SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Kalem Suresi
43.Ayet |
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ -43 |
(42-43) Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar)dı. |
Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur, halbuki o secdeye onlar sağ sâlim iken da´vet olunuyorlardı. |
Gözleri korkudan kararmış halde kendilerini zillet sarıvermiştir. Oysa (daha önce Dünya´da) kendileri sağlam ve sıhhatli iken secdeye çağrılırlardı. |
Gözleri düşük olarak yüzlerini bir zillet kaplar. Onlar sağlam iken de secdeye da´vet edilirler (fakat secde etmezler)di. |
Gözleri kararmış, kendilerini zillet kaplamış (bulunurlar). Halbuki onlar sapasağlam iken bu secdelere dâvet olunuyorlardı. |
29 / 565 |
Kalem Suresi
44.Ayet |
فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ -44 |
(Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız. |
O halde bana bırak bu sözü tekzib edenleri, biz onları istidrac ile çıkarır, bilemiyecekleri cihetten yuvarlarız. |
Artık bu sözü yalanlayanı bana bırak; biz, onları bilmedikleri cihetten kademe kademe sürükleyip (azaba) yaklaştırırız. |
Bu sözü yalanlayanı bana bırak; onları bilmedikleri yerden derece derece (azâba) yaklaştıracağız. |
Artık bu kelâmı tekzîp edenleri bana bırak. Onları bilmedikleri bir taraftan derece derece (azaba) yaklaştıracağız. |
29 / 565 |
Kalem Suresi
45.Ayet |
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ -45 |
Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır. |
Ve ben onların ipini uzatırım, çünkü fendim sağlamdır. |
Onlara biraz zaman verip erteliyoruz; şüphesiz ki, benim ceza düzenim oldukça sağlamdır. |
Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır (onu kimse bozamaz). |
(45-46) Ve onlar için bir mühlet veririm. Şüphe yok ki, benim fendim sağlamdır. Yoksa onlardan bir ücret mi istiyorsun da, artık onlar bir borçtan dolayı ağır bir yük altında mı bulunmuşlardır? |
29 / 565 |
Kalem Suresi
46.Ayet |
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ -46 |
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir? |
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da mı cereme vermekten ezilmişler? |
Yoksa sen, onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden kendileri ağır bir borç altına mı girmiş bulunuyorlar? |
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır borç altında mı kalıyorlar? |
(45-46) Ve onlar için bir mühlet veririm. Şüphe yok ki, benim fendim sağlamdır. Yoksa onlardan bir ücret mi istiyorsun da, artık onlar bir borçtan dolayı ağır bir yük altında mı bulunmuşlardır? |
29 / 565 |
Kalem Suresi
47.Ayet |
أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ -47 |
Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar? |
Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar? |
Yoksa gayb ile ilgili bilgiler yanlarında bulunuyor da onu mu yazıyorlar ? |
Yoksa gayb (görünmez bilgi hazinesi), kendi yanlarında da onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar? |
Yoksa onların yanlarında gayb mi vardır ki, artık onlar yazıveriyorlar? |
29 / 565 |
Kalem Suresi
48.Ayet |
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ -48 |
Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı. |
O halde sabret rabbının hukmüne de sahib-i hut gibi olma, hani öfkeye boğulmuş da nida etmişti. |
Sen, Rabbının hükmünü sabırla bekle de, o balığın arkadaşı (Yunus) gibi olma. Hani o öfkeye kapılıp üzüntü içinde (Rabbına) seslenip duâ etmişti. |
Sen Rabbinin hükmüne sabret, balık sâhibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, sıkıntıdan yutkunarak (Allah´a) seslenmişti. |
Artık sen Rabbinin hükmüne sabret. O balık sahibi gibi olma. O zaman ki, O gazaba tutulmuş olduğu bir halde nidâ etti. |
29 / 565 |
Kalem Suresi
49.Ayet |
لَوْلَا أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ -49 |
Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı. |
Rabbından bir ni´met yetişmiş olmasa idi ona, elbette o fazaya fena bir halde atılacaktı. |
Eğer Rabbından ona bir lütuf nimeti erişmeseydi, yerilecek bir halde çırılçıplak (sahile) atılacaktı. |
Eğer Rabbinden ona bir ni´met yetişmeseydi, yerilerek çıplak bir yere atılırdı. |
Eğer ona Rabbinden bir nîmet erişmiş olmasa idi, elbette fezaya metrut bir halde atılmış olacaktı. |
29 / 565 |
Kalem Suresi
50.Ayet |
فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ -50 |
(Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı. |
Fakat rabbı onu ıstıfa buyurdu da salihînden kıldı. |
Ama Rabbi, onu seçti de iyi-yararlı kişilerden eyledi. |
Fakat Rabbi onun du´âsını kabul etti de onu Sâlih (iyi insan)lardan yaptı. |
(50-51) Fakat onu Rabbi mümtaz kıldı. Artık onu sâlihlerden kılmış oldu. Ve az kaldı ki, o kâfir olanlar, o zikri işittikleri zaman seni gözleriyle kaydırıversinler ve derler ki: «Şüphe yok, o elbette bir mecnûndur.» |
29 / 565 |
Kalem Suresi
51.Ayet |
وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ -51 |
Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar. |
Ve gerçek o küfr edenler o zikri işittikleri vakıt az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı, bir de durmuşlar o her halde bir mecnun diyorlar. |
Kâfirler, Kur´ân´ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle ye rinden devirecekler ve: «Bu elbette delinin biridir» diyorlardı. |
O inkâr edenler Zikr (Kur´ân)´ı işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi. "O mecnundur" diyorlardı. |
(50-51) Fakat onu Rabbi mümtaz kıldı. Artık onu sâlihlerden kılmış oldu. Ve az kaldı ki, o kâfir olanlar, o zikri işittikleri zaman seni gözleriyle kaydırıversinler ve derler ki: «Şüphe yok, o elbette bir mecnûndur.» |
29 / 565 |
Kalem Suresi
52.Ayet |
وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ -52 |
Hâlbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür. |
Halbuki o halis bir zikirdir bütün ukalâ âlemleri için |
Halbuki Kur´ân, ancak milletler için bir öğüttür. |
Halbuki o, âlemler için uyarıdan başka bir şey değildir! |
Halbuki, o başka değil âlemler için bir mev´izadır. |
29 / 565 |
Hakka Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْحَاقَّةُ -1 |
Gerçekleşecek olan kıyamet! |
O Hâkka |
(1-2-3) Sabit olan hakk; nedir sabit olan hakk ? Sabit olan hakkın ne olduğunu bilir misin? |
Gerçekleşen, |
O zûhura geleceği muhakkak olan. |
29 / 565 |
Hakka Suresi
2.Ayet |
مَا الْحَاقَّةُ -2 |
Nedir o gerçekleşecek olan kıyamet? |
Ne Hâkka? |
(1-2-3) Sabit olan hakk; nedir sabit olan hakk ? Sabit olan hakkın ne olduğunu bilir misin? |
Nedir o gerçekleşen? |
Nedir o zûhura geleceği muhakkak olan? |
29 / 565 |
Hakka Suresi
3.Ayet |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ -3 |
Gerçekleşecek olan kıyametin ne olduğunu sen ne bileceksin? |
Ve ne bildirdi sana dirayetle? Nedir o Hâkka? |
(1-2-3) Sabit olan hakk; nedir sabit olan hakk ? Sabit olan hakkın ne olduğunu bilir misin? |
Gerçekleşenin ne olduğunu nerden bileceksin? |
Ve o zûhura geleceği muhakkak olan şeyi (yani Kıyameti) sana ne şey bildirdi? |
29 / 565 |
Hakka Suresi
4.Ayet |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ -4 |
Semûd ve Âd kavimleri, yüreklerini hoplatacak olan büyük felaketi (Kıyameti) yalanladılar. |
İnanmadı Semud-ü Âd o kariaya. |
Semûd ve Âd (kavimleri), inecek o müthiş felâketi yalan saydılar. |
Semûd ve ´Âd (kavimleri), başa çarpan olayı yalanladılar. |
Semûd ve Âd kavimleri. O korkunç vak´ayı (yani Kıyameti) yalan saymıştı. |
29 / 565 |
Hakka Suresi
5.Ayet |
فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ -5 |
Semûd kavmi korkunç bir sarsıntı ile helâk edildi. |
Amma Semud ihlâk ediliverdiler o tâgıye ile |
Semûd´a gelince: Sınırları aşan bir haykırışla yok edildiler. |
Bu yüzden Semûd (kavmi) azgın bir vak´a ile helâk edildiler. |
(5-7) Artık Semûd (kavmi) hadden aşırı bir hadise ile helâk edildiler. Âd (kavmi) ise onlar da son derece kuvvetli bir rüzgar ile helâk edildiler. (Cenâb-ı Hak) Onu (o rüzgarı) yedi gece ve sekiz gün ardı ardına onların üzerlerine musallat etti. Artık o kavmi görürsün ki, onlar sanki içleri bomboş hurma kökleriymiş gibi yere yıkılmışlardır. |
29 / 565 |
Hakka Suresi
6.Ayet |
وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ -6 |
Âd kavmine gelince, onlar da uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk edildi. |
Ve amma Âd onlar da ihlâk ediliverdiler bir sarsar rüzgâr, azgın bir fırtına ile |
Âd ise, yıkıcı bir kasırgayla yok edildiler. |
´Âd (kavmi) ise uğultulu, azgın bir kasırga ile helâk edildiler. |
(5-7) Artık Semûd (kavmi) hadden aşırı bir hadise ile helâk edildiler. Âd (kavmi) ise onlar da son derece kuvvetli bir rüzgar ile helâk edildiler. (Cenâb-ı Hak) Onu (o rüzgarı) yedi gece ve sekiz gün ardı ardına onların üzerlerine musallat etti. Artık o kavmi görürsün ki, onlar sanki içleri bomboş hurma kökleriymiş gibi yere yıkılmışlardır. |
29 / 565 |
Hakka Suresi
7.Ayet |
سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ -7 |
Allah, onu kesintisiz olarak yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş hâlde görürdün. |
müsellat etmişti Allah onun üzerlerine yedi gece sekiz gün husûm halinde, köklerini kesmek üzere müstemirren. Bir de görürsün ki o kavmı o müddet zarfında yıkıla kalmışlar. Ve sanki içleri kof hurma kütükleri imişler |
(7-8) O kasırgayı onların üzerine aralıksız olarak yedi gece, sekiz gündüz musallat edip estirdi; o kavmi, içleri kof hurma kütükleri gibi yere serilmiş görürsün. Onlardan geriye kalan bir şey görebilir misin ? |
(Allâh) Onu, yedi gece, sekiz gün ardı ardına onların üzerine saldı. O kavmi orada, içi boş hurma kütükleri gibi serilmiş görürsün. |
(5-7) Artık Semûd (kavmi) hadden aşırı bir hadise ile helâk edildiler. Âd (kavmi) ise onlar da son derece kuvvetli bir rüzgar ile helâk edildiler. (Cenâb-ı Hak) Onu (o rüzgarı) yedi gece ve sekiz gün ardı ardına onların üzerlerine musallat etti. Artık o kavmi görürsün ki, onlar sanki içleri bomboş hurma kökleriymiş gibi yere yıkılmışlardır. |
29 / 565 |
Hakka Suresi
8.Ayet |
فَهَلْ تَرَىٰ لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ -8 |
Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun? |
Bak şimdi görebilir misin onlardan bir bakıyye. |
(7-8) O kasırgayı onların üzerine aralıksız olarak yedi gece, sekiz gündüz musallat edip estirdi; o kavmi, içleri kof hurma kütükleri gibi yere serilmiş görürsün. Onlardan geriye kalan bir şey görebilir misin ? |
Onlardan hiç geri kalan görüyor musun? |
İmdi onlar için geriye kalmış (bir fert) görebilir misin? |
29 / 565 |