SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Taha Suresi
13.Ayet |
وَأَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰ -13 |
“Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle.” |
Ve ben, seni ıhtiyar buyurdum şimdi verilecek vahyi dinle |
Ben seni (peygamberlik için) seçip beğendim. Artık vahyedileni dinle. |
"Ben seni seçtim, şimdi vahyolunanı dinle." |
«Ve ben seni ihtiyar ettim, şimdi vahyolunacak şeyi dinle.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
14.Ayet |
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي -14 |
“Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” |
Hakıkaten benim ben Allah, benden başka ilâh yok. Onun için bana ıbadet et ve zikrim için namaz kıl. |
Şüphesiz ben Allah´ım. Benden başka hiçbir (hakiki) ilâh yoktur. Onun için bana ibâdet et; beni anmak için namaz kıl.» |
"Muhakkak ben, (evet) ben Allâh´ım, benden başka tanrı yoktur.(Yalnız) bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl." |
«Şüphe yok ki ben, ben Allah´ım, benden başka ilâh yoktur. İmdi Bana ibadette bulun ve Beni anmak için namaz kıl.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
15.Ayet |
إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ -15 |
“Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.” |
Çünkü saat muhakkak gelecek, ben, hemen hemen onu gizliyorum ki her nefis sa´yiyle cezalansın, |
Kıyâmet(in kopuş saati) elbette gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, onu neredeyse (açıklar gibi oluyorum, ama yine de) gizliyorum. |
"(Kıyâmet) Sâ´at(i) mutlaka gelecektir. Herkesin, peşinde koştuğu işlerle cezâlanması için, neredeyse onu gizleyeceğim." |
«Şüphe yok ki, Kıyamet gelecektir, az kalıyor ki, onu gizleyeyim. Tâ ki, her nefis çalıştığı şey ile cezalandırılsın.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
16.Ayet |
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَىٰ -16 |
“Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun!” |
binaenaleyh sakın ona inanmayıp da kendi hevasına uyan kimse seni ondan alıkoymasın sonra helâk olursun |
Kıyâmet´e inanmıyan ve kendi hevesine uyan kimse seni ondan alıkoymasın ; sonra yok olup gidersin. |
"Ona inanmayıp keyfine uyan kimse, seni on(a inanmak)dan alıkoymasın, sonra helâk olursun!" |
«Sakın ona (o saate) inanmayıp hevâsına tâbi olan kimse, seni ondan alıkoymasın. Sonra helâk olursun.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
17.Ayet |
وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَىٰ -17 |
“Şu sağ elindeki nedir ey Mûsâ?” |
O yeminindeki de ne ya Musâ? |
Ey Musâ! Sağ elindeki nedir? |
"Sağ elindeki nedir ey Mûsâ?" |
«Ya Mûsa! Nedir o sağ elinde olan?» |
16 / 312 |
Taha Suresi
18.Ayet |
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَىٰ -18 |
Mûsâ dedi ki: “O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm.” |
O dedi: asâm, üzerine dayanırım ve onunla davarlarıma yaprak çırparım, benim onda daha diğer hacetlerim de vardır |
Musâ, «o benim asâm (değneğim)dir, ona dayanırım; onunla davarlarıma yaprak silkerim ve benim onu (kullanmamda) başka ihtiyaçlarım da vardır» dedi. |
(Mûsâ) dedi: "O, asâ´mdır. Ona dayanıyorum ve onunla davarıma yaprak silkeliyorum ve onda benim daha birçok ihtiyaçlarım var (onunla birçok ihtiyacımı gideririm)." |
Dedi ki: «O benim asamdır, ona dayanırım ve onunla koyunlarımın üzerine (yaprak silkerim ve benim için onda başka menfaatler de vardır.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
19.Ayet |
قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ -19 |
Allah, “Onu yere at ey Mûsâ!” dedi. |
Buyurdu ki bırak onu ya Musâ! |
Allah, «onu yere bırak ya Mu sâ !» buyurdu. |
(Allâh) buyurdu; "(Yere) at onu ey Mûsâ!" |
Buyurdu ki: «Ey Mûsa! Onu (elinden) bırakıver.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
20.Ayet |
فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ -20 |
Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş! |
Bıraktı ne baksın o bir yılan olmuş koşuyor |
Musâ da hemen onu yere bırakıverdi, derken bir de ne görsün, sürünüp yol alan bir yılan o.. |
(Mûsâ) attı, bir de ne görsün o, koşan kocaman bir yılan! |
Hemen bırakıverdi, o derhal koşar bir yılan kesildi. |
16 / 312 |
Taha Suresi
21.Ayet |
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ -21 |
Allah, şöyle dedi: “Tut onu. Korkma! Biz, onu yine eski durumuna döndüreceğiz.” |
Tut onu, buyurdu: ve korkma biz onu evvelki sîretine iade edeceğiz |
Allah dedi ki: Onu tut, korkma, biz onu ilk şekline döndüreceğiz. |
(Allâh): "Al onu, dedi, korkma biz onu yine ilk durumuna sokacağız." |
Buyurdu ki: «Onu tut ve korkma. Biz onu evvelki suretine iade ederiz.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
22.Ayet |
وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ -22 |
(22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” |
Bir de elini koynuna sok, çıksın bembeyaz bir afetsiz diğer bir âyet olarak |
Elini koltuğuna sok, diğer bir mu´cize olarak o kusursuz bembeyaz ışıl ışıl olarak çıksın. |
"Elini böğrüne sok; bir hastalık olmadan, ayrı bir mu´cize olarak bembeyaz bir durumda çıksın." |
«Ve elini koltuğunun altına sok, başka bir mucize olarak ayıpsız bir halde bembeyaz olarak çıkıversin.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
23.Ayet |
لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى -23 |
(22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” |
ki sana en büyük âyetlerimizden gösterelim |
Tâ ki, bununla sana en büyük mu´cizelerimizi gösterelim. |
"Ki sana en büyük mu´cizelerimizden bazılarını göstermiş olalım" |
«Tâ ki, sana en büyük âyetlerimizden gösterelim.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
24.Ayet |
اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ -24 |
“Firavun’a git, çünkü o azmıştır.” |
Git Fir´avna zira o pek azdı |
Artık Fir´avn´a git, çünkü o iyice azıtmıştır. |
"İmdi sen Fir´avn´e git: çünkü o azdı." |
«Fir´avun´a git. Muhakkak ki, o haddi aşıvermiştir.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
25.Ayet |
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي -25 |
Mûsâ, dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.” |
Dedi: ya rab! benim göğsüme genişlik ver |
(25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. |
(Mûsâ) dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç (risalet görevini yüklenebilmesi için yüreğimi genişlet)" |
Mûsa dedi ki: «Yarabbi! Benim göğsüme genişlik ver.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
26.Ayet |
وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي -26 |
“İşimi bana kolaylaştır.” |
Ve bana işimi kolaylaştır |
(25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. |
"Bana işimi kolaylaştır." |
(26-27) «Ve benim için işimi kolaylaştır.» «Ve dilimden düğümü çöz.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
27.Ayet |
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي -27 |
(27-28) “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” |
Ve dilimden ukdeyi çöz |
(25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. |
"Dilimin düğümünü çöz". |
(26-27) «Ve benim için işimi kolaylaştır.» «Ve dilimden düğümü çöz.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
28.Ayet |
يَفْقَهُوا قَوْلِي -28 |
(27-28) “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” |
Sözümü iyi anlasınlar |
(25-26-27-28) Musâ dedi ki: Ey Rabbim! Benim göğsümü geniş let. işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlayabilsinler. |
"Ki sözümü anlasınlar" |
(28-29) «Sözümü iyice anlayabilsinler.» «Ve bana ailemden bir vezir kıl!» |
16 / 312 |
Taha Suresi
29.Ayet |
وَاجْعَلْ لِي وَزِيرًا مِنْ أَهْلِي -29 |
“Bana ailemden birini yardımcı yap,” |
Ve bana ehlimden bir vezir ver |
(29-30) Bana ailemden kardeşim Harun´u vezir eyle. |
"Bana âilemden bir vezir ver:" |
(28-29) «Sözümü iyice anlayabilsinler.» «Ve bana ailemden bir vezir kıl!» |
16 / 312 |
Taha Suresi
30.Ayet |
هَارُونَ أَخِي -30 |
“Kardeşim Hârûn’u.” |
o Kardeşim Harunu |
(29-30) Bana ailemden kardeşim Harun´u vezir eyle. |
"Kardeşim Hârûn´u." |
(30-31) «Kardeşim Harun´u.» «Onunla arkamı kuvvetlendir.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
31.Ayet |
اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي -31 |
“Onunla gücümü artır.” |
Onunla sırtımı pekit |
Onunla arkamı pekiştirip kuvvetlendir. |
"Onunla arkamı kuvvetlendir." |
(30-31) «Kardeşim Harun´u.» «Onunla arkamı kuvvetlendir.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
32.Ayet |
وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي -32 |
“Onu işime ortak et.” |
Ve onu işimde şerik et |
İşimde onu bana ortak kıl. |
"Onu da işime ortak yap," |
(32-33) «Ve onu işimde ortak kıl.» «Tâ ki, seni çokça tesbih edelim.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
33.Ayet |
كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا -33 |
“Seni çok tespih edelim diye”, |
Ki seni çok tesbih edelim |
Ki seni çokça tesbîh edelim, |
"Ki seni çok tesbih edelim," |
(32-33) «Ve onu işimde ortak kıl.» «Tâ ki, seni çokça tesbih edelim.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
34.Ayet |
وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا -34 |
“Seni çok zikredelim diye.” |
Ve çok zikreyleyelim |
Ve seni çokça analım. |
"Ve seni çok analım," |
(34-35) «Ve seni çokça zikreyleyelim.» «Şüphe yok ki, Sen bizi bihakkın görücüsün.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
35.Ayet |
إِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصِيرًا -35 |
“Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin.” |
Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun |
Şüphesiz ki Sen bizi (her an) görmektesin. |
"Şüphesiz sen, bizi görmektesin." |
(34-35) «Ve seni çokça zikreyleyelim.» «Şüphe yok ki, Sen bizi bihakkın görücüsün.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
36.Ayet |
قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسَىٰ -36 |
Allah, şöyle dedi: “İstediğin sana verildi ey Mûsâ!” |
Haydi! Buyurdu: irdirildin dileğine ya Musâ |
Allah ona, «ey Musâ! istediğin sana verildi» dedi. |
(Allâh) buyurdu: "Ey Mûsâ, istediğin sana verildi." |
Buyurdu ki: «Ey Mûsa! Sana isteğin verilmiştir.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
37.Ayet |
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰ -37 |
“Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk.” |
Şanım hakkı için biz lûtfeylemiştik sana diğer bir def´a daha |
And olsun ki, biz bir başka defa da sana minnette bulunup lütfetmiştik. |
"Zaten biz sana bir kez daha lutufta bulunmuştuk." |
«Ve andolsun ki, sana başka defa da ihsanda bulunmuşuzdur.» |
16 / 312 |
Taha Suresi
38.Ayet |
إِذْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰ -38 |
“Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:” |
O vakıt ki anana verilen şu ilhamı verdik |
(38-39) Hani annene ilham edilecek şeyi ilham etmiştik: Musa´yı bir sandığa yerleştir de suya at, su onu kıyıya bıraksın; hem bana, hem ona düşman biri onu alır. (Ey Musâ!) Gözetimim altında yetiştirilesin diye kendi katımdan senin üzerine sevgimi koydum. |
"(Sen doğduğun zaman,) Annene vahyedileni vahyetmiştik:" |
Vaktâ ki, validene vahyolunacak şeyi vahyetmiştik. |
16 / 312 |
Taha Suresi
39.Ayet |
أَنِ اقْذِفِيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفِيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِي وَعَدُوٌّ لَهُ ۚ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنِّي وَلِتُصْنَعَ عَلَىٰ عَيْنِي -39 |
“Onu (bebek Mûsâ’yı) sandığın içine koy ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım.” |
Onu tabut içine koy da deryaya bırak, derya da onu sahile, bıraksın, onu hem bana düşman hem ona düşman biri alsın ve üzerine benden bir sevgi koydum ki hem nezaretim altında yetiştirilesin |
(38-39) Hani annene ilham edilecek şeyi ilham etmiştik: Musa´yı bir sandığa yerleştir de suya at, su onu kıyıya bıraksın; hem bana, hem ona düşman biri onu alır. (Ey Musâ!) Gözetimim altında yetiştirilesin diye kendi katımdan senin üzerine sevgimi koydum. |
"Onu sandığa koy, suya at; su onu sahile bıraksın; onu benim de düşmanım onun da düşmanı olan biri alacaktır." "Gözümün önünde yetiştirilmen için senin üzerine benden bir sevgi koydum (görenler senin üzerine koyduğum bu sevgiden ötürü sana meftun oldular)." |
Şöyle ki: «Onu tabut içine bırak, sonra onu denize at. Hemen deniz de onu sahile bıraksın da onu bana da düşman ve ona da düşman olan alıversin. Ve üzerine tarafımdan bir muhabbet bıraktım ki, hem de nezaretim önünde yetiştirilesin.» |
16 / 312 |