SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Hicr Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُبِينٍ -1 |
Elif Lâm Râ. Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’an’ın âyetleridir. |
Elif, Lam, Ra, bu işte kitabın ve bir Kur´anı mübînin âyetleri. |
Elif - Lâm - Râ. Bunlar Kitab´ın ve apaçık olan, açıklayan Kur´ân´ın âyetleridir. |
Elif lâm râ. Şunlar Kitabın ve apaçık Kur´an´ın âyetleridir. |
Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve Kur´an-ı Mübîn´in âyetleridir. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
2.Ayet |
رُبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِمِينَ -2 |
İnkâr edenler, “Keşke müslüman olsaydık” diye çok arzu edeceklerdir. |
Bir zemân olur küfredenler arzu çekerler ki müsliman olsa idiler |
Kâfirler çok defa Müslüman olmayı arzu edeceklerdir. |
Bir zaman gelir ki nankörlük edenler, "Keşke müslüman olsaydılar" diye arzu ederler. |
O kâfir olanlar, çok kere arzu edeceklerdir ki, keşke müslüman olmuş olsaydılar. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
3.Ayet |
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ -3 |
Bırak onları yesinler (içsinler), yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun. İleride (gerçeği) bilecekler. |
Bırak onları yesinler içsinler, zevketsinler, emel, kendilerini eğliye dursun, sonra bilecekler |
Bırak da onları, yesinler (nefs ve şehvet otlağında) geçinip yararlansınlar ; emel (=sonu gelmeyen arzu) onları avundursun. İleride (böylesine sefih bir hayatın sonunun nereye varacağını) bileceklerdir. |
Bırak onlar yesinler, eğlensinler; arzu onları oyalasın. Yakında (yaptıklarının kötü sonucunu) bileceklerdir. |
Onları bırak, yesinler ve faidelensinler ve onları arzuları oyalayadursun. Artık yakında bileceklerdir. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
4.Ayet |
وَمَا أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ -4 |
Helâk ettiğimiz her memleketin mutlaka bilinen bir yazısı (belli vakti) vardır. |
Biz hiç bir memleketi her halde ma´lûm bir yazısı olmaksızın helâk etmedik |
Hiç bir kasabayı yok etmedik ki, onun bilinen belli bir yazısı olmasın. |
Biz hiçbir kenti yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın (helâk ettiğimiz her ülkenin yazılmış, tesbit edilmiş bir süresi vardır. O süre dolunca onları yok etmişizdir). |
Ve hiçbir ülkeyi helâk etmedik ki, illâ onun için malum bir kitap vardır. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
5.Ayet |
مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ -5 |
Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de kalamaz. |
Hiç bir ümmet ecelini ne sebkeder ne de geriletebilirler |
Hiç bir ümmet ecelinin ne önüne geçebilir, ne de ondan geri kalabilir. |
Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de (ondan) geri kalır (her kavim mutlaka, kendileri için belirtilmiş sürede helâk olur). |
Hiçbir ümmet, ecelini ne geçebilir ve ne de geciktirebilirler. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
6.Ayet |
وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ -6 |
Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (Kur’an) indirilen kimse! Sen mutlaka delisin!” |
Bir de ey o kendisine zikr indirilmiş olan, dediler: mutlaka sen mecnunsun! |
Dediler ki: «Ey o kendisine zikir (Kitâb) indirildiğini (iddia edip duran) kişi! Doğrusu sen delisin. |
Dediler ki: "Ey kendisine Zikir (Kitap) indirilmiş olan, sen mutlaka cinlenmişsin!" |
Ve dediler ki: «Ey üzerine kitap indirilmiş olan! (zât) Şüphe yok sen elbette bir mecnûnsun.» |
14 / 261 |
Hicr Suresi
7.Ayet |
لَوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلَائِكَةِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ -7 |
“Eğer doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirsene!” |
Getirsena o Melâikeyi sadıklardan isen! |
Eğer doğrulardan isen bize melekleri getirseneI.» |
"Eğer doğrulardansan, bize melekleri getirsene!" |
«Eğer sen sâdıklardan isen bize melekleri getirmeli değil misin?» |
14 / 261 |
Hicr Suresi
8.Ayet |
مَا نُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ إِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُوا إِذًا مُنْظَرِينَ -8 |
Biz, melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet verilmez. |
Biz o Melâikeyi ancak hakkile indiririz ve o vakıt onlara göz açtırılmaz |
Melekleri ancak hak´ka dayalı bir hikmet) ile indiririz ve o zaman da (inkarcılara) mühlet verilmez, göz açtırılmaz. |
Biz, melekleri ancak hak ile (hikmet gereğince) indiririz, o zaman da kendilerine asla göz açtırılmaz, (derhal işleri bitirilir, mahvolup giderler). |
Biz melekleri ancak hak ile indiririz ve o zaman (münkirlerin) kendilerine bir mühlet verilmiş olmazlar. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
9.Ayet |
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ -9 |
Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. |
Şüphe yok o zikri biz indirdik biz, her halde biz onu muhafaza da edeceğiz |
Şüphesiz ki Kur´ân´ı biz indirdik ve elbette biz onun koruyucularıyızdır. |
O Zikri (Kitap)ı biz indirdik biz; ve O´nun koruyucusu da elbette biziz! |
Şüphe yok ki, o Kur´an´ı Biz indirdik Biz. Ve muhakkak ki, onun için muhafız olanlar da Bizleriz. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
10.Ayet |
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الْأَوَّلِينَ -10 |
Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik. |
Celâlim hakkı için senden önce evvelkilerin şîaları içinde de Resuller gönderdik |
And olsun ki, senden önceki topluluklara kendilerinden (uyarıcı peygamberler) göndermişizdir. |
Andolsun, senden önceki milletlerin kolları içine de elçiler gönderdik. |
Ve andolsun ki, senden evvelki kavimler arasında da (peygamberler) göndermiştik. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
11.Ayet |
وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -11 |
Onlar kendilerine gelen her peygamberle alay ediyorlardı. |
Ve onlara hiç bir Resul gelmiyordu ki onunla istihza eder olmasınlar |
Ne var ki onlara ne kadar bir peygamber geldiyse, mutlaka onu alaya aldılar. |
Onlara hiçbir elçi gelmezdi ki, onunla alay etmesinler. |
Ve onlara bir peygamber gelmezdi ki, illâ onunla istihzâda bulunur olmuşlardı. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
12.Ayet |
كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ -12 |
Aynı şekilde (onların tutumlarına uygun olarak) biz onu suçluların kalbine sokarız. |
Biz ona mücrimlerin kalblerinde böyle bir sülûk veririz |
Bunun gibi onu (sapıklık, inkâr, alay ve şirki) suçlu günahkârların kalblerine sokarız (öncekilerin kalblerine soktuğumuz gibi). |
İşte biz o(Tanrı Zikri)ni suçluların kalblerine böyle sokarız. |
İşte böylece onu (o istihzâyı) günahkâr olanların kalplerine sokarız. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
13.Ayet |
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ ۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ -13 |
Önceki milletlerin (helâkine dair Allah’ın) kanunu geçmiş iken onlar buna (Kur’an’a) inanmazlar. |
Ona iyman etmezler, halbuki önlerinde evvelkilerin sünneti geçmiştir |
Kur´ân´a inanmazlar. Halbuki öncekilerin (bu yüzden başlarına) bir sünnet (ilâhî hüküm) de gelip geçmiştir, (misâli vardır). |
Kendilerinden öncekilerin sünneti (inkârcıların mahvedileceği yasası) geçtiği halde yine de ona inanmazlar. |
Onlar buna, (bu Kur´an´a) inanmazlar. Halbuki, evvelkilerin sünneti (başlarına gelen felaketler) gelip geçmiştir. |
14 / 261 |
Hicr Suresi
14.Ayet |
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا مِنَ السَّمَاءِ فَظَلُّوا فِيهِ يَعْرُجُونَ -14 |
(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi. |
(14-15) Üzerlerine Semadan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmuş bir kavmiz. |
(14-15) Kendilerine gökten bir kapı açsak, onlar da yukarı yükselip çıksalar yine de diyecekler ki, gözlerimize perde kapanmış, belki de biz büyülenmiş bir milletiz. |
Onlara gökten bir kapı açsak da oraya çıkacak olsalardı: |
Ve eğer onların üzerine gökten bir kapı açsak da oradan yukarıya çıkacak olsalar, |
14 / 261 |
Hicr Suresi
15.Ayet |
لَقَالُوا إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ -15 |
(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi. |
(14-15) Üzerlerine Semadan bir kapı açsak da orada urûc ediyor olsalar, diyeceklerdi ki her halde gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyüye tutulmuş bir kavmiz. |
(14-15) Kendilerine gökten bir kapı açsak, onlar da yukarı yükselip çıksalar yine de diyecekler ki, gözlerimize perde kapanmış, belki de biz büyülenmiş bir milletiz. |
"Herhalde gözlerimiz döndürüldü, biz büyülenmiş bir topluluğuz," derlerdi. |
Elbette diyeceklerdir ki: «Muhakkak gözlerimiz döndürülmüştür, belkide biz büyülenmiş bir cemaatiz.» |
14 / 261 |