KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİ 23. CÜZÜ AYET SΙRASΙNA GÖRE SΙRALAMA >
CÜZLER

1. CÜZ

2. CÜZ

3. CÜZ

4. CÜZ

5. CÜZ

6. CÜZ

7. CÜZ

8. CÜZ

9. CÜZ

10. CÜZ

11. CÜZ

12. CÜZ

13. CÜZ

14. CÜZ

15. CÜZ

16. CÜZ

17. CÜZ

18. CÜZ

19. CÜZ

20. CÜZ

21. CÜZ

22. CÜZ

23. CÜZ

24. CÜZ

25. CÜZ

26. CÜZ

27. CÜZ

28. CÜZ

29. CÜZ

30. CÜZ

SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI ALI BULAC SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
37-Saffat Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالصَّافَّاتِ صَفًّا -1 (1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır. Kasem olsun ol kuvvetlere, o saf dizip de duranlara Saflar halinde dizilenlere andolsun, Andolsun o sıra sıra dizilenlere, (1-2) (İbadet için) Saflar bağlayanlar hakkı için. (Fenalıklardan) Nehy ve men edenler hakkı için. 23 / 445
37-Saffat Suresi

2.Ayet
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًا -2 (1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır. O haykırıp da sürenlere Haykırıp sürükleyenlere, Bağırıp sürenlere, (1-2) (İbadet için) Saflar bağlayanlar hakkı için. (Fenalıklardan) Nehy ve men edenler hakkı için. 23 / 445
37-Saffat Suresi

3.Ayet
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا -3 (1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır. Ve o yolda zikr okuyanlara Zikir okuyanlara, Zikir okuyanlara, (3-4) Kur´an´ı tilâvet edenler hakkı için. Şüphe yok ki, sizin ilahınız birdir. 23 / 445
37-Saffat Suresi

4.Ayet
إِنَّ إِلَٰهَكُمْ لَوَاحِدٌ -4 (1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır. Ki ilâhınız birdir sizin Tartışmasız, sizin İlahınız gerçekten birdir. Ki Tanrınız, birdir. (3-4) Kur´an´ı tilâvet edenler hakkı için. Şüphe yok ki, sizin ilahınız birdir. 23 / 445
37-Saffat Suresi

5.Ayet
رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ -5 O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir. Hep o Göklerin Yerin ve aralarındakilerin rabbı ve bütün meşrıkların rabbı Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir. Göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunanların Rabbi, doğuların da Rabbidir. (O) göklerin ve yerin, bunların arasındakilerin Rabbidir ve maşrıkların Rabbidir. 23 / 445
37-Saffat Suresi

6.Ayet
إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ -6 Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık. Bakınız biz o Dünya Semayı (o yakın Göğü) bir ziynetle donattık; kevakib. Şüphesiz Biz dünya göğünü ´çekici bir süsle´, yıldızlarla süsleyip-donattık. Biz en yakın göğü bir zinetle, yıldızlarla süsledik. (6-7) Muhakkak ki, Biz yakın olan göğü ziynet ile yıldızlar ile bezedik. Ve hem her isyankar şeytandan muhafaza ettik. 23 / 445
37-Saffat Suresi

7.Ayet
وَحِفْظًا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍ -7 Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk. Hem mütemerrid ve her şeytandan koruduk Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk; Ve (onu) itâ´at dışına çıkan her türlü şeytândan koruduk. (6-7) Muhakkak ki, Biz yakın olan göğü ziynet ile yıldızlar ile bezedik. Ve hem her isyankar şeytandan muhafaza ettik. 23 / 445
37-Saffat Suresi

8.Ayet
لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ -8 (8-9) Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır. Onlar mele-i a´lâyı dinleyemezler, tard için her taraftan sıkıya tutulurlar. Ki onlar, Mele´i A´la´ya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar; O (şeyta)nlar mele-i A´lâyı (yüce melekler topluluğunu) dinleyemezler; her yandan kendilerine (ışınlar) atılır. Onlar en yüksek bir cemaati (sözlerine kulak vererek) dinleyemezler ve her taraftan kovulup atılırlar. 23 / 445
37-Saffat Suresi

9.Ayet
دُحُورًا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ -9 (8-9) Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır. Ve onlara ayrılmaz bir azâb vardır Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azap vardır. Kovulurlar. Onlar için sürekli bir azâb vardır. Bir uzaklaştırılma ile uzaklaştırılmış (olurlar) ve onlar için bir daimi azap da vardır. 23 / 445
37-Saffat Suresi

10.Ayet
إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ -10 Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder). Ancak bir çalıp çarpan, onun da peşine bir şihabı sâkıb takılır Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa, artık onu da delip geçen ´yakıcı bir alev´ izler (ve yok eder). Yalnız (yüce topluluktan) bir söz kapan olursa, onu da delici bir şihâb (ışın) izler. Ancak bir çalıp çarpan müstesna. Ona da hemen bir parça ateş parçası ulaşıverir. 23 / 445
37-Saffat Suresi

11.Ayet
فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمْ مَنْ خَلَقْنَا ۚ إِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ طِينٍ لَازِبٍ -11 (Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: “Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı?" Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık. Şimdi sor onlara yaradılışça kendileri mi daha çetin yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini bir cıvık çamurdan yarattık. Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık. Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık. İmdi onlara soruver. Onlar mı yaradılışca daha kuvvetli, yoksa Bizim (sair) yaratmış olduklarımız mı? Şüphe yok ki, Biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık. 23 / 445
37-Saffat Suresi

12.Ayet
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ -12 Hayır, sen (onların hâline) şaştın, onlar ise alay ediyorlar. Fakat sen taaccüb ettin onlar eğleniyorlar Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar. Hayır sen (bu muhteşem kudrete) hayran kaldın; onlarsa (seninle) alay ediyorlar. (12-14) Evet. Sen taaccüp ettin. Onlar ise istihzâda bulunurlar. Ve onlara nasihat verildiği zaman, düşünüp nasihat kabul etmezler. Ve bir mûcize gördükleri vakit de onunla istihzâ eder dururlar. 23 / 445
37-Saffat Suresi

13.Ayet
وَإِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَ -13 Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar. İhtar edildiklerinde de düşünmüyorlar Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar. Kendilerine öğüt verilse öğüt almıyorlar. (12-14) Evet. Sen taaccüp ettin. Onlar ise istihzâda bulunurlar. Ve onlara nasihat verildiği zaman, düşünüp nasihat kabul etmezler. Ve bir mûcize gördükleri vakit de onunla istihzâ eder dururlar. 23 / 445
37-Saffat Suresi

14.Ayet
وَإِذَا رَأَوْا آيَةً يَسْتَسْخِرُونَ -14 Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar. Bir mu´cize gördükleri vakıt da eğlence yerine tutuyorlar Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar. Bir mu´cize görseler, alay ediyorlar. (12-14) Evet. Sen taaccüp ettin. Onlar ise istihzâda bulunurlar. Ve onlara nasihat verildiği zaman, düşünüp nasihat kabul etmezler. Ve bir mûcize gördükleri vakit de onunla istihzâ eder dururlar. 23 / 445
37-Saffat Suresi

15.Ayet
وَقَالُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ -15 (Dediler ki:) “Bu bir büyüden başka bir şey değildir.” Ve, bu, diyorlar başka bir şey değil, apaçık bir sihir "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler. "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir." diyorlar. (15-17) Ve dediler ki: «Bu, bir apaçık büyüden başka bir şey değildir. Ya bizler öldüğümüz ve bir toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, bizler mi muhakkak yeniden diriltilmiş olacağız? Yoksa bizim evvelki babalarımız da mı (öyle) diriltilecekler? 23 / 445
37-Saffat Suresi

16.Ayet
أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ -16 “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?” Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt mı? Biz mi ba´solunacakmışız? "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?" "Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi diriltilecek mişiz?" (15-17) Ve dediler ki: «Bu, bir apaçık büyüden başka bir şey değildir. Ya bizler öldüğümüz ve bir toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, bizler mi muhakkak yeniden diriltilmiş olacağız? Yoksa bizim evvelki babalarımız da mı (öyle) diriltilecekler? 23 / 445
37-Saffat Suresi

17.Ayet
أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ -17 “Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?” Evvelki atalarımız da mı? "Veya önceki atalarımız da mı?" "Evvelki atalarımız da mı?" (15-17) Ve dediler ki: «Bu, bir apaçık büyüden başka bir şey değildir. Ya bizler öldüğümüz ve bir toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, bizler mi muhakkak yeniden diriltilmiş olacağız? Yoksa bizim evvelki babalarımız da mı (öyle) diriltilecekler? 23 / 445
37-Saffat Suresi

18.Ayet
قُلْ نَعَمْ وَأَنْتُمْ دَاخِرُونَ -18 De ki: “Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz).” De ki: evet, hem siz çok hor, hakîr olarak De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz).” De ki: "Evet siz aşağılanarak (diriltileceksiniz)!" (18-21) De ki: «Evet. Ve sizler zeliller olarak haşrolunacaksınızdır.» Çünkü o bir sayhadan ibarettir, onlar o zaman hemen bakar dururlar. Ve derler ki: «Eyvah bizlere! İşte bu, ceza günü.» İşte bu, sizin o yalan sandığınız ayırmak günüdür. 23 / 445
37-Saffat Suresi

19.Ayet
فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنْظُرُونَ -19 O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (diriltilmiş hazır) beklemektedirler. Çünkü o bir zorlu kumandadan ıbarettir derhal gözleri açılıverir İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar. O (iş) sadece korkunç bir sesten ibârettir. Hemen onlar (diriltilmiş olarak) bakıyorlardır. (18-21) De ki: «Evet. Ve sizler zeliller olarak haşrolunacaksınızdır.» Çünkü o bir sayhadan ibarettir, onlar o zaman hemen bakar dururlar. Ve derler ki: «Eyvah bizlere! İşte bu, ceza günü.» İşte bu, sizin o yalan sandığınız ayırmak günüdür. 23 / 445
37-Saffat Suresi

20.Ayet
وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ الدِّينِ -20 Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.” Eyvah bizlere derler bu o din günü Derler ki: "Eyvahlar bize; bu, din günüdür." "Vah bize, bu cezâ günüdür!" dediler. (18-21) De ki: «Evet. Ve sizler zeliller olarak haşrolunacaksınızdır.» Çünkü o bir sayhadan ibarettir, onlar o zaman hemen bakar dururlar. Ve derler ki: «Eyvah bizlere! İşte bu, ceza günü.» İşte bu, sizin o yalan sandığınız ayırmak günüdür. 23 / 445
37-Saffat Suresi

21.Ayet
هَٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ -21 Onlara, “İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür” denilir. Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü "Bu, sizin yalanladığınız (mü´mini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür." "Bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm günüdür!" (18-21) De ki: «Evet. Ve sizler zeliller olarak haşrolunacaksınızdır.» Çünkü o bir sayhadan ibarettir, onlar o zaman hemen bakar dururlar. Ve derler ki: «Eyvah bizlere! İşte bu, ceza günü.» İşte bu, sizin o yalan sandığınız ayırmak günüdür. 23 / 445
37-Saffat Suresi

22.Ayet
احْشُرُوا الَّذِينَ ظَلَمُوا وَأَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَ -22 (22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.” Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allahdan başka taptıkları şeyleri "Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını biraraya getirip toplayın." (Yüce Allâh meleklerine emreder): "Toplayın o zâlimleri, onların eşlerini ve taptıklarını." (22-24) Toplayınız mahşere o zulmetmiş kimseleri ve onların eşlerini ve kendilerine taptıkları şeyleri. Allah´ın gayrı. Artık onlara cehennem yolunu bildiriniz. Ve onları tevkif ediniz. Şüphe yok ki, onlar sorguya çekilecek kimselerdir. 23 / 445
37-Saffat Suresi

23.Ayet
مِنْ دُونِ اللَّهِ فَاهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَاطِ الْجَحِيمِ -23 (22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.” Toplayın da götürün onları sırata; Cehennem köprüsüne doğru "Allah´tan başka (taptıklarını); artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün." "Allah´tan başka. Onları cehennemin yoluna götürün!" (22-24) Toplayınız mahşere o zulmetmiş kimseleri ve onların eşlerini ve kendilerine taptıkları şeyleri. Allah´ın gayrı. Artık onlara cehennem yolunu bildiriniz. Ve onları tevkif ediniz. Şüphe yok ki, onlar sorguya çekilecek kimselerdir. 23 / 445
37-Saffat Suresi

24.Ayet
وَقِفُوهُمْ ۖ إِنَّهُمْ مَسْئُولُونَ -24 (22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.” Ve tevkıyf edin onları, çünkü sorguya çekilecekler. "Ve onları durdurup-tutuklayın, çünkü sorguya çekileceklerdir." "Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir." (22-24) Toplayınız mahşere o zulmetmiş kimseleri ve onların eşlerini ve kendilerine taptıkları şeyleri. Allah´ın gayrı. Artık onlara cehennem yolunu bildiriniz. Ve onları tevkif ediniz. Şüphe yok ki, onlar sorguya çekilecek kimselerdir. 23 / 445
37-Saffat Suresi

25.Ayet
مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ -25 Onlara, “Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?” denir. Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz? (Onlara seslenilir:) "Ne oluyor size, birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?" "Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?" (Ve onlara denilecektir ki) «Sizin için ne oldu ki birbirinize yardım edemiyorsunuz?» 23 / 446
37-Saffat Suresi

26.Ayet
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ -26 Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir. Hayır bu gün onlar teslim olmuşlardır Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır. (Başları öne eğik, utançtan yüzleri kızarmış. Cevap verecek durumda değillerdir). Hayır, onlar o gün teslim olmuşlardır. (26-27) Hayır. Bugün onlar (zelilâne bir halde) teslimiyette bulunmuş kimselerdir. Ve onların bazıları bazılarına yönelerek muhasemede bulunurlar. 23 / 446
37-Saffat Suresi

27.Ayet
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ -27 Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler). Ve ba´zısına dönmüş soruyorlardır: Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar: Birbirlerine döndüler, soruyorlar. (26-27) Hayır. Bugün onlar (zelilâne bir halde) teslimiyette bulunmuş kimselerdir. Ve onların bazıları bazılarına yönelerek muhasemede bulunurlar. 23 / 446
37-Saffat Suresi

28.Ayet
قَالُوا إِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَمِينِ -28 Şöyle derler: “Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.” Siz diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz "Gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz." derler. (Uyanlar, uydukları adamlara) Dediler ki: "Siz bize sağdan gelir (güvendiğimiz yandan bize sokulup vesvese verir)diniz." (Tâbi olanlar) Derler ki: «Şüphe yok, siz bize sağdan gelir olmuştunuz.» 23 / 446
37-Saffat Suresi

29.Ayet
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِنِينَ -29 Diğerleri de onlara şöyle derler: “Hayır, siz zaten mü’min kimseler değildiniz.” Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız (Diğerleri de:) "Hayır" derler. "Zaten sizler mü´min kimseler değildiniz." (Ötekiler de): "Hayır, dediler, zaten siz kendiniz inanan insanlar değildiniz." Metbû bulunanlar da derler ki: «Hayır. Siz mü´min kimse olmuş değildiniz.» 23 / 446
37-Saffat Suresi

30.Ayet
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ ۖ بَلْ كُنْتُمْ قَوْمًا طَاغِينَ -30 “Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hâkimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz.” Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavm idiniz "Bizim üzerinizde zorlayıcı hiçbir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz." "Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Siz kendiniz azgın bir toplum idiniz." «Bizim için sizin üzerinizde bir saltanat bulunmuş değildik. Belki siz sapıtmışlar olan bir kavim olmuş idiniz.» 23 / 446
37-Saffat Suresi

31.Ayet
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَا ۖ إِنَّا لَذَائِقُونَ -31 “Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız.” Onun için üzerimize rabbımızın kavli hakk oldu, her halde hepimiz tadacağız "Böylece Rabbimiz´in sözü (yıkım ve azap va´di) üzerimize hak oldu. Şüphesiz, (azabı) tadıcılarız." "Artık Rabbimizin sözü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezâyı mutlaka) tadacağız!" «Artık hepimizin üzerine Rabbimizin sözü tahakkuk etti. Şüphe yok ki bizler, elbette (azabı) tadıcı kimseleriz.» 23 / 446
37-Saffat Suresi

32.Ayet
فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ -32 “Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik.” Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık "Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik." "Sizi azdırdık, çünkü biz kendimiz azmıştık (siz de bize uyunca azmış oldunuz)." «Evet. Biz sizi sapıttırdık, muhakkak ki, biz de sapıklığa düşmüş kimseler idik.» 23 / 446
37-Saffat Suresi

33.Ayet
فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ -33 Artık onlar o gün azapta ortaktırlar. O halde hepsi o gün azâbda müşterektirler Artık o gün onlar azapta ortaktırlar. O gün onlar azâb (çekme)de ortaktırlar. Şüphesiz ki onlar o gün azapta ortak kimselerdir. 23 / 446
37-Saffat Suresi

34.Ayet
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ -34 İşte biz suçlulara böyle yaparız. İşte biz mücrimlere böyle yaparız Doğrusu Biz, suçlu-günahkarlara böyle yaparız. İşte biz, suçlulara böyle yaparız. (34-35) Biz muhakkak ki, günahkârlara böyle yaparız. Şüphe yok ki onlara, «Allah´tan başka ilâh yoktur,» denildiği vakit tekebbürde bulunurlar. 23 / 446
37-Saffat Suresi

35.Ayet
إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ -35 Çünkü onlar, kendilerine, “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı. Çünkü onlar «la ilahe illallah» denildiği zaman kafa tutuyorlardı Çünkü onlara: "Allah´tan başka İlah yoktur" denildiği zaman, büyüklük taslarlardı. Çünkü onlara: "Allah´tan başka tanrı yoktur!" dendiği zaman büyüklük taslarlardı. (34-35) Biz muhakkak ki, günahkârlara böyle yaparız. Şüphe yok ki onlara, «Allah´tan başka ilâh yoktur,» denildiği vakit tekebbürde bulunurlar. 23 / 446
37-Saffat Suresi

36.Ayet
وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُو آلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍ -36 “Biz, deli bir şair için ilâhlarımızı mı terk edeceğiz?” diyorlardı. Ve «hiç biz mecnun şâır için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı Ve derlerdi ki: "Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?" "Cinlenmiş bir şâir için biz tanrılarımızı mı terk edeceğiz?" derlerdi. Ve derler ki: «Mecnun bir şair için kendi ilâhlarımızı biz mi terkedeceğiz?» 23 / 446
37-Saffat Suresi

37.Ayet
بَلْ جَاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَلِينَ -37 Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de tasdik etmiştir. Hayır o hakk ile geldi ve bütün Peygamberleri tasdik eyledi Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı. "Hayır, o (ne şâirdi, ne mecnun. O) gerçeği getirmiş ve elçileri de doğrulamıştı." Hayır. O hak ile geldi ve peygamberleri tasdik etti. 23 / 446
37-Saffat Suresi

38.Ayet
إِنَّكُمْ لَذَائِقُو الْعَذَابِ الْأَلِيمِ -38 Şüphesiz siz mutlaka elem dolu azabı tadacaksınız. Elbette siz o elîm azâbı tadacaksınız Şüphesiz, siz, acı azabı tadıcılarsınız." "Siz acı azâbı tadacaksınız!" (38-39) Şüphe yok ki, siz elbette o pek acıklı azabı tadıcılarsınız. Ve siz, başka şeyle değil, ancak yapar olduğunuz şeyler ile (cezalandırılacaksınız). 23 / 446
37-Saffat Suresi

39.Ayet
وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -39 Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız. Maamafih başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalanacaksınız Yaptıklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız. "Sadece yaptığınız (işler)le cezâlanıyorsunuz!" (38-39) Şüphe yok ki, siz elbette o pek acıklı azabı tadıcılarsınız. Ve siz, başka şeyle değil, ancak yapar olduğunuz şeyler ile (cezalandırılacaksınız). 23 / 446
37-Saffat Suresi

40.Ayet
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ -40 Ancak Allah’ın halis kulları başka. Müstesnâ ancak Allahın ıhlâs verilmiş kulları Ancak muhlis olan kullar başka. Ancak Allâh´ın hâlis kulları bu cezânın dışındadır. (40-42) Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. Onlar var ya, onlar için malûm rızk vardır. (Her nevi) Meyveler (vardır) ve onlar ikrâm olunmuşlardır. 23 / 446
37-Saffat Suresi

41.Ayet
أُولَٰئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌ -41 (41-42) İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir. Onlar için bir «ma´lûm rızık» var İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır. Onlar için bilinen bir rızık vardır. (40-42) Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. Onlar var ya, onlar için malûm rızk vardır. (Her nevi) Meyveler (vardır) ve onlar ikrâm olunmuşlardır. 23 / 446
37-Saffat Suresi

42.Ayet
فَوَاكِهُ ۖ وَهُمْ مُكْرَمُونَ -42 (41-42) İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir. Meyveler ve onlar hep ikram olunurlar Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir. (Türlü türlü) Meyvalar. Ve onlar ağırlanırlar. (40-42) Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. Onlar var ya, onlar için malûm rızk vardır. (Her nevi) Meyveler (vardır) ve onlar ikrâm olunmuşlardır. 23 / 446
37-Saffat Suresi

43.Ayet
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ -43 Onlar Naîm cennetlerindedirler. Naîm Cennetlerinde Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde. Ni´met cennetlerinde. (43-46) Naîm cennetlerde. Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde. Onların üzerlerine ırmaktan bir bardak ile dolaşılır. Bembeyaz, içenler için lezzetli. 23 / 446
37-Saffat Suresi

44.Ayet
عَلَىٰ سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ -44 Koltuklar üzerinde karşılıklı olarak otururlar. Karşılıklı tahtlar üzerinde Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar). Tahtlar üzerinde, karşılıklı otururlar. (43-46) Naîm cennetlerde. Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde. Onların üzerlerine ırmaktan bir bardak ile dolaşılır. Bembeyaz, içenler için lezzetli. 23 / 446
37-Saffat Suresi

45.Ayet
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَعِينٍ -45 (45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. Maînden bir ke´s ile üzerlerine pırlanılır Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır. Önlerinde akan kaynaktan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır. (43-46) Naîm cennetlerde. Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde. Onların üzerlerine ırmaktan bir bardak ile dolaşılır. Bembeyaz, içenler için lezzetli. 23 / 446
37-Saffat Suresi

46.Ayet
بَيْضَاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ -46 (45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. Bembeyaz, içenlere lezzet Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki). Berrak, içenlere lezzet veren bir içki. (43-46) Naîm cennetlerde. Birbirleriyle karşı karşıya tahtlar üzerinde. Onların üzerlerine ırmaktan bir bardak ile dolaşılır. Bembeyaz, içenler için lezzetli. 23 / 446
37-Saffat Suresi

47.Ayet
لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ -47 Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar. Onda ne bir gaile vardır, ne de başlarına vurur Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir. Onda ne sersemletme var, ne onunla sarhoş olurlar. (47-49) Kendisinde ne bir gâile vardır ve ne de onlar ondan sarhoş olacaklardır. Ve onların yanlarında irice gözlü, nazarlarını (kendilerine) tahsis etmiş zevceler de vardır. Sanki onlar, kapalı yumurtalardır. 23 / 446
37-Saffat Suresi

48.Ayet
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ -48 Yanlarında bakışlarını yalnızca kendilerine çevirmiş iri gözlü eşler vardır. Yanlarında iri gözlü nazarlarını hasretmiş nazenînler Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır. Yanlarında da, yalnız kendilerine göz dikmiş iri gözlü eşler vardır. (47-49) Kendisinde ne bir gâile vardır ve ne de onlar ondan sarhoş olacaklardır. Ve onların yanlarında irice gözlü, nazarlarını (kendilerine) tahsis etmiş zevceler de vardır. Sanki onlar, kapalı yumurtalardır. 23 / 446
37-Saffat Suresi

49.Ayet
كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ -49 Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır. Sanki saklı yumurtalar Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz). Saklı yumurta gibi bembeyaz eşler. (47-49) Kendisinde ne bir gâile vardır ve ne de onlar ondan sarhoş olacaklardır. Ve onların yanlarında irice gözlü, nazarlarını (kendilerine) tahsis etmiş zevceler de vardır. Sanki onlar, kapalı yumurtalardır. 23 / 446
37-Saffat Suresi

50.Ayet
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ -50 Derken birbirlerine yönelip sorarlar. Derken ba´zısı ba´zısına dönmüş soruyorlardır: Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar: Bunlar birbirine dönmüş soruyorlar: (50-51) Onların (o ehl-i cennetin) bazıları bazılarına karşı teveccüh ederek soruşturmaya başlarlar. Onlardan birisi der ki: «Benim (dünyada iken) muhakkak bir arkadaşım var idi.» 23 / 446
37-Saffat Suresi

51.Ayet
قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٌ -51 İçlerinden biri der ki: “Benim bir arkadaşım vardı.” İçlerinden bir söyliyen benim der: bir karînim vardı Bir sözcü der ki: "Benim bir yakınım vardı." Onlardan bir sözcü: "Benim, dedi, bir arkadaşım vardı." (50-51) Onların (o ehl-i cennetin) bazıları bazılarına karşı teveccüh ederek soruşturmaya başlarlar. Onlardan birisi der ki: «Benim (dünyada iken) muhakkak bir arkadaşım var idi.» 23 / 446
37-Saffat Suresi

52.Ayet
يَقُولُ أَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّقِينَ -52 “Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?” derdi. Derdi: sen cidden inananlardan mısın? "Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?" Derdi ki: "Sen doğrulayanlardan mısın? Derdi ki: «Sen de hakikaten tasdik edenlerden misin?» 23 / 447
37-Saffat Suresi

53.Ayet
أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَدِينُونَ -53 “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?” Öldüğümüz de bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt hakıkaten biz cezalanacak mıyız?» "Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?" Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz mi (diriltilip yaptığımız işlere göre) cezâlanacağız?" «Biz öldüğümüz ve biz toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, hakikaten biz mi tekrar hayat bulup cezalandırılanlar (olacağız?)». 23 / 447
37-Saffat Suresi

54.Ayet
قَالَ هَلْ أَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ -54 Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der. Nasıl der: bir bakıştırır mısınız? (Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?" (Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi. Dedi ki: Siz (onun halinden) haberdar olmak ister misiniz? 23 / 447
37-Saffat Suresi

55.Ayet
فَاطَّلَعَ فَرَآهُ فِي سَوَاءِ الْجَحِيمِ -55 Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür. Derken bakmış onu tâ Cehennemin ortasında görmüştür Derken, bakıverdi, onu ´çılgınca yanan ateşin´ tam ortasında gördü. Baktı onu cehennemin ortasında gördü. Derken kendisi bakar, onu (O arkadaşını) cehennemin ortasında görür. 23 / 447
37-Saffat Suresi

56.Ayet
قَالَ تَاللَّهِ إِنْ كِدْتَ لَتُرْدِينِ -56 Ona şöyle der: “Allah’a andolsun, neredeyse beni de helâk edecektin.” Tallahi, der: doğrusu sen az daha beni helâk edecektin Dedi ki: "Andolsun Allah´a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin." "Tallâhi, dedi, sen az daha beni de alçaltacaktın." Der ki: «Vallahi sen az kaldı elbette beni helâk edecek idin.» 23 / 447
37-Saffat Suresi

57.Ayet
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَرِينَ -57 “Rabbimin nimeti olmasaydı, mutlaka ben de cehenneme konulanlardan olmuştum.” Rabbımın ni´meti olmasa idi ben de bu ihzar edilenlerden olacaktım "Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım. "Rabbimin ni´meti olmasaydı, şimdi ben de (oraya) getirilenlerden olurdum." «Ve eğer Rabbimin nîmeti olmasa idi, elbette ki, ben de (bu cehennemde) hazır bulundurulmuşlardan olacak idim.» 23 / 447
37-Saffat Suresi

58.Ayet
أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ -58 (58-59) “Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek miymişiz? Bize azap edilmeyecek miymiş?” Nasılmış bak? Biz ölecek değiliz "Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz?" "Biz bir daha ölmeyecek miyiz" der. (O cennetteki zât diyecektir ki) «Değil mi biz (artık) ölüler olmayacağız?» 23 / 447
37-Saffat Suresi

59.Ayet
إِلَّا مَوْتَتَنَا الْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ -59 (58-59) “Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek miymişiz? Bize azap edilmeyecek miymiş?” ilk ölümümüzden başka. Ve biz muazzeb değiliz "Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?" "Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azâba da uğratılmayacağız ha?!" «İlk ölümümüz müstesna ve biz azap görücüler de olmayacağız değil mi?» 23 / 447
37-Saffat Suresi

60.Ayet
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ -60 Şüphesiz bu (cennetteki nimetlere ulaşmak) büyük bir başarıdır. Bu işte hiç şübhesiz o büyük murad, büyük kurtuluş Şüphesiz, bu, asıl büyük ´kurtuluş ve mutluluğun´ ta kendisidir. Gerçekten büyük başarı ve mutluluk budur! Şüphe yok ki, bu, elbette en büyük bir kurtuluştur. 23 / 447
37-Saffat Suresi

61.Ayet
لِمِثْلِ هَٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ -61 Çalışanlar böylesi için çalışsınlar! Böyle bir murad için çalışsın çalışan erler Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır. Çalışanlar bunun için çalışsınlar. İşte çalışanlar, bunun misli için çalışıversinler. 23 / 447
37-Saffat Suresi

62.Ayet
أَذَٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ -62 Ziyafet olarak bu mu daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Nasıl bu mu hayırlı konmak için yoksa o zakkum ağacı mı? Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı? (Nasıl) Ağırlanmak için bu mu hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Nasıl, bu mu bir ziyafet taamı olarak hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? 23 / 447
37-Saffat Suresi

63.Ayet
إِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِمِينَ -63 Şüphesiz biz onu zalimler için bir imtihan aracı kıldık. Ki biz onu zalimler için bir fitne kılmışızdır Doğrusu Biz, onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık. Biz onu zâlimler için bir fitne (sınav) yaptık. Şüphe yok ki, Biz onu (O ağacı) zalimler için bir mihnet kıldık. 23 / 447
37-Saffat Suresi

64.Ayet
إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ -64 O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır. O bir ağaçtır ki Cehennemin kökünde çıkar Şüphesiz o, ‘çılgınca yanan ateşin’ dibinde bitip çıkar. O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. Muhakkak o bir ağaçtır ki, cehennemin çukurunda (meydana) çıkar. 23 / 447
37-Saffat Suresi

65.Ayet
طَلْعُهَا كَأَنَّهُ رُءُوسُ الشَّيَاطِينِ -65 Onun meyveleri sanki şeytanların kafalarıdır. Tomurcukları Şeytanların başları gibidir Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir. Tomurcukları, şeytânların başları gibidir. Onun meyvesi sanki şeytanların başlarıdır. 23 / 447
37-Saffat Suresi

66.Ayet
فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ -66 Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır. Her halde onlar ondan yiyeceklerdir. Yiyecekler de ondan karınlarını dolduracaklardır Artık gerçekten, ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan dolduracaklar. Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır. Artık şüphe yok ki onlar, ondan elbette yiyicilerdir ve ondan karınlarını dolduruculardır. 23 / 447
37-Saffat Suresi

67.Ayet
ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَمِيمٍ -67 Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır. Sonra üzerine onların hamîmden bir haşlamaları vardır Sonra kendileri için onun üzerinde kaynar su karıştırılmış bir içkileri de vardır. Sonra onların, bunun üzerine kaynar su karıştırılmış bir içkileri vardır. Sonra muhakkak ki, onlar için onun üzerine elbette pek kaynamış bir su da vardır. 23 / 447
37-Saffat Suresi

68.Ayet
ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى الْجَحِيمِ -68 Sonra onların dönüşleri mutlaka cehennemedir. Sonra da dönümleri şübhesiz ki Cehennemedir Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir. Sonra dönecekleri yer, elbette cehennemdir. Şüphe yok ki, nihâyet onların olup gidecekleri yer cehennemdir. 23 / 447
37-Saffat Suresi

69.Ayet
إِنَّهُمْ أَلْفَوْا آبَاءَهُمْ ضَالِّينَ -69 Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular. Çünkü onlar babalarını dalâlette buldular Çünkü onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı. Çünkü onlar babalarını sapık kimseler buldular. (69-71) Muhakkak ki, onlar atalarını sapık kimseler buldular. İmdi onlar, atalarının izleri üzerine koşturuluyorlar. Andolsun ki, onlardan evvelkilerin ekserisi de sapıtmış idi. 23 / 447
37-Saffat Suresi

70.Ayet
فَهُمْ عَلَىٰ آثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ -70 Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler. Şimdi de onların izlerince koşturuyorlar Kendileri de onları izleri üzerinde koşturup-duruyorlardı. Kendileri de onların izlerinde koşturuyorlar. (69-71) Muhakkak ki, onlar atalarını sapık kimseler buldular. İmdi onlar, atalarının izleri üzerine koşturuluyorlar. Andolsun ki, onlardan evvelkilerin ekserisi de sapıtmış idi. 23 / 447
37-Saffat Suresi

71.Ayet
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ الْأَوَّلِينَ -71 Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. Hakıkat onlardan evvel eskilerin ekserisi dalâlette idi Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. (69-71) Muhakkak ki, onlar atalarını sapık kimseler buldular. İmdi onlar, atalarının izleri üzerine koşturuluyorlar. Andolsun ki, onlardan evvelkilerin ekserisi de sapıtmış idi. 23 / 447
37-Saffat Suresi

72.Ayet
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِمْ مُنْذِرِينَ -72 Andolsun, biz onlara da uyarıcılar göndermiştik. Celâlim hakkı için içlerinde inzar edici Peygamberler de gönderdik Andolsun, Biz onlara uyarıcılar göndermiştik. Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik. (72-74) Yemin olsun ki, onların içinde korkutucular göndermiş idik. Artık bak, o korkutulmuş olanların akibetleri nasıl oluverdi? Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. 23 / 447
37-Saffat Suresi

73.Ayet
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَرِينَ -73 Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu! Sonra da bak o inzar edilenlerin akıbeti nasıl oldu? Uyarılanların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. Bak, o uyarılanların sonu nice oldu. (72-74) Yemin olsun ki, onların içinde korkutucular göndermiş idik. Artık bak, o korkutulmuş olanların akibetleri nasıl oluverdi? Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. 23 / 447
37-Saffat Suresi

74.Ayet
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ -74 Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka. Ancak Allahın ıhlâs ile seçilen kulları başka Ancak muhlis olan kullar başka. Ancak Allâh´ın halis kulları o azâbın dışında kaldılar. (72-74) Yemin olsun ki, onların içinde korkutucular göndermiş idik. Artık bak, o korkutulmuş olanların akibetleri nasıl oluverdi? Allah´ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. 23 / 447
37-Saffat Suresi

75.Ayet
وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ -75 Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz! Celâlim hakkı için bize Nuh nidâ etmişti, biz de hakıkat ne güzel mücîbiz Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik. Andolsun Nûh bize yalvarmıştı da ne güzel kabul buyurmuştuk! Celâlim hakkı için Nûh Bize nidâ etmişti. Artık Biz ne güzel icabet edenler (olduk). 23 / 447
37-Saffat Suresi

76.Ayet
وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ -76 Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. Hem onu ve ehlini o büyük sıkıntıdan kurtardık Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık. Onu ve âilesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. Ve O´nu ve ehlini o pek büyük gamdan kurtardık. 23 / 447
37-Saffat Suresi

77.Ayet
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقِينَ -77 Onun neslini yeryüzünde kalanlar kıldık. Hem zürriyyetini bâkıy kalanlar kıldık Ve onun soyunu, (dünyada) onları da baki kıldık. Yalnız onun zürriyetini kalıcılar yaptık (onlardan başka hepsini helâk ettik). Ve onun zürriyetini (evet onları) payidârlar kıldık. 23 / 448
37-Saffat Suresi

78.Ayet
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ -78 Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. Hem de namına bıraktık sonrakiler içinde Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık: Ve onun üzerine sonra gelenler arasında (bir zikr-i cemîl) bıraktık. 23 / 448
37-Saffat Suresi

79.Ayet
سَلَامٌ عَلَىٰ نُوحٍ فِي الْعَالَمِينَ -79 Âlemler içinde Nûh’a selâm olsun! Selâm Nuha bütün âlemler içinde Alemler içinde selam olsun Nuh’a. Âlemler içinde Nûh´a selâm olsun (bütün insanlar onu esenlikle anarlar). (79-80) Selâm Nûh´a, bütün âlemler içinde. İşte şüphe yok, Biz muhsin olanları böylece mükâfaata nâil kılarız. 23 / 448
37-Saffat Suresi

80.Ayet
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -80 İşte biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere Gerçekten Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. İşte biz güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız. (79-80) Selâm Nûh´a, bütün âlemler içinde. İşte şüphe yok, Biz muhsin olanları böylece mükâfaata nâil kılarız. 23 / 448
37-Saffat Suresi

81.Ayet
إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ -81 Çünkü o, bizim mü’min kullarımızdandı. Çünkü o bizim mü´min kullarımızdan Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandı. Çünkü o bizim, inanan kullarımızdandı. (81-82) Muhakkak o, Bizim mü´min olan kullarımızdan idi. Sonra ötekilerini sulara gark ettik. 23 / 448
37-Saffat Suresi

82.Ayet
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ -82 Sonra biz, diğerlerini suda boğduk. Sonra da diğerlerini suya boğduk Sonra diğerlerini suda boğduk. Sonra ötekilerini suda boğduk. (81-82) Muhakkak o, Bizim mü´min olan kullarımızdan idi. Sonra ötekilerini sulara gark ettik. 23 / 448
37-Saffat Suresi

83.Ayet
وَإِنَّ مِنْ شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ -83 Şüphesiz İbrahim de O’nun taraftarlarından idi. Şübhesiz İbrahim de onun kolundan Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır. İbrâhim de onun kolundan idi. Şüphe yok ki, İbrahim de O´nun izinden gidenlerdendir. 23 / 448
37-Saffat Suresi

84.Ayet
إِذْ جَاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ -84 Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti. Çünkü rabbına selîm bir kalb ile geldi Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti. Zirâ Rabbine tertemiz bir kalb getirmişti. (84-85) Çünkü o, Rabbine tertemiz bir yürekle geldi. O vakit babasına ve kavmine dedi: «Siz nelere ibadet edersiniz?» 23 / 448
37-Saffat Suresi

85.Ayet
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ -85 Hani babasına ve kavmine şöyle demişti: “Siz neye tapıyorsunuz?” Çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: siz nelere tapıyorsunuz? Hani babasına ve kavmine demişti ki: “Sizler neye tapıyorsunuz?” Babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti. (84-85) Çünkü o, Rabbine tertemiz bir yürekle geldi. O vakit babasına ve kavmine dedi: «Siz nelere ibadet edersiniz?» 23 / 448
37-Saffat Suresi

86.Ayet
أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ -86 “Allah’ı bırakıp da birtakım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?” Yalancılık etmek için mi Allahdan başka ilâhlar istiyorsunuz? “Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah’tan başka ilahlar istiyorsunuz?” "Allah´tan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?" «Bir iftira olarak mı Allah´tan başka ilâhlar diliyorsunuz?» 23 / 448
37-Saffat Suresi

87.Ayet
فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمِينَ -87 “O hâlde, âlemlerin Rabbi hakkında görüşünüz nedir?” Siz rabbül´âlemîni ne zannediyorsunuz? “Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?” Âlemlerin Rabbi hakkında zannınız nedir (ki O´na böyle ortaklar koştunuz)? «İmdi âlemlerin Rabbine âit zannınız neden ibarettir?» 23 / 448
37-Saffat Suresi

88.Ayet
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِ -88 (88-89) İbrahim, yıldızlara baktı ve “Ben hastayım” dedi. Derken bir bakım baktı da nücume Sonra yıldızlara bir göz attı. Yıldızlara bir göz attı: (88-89) Derken yıldızlara bir bakışla baktı. Sonra dedi ki: «Şüphe yok, ben hastayım.» 23 / 448
37-Saffat Suresi

89.Ayet
فَقَالَ إِنِّي سَقِيمٌ -89 (88-89) İbrahim, yıldızlara baktı ve “Ben hastayım” dedi. Ben dedi: hastayım “Ben, doğrusu hastayım” dedi. "Ben hastayım", dedi. (88-89) Derken yıldızlara bir bakışla baktı. Sonra dedi ki: «Şüphe yok, ben hastayım.» 23 / 448
37-Saffat Suresi

90.Ayet
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِرِينَ -90 Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan uzaklaştılar. O vakıt arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar. Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan kaçtılar. Hemen ondan arkalarını çevirmişler olarak uzaklaştılar. 23 / 448
37-Saffat Suresi

91.Ayet
فَرَاغَ إِلَىٰ آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ -91 İbrahim, onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi: “Yemez misiniz?” Derken kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da buyursanız a, dedi, yemez misiniz? Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: “Yemek yemiyor musunuz?” dedi. O da gizlice onların tanrılarına sokuldu: "Yemez misiniz?" dedi. Artık onların putlarına gitti de (istihzâ tarikiyle) dedi ki: «Yemek yemez misiniz?» 23 / 448
37-Saffat Suresi

92.Ayet
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ -92 “Ne diye konuşmuyorsunuz?” Neyiniz var söylemiyorsunuz “Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?” "Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?" «Size ne oluyor ki, konuşamıyorsunuz?» 23 / 448
37-Saffat Suresi

93.Ayet
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًا بِالْيَمِينِ -93 Derken üzerlerine yürüyüp onlara güçlü bir darbe indirdi. Diyerek bir takrib ile onlara kuvvetli bir darbe indirdi Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi. Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle onlara kuvvetli bir darbe indirdi. Ve onların üzerine gizlice vararak eliyle bir vuruş vuruverdi. 23 / 448
37-Saffat Suresi

94.Ayet
فَأَقْبَلُوا إِلَيْهِ يَزِفُّونَ -94 Kavmi (telaş içinde) koşarak ona doğru geldi. Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler. (Puta, tapanlar, döndüklerinde putlarını kırılmış görünce) Hemen koşarak ona gittiler. (94-96) Bunun üzerine koşar oldukları halde ona yöneldiler. Dedi ki: «Kendi yontar olduğunuz şeye mi taparsınız?» «Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyi yaratmıştır.» 23 / 448
37-Saffat Suresi

95.Ayet
قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ -95 İbrahim, şöyle dedi: “Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?” A, dedi siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Dedi ki: “Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?” "(Elinizle) Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" dedi. (94-96) Bunun üzerine koşar oldukları halde ona yöneldiler. Dedi ki: «Kendi yontar olduğunuz şeye mi taparsınız?» «Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyi yaratmıştır.» 23 / 448
37-Saffat Suresi

96.Ayet
وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ -96 “Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.” Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı “Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.” "Oysa sizi de, yaptığınız (bu şeyler)i de Allâh yaratmıştır." (94-96) Bunun üzerine koşar oldukları halde ona yöneldiler. Dedi ki: «Kendi yontar olduğunuz şeye mi taparsınız?» «Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyi yaratmıştır.» 23 / 448
37-Saffat Suresi

97.Ayet
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ -97 Kavmi, “Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu ateşe atın” dedi. Haydin dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın Dediler ki: “Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.” "Onun için bir bina yapın da onu (o binâda) ateşe atın" dediler. Dediler ki: «Bunun için bir bina yapınız da bunu bir ateş içinde bırakınız.» 23 / 448
37-Saffat Suresi

98.Ayet
فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ -98 Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları en alçak kimseler kıldık. Böyle ona bir tuzak kurmak istediler, biz de tuttuk kendilerini daha alçak düşürdük Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz, onları alçaltılmışlar kıldık. Ona bir tuzak kurmak istediler, biz de (onların tuzaklarını boşa çıkardık), onları alçak düşürdük. Onun için böyle bir hile dilediler. Artık Biz de onları pek sefil kimseler kıldık. 23 / 448
37-Saffat Suresi

99.Ayet
وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّي سَيَهْدِينِ -99 İbrahim, şöyle dedi: “Ben Rabbime (O’nun emrettiği yere) gideceğim. O, bana yol gösterecektir.” Bir de dedi ki: ben rabbıma gidiyorum, o bana yolunu gösterir (İbrahim) Dedi ki: “Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir.” (İbrâhim) Dedi ki: "Ben Rabbime gideceğim, O, beni doğru yola iletecek." Ve dedi ki: «Şüphe yok ben Rabbime gidiciyim, elbette beni doğru yola iletir.» 23 / 448
37-Saffat Suresi

100.Ayet
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ -100 “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.” Rabbım! bana salihînden ihsan buyur “Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.” "Rabbim, bana iyilerden (bir çocuk) lutfet!" (100-101) «Yarabbi! Bana sâlihlerden (bir çocuk) ihsan buyur.» Biz de onu pek yumuşak tâbiatlı bir oğul ile müjdeledik. 23 / 448
37-Saffat Suresi

101.Ayet
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ -101 Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. Ona halim bir erkek çocuk müjdeledik. (100-101) «Yarabbi! Bana sâlihlerden (bir çocuk) ihsan buyur.» Biz de onu pek yumuşak tâbiatlı bir oğul ile müjdeledik. 23 / 448
37-Saffat Suresi

102.Ayet
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَىٰ فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ -102 Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.” (Çocuk) Onun yanında koşma çağına erişince (İbrâhim ona): "Yavrum, dedi, ben uykuda görüyorum ki ben seni kesiyorum; (düşün) bak, ne dersin?" (Çocuk): "Babacığım, sana emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın." dedi. Vaktâ ki, onunla beraber yürümek çağına yetişti. Dedi: «Oğulcağızım! Ben, şüphe yok rüyâda görüyorum ki, muhakkak seni boğazlıyorum. Artık bak, sen ne görürsün.» Dedi: «Ey babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.» 23 / 448
37-Saffat Suresi

103.Ayet
فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ -103 (103-104) Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!” Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail’i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. İkisi de böylece (Allâh´ın emrine) teslim olup (İbrâhim, kurban etmek için) çocuğu alnı üzerine yıkınca, Vaktâ ki, ikisi de inkiyâd ettiler ve O´nu alnının bir yanı üzerine yatırdı. 23 / 449
37-Saffat Suresi

104.Ayet
وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ -104 (103-104) Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!” Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim! Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik. Biz ona: "İbrâhim!" diye ünledik. Ve O´na: «Ya İbrahim!» diye nidâ ettik ki, 23 / 449
37-Saffat Suresi

105.Ayet
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -105 “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.” Ru´yayı gerçek tasdık eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere “Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.” "Sen rüyâyı doğruladın, işte biz, güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız!" «Sen muhakkak rüyâyı tasdik ettin. Biz böylece muhakkak muhsinleri mükâfaatlandırırız.» 23 / 449
37-Saffat Suresi

106.Ayet
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْبَلَاءُ الْمُبِينُ -106 “Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.” Şübhesiz ki bu açık bir ibtilâ, kat´î bir imtihan Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Gerçekten bu, apaçık bir sınav idi. Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir imtihandır. 23 / 449
37-Saffat Suresi

107.Ayet
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ -107 Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık. Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik. Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik. Ve O´na bir büyük kurbanlık bedel verdik. 23 / 449
37-Saffat Suresi

108.Ayet
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ -108 Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. Namını da bıraktık sonrakiler içinde Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık. (108-109) Ve sonrakilerin arasında O´na karşı (bir güzel sena) bıraktık. İbrahim üzerine selâm olsun. 23 / 449
37-Saffat Suresi

109.Ayet
سَلَامٌ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ -109 İbrahim’e selâm olsun. Selâm İbrahime İbrahim’e selam olsun. (İleride gelecek nesiller): "İbrâhim´e selâm olsun!" (diyeceklerdi.) (108-109) Ve sonrakilerin arasında O´na karşı (bir güzel sena) bıraktık. İbrahim üzerine selâm olsun. 23 / 449
37-Saffat Suresi

110.Ayet
كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -110 İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız. Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. İşte biz güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız. İşte muhsin olanları böylece mükâfaatlandırırız. 23 / 449
37-Saffat Suresi

111.Ayet
إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ -111 Çünkü o mü’min kullarımızdandı. Çünkü o bizim mü´min kullarımızdan Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandır. Çünkü o bizim mü´min kullarımızdandı. Şüphe yok ki, o mü´min olan kullarımızdandır. 23 / 449
37-Saffat Suresi

112.Ayet
وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَاقَ نَبِيًّا مِنَ الصَّالِحِينَ -112 Biz onu salihlerden bir peygamber olarak İshak ile de müjdeledik. Bir de onu salihînden bir Peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı da müjdeledik. Biz ona İshâk´ı, iyilerden bir peygamber olarak müjdeledik. Ve O´nu sâlihlerden bir peygamber olmak üzere İshak ile de müjdeledik. 23 / 449
37-Saffat Suresi

113.Ayet
وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰ إِسْحَاقَ ۚ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِهِ مُبِينٌ -113 Onu da İshak’ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine apaçık zulmedenler de. Hem ona hem İshaka bereketler verdik. İkisinin zürriyyetinden de hem muhsin olan var hem de nefsine açık zulmeden Ona ve İshak’a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de. Kendisine de, İshâk´a da bereketler verdik. Onların neslinden (gelenler arasında) iyi hareket eden de var, açıkça kendisine zulmeden de. Ve onun üzerine ve İshak üzerine bereketler verdik ve ikisinin zürriyetinden muhsin olan da vardır ve nefsine apaçık zulmeden de. 23 / 449
37-Saffat Suresi

114.Ayet
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ -114 Andolsun, biz Mûsâ’ya ve Hârûn’a da lütufta bulunduk. Celâlim hakkı için Musâ ile Harûnu da minnetdâr eyledik Andolsun, Biz Musa’ya ve Harun’a lütufta bulunduk. Andolsun Mûsâ´ya ve Hârûn´a da lutuflarda bulunduk. (114-115) Andolsun ki, Mûsa ve Harun üzerine de ihsanda bulunduk. Ve ikisini de ve kavimlerini de pek büyük bir gamdan kurtardık. 23 / 449
37-Saffat Suresi

115.Ayet
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ -115 Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. Hem kendilerini ve kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık. Onları ve kavimlerini büyük sıkıntıdan kurtardık. (114-115) Andolsun ki, Mûsa ve Harun üzerine de ihsanda bulunduk. Ve ikisini de ve kavimlerini de pek büyük bir gamdan kurtardık. 23 / 449
37-Saffat Suresi

116.Ayet
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ -116 Onlara yardım ettik de onlar galip gelenler oldular. Hem yardım ettik onlara da galibler onlar oldular Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler oldular. Onlara yardım ettik de üstün gelenler kendileri oldular. Ve onlara yardım ettik. Artık galip olanlar onlar oldular. 23 / 449
37-Saffat Suresi

117.Ayet
وَآتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَبِينَ -117 Biz onlara (hükümlerimizi) açıklayan Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Hem kendilerine o belli kitabı verdik Ve ikisine anlatımı-açık kitabı verdik. Onlara açık ifâdeli Kitabı verdik. (117-118) Ve ikisine de o açıkça bildiren kitabı verdik. Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik. 23 / 449
37-Saffat Suresi

118.Ayet
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ -118 Onları doğru yola ilettik. Ve kendilerini doğru yola çıkardık Onları dosdoğru yola yöneltip-ilettik. Ve onları doğru yola ilettik. (117-118) Ve ikisine de o açıkça bildiren kitabı verdik. Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik. 23 / 449
37-Saffat Suresi

119.Ayet
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْآخِرِينَ -119 Sonradan gelenler arasında onlara güzel birer ad bıraktık. Sonrakiler içinde de namlarına şunu bıraktık Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. Ve sonra gelenler arasında onlara (iyi bir ün) bıraktık. Ve sonrakiler arasında da onlar için güzel bir sena bıraktık. 23 / 449
37-Saffat Suresi

120.Ayet
سَلَامٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَارُونَ -120 Mûsâ’ya ve Hârûn’a selâm olsun. Selâm Musâ ile Haruna Musa’ya ve Harun’a selam olsun. (Hep): "Mûsâ´ya ve Hârûn´a selâm olsun!" (diyeceklerdi). Mûsa ve Harun üzerine (bizden) selâm olsun. 23 / 449
37-Saffat Suresi

121.Ayet
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -121 Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. İşte biz güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız. Şüphe yok ki Biz, muhsin olanları böylece mükâfaatlandırırız. 23 / 449
37-Saffat Suresi

122.Ayet
إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ -122 Çünkü onlar mü’min kullarımızdan idiler. Çünkü ikisi de bizim mü´min kullarımızdan Şüphesiz ikisi, Bizim mü’min olan kullarımızdandılar. Çünkü ikisi de bizim inanan kullarımızdandı. Muhakkak ki, ikisi de Bizim mü´minler olan kullarımızdandır. 23 / 449
37-Saffat Suresi

123.Ayet
وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ -123 Şüphesiz İlyas da peygamberlerden idi. Şübhesiz İlyas da mürselînden Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerdendi. İlyâs da elçilerdendi. Ve şüphe yok ki, İlyas da gönderilmiş (peygamber)lerdendir. 23 / 449
37-Saffat Suresi

124.Ayet
إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَلَا تَتَّقُونَ -124 Hani kavmine şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” Zira kavmine demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? Hani kendi kavmine demişti ki: “Siz korkup sakınmaz mısınız?” Kavmine demişti ki: "(Allâh´ın azâbından) Korunmaz mısınız?" O vakit, kavmine demişti ki: «Siz korkmaz mısınız?» 23 / 449
37-Saffat Suresi

125.Ayet
أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ الْخَالِقِينَ -125 (125-126) “Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah’ı bırakarak “Ba’l’e mi tapıyorsunuz?” Bir ba´le mi yalvarıyorsunuz bırakıb da o ahsenülhâlikîni “Siz Ba’le tapıp da Yaratıcıların en güzeli (olan Allah’ı) mı bırakıyorsunuz?” "Ba´l´e yalvarıyorsunuz da, bırakıyor musunuz, yaratıcıların en güzelini?" «Ba´l´e mi tapınırsınız? Ve Hâlikların en güzeline (ibadeti) terk mi edersiniz?» 23 / 449
37-Saffat Suresi

126.Ayet
اللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ -126 (125-126) “Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah’ı bırakarak “Ba’l’e mi tapıyorsunuz?” O rabbınız ve evvelki atalarınızın da rabbı olan Allahı? “Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.” "Sizin Rabbiniz ve önceki atalarınızın Rabbi olan Allâh´ı?" «Sizin de Rabbiniz ve evvelki atalarınızın da Rabbi olan Allah´a (ibadeti mi terkeylersiniz?)» 23 / 449
37-Saffat Suresi

127.Ayet
فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ -127 Onu yalanladılar. Bu sebeple onlar (cehenneme) götürüleceklerdir. O vakıt onu tekzib ettiler, şübhesiz ki onlar da ıhzâr edildiler Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır. Onu yalanladılar, bundan dolayı onlar (azâba) getirileceklerdir. O vakit O´nu tekzîp ettiler. Artık onlar da elbette, (azaba) ihzar edilmişlerdir. 23 / 450
37-Saffat Suresi

128.Ayet
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ -128 Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka. Müstesnâ Allahın ıhlâslı kulları Ancak, muhlis olan kullar başka. Yalnız Allâh´ın hâlis kulları azâb dışındadırlar. Allah´ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesna. 23 / 450
37-Saffat Suresi

129.Ayet
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ -129 Sonradan gelenler içerisinde ona güzel bir ad bıraktık. Ona da sonrakilerde şunu bıraktık Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. Biz, sonra gelenler arasında ona (İlyâs´a da iyi bir ün) bıraktık: Ve O´na sonrakiler arasında (bir zikr-i cemîl) terkettik. 23 / 450
37-Saffat Suresi

130.Ayet
سَلَامٌ عَلَىٰ إِلْ يَاسِينَ -130 İlyas’a selâm olsun. Selâm, ilyasîne İlyas’a selam olsun. "İlyâs´a selâm olsun." İlyas´ın üzerine selâm olsun. 23 / 450
37-Saffat Suresi

131.Ayet
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ -131 Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. İşte biz güzel davrananları böyle mükâfâtlandırırız. Muhakkak ki, Biz muhsin olanları mükâfaatlandırırız. 23 / 450
37-Saffat Suresi

132.Ayet
إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ -132 Çünkü o bizim mü’min kullarımızdandı. Çünkü o bizim mü´min kullarımızdan Şüphesiz o, Bizim mü’min olan kullarımızdandı. Çünkü o bizim mü´min kullarımızdandı. Şüphe yok O, Bizim mü´minler olan kullarımızdandır. 23 / 450
37-Saffat Suresi

133.Ayet
وَإِنَّ لُوطًا لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ -133 Şüphesiz Lût da peygamberlerdendi. Şübhesiz Lût da mürselînden Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerdendi. Lût da gönderilen elçilerdendi. (133-134) Ve muhakkak, Lût da elbette gönderilmiş peygamberlerdendir. O vakit O´nu ve ehlini necâta erdirdik. 23 / 450
37-Saffat Suresi

134.Ayet
إِذْ نَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ -134 (134-135) Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında bütün ailesini kurtarmıştık. Zira kurtardık onu ve bütün ehlini Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık. Onu ve âilesini kurtardık. (133-134) Ve muhakkak, Lût da elbette gönderilmiş peygamberlerdendir. O vakit O´nu ve ehlini necâta erdirdik. 23 / 450
37-Saffat Suresi

135.Ayet
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ -135 (134-135) Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında bütün ailesini kurtarmıştık. kalan bir karıdan başka batanlar içinde Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında. Yalnız (azâbda) kalacaklar arasında bulunan acûze bir kadın hâriç. Azap içinde kalanlar arasındaki bir kocakarı müstesna. 23 / 450
37-Saffat Suresi

136.Ayet
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ -136 Sonra da diğerlerini yok ettik. Sonra diğerlerini tedmir eyledik Sonra geride kalanları yerle bir ettik. Sonra ötekileri kırdık (geçirdik). (136-137) Sonra diğerlerini de helâk ediverdik. Ve şüphe yok ki, siz elbette onların üzerlerine sabahleyin uğrarsınız. 23 / 450
37-Saffat Suresi

137.Ayet
وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِحِينَ -137 (137-138) Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz? Ve siz elbette onlara uğrar ve üzerinden geçerseniz, sabahleyin Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti. Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz; sabahleyin, (136-137) Sonra diğerlerini de helâk ediverdik. Ve şüphe yok ki, siz elbette onların üzerlerine sabahleyin uğrarsınız. 23 / 450
37-Saffat Suresi

138.Ayet
وَبِاللَّيْلِ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ -138 (137-138) Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz? Ve geceleyin, ya akıl edip de düşünmez misiniz Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız? Ve geceleyin. Düşünmüyor musunuz? Ve geceleyin de. Siz âkilâne düşünmeyecek misiniz? 23 / 450
37-Saffat Suresi

139.Ayet
وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ -139 Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi. Şübhesiz Yunüs de o mürselînden Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi. Yûnus da gönderilen elçilerdendi. (139-140) Ve şüphe yok ki, Yûnus da elbette gönderilmiş peygamberlerdendir. Vaktâ ki O, dolu bir gemiye kaçmıştı. 23 / 450
37-Saffat Suresi

140.Ayet
إِذْ أَبَقَ إِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ -140 Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti. Hani bir vakıt dolu gemiye kaçmıştı, Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı. Dolu gemiye kaçmıştı. (139-140) Ve şüphe yok ki, Yûnus da elbette gönderilmiş peygamberlerdendir. Vaktâ ki O, dolu bir gemiye kaçmıştı. 23 / 450
37-Saffat Suresi

141.Ayet
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَضِينَ -141 Gemidekilerle kur’a çekmiş ve kaybedenlerden olmuştu. kur´a çekmişti de kaydırılanlardan olmuştu Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu. (Yükü fazla oluğundan gemi taşıyamamış, yolculardan birini denize atmak gerekmişti. Birini atmak üzere gemidekilerle) Kur´a çekti. (Yûnus) Yenilenlerden oldu. (Kur´a kendisine isâbet etti). Derken kur´a çekmiş de, mağlup olanlardan olmuştu. 23 / 450
37-Saffat Suresi

142.Ayet
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ -142 Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu. Derken kendisi balık yuttu melâmette idi Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. (Yûnus, Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrıldığı için) Kendi kendisini kınarken (denize attılar) balık onu yuttu. Artık o melâmet eder (nefsini kınar) bir halde iken O´nu balık yutuverdi. 23 / 450
37-Saffat Suresi

143.Ayet
فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّحِينَ -143 (143-144) Eğer o, Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı. Eğer çok tesbih edenlerden olmasa idi Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı, Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, (143-144) Eğer o çokça tesbih edenlerden olmasa idi, elbette ki, onun karnında, tekrar dirilecekleri güne kadar kalırdı. 23 / 450
37-Saffat Suresi

145.Ayet
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ سَقِيمٌ -145 Derken biz onu hasta bir hâlde sahile attık. Hemen biz onu alana attık hasta idi Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık. (Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti, biz de) Onu hasta bir halde ağaçsız, çıplak bir yere attık. (145-146) Artık O´nu kendisi hasta olduğu halde bir açık yere atıverdik. Ve O´nun üzerine kabak nev´inden bir ağaç bitirdik. 23 / 450
37-Saffat Suresi

146.Ayet
وَأَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْطِينٍ -146 Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik. Ve üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik. Ve üzerine (gölge yapması için) Bir asma kabak ağacı bitirdik. (145-146) Artık O´nu kendisi hasta olduğu halde bir açık yere atıverdik. Ve O´nun üzerine kabak nev´inden bir ağaç bitirdik. 23 / 450
37-Saffat Suresi

147.Ayet
وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ مِائَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ -147 Biz onu yüz bin, yahut daha fazla insana peygamber olarak gönderdik. Ve onu yüz bine Resul gönderdik ve hattâ artıyorlardı Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik. Ve onu yüz bin insana ya da daha fazla olanlara elçi gönderdik. (147-148) Ve O´nu yüz bin ve daha artar olana (böyle bir kavme peygamber) gönderdik. Nihâyet imân ettiler, artık onları bir müddete kadar geçindirdik (faidelendirdik). 23 / 450
37-Saffat Suresi

148.Ayet
فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَىٰ حِينٍ -148 Nihayet onlar iman ettiler. Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik. O vakıt ona iyman ettiler de onları bir zamana kadar istifade ettirdik Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık. İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik. (147-148) Ve O´nu yüz bin ve daha artar olana (böyle bir kavme peygamber) gönderdik. Nihâyet imân ettiler, artık onları bir müddete kadar geçindirdik (faidelendirdik). 23 / 450
37-Saffat Suresi

149.Ayet
فَاسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَ -149 Ey Muhammed! Onlara sor: Kız çocukları Rabbinin de, erkek çocukları onların mı? Şimdi sor o seninkilere: rabbına kızlar, onlara oğullar öyle mi? Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin, erkek çocuklar onların mı? Şimdi onlara sor: Rabbine kızlar, onlara da oğlanlar mı? (149-150) Şimdi onlara sor, «Rabbin için kızlar ve onlar içinse oğullar mı var? Yoksa melekleri dişiler olarak mı yarattık? Onlar da şahitler mi idiler?» 23 / 450
37-Saffat Suresi

150.Ayet
أَمْ خَلَقْنَا الْمَلَائِكَةَ إِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ -150 Yoksa biz melekleri dişi olarak yaratmışız da onlar şahid mi bulunuyorlarmış? Yoksa biz Melâikeyi dişi yaratmışız da onlar şâhid mi bulunuyorlarmış? Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken Biz melekleri dişiler olarak mı yarattık? Yoksa biz melekleri, onların gözleri önünde dişi mi yarattık (ki meleklerin dişi olduğunu söylüyorlar)? (149-150) Şimdi onlara sor, «Rabbin için kızlar ve onlar içinse oğullar mı var? Yoksa melekleri dişiler olarak mı yarattık? Onlar da şahitler mi idiler?» 23 / 450
37-Saffat Suresi

151.Ayet
أَلَا إِنَّهُمْ مِنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ -151 (151-152) İyi bilin ki onlar kendi uydurmaları olarak, “Allah çocuk sahibi oldu” diyorlar. Onlar elbette yalan söylüyorlar. Ha!.. onlar şübhesiz ki yalancıdırlar Dikkat edin; gerçekten onlar, düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki: İyi bilin, onlar iftirâları yüzünden diyorlar ki: (151-152) Agâh ol, şüphe yok ki, onlar iftiralarından dolayı elbette derler ki; «Allah doğurdu!» Ve şüphe yok ki, onlar elbette yalancı kimselerdir. 23 / 450
37-Saffat Suresi

152.Ayet
وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ -152 (151-152) İyi bilin ki onlar kendi uydurmaları olarak, “Allah çocuk sahibi oldu” diyorlar. Onlar elbette yalan söylüyorlar. «Allah doğurdu» derler ve elbette bunlar yalancıdırlar “Allah doğurdu.” Onlar, hiç şüphesiz, muhakkak yalan söyleyenlerdir. "Allâh doğurdu." Onlar elbette yalancıdırlar. (151-152) Agâh ol, şüphe yok ki, onlar iftiralarından dolayı elbette derler ki; «Allah doğurdu!» Ve şüphe yok ki, onlar elbette yalancı kimselerdir. 23 / 450
37-Saffat Suresi

153.Ayet
أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ -153 Yoksa Allah kızları erkeklere tercih mi etti? Kızları oğullara tercih mi etmiş? (Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş? (Allâh) Kızları seçip oğlanlara tercih mi etmiş? Kızları oğullar üzerine tercih mi etmiş? 23 / 450
37-Saffat Suresi

154.Ayet
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ -154 Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz! Nah sizlere! nasıl hukmediyorsunuz? Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Size ne oldu, nasıl hüküm veriyorsunuz? «Size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?» 23 / 451
37-Saffat Suresi

155.Ayet
أَفَلَا تَذَكَّرُونَ -155 Hiç düşünmüyor musunuz? Hiç de mi düşünmezsiniz? Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz? Hiç mi düşünmüyorsunuz? «Hiç düşünüvermez misiniz?» 23 / 451
37-Saffat Suresi

156.Ayet
أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُبِينٌ -156 Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var? Yoksa sizin için açık bir ferman mı var? Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var? Yoksa sizin, (meleklerin, Allâh´ın kızları oldukları hakkında) açık bir deliliniz mi var? «Yoksa sizin için apaçık bir hüccet mi var?» 23 / 451
37-Saffat Suresi

157.Ayet
فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -157 Eğer doğru söyleyen kimseler iseniz getirin (bu delili içeren) kitabınızı! O halde getirin kitabınızı sadıksanız Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı. Eğer doğru iseniz Kitabınızı getirin. «Haydi, eğer siz sâdıklar iseniz kitabınızı getiriveriniz.» 23 / 451
37-Saffat Suresi

158.Ayet
وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا ۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ -158 Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. Oysa cinler de kendilerinin Allah’ın huzuruna getirileceklerini bilirler. Bir de onunla Cinler beyninde bir neseb uydururlar. Celâlim hakkı için Cinler bilirler ki onlar ihzar olunacaklardır Onlar, Kendisi´yle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir. Allâh ile cinler arasında bir nesep, (bir soy bağlantısı) uydurdular. Oysa cinler de kendilerinin (yüce divâna) getirileceklerini bilmişlerdir. Ve bir de O´nunla cinler arasında bir neseb (iddiasında) bulundular. Andolsun ki, cinler bilmişlerdir ki, elbette onlar (cehenneme) ihzar edilmiş kimselerdir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

159.Ayet
سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ -159 Allah, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Münezzeh sübhan o Allah onların isnad ettikleri vasıflardan Onların nitelendirdiklerinden Allah Yücedir. Hâşâ Allâh, onların taktıkları sıfatlardan (münezzehtir), yücedir. Allah Teâlâ, onların tavsif ettiklerinden münezzehtir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

160.Ayet
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ -160 Ancak Allah’ın ihlâslı kulları bunlar gibi değildir. Lâkin Allahın ıhlâs ile seçilen kulları başka Ancak muhlis olan kullar başka. Fakat Allâh´ın temiz kulları hâriç (onlar azâba sokulmayacaklardır). Allah´ın ihlâsa nâil buyurmuş olduğu kulları müstesna. (onlar böyle bir tavsifte bulunmazlar). 23 / 451
37-Saffat Suresi

161.Ayet
فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ -161 (161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz. Çünkü siz ve taptıklarınız Artık siz de, tapmakta olduklarınız da. (Ey inkârcılar) Ne siz, ne de taptıklarınız, (161-162) Artık şüphe yok ki, siz ve ibadet ettiğiniz şeyler O´na karşı (kimseyi) fitneye düşürücüler değilsinizdir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

162.Ayet
مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِنِينَ -162 (161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz. Ona karşı kimseyi meftun edemezsiniz O’na karşı kimseyi fitneye sürükleyecek değilsiniz. Kandırıp Allâh´ın yolundan çıkaramazsınız; (161-162) Artık şüphe yok ki, siz ve ibadet ettiğiniz şeyler O´na karşı (kimseyi) fitneye düşürücüler değilsinizdir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

163.Ayet
إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ -163 (161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz. Meğer ki Cahîme saldıran olsun Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz). Cehenneme girecek olandan başkasını. Ancak (kendisini) cehenneme saldıran kimse müstesna. 23 / 451
37-Saffat Suresi

164.Ayet
وَمَا مِنَّا إِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ -164 (Melekler derler ki:) “Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır.” Bizden ise her birimiz için bir makamı ma´lûm vardır (Melekler der ki:) “Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.” "Bizden herkesin belli bir makâmı vardır." Ve bizden ise bir kimse yoktur ki, illâ onun için bir malum makam vardır. 23 / 451
37-Saffat Suresi

165.Ayet
وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ -165 “Şüphesiz biz (orada) saf duranlarız.” Ve biz elbette biz o saf dizenleriz “Biziz, o saflar halinde dizilmiş olanlar, gerçekten biziz.” "Biziz, o saf saf dizilenler, biz." (165-166) Ve şüphe yok ki, bizleriz, elbette bizleriz, o saf beste olanlar. Ve muhakkak ki, bizleriz, o tesbih ediciler. 23 / 451
37-Saffat Suresi

166.Ayet
وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ -166 “Şüphesiz biz (Allah’ı) tespih edip yüceltenleriz.” Ve biz elbette biz o tesbih edenleriz “Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz.” "Biziz, o tesbih edenler, biz." (165-166) Ve şüphe yok ki, bizleriz, elbette bizleriz, o saf beste olanlar. Ve muhakkak ki, bizleriz, o tesbih ediciler. 23 / 451
37-Saffat Suresi

167.Ayet
وَإِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَ -167 (167-169) Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: “Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk.” Ve gerçek, evvel şöyle diyorlardır: Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de: Gerçi o(ortak koşa)nlar şöyle diyorlardı: (167-169) Ve elbette ki, (kâfirler, evvelce) diyorlardı ki: «Eğer bizim yanımızda evvelkilerden bir kitap bulunmuş olsa idi. Elbette ki, biz Allah´ın ihlâsa nâil olmuş kullarından olur idik.» 23 / 451
37-Saffat Suresi

168.Ayet
لَوْ أَنَّ عِنْدَنَا ذِكْرًا مِنَ الْأَوَّلِينَ -168 (167-169) Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: “Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk.” eğer yanımızda evvelkilerinkinden bir zikr olsa idi ”Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı.” "Eğer yanımızda öncekiler(e gelen Kitap´lar)dan bir uyarı olsaydı." (167-169) Ve elbette ki, (kâfirler, evvelce) diyorlardı ki: «Eğer bizim yanımızda evvelkilerden bir kitap bulunmuş olsa idi. Elbette ki, biz Allah´ın ihlâsa nâil olmuş kullarından olur idik.» 23 / 451
37-Saffat Suresi

169.Ayet
لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ -169 (167-169) Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: “Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk.” Her halde Allahın ıhlâs ile seçilmiş kullarından olurduk “Gerçekten bizler de, Allah’ın muhlis olan kullarından olurduk.” "Elbette biz, Allâh´ın hâlis kulları olurduk!" (167-169) Ve elbette ki, (kâfirler, evvelce) diyorlardı ki: «Eğer bizim yanımızda evvelkilerden bir kitap bulunmuş olsa idi. Elbette ki, biz Allah´ın ihlâsa nâil olmuş kullarından olur idik.» 23 / 451
37-Saffat Suresi

170.Ayet
فَكَفَرُوا بِهِ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ -170 Fakat (kitap gelince) onu inkâr ettiler. Yakında (sonlarının ne olacağını) bilecekler. Fakat şimdi ona küfrettiler, artık ileride bilecekler Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp-küfrettiler; yakında bileceklerdir. Ama o uyarıyı inkâr ettiler, yakında (inkâr etmelerinin sonunun nasıl olacağını) bileceklerdir. (170-171) Fakat şimdi O´nu inkar ettiler. Artık ileride bileceklerdir. Celâlim hakkı için (peygamber) gönderilmiş kullarım için Bizim bir sözümüz geçmiştir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

171.Ayet
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ -171 Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti: Celâlim hakkı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında şu kelimemiz sebkat etmiştir: Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gönderilen elçi kullarımıza şu sözümüz geçmişti: (170-171) Fakat şimdi O´nu inkar ettiler. Artık ileride bileceklerdir. Celâlim hakkı için (peygamber) gönderilmiş kullarım için Bizim bir sözümüz geçmiştir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

172.Ayet
إِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَ -172 “Onlara mutlaka yardım edilecektir.” «Onlar elbette onlar muhakkak muzaffer olacaklardır Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. "Mutlaka zafere ulaştırılanlar kendileri olacaktır." (172-173) Şüphe yok ki, onlar elbette nusrete nâil olanlar onlardır. Ve muhakkak ki, Bizim ordumuz, elbette galipler olanlar onlardır. 23 / 451
37-Saffat Suresi

173.Ayet
وَإِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ -173 “Şüphesiz ordularımız galip gelecektir.” Ve elbette bizim askerlerimiz mutlak onlar galib geleceklerdir» Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır. "Ve gâlip gelenler, mutlaka bizim ordumuz olacaktır!" (172-173) Şüphe yok ki, onlar elbette nusrete nâil olanlar onlardır. Ve muhakkak ki, Bizim ordumuz, elbette galipler olanlar onlardır. 23 / 451
37-Saffat Suresi

174.Ayet
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ -174 O hâlde, bir süreye kadar onlardan yüz çevir Onun için yüz çevir de onlardan bir zamana kadar Öyleyse sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir. Bir süreye kadar onlardan dön (onların sözlerine aldırış etme). (174-176) Artık sen, onlardan (O muhaliflerden) bir zamana kadar yüz çevir. Ve onlara bak! Elbette ki, yakında göreceklerdir. Ya Bizim azabımızı mı alelacele istiyorlar? 23 / 451
37-Saffat Suresi

175.Ayet
وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ -175 Gözetle onları, yakında onlar da görecekler. Gör onları: yakında görecekler Ve onları seyret; (azabı) yakında göreceklerdir. Onları gözetle. Yakında (başlarına neler geleceğini) göreceklerdir. (174-176) Artık sen, onlardan (O muhaliflerden) bir zamana kadar yüz çevir. Ve onlara bak! Elbette ki, yakında göreceklerdir. Ya Bizim azabımızı mı alelacele istiyorlar? 23 / 451
37-Saffat Suresi

176.Ayet
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ -176 Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar? Ya şimdi bizim azâbımızı mı iviyorlar? Şimdi onlar, Bizim azabımızı mı acele istiyorlar? Bizim azâbımızı mı acele istiyorlar? (174-176) Artık sen, onlardan (O muhaliflerden) bir zamana kadar yüz çevir. Ve onlara bak! Elbette ki, yakında göreceklerdir. Ya Bizim azabımızı mı alelacele istiyorlar? 23 / 451
37-Saffat Suresi

177.Ayet
فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَرِينَ -177 Fakat azabımız onların yurtlarına indiğinde, o uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur! Amma onların sahasına indiği vakıt ne fenadır o acı haber verilenlerin sabahı!... Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman uyarılıp-korkutulanların sabahı ne kötü olur. Fakat o azâb yurtlarına indiği zaman uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur! (177-179) Fakat onların sahasına indiği vakit artık korkutulmuş olanların sabahı ne kadar fenadır. Ve onlardan bir zamana kadar yüz çevir. Ve gör. Onlar da yakında göreceklerdir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

178.Ayet
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ -178 Ey Muhammed! Bir süreye kadar onlardan yüz çevir. Yine sen yüz çevir de onlardan bir zamana kadar Sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir. Bir süreye kadar onları kendi hallerine bırak. (177-179) Fakat onların sahasına indiği vakit artık korkutulmuş olanların sabahı ne kadar fenadır. Ve onlardan bir zamana kadar yüz çevir. Ve gör. Onlar da yakında göreceklerdir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

179.Ayet
وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ -179 (Bekle ve) gör. Onlar da yakında görecekler. Gör, yakında görecekler Ve seyret; (azabı) yakında göreceklerdir. Ve (bekle de) gör, onlar da göreceklerdir. (177-179) Fakat onların sahasına indiği vakit artık korkutulmuş olanların sabahı ne kadar fenadır. Ve onlardan bir zamana kadar yüz çevir. Ve gör. Onlar da yakında göreceklerdir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

180.Ayet
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ -180 Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Tesbiyh o ızzetin sahibi rabbına onların vasıflarından Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirdiklerinden Yücedir. Kudret ve şeref sâhibi Rabbin, onların nitelendirmelerinden yücedir. (180-182) Rabbin, o izzet sahibi, onların tavsif ettiklerinden münezzehtir. Ve selâm peygamberlerin üzerinedir. Ve hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

181.Ayet
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ -181 Peygamberlere selâm olsun. Ve selâm mürselîne Gönderilmiş (peygamber)lere selam olsun. Selâm, gönderilen elçilere, (180-182) Rabbin, o izzet sahibi, onların tavsif ettiklerinden münezzehtir. Ve selâm peygamberlerin üzerinedir. Ve hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. 23 / 451
37-Saffat Suresi

182.Ayet
وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ -182 Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Ve hamd âlemlerin rabbı Allaha Ve alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah´a! (180-182) Rabbin, o izzet sahibi, onların tavsif ettiklerinden münezzehtir. Ve selâm peygamberlerin üzerinedir. Ve hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. 23 / 451
38-Sad Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ ص ۚ وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ -1 Sâd. O şanlı, şerefli Kur’an’a andolsun (ki o, Allah sözüdür). Sâd. bu zikrile meşhun Kur´ana bak Sad, Zikir dolu Kur´an´a andolsun; Sâd, (uyarıcı) ve şanlı Kur´ân´a andolsun ki, Sâd, şeref ve şan sahibi olan Kur´an hakkı için (iş o kâfirlerin dedikleri gibi değildir). 23 / 452
38-Sad Suresi

2.Ayet
بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ -2 Fakat inkâr edenler bir büyüklenme ve ayrılık içindedirler. Fakat o küfredenler bir onur, bir şikak içindeler Hayır; o inkar edenler (boş) bir gurur ve bir parçalanma içindedirler. İnkâr edenler bir gurur ve ayrılık içindedirler. Belki o kâfir olanlar, bir gurur ve muhalefet içindedirler. 23 / 452
38-Sad Suresi

3.Ayet
كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ فَنَادَوْا وَلَاتَ حِينَ مَنَاصٍ -3 Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi. Kendilerinden evvel nicelerini helâk ettik! Çığırıştılar: Değildi fakat vaktı halâs Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik de feryâd ettiler; fakat artık kurtuluş zamanı geçmişti. Onlardan evvel nice kavimleri helâk ettik, çağırışmaya başladılar. Artık kurtuluş vakti değildi. 23 / 452
38-Sad Suresi

4.Ayet
وَعَجِبُوا أَنْ جَاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ ۖ وَقَالَ الْكَافِرُونَ هَٰذَا سَاحِرٌ كَذَّابٌ -4 Kâfirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu, yalancı bir sihirbazdır.” İçlerinden kendilerine uyandırıcı bir Peygamber geldiğine şaştılar da dediler ki kâfirler: bu, bir sihirbaz, bir kezzâb İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür." Onlara kendilerinden bir uyarıcı (peygamber) gelmesine hayret ettiler de o kâfirler dediler ki: "Bu yalancı bir sihirbazdır." (4-5) Ve kendilerine içlerinden bir korkutucunun gelmesinden dolayı taaccübe düştüler ve o kâfirler dedi ki: «Bu, bir yalancı sâhirdir.» «İlâhları bir ilâh mı kılmış? Şüphe yok bu, elbette pek ziyâde acaip bir şey.» 23 / 452
38-Sad Suresi

5.Ayet
أَجَعَلَ الْآلِهَةَ إِلَٰهًا وَاحِدًا ۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ -5 “İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!” İlâhları hep bir ilâh mı kılmış? Bu cidden şaşılacak bir şey, çok tuhaf "İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey." "Tanrıları bir tek tanrı mı yaptı? Bu, cidden tuhaf bir şeydir." (4-5) Ve kendilerine içlerinden bir korkutucunun gelmesinden dolayı taaccübe düştüler ve o kâfirler dedi ki: «Bu, bir yalancı sâhirdir.» «İlâhları bir ilâh mı kılmış? Şüphe yok bu, elbette pek ziyâde acaip bir şey.» 23 / 452
38-Sad Suresi

6.Ayet
وَانْطَلَقَ الْمَلَأُ مِنْهُمْ أَنِ امْشُوا وَاصْبِرُوا عَلَىٰ آلِهَتِكُمْ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَيْءٌ يُرَادُ -6 (6-8) İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar. İçlerinden o hey´et de fırladı şöyle: ilâhlarınız üzerinde sabr-u sebat edin, bu cidden arzu olunur bir şey, bir murad Onlardan önde gelen bir grup: "Yürüyün, ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl istenen budur" diye çekip gitti. Onlardan bir grup fırladı: "Yürüyün tanrılarınıza bağlı kalın. Çünkü bu, arzû edilen bir şeydir." Onlardan bir gürûh, «Yürüyünüz ve ilâhlarınızın üzerine sabrediniz, şüphe yok ki, irâde edilmiş şey budur,» diye çıkıp gittiler. 23 / 452
38-Sad Suresi

7.Ayet
مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِي الْمِلَّةِ الْآخِرَةِ إِنْ هَٰذَا إِلَّا اخْتِلَاقٌ -7 (6-8) İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar. Biz bunu diğer millette işitmedik, bu bir uydurmadır mutlak "Biz bunu, diğer dinde işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir." "Biz bu(nun söylediği)ni (babalarımızın bağlı olduğu) öteki dinde işitmedik. Bu uydurmadan başka bir şey değildir.!" «Biz bunu son millette işitmedik. Bu bir uydurmadan başka değil.» 23 / 452
38-Sad Suresi

8.Ayet
أَأُنْزِلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ مِنْ بَيْنِنَا ۚ بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِنْ ذِكْرِي ۖ بَلْ لَمَّا يَذُوقُوا عَذَابِ -8 (6-8) İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar. O zikr aramızdan ona mı indirilmiş? doğrusu onlar benim zikrimden bir kuşkulu şekk içindeler, doğrusu henüz azâbımı tatmadılar "Zikir (Kur´an), içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır. "O Zikr (uyarı, başka kimse kalmadı da) aramızdan ona mı indirildi?" Doğrusu, onlar benim Zikr´imden yana şüphe içindedirler. Hayır, onlar henüz azâbımı tadmadılar!.. «O Kur´an, bizim aramızda O´nun üzerine mi indirilmiştir?» (dediler). Hayır. O münkirler Benim vahyimden tereddütler içindedirler. Hayır. Azabımı henüz tatmadılar. 23 / 452
38-Sad Suresi

9.Ayet
أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ -9 Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa sana onu veren azîz vehhab rabbının rahmet hazîneleri onların yanında mı? Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa dâimâ üstün olan, çok lütufta bulunan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mı? Yoksa onların yanında mıdır, her şeye galip, çokça bağışlayıcı olan Rabbinin rahmet hazineleri? 23 / 452
38-Sad Suresi

10.Ayet
أَمْ لَهُمْ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ فَلْيَرْتَقُوا فِي الْأَسْبَابِ -10 Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı onların mıdır? Öyle ise sebeplere yapışarak yükselsinler (bakalım!) Yoksa onların mı bütün o Göklerin, Yerin ve aralarındakilerin mülkü? Öyle ise haydi esbab içinde üstüne çıksınlar Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse, sebepler içinde (bir imkan ve güç bularak göğe) yükselsinler. Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse sebepler (vâsıtalar) içinde yükselsinler (vâsıtalara binip göklere çıksınlar da oradan âlemi yönetsinler, vahyi de kendi isteklerine göre indirsinler). Yoksa göklerin ve yerin ve aralarındakilerin mülkü onlar için midir? (Öyle ise) Sebepler içinde yükseliversinler. 23 / 452
38-Sad Suresi

11.Ayet
جُنْدٌ مَا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِنَ الْأَحْزَابِ -11 Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur. Onlar burada Ahzab döküntüsünden (muhtelif partilerden) bozuk bir ordu Onlar, burada (çeşitli) fırkalardan olma bozguna uğratılmış bir ordu(durlar). (Onlar) Şurada bozguna uğratılacak derme çatma bir ordudur. (11-12) Onlar burada muhtelif tâifelerden inhizama uğramış bir ordudur. Onlardan evvel Nûh kavmi ve Âd ve demir kazıklar sahibi olan Fir´avun (peygamberleri) tekzîp etmişti. 23 / 452
38-Sad Suresi

12.Ayet
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْأَوْتَادِ -12 (12-13) Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı. Onlardan evvel tekzib etmişti Nuh kavmi ve Âd ve o kazıkların sahibi Fir´avn Onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi Firavun da yalanlamıştı. Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd (kavmi) ve kazıklar sâhibi (temelleri kazık gibi yere çakılmış, yüksek pramitler yaptıran) Fir´avn da yalanlamıştı. (11-12) Onlar burada muhtelif tâifelerden inhizama uğramış bir ordudur. Onlardan evvel Nûh kavmi ve Âd ve demir kazıklar sahibi olan Fir´avun (peygamberleri) tekzîp etmişti. 23 / 452
38-Sad Suresi

13.Ayet
وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ ۚ أُولَٰئِكَ الْأَحْزَابُ -13 (12-13) Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı. Ve Semûd ve kavmi Lût ve eykeliler, bunlar işte o ahzab Semud, Lut kavmi ile Eyke halkı da. İşte onlar (Allah´a karşı isyanda birleşen ve güç toplayan) fırkalar(dı). Semûd (kavmi), Lût kavmi ve Eyke halkı da (böyle yapmıştı). İşte onlar da (peygamberlere karşı birleşik) kabilelerdi. (13-14) Ve Semûd ve kavm-i Lût ve Eyke ahalisi de (tekzîp etmişlerdi). İşte bunlar, o tâifelerdir. Başka değil, hepsi de peygamberleri tekzîp ettiler de artık azabım hak oldu. 23 / 452
38-Sad Suresi

14.Ayet
إِنْ كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ -14 (O grupların) her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu. Başka değil, hepsi gönderilen elçileri (Resulleri) tekzib etti de öyle hak oldu azâbım Hepsi de elçileri yalanladılar, böylece azapla-sonuçlandırmam (onlara) hak oldu. Hepsi de elçileri yalanladılar, benim cezâmı hak ettiler. (13-14) Ve Semûd ve kavm-i Lût ve Eyke ahalisi de (tekzîp etmişlerdi). İşte bunlar, o tâifelerdir. Başka değil, hepsi de peygamberleri tekzîp ettiler de artık azabım hak oldu. 23 / 452
38-Sad Suresi

15.Ayet
وَمَا يَنْظُرُ هَٰؤُلَاءِ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَا لَهَا مِنْ فَوَاقٍ -15 Bunlar da (müşrikler de) ancak (vakti gelince) asla geri kalmayacak korkunç bir ses bekliyorlar. Onlar da başka değil, bir tek sayhaya bakıyorlar öyle ki ona hık yok Bunlar da, (geldiğinde) bir anlık gecikmesi bile olmayan bir tek çığlıktan başkasını gözetlemiyorlar. Bunlar(ın işi) de sadece geri dönmesi olmayan bir na´raya bakıyor. Bunlar da kendisi için bir deve sağılacağı kadar bile geç kalmayacak bir tek sayhadan başkasını beklemiyorlar. 23 / 452
38-Sad Suresi

16.Ayet
وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّلْ لَنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ الْحِسَابِ -16 Müşrikler (alay ederek) şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!” Bir de ya rabbenâ bizim pusulamızı hisab gününden evvel acele ver, dediler (Alaylı alaylı) Dediler ki: "Rabbimiz, hesap gününden önce (azaptan bize vadettiğin) payımızı çabuklaştırıver." (Alay ederek) Dediler ki: "Rabbimiz, bizim (azâb) payımızı hesap gününden önce, hemen ver." Ve dediler ki: «Ey Rabbimiz! Bizim için amel defterimizi hesap gününden evvel çabucak ver.» 23 / 452
38-Sad Suresi

17.Ayet
اصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ -17 Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla. O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davudu an, çünkü o çok tecri´ yapar (evvab) idi Sen onların söylediklerine karşı sabret ve Bizim güç sahibi kulumuz Davud´u hatırla; çünkü o, (her tutum ve davranışında Allah´a) yönelen biriydi. Onların dediklerine sabret de güçlü kulumuz Dâvûd´u an; çünkü o (bize) çok başvururdu. Dediklerine karşı sabret ve kulumuz kuvvet sahibi Dâvûd´u yâd et, şüphe yok ki, o, çok (Hakk´a) dönen bir zât idi. 23 / 453
38-Sad Suresi

18.Ayet
إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ -18 (18-19) Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd’un emrine verdik. Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi. Çünkü biz onun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık: tesbih ederlerdi akşamleyin ve işrak vaktı Doğrusu Biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Allah´ı) tesbih ederlerdi. Biz dağları onunla beraber (tesbih etmeleri için) boyun eğdirmiştik; akşam sabah onunla tesbih ederler (onun yaptığı tesbihle çınlarlar)dı. Muhakkak ki, dağları musahhar kıldık, O´nunla beraber akşamleyin ve kuşluk vakti tesbih ederlerdi. 23 / 453
38-Sad Suresi

19.Ayet
وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً ۖ كُلٌّ لَهُ أَوَّابٌ -19 (18-19) Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd’un emrine verdik. Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi. Kuşları da toplu olarak, hepsi onun için terci´ yapar (evvab) idi Ve toplanıp gelen kuşları da. Hepsi onunla (Allah´ı tesbih etmede uyum içinde) yönelip-dönmekte olanlar idi. Toplanıp gelen kuşları da (ona râm etmiştik). Hepsi onun nağmesine katılır (beraber tesbih ederler)di. Kuşları da toplanmış olarak (O´na tâbi kıldık). Hepsi de O´na rücu ediciler idi. 23 / 453
38-Sad Suresi

20.Ayet
وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَآتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ -20 Biz Davud’un mülkünü güçlendirdik, ona hikmet ve hakla batılı ayıran söz (hüküm verme) yeteneği verdik. Hem mülkünü kuvvetlendirmiştik, hem de kendisine hıkmet ve fasl-ı hıtab vermiştik. Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik. Onun mülkünü güçlendirmiştik, kendisine hikmet (peygamberlik, yüksek bilgi, hakkı bâtıldan ayırma, dâvâları çözme) ve açık, güzel konuşma (yeteneği) vermiştik. Ve O´nun mülkünü kuvvetlendirmiştik ve O´na hikmet ve fasl-ı hitap vermiş idik. 23 / 453
38-Sad Suresi

21.Ayet
وَهَلْ أَتَاكَ نَبَأُ الْخَصْمِ إِذْ تَسَوَّرُوا الْمِحْرَابَ -21 Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak mabede girmişlerdi. Bir de hasım kıssası geldi mi sana? Hani surdan mihraba aştıkları vakıt Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani mihraba (Davud´un bulunduğu yere girmek için) yüksek duvardan tırmanmışlardı. Sana dâvâcıların haberi geldi mi? Hani odasının duvarına tırmanmışlardı, Ve sana o davacıların haberi geldi mi? O vakit ki, ibadetgâha tırmanıp çıkmışlardı. 23 / 453
38-Sad Suresi

22.Ayet
إِذْ دَخَلُوا عَلَىٰ دَاوُودَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ ۖ قَالُوا لَا تَخَفْ ۖ خَصْمَانِ بَغَىٰ بَعْضُنَا عَلَىٰ بَعْضٍ فَاحْكُمْ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَا إِلَىٰ سَوَاءِ الصِّرَاطِ -22 Hani Dâvûd’un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu. Onlar, “Korkma! Biz, iki davacı grubuz. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir. Aramızda adaletle hükmet. Zulmetme ve bizi hak yola ilet” dediler. O vakıt Davudun üzerine giriverdiler de onlardan telâşa düştü, korkma dediler: iki hasmız, ba´zımız ba´zımıza tecavüz etti, şimdi sen aramızda hakk ile hukmet ve aşırı gitme de bizi doğru yolun ortasına çıkar Davud´a girdiklerinde, o, onlardan ürkmüştü; dediler ki: "Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet." Dâvûd´un yanına girmişlerdi de (Dâvûd) onlardan korkmuştu: "Korkma, dediler, biz iki dâvâcıyız. Birimiz, ötekinin hakkına saldırdı. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, (adâletten ayrılıp bize) zulmetme. Bizi yolun ortasına (adâlete) götür." O vakit te ki, Dâvûd´un karşısına girmişlerdi de, onlardan korkuya düşmüştü. Dediler ki: «Korkma, iki davacı ki, bazımız bazısı üzerine tecavüz etmiş oldu. Artık sen aramızda hak ile hükmet, gadr etme ve bizi doğru yolun ortasına sevket.» 23 / 453
38-Sad Suresi

23.Ayet
إِنَّ هَٰذَا أَخِي لَهُ تِسْعٌ وَتِسْعُونَ نَعْجَةً وَلِيَ نَعْجَةٌ وَاحِدَةٌ فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِي فِي الْخِطَابِ -23 İçlerinden biri şöyle dedi: “Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken ‘Onu da bana ver’ dedi ve tartışmada beni bastırdı.” Şu benim biraderim onun doksan dokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var, böyle iken «bırak onu bana» dedi ve beni söyleşmede yendi "Bu benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen "Onu da benim payıma (koyunlarıma) kat" dedi ve bana, konuşmada üstün geldi." "Bu kardeşimin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve konuşmada bana ağır bastı (onunla baş edemedim.)" «Muhakkak ki şu, benim kardeşimdir. Onun doksandokuz dişi koyunu vardır. Benim için ise bir dişi koyun var. Öyle iken, «Onu bana bırak,» dedi ve beni konuşmada mağlup etti.» 23 / 453
38-Sad Suresi

24.Ayet
قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ إِلَىٰ نِعَاجِهِ ۖ وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْخُلَطَاءِ لَيَبْغِي بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَقَلِيلٌ مَا هُمْ ۗ وَظَنَّ دَاوُودُ أَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَأَنَابَ ۩ ۩ -24 Davud dedi ki: “Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır.” Dâvûd, bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi. Dedi ki: doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zulmetmiş ve hakıkaten karışıkların çoğu birbirlerine tecavüz ediyorlar, ancak iyman edib de salâh istiyenler başka, onlar da pek az, ve sanmıştı ki Davud kendisine sırf bir fitne yaptık, hemen rabbına istiğfar etti ve rükû´ ederek yere kapanıb tevbe ile rücu´ etti (Davud) Dedi ki: "Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır." Davud, gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden) yönelip-döndü. (Dâvûd) dedi ki: "And olsun (o) senin, koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle sana zulmetmiştir. Zâten (mallarını birbirine) karıştıran(ortak)ların çoğu birbirine zulmederler. Yalnız inanıp iyi işler yapanlar bunun dışındadır ki, onlar da ne kadar azdır!" Dâvûd, (bu hükümle) kendisini denediğimizi (kendisine bir belâ vereceğimizi) sandı da Rabbinden mağfiret diledi, eğilerek secdeye kapandı ve tevbe edip (bize) döndü. Dâvud aleyhisselâm dedi ki: «Elbette senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zulmetmiş oldu. Ve muhakkak ki, mal ortaklarından birçokları mutlaka bazıları bazısı üzerine tecavüz etmektedir. Ancak, imân edenler ve sâlih amellerde bulunanlar müstesna. Onlar da ne kadar az!» Ve Dâvud sandı ki muhakkak Biz onu bir imtihana tâbi tutmuş olduk. Hemen Rabbine istiğfarda bulundu ve rükû edici olarak yere kapandı ve Hakk´a rücu etti. 23 / 453
38-Sad Suresi

25.Ayet
فَغَفَرْنَا لَهُ ذَٰلِكَ ۖ وَإِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَآبٍ -25 Biz de bunu ona bağışladık. Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır. Biz de onu kendisine mağfiret buyurduk ve hakıkat ona ındimizde kat´î bir yakınlık ve bir akıbet güzelliği vardır Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim Katımız´da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır. Biz de ondan bunu affettik. Yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardır. (25-26) Artık bunun için O´nu yarlığadık ve şüphe yok ki, O´nun için Bizim katımızda elbette bir yakınlık vardır ve bir akıbet güzelliği vardır. Ey Dâvûd! Şüphe yok ki, Biz seni yeryüzünde halife kıldık. Artık nâs arasında hak ile hükmet ve hevâya tâbi olma, sonra seni Allah´ın yolundan şaşırtır. Muhakkak o kimseler ki, Allah yolundan saparlar, onlar için hesap gününü unutmuş oldukları için bir şiddetli azap vardır. 23 / 453
38-Sad Suresi

26.Ayet
يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوَىٰ فَيُضِلَّكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَضِلُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ -26 Ona dedik ki: “Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır. Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.” Ya Davud! muhakkak ki biz seni Arzda bir halîfe kıldık, imdi nâs arasında hakk ile hukmet de (keyfe) hevaya tabi´ olma ki seni Allah yolundan sapıtmasın, çünkü Allah yolundan sapanlar hisab gününü unuttukları cihetle kendilerine pek şiddetli bir azâb vardır "Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah´ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır." "Ey Dâvûd, biz seni yeryüzünde (senden öncekilerin yerine) hükümdar yaptık. İnsanlar arasında adâletle hükmet; keyf(in)e uyma, sonra seni Allâh´ın yolundan saptırır. Allâh´ın yolundan sapanlar ise, hesap gününü unuttuklarından dolayı, çetin azâba uğrayacaklardır. (25-26) Artık bunun için O´nu yarlığadık ve şüphe yok ki, O´nun için Bizim katımızda elbette bir yakınlık vardır ve bir akıbet güzelliği vardır. Ey Dâvûd! Şüphe yok ki, Biz seni yeryüzünde halife kıldık. Artık nâs arasında hak ile hükmet ve hevâya tâbi olma, sonra seni Allah´ın yolundan şaşırtır. Muhakkak o kimseler ki, Allah yolundan saparlar, onlar için hesap gününü unutmuş oldukları için bir şiddetli azap vardır. 23 / 453
38-Sad Suresi

27.Ayet
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاءَ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَاطِلًا ۚ ذَٰلِكَ ظَنُّ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ كَفَرُوا مِنَ النَّارِ -27 Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu (yaratılanların boş yere yaratıldığı iddiası) inkâr edenlerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı vay inkâr edenlerin hâline! Hem o Göğü ve Yeri aralarındakileri biz boşuna yaratmadık o, o küfredenlerin zannı, onun için küfredenlere ateşten bir veyl var Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan) dolayı vay o inkar edenlere. Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık (bunlar bir tesâdüf eseri değildir) bu, inkâr edenlerin zannıdır, (onlar kâinâtın boş bir tesadüf eseri olduğunu söylerler). Ateşten vay hallerine o nankörlerin! Ve göğü ve yeri ve bunların arasında olanları beyhûde yere yaratmadık. Bu, küfre düşenlerin zannıdır. Artık küfre düşmüş olanlara ateşten bir helâk vardır. 23 / 454
38-Sad Suresi

28.Ayet
أَمْ نَجْعَلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِدِينَ فِي الْأَرْضِ أَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّقِينَ كَالْفُجَّارِ -28 Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız? Yoksa iyman edib de salih salih işler yapanlar biz o Yerdeki müfsidler gibi yapar mıyız? Yoksa o korunan müttekıleri arsız çapkınlar gibi yapar mıyız? Yoksa Biz, iman edip salih amellerde bulunanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi (bir) mi tutacağız? Ya da muttakileri facirler gibi (bir) mi tutacağız? Yoksa biz, inanıp iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Yoksa korunanları yoldan çıkanlar gibi mi tutacağız? Ya imân edenleri ve sâlih sâlih amellerde bulunanları yeryüzünde fesada çalışıp duranlar gibi kılar mıyız? Ya muttakîleri günahkârlar gibi kılar mıyız? 23 / 454
38-Sad Suresi

29.Ayet
كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ -29 Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Bir kitab ki indirdik, çok mübarek, âyetlerini düşünsünler ve ıbret alsın temiz özlüler (Bu Kur´an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir Kitap´tır. Sana (bu) mübarek Kitabı indirdik ki âyetlerini düşünsünler ve sâğduyu sâhipleri öğüt alsınlar. Bu bir kitaptır ki, O´nu sana indirdik, mübarektir. Âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ibret alsınlar diye. 23 / 454
38-Sad Suresi

30.Ayet
وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ ۚ نِعْمَ الْعَبْدُ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ -30 Dâvûd’a Süleyman’ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. Bir de Davuda Süleymanı bahşettik, ne güzel kul, o cidden bir evvab Biz Davud´a Süleyman´ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah´a) yönelip-dönen biriydi. Biz Dâvûd´a Süleymân´ı armağan ettik, (Süleymân) ne güzel kuldu! Hep Allâh´a başvururdu. Ve Davûd için Süleyman´ı bağışladık. Ne güzel kul! Şüphe yok ki, O (Hakk´a) dönücü idi. 23 / 454
38-Sad Suresi

31.Ayet
إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُ -31 Hani ona akşamüstü bir ayağını tırnağı üstüne dikip üç ayağının üzerinde duran çalımlı ve soylu atlar sunulmuştu. Arzolundukda kendisine akşam üstü sâfinat halinde halıs atlar Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. Akşam üstü kendisine sâfin (görkemli) hızlı koşan (sâf kan Arap) atları gösterilmişti. O vakti ki, O´na süratle yürür durur hâlis atlar, öğleden sonra gösterilmişti. 23 / 454
38-Sad Suresi

32.Ayet
فَقَالَ إِنِّي أَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَنْ ذِكْرِ رَبِّي حَتَّىٰ تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ -32 (32-33) Süleyman, “Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim” dedi. Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman , “Onları bana geri getirin” dedi. (Atlar gelince de) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. Ben dedi, o hayır sevgisini rabbımın zikrinden sevdim, nihayet hıcaba gizlendi O da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim." Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar. "Ben, dedi, mal sevgisini, Rabbimi anmaktan (ötürü) tercih ettim." Nihâyet bu atlar perde ile gizlendi (koşup dağın arkasına düşmekle gözden kayboldu). Dedi ki: «Ben Rabbimin zikrinden dolayı hayrı severcesine (o atları) seviverdim.» Nihâyet (güneş veya atlar) hicap ile gizlenmiş oldu. 23 / 454
38-Sad Suresi

33.Ayet
رُدُّوهَا عَلَيَّ ۖ فَطَفِقَ مَسْحًا بِالسُّوقِ وَالْأَعْنَاقِ -33 (32-33) Süleyman, “Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim” dedi. Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman , “Onları bana geri getirin” dedi. (Atlar gelince de) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. Geri getirin onları bana, tuttu bacaklarını, boyunlarını silmeğe başladı "Onları bana geri getirin" (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. "Onları bana getirin" (dedi), bacaklarını ve boyunlarını okşamağa başladı. Dedi ki: «Onları bana iade ediniz.» Hemen bacaklarını ve boyunlarını silip okşadı. 23 / 454
38-Sad Suresi

34.Ayet
وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَانَ وَأَلْقَيْنَا عَلَىٰ كُرْسِيِّهِ جَسَدًا ثُمَّ أَنَابَ -34 Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Sonra tövbe edip bize yöneldi. Celâlim hakkı için Süleymana bir fitne de verdik ve tahtının üstüne bir cesed bıraktık sonra tevbe ile rücu´ etti Andolsun, Biz Süleyman´ı imtihan ettik, tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü. Andolsun Süleymân´ı denedik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık, sonra (bize) yöneldi. Andolsun ki, Süleyman´ı bir fitneye düşürdük ve tahtının üzerine bir ceset olarak bıraktık. Sonra tekrar (tahtına) dönüverdi. 23 / 454
38-Sad Suresi

35.Ayet
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي ۖ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ -35 Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!” dedi. Ya rab! bana mağrifet buyur ve bana öyle bir mülk bağışla ki ardımdan kimseye yaraşmasın, şübhesiz sensin bütün dilekleri veren vehhab sen, dedi "Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin." "Rabbim," dedi, "beni affet, bana, benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülk (hükümdarlık) ver. Çünkü Sensin o çok lutfeden, Sen!" Dedi ki: «Yarabbi! Bana mağfiret buyur ve bana bir mülk bağışla ki, benden sonra hiçbir kimseye lâyık olmasın. Şüphe yok ki, Sen´sin çok bağışlayan, Sen.» 23 / 454
38-Sad Suresi

36.Ayet
فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاءً حَيْثُ أَصَابَ -36 Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr, onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi. Bunun üzerine ona rüzgârı müsahhar ettik, emriyle istediği yere yumuşacık cereyan ederdi Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi. Biz, rüzgârı ona boyun eğdirdik. Onun buyruğuyla, onun istediği yere tatlı tatlı eserdi. (36-37) Artık onun için rüzgarı musahhar kıldık, O´nun emriyle dilediği yere mülâyemetle akar giderdi. Şeytanları da, herbir bina yapıcı ve dalgıç olanı da (musahhar kıldık). 23 / 454
38-Sad Suresi

37.Ayet
وَالشَّيَاطِينَ كُلَّ بَنَّاءٍ وَغَوَّاصٍ -37 (37-38) Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, bukağılara bağlı olarak diğerlerini de, onun emrine verdik. Şeytanları da: bütün benna´ ve gavvas Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı. Ve şeytânları; her binâ ustasını ve dalgıcı, (36-37) Artık onun için rüzgarı musahhar kıldık, O´nun emriyle dilediği yere mülâyemetle akar giderdi. Şeytanları da, herbir bina yapıcı ve dalgıç olanı da (musahhar kıldık). 23 / 454
38-Sad Suresi

38.Ayet
وَآخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِي الْأَصْفَادِ -38 (37-38) Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, bukağılara bağlı olarak diğerlerini de, onun emrine verdik. Ve daha diğerlerini bendlerde çatılı çatılı Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini. Ve zincirlerle birbirine bağlanmış başka (şeytân)ları. Başkalarını da bukağılarda bağlı oldukları halde (musahhar kıldık). 23 / 454
38-Sad Suresi

39.Ayet
هَٰذَا عَطَاؤُنَا فَامْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ -39 “İşte bu bizim ihsanımızdır. Artık sen de (istediğine) hesapsızca ver yahut verme” dedik. Bu işte, dedik: bizim atâmız artık diler kerem et, diler imsâk, hisabı yok. "İşte bu, bizim vergimizdir. (Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın, ver ya da tut." "Bu bizim ihsânımızdır. Artık dilediğine ver veya verme, hesapsızdır." (dedik). (Dedik ki:) «Bu Bizim ihsanımızdır. Artık dilediğine hesapsız ikram et ve tutuver.» 23 / 454
38-Sad Suresi

40.Ayet
وَإِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَآبٍ -40 Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır. Ve şübhesiz ki ona huzur-ı ızzetimizde bir yakınlık ve bir akıbet güzelliği var Şüphesiz, onun Bizim Katımız´da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır. Onun için, bizim yanımızda bir yakınlık ve güzel bir gelecek de vardır. Ve şüphe yok ki, onun için Bizim indimizde bir yakınlık ve bir de dönülecek yer güzelliği vardır. 23 / 454
38-Sad Suresi

41.Ayet
وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ -41 (Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine, “Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu” diye seslenmişti. Kulumuz Eyyubu da an, o vakıt ki rabbına şöyle nidâ etmişti: «bak, bana meşakkat ve elem ile bana Şeytan dokundu.» Kulumuz Eyyub´u da hatırla. Hani o: "Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti. Kulumuz Eyyûb´u da an: (O) Rabbine "Şeytân, bana bir yorgunluk ve azâb dokundurdu" diye seslenmişti. Kulumuz Eyyûb´u da yâd et. O vakit ki, Rabbine nidâ etti: «Şüphe yok ki, şeytan bana bir meşakkat ile ve bir elem ile dokundu (dedi).» 23 / 454
38-Sad Suresi

42.Ayet
ارْكُضْ بِرِجْلِكَ ۖ هَٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ -42 Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik. Depren ayağınla, işte serin bir yıkanacak ve içecek dedik "Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik.). "Ayağını (yere) vur, işte yıkanacak ve içilecek serin (bir su)" (dedik). Târaf-ı ilâhi´den de denildi ki, «Ayağın ile çarpıver, işte bu, soğuk, yıkanılacak ve içilecek bir su.» 23 / 454
38-Sad Suresi

43.Ayet
وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنَّا وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ -43 Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik. ve ona bütün ehlini ve beraberlerinde daha bir mislini bahşettik tarafımızdan bir rahmet olarak hem de bir dersi ıbret temiz akıllar için Katımız´dan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık. Ona bizden bir rahmet ve sağduyu sâhiplerine bir ibret olarak âilesini ve onlarla beraber bir eşini daha armağan ettik. Ve O´na tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir ibret olmak üzere ehlini, hem de onlar ile beraber onların bir mislini bağışladık. 23 / 455
38-Sad Suresi

44.Ayet
وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِبْ بِهِ وَلَا تَحْنَثْ ۗ إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا ۚ نِعْمَ الْعَبْدُ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ -44 Şöyle dedik: “Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma.” Gerçekten biz Eyyûb’u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. Bir de al bir demet elinle de vur onunla hânis olma, hakıkat biz onu sabırlı bulduk, ne güzel kul, hakıkaten o bir evvabdır "Ve eline bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma." Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah´a) yönelip-dönen biriydi. (Dedik ki): "Eline bir demet sap al, onunla vur da yeminini bozma." Gerçekten biz onu sabreden (bir kul) bulmuştuk. Ne güzel kuldu, o dâimâ (bize) başvururdu. (Ve O´na emrolundu ki) Eline otlardan bir küçük demet al, sonra onunla vur ve yeminini bozmuş olma. Muhakkak ki, Biz O´nu bir sabredici bulduk. Ne güzel kul! Şüphe yok ki, o (Hakk´a) dönendir. 23 / 455
38-Sad Suresi

45.Ayet
وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ أُولِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ -45 (Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da an. Kullarımız İbrahimi, İshakı, Ya´kubu da an, eller ve gözler sahibleri idiler Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim´i, İshak´ı ve Yakub´u da hatırla. Kuvvetli ve bâsiretli kullarımız İbrâhim´i, İshak´ı ve Ya´kûb´u da an. (45-46) Ve kuvvetler ve basiretler sahipleri olan kullarımız İbrahim´i ve İshak´ı ve Ya´kub´u da an. Şüphe yok ki, Biz onları dar-ı ahireti düşünme hasletiyle mümtaz, ihlâs sahipleri kılmıştık. 23 / 455
38-Sad Suresi

46.Ayet
إِنَّا أَخْلَصْنَاهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِ -46 Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler kıldık. Çünkü biz onları temiz bir hassa, halîs yurd düşüncesiyle halîslerimizden kılmışızdır Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık. Biz onları âhiret yurdunu düşünme özelliğiyle temizleyip, kendimize hâlis (kul) yaptık. (45-46) Ve kuvvetler ve basiretler sahipleri olan kullarımız İbrahim´i ve İshak´ı ve Ya´kub´u da an. Şüphe yok ki, Biz onları dar-ı ahireti düşünme hasletiyle mümtaz, ihlâs sahipleri kılmıştık. 23 / 455
38-Sad Suresi

47.Ayet
وَإِنَّهُمْ عِنْدَنَا لَمِنَ الْمُصْطَفَيْنَ الْأَخْيَارِ -47 Şüphesiz onlar, bizim katımızda hayırlı, seçkin kimselerdendir. Ve çünkü onlar muhakkak nezdimizde seçilmiş ahyardan Ve gerçekten onlar, Bizim Katımız´da seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır. Onlar bizim yanımızda seçkinlerden, hayırlılardandır. Ve muhakkak ki, onlar Bizim nezdimizde elbette ki seçilmişlerden, hayırlılardandır. 23 / 455
38-Sad Suresi

48.Ayet
وَاذْكُرْ إِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِ ۖ وَكُلٌّ مِنَ الْأَخْيَارِ -48 (Ey Muhammed!) İsmail, el-Yesa’ ve Zülkifl’i de an. Onların her biri iyi kimselerdi. İsmaili de, Elyese´i de, Zül´kifli de an, hepsi de o ahyardan İsmail´i, Elyesa´ı ve Zülkifl´i de hatırla. Hepsi de hayırlı olanlardandır. İsmâ´il´i, Elyesa´ı, Zülkifl´i de an. Hepsi de iyilerdendir. Ve İsmail´i ve Elyesa´yı ve Zülkifl´i de yâd et ve hepsi de hayırlılardandır. 23 / 455
38-Sad Suresi

49.Ayet
هَٰذَا ذِكْرٌ ۚ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ -49 (49-50) Bu bir öğüttür. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için elbette güzel bir dönüş yeri, kapıları kendilerine açılmış olarak Adn cennetleri vardır. İşte bu bir zikirdir ve şübhesiz korunan müttekîler için her halde güzel bir istikbal (bir husni meâb) var. Bu, bir zikirdir. Şüphesiz muttakiler için, elbette varılacak güzel bir yer vardır. Bu, bir hatırlatmadır. Korunanlar için güzel bir gelecek vardır: (49-50) İşte bu, bir şereftir. Ve şüphe yok ki, muttakîler için elbette güzel bir varılacak yer de vardır. Adn cennetleridir. Onlar için kapıları açılmış olarak. 23 / 455
38-Sad Suresi

50.Ayet
جَنَّاتِ عَدْنٍ مُفَتَّحَةً لَهُمُ الْأَبْوَابُ -50 (49-50) Bu bir öğüttür. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için elbette güzel bir dönüş yeri, kapıları kendilerine açılmış olarak Adn cennetleri vardır. Adn Cennetleri; açılarak kendilerine bütün kapılar Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır. Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri. (49-50) İşte bu, bir şereftir. Ve şüphe yok ki, muttakîler için elbette güzel bir varılacak yer de vardır. Adn cennetleridir. Onlar için kapıları açılmış olarak. 23 / 455
38-Sad Suresi

51.Ayet
مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ -51 Onlar orada koltuklara yaslanmış olarak pek çok meyveler ve içecekler isterler. İçlerinde kurularak orada bir çok yemişle bambaşka bir içki isteyecekler İçinde yaslanıp-dayanmışlardır; orda birçok meyve ve şarap istemektedirler. Orada (koltuklara) yaslanarak bir çok meyva ve içki isterler. Orada (koltuklara) yaslanıcılardır. Orada birçok meyveler ve içilecek şeyler isteyeceklerdir. 23 / 455
38-Sad Suresi

52.Ayet
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ أَتْرَابٌ -52 Yanlarında gözlerini kendilerinden ayırmayan yaşıt eşler vardır. Yanlarında da gamzeleri kasan hep bir yaşıd dilberler Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır. Yanlarında da bakışlarını yalnız (kocalarına) diken (kendileriyle) yaşıt dilberler vardır. Ve onların yanlarında gözlerini (kocalarına dikmiş, yaşları müsavî) dilberler vardır. 23 / 455
38-Sad Suresi

53.Ayet
هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ -53 İşte bunlar, hesap günü için size vaad edilenlerdir. İşte bu, o hisab günü için size va´dolunan İşte hesap günü size va´dedilen budur. İşte, hesap günü için size söz verilen budur! (53-55) İşte hesap günü için vaad olunmuş olduğunuz şeyler bunlardır (denilecektir). Şüphe yok ki bu, elbette Bizim rızkımızdır. Bunun için bir tükenmek yoktur. Bu, böyle ve şüphe yok ki, azgınlar için de elbette dönüp gidilecek bir yaramaz yer vardır. 23 / 455
38-Sad Suresi

54.Ayet
إِنَّ هَٰذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُ مِنْ نَفَادٍ -54 İşte bu bizim verdiğimiz rızıktır. Ona asla tükenme yoktur. İşte ki bu bizim rızkımız, muhakkak ki ona hiç tükenmek yok Şüphesiz bu, Bizim rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok. Doğrusu bizim bu rızkımızın bitip tükenmesi yoktur! (53-55) İşte hesap günü için vaad olunmuş olduğunuz şeyler bunlardır (denilecektir). Şüphe yok ki bu, elbette Bizim rızkımızdır. Bunun için bir tükenmek yoktur. Bu, böyle ve şüphe yok ki, azgınlar için de elbette dönüp gidilecek bir yaramaz yer vardır. 23 / 455
38-Sad Suresi

55.Ayet
هَٰذَا ۚ وَإِنَّ لِلطَّاغِينَ لَشَرَّ مَآبٍ -55 (55-56) İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri, cehennem vardır. Onlar oraya girerler. Orası ne kötü bir yataktır! Bu böyle, şübhesiz azgınlar için de fena bir istikbal (şer bir meâb) var Bu (böyle işte); gerçekten azgınlar için de muhakkak varılacak kötü bir yer vardır. Bu böyledir; fakat azgınlara da en kötü bir gelecek vardır: (53-55) İşte hesap günü için vaad olunmuş olduğunuz şeyler bunlardır (denilecektir). Şüphe yok ki bu, elbette Bizim rızkımızdır. Bunun için bir tükenmek yoktur. Bu, böyle ve şüphe yok ki, azgınlar için de elbette dönüp gidilecek bir yaramaz yer vardır. 23 / 455
38-Sad Suresi

56.Ayet
جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ الْمِهَادُ -56 (55-56) İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri, cehennem vardır. Onlar oraya girerler. Orası ne kötü bir yataktır! Cehennem, ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşek Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır o. Cehennem! Oraya girerler. Ne kötü bir döşektir o! (56-58) Cehennem vardır. Ona yaslanacaklardır. Artık ne fena döşek. İşte o. Artık onu tatsınlar. Son derece sıcaktır ve gövdelerden çıkan irindir. Ve onun şeklinden başkaca da çiftler vardır. 23 / 455
38-Sad Suresi

57.Ayet
هَٰذَا فَلْيَذُوقُوهُ حَمِيمٌ وَغَسَّاقٌ -57 İşte (azap), onu tatsınlar: Bir kaynar su ve bir irin. İşte, artık tatsınlar onu bir hamîm ve bir ğassâk İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin. İşte onu tadsınlar: Kaynar ve kokuşmuş sudur! (56-58) Cehennem vardır. Ona yaslanacaklardır. Artık ne fena döşek. İşte o. Artık onu tatsınlar. Son derece sıcaktır ve gövdelerden çıkan irindir. Ve onun şeklinden başkaca da çiftler vardır. 23 / 455
38-Sad Suresi

58.Ayet
وَآخَرُ مِنْ شَكْلِهِ أَزْوَاجٌ -58 O azaba benzer çeşit çeşit başka azaplar da vardır. Ve o şekilden bir diğeri: çifte çifte Ve onun şeklinden başka, çift çift (olan daha beter azaplar) vardır. Ve daha başka çeşit çeşit (azâb) vardır. (56-58) Cehennem vardır. Ona yaslanacaklardır. Artık ne fena döşek. İşte o. Artık onu tatsınlar. Son derece sıcaktır ve gövdelerden çıkan irindir. Ve onun şeklinden başkaca da çiftler vardır. 23 / 455
38-Sad Suresi

59.Ayet
هَٰذَا فَوْجٌ مُقْتَحِمٌ مَعَكُمْ ۖ لَا مَرْحَبًا بِهِمْ ۚ إِنَّهُمْ صَالُو النَّارِ -59 (Kendi aralarında şöyle derler:) “İşte sizinle beraber cehenneme tıkılacak bir grup. Onlara rahat ve huzur olmasın! Şüphesiz onlar cehenneme gireceklerdir.” (59-60) Şu: bir alay maıyyetinizde göğüs germiş; onlara merhaba yok, çünkü onlar Cehenneme salınıyorlar. Hayır derler size merhaba yok, onu bize siz takdim ettiniz, bakın ne fena yatak. (Müşrik olan hakim güçlere:) "İşte bu(nlar) da sizinle birlikte (küfür ve zulümde) göğüs gerenlerdir. Onlara bir merhaba (bile) yok. Çünkü onlar ateşe gireceklerdir." (denilir). İşte şunlar da sizinle beraber (cehenneme) girecek olanlardır: "Onlara merhaba yok, (yerleri geniş olmasın, rahat yüzü görmesinler)! Onlar ateşe gireceklerdir." (59-61) Şunlar, sizinle beraber (ateşe) dalıvermiş bir gürûhtur. Onlara bir merhaba yok. Muhakkak ki, onlar ateşe gidicilerdir. (Onlar da) Derler ki: «Hayır. Sizlersiniz (O bedduaya daha müstehak). Sizin için merhaba yoktur, belki o küfrü bizim için siz takdim ettiniz. Artık ne fena karargâh (O ateş!)» Derler ki: «Ey Rabbimiz! Bize bunu kim takdim etti ise imdi onun için ateşte azabı kat kat artır.» 23 / 455
38-Sad Suresi

60.Ayet
قَالُوا بَلْ أَنْتُمْ لَا مَرْحَبًا بِكُمْ ۖ أَنْتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا ۖ فَبِئْسَ الْقَرَارُ -60 O grup da, “Hayır, size rahat ve huzur olmasın. Bu cehennemi bizim önümüze siz sürdünüz. Orası ne kötü durak yeridir!” der. (59-60) Şu: bir alay maıyyetinizde göğüs germiş; onlara merhaba yok, çünkü onlar Cehenneme salınıyorlar. Hayır derler size merhaba yok, onu bize siz takdim ettiniz, bakın ne fena yatak. (Onlara uyanlar) Derler ki: "Hayır, sizler; asıl size bir merhaba yok. Bunu (azabı) siz bizim önümüze sürdünüz. Ne kötü bir durak." (Uyanlar, uyulanlara) Dediler ki: "Hayır, asıl size merhaba yok, (asıl siz rahat yüzü görmeyin), siz bunu bizim önümüze getirdiniz. Ne kötü durak (bu)!" (59-61) Şunlar, sizinle beraber (ateşe) dalıvermiş bir gürûhtur. Onlara bir merhaba yok. Muhakkak ki, onlar ateşe gidicilerdir. (Onlar da) Derler ki: «Hayır. Sizlersiniz (O bedduaya daha müstehak). Sizin için merhaba yoktur, belki o küfrü bizim için siz takdim ettiniz. Artık ne fena karargâh (O ateş!)» Derler ki: «Ey Rabbimiz! Bize bunu kim takdim etti ise imdi onun için ateşte azabı kat kat artır.» 23 / 455
38-Sad Suresi

61.Ayet
قَالُوا رَبَّنَا مَنْ قَدَّمَ لَنَا هَٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ -61 Şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim sürdüyse, cehennemde onun azabını bir kat daha artır.” Ya rabbenâ derler: bize bunu takdim edene ateşde azâbı hemen kat kat artır Derler ki: "Rabbimiz, kim bunu bizim önümüze sürdüyse, ateşteki azabını kat kat arttır." (Ve hepsi birbiri aleyhine du´â ederek): "Rabbimiz, bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azâbını bir kat daha artır!" dediler. (59-61) Şunlar, sizinle beraber (ateşe) dalıvermiş bir gürûhtur. Onlara bir merhaba yok. Muhakkak ki, onlar ateşe gidicilerdir. (Onlar da) Derler ki: «Hayır. Sizlersiniz (O bedduaya daha müstehak). Sizin için merhaba yoktur, belki o küfrü bizim için siz takdim ettiniz. Artık ne fena karargâh (O ateş!)» Derler ki: «Ey Rabbimiz! Bize bunu kim takdim etti ise imdi onun için ateşte azabı kat kat artır.» 23 / 455
38-Sad Suresi

62.Ayet
وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُمْ مِنَ الْأَشْرَارِ -62 Yine şöyle derler: “Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?” Bir de derler ki: neye görmüyoruz biz o eşrardan saydığımız bir takım adamları Ve derler ki: "Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz." "Bize ne oldu ki, (dünyâda) kötülerden saydığımız adamları (burada) görmüyoruz?" dediler. Ve (azgınlar) derler ki: «Bize ne oluyor ki, birtakım erkekleri görüyoruz ki, biz onları en şerli kimselerden sayar idik?» 23 / 456
38-Sad Suresi

63.Ayet
أَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْأَبْصَارُ -63 “(Cehennemlik değillerdi de) biz onları alaya mı almış olduk, yoksa (buradalar da) gözlerimizden mi kaçtılar?” Onları eğlence yerine tuttuktu ha! yoksa onlardan kaydı mı bu gözler? Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?" "Hani onlarla alay ederdik. Yoksa gözler(imiz) mi onlardan kaydı, (onları gözden mi kaçırdık)?" «Biz onları maskaraya alırdık. Yoksa onlardan gözler kaydı mı?» 23 / 456
38-Sad Suresi

64.Ayet
إِنَّ ذَٰلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ أَهْلِ النَّارِ -64 Şüphesiz bu, cehennemliklerin birbirleriyle çekişmesi kesin bir gerçektir. Şübhesiz ki bu haktır muhakkak olacaktır ehli nârın birbirine husûmeti Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir. Bu, mutlaka gerçektir, ateş halkının tartışmasıdır (bunun olacağından aslâ şüphe yoktur). Şüphe yok ki, bu, (haber verilen şey) elbette sabittir. O ateş ehlinin birbiriyle husumeti (muhakkaktır). 23 / 456
38-Sad Suresi

65.Ayet
قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنْذِرٌ ۖ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ -65 (Ey Muhammed!) De ki: “Ben ancak bir uyarıcıyım. Her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan bir Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.” De ki ben ancak korkuyu haber veren bir Peygamberim, başka bir tanrı da yok ancak Allah: o vahidi kahhar De ki: "Ben, yalnızca bir uyarıcıyım. Bir olan, kahreden Allah´tan başka bir İlah yoktur." De ki: "Ben ancak bir uyarıcıyım. Tek ve (her şeyi) kahreden Allah´tan başka tanrı yoktur." (65-66) De ki: «Ben şüphe yok, ancak bir korkutucuyum ve vâhid, kahhâr olan Allah´tan başka ilâh yoktur. Göklerin ve yerin ve bunların aralarında bulunanların Rabbi (O´dur). O her şeye galip, çok yarlığayıcı olandır.» 23 / 456
38-Sad Suresi

66.Ayet
رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ -66 “O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” O Göklerin, Yerin ve aralarındakilerin rabbı azîz, gaffar var "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır." "O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir, dâimâ üstündür, çok bağışlayandır." (65-66) De ki: «Ben şüphe yok, ancak bir korkutucuyum ve vâhid, kahhâr olan Allah´tan başka ilâh yoktur. Göklerin ve yerin ve bunların aralarında bulunanların Rabbi (O´dur). O her şeye galip, çok yarlığayıcı olandır.» 23 / 456
38-Sad Suresi

67.Ayet
قُلْ هُوَ نَبَأٌ عَظِيمٌ -67 De ki: “Bu Kur’an, büyük bir haberdir.” De ki bu bir azîm haberdir De ki: "Bu (Kur´an), büyük bir haberdir." De ki: "O, büyük bir haberdir." (67-68) De ki: «Bu (Kur´an) pek büyük bir haberdir. Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.» 23 / 456
38-Sad Suresi

68.Ayet
أَنْتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ -68 “Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz.” Siz ondan yüz çeviriyorsunuz Sizler ise, ondan yüz çeviriyorsunuz. "(Ama gafletinizden dolayı) Siz ondan yüz çeviriyorsunuz." (67-68) De ki: «Bu (Kur´an) pek büyük bir haberdir. Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.» 23 / 456
38-Sad Suresi

69.Ayet
مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ إِذْ يَخْتَصِمُونَ -69 “Aralarında tartıştıkları sırada, yüce topluluğa (ileri gelen melekler topluluğuna) dair benim hiçbir bilgim yoktu.” Benim mele-i a´lâya ne ılmim olurdu onlar münakaşa ederlerken? "Mele-i Ala (yüce topluluk) tartışıp dururken, benim hiçbir bilgim yoktur." "Yüce topluluk tartışırlarken (aralarında) neler geçtiği hakkında bir bilgim yoktu." «Benim için Mele-i Âlâ´ya mübahasede bulunur oldukları zamana (ait) bir bilgi yoktu.» 23 / 456
38-Sad Suresi

70.Ayet
إِنْ يُوحَىٰ إِلَيَّ إِلَّا أَنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ -70 “Bana ancak, benim sadece bir uyarıcı olduğum vahyediliyor.” Fakat ben açık inzar edecek bir Peygamber olduğum içindir ki o ılm bana vahy olunuyor "Bana ancak, yalnızca apaçık bir uyarıcı olduğum vahyolunmaktadır." "Ben ancak apaçık bir uyarıcı olduğum için (bu bilgi) bana vahyediliyor." (70-71) «Bana vahyolunmuyor, ancak ben şüphe yok bir apaçık korkutucu olduğum için (vahyolunuyor).» Ve yâd et o zamanı ki, Rabbin meleklere demişti ki: «Şüphe yok, Ben çamurdan bir beşer yaratıcıyım.» 23 / 456
38-Sad Suresi

71.Ayet
إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ طِينٍ -71 Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: “Muhakkak ben çamurdan bir insan yaratacağım.” Rabbın Melâikeye dediği vakıt: haberiniz olsun ben bir çamurdan bir beşer yaratmaktayım Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. Rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım." (70-71) «Bana vahyolunmuyor, ancak ben şüphe yok bir apaçık korkutucu olduğum için (vahyolunuyor).» Ve yâd et o zamanı ki, Rabbin meleklere demişti ki: «Şüphe yok, Ben çamurdan bir beşer yaratıcıyım.» 23 / 456
38-Sad Suresi

72.Ayet
فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ -72 “Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için saygı ile eğilin.” Onu tesviye ettim de ruhumdan ona nefheyledim mi derhal ona secdeye kapanın "Onu bir biçime sokup, ona Ruhum´dan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." "Onu biçimlendirip ona ruhumdan üflediğim zaman derhal ona secdeye kapanın!" «İmdi O´nun yaradılışını tamamladığım ve içerisine ruhumdan üfürdüğüm zaman hemen onun için secde ediciler olarak yere kapanın.» 23 / 456
38-Sad Suresi

73.Ayet
فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ -73 Derken bütün melekler topluca saygı ile eğildiler. Onun üzerine Melâikenin hepsi toptan secde ettiler Meleklerin hepsi topluca secde etti; Meleklerin hepsi tüm olarak secde ettiler. (73-74) Bunun üzerine melekler hepsi de cümleten secde ediverdiler. İblis müstesna. O böbürlenmek istedi ve kâfirlerden oldu. 23 / 456
38-Sad Suresi

74.Ayet
إِلَّا إِبْلِيسَ اسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ -74 Ancak İblis eğilmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. Yalnız İblîs kibirlenmek istedi ve kâfirlerden oldu Yalnız İblis hariç. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu. Yalnız İblis etmedi, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. (73-74) Bunun üzerine melekler hepsi de cümleten secde ediverdiler. İblis müstesna. O böbürlenmek istedi ve kâfirlerden oldu. 23 / 456
38-Sad Suresi

75.Ayet
قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ ۖ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْعَالِينَ -75 Allah, “Ey İblis! Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlerden mi oldun?” dedi. Ey İblîs! buyurdu: o benim iki elimle yarattığıma secde etmene ne mani´ oldu sana? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa âlîlerden mi bulunuyorsun? (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?" (Rabbin ona) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü tasladın, yoksa yücelerden mi oldun?" (75-76) (Cenâb-ı Hak) Buyurdu ki: «Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni ne şey alıkoydu? Kibirlenmek mi istedin, yoksa sen yükseklerden mi oldun?» (İblis) Dedi ki: «Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın.» 23 / 456
38-Sad Suresi

76.Ayet
قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِنْهُ ۖ خَلَقْتَنِي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ طِينٍ -76 İblis, “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın” dedi. Dedi ki ben ondan hayırlıyım beni bir ateşten yarattın, onu ise bir çamurdan yarattın Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." Dedi: "Ben ondan iyiyim. Beni ateşten, onu çamurdan yarattın." (75-76) (Cenâb-ı Hak) Buyurdu ki: «Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni ne şey alıkoydu? Kibirlenmek mi istedin, yoksa sen yükseklerden mi oldun?» (İblis) Dedi ki: «Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın.» 23 / 456
38-Sad Suresi

77.Ayet
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ -77 Allah, şöyle dedi: “Öyle ise çık oradan (cennetten), çünkü sen kovuldun.” Buyurdu ki: hemen çık oradan çünkü artık sen matrud (racîm) sin (Allah) Dedi ki: "Öyleyse ordan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunmaktasın." Buyurdu ki: "Haydi çık oradan, sen kovuldun!" (77-78) (Allah Teâlâ da) Buyurdu ki: «Hemen oradan çıkıver. Çünkü sen şüphe yok ki, koğulmuşsundur. Ve muhakkak ki, lânetim Kıyâmet gününe kadar senin üzerinedir.» 23 / 456
38-Sad Suresi

78.Ayet
وَإِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَتِي إِلَىٰ يَوْمِ الدِّينِ -78 “Şüphesiz benim lânetim hesap ve ceza gününe kadar senin üzerinedir.” Ve her halde üzerindedir lâ´netim ceza gününe kadar "Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar Benim lanetim senin üzerinedir." "Tâ cezâ gününe kadar lânetim üzerinedir!" (77-78) (Allah Teâlâ da) Buyurdu ki: «Hemen oradan çıkıver. Çünkü sen şüphe yok ki, koğulmuşsundur. Ve muhakkak ki, lânetim Kıyâmet gününe kadar senin üzerinedir.» 23 / 456
38-Sad Suresi

79.Ayet
قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ -79 İblis, “Ey Rabbim! Öyle ise bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi. Dedi: ya rab! o halde ba´solunacakları güne kadar beni geri bırak Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı." "Rabbim, dedi, öyleyse yeniden dirilecekleri güne kadar bana süre ver." (İblis de) Dedi ki: «Yarabbi! Öyle ise bana ba´s olunacakları güne kadar mühlet ver.» 23 / 456
38-Sad Suresi

80.Ayet
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرِينَ -80 (80-81) Allah, şöyle dedi: “Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin.” Haydi buyurdu: geri bırakılanlardansın Dedi ki: "O halde, süre tanınanlardansın." Buyurdu: "Haydi sen süre verilenlerdensin." (Cenâb-ı Hak da) Buyurdu ki: «Haydi, sen muhakkak ki, mühlet verilenlerdensin.» 23 / 456
38-Sad Suresi

81.Ayet
إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ -81 (80-81) Allah, şöyle dedi: “Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin.” Malûm vakıt gününe kadar "Bilinen vaktin gününe kadar." "O belli vaktin gününe kadar." (81-83) «O malum vakit gününe kadar.» (İblis de) Dedi ki: «Senin izzetine yemin ederim ki, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş olan kulların müstesna». 23 / 456
38-Sad Suresi

82.Ayet
قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ -82 (82-83) İblis, “Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım” dedi. Öyle ise dedi: ızzetine kasem ederim ki ben onların hepsini mutlak iğva eder sapıtırım Dedi ki: "Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım." (İblis) Dedi: "Senin izzet ve şerefine and olsun ki, onların tümünü azdıracağım." (81-83) «O malum vakit gününe kadar.» (İblis de) Dedi ki: «Senin izzetine yemin ederim ki, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş olan kulların müstesna». 23 / 456
38-Sad Suresi

83.Ayet
إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ -83 (82-83) İblis, “Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım” dedi. Ancak içlerinden ıhlâs ile seçilmiş has kulların müstesnâ "Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç." "Yalnız onlardan ihlâslı kulların(a dokunmayacağım)." (81-83) «O malum vakit gününe kadar.» (İblis de) Dedi ki: «Senin izzetine yemin ederim ki, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş olan kulların müstesna». 23 / 456
38-Sad Suresi

84.Ayet
قَالَ فَالْحَقُّ وَالْحَقَّ أَقُولُ -84 Allah, şöyle dedi: “İşte bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum:” Buyurdu ki o doğru ve ben hep doğruyu söylerim (Allah) "İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim" dedi. Buyurdu ki: "Gerçektir (sen benim hâlis kullarımı kandıramazsın) ve ben gerçek olarak diyorum ki: (84-86) (Hak Teâlâ da) buyurdu ki: «İmdi bu doğru ve şu hakikati söyleyeyim ki, elbette cehennemi senden ve onlardan, sana tâbi olanlardan, hepsinden dolduracağım.» De ki: «Onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum ve ben tekellüfçülerden de değilim.» 23 / 457
38-Sad Suresi

85.Ayet
لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنْكَ وَمِمَّنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ -85 “Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.” Celâlim hakkı için Cehennemi mutlak dolduracağım senden ve onların sana tabi´ olanlarından topunuzdan tıka basa "Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım." Senden ve onlar içinde sana uyan kimselerden (gelenler ile) cehennemi dolduracağım!" (84-86) (Hak Teâlâ da) buyurdu ki: «İmdi bu doğru ve şu hakikati söyleyeyim ki, elbette cehennemi senden ve onlardan, sana tâbi olanlardan, hepsinden dolduracağım.» De ki: «Onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum ve ben tekellüfçülerden de değilim.» 23 / 457
38-Sad Suresi

86.Ayet
قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُتَكَلِّفِينَ -86 (Ey Muhammed!) De ki: “Bundan (tebliğ görevinden) dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ben kendiliğinden yükümlülük altına girenlerden değilim.” De ki: bir ecir istemiyorum sizden ona karşı ve ben o tekellüfcilerden değilim (Ey Peygamber) De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden de değilim." De ki: "Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Ve ben yapmacık yapanlardan, (uydurma şeylerle peygamberlik taslayanlardan) değilim." (84-86) (Hak Teâlâ da) buyurdu ki: «İmdi bu doğru ve şu hakikati söyleyeyim ki, elbette cehennemi senden ve onlardan, sana tâbi olanlardan, hepsinden dolduracağım.» De ki: «Onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum ve ben tekellüfçülerden de değilim.» 23 / 457
38-Sad Suresi

87.Ayet
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ -87 “Bu Kur’an, âlemler için ancak bir öğüttür.” O sırf bir zikir, bir öğüttür bütün âlemîn için "O (Kur´an), alemler için yalnızca bir zikir (öğüt ve hatırlatma)dir." "O (Kur´ân), ancak bütün âlemlere öğüttür." (87-88) «O (Kur´an) başka değil, bütün âlemler için bir mev´izedir. Ve andolsun ki, onun haber verdiğini bir müddet sonra elbette bilmiş olacaksınız.» 23 / 457
38-Sad Suresi

88.Ayet
وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِينٍ -88 “Onun haberlerinin doğruluğunu bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz.” Ve her halde onun haberini bir zaman sonra bileceksiniz "Gerçekten onun haberini bir zaman sonra öğreneceksiniz." Bir süre sonra "Onun haberi(nin doğruluğu)nu gâyet iyi bileceksiniz!" (87-88) «O (Kur´an) başka değil, bütün âlemler için bir mev´izedir. Ve andolsun ki, onun haber verdiğini bir müddet sonra elbette bilmiş olacaksınız.» 23 / 457
39-Zümer Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ -1 Kitab’ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. İndirilişi bu kitabın Allahdan, o azîz, hakîm Allahdandır (Bu) Kitab´ın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah (katın)dandır. Kitabın indirilmesi, aziz hüküm ve hikmet sâhibi Allâh tarafındandır. (Bu) kitabın indirilişi, azîz, hakîm olan Allah´tandır. 23 / 457
39-Zümer Suresi

2.Ayet
إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ -2 (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et. Emin ol biz sana kitabı hakkıyle indirdik onun için Allaha öyle ıbadet ve kulluk et ki dini ona halîs kılarak Şüphesiz, sana bu Kitab´ı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O´na halis kılarak Allah´a ibadet et. Biz bu Kitabı sana hak ile indirdik; sen dini yalnız Allâh´a halis kılarak O´na kulluk et. Şüphe yok ki, Biz sana kitabı hak olarak indirdik. O halde Allah´a, dini onun için halisane tahsis ederek ibadet eyle. 23 / 457
39-Zümer Suresi

3.Ayet
أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ ۚ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَىٰ إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ -3 İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez. İyi bil ki Allahındır ancak halîs din, onun berisinden bir takım veliylere tutunanlar da şöyle demektedirler: biz onlara ıbadet etmiyoruz, ancak bizi Allaha yakın yaklaştırsınlar diye, şübhe yok ki Allah onların aralarında ıhtilâf edip durdukları şeyde hukmünü verecek, her halde yalancı, nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah´ındır. O´ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah´a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. İyi bil ki, hâlis din yalnız Allâh´ındır. O´ndan başka veliler edinerek: "Biz bunlara, sırf bizi Allâh´a yaklaştırmaları için tapıyoruz," diyenler(e gelince): Şüphesiz ki Allâh, onlar arasında, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allâh, yalancı, nankör insanı doğru yola iletmez. İyi biliniz ki, din-i halis Allah´a mahsustur. Ve o kimseler ki, O´nun gayrısını velîler ittihaz ettiler, onlara ibadet etmeyiz. Ancak bizi Allah´a daha yakın yaklaştırsınlar için (ibadet ederiz derler). Şüphe yok ki, Allah onların arasında, onların kendisinde ihtilâfta bulunur oldukları şeyler hakkında, hükmedecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı, nankörlüğe düşkün olan kimseyi hidayete erdirmez. 23 / 457
39-Zümer Suresi

4.Ayet
لَوْ أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا لَاصْطَفَىٰ مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ سُبْحَانَهُ ۖ هُوَ اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ -4 Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O, bundan uzaktır, yücedir. O, bir ve her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan Allah’tır. Allah bir veled edinmek murad etse idi elbette yaratacağından dileyeceğini seçecekti, tenzih o sübhana, o öyle bir Allah ki vahid, kahhar Eğer Allah, çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini elbette seçerdi. O, Yücedir; O, bir olan, kahredici olan Allah´tır. Eğer Allâh çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O (bundan münezzehtir) yücedir. O tek ve kahredici Allâh´tır. Eğer Allah veled edinmek istese idi, elbette yarattığından dilediğini seçiverirdi. O bundan münezzehtir. O, vâhid, kahhar olan Allah´tır. 23 / 457
39-Zümer Suresi

5.Ayet
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۖ يُكَوِّرُ اللَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى اللَّيْلِ ۖ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى ۗ أَلَا هُوَ الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ -5 Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. Gökleri ve Yeri hakk ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü gecenin üstüne sarıyor, Ay ve Güneşi müsahhar kılmış her biri bir müsemmâ ecele cereyan ediyor, uyan, o öyle azîz, öyle gaffar Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O´dur. Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki O, aziz ve çok bağışlayandır. Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine sarar ve gündüzü de gecenin üzerine sarıverir ve güneşi ve ay´ı musahhar kılmıştır. Her biri muayyen bir zamana kadar cereyan eder. Haberiniz olsun ki, her şeye galip, çok yarlığayıcı olan, O´dur. 23 / 457
39-Zümer Suresi

6.Ayet
خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْأَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ ۚ يَخْلُقُكُمْ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ۚ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُصْرَفُونَ -6 O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. Sizin için hayvanlardan (erkek ve dişi olarak) sekiz eş yarattı. Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat) karanlık içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak hâkimiyet) yalnız O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde, nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz? O odur ki sizi bir tek nefisten yarattı hem onun eşini de ondan yaptı ve sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz eş en´am da indirdi: sizleri analarınızın karınlarında üç zulmet hılkatten hılkate yaratıp duruyor. İşte rabbınız Allah o, mülk onun, ondan başka tanrı yok, o halde nasıl çevrilirsiniz? Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O´nundur. O´ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz? Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşini meydana getirdi ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi: (Deve, öküz, koyun, keçi.) Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde yaratmadan yaratmaya (aşamadan aşamaya) geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz Allâh budur. Mülk O´nundur. O´ndan başka tanrı yoktur. Nasıl (O´na kulluktan şirke) çevriliyorsunuz? Sizi bir tek kişiden yarattı, sonra ondan eşini vücuda getirdi ve sizin için dört ayaklı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi vâlidelerinizin karınlarında üç karanlık içine bir yaratılıştan sonra bir yaradılışla yaratıverir. İşte Rabbiniz olan Allah O´dur. Mülk O´nun içindir. O´ndan başka ilâh yoktur. Artık nasıl döndürülüyorsunuz? 23 / 458
39-Zümer Suresi

7.Ayet
إِنْ تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ ۖ وَلَا يَرْضَىٰ لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ ۖ وَإِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ ۗ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۗ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ۚ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ -7 Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir. Eğer küfrederseniz şübhe yok ki Allahın size ihtiyacı yok, bununla beraber kulları hisabına küfre râzıy olmaz, ve eğer şükrederseniz sizin hisabınıza ona râzıy olur, bir vizir çeken de diğerinin vizrini çekecek değildir, sonra dönümünüz rabbınızadır. O vakıt o size bütün yaptıklarınızı haber verecek, çünkü o bütün sînelerin künhünü bilir Eğer inkar edecek olursanız, artık şüphesiz Allah size karşı hiçbir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için inkara rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olur. Hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecektir. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilendir. Eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Allâh, siz(in imanınız)a muhtaç değildir. Fakat kulları için küfre râzı olmaz. Ve eğer şükrederseniz sizin için ona râzı olur. Hiçbir günâhkâr, diğerinin günâhını çekmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir, (O), size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü bilir. Eğer küfre düşerseniz şüphe yok ki, Allah sizden müstağnidir. Fakat kullar için küfre râzı olmaz ve eğer şükrederseniz onun için sizden râzı olur ve hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. Sonra dönüp gidişiniz Rabbinizedir. Artık neler yapar olduğunuzu size haber verir. Şüphe yok ki O, sinelerde olanları tamamıyle bilendir. 23 / 458
39-Zümer Suresi

8.Ayet
وَإِذَا مَسَّ الْإِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَنْدَادًا لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِهِ ۚ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا ۖ إِنَّكَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ -8 İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını unutur ve Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. De ki: “Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen cehennemliklerdensin.” İnsana bir sıkıntı dokunduğu vakıt rabbına öyle duâ eder ki bütün gönlünü ona vererek, sonra kendisine tarafından bir ni´met lûtfediverdiği zaman da önceden ona duâ ettiği hali unutur da yolundan sapıtmak için Allaha menendler koşmağa başlar, de ki, küfrünle biraz zevk et, çünkü sen o ateşliklerdensin İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O´na dua ettiğini unutur ve O´nun yolundan saptırmak amacıyla Allah´a eşler koşmaya başlar. De ki: "İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın." İnsana bir zarar dokundu mu, hemen içtenlikle Rabbine yönelerek O´na du´â eder. Sonra (Rabbi) ona kendisinden bir ni´met verdi mi; önceden O´na yalvarmakta olduğunu unutur da, O´nun yolundan saptırmak için Allah´a eşler koşmağa başlar. De ki: "Küfrünle azıcık yaşa, sen ateş halkındansın!" Ve insana bir zarar dokunduğu zaman Rabbisine rücû ederek duada bulunur. Sonra ona kendi tarafından bir nîmet lütfedince O´na evvelce yapmış olduğu duayı unutur ve Allah için şerikler koşmaya başlar (nâsı) O´nun yolundan saptırmak için. De ki: «Küfrün ile biraz fâidelen, şüphe yok ki sen ateşin yârânındansın.» 23 / 458
39-Zümer Suresi

9.Ayet
أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاءَ اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ ۗ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ ۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُولُو الْأَلْبَابِ -9 (Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar. Yoksa o gece saatlerinde kalkan secdeye kapanıp kıyam durarak dâima vazıfesini yapan Âhıreti sayar ve rabbının rahmetini umar kimse gibi olur mu? Hiç bilirlerle bilmezler müsavi olur mu? Ancak temiz akıllı olanlar anlar Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler." Yoksa o, gece sâ´atlerinde secde ederek, ayakta durarak ibâdet eden, âhiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Doğrusu ancak sağduyu sâhipleri öğüt alır. Yoksa o kimse ki, gece saatlerinde (ibadete) müdavimdir, secde edici ve kıyamda bulunucu olarak ahiret azabından hazer eder ve Rabbinin rahmetini rica eyler. (Bununla böyle olmayan müsavî olur mu?) De ki: «Hiç bilenlerle bilmeyenler müsavî olabilirler mi?» Ancak, saf akıl sahipleri düşünüverir. (Bundan ibret alırlar). 23 / 458
39-Zümer Suresi

10.Ayet
قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ ۗ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ ۗ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ -10 (Ey Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır. Allah’ın yeryüzü geniştir. Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.” Tarafımdan söyle: ey iyman eden kullarım! Rabbınıza takvâ ile korunun, bu Dünyada güzellik yapanlara bir güzellik var ve Allahın Arzı geniştir, ancak sabredenlerdir ki ecirlerine hisabsız irdirilir De ki: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah´ın arz´ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir." (Tarafımdan) De ki: "Ey inanan kullarım, Rabbinizden korkun. Bu dünyâ hayâtında güzel davrananlara güzellik vardır. Allâh´ın yeri geniştir. Ancak sabredenlere, ödülleri hesapsız ödenecektir." De ki: «Ey imân eden kullar! Rabbinizden korkunuz. Bu dünyada ihsanda bulunanlar için bir güzellik vardır. Ve Allah´ın ülkesi geniştir. Şüphe yok ki, sabredenler için mükâfaatları hesapsız olarak ödenecektir.» 23 / 458
39-Zümer Suresi

11.Ayet
قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ -11 De ki: “Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem emredildi.” De ki: ben Allaha, dini onun için halîs kılarak, ıbadet edeyim diye emrolundum De ki: "Ben, dini yalnızca O´na halis kılarak Allah´a ibadet etmekle emrolundum." De ki: "Bana dini yalnız Allah´a hâlis kılarak, O´na kulluk etmem emredildi." De ki: «Şüphe yok ben emrolundum ki, Allah´a onun için dinde muhlis olarak ibadet edeyim.» 23 / 459
39-Zümer Suresi

12.Ayet
وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ الْمُسْلِمِينَ -12 “Bana, müslümanların ilki olmam da emredildi.” Hem onun birliğine teslim olan müslimînin evveli olayım diye emrolundum "Ve ben, Müslümanların ilki olmakla da emrolundum." "Ve bana müslümanların ilki olmam emredildi." «Ve emrolundum ki, ben müslümanların evveli olayım.» 23 / 459
39-Zümer Suresi

13.Ayet
قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ -13 De ki: “Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.” De ki: ben korkarım rabbıma ısyan edersem büyük bir günün azâbından De ki: "Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük bir günün azabından korkarım." De ki: "Ben, Rabbime isyân edersem, büyük bir günün azâbından korkarım." De ki: «Muhakkak ben Rabbime isyan eder isem pek büyük bir günün azabından korkarım.» 23 / 459
39-Zümer Suresi

14.Ayet
قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَهُ دِينِي -14 De ki: “Ben dinimi Allah’a has kılarak sadece O’na ibadet ediyorum.” De ki: ben yalnız Allaha kulluk ederim, dinimi ona halîs kılarak, De ki: "Ben dinimi yalnızca O´na halis kılarak Allah´a ibadet ederim." De ki: "Ben, dinimi yalnız Allah´a hâlis kılarak O´na kulluk ediyorum." De ki: «Ancak Allah´a dinimi onun için halis kılarak ibadet ederim.» 23 / 459
39-Zümer Suresi

15.Ayet
فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِهِ ۗ قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ -15 “Siz de Allah’tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!” De ki: “Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu, apaçık hüsranın ta kendisidir.” siz de onun berisinden dilediğinize kul olun, de ki: asıl husrâna düşenler Kıyamet günü kendilerine ve mensublarına ziyan edenlerdir. Evet, odur işte asıl açık husran. "Siz, O´nun dışında dilediklerinize ibadet edin." De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir." "Siz de O´ndan başka dilediğinize kulluk edin." De ki: "Ziyana uğrayanlar kıyâmet günü hem kendilerini, hem de âilelerini ziyan edenlerdir. Dikkat edin, işte bu, apaçık bir ziyandır!" «Artık siz de onun ötesinde dilediklerinize ibadet ediniz!» De ki: «Şüphe yok hüsrâna düşenler o kimselerdir ki, kendi nefislerini ve kendi mensuplarını Kıyamet gününde helâke düşürmüş olurlar. Agâh olunuz! İşte en apaçık helâk da ondan ibarettir.» 23 / 459
39-Zümer Suresi

16.Ayet
لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ۚ ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ ۚ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ -16 Onlar için üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında (ateşten) katmanlar vardır. İşte Allah, kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, bana karşı gelmekten sakının. Onlara üstlerinden ateş çatılır, altlarından çatılır, duydunuz a, işte Allah kullarını bundan tahzir buyuruyor: ey kullarım onun için bana korunun. Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah, Kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım öyleyse Benden sakının. Onların üstlerinden ateşten gölgeler, altlarından da (ateşten) gölgeler var. İşte Allâh kullarını bu durumdan korkutur. Ey kullarım, benden korkun! Onlar için üst taraflarında ateşten tabakalar ve alt taraflarında da tabakalar vardır. İşte bu, Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım! Benden korkunuz. 23 / 459
39-Zümer Suresi

17.Ayet
وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَنْ يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَىٰ ۚ فَبَشِّرْ عِبَادِ -17 Tâğût’tan , ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelenler için müjde vardır. O hâlde, kullarımı müjdele! Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allaha yönelenlere gelince onlarındır müjde; haydi tebşir et kullarıma. Tağut´a kulluk etmekten kaçınan ve Allah´a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver. Tâğût´a kulluk etmekten kaçınan ve Allah´a yönelenlere müjde var. Müjdele kullarımı: Ve o kimseler ki, şeytandan, ona ibadet etmekten kaçındılar ve Allah´a (ibadete) yöneldiler, onlar için müjde vardır. Artık kullarımı tebşir et. 23 / 459
39-Zümer Suresi

18.Ayet
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ ۚ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمْ أُولُو الْأَلْبَابِ -18 Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbık ederler, işte onlar Allahın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir ve işte onlardır o temiz akıllılar Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah´ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir. Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allâh´ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar sağduyu sâhipleridir. O kimseler ki sözü dikkatle dinlerler, sonra onun en güzeline tâbi olurlar. İşte onlar o kimselerdir ki, onları Allah hidâyete erdirmiştir. Ve işte selim akıllara sahip olanlar da ancak onlardır. 23 / 459
39-Zümer Suresi

19.Ayet
أَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِ أَفَأَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِ -19 Hakkında azap sözü (hükmü) gerçekleşenler, hiç onlar gibi olur mu? Cehennemlikleri sen mi kurtaracaksın? Ya üzerine «kelime-i azâb» hakk olmuş kimse de mi? Artık o ateşteki kimseyi sen mi çıkaracaksın? Azap sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur)? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın? Üzerine azâb kararı hak olanı mı, sen ateşte bulunanı mı kurtaracaksın? Ya üzerine azap kelimesi hak olmuş kimseyi mi, ateş içinde bulunan şahsı mı sen kurtaracaksın? 23 / 459
39-Zümer Suresi

20.Ayet
لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ وَعْدَ اللَّهِ ۖ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ -20 Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için (cennette) üst üste yapılmış ve altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Allah, va’dinden dönmez. Fakat o rablarına korunanlar, onlara şehnişinler var ki üzerlerinde şehnişinler yapılmış, altlarından ırmaklar akar Allahın va´di, Allah mîadını şaşırmaz. Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah´ın va´didir. Allah, va´dinden dönmez. Fakat Rablerinden korkanlar için üstüste yapılmış odalar var. Odaların altından da ırmaklar akmaktadır. Bu, Allâh´ın va´didir. Allâh va´dinden caymaz. Fakat o kimseler ki, Rablerinden korkmakta bulunmuşlardır, onlar için köşkler vardır, onların üstlerinde de yapılmış köşkler vardır. Altlarından ırmaklar akar. Allah´ın vaadidir. Allah, vaadine muhalefet etmez. 23 / 459
39-Zümer Suresi

21.Ayet
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَسَلَكَهُ يَنَابِيعَ فِي الْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ -21 Görmedin mi, Allah gökten su indirdi de onu yeryüzündeki kaynaklara ulaştırdı. Sonra onunla renkleri çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. Sonra ekinler kuruyor da onları sapsarı kesilmiş görüyorsun. Sonra da Allah onları kurumuş çer çöp hâline getirir. Şüphesiz ki bunda akıl sahipleri için bir öğüt vardır. Görmedin mi Allahın Semadan bir su indirip de onu bir yoliyle Arzda menbalara koyduğunu? Sonra onunla bir ekin çıkarır, türlü renklerle, sonra o heyecana gelir, bir de görürsün onu sararmış, sonra da onu bir çöpe çevirir, elbette bunda bir ıhtar var temiz akılları olanlar için. Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır. Görmedin mi Allâh gökten bir su indirdi, onu yerin içindeki kaynaklara geçirdi, Sonra onunla çeşitli renklerde ekin çıkarıyor. Sonra (ekin) kurur, onu sararmış görürsün. Sonra Allâh onu bir çöp yapar. Şüphesiz bunda sağduyu sâhipleri için bir ibret vardır. Görmedin mi ki, şüphe yok Allah gökten bir su indirmiş, onu yeryüzündeki gözelere girdirmiş, sonra onunla renkleri muhtelif ekinleri çıkarıyor, sonra kuruyor da artık onu sararmış görüyorsun, sonra da onu kupkuru bir kırıntı kılıveriyor. Şüphe yok ki, bunda akıl sahipleri için elbette bir tenbih vardır. 23 / 459
39-Zümer Suresi

22.Ayet
أَفَمَنْ شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَىٰ نُورٍ مِنْ رَبِّهِ ۚ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -22 Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir? Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler. Demek ki her kimin Allah bağrını İslâma açmış ise işte o rabbından bir nur üzerinde değil mi? O halde vay o Allahın zikrinden kalbleri katılara, onlar bir açık dalâl içindedirler. Allah, kimin göğsünü İslam´a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah´ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. Allâh´ın, göğsünü İslâm´a açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Allâh´ı anmağa karşı yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler. O kimse ki, Allah onun göğsünü islâmiyet için genişletmiş de o, Rabbinden bir nûr üzere bulunmaktadır. (O, hiç kalbleri kararmış kimseler gibi midir?) Artık Allah´ın zikrinden kalbleri kaskatı kesilmiş olanların vay hallerine! İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler. 23 / 460
39-Zümer Suresi

23.Ayet
اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ -23 Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur. Allah kelâmın en güzelini indirdi, ikizli, ahenkli bir kitab, ondan rablarına saygısı olanların derileri örperir, sonra derileri de kalbleri de Allahın zikrine yumşar, o işte Allah rehberidir, Allah onunla dilediğini doğru yola çıkarır, her kimi de Allah şaşırtırsa artık ona hidayet edecek yoktur Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah´ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah´ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur. Allâh, sözün en güzelini, (Kur´ân´ın âyetlerini güzellikte) birbirine benzer, ikişerli bir Kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların, ondan derileri ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allâh´ın zikrine yumuşar. İşte bu (Kitap) Allâh´ın rehberidir. Dilediğini bununla doğru yola iletir. Ama Allâh kimi sapıklığında bırakırsa artık ona yol gösteren olmaz. Allah, kelâmının en güzelini, âyetleri birbirine benzer ve ikişer ikişer olarak bir kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların derileri ondan ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allah´ın zikrine yumuşar. O (Kur´an) Allah´ın bir hidâyet rehberidir, onunla dilediğini hidâyete kavuşturur ve her kimi ki, Allah dalâlete düşürür, artık onun için bir hidayet edici yoktur. 23 / 460
39-Zümer Suresi

24.Ayet
أَفَمَنْ يَتَّقِي بِوَجْهِهِ سُوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ وَقِيلَ لِلظَّالِمِينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ -24 Kıyamet günü kötü azaba karşı yüzüyle korunan kimse, (o gün) azaptan emin olan kimse gibi midir? Zalimlere, “Kazandıklarınızı tadın” denir. O halde Kıyamet günü zalimlere «tadın bakalım kazanıp durduklarınızı» denilirken, o kötü azâbı yüzü ile koruyacak kimse ne olur? Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir. Kıyâmet günü, (elleri bağlı olduğu için) yüzüyle o en kötü azâbdan korunmağa çalışan (ile güven içinde bulunan bir olur) mu? (O gün) Zâlimlere: "Kazandığınız(ın tadın)ı tadın!" denmiştir. Kıyamet günü azabın en şiddetlisinden yüzü ile (kendisini) koruyan kimse ve zalimler için, kazanır olduğunuz şeyi tadın denilmiş olduğu vakit bunlar o azaptan emin olanlar gibi midirler? 23 / 460
39-Zümer Suresi

25.Ayet
كَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ -25 Onlardan öncekiler de yalanladılar ve azap kendilerine farkına varamadıkları bir yerden geldi. Onlardan evvelkileri tekzib ettiler, ettiler de kendilerine hatırlarına gelmez cihetten azâb geliverdi Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azap onlara hiç şuurunda olmadıkları bir yerden gelip-çattı. Onlardan öncekiler de yalanladılar, bundan dolayı hiç farkına varmadıkları bir yönden onlara azâb geldi. Onlardan evvelkiler tekzîp ettiler, sonra onlara azap hiç hatırlarına gelmeyen bir cihetten geliverdi. 23 / 460
39-Zümer Suresi

26.Ayet
فَأَذَاقَهُمُ اللَّهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ -26 Böylece Allah dünya hayatında onlara zilleti tattırdı. Elbette ki ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bilselerdi! Geliverdi de Allah onlara Dünya hayatta zilleti tattırdı ve elbette Âhıret azâbı daha büyüktür velâkin bilselerdi Artık Allah, onlara dünya hayatında ´horluğu ve aşağılanmayı´ taddırdı. Eğer bilmiş olsalardı, ahiretin azabı gerçekten daha büyüktür. Allâh, dünyâ hayâtında onlara rezillik taddırdı. Âhiret azâbı ise daha büyüktür, keşke bilselerdi! Artık Allah, onlara dünya hayatında zilleti tattırdı ve elbette ki ahiret azabı daha büyüktür, eğer bilir kimseler olsalardı (elbette öyle tekzîbe cür´et edemezlerdi). 23 / 460
39-Zümer Suresi

27.Ayet
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ -27 Andolsun, öğüt alsınlar diye biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali verdik. Yemin ederim ki bu Kur´anda insanlar için her türlüsünden temsil getirdik, gerek ki iyi düşünsünler Andolsun, Biz bu Kur´an´da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik. Andolsun biz, bu Kur´ân´da insanlara, öğüt almaları için her temsili anlattık. Andolsun ki, nâs için bu Kur´an´da meselin her türlüsünden irâd ettik, gerek ki onlar iyi düşünsünler. 23 / 460
39-Zümer Suresi

28.Ayet
قُرْآنًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِي عِوَجٍ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ -28 Biz onu, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye hiçbir eğriliği bulunmayan Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Bir Kur´an ki pürüzsüz bir arabî, gerek ki korunsunlar Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kur´an´dır (bu). Umulur ki sakınırlar. Korunanlar için bunu, pürüzsüz Arapça bir Kur´an olarak (indirdik). Bir eğriliği olmayan Arapça bir Kur´an ki, belki sakınırlar. 23 / 460
39-Zümer Suresi

29.Ayet
ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَجُلًا فِيهِ شُرَكَاءُ مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلًا سَلَمًا لِرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا ۚ الْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -29 Allah, birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir (köle) adam ile yalnızca bir kişiye ait olan bir (köle) adamı örnek verdi. Bu iki adamın durumu hiç, bir olur mu? Hamd Allah’a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. Allah şunu bir mesel yapmıştır: bir adam, onda bir takım ortaklar var, hırçın hırçın çekiştirip duruyorlar, bir adam da selâmetle bir adamın, hiç bu ikisinin hal-ü şanı bir olur mu? Hamd Allahındır, fakat pek çokları bilmezler Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah´ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar. Allâh, (ortak koşanla tek Allah´a inananın durumunu anlatmak için) şöyle bir misâl verdi: Birbiriyle çekişen ortaklara bağlı olan bir adam (yani köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adam. Şimdi bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd yalnız Allah´a mahsustur, fakat çokları (yalnız Allah´a tapılacağını) bilmiyorlar. Allah bir mesel olarak irâd etmiştir, bir erkeği ki, onda mütehalif ortaklar vardır. Ve bir erkeği ki, hâlisen bir erkeğe aittir. Bunların ikisi (hali ve şan itibariyle) birbirine müsavî olabilirler mi? Hamd Allah´a mahsustur. Fakat onların çokları bilmezler. 23 / 460
39-Zümer Suresi

30.Ayet
إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُمْ مَيِّتُونَ -30 (Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir. Elbet sen öleceksin ve elbet onlar da ölecekler Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir. Sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Şüphe yok ki sen öleceksin ve muhakkak ki, onlar da öleceklerdir. 23 / 460
39-Zümer Suresi

31.Ayet
ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ -31 Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz. Sonra siz muhakkak rabbınızın huzurunda muhakemeye duruşacaksınız Sonra şüphesiz sizler, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız. Sonra siz, kıyâmet günü, Rabbinizin divânında dâvâlaşacaksınız. Sonra muhakkak ki, sizler Kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhâsemede bulunacaksınızdır. 23 / 460
39-Zümer Suresi

32.Ayet
فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللَّهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ إِذْ جَاءَهُ ۚ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرِينَ -32 Kim, Allah’a karşı yalan uyduran ve kendisine geldiğinde, doğruyu (Kur’an’ı) yalanlayandan daha zalimdir? Cehennemde kâfirler için kalacak bir yer mi yok!? Artık o kimseden daha zalim (daha haksız) kim olabilir ki Allah üzerine yalan söylemiş, doğruyu da kendisine geldiği vakıt tekzib eylemiştir, Cehennemde değil midir mevkıi kâfirlerin Allah´a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur´an´ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? Allâh hakkında yalan uydurandan ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Cehennemde kâfirler için bir yer yok mudur? Artık daha zalim kimdir o kimseden ki, Allah´a karşı yalan söylemiş, sıdkı geldiği zaman tekzîp eylemiştir. Kâfirler için cehennemde bir duracak yer yok mudur? 23 / 461
39-Zümer Suresi

33.Ayet
وَالَّذِي جَاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهِ ۙ أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ -33 Dosdoğru Kur’an’ı getiren ile onu tasdik edenler var ya, işte onlar Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Doğruyu getiren ve onu tasdık eden ise işte onlar korunan müttekıyler Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır. Doğruyu getirene ve onu doğrulayanlara gelince: İşte korunanlar onlardır. O zât ki, doğruyu ve onu tasdik ettiler, işte muttakîler olan, onlardırlar. 23 / 461
39-Zümer Suresi

34.Ayet
لَهُمْ مَا يَشَاءُونَ عِنْدَ رَبِّهِمْ ۚ ذَٰلِكَ جَزَاءُ الْمُحْسِنِينَ -34 Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik yapanların mükâfatıdır. Onlara rablarının ındinde ne dilerlerse var, o işte muhsinlerin cezası Rableri Katında dileyecekleri herşey onlarındır. İşte bu, ihsanda bulunanların ödülüdür. Rablerinin yanında onlara, diledikleri her şey var. İşte güzel davrananların mükâfâtı budur. Onlar için Rablerinin indinde diledikleri vardır. Bu ise muhsin olanların mükâfaatıdır. 23 / 461
39-Zümer Suresi

35.Ayet
لِيُكَفِّرَ اللَّهُ عَنْهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ -35 Allah, işlediklerinin en kötüsünü örtmek ve onlara yaptıklarının en güzeli ile karşılık vermek için (onları böyle mükâfatlandırdı). Çünkü Allah onların mukaddemâ yaptıkları amelin en kötüsünü bile keffaretle örtüp, işlemekte bulundukları güzel amellerin en güzeline göre ecirlerini kendilerine ihsan edecektir Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip-giderecek ve yaptıklarının en güzeliyle ecirlerini verecektir. (Böyle olur) Ki Allâh onların yaptıklarının en kötülerini onlardan örtsün ve onları, yaptıklarının en güzeliyle mükâfâtlandırsın. Tâ ki, Allah onlardan yapmış oldukları en kötü şeyleri af ve setretsin ve onları yapar olduklarının en güzeliyle mükâfaata eriştirsin. 23 / 461
39-Zümer Suresi

36.Ayet
أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ ۖ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِنْ دُونِهِ ۚ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ -36 Allah, kuluna yetmez mi? Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur. Allah kuluna kâfî değil mi? Durmuşlar da seni ondan beridekilerle korkutuyorlar, her kimi ki Allah şaşırtır artık ona hidayet edecek yoktur, Allah, kuluna yeterli değil mi? Seni O´ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. Allâh kuluna kâfi değil mi? Seni O´ndan başkalarıyle korkutuyorlar. Allâh kimi şaşırtırsa artık onu yola getiren olmaz. Allah kuluna kâfi değil midir? Ve seni O´nun gayrı olanlar ile korkutuyorlar. Ve Allah kimi dalâlete düşürürse artık onun için hidâyet rehberi yoktur. 23 / 461
39-Zümer Suresi

37.Ayet
وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّ ۗ أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انْتِقَامٍ -37 Allah, kimi de doğru yola iletirse artık onu saptıracak hiç kimse yoktur. Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir? her kime de Allah hidayet verir onu da şaşırtacak yoktur, bir intikamı var azîz değil mi Allah? Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir saptırıcı yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir? Allâh kime de yol gösterirse; artık onu şaşırtan olmaz. Allâh gâlib ve öç alan değil midir? Ve kime ki, Allah hidâyet ederse artık onun için bir sapıtıcı yoktur. Allah, her şeye galip, intikam sahibi değil midir? 23 / 461
39-Zümer Suresi

38.Ayet
وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ ۚ قُلْ أَفَرَأَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ ۚ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ ۖ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ -38 Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette, “Allah”, derler. De ki: “Peki söyleyin bakalım? Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya; eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.” Celâlim hakkı için sorsan onlara: o Gökleri ve Yeri kim yarattı? Elbette şübhesiz Allah diyecekler, de ki: o halde gördünüz a o Allahdan başka çağırdıklarınızı, eğer Allah bana bir keder murad ederse onlar kederini açabilirler mi? Yâhud bana bir rahmet murad ederse onlar onun rahmetini tutabilirler mi? De ki: Allah bana yeter, hep ona dayanır mütevekkil olanlar. Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah´tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O´nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O´nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O´na tevekkül etsinler." Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allâh" derler. De ki: "O halde Allah´tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü, şimdi Allâh, bana bir zarar vermek istese, onlar O´nun vereceği zararı kaldırabilirler mi? Yahut (Allâh) bana bir rahmet (fayda) vermek dilese onlar O´nun rahmetini durdurabilirler mi?" De ki: "Allâh bana yeter. Tevekkül edenler O´na dayanırlar." Andolsun ki, onlardan soracak olsan ki, gökleri ve yeri kim yarattı? Elbette diyeceklerdir ki: «Allah». De ki: «O halde gördünüz mü? (Bana haber veriniz) Allah´tan başka kendilerine ibadet ettiğiniz şeyler, eğer Allah bana bir zarar verse onlar, onun zararını açabilecek kimseler midir? Veya bana bir rahmet dilese onlar onun rahmetini tutabilir kimseler midir? De ki Allah buna kâfidir. Tevekkül edenler, O´na tevekkülde bulunurlar.» 23 / 461
39-Zümer Suresi

39.Ayet
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ -39 (39-40) De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de yapacağım. Kişiyi rezil edici azabın kime geleceğini ve sürekli azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz!” De ki: ey kavmim! haliniz üzere çalışın, her halde ben çalışıyorum, artık ileride bileceksiniz: De ki: "Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz duruma göre yapın-edin; elbette ben de yapıp-ederim. Artık yakında öğreneceksiniz." De ki: "Ey kavmim, durumunuza göre bildiğinizi yapın, ben de (bildiğimi) yapıyorum; yakında bileceksiniz;" De ki: «Ey kavmim! Siz kendi iktidarınız üzerine çalışınız, şüphe yok ki, ben de çalışıcıyım. Elbette yakında bilirsiniz.» 23 / 461
39-Zümer Suresi

40.Ayet
مَنْ يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُقِيمٌ -40 (39-40) De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de yapacağım. Kişiyi rezil edici azabın kime geleceğini ve sürekli azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz!” Kimmiş o kendine rüsvay edecek bir azâb gelecek ve üstüne yerli bir azâb inecek? Kendisini aşağılık kılan azap kime geliyor ve kesintisiz azap kimin üzerine çöküp-kaçınılmaz oluyor? "Kendisini rezil edecek azâb kime geliyor ve sürekli azâb kimin üzerine konuyor?" «Kim imiş o kimse ki, ona kendisini zelil edecek bir azap gelecek ve üzerine devamlı bir azap inecek.» 23 / 461
39-Zümer Suresi

41.Ayet
إِنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّ ۖ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَلِنَفْسِهِ ۖ وَمَنْ ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا ۖ وَمَا أَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَكِيلٍ -41 (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) insanlar için, hak olarak indirdik. Kim doğru yola girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar. Sen onlara vekil değilsin. Biz insanlar için senin üzerine hakkıle kitab indirdik, o halde kim yola gelirse kendi lehinedir, her kim de saparsa sırf kendi aleyhine olarak sapar ve sen değilsin üzerlerine vekîl Şüphesiz, sana Biz Kitab´ı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir; kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin. Biz Kitabı, insanlar için, sana hak ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin. Şüphe yok ki, Biz senin üzerine insanlar için kitabı hak ile indirdik. Artık kim hidâyete ererse kendi nefsi içindir ve kim dalâlete düşerse artık şüphesiz ki, kendi nefsi aleyhine dalâlete düşmüş olur. Ve sen onların üzerine bir vekil değilsin. 23 / 462
39-Zümer Suresi

42.Ayet
اللَّهُ يَتَوَفَّى الْأَنْفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَالَّتِي لَمْ تَمُتْ فِي مَنَامِهَا ۖ فَيُمْسِكُ الَّتِي قَضَىٰ عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْأُخْرَىٰ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ -42 Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. Allah alır o canları öldükleri zaman, ölmiyenleri de uyuduklarında, sonra üzerlerine ölüm hukmü verdiklerini alıkor da diğerlerini salıverir bir müsemmâ ecele kadar, şübhesiz ki bunda düşünecek bir kavm için âyetler var Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. Allâh, ölmekte olan canları alır, ölmeyenleri de uykularında (bedenlerinden alıp kendilerinden geçirir); sonra ölümüne hükmettiğini yanında tutar, ötekilerini de belli bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır. Allah, nefisleri öldükleri zaman ve ölmeyenleri de uykularında öldürüverir. Artık üzerine ölüm ile hükmettiğini tutuverir ve diğerini de tayin edilmiş vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki, bunda elbette alâmetler vardır, düşünücüler olan bir kavim için. 23 / 462
39-Zümer Suresi

43.Ayet
أَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ شُفَعَاءَ ۚ قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ -43 Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?” Yoksa Allahın berisinden şefaatçiler mi edindiler? De ki: hiç bir şey´e güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi? Yoksa Allah´tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: "Ya onlar, hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?" Yoksa Allâh´tan başka şefâ´atçiler mi edindiler? De ki: "Onlar, hiçbir şeye malik olmayan, düşünmeyen şeyler olsalar da mı (onları şefâ´atçi edineceksiniz?)" Yoksa Allah´ın gayrısından şefaatciler mi edindiler? De ki: «Eğer hiçbir şeye malik olmamış ve akıl erdiremez bulunmuş iseler de mi?» 23 / 462
39-Zümer Suresi

44.Ayet
قُلْ لِلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا ۖ لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ -44 De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.” De ki Allahındır o şefaat bütün, onundur mülkü Göklerin ve Yerin, sonra hep döndürülüp ona götürüleceksiniz De ki: "Şefaatin tümü Allah´ındır. Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Sonra O´na döndürüleceksiniz." De ki: "Şefâ´at tamamen Allâh´ındır (yardım ve destek yalnız O´ndandır). Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Sonra O´na döndürüleceksiniz." De ki: «Bütün şefaat, Allah içindir. Göklerin ve yerin mülkü O´nun içindir. Sonra O´na döndürüleceksinizdir.» 23 / 462
39-Zümer Suresi

45.Ayet
وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ ۖ وَإِذَا ذُكِرَ الَّذِينَ مِنْ دُونِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ -45 Allah, bir tek (ilâh) olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri daralır. Allah’tan başkaları (ilâhları) anıldığında bakarsın sevinirler. Böyle iken Allah bir olarak anıldığı vakıt Ahırete inanmıyanların yürekleri burkulur da ondan berikiler anıldığı vakıt derhal yüzleri güler Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O´ndan başkaları anıldığında hemen sevince kapılırlar. Allâh, tek olarak anıldığı zaman; âhirete inanmayanların kalbleri ürker. Ama O´ndan başka (tanrı)ları da anıldığı zaman, hemen sevinirler. Ve Allah bir olarak anıldığı vakit ahirete imân etmeyenlerin kalbleri ürker (nefret duyar). Ve O´nun gayrı olanlar anıldığı zaman ise onlar o vakit ferahlanırlar, yüzleri güler. 23 / 462
39-Zümer Suresi

46.Ayet
قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ -46 De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.” De ki: ey Gökleri ve Yeri yaradan ve gayb-ü şehadeti bilen Allahım! Kullarının arasında o ıhtılâf edip durdukları şeyler hakkında sen huküm vereceksin De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede edilebileni bilen Allah´ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin." De ki: "Allâh´ım, ey gökleri ve yeri yoktan var eden, görülmeyeni ve görüleni bilen! Ancak Sen, ayrılığa düştükleri şeylerde kullarının arasında hükmedersin." De ki: «Ey gökleri ve yeri yaratan ve gizli ve âşikâre olanı bilen Allah´ım! Sen kullarının arasında kendisinde ihtilâf eder oldukları şeyler hakkında hükmedersin.» 23 / 462
39-Zümer Suresi

47.Ayet
وَلَوْ أَنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهِ مِنْ سُوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ -47 Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır. Ve eğer bütün Arzdakiler, bir misli de beraber o zulmedenlerin olsa Kıyamet günü azâbın fenalığından kurtulmak için onu mutlak feda ederlerdi zuhur edib de kendilerine Allahdan hiç hisab etmedikleri, nesneler Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah´tan kendileri için açığa çıkmıştır. Eğer yeryüzünde bulunanların tümü ve onun bir misli daha zulmedenlerin olsaydı, kıyâmet günü o kötü azâbdan (kurtulmak için) onu mutlaka fidye verirlerdi. (Çünkü) hiç hesab etmedikleri şeyler, Allah´tan karşılarına çıkmıştır. Eğer zulmetmiş olanlar için yerde olanların cümlesi ve onunla beraber onun bir misli de olacak olsa elbette ki, yevm-i Kıyamette azabın fenalığından dolayı (kurtuluş için) onu mutlaka feda ederlerdi ve onlar için Allah tarafından hiç de hesaba katmamış oldukları şeyler zuhûra gelmiş olacaktır. 23 / 462
39-Zümer Suresi

48.Ayet
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ -48 (Dünyada) kazandıkları şeylerin kötülükleri karşılarına çıkmış, alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır. Öyle ki yaptıkları amellerin fenalıkları karşılarına çıkmış ve istihza edip durdukları şeyler kendilerini sarmıştır Kazandıkları kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Yaptıkları işlerin kötülükleri kendilerine görünmüş ve alay edegeldikleri şey onları kuşatmıştır. Ve onlar için kazanmış oldukları şeylerin fenalıkları zuhûra gelmiş (olacaktır) ve kendisiyle istihzâda bulunmuş oldukları o şey, kendilerine kavuşmuş (bulunacaktır). 23 / 463
39-Zümer Suresi

49.Ayet
فَإِذَا مَسَّ الْإِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَا ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّا قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَىٰ عِلْمٍ ۚ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -49 İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler. Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir ni´met bahşediverdiğimiz zaman da o bana bir bilgi üzerine verildi der, belki o bir fitnedir velâkin pek çokları bilmezler İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize du´â eder. Sonra, ona bizden bir ni´met verdiğimiz vakit; "Bu, (benim) bilgi(m) sayesinde bana verildi" der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmiyorlar. Fakat insana bir zarar dokunduğu vakit Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir nîmet verdiğimiz vakit de: «Bana o, şüphe yok ki bir bilgi üzerine verilmiştir» der. Belki o, bir imtihandır. Fakat onların birçokları bilmezler. 23 / 463
39-Zümer Suresi

50.Ayet
قَدْ قَالَهَا الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ -50 Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamamıştı. Onu bunlardan evvelkiler de söyledi fakat o kazandıkları kendilerini kurtarmadı Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamadı. Onlardan öncekiler de bunu demişlerdi. Ama kazandıkları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. Muhakkak ki, onu bunlardan evvelkiler de söylemiştir. Fakat kazanır oldukları şey, onları ihtiyaçtan kurtaramamıştır. 23 / 463
39-Zümer Suresi

51.Ayet
فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا ۚ وَالَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ هَٰؤُلَاءِ سَيُصِيبُهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَمَا هُمْ بِمُعْجِزِينَ -51 Nihayet kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet etmişti. Onlardan zulmedenler var ya, kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet edecektir. Onlar Allah’ı âciz bırakacak değillerdir. Netîcede kazandıklarının fenalıkları başlarına geçti, şunlardan o zulmedenlerin de kazandıklarının fenalıklarına geçecektir, onlar da atlatacak değillerdir. Böylece, kazandıkları kötülükler(in acı sonucu) onlara isabet etti. Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazandıkları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (bunu kendilerine uygulamaktan Allah´ı) aciz bırakabilecekler değildirler. Kazandıklarının kötülükleri, sonunda başlarına geldi. Bunlardan zulmedenlere de yaptıklarının kötülükleri erişecektir. Onlar, buna engel olacak değillerdir. Ve bunlardan o kimseler ki zulmetmişlerdir, yakında kendilerine kazanmış oldukları şeylerin kötülükleri yetişecektir ve bunlar da (azabı) bertaraf ediciler değildirler. 23 / 463
39-Zümer Suresi

52.Ayet
أَوَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ -52 Bilmediler mi ki, Allah rızkı dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette ibretler vardır. Hâlâ bilmediler mi ki: Allah rızkı dilediğine açar, kısar da, şübhesiz ki bunda iyman edecekler için âyetler vardır Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah, dilediğine rızkı genişletip-yayar ve (dilediğine) kısar da. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır. Bilmediler mi ki Allâh dilediğine rızkı açar ve kısar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır. Blimediler mi ki, muhakkak Allah, rızkı dilediğine açar ve darlaştırır. Şüphe yok ki, bunda imân edecek bir kavim için elbette ibretler vardır. 23 / 463
39-Zümer Suresi

53.Ayet
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا ۚ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ -53 De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” De ki: ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allahın rahmetinden ümidi kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları mağrifet buyurur, şübhesiz ki o öyle gafûr öyle rahîm o (Benden onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah´ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Tarafımdan onlara) De ki: "Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allâh´ın rahmetinden umut kesmeyin. Allâh bütün günâhları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir." De ki: «Ey nefisleri üzerine israfta bulunmuş olan kullarım! Allah´ın rahmetinden yeise düşmeyiniz. Şüphe yok ki, Allah günahları cümleten yarlığar. Muhakkak ki, O (evet) O, çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.» 23 / 463
39-Zümer Suresi

54.Ayet
وَأَنِيبُوا إِلَىٰ رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ -54 Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Onun için ümidi kesmeyin de başınıza azâb gelmeden evvel tevbe ile rabbınıza dehalet edin ve ona halîs müslimanlık yapın, sonra kurtulamazsınız Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O´na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. "Size azâb gelip çatmadan Rabbinize dönün, O´na teslim olun. Sonra size yardım edilmez." Ve Rabbinize dönün ve O´na teslim olun, size azap gelmeden evvel. Sonra yardım olunmazsınız.» 23 / 463
39-Zümer Suresi

55.Ayet
وَاتَّبِعُوا أَحْسَنَ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَأَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ -55 (55-56) Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun ki, kişi, “Allah’ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay hâlime! Gerçekten ben alay edenlerden idim” demesin. Haberiniz olmıyarak ansızın başınıza azâb gelmeden evvel halîs müsliman olun da rabbınızdan size indirilenin en güzelini ta´kıb ve tatbık edin Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azap apansız size gelip çatmadan evvel. "Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada, size azâb gelmezden önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun." «Ve Rabbinizden sizin için indirilmiş olanın en güzeline tâbi olunuz, size, siz farkında olmadığınız halde ansızın azap gelmeden evvel.» 23 / 463
39-Zümer Suresi

56.Ayet
أَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْتُ فِي جَنْبِ اللَّهِ وَإِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِرِينَ -56 (55-56) Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun ki, kişi, “Allah’ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay hâlime! Gerçekten ben alay edenlerden idim” demesin. Diyeceği gün bir nefis: eyvah, Allah yanında yaptığım eksikliklerden dolayı hasretime bak, doğrusu ben eğlenenlerden idim Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): "Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah´ın diniyle) alay edenlerdendim." (O gün günâhkâr) nefsin şöyle demesinden sakının: "Allâh´ın yanında (O´na kullukta) kusur edişimden dolayı vah (bana). Gerçekten ben alay edenlerdendim." Her nefsin, «Allah´a karşı yaptığım kusurlardan dolayı eyvah bana yazıklar olsun ve ben müstehzilerden olmuş idim,» demesinden evvel (insan, halini ıslah etmelidir.) 23 / 463
39-Zümer Suresi

57.Ayet
أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ هَدَانِي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّقِينَ -57 Yahut, “Allah beni doğru yola iletseydi, elbette O’na karşı gelmekten sakınanlardan olurdum” demesin. Yâhud diyeceği: Allah bana yolunu gösterse idi her halde ben müttekılerden olurdum Veya: "Gerçekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum" diyeceği, Yahut şöyle demesinden: "Allâh bana hidâyet etseydi, elbet ben de (Allâh´ın azâbından) korunanlardan olurdum." Veya (her nefsin) şüphe yok ki, «Eğer Allah bana hidâyet etse idi elbette ben muttakîlerden olurdum,» demesinden evvel (uyanması lâzımdır). 23 / 464
39-Zümer Suresi

58.Ayet
أَوْ تَقُولَ حِينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ أَنَّ لِي كَرَّةً فَأَكُونَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ -58 Yahut azabı gördüğünde, “Keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsa da iyilik yapanlardan olsam” demesin. Ve yâhud azâbı gördüğü zaman diyeceği: bana bir geri dönmek olsa idi de muhsinlerden olsa idim! Ya da azabı gördüğü zaman: "Benim için bir kere daha (dünyaya dönme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım" (diyeceği günden sakının). Yahut azâbı gördüğü zaman: "Keşke benim için bir kez daha (dünyâya dönüş) olsaydı da güzel hareket edenlerden olsaydım!" demesinden. Veyahut azabı gördüğü zaman, «Keşke benim için bir kerre daha (dünyaya) dönmek olsa idi ve iyi işler işleyenlerden olsa idim,» demesinden evvel uyanmalıdır. 23 / 464
39-Zümer Suresi

59.Ayet
بَلَىٰ قَدْ جَاءَتْكَ آيَاتِي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِرِينَ -59 (Allah, şöyle diyecek:) “Hayır, öyle değil! Âyetlerim sana geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve inkârcılardan oldun.” Hayır sana âyetlerim geldi de onlara yalan dedin, kibretmek istedin ve kâfirlerden oldun "Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun." (Allâh şöyle buyurur): "Hayır, sana âyetlerim geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve nankörlerden oldun!" «Hayır. Muhakkak sana âyetlerim gelmişti de, sen onları tekzîp ettin ve tekebbürde bulundun ve kâfirlerden oldun.» 23 / 464
39-Zümer Suresi

60.Ayet
وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ تَرَى الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَى اللَّهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌ ۚ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّرِينَ -60 Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmiştir. Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!? Hem o Kıyamet günü görürsün ki Allaha karşı o yalan söyliyenlerin yüzleri kararmıştır Cehennemde değil mi mevkıi mütekebbirlerin Kıyamet günü, Allah´a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? Allah´a yalan uyduranların kıyâmet günü yüzlerinin kapkara kesildiğini görürsün. Kibirlenenler için cehennemde bir yer yok mudur? Ve Kıyamet gününde görürsün ki, Allah´a karşı o yalan söylemiş olanların yüzleri kapkara kesilmiştir. Cehennemde kâfirler için bir ikametgâh yok mudur? 23 / 464
39-Zümer Suresi

61.Ayet
وَيُنَجِّي اللَّهُ الَّذِينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ -61 Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları başarıları sebebiyle kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz. Onlar üzülmezler de. Korunan müttekıyleri ise Allah muradlarınca necata çıkarır, onlara fenalık dokunmaz ve onlar değildir mahzun olacaklar Allah, takva sahiplerini (inanarak ve inançlarını uygulayarak) zafere ulaşmaları dolayısıyla kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzne kapılmayacaklardır. Allâh, korunanları başarılarıyla kurtarır, onlara kötülük dokunmaz ve onlar üzülmezler. Ve Allah, ittikada bulunmuş olanları calib-i felâh olan amelleri sebebiyle necâta erdirir, onlara kötülük dokunmaz ve onlar mahzun da olmazlar. 23 / 464
39-Zümer Suresi

62.Ayet
اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ -62 Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir. Allah her şeyin halikıdır, her şey üzerine vekil de o Allah, herşeyin Yaratıcısı´dır. O, herşey üzerinde vekildir. Allâh her şeyin yaratıcısıdır, O, her şeyin yöneticisidir. Allah her şeyin yaratıcısıdır ve O herşey üzerine vekildir. 23 / 464
39-Zümer Suresi

63.Ayet
لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ -63 Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Bütün Göklerin ve Yerin kilidleri onundur, Allahın âyetlerine küfrederler işte onlar kendilerine yazık edenlerdir Göklerin ve yerin anahtarları O´nundur. Allah´ın ayetlerine (karşı) inkar edenler ise; işte onlar, hüsrana uğrayanlardır. Göklerin ve yerin anahtarları O´nundur. Allâh´ın âyetlerini inkâr edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır. Göklerin ve yerin anahtarları O´na mahsustur ve o kimseler ki, Allah´ın âyetlerini inkâr ettiler. İşte hüsrâna uğrayanlar onlardır, onlar. 23 / 464
39-Zümer Suresi

64.Ayet
قُلْ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَأْمُرُونِّي أَعْبُدُ أَيُّهَا الْجَاهِلُونَ -64 De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?” De ki: böyle iken şimdi o Allahın gayrısına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz bana? Ey cahiller! De ki: "Ey cahiller, bana Allah´ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?" De ki: "Allah´tan başkasına kulluk etmemi mi bana emrediyorsunuz ey câhiller?" De ki: «Allah´tan başkasına mı ibadet edeyim diye bana emrediyorsunuz ey cahiller!» 23 / 464
39-Zümer Suresi

65.Ayet
وَلَقَدْ أُوحِيَ إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ -65 Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.” Celâlim hakkı için sana da vahyolundu şu, senden evvelkilere de: «yemin ederim ki eğer şirk koşarsan çalışman bütün boşuna gider ve mutlak kendine yazık eden hasirlerden olursun» Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın. Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedildi: "Andolsun, eğer (Allah´a) ortak koşarsan amelin boşa çıkar ve kaybedenlerden olursun!" Andolsun ki, sana ve senden evvelkilere vahyolundu ki, eğer «(Allah´ın) Ortağı vardır,» dersen elbette amelin bâtıl olur ve elbette hüsrâna uğramışlardan olursun. 23 / 464
39-Zümer Suresi

66.Ayet
بَلِ اللَّهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِرِينَ -66 Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol. Hayır, onun için yalnız Allaha kulluk et ve şükredenlerden ol "Hayır, artık (yalnızca) Allah´a kulluk et ve şükredenlerden ol." Hayır, yalnız Allah´a kulluk et ve şükredenlerden ol. Hayır. Yalnız Allah´a ibadet et. Ve şükredenlerden ol! 23 / 464
39-Zümer Suresi

67.Ayet
وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّمَاوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ -67 Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun elindedir. Gökler de O’nun kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir. Allahı hakkıyle takdir edemediler, halbuki bütün Arz Kıyamet günü onun bir kabzası gökler de yemînine dürülmüşlerdir, çok münezzeh ve çok yüksektir o sübhan onların şirkinden Onlar, Allah´ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O´nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir. Allâh´ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyâmet günü yer, tamamen O´nun avucu içindedir, gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir. Ve (müşrikler) Allah´ı hakk-ı azâmeti veçhile takdir edemediler. Ve kıyamet günü yeryüzü toptan O´nun bir kabzasındadır. Gökler de O´nun sağ eliyle dürülmüşlerdir. O şerik koştukları şeylerden münezzehtir ve mütealîdir. 23 / 464
39-Zümer Suresi

68.Ayet
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ ۖ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَىٰ فَإِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ -68 Sûr’a üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar. Ve sur üflenmiştir de Göklerde kim var, Yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır, ancak Allahın dilediği müstesnâ, sonra ona bir daha üflenmiştir, bu kerre de hep onlar kalmışlar bakıyorlardır Sur´a üfürüldü; böylece Allah´ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Sûr´a üflenmiş, göklerde ve yerde olanlar (korkudan) bayılmışlar, ancak Allâh´ın dilediği sarsılmamıştır. Sonra ona bir daha üflenmiştir, birden onlar kalkmış, bakıyorlardır. Ve Sûr´a üfürülmüştür. Hemen göklerde kim var ise ve yerde kim var ise ölüvermiştir. Allah´ın dilediği kimse müstesna. Sonra Sûr´a tekrar üfürülmüştür. O anda onlar kalkarak bakışırlar. 23 / 465
39-Zümer Suresi

69.Ayet
وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَجِيءَ بِالنَّبِيِّينَ وَالشُّهَدَاءِ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ -69 Yeryüzü, Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap (amel defterleri) ortaya konur. Peygamberler ve şahitler getirilir ve haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hüküm verilir. Ve Arz rabbının nuriyle parlamıştır, kitab konmuş, Peygamberler ve şâhidler getirilmiş ve beynlerinde hak ile huküm verilmektedir hem hiç zulmolunmazlar Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. Yer, Rabbinin nuru ile parlamış, Kitâp (ortaya) konmuş, peygamberler ve şâhidler getirilmiş ve aralarında adâletle hükmedilmiştir. Onlara asla haksızlık edilmez Ve yer Rabbinin nûruyla parlamaya başlamıştır ve kitap (meydana) konulmuştur. Ve peygamberler ve şâhitler getirilmiştir ve onların aralarında hak ile hükmolunmuştur ve onlar hiç zulme uğramazlar. 23 / 465
39-Zümer Suresi

70.Ayet
وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ -70 Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir. Ve her nefis ne amel yaptı ise temamen ödenmiştir ve her ne yapıyorlarsa o a´lemdir Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilendir. Herkese yaptığının karşılığı tam verilmiştir. O, onların ne yaptıklarını en iyi bilendir. Ve her nefs, ne yapmış ise kendisine (karşılığı) ödenmiştir ve o (Hâlik-ı Hakîm) yapar olduklarını çok iyi bilendir. 23 / 465
39-Zümer Suresi

71.Ayet
وَسِيقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ جَهَنَّمَ زُمَرًا ۖ حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا ۚ قَالُوا بَلَىٰ وَلَٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرِينَ -71 İnkâr edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar da, “Evet geldi” derler. Fakat inkârcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir. Ve küfredenler zümre zümre Cehenneme sevkedilmektedir, nihayet ona vardıklarında kapıları açılır ve bekçileri onlara şöyle der: «Size rabbınızın âyetlerini okur ve sizi bu günün likasından korkutur Resuller gelmedi mi içinizden sizlere?» «Evet» derler: «geldi» velâkin kâfirler üzerine «kelime-i azâb» hakk oldu. İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. Nankörler, bölük bölük cehenneme sürülmüşlerdir. Oraya geldikleri zaman, kapıları açılan cehennemin bekçileri onlara şöyle demiştir: "Kendi aranızdan, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve sizi bu gününüzle karşılaşacağınız hakkında uyaran elçiler gelmedi mi?" "Evet geldi, demişlerdir; ama kâfirlere azâb sözü hak olmuştur (kâfirler azâb hükmünü giymeyi hak etmişlerdir)." Ve kâfir olanlar, bölük bölük cehenneme sevkedilmişlerdir. Vaktâ ki oraya geldiler, kapıları açılıverdi ve onlara bekçileri dedi ki: «Size içinizden Rabbinizin âyetlerini okur ve sizi bugününüze kavuşacağınızla korkutan peygamberler gelmedi mi?» Dediler ki: «Evet..» Fakat azap kelimesi kâfirler üzerine hak oldu. 23 / 465
39-Zümer Suresi

72.Ayet
قِيلَ ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ -72 Onlara şöyle denir: “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!” Denilir: girin Cehennemin kapılarına; ebediyyen içinde kalmak üzere, bak ne fenadır mevkıi mütekebbirlerin Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür." "O halde içinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin yeri ne kötüymüş!" denilmiştir. Denilir ki: «Cehennemin kapılarına, içinde ebedîyyen kalmak üzere giriniz. Artık ne fena böbürlenenlerin ikametgâhı!» 23 / 465
39-Zümer Suresi

73.Ayet
وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا ۖ حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ -73 Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin.” Rablarına korunmuş olan müttekîler de zümre zümre Cennete sevk olunmaktadır, nihayet ona vardıkları ve kapıları açılıp bekçileri onlara «selâm sizlere ne hoşsunuz! Haydin girin onlara ebediyyen kalmak üzere» diye selâm durdukları Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." Rablerinin (azâbından) korunanlar da bölük bölük cennete sevk edilmişlerdir. Kapıları daha önce açılmış bulunan cennete vardıklarında onun bekçileri onlara: "Selâm size,(ne) hoşsunuz, ebedi kalmak üzere buraya girin!" demişlerdir. Ve Rablerinden korkmuş olanlar da cennete zümre zümre sevkedildi. Vaktâ ki ona geldiler ve kapıları açıldı ve onlara bekçileri dedi ki: «Selâmün aleyküm, tertemiz bulundunuz. Artık bunlara ebedîyyen kalıcılar olmak üzere giriniz.» 23 / 465
39-Zümer Suresi

74.Ayet
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاءُ ۖ فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ -74 Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükâfatı ne güzelmiş!” Onlar da: «Hamd, o Allaha ki bize va´dini doğru çıkardı ve bizi Arza vâris kıldı, Cennetten istediğimiz yerde makam tutuyoruz» dedikleri vakıt... bak artık ne güzeldir ecri o âmillerin (Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va’dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah´a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Cennettekiler de:) "Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah´a hamdolsun. (Allâh için) çalışanların ücreti ne güzeldir!" demişlerdir. (Onlar da) Dediler ki: «Hamd Allah´a mahsustur ki, bizim için vaadini yerine getirdi ve bizi (bu yere) varis kıldı.» Cennetten dilediğimiz yerde ikâmet ediveririz. Artık ne güzeldir, (güzel) amel edenlerin mükâfaatı! 23 / 465
39-Zümer Suresi

75.Ayet
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ ۖ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ -75 Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş’ın etrafını kuşatmış hâlde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve “Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denilmiştir. Melâikeyi de görürsün Arşı etrafından donatmışlar rablarına hamd ile tesbih ediyorlardır ve halk arasında hakk ile huküm icra edilip denilmektedir: «elhamdulillahi rabbil alemîn» Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: "Alemlerin Rabbine hamd olsun" denilmiştir. Meleklerin de Arşın çevresinde dönerek Rablerini övgü ile andıklarını görürsün. İnsanlar arasında hak ile hükmedilmiş ve: "Hamd âlemlerin Rabbine mahsustur" denilmiştir. Ve melekleri görürsün ki, Arş´ı etrafından kuşatmışlardır. Rablerine hamd ile tesbihte bulunurlar ve aralarında hak ile hükmolunmuştur. «Alemlerin Rabbi olan Allah´a hamd olsun» denilmiştir. 23 / 466
40-Mümin Suresi

47.Ayet
وَإِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًا مِنَ النَّارِ -47 Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?” derler. Ve hele ateş içinde biribirlerine (ıhticac) protesto ederlerken: o vakıt zuafa kısmı o büyüklük taslıyanlara diyorlardır: hani bizler sizin tebeanız idik, şimdi siz bizden bir ateş nevbetini savabiliyor musunuz? Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: "Gerçekten biz, size uymuş (teb´anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz? Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki: "Biz size uymuştuk. Şimdi siz, şu ateşin ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?" Hatırla o vakti ki, ateş içinde birbirleriyle muhasemede bulunurlar. O vakit zayıf olanlar, ululanmış bulunanlara derler ki: «Şüphe yok, biz size tâbi olmuş idik, şimdi siz bizi bir miktar ateşten kurtarabilir misiniz?» 23 / 471
40-Mümin Suresi

48.Ayet
قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ -48 Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: “Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir.” Büyüklük taslıyanlar da şöyle demektedirler: Evet, hepimiz onun içindeyiz, çünkü Allah, kulları beyninde hukmünü verdi Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: "Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık)." Büyüklük taslayanlar da dediler ki: "Hepimiz de onun içindeyiz. Allâh kulları arasında (böyle) hüküm verdi!" Ululanmış olanlar da derler ki: «Şüphe yok, bizler cümleten bunun (bu azabın) içindeyiz. Muhakkak ki, Allah kulları arasında hükmetmiştir.» 23 / 471
40-Mümin Suresi

49.Ayet
وَقَالَ الَّذِينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِنَ الْعَذَابِ -49 Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı hafifletsin” derler. Ve hep o ateştekiler Cehennem bekçilerine derler: rabbınıza duâ ediverin bir gün bizden azâbı biraz hafifletsin Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin." Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: "Rabbinize du´â edin de hiç değilse bir gün, bizden azâbı biraz hafifletsin!" Ve ateşte olanlar, cehennemin bekçilerine der ki: «Rabbinize dua edin, bizden bir gün azabı hafifletsin.» 23 / 471
41-Fussilet Suresi

47.Ayet
إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ ۚ وَمَا تَخْرُجُ مِنْ ثَمَرَاتٍ مِنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنْثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ ۚ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِنْ شَهِيدٍ -47 Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi O’na havale edilir. Meyveler tomurcuklarından ancak O’nun bilgisi altında çıkar, dişi ancak O’nun bilgisi altında hamile kalır ve doğurur. Allah onlara, “Nerede bana ortak koştuklarınız?” diye seslendiği gün şöyle derler: “Sana arz ederiz ki, içimizden onları gören hiçbir kimse yok.” Saate ılim ona havale edilir, hem onun ılmi olmaksızın ne meyvelerden biri tomurcuklarından çıkar ve ne bir dişi yüklü olur, ne de vaz´eder, nerede imiş şeriklerim? diye onlara haykıracağı gün ise diyeceklerdir: arz ederiz huzuruna ki bizden hiç şâhid yok Kıyamet-saatinin ilmi O´na döndürülür. O´nun ilmi olmaksızın, hiçbir meyve tomurcuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Onlara: "Benim ortaklarım nerede" diye sesleneceği gün, dediler ki: "Sana arzettik ki, bizden hiçbir şahid yok." (Duruşma) Sâ´ati(ni) bilmek, Allah´a havale edilir. O´nun bilgisi olmadan ne meyvalar kabuklarından çıkar, ne bir dişi gebe kalır ve ne de doğurur. (Alah) Onlara: "Ortaklarım nerede?" diye ünlediği gün: "Sana arz ederiz ki bizden hiçbir gören yok." demişlerdir. Kıyameti bilmek, O´na havale olunur ve ne meyvelerden bir şey, tomurcuklarından çıkar ve ne de bir dişi yüklü kalır ve ne de doğurur, illâ O´nun bilmesiyledir. Ve o gün ki, onlara nidâ eder ki: «Nerede benim ortaklarım?» Derler ki: «Sana arzettik, bizden hiç bir şahit yoktur.» 23 / 481
41-Fussilet Suresi

48.Ayet
وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَدْعُونَ مِنْ قَبْلُ ۖ وَظَنُّوا مَا لَهُمْ مِنْ مَحِيصٍ -48 Daha önce yalvardıkları (tanrılar) onları yüzüstü bırakıp uzaklaşmıştır. Kendileri için kaçacak bir yer olmadığını anlamışlardır. Önceden tapıp durdukları şeyler onlardan gayb olup gitmişler ve onlar kendilerine hiçbir kaçamak kalmadığını anlamışlardır. Önceden kendilerine taptıkları (bugün) onlardan kaybolup gitti ve onlar kaçacak hiçbir yerleri olmadığını anlamışlardır. Önceden yalvarıp durdukları şeyler, onlardan sapıp gitmiş ve onlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını anlamışlardır. Ve onlardan evvelce tapıp, durdukları şeyler gaib oluvermişlerdir ve kendileri için sığınılacak yer olmadığını anlamışlardır. 23 / 481
41-Fussilet Suresi

49.Ayet
لَا يَسْأَمُ الْإِنْسَانُ مِنْ دُعَاءِ الْخَيْرِ وَإِنْ مَسَّهُ الشَّرُّ فَيَئُوسٌ قَنُوطٌ -49 İnsan, hayır (mal, mülk, genişlik) istemekten usanmaz. Fakat başına bir kötülük gelince umutsuzluğa düşer, yıkılır. İnsan hayır istemekten usanmaz da kendisine bir şer dokunuverirse hemen ümidi keser, ye´se düşer İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye´se düşen bir umutsuzdur. İnsan hayır istemekten usanmaz (dâimâ malının artmasını diler). Ama kendisine bir şer dokundu mu hemen üzülür, ümitsiz olur. İnsan iyilik istemekten usanmaz ve eğer kendisine bir fenalık dokunursa hemen ümidini kesmiş, ye´se düşmüş olur. 23 / 481
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014