111 Ley yedurruküm illa eza* ve iy yükatiluküm yüvellukümül edbara sümme la yünsarun Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez. size ezadan başka bir zarar edemezler ve sizinle çarpışacak olsalar size arkalarını dönerler sonra da nusrat bulamazlar Onlar size, incitmekten başka elbette bir zarar veremezler; sizinle savaşırlarsa arka çevirip kaçarlar; sonra yardım da edilmezler. 4 / 63
3-Al-i İmran Suresi

112.Ayet

Medine
ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللَّهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ ۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ -112 Duribet aleyhimüz zilletü eyne ma sükıfu illa bi hablim minellahi ve hablim minen nasi ve bau bi ğadabim minellahi ve duribet aleyhimül meskeneh* zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunel embiyae bi ğayri hakk* zalike bi ma asav ve kanu ya´tedun Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ve (mü’min) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. Onlar Allah’ın gazabına uğradılar ve yoksulluk onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve (Allah’ın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi. nerede bulunsalar zillet altında kalmağa mahkûmdurlar, meğerki Allahın ahdına ve mü´minlerin ahdına sığınmış olsunlar, döne dolaşa Allahın gazabına müstehıkk oldular ve meskenet altında ezilmeğe mahkum kaldılar, çünkü Allahın âyetlerine küfrediyorlardı ve Peygamberleri bile bile haksızlıkla öldürüyorlardı, çünkü âsi olmuşlardı ve aşırı gidiyorlardı Nerede bulunsalar üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. —Allah´ın ve inanan insanların ahdine sığınmış olanlar müstesna— Allah´tan gelen bir gazaba uğradılar; üzerlerine meskenet damgası vuruldu. Sebebine gelince : Onlar Allah´ın âyetlerini inkâr ediyorlar; haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Onların bu tutumu (Allah´a) isyan etmelerinden ve (ilâhî) sınırları aşıp aşırı gitmelerindendi. 4 / 63
3-Al-i İmran Suresi

113.Ayet

Medine
لَيْسُوا سَوَاءً ۗ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أُمَّةٌ قَائِمَةٌ يَتْلُونَ آيَاتِ اللَّهِ آنَاءَ اللَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ -113 Leysu sevaa* min ehlil kitabi ümmetün kaimetüy yetlune ayatillahi anael leyli ve hüm yecüdun Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. Hepsi bir değiller, Ehli kitab içinden kalkınan bir ümmet var, gece vakitleri Allahın âyetlerini okuyub secdelere kapanıyorlar (113-114) (Tabii ki) hepsi bir değildir ; içlerinden doğruluk üzere bulunan bir cemaat var ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah´ın âyetlerini okurlar; Allah´a ve Âhiret gününe inanırlar; iyilikle emreder, kötülükten alıkorlar; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte onlar yararlı ve iyi kimselerdendir. 4 / 63
3-Al-i İmran Suresi

114.Ayet

Medine
يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَأُولَٰئِكَ مِنَ الصَّالِحِينَ -114 Yü´minune billahi vel yevmil ahıri ve ye´mürune bil ma´rufi ve yenhevne anil münkeri ve yüsariune fil hayrat* ve ülaike mines salihıyn Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir. Allaha inanırlar, Ahıret gününe inanırlar, ma´rufu emrederler, münkerden nehyederler, hayırlara koşuşurlar ve işte bunlar salihîndendirler (113-114) (Tabii ki) hepsi bir değildir ; içlerinden doğruluk üzere bulunan bir cemaat var ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah´ın âyetlerini okurlar; Allah´a ve Âhiret gününe inanırlar; iyilikle emreder, kötülükten alıkorlar; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte onlar yararlı ve iyi kimselerdendir. 4 / 63
3-Al-i İmran Suresi

115.Ayet

Medine
وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ -115 Ve ma yef´alu min hayrin fe ley yükferuh* vallahü alımüm bil müttekıyn Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir. ve hayra dair her ne yaparlarsa hiç bir zaman ona küfran ile karşılanmayacaklardır, ve Allah o müttakileri bilir Hayırdan yana ne yaparlarsa, karşılıksız bırakılmıyacaklardır. Allah, saygı ile kendisinden korkup fenalıklardan sakınanları bilendir. 4 / 63
3-Al-i İmran Suresi

116.Ayet

Medine
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۚ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -116 İnnellezıne keferu len tuğniye anhüm emvalühüm ve la evladühüm minellahi şey´a* ve ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Küfredenler, her halde onların ne malları ne evlâdları kendilerini Allahdan kurtaracak değildir, onlar eshabı nardır hep onda kalacaklardır O küfredenler var ya, şüphesiz ki ne malları, ne çocukları onları Allah´tan hiçbir şeyle müstağni kılmaz (onları ilâhî azâbdan kurtaramaz). İşte onlar Cehennem ateşinin yakın dostlarıdır ve orada ebedî kalıcılardır. 4 / 64
3-Al-i İmran Suresi

117.Ayet

Medine
مَثَلُ مَا يُنْفِقُونَ فِي هَٰذِهِ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ رِيحٍ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ -117 Meselü ma yünfikune fı hazihil hayatid dünya ke meseli rıhın fıha sırrun esebet harse kavmin zalemu enfüsehüm fe ehleketh* ve ma zalemehümüllahü ve lakin enfüsehüm yazlimun Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar. Bu dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı Onların bu dünya hayatında harcadıklarının misâli, kendi kendilerine haksızlık eden bir kavmin ekinine dokunup mahveden kavurucu (ya da dondurucu) soğuk (ya da çok sıcak) bir rüzgârın misâli gibidir. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmettiler. 4 / 64
3-Al-i İmran Suresi

118.Ayet

Medine
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ -118 Ya eyyühellezıne amenu la tettehızu bitanetem min duniküm la ye´luneküm habala* veddu ma anittüm* kad bedetil bağdaü min efvahihim ve ma tuhfı suduruhüm ekber* kad beyyenna lekümül ayati in küntüm ta´kılun Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık. Ey o bütün iman edenler! Ağyarınızdan yar tutmayın, sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sarpa sarmanızı arzu ederler, görmüyor musunuz buğzları ağızlarından taşmakta, sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür, işte size âyetleri sarih bildirdik aklederseniz Ey imân edenler! Kendinizden başkasını dost ve sırdaş edinmeyin. Onlar sizi şaşırtıp bozmakta kusur etmezler. Sıkıntıya düşmenizi çok arzu ederler. Size olan aşırı kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşıp ortaya çıkmıştır. Kalblerinin gizlediği (kin ve düşmanlık) daha büyüktür. Eğer aklınızı kullanırsanız size âyetlerimizi yeterince açıkladık. 4 / 64
3-Al-i İmran Suresi

119.Ayet

Medine
هَا أَنْتُمْ أُولَاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ ۚ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ -119 Ha entüm ülai tühıbbunehüm ve la yühıbbuneküm ve tü´minune bil kitabi küllih* ve iza lekuküm kalu amenna ve iza halev addu aleykümül enamile minel ğayz* kul mutu bi ğayzıküm* innellahe alımüm bizatis sudur İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde, sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir. ha, sizler öyle kimselersinizdir ki onları seversiniz onlar ise bütün kitaba iman ettiğiniz halde sizi sevmezler, hem yüzünüze geldiler mi «inandık» derler, ve tenha kaldılarmı gayızlarından aleyhinizde parmaklarını ısırdılar, de ki: gayzınızla ölün, her halde Allah bütün sinelerin künhünü bilir Siz (ey mü´min)ler, öylesiniz ki onları seversiniz, onlar ise sizi sevmez ve siz (kutsal) kitab(lar)ın hepsine imân edersiniz. Onlar ise sizinle karşılaşınca «inandık» derler, kendi başlarına kalınca size karşı öfkelerinden parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Öfkenizle ölün ! Şüphesiz ki Allah kalblerde olanları bilir. 4 / 64
3-Al-i İmran Suresi

120.Ayet

Medine
إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا ۖ وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا ۗ إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ -120 İn temsesküm hasenetün tesü´hüm* ve in tüsıbküm seyyietüy yefrahu biha* ve in tasbiru ve tetteku la yedurruküm keydühüm şey´a* innellahe bi ma ya´melune mühıyt Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır. Size bir iyilik dokunursa fenalarına gider, başınıza bir musıbet gelirse onunla ferahlanırlar, ve eğer siz sabırlı olur ve iyi korunursanız onların hıyleleri size hiç bir zarar vermez, çünkü Allah onları kendi amellerile kuşatmıştır Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük isabet etse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah´tan saygı ile korkarsanız, onların hilesi size hiç de zarar vermez. Şüphesiz ki, Allah onların yapageldiklerini (ilmiyle kudretiyle) kuşatmıştır. 4 / 64
3-Al-i İmran Suresi

121.Ayet

Medine
وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ -121 Ve iz ğadevte min ehlike tübevviül mü´minıne mekaıde lil kıtal* vallahü semıun alım Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Hani bir vakit erkenden ehlinden çıkmıştın mü´minleri muharebe için elverişli mevki´lere yerleştiriyordun ve Allah idi bir işiden, bilen Hani sen erkenden ailen arasından çıkıp mü´minleri savaş için uygun yerlere yerleştiriyordun ; Allah (her şeyi) işiten ve bilendir. 4 / 64
3-Al-i İmran Suresi

122.Ayet

Medine
إِذْ هَمَّتْ طَائِفَتَانِ مِنْكُمْ أَنْ تَفْشَلَا وَاللَّهُ وَلِيُّهُمَا ۗ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ -122 İz hemmet taifetani minküm en tefşela vallahü veliyyühüma* ve alellahi fel yetevekkelil mü´minun Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. Mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler. O dem ki içinizde iki taife yılmak istemişlerdi Allah zahîrleri iken, ve ancak Allaha demek dayanmalı mü´minler Ve hani sizden iki fırka korku ve endişe duyarak geri çekilmek istiyorlardı. Halbuki Allah onların dost ve yardımcısı idi, (bunu hatırlayarak geri çekilmekten vazgeçmişlerdi). Mü´minler ancak Allah´a güvenip dayansınlar. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

123.Ayet

Medine
وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ بِبَدْرٍ وَأَنْتُمْ أَذِلَّةٌ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ -123 Ve le kad nesarekümüllahü bi bedriv ve entüm ezilleh* fettekullahe lealleküm teşkürun Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız. Filhakika sizler bir kaç biçare iken Bedirde Allah sizi mahzâ nusratiyle muzaffer buyurdu o halde Allaha korunun ki şükredesiniz And olsun ki siz Bedir gününde (sayı ve silah bakımından) daha aşağı bir durumda iken, Allah size yardım etmişti. O halde Allah´tan saygı ile korkun (itaatsizlikten sakının) ki şükretmiş olasınız. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

124.Ayet

Medine
إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَنْ يَكْفِيَكُمْ أَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلَاثَةِ آلَافٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُنْزَلِينَ -124 İz tekulü lil mü´minıne eley yekfiyeküm ey yümiddeküm rabbüküm bi selaseti alafim minel melaiketi münzelın Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun. O vakit ki mü´minlere şöyle diyordun: indirilmekte bulunan üç bin melâike ile rabbınızın size imdad etmesi yetişmez mi size? Hani sen mü´minlere : «Rabbinize indirilen üç bin melekle yardım elini uzatması size yetmiyecek mi ?» diyordun. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

125.Ayet

Medine
بَلَىٰ ۚ إِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هَٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ آلَافٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُسَوِّمِينَ -125 Bela in tasbiru ve tetteku ve ye´tuküm min fevrihim haza yümdidküm rabbüküm bi hamseti alafim minel melaiketi müsevvimın Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder. Evet siz sabr-ü sebat eder ve itaatsizlikten sakınırsanız onlarda şu dakikada üzerinize geliverirlerse Rabbınız size beş bin Melâike ile imdad edecek nişanlı nişanlı Evet, eğer sabreder ve (itaatsizlikten) sakınırsanız, düşmanınız da hemen size karşı gelirse, Rabblniz beş bin nişanlı (üniformalı) melekle size yardım edecektir. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

126.Ayet

Medine
وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِهِ ۗ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ -126 Ve ma cealehüllahü illa büşra leküm ve li tatmeinne kulubüküm bih* ve men nasru illa min ındillahil azızil hakım Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır. Ve bunu Allah size sırf bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yaptı, yoksa nusrat ancak Allahdandır azîz o hakîm o Allah bunu sırf müjde olsun ve kalbiniz iyice yatışsın diye yapmıştır, imdad ve yardım ancak o yegâne galib ve hikmet sahibi Allah katındandır. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

127.Ayet

Medine
لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَائِبِينَ -127 Li yaktaa tarafem minellezıne keferu ev yekbitehüm fe yenkalibu haibın Bir de Allah bunu, inkâr edenlerden bir kısmını helâk etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı. ta ki o küfredenlerden bir kolu kessin veya perişan etsin de haib-ü hasir dönüb gitsinler (Allah) kâfirlerden bir kısmını koparıp ayırsın veya başaşağı etsin diye (yardımda bulunmuş) ve bu sebeple onlar hüsrana uğrayarak yüzüstü gelmişlerdir. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

128.Ayet

Medine
لَيْسَ لَكَ مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَالِمُونَ -128 Leyse leke minel emri şey´ün ev yetube aleyhim ev yüazzibehüm fe innehüm zalimun Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder. Senin elinde emirden bir şey yok, yahud onlara tevbe ettirsin ve yahud azâb etsin çünkü onlar zalimdirler Senin elinde emirden bir şey yoktur; Allah ya onların tevbesini kabul eder, ya da onlara azâb eder. Çünkü onlar zâlimlerdir. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

129.Ayet

Medine
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ -129 Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* yağfiru li mey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa´* vallahü ğafurur rahıym Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Hem göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allahındır: dilediğine mağfiret eder dilediğine azâb, ve Allah gafurdur, rahîmdir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah´ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğini azaba uğratır. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

130.Ayet

Medine
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُضَاعَفَةً ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ -130 Ya eyyühellezıne amenu la te´külür riba ad´afem müdaafetev vettekullahe lealleküm tüflihun Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. Ey o bütün iman edenler! Öyle kat kat katlayarak riba yemeyin, Allahdan korkun ki felah bulasınız Ey imân edenler! Faiz´i kat kat artırarak yemeyin. Allah´a (karşı gelmekten ve O´nun buyruklarına karşı durmak)dan sakının ki korktuğunuzdan kurtulup umduğunuza enşesiniz. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

131.Ayet

Medine
وَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ -131 Vettekun naralletı üıddet lil kafirın Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının. hem o kâfirler için hazırlanmış ateşten korunun Kâfirler için hazırlanan ateşten korkup sakının. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

132.Ayet

Medine
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ -132 Ve etıy´ullahe ver rasule lealleküm türhamun Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin. Allaha ve Peygambere itaat edin ki rahmete erdirilesiniz Allah´a ve Peygambere itaat edin ki merhamet olunasınız. 4 / 65
3-Al-i İmran Suresi

133.Ayet

Medine
وَسَارِعُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ -133 Ve sariu ila mağfiratim mir rabbiküm ve cennetin arduhes semavatü vel erdu üıddet lil müttekıyn Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun. Ve koşuşun Rabbınızdan bir mağfirete ve bir Cennete ki eni Semavat-ü Arz genişliğidir, müttekîler için hazırlanmıştır Rabbinizden bir mağfirete ve eni (genişliği) göklerle yer kadar olan Cennet´e koşuşun ki, orası saygı ile Allah´tan korkup kötülüklerden sakınanlar için hazırlanmıştır. 4 / 66
3-Al-i İmran Suresi

134.Ayet

Medine
الَّذِينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ -134 Ellezıne yünfikune fis serrai ved darrai vel kazımınel ğayza vel afıne anin nas* vallahü yühıbbül muhsinın Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. O müttekîler ki bollukta ve darlıkta infak ederler, ve kızdıklarında öfkelerini yutarlar ve nasın kusurlarını afvedicidirler, Allah da muhsinleri sever Onlar ki, bollukta da, darlıkta da (Allah´ın hoşnutluğuna erişmek için) harcarlar; öfkelerini yutarlar, insanları (kusur ve günahlarına bakmayıp) bağışlarlar. Allah ise iyilikte bulunanları sever. 4 / 66
3-Al-i İmran Suresi

135.Ayet

Medine
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا اللَّهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَىٰ مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ -135 Vellezıne iza fealu fahışeten ev zalemu enfüsehüm zekerullahe festağferu li zünubihim* ve mey yağfiruz zünube illellah* ve lem yüsırru ala ma fealu ve hüm ya´lemun Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. Ve onlar ki bir kabahat yaptıkları veya nefislerine bir zulmettikleri vakıt Allahı anarlar da derhal günahlarına istiğfar ederler, günahları da Allahdan başka kim mağfiret eder? Hem yaptıklarına bile bile ısrar etmezler Ve onlar ki, bir hayâsızlık işledikleri veya kendilerine zulmettiklerinde Allah´ı anar, günahlarından dolayı istiğfar ederler —günahları da Allah´tan başka kim bağışlar?— ve yaptıkları (kötülük, kusur ve günah) üzerinde ısrar edip bile bile durmazlar. 4 / 66
3-Al-i İmran Suresi

136.Ayet

Medine
أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ -136 Ülaike cezaühüm mağfiratüm mir rabbihim ve cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha* ve nı´me ecrul amilın İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (Allah yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir! işte bunların mükâfatı Rablarından bir mağfiret ve altından ırmaklar akar Cennetlerdir, içlerinde ebedî kalmak üzere onlar, ne de güzeldir ecri iş yapanların İşte onların mükâfatı Rablarından bir bağışlama ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir; orada devamlı kalıcılardır. (İyi-yararlı) amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir! 4 / 66
3-Al-i İmran Suresi

137.Ayet

Medine
قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ -137 Kad halet mim kabliküm sünenün fe sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mükezzibın Sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün. Sizden evvel kanun olmuş bir takım vak´alar geçti, onun için Arzda dolaşın da bir bakın: Peygamberleri tekzib edenlerin akıbetleri nasıl olmuş? Muhakkak ki, sizden önce (Allah´ın koymuş olduğu hayat kanunları gereği) birtakım olaylar, yollar, yöntemler, şeriatler gelip geçti. O halde yeryüzünde gezip dolaşın da (Hakk´ı inkâr edip Peygamberleri) yalan sayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün. 4 / 66
3-Al-i İmran Suresi

138.Ayet

Medine
هَٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقِينَ -138 Haza beyanül linnasi ve hüdev ve mev´ızatül lil müttekıyn Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür. Bu işte umum insanlar için bir beyan ve bilhassa korunacak muttekîler için bir va´z-ü irşaddır İşte bu (haberleri) insanlar için bir açıklama, (Allah´tan saygı dolu bir gönülle) korkup kötülüklerden sakınanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür. 4 / 66
3-Al-i İmran Suresi

139.Ayet

Medine
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ -139 Ve la tehinu ve la tahzenu ve entümül a´levne in küntüm mü´minın Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. Fütur getirmeyin ve mahzun olmayın daha yükselecekken sizler, gerçek mü´minlersiniz Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer inanıyorsanız elbette sizler üstünsünüzdür. 4 / 66
3-Al-i İmran Suresi

140.Ayet

Medine
إِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُ ۚ وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَاءَ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ -140 İy yemsesküm karhun fe kad messel kavme karhum mislüh* ve tilkel eyyamü nüdavilüha beynen nas* ve li ya´lemellahüllezıne amenu ve yettehıze minküm şüheda´* vallahü la yühıbbüz zalimın Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (Müşrikler de Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez. Eğer size bir yara dokundu ise heriflere de öyle bir yara dokundu; hem o günler, biz onları insanlar arasında evirir çeviririz, hem Allah iman edenleri bileceği ve sizden şehidler, şahidler tutacağı için; ki Allah zalimleri sevmez (140-141) (Uhud Savaşı´nda) bir yara aldıysanız, şüphesiz ki o topluluk da (Bedir Savaşı´nda) benzeri bir yara almıştı. Allah sizden şehîdler (veya şâhidler) edinmek, bir de Allah, imân edenleri seçip tertemiz kılmak (içlerindeki cevheri ortaya çıkarmak), kâfirleri yok etmek için bu günleri (bazen lehte, bazen aleyhte olmak üzere) insanlar arasında nöbetleşe döndürüp dururuz. Allah zâlimleri sevmez. 4 / 66
3-Al-i İmran Suresi

141.Ayet

Medine
وَلِيُمَحِّصَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَمْحَقَ الْكَافِرِينَ -141 Ve li yümehhısallahüllezıne amenu ve yemhakal kafirın Bir de Allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar. Ve Allah iman edenleri seçib kâfirleri mahvedeceği için (140-141) (Uhud Savaşı´nda) bir yara aldıysanız, şüphesiz ki o topluluk da (Bedir Savaşı´nda) benzeri bir yara almıştı. Allah sizden şehîdler (veya şâhidler) edinmek, bir de Allah, imân edenleri seçip tertemiz kılmak (içlerindeki cevheri ortaya çıkarmak), kâfirleri yok etmek için bu günleri (bazen lehte, bazen aleyhte olmak üzere) insanlar arasında nöbetleşe döndürüp dururuz. Allah zâlimleri sevmez. 4 / 67
3-Al-i İmran Suresi

142.Ayet

Medine
أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ -142 Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ya´lemillahüllezıne cahedu minküm ve ya´lemes sabirın Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksa siz zannettinizmi ki Allah içinizden o mücahede edenleri hiç belli etmeden, sabredenleri belli etmeden Cennete giriverceksiniz? Yoksa siz, Allah sizden cihâd edenleri belirleyip ortaya çıkarmadan, sabredenleri belli etmeden Cennet´e gireceğinizi mi sandınız ? 4 / 67
3-Al-i İmran Suresi

143.Ayet

Medine
وَلَقَدْ كُنْتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَلْقَوْهُ فَقَدْ رَأَيْتُمُوهُ وَأَنْتُمْ تَنْظُرُونَ -143 Ve le kad küntüm temennevnel mevte min kabli en telkavhü fe kad raeytümuhü ve entüm tenzurun Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz. Celâlim hakkı için siz o ölümle karşılaşmadan evvel onu temenni ediyordunuz, fakat işte onu gördünüz bakıb duruyordunuz And olsun ki, ölümle karşılaşmadan önce onu temenni edip duruyordunuz. İşte onu gözlerinizle bakarak görüyorsunuz. 4 / 67
3-Al-i İmran Suresi

144.Ayet

Medine
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ ۚ أَفَإِنْ مَاتَ أَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ ۚ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللَّهَ شَيْئًا ۗ وَسَيَجْزِي اللَّهُ الشَّاكِرِينَ -144 Ve ma muhammedün illa rasul* kad halet min kablihir rusül* e fe im mate ev kutilenkalebtüm ala a´kabiküm* ve mey yenkalib ala akıbeyhi fe ley yedurrallahe şey´a* ve seyeczillahüş şakirın Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır. Muhammed de ancak bir Resuldür ondan evvel Resuller hep geldi geçti, şimdi o ölür veya katledilirse siz ardınıza dönüverecek misiniz? Her kim ardına dönerse elbette Allaha bir zarar edecek değil, fakat şükredenlere Allah yarın mükâfat verecek Muhammed de ancak bir peygamberdir. Ondan önce bir nice peygamberler gelip geçti. Eğer O ölür ya da öldürülürse, ökçeleriniz üzerine gerisin geriye mi döneceksiniz ? Kim geriye dönecek olursa, Allah´a elbette hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır. 4 / 67
3-Al-i İmran Suresi

145.Ayet

Medine
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ كِتَابًا مُؤَجَّلًا ۗ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا ۚ وَسَنَجْزِي الشَّاكِرِينَ -145 Ve ma kane li nefsin en temute illa bi iznillahi kitabem müeccela* ve mey yürid sevabed dünya nü´tihı minha* ve mey yürid sevabel ahırati nü´tihı minha* ve senecziş şakirın Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız. Hem Allahın izni olmakdıkça kimseye ölmek yok: o va´desile yazılmış şaşmaz bir yazı, bununla beraber kim dünya sevabını isterse ona ondan veriniz, kim de Ahıret sevabını isterse ona da ondan veririz, şükredenlere ise muhakkak mükâfat vereceğiz. Hiç bir cana Allah´ın izni olmadan ölmek yoktur. Bu, belli bir vakte bağlanmış yazılan bir yazıdır. Artık kim dünya sevabı isterse ona ondan veririz; kim de âhiret sevabı isterse, ona da ondan veririz. Şükredenleri mükâfatlandırırız. 4 / 67
3-Al-i İmran Suresi

146.Ayet

Medine
وَكَأَيِّنْ مِنْ نَبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ -146 Ve keeyyim min nebiyyin katele meahu ribbiyyune kesır* fe ma vehenu li ma esabehüm fı sebılillahi ve ma daufu ve mestekanu* vallahü yühıbbüs sabirın Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever. Nice Peygamber, ma´iyyetinde rübubiyyet aşina bir çok erenler harb ettiler de Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı fütur getirmediler, za´f göstermediler, miskinlik etmediler Allah da sabredenleri sever Peygamberlerden nicelerinin maiyetindeki birçok Allah dostları savaştılar da Allah yolunda kendilerine dokunan elem ve sıkıntılardan dolayı gevşemediler, zaaf göstermediler ; boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. 4 / 67
3-Al-i İmran Suresi

147.Ayet

Medine
وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ -147 Ve ma kane kavlehüm illa en kalu rabbenağfir lena zünubena ve israfena fı emrina ve sevvit akdamena vensurna alel kavmil kafirın Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et” demekten ibaretti. Başka bir söyledikleri de yoktu, sade: ya Rabbena bize günâhlarımızı ve işimizde taşkınlıklarımızı mağfiret buyur, cihad meydanında ayaklarımızı iyi dire ve kâfirlere karşı bizleri mansur kıl, diyorlardı (Evet) onların (bu durumda da) sözleri şu oldu : «Ey Rabbimiz ! Günahlarımızı, işlerimizdeki aşırılıklarımızı affedip bağışla ; (hak yolunda) ayaklarımızı sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et. 4 / 67
3-Al-i İmran Suresi

148.Ayet

Medine
فَآتَاهُمُ اللَّهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْآخِرَةِ ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ -148 Fe atahümüllahü sevabed dünya ve husne sevabil ahırah* vallahü yühıbbül muhsinın Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükâfatını verdi. Allah, güzel davrananları sever. Binnetice Allah da kendilerine hem dünya sevabını verdi hem de ahıretin güzel sevabını, öyle ya Allah güzel iş yapan muhsinleri sever Bu sebeple Allah da onlara hem dünya sevabını, hem âhiretin güzel sevabını verdi. Allah iyi yararlı işlerde bulunan iyileri sever. 4 / 67
3-Al-i İmran Suresi

149.Ayet

Medine
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تُطِيعُوا الَّذِينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِرِينَ -149 Ya eyyühellezıne amenu in tütıy´ullezıne keferu yerudduküm ala a´kabiküm fe tenkalibu hasirın Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi gerisin geriye (küfre) çevirirler de büsbütün hüsrana uğrarsınız. Ey o bütün iman edenler! eğer kâfirlere itaat edecek olursanız sizi tersinize çevirirler de öyle bir inkılâba uğrarsınız ki bütün husran içinde kalırsınız Ey imân edenler! Eğer inkâr edenleri dinler de onlara uyarsanız sizi gerisin geri çevirirler; bu yüzden zarara uğrayanlar olarak dönüp kalırsınız. 4 / 68
3-Al-i İmran Suresi

150.Ayet

Medine
بَلِ اللَّهُ مَوْلَاكُمْ ۖ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِينَ -150 Belillahü mevlaküm* ve hüve hayrum nasırın Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır. Doğrusu sizin mevlanız bir Allahdır ve o, yardım edeceklerin en hayırlısıdır Oysa sizin Mevlânız (yegâne sahibiniz, koruyucunuz ve yakın dostunuz) Allah´tır. O, yardımcıların en hayırlısıdır. 4 / 68
3-Al-i İmran Suresi

151.Ayet

Medine
سَنُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَا أَشْرَكُوا بِاللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا ۖ وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ ۚ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِمِينَ -151 Senülkıy fı kulubillezıne keferur ru´be bi ma eşraku billahi ma lem yünezzil bihı sültana* ve me´vahümün nar* ve bi´se mesvez zalimın Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür. Allahın hiç bir bürhan indirmediği şeyleri ona şerik koştukları için biz o kâfirlerin kalblerine korku düşüreceğiz, onların varacakları yer, Cehennemdir, ne de kötüdür o zalimler yatağı Allah´ın, hakkında hiçbir kanıt ve hüccet indirmediği şeyi O´na ortak koşmaları sebebiyle o kâfirlerin kalblerine korku salacağız. Onların varıp eyleşeceği yer Cehennem ateşidir. Zâlimlerin kaldığı yer ne kötüdür! 4 / 68
3-Al-i İmran Suresi

152.Ayet

Medine
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللَّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِإِذْنِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الْأَمْرِ وَعَصَيْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا أَرَاكُمْ مَا تُحِبُّونَ ۚ مِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ الْآخِرَةَ ۚ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ ۖ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ -152 Ve le kad sadekakümüllahü va´dehu iz tehussunehüm bi iznih* hatta iza feşiytüm ve tenaza´tüm fil emri ve asaytüm mim ba´di ma eraküm ma tühıbbun* minküm mey yürıdüd dünya ve minküm mey yürıdül ahırah* sümme sarafeküm anhüm li yebteliyeküm* ve le kad afa anküm* vallahü zu fadlin alel mü´minın Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va’dini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, za’f gösterdiniz. (Peygamber’in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah, mü’minlere karşı çok lütufkârdır. Filhakika Allahın size va´di doğru çıktı, o hengâmda onları doğruyordunuz tâ o sevdiğiniz galebeyi Allah size gösterdikten sonra ısyan edib verilen emirde nizaa kalarak yıldığınız lâhzeye kadar ki kiminiz dünyayı isteyordu, kiminiz Ahıreti isteyordu, sonra Allah sizi mübtelâ kılmak için onlardan çevirdi, maamafih sizden afiv de etti, Allahın mü´minlere bir fazlı var And olsun ki, Allah´ın size verdiği söz doğru çıktı; hani Allah´ın izniyle onları kırıp geçiriyordunuz, tâ ki sevdiğiniz şeyi (zafer ve ganimeti) size gösterdikten sonra korkuyla karışık bir yılgınlık göstererek bu hususta tartışıp çekiştiniz, emre uymadınız ; o kadar ki, kiminiz dünyayı, kiminiz âhireti istiyordu. Sonra denemek için sizi onlardan çevirdi (bozguna uğrattı). Şanıma and olsun ki sizi (Allah) affetti. Allah mü´minlere karşı fazl-u kerem sahibidir.. 4 / 68
3-Al-i İmran Suresi

153.Ayet

Medine
إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُونَ عَلَىٰ أَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي أُخْرَاكُمْ فَأَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ لِكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَا أَصَابَكُمْ ۗ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ -153 İz tus´ıdune ve la telvune ala ehadiv ver rasulü yed´uküm fı uhraküm fe esabeküm ğammem bi ğammil li keyla tahzenu ala ma fateküm ve la ma esabeküm* vallahü habırum bima ta´melun Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. O sıra siz boyuna uzaklaşıyordunuz, kimseye dönüb bakmıyordunuz, Peygamber ise arkanızdan sizleri çağırıb duruyordu, bunun üzerine Allah sizi gama karşı gam ile müsab kıldı ki ne elinizden giden zafere ne de başınıza gelen musıbete mahzun olmayasınız, ve Allah biliyor, ne yapıyordunuz Hani siz durmadan uzaklaşıyor; hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Peygamber de arkanızdan sizi çağırıp dokunan felâkete üzülmeyesiniz diye, Allah (bunun dışında) keder üstüne keder verdi size. Allah yaptıklarınızdan haberlidir. 4 / 68
3-Al-i İmran Suresi

154.Ayet

Medine
ثُمَّ أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ أَمَنَةً نُعَاسًا يَغْشَىٰ طَائِفَةً مِنْكُمْ ۖ وَطَائِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ ۖ يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ مِنْ شَيْءٍ ۗ قُلْ إِنَّ الْأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ ۗ يُخْفُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ مَا لَا يُبْدُونَ لَكَ ۖ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ مَا قُتِلْنَا هَاهُنَا ۗ قُلْ لَوْ كُنْتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمْ ۖ وَلِيَبْتَلِيَ اللَّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ -154 Sümme enzele aleyküm mim ba´dil ğammi emeneten nüasey yağşa taifetem minküm ve taifetün kad ehemmethüm enfüsühüm yezunnune billahi ğayral hakkı zannel cahiliyyeh* yekulune hel lena minel emri min şey´* kul innel emra küllehu lillah* yuhfune fı enfüsihim ma la yübdune lek* yekulune lev kane lena minel emri şey´üm ma kutilna hahüna* kul lev küntüm fı büyutiküm le berazellezıne kütibe aleyhimül katlü ila medaciıhim* ve li yebteliyellahü ma fı suduriküm ve li yümehhısa ma fı kulubiküm* vallahü alımüm bi zatis sudur Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; “Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok” diyorlardı. De ki: “Bütün iş, Allah’ındır.” Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik.” De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah, bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.” Sonra o gamın arkasından üzerinize bir emniyyet indirdi: bir uyku ki içinizden bir taifeyi sarıyordu, bir taife de nefisleri sevdasına düşmüşlerdi: Allaha karşı cahiliyye zannı nâ hak bir zan besliyorlardı: «var mı bize o emirden bir şey?» diyorlardı, «hakikat emrin hepsi Allahın» de, onlar nefislerinde sana açamadıkları bir şey gizliyorlar: «bizim emirden bir hıssamız olsa idi burada katlolunmazdık» diyorlar, deki: «evinizde de olsa idiniz üzerlerine katil yazılmış bulunanlar yine çıkacak düşüb kaldıkları yerleri çaresiz boylıyacaklardı, Allah sinelerinizdekini yoklamak ve yüreğinizdekini meydana çıkarmak içindir ki bunu başınıza getirdi, Allah sinelerin kühnünü bilir Sonra o üzüntü ve kederin ardından üzerinize bir güven, bir uyuklama indirdi de içinizden bir kısmını kendinden geçirircesine bürüdü. Bir kısmı da kendi derdine, can kaygısına düştüler; Allah hakkında haksız yere Cahiliyyet Devri zannını beslediler ve «bu işten bize ne ?» dediler. De ki: «Şüphesiz işin hepsi Allah´ındır.» İçlerinde sana açmadıkları bir şeyi gizliyorlar ve «bizim bu işte bir (görüş) hissemiz olsaydı burada öldürülmezdik» diye söyleniyorlardı. De ki: «Evlerinizde de olsaydınız yine de hakkında öldürülme yazılmış olanlar çıkar, katledilecekleri yere giderlerdi. Bu, Allah´ın göğüslerinizdekini yoklayıp denemek ve kalblerinizdekini ortaya çıkarıp (şüphe ve vesveseyi) temizlemesi içindi. Allah gönüllerde olanı hakkıyle bilir.. 4 / 69
3-Al-i İmran Suresi

155.Ayet

Medine
إِنَّ الَّذِينَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا ۖ وَلَقَدْ عَفَا اللَّهُ عَنْهُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ -155 İnnellezıne tevellev minküm yevmel tekal cem´ani innemestezellehümüş şeytanü bi ba´dı ma kesebu* ve le kad afallahü anhüm* innellahe ğafurunhalım İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). O iki cem´iyyet çarpıştığı gün içinizden arkasını çevirenler, hakikaten onları Şeytan sırf ba´zı kesibleri behanesile kaydırmak istedi, maamafih Allah kendilerinden afvetti, Allah gafurdur halimdir İki ordunun karşılaştığı gün, içinizden arkasını çevirenleri, şeytan onların kazandıkları bazı şeylerden dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. And olsun ki, Allah onları affetti. Çünkü Allah çok bağışlayandır, hilm sahibidir, (cezayı çabuklaştırmaz, kullarına karşı şefkatli ve merhametli ve de sabırlıdır). 4 / 69
3-Al-i İmran Suresi

156.Ayet

Medine
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ كَفَرُوا وَقَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ إِذَا ضَرَبُوا فِي الْأَرْضِ أَوْ كَانُوا غُزًّى لَوْ كَانُوا عِنْدَنَا مَا مَاتُوا وَمَا قُتِلُوا لِيَجْعَلَ اللَّهُ ذَٰلِكَ حَسْرَةً فِي قُلُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ يُحْيِي وَيُمِيتُ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ -156 Ya eyyühellezıne amenu la tekunu kellezıne keferu ve kalu li ıhvanihim iza daru fil erdı ev kanu ğuzzel lev kanu ındena ma matu ve ma kutilu* li yec´alellahü zalike hasraten fı kulubihim* vallahü yuhyı ve yümıt* vallahü bi ma ta´melune basıyr Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında, “Onlar bizim yanımızda olsalardı, ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi” diyen inkârcılar gibi olmayın. Allah, bunu (bu düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah, yaşatır ve öldürür. Allah, yaptıklarınızı görmektedir. Ey o bütün iman edenler! Sakın şunlar gibi olmayın ki küfrettiler de ıhvanları arzda bir siyahat ettikleri veya gazaya gittikleri vakit haklarında şöyle dediler «yanımızda olsalar ne ölürlerdi ne katlonurlardı» Allah bunu kalblerinde bir hasret olarak bıraksın diye, halbuki hayatı veren de Allah mematı veren de, ve Allah her ne yaparsanız görüb duruyor Ey imân edenler! Yola çıkıp seyahatte ölen veya savaşlarda öldürülen kardeşleri için, «yanımızda olsalardı ne ölür, ne de öldürülürlerdi» diyen inkarcılar gibi olmayın ki, Allah bunu onların kalbinde hasret olarak bıraksın. Allah hem diriltir, hem öldürür. Allah yaptıklarınızı görüp bilendir. 4 / 69
3-Al-i İmran Suresi

157.Ayet

Medine
وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ -157 Ve lein kutiltüm fı sebılillahi ev müttüm le mağfiratüm minellahi ve rahmetün hayrum mimma yecmeun Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. Celâlim hakkı için: eğer Allah yolunda katlolunur veya ölürseniz her halde sizin için Allahın bir mağfiret ve rahmeti onların dünyada kalıb toplayacakları şeylerden daha hayırlıdır Şanıma yemin olsun ki, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, şüphesiz Allah´tan mağfiret ve rahmet onların toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. 4 / 69
3-Al-i İmran Suresi

158.Ayet

Medine
وَلَئِنْ مُتُّمْ أَوْ قُتِلْتُمْ لَإِلَى اللَّهِ تُحْشَرُونَ -158 Ve leim müttüm ev kutiltüm le ilellahi tuhşerun Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. Celâlim hakkı için: ölseniz de katlolunsanız da her halde hep Allaha haşrolunacaksınız Celâlim hakkı için, eğer ölür veya öldürülürseniz, elbette Allah´ın huzurunda bir araya getirilip toplanacaksınız. 4 / 70
3-Al-i İmran Suresi

159.Ayet

Medine
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ ۖ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ ۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ ۖ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ -159 Fe bi ma rahmetim minellahi linte lehüm* ve lev künte fezzan ğalızal kalbi lenfeddu min havlike fa´fü anhüm vestağfir lehüm ve şavirhüm fil emr* fe iza azemte fe tevekkel alellah* innellahe yühıbbül mütevekkilın Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. Deme ki mahza Allahdan bir rahmet iledir ki sen onlara yumuşak bulundun, eğer katı yürekli bir nobran olsa idin elbette etrafından dağılmış gitmişlerdi, o halde kusurlarını afvet de günahlarına istiğfar ediver ve emirde reylerini al, sonra da azmettin mi artık Allaha mütevekkil ol, çünkü Allah mütevekkil olanları sever Ancak Allah´ın rahmetiyledir ki, sen onlara yumuşak (ve hoşgörüyle) davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, elbette etrafından dağılır, giderlerdi. O halde onları affet, onlar için istiğfarda bulun, (dünya) işiyle ilgili hususlarda onlara danış (görüşlerini al). (Bu yoldan hareketle) azmettiğin zaman artık Allah´a güvenip dayan. Çünkü Allah kendisine güvenip dayananları sever. 4 / 70
3-Al-i İmran Suresi

160.Ayet

Medine
إِنْ يَنْصُرْكُمُ اللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ ۖ وَإِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذِي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِهِ ۗ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ -160 İy yensurkümüllahü fe la ğalibe leküm* ve iy yahzülküm fe min zellezı yensuruküm mim ba´dih* ve alellahi felyetevekkelil mü´minun Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler, ancak Allah’a tevekkül etsinler. Eğer Allah size nusrat verirse o vakit size galib yoktur, ve eğer o sizi yardımsız bırakırsa kimin haddinedir ki ondan sonra size yardım etsin? ancak Allaha dayansın o halde mü´minler Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Sizi yardımsız bırakırsa, artık O´ndan sonra size kim yardım edebilir? O halde mü´minler ancak Allah´a güvenip dayansınlar. 4 / 70
3-Al-i İmran Suresi

161.Ayet

Medine
وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَنْ يَغُلَّ ۚ وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ -161 Ve ma kane li nebiyyin ey yeğull* ve mey yağlül ye´ti bi ma ğalle yevmel kıyameh* sümme tüveffa küllü nefsim ma kesebet ve hüm la yuzlemun Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir. Bir Peygamber için, emanete hıyanet olur şey değildir, her kim hıyanet eder: ganimet ve hasılattan bir şey aşırırsa boynuna aldığını kıyamet günü yüklenir getirir, sonra da herkese kazandığı ödenir, hiç birine zulmedilmez. Hiç bir peygambere ganimeti ve millet-devlet malını aşırmak yaraşmaz. Kim böyle bir aşırma ve ihanette bulunursa, Kıyamet günü aşırdığı ile gelir. Sonra da herkese kazandığının karşılığı noksansız ödenir ; onlar haksızlığa da uğratılmazlar. 4 / 70
3-Al-i İmran Suresi

162.Ayet

Medine
أَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللَّهِ كَمَنْ بَاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ -162 E fe menittebea rıdvanellahi ke mem bae bi sehatım minellahi ve me´vahü cehennem* ve bi´sel mesıyr Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O, ne kötü varılacak yerdir! Ya o vakit Allahın rıdvanı peşinde giden kimse Allahın hışmına uğrayan ve yatağı Cehennem olan kimseye benzer mi? o ne fena meaddır Allah´ın hoşnutluğuna uyup giden, O´nun hışmına uğrayan ve varacağı yer Cehennem olan kimse gibi midir ? Varış yeri olarak ne kötüdür orası! 4 / 70
3-Al-i İmran Suresi

163.Ayet

Medine
هُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ -163 Hüm deracatün ındellah* vallahü besıyrum bi ma ya´melun Onlar (insanlar) Allah’ın katında derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir. Onlar Allah indinde derece derecedirler, ve Allah her ne yapıyorsanız görüb duruyor Onlar Allah katında derece derecedirler (herkesin derecesi, inancı ve ameli nisbetindedir). Allah onların neler işlediklerini görüp bilendir. 4 / 70
3-Al-i İmran Suresi

164.Ayet

Medine
لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -164 Le kad mennellahü alel mü´minıne iz bease fıhim rasulem min enfüsihim yetlu aleyhim ayatihı ve yüzekkıhim ve yüallimühümül kitabe vel hıkmeh* ve in kanu min kablü le fı dalalim mübın Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. Hakikaten Allah mü´minleri minnetdar kıldı zira içlerinde kendilerinden bir Resul ba´s buyurdu, onlara Allahın âyâtını okuyor, onları tezkiye ediyor, onlara kitab ve hikmet öğretiyor halbuki bundan evvel açık bir dalâl içinde idiler And olsun ki, Allah, daha önce açık bir sapıklık içinde bulunurlarken, mü´minlere yine kendilerinden, onlara Allah´ın âyetlerini okuyan, onları (küfrün kirlerinden) temizleyip arıtan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütuf ve ikramda bulunmuştur. 4 / 70
3-Al-i İmran Suresi

165.Ayet

Medine
أَوَلَمَّا أَصَابَتْكُمْ مُصِيبَةٌ قَدْ أَصَبْتُمْ مِثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّىٰ هَٰذَا ۖ قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -165 E ve lemma esabetküm müsıybetün kad esabtüm misleyha kultüm enna haza* kul hüve min ındi enfüsiküm* innellahe ala külli şey´in kadır Onların (müşriklerin) başına (Bedir’de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud’da) sizin başınıza geldiğinde, “Bu, nereden başımıza geldi?” dediniz, öyle mi? De ki: “O (musibet), kendinizdendir.” Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. Böyle iken size hasımlarınızın başına iki mislini getirdiğiniz bir musıbet isabet ediverince bu nereden mi dediniz? Deki o kendi tarafınızdan çünkü Allah her şey´e kadir Hal böyle iken, düşmanlarınıza iki misli dokundurduğunuz bir musîbet size dokununca mı, «bu neden böyle ?» dediniz ! De ki: Bu kendinizdendir. Doğrusu Allah´ın kudreti her şeye yeter.. 4 / 70
3-Al-i İmran Suresi

166.Ayet

Medine
وَمَا أَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِإِذْنِ اللَّهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِنِينَ -166 Ve ma esabeküm yevmeltekal cem´ani fe bi iznillahi ve li ya´lemel mü7minın (166-167) İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir. O iki cem´iyet çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allahın izniledir. Hem mü´minleri belli edeceği için, (166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musîbet de Allah´ın izniyledir. Bu da mü´minleri belirlemesi, münafıklık yapanları da ayırd etmesi içindir ki onlara : «Geliniz Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz» denilmişti ; onlar ise «Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik» diye cevap vermişlerdi. Onlar o gün imândan çok küfre yakındılar. Kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.. 4 / 71
3-Al-i İmran Suresi

167.Ayet

Medine
وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ نَافَقُوا ۚ وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ ادْفَعُوا ۖ قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالًا لَاتَّبَعْنَاكُمْ ۗ هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ أَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلْإِيمَانِ ۚ يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِمْ مَا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ -167 Ve li ya´lemellezıne nefeku* ve kıyle lehüm tealev katilu fı sebılillahi evidfeu* kalu lev na´lemü kıtalel letteba´naküm* hüm lil küfri yevmeizin akrabü minhüm lil ıman* yekulune bi efvahihim ma leyse fı kulubihim* vallahü a´lemü bima yektümun (166-167) İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir. hem münafıklık edenleri belli edeceği için ki bunlara gelin Allah yolunda muharebeye girin veya müdafaada olsun bulunun» denilmişti, «bir muharebe bilsek arkanızdan gelirdik» dediler, onlar o gün imandan ziyade küfre yakın idiler, ağızlarile kalblerinde olmıyanı söylüyorlardı, Allah daha iyi bilirken neyi gizleyorlardı (166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musîbet de Allah´ın izniyledir. Bu da mü´minleri belirlemesi, münafıklık yapanları da ayırd etmesi içindir ki onlara : «Geliniz Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz» denilmişti ; onlar ise «Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik» diye cevap vermişlerdi. Onlar o gün imândan çok küfre yakındılar. Kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.. 4 / 71
3-Al-i İmran Suresi

168.Ayet

Medine
الَّذِينَ قَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا ۗ قُلْ فَادْرَءُوا عَنْ أَنْفُسِكُمُ الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -168 Ellezıne kalu li ıhvanihim ve kaadu lev etauna ma kutilu* kul fedrau an enfüsekümül mevte in küntüm sadikıyn (Onlar), kendileri oturup kaldıkları hâlde kardeşleri için, “Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi” diyen kimselerdir. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü savın.” Onlar ki oturdular da muharebeye giden ihvanları için «bizi dinleselerdi katl olunmazlardı» dediler, deki haydin o halde kendinizden ölümü def´edin eğer gerçekseniz O münafıklar ki, oturdular da savaşa katılan kardeşleri için, «Bize uyup kalsalardı öldürülmezlerdi» dediler. De ki: Eğer doğrulardan iseniz haydi kendinizden ölümü geri çevirin ! 4 / 71
3-Al-i İmran Suresi

169.Ayet

Medine
وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ -169 Ve la tahsebennellezıne kutilu fı sebılillahi emvate bel ahyaün ınde rabbihim yürzekun (169-170) Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. Ve sakın Allah yolunda katledilenleri ölmüşler sanma, hayır, hep hayattadırlar, Rablarının ındinde yaşarlar Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın ; onlar Rabları katında diridirler, rızıklanırlar. 4 / 71
3-Al-i İmran Suresi

170.Ayet

Medine
فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ -170 Ferihıyne bi ma atahümüllahü min fadlihı ve yestebşirune billezıne lem yelhaku bihim min halfihım ella havfün aleyhim ve la hüm yahzenun (169-170) Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. Allahın fazlından kendilerine bahş ettiği saadetle şadgâm olarak merzuk olurlar, arkalarından şehadetle kendilerine yetişemiyen mücahidler hakkında da şunu istibşar ederler ki onlara bir korku yok, onlar da mahzun olmıyacaklar Allah´ın kendi fazl-u kereminden verdiği (o yüce) nîmetlerle sevinçlidirler. Arkalarından henüz kendilerine ulaşamıyan kimselere de hiçbir korku olmayacağını, üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.. 4 / 71
3-Al-i İmran Suresi

171.Ayet

Medine
يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ -171 Yestebşirune bi nı´metim minellahi ve fadliv ve ennellahe la yüdıy´u ecral mü´minın (Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. Allahın bir ni´metini bir de fazlını ve Allah mü´minlerin ecrini zayi´ etmiyeceğini istibşar ederler Onlar Allah´tan gelen bir nîmeti, fazl-u keremi ve Allah´ın mü´minlerin mükâfatını zay´etmiyeceğini de müjdeliyerek ferahlık duyarlar. 4 / 71
3-Al-i İmran Suresi

172.Ayet

Medine
الَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِلَّهِ وَالرَّسُولِ مِنْ بَعْدِ مَا أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا أَجْرٌ عَظِيمٌ -172 Ellezınestecabu lillahi ver rasuli mim ba´di ma esabehümül karhu lillezıne ahsenu minhüm vettekav ecrun azıym Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır. hele o, kendilerine yara değdikten sonra Allahın ve Peygamberin emrine icabet eyleyenler: mü´minler içinden bilhassa böyle ihsan ve ittika edenler için pek büyük bir ecir var Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve Peygamberin çağrısına uyup gönül verenlere, hele onlardan iyilik edenlere ve Allah´tan korkup kötülüklerden sakınanlara büyük ecirler vardır. 4 / 71
3-Al-i İmran Suresi

173.Ayet

Medine
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ -173 Ellezıne kale lehümün nasü innen nase kad cemeu leküm fahşevhüm fe zadehüm ımana* ve kalu hasbünellahü ve nı´mel vekıl Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler. onlar ki nâs kendilerine haberiniz olsun nas sizin için tahşidat yaptılar onun için onlardan korkun dediler de bu kendilerinin imanlarını artırdı «Allah yetişir bize o ne güzel vekil» dediler Onlar ki, kendilerine bazı kimselerin, «Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplayıp hazırladılar, (aman) onlardan korkun !» demeleri, onların ancak imânını artırdı da, «Allah bize yeter, O ne güzel Vekîl´dir (koruyucu ve gözetici, yardım edici ve sahip akıcıdır)!» dediler. 4 / 71
3-Al-i İmran Suresi

174.Ayet

Medine
فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ -174 Fenkalebu bi nı´metim minellahi ve fadlil lem yemseshüm suüv vettebeu rıdvanellah* vallahü zu fadlin azıym Bundan dolayı Allah’tan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir. sonra da kendilerine hiç bir keder dokunmaksızın Allahdan bir ni´met ve bir fazl ile avdet ettiler ve Allahın rızası ardınca gittiler, daha çok büyük bir fazlın sahibidir Allah Ve sonunda kendilerine bir kötülük dokunmadan Allah´ın (selâmet ve gönül yatıştırıcı) nîmetiyle ve fazl-u keremiyle geri döndüler; Allah´ın rızası doğrultusunda hareket edip O´na uydular. Allah çok büyük fazl-u kerem sahibidir. 4 / 72
3-Al-i İmran Suresi

175.Ayet

Medine
إِنَّمَا ذَٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ -175 İnnema zalikümüş şeytanü yühavvifü evliyaehu fe la tehafuhüm ve hafuni in küntüm mü´minın O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun. size o haberi getiren Şeytan sade kendi dostlarını korkutur, siz ondan korkmayın da bana ısyandan korkun eğer mü´minlerseniz (Size o haberi getiren) ancak şeytandır; kendi dostlarını (savaş ve ölümle) korkutur. Mü´min iseniz onlardan korkmayın, benden korkun. 4 / 72
3-Al-i İmran Suresi

176.Ayet

Medine
وَلَا يَحْزُنْكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ ۚ إِنَّهُمْ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا ۗ يُرِيدُ اللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْآخِرَةِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ -176 Ve la yahzünkellezıne yüsariune fil küfr* innehüm ley yedurullahe şey´a* yürıdüllahü ella yec´ale lehüm hazzan fil ahırah* ve le hüm azabün azıym Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük azap vardır. Sana da o küfürde yarışanlar hüzün vermesin çünkü onlar Allaha bir zarar edebilecek değiller, Allah onlara Ahırette bir hazz vermemek istiyor, onlara azîm bir azab var Küfürde yarışanlar seni kaygılandırmasın ; çünkü onlar Allah´a hiçbir surette zarar veremezler. Allah onlara Âhirette (saadetten yana) bir pay vermemeyi ister. Onlar için büyük bir azâb vardır. 4 / 72
3-Al-i İmran Suresi

177.Ayet

Medine
إِنَّ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْإِيمَانِ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -177 İnnellezıneşteravül küfra bil ımani ley yedururlahe şey´a* ve lehüm azabün elım İman karşılığında küfrü satın alanlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azap vardır. Şüphesiz iman bedeline küfrü satın alanlar Allaha zerrece zarar verecek değiller ve onlar için elîm bir azab var Doğrusu küfrü imân karşılığında satın alanlar, elbette hiçbir şey ile Allah´a zarar veremezler. Onlar için çok acıklı bir azâb vardır.. 4 / 72
3-Al-i İmran Suresi

178.Ayet

Medine
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ خَيْرٌ لِأَنْفُسِهِمْ ۚ إِنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْدَادُوا إِثْمًا ۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ -178 Ve la yahsebennelezıne keferu ennema nümlı lehüm hayrul li enfüsihimv innema nümlı lehüm li yezdadu isma* ve lehüm azabüm mühın İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. Bir de o küfredenler kendilerini bırakışımızı zinhar kendileri için bir hayır sanmasınlar biz onları sırf günahlarını arttırsınlar diye bırakıyoruz, hem onlara zillet verici bir azab var O küfredenler bir süre ken dilerini öyle bırakışımızı sakın kendileri için hayır sanmasınlar; onları bu bırakışımız günah artırmaları içindir. Onlara aşağılayıcı bir azâb vardır. 4 / 72
3-Al-i İmran Suresi

179.Ayet

Medine
مَا كَانَ اللَّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَىٰ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىٰ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ ۗ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَجْتَبِي مِنْ رُسُلِهِ مَنْ يَشَاءُ ۖ فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ۚ وَإِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ -179 Ma kanellahü li yezeral mü´minıne ala ma entüm aleyhi hatta yemızel habıse minet tayyib* ve am kanellahü li yutliaküm alel ğaybi ve lakinnellahe yectebı mir rusülihı mey yeşaü fe aminu billahi ve rusülih* ve in tü´minu ve tetteku fe le küm ecrun azıym Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). O hâlde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır. Allah mü´minleri bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir, nihayet murdarı temizden ayıracak, Allah sizleri gaybe muttalı´ kılacak da değil ve lâkin Allah ona Resullerinden dilediğini seçer, onun için Allaha ve Resullerine iman edin ve eğer iman eder ve korunursanız size de azîm bir ecir var Allah mü´minleri de şu bulunduğunuz hâl üzere bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Allah sizi, (Peygamberi vahiy yoluyla gaybden haberli kıldığı gibi) gaybden haberli kılacak da değildir; ama Allah peygamberlerinden dilediğini seçer (de ona gaybı bildirir). O halde siz Allah´a ve Peygamberine imân edin. Eğer inanır (ve Allah´tan korkup kötülüklerden) sakınırsanız, size büyük bir ecir vardır. 4 / 72
3-Al-i İmran Suresi

180.Ayet

Medine
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَهُمْ ۖ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْ ۖ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ -180 Ve la yahsebennellezıne yebhalune bi ma atahümüllahü min fadlihı hüve hayral lehüm* bel hüve şerrul lehüm* seyütavvekune ma behılu bihı yevmel kıyameh* ve lillah mırasüs semavati vel ard* vallahü bi ma ta´melune habır Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Allahın fazlından kendilerine bahşettiği şey´e bahillik edenler sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar hayır o, onlar için bir şerdir, yarın kıyamet günü o kıskandıkları mal boyunlarına tomruk edilecek kaldı ki göklerin ve yerin mirası hep Allahın ve Allah her ne yaparsanız haberdardır Allah´ın kendilerine verdiği bol nîmetiyle cimrilik edenler, sakın onu kendileri için hayırlı sanmasınlar; bilâkis bu onlar için serdir. Cimrilik ettikleri şey Kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah´ındır. Allah işlediklerinizden haberlidir. 4 / 72
3-Al-i İmran Suresi

181.Ayet

Medine
لَقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ ۘ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ -181 Le kad semiallahü kavlellezıne kalu innellahe fekıyruv ve nahnü ağniya´* senektübü ma kalu ve katlehümül embiyae bi ğayri hakkıv ve nekulü zuku azabel harıyk Allah; “Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu. Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve, “Tadın yangın azabını!” diyeceğiz. Elbette Allah onların: «o herhalde Allah fakırdır, bizler zenginiz» diyenlerin lâkırdılarını işitti, o dediklerini Peygamberleri nâhak yere öldürdüklerile beraber yazacağız da diyeceğiz: tadın bakalım o yangın azabını «Allah fakirdir, biz zenginiz» diyenlerin sözünü şüphesiz ki Allah işitti. O dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürdüklerini yazacağız ve : «Tadınız o yakıcı azabı!» diyeceğiz.. 4 / 73
3-Al-i İmran Suresi

182.Ayet

Medine
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ -182 Zalike bi ma kaddemet eydıküm ve ennellahe leyse bi zallamil lil abıd “Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır.” Allah, kullara asla zulmedici değildir. Bu sizin ellerinizin takdim ettiği ve Allahın zulümkâr olmaması yüzündendir o kullara İşte ellerinizle önden gönderdiğinizin karşılığıdır bu ! Çünkü Allah elbette kullarına haksızlık edici değildir. 4 / 73
3-Al-i İmran Suresi

183.Ayet

Medine
الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ عَهِدَ إِلَيْنَا أَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىٰ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُ ۗ قُلْ قَدْ جَاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذِي قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -183 Ellezıne kalu innellahe ahide ileyna ella nü´mine li rasulin hatta ye´tiyena bi kurbanin te´külühün nar* kul kad caeküm rusülüm min kablı bil beyyinati ve billezı kultüm fe lime kateltümuhüm in küntüm sadikıyn Onlar, “Allah, bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti” dediler. De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?” Onlar ki «Allah dediler: bize şöyle and verdi: bize ateşin yiyeceği bir kurban getirinceye kadar hiç bir Resule iman etmiyeceğiz» de ki size benden evvel bir takım Resuller beyyinelerle gelmiş ve o dediğinizi de getirmiş idi ya onları niçin katlettiniz doğru iseniz? «Ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere imân etmiyeceğimize dair Allah bize ahidde bulundu. (Tevrat´ta emir verdi)» diyenlere, de ki: «Benden önce size peygamberler açık belgelerle ve sizin dediğiniz şeyle geldi, doğru sözlüler iseniz neden onları öldürdünüz?» 4 / 73
3-Al-i İmran Suresi

184.Ayet

Medine
فَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ جَاءُوا بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُنِيرِ -184 Fe in kezzebuke fe kad küzzibe rusülüm min kablike cau bil beyyinati vez zübüri vel kitabil münır Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık delilleri, hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getiren peygamberler de yalanlanmıştı. Şimdi seni tekzib ettilerse senden evvel de bir çok Resuller tekzib olundu ki o beyyineler ve o hikmetli sahifeler, ve o nurlu kitab ile gelmişlerdi Ey Muhammed ! Eğer seni(n peygamberliğini) yalan saydılarsa, senden önceki birçok peygamberler de yalanlanmıştır ki, onlar açık belgeler, mu´cizeler, irşâd dolu sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getirmişlerdi. 4 / 73
3-Al-i İmran Suresi

185.Ayet

Medine
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۗ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۖ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ ۗ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ -185 Küllü nefsin zaikatül mevt* ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh* fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz* ve mel hayatüd dünya illa metaul ğurur Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. Her nefis ölümü tatacak, ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak, o vakit kim ateşten uzaklaştırılır da Cennete konulursa işte o murada erdi, yoksa dunyâ hayâtı aldatıcı bir meta´dan başka bir şey değil Her canlı ölümü tadıcıdır (tadar). (Amellerinizin) karşılığını ancak Kıyamet günü tam olarak göreceksiniz. Artık kim ateşten uzaklaştırılıp Cennet´e konulursa, gerçekten o kurtulmuştur. Dünya hayatı ise aldatıcı bir yararlanma ve geçimlikten ibarettir. 4 / 73
3-Al-i İmran Suresi

186.Ayet

Medine
لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا أَذًى كَثِيرًا ۚ وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ -186 Le tüblevünne fı emvaliküm ve enfüsiküm ve le tesmeunne minellezıne utül kitabe min kabliküm ve minellezıne eşraku ezen kesira* ve in tasbiru ve tetteku fe inne zalike min azmil ümur Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir. Lâbüd mallarınızda ve canlarınızda imtihan olunacaksınız, ve her halde gerek sizden evvel kitab verilenlerden ve gerek müşriklerden bir çok incidecek sözler işideceksiniz, eğer sabr eder ve tekva yoluna gider, korunursanız işte bu azmolunacak umurdandır Şanıma and olsun ki, mallarınızda ve canlarınızda ciddi bir sınavdan geçirileceksiniz ve gerek sizden önce kendilerine kitab verilenlerden, gerekse müşriklerden birçok incitici (sözler ve davranışlar) duyacaksınız. Eğer sabreder (takva ölçüleri içinde) sakınırsanız, işte bu azmedilecek işlerdendir. 4 / 74
3-Al-i İmran Suresi

187.Ayet

Medine
وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۖ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ -187 Ve iz ehazellahü mısakallezıne utül kitabe le tübeyyinünnehu lin nasi ve la tektümuneh* fe nebezuhü verae zuhurihim veşterav bihı semenen kalıla* fe bi´se ma yeşterun Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür! Vaktile Allah kendilerine kitab verilen okur yazarların şöyle misakını aldı: celâlim hakkı için onu nâsa anlatacaksınız, ketmetmeyeceksiniz, derken onlar onu omuzlarının arkasına attılar da mukabilinde biraz para aldılar, bakın ne kötü alış veriş Hani Allah, kitab verilenlerden, «Şanıma and olsun ki, onu insanlara elbette açıklayacaksınız; hiçbir şeyi ondan gizlemiyeceksiniz!» diye kesin söz almıştı. Ne var ki, onlar bu sözü arkalarına (kulak ardına) attılar da önemsiz bir paha ile onu sattılar. Satın aldıkları şey ne kötü! 4 / 74
3-Al-i İmran Suresi

188.Ayet

Medine
لَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَا أَتَوْا وَيُحِبُّونَ أَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -188 La tahsebennellezıne yefrahune bi ma etev ve yühıbbune ey yuhmedu bi ma lem yef´alu fe la tahsebennehüm bi mefazitem minel azab* ve lehüm azabün elım Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır. O ettiklerine sevinen ve yaptıkları işle metholunmayı seven kimseleri de sakın azabdan âzâde sanma, hem onlara elîm bir azab var Yaptıklarına ferahlanan, yapmadıkları şey ile övülmesini sevenlerin sakın azâbdan kurtulacaklarını sanma ; sakın sanma, çünkü onlar için çok acıklı bir azâb vardır. 4 / 74
3-Al-i İmran Suresi

189.Ayet

Medine
وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -189 Ve lillahi mülküs semavati vel ard* vallahü ala külli şey´in kadır Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. Göklerin ve yerin mülkü Allahındır ve Allah her şey´e kadirdir Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah´ındır. Allah´ın kudreti her şeye yeter. 4 / 74
3-Al-i İmran Suresi

190.Ayet

Medine
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِأُولِي الْأَلْبَابِ -190 İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ülil elbab Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. Elbette o göklerin ve yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ard arda gelişinde şüphesiz âyetler var (vicdanları temiz) ülül´elbab için Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, aklını iyi kullananlar için (yol gösterici) belgeler vardır. 4 / 74
3-Al-i İmran Suresi

191.Ayet

Medine
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ -191 Ellezıne yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla* sübhaneke fekına azaben nar Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler. Onlar ki gerek kıyâm-u kuudde ve gerek yanları üzerinde hep Allahı zikrederler ve göklerin, yerin yaradılışında fikr ederler: ya Rabbena, derler: bunu sen boşuna yaratmadın sübhansın, o halde bizleri o ateş azabından koru! O akıl sahipleri ki, ayakta, otururken ve yatarken Allah´ı anarlar ; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında (iyice) düşünüp, «Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın ; seni (boş ve gereksiz şey yaratmaktan) tenzîh ederiz. Bizi (Cehennem) ateşinin azabından koru,» (derler). 4 / 74
3-Al-i İmran Suresi

192.Ayet

Medine
رَبَّنَا إِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ -192 Rabbena inneka men tüdhılin nara fe kad ahzeyteh* ve ma liz zalimıne min ensar “Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.” Rabbena: çünkü sen kimi o ateşe sokarsan onu muhakkak rüsva ve perişan etmişindir, zalimlerin de yardımcıları yoktur Rabbimiz! Şüphesiz sen kimi ateşe sokarsan, elbette onu rezîl ve rüsvay edersin. Zâlimler için yardımcılar da yoktur. 4 / 74
3-Al-i İmran Suresi

193.Ayet

Medine
رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ -193 Rabbena innena semı´na münadiyey yünadı lil ımani en aminu bi rabbiküm fe amenna* rabbena fağfir lena zünubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal ebrar “Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.” Rabbena! Cidden bizler bir münadı işittik, imana çağırıyor; Rabbınıza iman edin diyordu, dinledik iman ettik, Rabbena! mağfiretinle artık günahlarımızı bizlere bağışla, kabahatlerimizi: bizlerden keffaret buyur ve bizleri sana ermiş kullarınla beraber yanına al Rabbimiz ! Doğrusu biz, imâna çağıran, Rabbinize imân edin, diyen bir çağrıcı duyduk, imân ettik. Rabbimiz ! Artık günahlarımızı bağışla ; kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilerle beraber al.. 4 / 74
3-Al-i İmran Suresi

194.Ayet

Medine
رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ -194 Rabbena ve atina ma veadtena ala rusülike ve la tuhzina yevmel kıyameh* inneke la tuhlifül mıad “Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize va’dettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, va’dinden dönmezsin.” Rabbena! Hem Peygamberlerine karşı bizlere va´dettiklerini ihsan buyur da Kıyamet günü yüzlerimizi kara çıkarma, şübhe yok ki sen va´dinde hulfetmezsin Rabbimiz! peygamberlerine bizim için va´dettiklerini bize ver, Kıyamet günü bizi rezîl ve rüsvay etme. Şüphesiz ki sen va´dinden dönmezsin. 4 / 75
3-Al-i İmran Suresi

195.Ayet

Medine
فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ ۖ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍ ۖ فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ -195 Festecabe lehüm rabbühüm ennı la üdıy´u amele amilim minküm min zekerin ev ünsa* ba´duküm min ba´d* fellezıne haceru ve uhricu min diyarihim ve uzu fı sebılı ve katelu ve kutilu le ükeffiranne anhüm seyyiatihim ve le üdhılennehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar* sevabem min ındillah* vallahü ındehu husnüs sevab Rableri, onlara şu karşılığı verdi: “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.” Rableri de dualarına şöyle icabet buyurdu: her halde ben içinizden gerek erkek ve gerek dişi hiç bir hayr işleyenin işlediğini boşa gidermem, hep biribirinizdensiniz, benim için hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda işkenceye uğrıyanların, cihada gidenlerin ve bu uğurda katledilenlerin, kabahatlerini taraflarından keffaretleyeceğim, onları altından ırmaklar akar Cennetlere koyacağım, tasavvur edemeyeceğiniz bir sevâb ile Allah tarafından müsâb olacaklar, sevâbın da en güzeli Allah yanında Rableri onların dualarını kabul buyurdu da, «Sizden erkek ve kadın hiç kimsenin amelini zayi´ etmem; birbirinizdensiniz. Onlar ki hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda işkenceye uğratıldılar ; savaştılar, öldürüldüler, şanıma and olsun ki, onların günah ve kötülüklerini örtüp temizleyeceğim, altlarından ırmaklar akan Cennetlere elbette sokacağım; (böylece) Allah katından bir sevaba (erişecekler). Sevabın güzeli Allah katındadır. 4 / 75
3-Al-i İmran Suresi

196.Ayet

Medine
لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ -196 La yeğurranneke tekallübüllezıne keferu fil bilad Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın. O Allahı tanımıyanların refah içinde diyar diyar dönüb dolaşmaları sakın seni aldatmasın İnkarcıların diyar diyar refah içinde gezip dolaşmaları sakın seni aldatmasın. 4 / 75
3-Al-i İmran Suresi

197.Ayet

Medine
مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ -197 Metaun kalılün sümme me´vahüm cehennem* ve bi´sel mihad (Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası! Az bir zevk, sonra varacakları Cehennem, ne fena döşek Az bir geçim ve yararlanma, sonra da varacakları yer Cehennem´dir; o ne kötü eyleşim yeridir! 4 / 75
3-Al-i İmran Suresi

198.Ayet

Medine
لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۗ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ لِلْأَبْرَارِ -198 Lakinillezınettekav rabbehüm lehüm cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha nüzülem min ındillah* ve ma ındellahi hayrul lil ebrar Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır. Lâkin o Allahdan korkan, korunan kullar, onlar için cennetler var altından ırmaklar akar, içlerinde kalmak üzere onlar, Allah tarafından konukluklar, Allah yanındaki ise ermişler için daha hayırlıdır Ama Rablerinden (üstün saygı ile) korkanlar için altlarından ırmaklar akan, ebedî kalacakları Cennetler, Allah tarafından konaklar vardır. Allah katındaki (nimetler), iyi ve temiz bir hayat yaşayanlar için daha hayırlıdır. 4 / 75
3-Al-i İmran Suresi

199.Ayet

Medine
وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ -199 Ve inne min ehlil kitabi le mey yü´minü billahi ve ma ünzile ileyküm ve ma ünzile ileyhim haşiıyne lillahi la yeşterune bi ayatillahi semenen kalıla* ülaike lehüm ecruhüm ınde rabbihim* innellahe serıul hısab Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. Şüphesiz ehli kitab içinden kimi de vardır ki, Allaha iman ettikleri gibi Allah için hakka boyun eğerek kendilerine indirilene de size indirilene de iman ederler, Allahın âyâtını bir kaç paraya satmazlar, işte bunlar, Rablarının indinde kendilerinin ecirleri vardır, şüphe yok ki Allah hisabını çabuk yapar Şüphesiz ki Kitap Ehli´nden Allah´a imân edip size ve kendilerine indirilene inanan, Allah´a karşı üstün saygı duyup O´nun yüce huzurunda kalbi ürpererek eğilenler ve Allah´ın âyetlerini az ve önemsiz bir değere değiştirmeyenler vardır. İşte onların mükâfatı Rableri katındadır. Şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir. 4 / 75
3-Al-i İmran Suresi

200.Ayet

Medine
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ -200 Ya eyyühellezıne amenusbiru ve sabiru ve rabitu vettekullahe lealleküm tüflihun Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. Ey o bütün imân edenler! Sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin ve cihad için hazır ve rabıtalı bulunun ve Allaha korunun ki felâh bulasınız Ey imân edenleri Sabredin ve dayanıklı olma yarışında (düşmanlarınızı) geçin; düşmana karşı hazır vaziyette durun ve Allah´tan (üstün saygı duyarak) korkun ki, kurtuluşa erişesiniz. 4 / 75
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014