KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİ 27. CÜZÜ AYET SΙRASΙNA GÖRE SΙRALAMA >
CÜZLER

1. CÜZ

2. CÜZ

3. CÜZ

4. CÜZ

5. CÜZ

6. CÜZ

7. CÜZ

8. CÜZ

9. CÜZ

10. CÜZ

11. CÜZ

12. CÜZ

13. CÜZ

14. CÜZ

15. CÜZ

16. CÜZ

17. CÜZ

18. CÜZ

19. CÜZ

20. CÜZ

21. CÜZ

22. CÜZ

23. CÜZ

24. CÜZ

25. CÜZ

26. CÜZ

27. CÜZ

28. CÜZ

29. CÜZ

30. CÜZ

SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI ALI BULAC SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
52-Tur Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالطُّورِ -1 (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. Kasem olsun o Tura Tur´a andolsun. Andolsun Tûr´a (Mûsâ´nın vahiy aldığı Sinâ Dağı´na). (1-3) Kasem olsun Tûr´a. Ve yazılmış bir kitaba. Yayılmış bir ince deride. 27 / 522
52-Tur Suresi

2.Ayet
وَكِتَابٍ مَسْطُورٍ -2 (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. Yazılmış bir kitaba Satır (satır) dizili kitaba, Satır satır yazılmış Kitaba; (1-3) Kasem olsun Tûr´a. Ve yazılmış bir kitaba. Yayılmış bir ince deride. 27 / 522
52-Tur Suresi

3.Ayet
فِي رَقٍّ مَنْشُورٍ -3 (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. Ve yayılmış bir verakta Yayılmış ince deri üzerine; Yayılmış ince deri üzerine, (1-3) Kasem olsun Tûr´a. Ve yazılmış bir kitaba. Yayılmış bir ince deride. 27 / 522
52-Tur Suresi

4.Ayet
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ -4 (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. Ve beyti ma´mûra Ma´mur eve, Ma´mur (bakımlı, şen) Ev (Ka´be´y)e, (4-7) Ve Beyt-i Mâmur´a. Ve yükseltilmiş tavana. Ve dolmuş denize kasem olsun ki, şüphe yok, Rabbinin azabı elbette vaki olacaktır. 27 / 522
52-Tur Suresi

5.Ayet
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِ -5 (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. Ve sakfi merfûa Yükseltilmiş tavana, Yükseltilmiş tavana (göğe), (4-7) Ve Beyt-i Mâmur´a. Ve yükseltilmiş tavana. Ve dolmuş denize kasem olsun ki, şüphe yok, Rabbinin azabı elbette vaki olacaktır. 27 / 522
52-Tur Suresi

6.Ayet
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِ -6 (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. bahri mescûre ki Kabarıp, tutuşan denize, Kaynatılmış denize (bunlara andolsun ki), (4-7) Ve Beyt-i Mâmur´a. Ve yükseltilmiş tavana. Ve dolmuş denize kasem olsun ki, şüphe yok, Rabbinin azabı elbette vaki olacaktır. 27 / 522
52-Tur Suresi

7.Ayet
إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِعٌ -7 (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. Rabbının azâbı olacak muhakkak Şüphesiz senin Rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecektir. Rabbinin azâbı mutlaka vuku bulacaktır; (4-7) Ve Beyt-i Mâmur´a. Ve yükseltilmiş tavana. Ve dolmuş denize kasem olsun ki, şüphe yok, Rabbinin azabı elbette vaki olacaktır. 27 / 522
52-Tur Suresi

8.Ayet
مَا لَهُ مِنْ دَافِعٍ -8 Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur. Yoktur onu hiç bir def´edecek Onu uzaklaştırıp-engel olacak yoktur. Ona engel olacak bir şey yoktur. (8-9) Onun için bir defedici yoktur. O günde ki, gök bir çalkanışla çalkalanır. 27 / 522
52-Tur Suresi

9.Ayet
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَاءُ مَوْرًا -9 O gün gök şiddetle sallanıp çalkalanır. O gün ki Sema bir çalkanış çalkanır O gün gök, sarsılıp çalkalanır. O gün gök, bir çalkalanış çalkanır, (8-9) Onun için bir defedici yoktur. O günde ki, gök bir çalkanışla çalkalanır. 27 / 522
52-Tur Suresi

10.Ayet
وَتَسِيرُ الْجِبَالُ سَيْرًا -10 Dağlar yürüdükçe yürür. Dağlar da bir yürüyüş yürür Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür. Dağlar bir yürüyüş yürür ki!.. (10-11) Ve dağlar bir yürüyüş ile yürüyüverir. Artık o gün vay tekzîp edenler için. 27 / 522
52-Tur Suresi

11.Ayet
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ -11 (11-12) İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline! Vay artık o gün o yalan diyenlere İşte o gün, yalanlayanların vay haline, Yalanlayanların vay haline o gün! (10-11) Ve dağlar bir yürüyüş ile yürüyüverir. Artık o gün vay tekzîp edenler için. 27 / 522
52-Tur Suresi

12.Ayet
الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ -12 (11-12) İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline! Ki onlar daldıkları bir batakta oynayıp duruyorlar Ki onlar, ´daldıkları saçma bir uğraşı´ içinde oynayan-oyalananlardır. O daldıkları bâtıl içinde oynayıp duranlar, O kimseler ki, onlar bir bataklıkta oynarlar. 27 / 522
52-Tur Suresi

13.Ayet
يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا -13 (13-14) Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir. O gün ki Cehenneme bir kakılış kakılacaklar Cehennem ateşine, ´küçültücü bir sürüklenme ile ´ sürüklenecekleri gün; O gün (şöyle denilerek) cehennem ateşine kakılırlar: Bir gün ki, cehennem ateşine şiddetli bir surette atılıp defedilirler. 27 / 522
52-Tur Suresi

14.Ayet
هَٰذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ -14 (13-14) Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir. İşte diye: bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş (Onlara şöyle denir:) "İşte sizin yalanladığınız ateş budur." "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!" Bu, o ateştir ki, siz bunu talep eder olmuştunuz. (denilir). 27 / 522
52-Tur Suresi

15.Ayet
أَفَسِحْرٌ هَٰذَا أَمْ أَنْتُمْ لَا تُبْصِرُونَ -15 “Bu Kur’an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?” Bu da mı sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz? "Bu da bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz." "(Nasıl) Şimdi bu, büyümüymüş, yoksa siz mi görmüyor muşsunuz?" Bu da mı bir sihir, yoksa siz mi görmüyorsunuz? 27 / 523
52-Tur Suresi

16.Ayet
اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاءٌ عَلَيْكُمْ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -16 “Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor.” Yaslanın ona bakalım, ister sabredin, ister etmeyin, artık hepsi bir, hep yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz "Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz." "Girin ona, ister dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Ancak yaptıklarınıza göre cezâlandırılacaksınız." (16-17) Oraya giriniz, artık sabredin veya sabretmeyin, size müsavîdir. Siz ancak yapar olduğunuz şey ile cezalandırılmış olacaksınız. Muttakîler ise şüphe yok ki, cennetler ve nîmetler içindedirler. 27 / 523
52-Tur Suresi

17.Ayet
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ -17 (17-18) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur. Fakat korunan müttakıler Cennetler, ni´metler içinde Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler; Korunanlar da cennetlerde, ni´met içindedirler. (16-17) Oraya giriniz, artık sabredin veya sabretmeyin, size müsavîdir. Siz ancak yapar olduğunuz şey ile cezalandırılmış olacaksınız. Muttakîler ise şüphe yok ki, cennetler ve nîmetler içindedirler. 27 / 523
52-Tur Suresi

18.Ayet
فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ -18 (17-18) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur. Rablarının kendilerine verdiği ile zevkyab olmaktadırlar, rabları korumuştur da onları o Cahim azâbından Rablerinin verdikleriyle ´sevinçli ve mutludurlar´. Rableri, kendilerini ´çılgınca yanan cehennemin´ azabından korumuştur. Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefâ sürerler. Rableri onları, cehennem azâbından korumuştur. Kendilerine Rablerinin verdiği şey ile zevkiyâb olmaktadırlar ve onları Rableri cehennem azabından korumuştur. 27 / 523
52-Tur Suresi

19.Ayet
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -19 (19-20) Onlara, “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için” denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir. Yeyin için, afiyetler olsun çalıştığınız için "Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için." "Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin, için;" (19-20) Yeyiniz ve içiniz âfiyetler olsun, işler olduğunuz şey sebebiyle. Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak (oturunuz) ve onları güzel gözlü huriler ile evlendirdik. 27 / 523
52-Tur Suresi

20.Ayet
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍ ۖ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِينٍ -20 (19-20) Onlara, “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için” denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir. Dayanarak, sıra sıra dizilmiş a´lâ koltuklara, eş etmişizdir de kendilerine güzel iri gözlü hurîleri Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz. "Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak." Onları, iri gözlü hûrilerle evlendirmişizdir. (19-20) Yeyiniz ve içiniz âfiyetler olsun, işler olduğunuz şey sebebiyle. Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak (oturunuz) ve onları güzel gözlü huriler ile evlendirdik. 27 / 523
52-Tur Suresi

21.Ayet
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍ ۚ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ -21 İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir. Ve İyman edenleri ki zürriyyetleri de iyman ile arkalarından gelmiş, zürriyyetlerini kendilerine ilhak etmişizdir, bununla beraber kendilerine amellerinden hiçbir şey eksiltmemişizdir, herkes kazancına bağlıdır. İman edenler ve soyları kendilerini imanda izleyenler; Biz onların soylarını da kendilerine katıp-ekledik. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandığına karşılık bir rehindir. Kendileri inanmış, zürriyetleri de imânda kendilerine uymuş olan kimselerin zürriyetlerini de kendilerine katmışızdır; kendi ameller(inin sevâb)ından da hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kendi kazandığına bağlıdır. Ve o kimseler ki, imân ettiler ve kendilerine zürriyetleri de imân ile tâbi oldular, onlara zürriyetlerini de kattık ve onlar için amellerinden bir şeyi de eksiltmedik. Her bir şahıs, kendi kazandığı şeye bağlıdır. 27 / 523
52-Tur Suresi

22.Ayet
وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ -22 Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik. Bir de onlara bir meyve ve içlerinin çekeceği bir et yetiştirmekteyizdir. Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik. Ve onlara canlarının istediği meyvadan ve etten bol bol vermişizdir. (22-23) Ve onlara arzu edeceklerinden bir meyve ile ve bir et ile imdat etmişizdir. Ve orada bir kâseyi teatide bulunurlar, onda ne bir saçma söz vardır ve ne de bir günah. 27 / 523
52-Tur Suresi

23.Ayet
يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ -23 Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar. Orada bir peymâne çekiştirirler ki ne bir saçmalama vardır onda ne bir günaha sokma Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne ´boş ve saçma bir söz´, ne günaha sokma yoktur. Orada bir kadeh kapışırlar ki içinde ne saçmalama var, ne de günâha sokma. (22-23) Ve onlara arzu edeceklerinden bir meyve ile ve bir et ile imdat etmişizdir. Ve orada bir kâseyi teatide bulunurlar, onda ne bir saçma söz vardır ve ne de bir günah. 27 / 523
52-Tur Suresi

24.Ayet
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَكْنُونٌ -24 Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar. Bırıl bırıl da üzerlerine döner kendilerine mahsus hizmetciler, sanki sadeflerinde saklı inciler Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) ´sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.´ Çevrelerinde de kendilerine mahsus, sedef içinde saklı inci gibi civanlar dolaşır (hizmet eder). Ve onların üzerlerine kendilerine mahsus birtakım genç hizmetçiler dolaşırlar ki, sanki onlar saklı olan incilerdir. 27 / 523
52-Tur Suresi

25.Ayet
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ -25 Birbirlerine dönüp (“Ne iyilik yaptınız da bu nimetlere ulaştınız?” diye) sorarlar. Ve ba´zısı ba´zısına dönmüş soruşuyorlardır Kimi kimine dönüp sorarlar; Birbirlerine dönmüş soruyorlar: (25-26) Bazıları bazısı üzerine yönelip sual ediverirler. Derler ki: «Biz muhakkak ki, evvelce ailelerimiz arasında korkar kimseler idik.» 27 / 523
52-Tur Suresi

26.Ayet
قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ -26 Derler ki: “Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah’a isyandan) korkardık.” Demektedirler: Evet biz bundan evvel ehlimizde korkular içinde idik. Dediler ki: "Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık." "Daha önce biz âilemiz içinde (iken sonumuzdan) korkardık." dediler. (25-26) Bazıları bazısı üzerine yönelip sual ediverirler. Derler ki: «Biz muhakkak ki, evvelce ailelerimiz arasında korkar kimseler idik.» 27 / 523
52-Tur Suresi

27.Ayet
فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ -27 “Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu.” Bakınız Allah bize lûtfetti ve bizleri o semûm azâbından korudu. "Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve ´hücrelere kadar işleyen kavurucu´ azaptan korudu." "Allâh bize lutfetti de bizi o delikçiklere işleyen azâbdan korudu." (27-28) «Şimdi Allah Teâlâ bizim üzerimize lütuf ve ihsanda bulundu ve bizi o Semûm azabından vâkiye buyurdu. Şüphe yok ki, biz evvelce O´na dua eder olmuştuk. Muhakkak ki o, vaadinde sâdıkdır, çok esirgeyicidir.» 27 / 523
52-Tur Suresi

28.Ayet
إِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ -28 “Gerçekten biz bundan önce O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz O, iyilik edendir, çok merhametlidir.” Evet biz bundan evvel ona duâ ediyor korumasını istiyorduk, hakikat o öyle keremkâr öyle rahîm "Şüphesiz, biz bundan önce O´na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta Kendisi´dir." "Biz bundan önce yalnız O´na yalvarır (bizi korumasını O´ndan niyaz eder)dik. Çünkü iyilik eden, esirgeyen O´dur, O." (27-28) «Şimdi Allah Teâlâ bizim üzerimize lütuf ve ihsanda bulundu ve bizi o Semûm azabından vâkiye buyurdu. Şüphe yok ki, biz evvelce O´na dua eder olmuştuk. Muhakkak ki o, vaadinde sâdıkdır, çok esirgeyicidir.» 27 / 523
52-Tur Suresi

29.Ayet
فَذَكِّرْ فَمَا أَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ -29 (Ey Muhammed!) O hâlde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli. O halde va´z-u tezkire devam et, çünkü sen, rabbının ni´meti hakkı için, ne kâhinsin ne de mecnun Şu halde sen, öğüt verip-hatırlat; çünkü sen, Rabbinin nimetiyle ne kahinsin, ne mecnun. (Ey Muhammed), Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin ni´meti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnun. (29-30) Artık sen öğüt vermeğe devam et! Çünkü sen Rabbin nîmeti hakkı için ne bir kâhînsin ve ne de bir mecnûn. Yoksa diyorlar mı ki, «O bir şairdir, onun hakkında zamanın ızdırap veren felaketini bekliyoruz?» 27 / 523
52-Tur Suresi

30.Ayet
أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ -30 Yoksa onlar, “O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz” mu diyorlar? Yoksa «bir şâir biz ona «reybul menun»u gözetiyoruz» mu diyorlar? Yoksa onlar: "Bir şairdir, biz ona zamanın (getireceği) felaketleri gözlüyoruz" mu diyorlar? Yoksa onlar (senin hakkında): "Bir şâ´irdir, zamanın felâketlerine çarpılmasını gözetliyoruz" mu diyorlar? (29-30) Artık sen öğüt vermeğe devam et! Çünkü sen Rabbin nîmeti hakkı için ne bir kâhînsin ve ne de bir mecnûn. Yoksa diyorlar mı ki, «O bir şairdir, onun hakkında zamanın ızdırap veren felaketini bekliyoruz?» 27 / 523
52-Tur Suresi

31.Ayet
قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّصِينَ -31 Onlara de ki: “Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” De ki: Gözetin, çünkü ben de sizinle gözetenlerdenim. De ki: "Siz gözetleyedurun; çünkü ben de sizinle birlikte gözetleyenlerdenim." De ki: "Gözetleyin, ben de sizinle beraber gözetleyenlerdenim. (Bakalım hangimiz felâketlere çarpılacağız?)" De ki: «Gözetiniz, ben de şüphe yok sizinle beraber gözeticilerdenim.» 27 / 523
52-Tur Suresi

32.Ayet
أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُمْ بِهَٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ -32 Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur? Yoksa onlara bunu (bu tenakuzu) akılları mı emrediyor? Yoksa azgın bir kavım mıdırlar? Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emrediyor? Yoksa onlar azgın bir kavim midir? Akılları mı bunu kendilerine emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur? Yoksa onlara bununla akılları mı emrediyor? Yoksa onlar bir azgın kavim midirler? 27 / 524
52-Tur Suresi

33.Ayet
أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ ۚ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَ -33 Yoksa “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar. Yoksa onu (o Kur´anı) kendisi uydurmakta mı diyorlar? Hayır kendileri inanmazlar Yoksa: "Onu kendisi uydurup-söyledi" mi diyorlar? Hayır; onlar iman etmiyorlar. Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar. (33-34) Yoksa diyorlar mı ki: «Onu kendisi uydurdu?» Hayır. İmân etmezler. Haydi onun misli bir söz getiriversinler, eğer doğru sözlü kimseler oldu iseler. 27 / 524
52-Tur Suresi

34.Ayet
فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِثْلِهِ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ -34 Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler! Haydi onun gibi bir söz getirsinler, doğru iseler Şu halde, eğer doğru sözlüler iseler, benzeri bir söz getirsinler. Doğru iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler. (33-34) Yoksa diyorlar mı ki: «Onu kendisi uydurdu?» Hayır. İmân etmezler. Haydi onun misli bir söz getiriversinler, eğer doğru sözlü kimseler oldu iseler. 27 / 524
52-Tur Suresi

35.Ayet
أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ -35 Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa kendileri «lâ şey»den mi yaratıldılar? Yoksa yaratan onlar mıdırlar? Yoksa onlar, hiçbir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi? Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan (raslantı sonucu olarak) mı yaratıldılar? Yoksa yaratanlar kendileri midir? (35-36) Yoksa bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa yaratıcılar onlar mıdır? Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır. Onlar yakınen bilmezler. 27 / 524
52-Tur Suresi

36.Ayet
أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَ -36 Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar. Yoksa Gökleri ve Yeri mi yarattılar? Hayır iykan ehli değiller Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar. Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp de inanmazlar. (35-36) Yoksa bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa yaratıcılar onlar mıdır? Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır. Onlar yakınen bilmezler. 27 / 524
52-Tur Suresi

37.Ayet
أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ -37 Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir? Yoksa rabbının hazîneleri onların yanında mı? Yoksa onlar mı istiylâ etmişler? Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (herşeyin denetim ve yönetim) sahipleri kendileri midir? Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim olan (her şeyi istedikleri gibi yöneten) kendileri midir? Yoksa onların yanlarında Rabbin hazineleri mi vardır? Yoksa onlar musallat, zorba kimseler midir? 27 / 524
52-Tur Suresi

38.Ayet
أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ ۖ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ -38 Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilâhî vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin! Yoksa onlara mahsus bir merdiven var da ondan dinliyorlar mı? Öyle ise dinleyicileri beyan edecek bir bürhan getirsin Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin. Yoksa onların, (göğe çıkıp meleklerin sözlerini ve onlara vahyedileni) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, (meleklerin sözlerini dinlediklerine) açık bir delil getirsin. Yoksa onlar için bir merdiven mi var, orada dinliyorlar? Öyle ise dinleyicileri açık bir bürhan getirsin. 27 / 524
52-Tur Suresi

39.Ayet
أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ -39 Yoksa, kızlar O’na (Allah’a) da oğullar size mi? Yoksa kızlar ona oğullar size öyle mi? Yoksa kızlar O´nun da, erkek-çocuklar sizin mi? Yoksa kızlar O´na, oğullar size mi? Yoksa onun için kızlar var da sizin için oğlanlar mı (var). 27 / 524
52-Tur Suresi

40.Ayet
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ -40 Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır? Yoksa kendilerinden bir ücret istiyorsun da cereme vermekten ezilmekteler mi? Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altındalar? Yoksa sen onlardan (vahiyleri duyurmana karşı) bir ücret istiyorsun da onlar, ağır bir borç yükü altında mı kalmışlardır? Yoksa onlardan bir ücret mi istiyorsun da artık onlar borçtan dolayı ağır bir yük altında bulunmuşlardır? 27 / 524
52-Tur Suresi

41.Ayet
أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ -41 Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar? Yoksa gayb onların yanında da onlar mı yazıyorlar? Yoksa gayb (bilgisi) onların katında mıdır, böylece yazıp-duruyorlar? Yoksa gayb (görülmeyen bilgi) kendilerinin yanındadır da kendileri mi (oradan istediklerini) yazıyorlar? Yoksa gayb onların yanında mı ki, artık ondan yazıyorlar? 27 / 524
52-Tur Suresi

42.Ayet
أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ -42 Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkâr edenler tuzağa düşecek olanlardır. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenler kendileri o tuzağa düşeceklerdir. Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) ‘o inkar edenler hileli-düzene düşecek olanlardır. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, o inkâr edenlerin kendileridir. Yoksa bir tuzak kurmak mı istiyorlar? Fakat o kimseler ki kâfir oldular, tuzağa düşmüş olanlar onlardan ibarettir. 27 / 524
52-Tur Suresi

43.Ayet
أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ -43 Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. Yoksa onların Allahdan başka bir ilâhları mı var? Allah onların koştukları şirklerden münezzehtir. Yoksa onların, Allah´ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir. Yoksa onların Allah´tan başka bir tanrısı mı var? Allâh´ın şânı onların ortak koştuklarından yücedir. Yoksa onlar için Allah´tan başka bir ilâh mı vardır? Allah bunların şerik koştuklarından münezzehtir. 27 / 524
52-Tur Suresi

44.Ayet
وَإِنْ يَرَوْا كِسْفًا مِنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ -44 Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler. Hem onlar Semadan bir kıt´ayı düşerken görseler, teraküm etmiş bir bulut diyecekler Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: "Üst üste yığılmış bir buluttur." derler. Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, (yine inatlarından): "Üst üste yığılmış bulutlardır" derler. Eğer gökten bir parçanın düşücü olduğunu görseler, derler ki: «Toplanmış bir bulut.» 27 / 524
52-Tur Suresi

45.Ayet
فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ -45 Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak. O halde bırak onları ta o çarpılacakları günlerine kadar Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak. Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları. Artık onları bırak, o kavuşacakları güne değin ki, onda çarpılıp helâk olacaklardır. 27 / 524
52-Tur Suresi

46.Ayet
يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ -46 O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir. O gün ki hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerrece faidesi olmıyacaktır ve hiçbir suretle kurtarılmıyacaklardır. O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne yardım görecekler. O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez. O gün ki, onların tuzakları kendileri için hiçbir fâide vermeyecektir. Ve onlara yardım da edilmeyecektir. 27 / 524
52-Tur Suresi

47.Ayet
وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ -47 Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var. Fakat onların çoğu bilmezler. O zulmedenlere ondan beride de bir azâb vardır velâkin pek çokları bilmezler Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azap vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar. Zulmedenlere, bundan başka bir azâb da vardır. Fakat çokları bilmezler. Ve şüphe yok ki, zulmedenler için ondan mukaddem bir azab da vardır. Velâkin onların birçokları bilmezler. 27 / 524
52-Tur Suresi

48.Ayet
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا ۖ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ -48 Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et. Hem rabbının hukmüne sabret çünkü sen bizim nezaretimiz altındasın, kalktığın sırada rabbına hamd ile tesbih eyle, Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et. Rabbinin hükmüne sabret, çünkü sen, gözlerimizin önündesin (korumamız altındasın), Kalktığın zaman Rabbini övgü ile an. Ve Rabbin hükmü için sabret. Çünkü sen, muhakkak Bizim nazar-ı hıfz ve himayemizdesin ve kalkacağın vakit Rabbine hamd ile tesbihte bulun. 27 / 524
52-Tur Suresi

49.Ayet
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ -49 Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O’nu tespih et. geceden de tesbih et ona, hem de nücumun idbarı sıra. Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardında da O´nu tesbih et. Gecenin bir kısmında ve yıldızların ardından da O´nu tesbih et. Ve geceden de ve yıldızların batmaya başladıklarında da O´nu tesbihe devam et. 27 / 524
53-Necm Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ -1 (1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. O necme kasem ederim indiği dem ki Battığı zaman yıldıza andolsun; Aşağı kayan yıldıza andolsun ki: Yıldıza; tulûa başladığı zaman kasem olsun ki, 27 / 525
53-Necm Suresi

2.Ayet
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ -2 (1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. Şaşırmadı sahibiniz azıtmadı da Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı. Arkadaşınız sapmadı, azmadı. (2-3) Sahibiniz şaşırmadı ve bâtıla inanmadı. Ve hevâdan söz söylemez. 27 / 525
53-Necm Suresi

3.Ayet
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ -3 O, nefis arzusu ile konuşmaz. Ve hevadan söylemiyor O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O hevâ´dan konuşmaz. (2-3) Sahibiniz şaşırmadı ve bâtıla inanmadı. Ve hevâdan söz söylemez. 27 / 525
53-Necm Suresi

4.Ayet
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ -4 (Size okuduğu) Kur´an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir. O sade bir vahiydir ancak vahyolunur O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir. O(nun okuduğu Kur´ân) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir. (4-5) O başka değil, ancak bir vahiydir, vahyolunuverir. Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir. 27 / 525
53-Necm Suresi

5.Ayet
عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ -5 (5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. Ta´lim etti ona kuvveleri şiddetli Ona (bu Kur´an´ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir. Onu, mühtiş kuvvetleri olan biri öğretti; (4-5) O başka değil, ancak bir vahiydir, vahyolunuverir. Onu kuvvetleri pek şiddetli olan öğretmiştir. 27 / 525
53-Necm Suresi

6.Ayet
ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ -6 (5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. Bir kuvvet sahibi, hemen duruklandı (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu. Üstün akıl sâhibi (melek). Doğruldu; (6-7) Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü. Ve o, en yüksek bir sema kıyısında idi. 27 / 525
53-Necm Suresi

7.Ayet
وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ -7 (5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. Ve o en yüksek ufukta idi O, en yüksek bir ufuktaydı. Kendisi yüksek ufukta iken. (6-7) Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü. Ve o, en yüksek bir sema kıyısında idi. 27 / 525
53-Necm Suresi

8.Ayet
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ -8 Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu. Sonra yaklaştı da tedellî etti Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi. Sonra yaklaştı, (yere doğru) sarktı. (8-9) Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi. Derken iki yay kadar veya daha yakın oluverdi. 27 / 525
53-Necm Suresi

9.Ayet
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ -9 (Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu. «kabe kavseyni ev edna» oldu da Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı. (Muhammed ile arasındaki mesafe) İki yay uzunluğu kadar, yahut daha az kaldı. (8-9) Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi. Derken iki yay kadar veya daha yakın oluverdi. 27 / 525
53-Necm Suresi

10.Ayet
فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ -10 Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti. Verdi kuluna verdiği vahyi Böylece O´nun kuluna vahyettiğini vahyetti. Kuluna, vahyettiğini vahyetti. Hemen (Allah Teâlâ´nın) kuluna vahyettiğini vahyetti. 27 / 525
53-Necm Suresi

11.Ayet
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ -11 Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı. Gözün gördüğünü kalb tekzib etmedi Onun gördüğünü gönül yalanlamadı. Gönül gördüğünde yanılmadı (yalan söylemedi, gerçeği gördü). (11-12) Gördüğü şeyi kalbi tekzîp etmedi. Onun gördüğüne karşı onunla şimdi mücadelede mi bulunacaksınız? 27 / 525
53-Necm Suresi

12.Ayet
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ -12 (Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz? Şimdi siz ona o görüşüne karşı mücadele mi ediyorsunuz? Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız? Onun gördüğünden kuşku mu duyuyorsunuz? (11-12) Gördüğü şeyi kalbi tekzîp etmedi. Onun gördüğüne karşı onunla şimdi mücadelede mi bulunacaksınız? 27 / 525
53-Necm Suresi

13.Ayet
وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ -13 Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü. Kasem olsun ki o onu bir daha da inişinde gördü Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü. Andolsun, onu bir inişinde daha görmüştü; Andolsun ki, O´nu (Cibril´i) diğer bir inişinde de gördü. 27 / 525
53-Necm Suresi

14.Ayet
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَىٰ -14 Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında. Sidre-i münteha´nın yanında Sidretü´l-Münteha´nın yanında. Sidretü´l-Müntehâ (uzak ağaç)ın yanında, (14-15) Sidretü´l Müntehâ´nın yanında. Onun yanında ise Cennetü´l Me´vâ bulunmaktadır. 27 / 525
53-Necm Suresi

15.Ayet
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ -15 Me’vâ cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır. Ki Cennetü´l-me´vâ onun yanında Ki Cennetü´l-Me´va onun yanındadır. Ki onun yanında oturulacak bahçe vardır. (14-15) Sidretü´l Müntehâ´nın yanında. Onun yanında ise Cennetü´l Me´vâ bulunmaktadır. 27 / 525
53-Necm Suresi

16.Ayet
إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ -16 O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. O dem ki o Sidreyi bürüyen bürüyordu Sidreyi örten örtmekte iken, Sidre´yi kaplayan kaplıyordu. (16-17) O vakit ki, Sidre´yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti. 27 / 525
53-Necm Suresi

17.Ayet
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ -17 Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. Göz, ne şaştı ne aştı Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı. (Muhammed´in) Göz(ü) şaşmadı ve azmadı. (16-17) O vakit ki, Sidre´yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti. 27 / 525
53-Necm Suresi

18.Ayet
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ -18 Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü. Vallahi gördü rabbının âyâtından en büyüğünü gördü Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü. Andolsun, Rabbinin büyük âyetlerinden bazılarını gördü. Andolsun ki, Rabbinin en büyük âyetlerinden (bir kısmını) gördü. 27 / 525
53-Necm Suresi

19.Ayet
أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّىٰ -19 (19-20) Lât ve Uzza’ya ve diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz? Siz de gördünüz değil mi Lât-ü Uzza´yı? Gördünüz mü-haber verin; Lat ve Uzza´yı. Gördünüz mü o Lât ve ´Uzzâ´yı? (19-20) Siz Lât´ı ve Uzzâ´yı gördünüz mü? Diğer üçüncü olan Menât´ı da (gördünüz mü?) 27 / 525
53-Necm Suresi

20.Ayet
وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَىٰ -20 (19-20) Lât ve Uzza’ya ve diğer üçüncüsü Menat’a ne dersiniz? Üçüncü olarak da menat-ı uhra´yı? Ve üçüncü (put) olan Menat´ı(n herhangi bir güçleri var mı)? Ve üçüncü(leri olan) öteki (put) Menat´ı? (19-20) Siz Lât´ı ve Uzzâ´yı gördünüz mü? Diğer üçüncü olan Menât´ı da (gördünüz mü?) 27 / 525
53-Necm Suresi

21.Ayet
أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنْثَىٰ -21 Erkek size de, dişi O’na mı? Size erkek ona dişi öyle mi? Erkek (evlat) sizin, dişi O´nun mu? Demek erkek size, kadın Allah´a mı? (21-22) Sizin için erkek de O´nun için dişi mi? Bu, o halde âdilâne olmayan bir taksim. 27 / 525
53-Necm Suresi

22.Ayet
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰ -22 Öyle ise bu çok insafsızca bir paylaştırmadır. Bu öyle ise çok hayflı bir taksim Eğer böyleyse, bu, çarpık bir paylaşma. O halde bu insafsızca bir taksim! (21-22) Sizin için erkek de O´nun için dişi mi? Bu, o halde âdilâne olmayan bir taksim. 27 / 525
53-Necm Suresi

23.Ayet
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ ۚ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنْفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدَىٰ -23 Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilâh edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar (putperestler) yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar. Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir. Onlar hiçbir şey değil sırf sizin ve babalarınızın taktığınız kuru isimler, Allah onlara öyle bir saltanat indirmedi, yalnız zanna ve nefislerin sevdasına tabi oluyorlar, halbuki rablarından kendilerine doğru yolu gösteren, geldi. Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili ´hiçbir delil´ indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir. Onlar, sizin ve babalarınızın, (tanrı) diye isimlendirdiğiniz (boş, kavramsız) isimlerden başka bir şey değildir. Allâh, onlara hiçbir güç (tanrı oldukları hakkında hiçbir delil) indirmemiştir. O(putlara tapa)nlar zanna ve nefislerin hevesine uyuyorlar. Oysa kendilerine, Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir. Onlar hiçbir şey değil, ancak birtakım isimlerdir ki, onları siz ve babalarınız takmışsınızdır. Allah Teâlâ ona dâir bir hüccet indirmemiştir. Zandan ve nefislerinin arzu ettiğinden başka bir şeye tâbi olmuyorlar. Halbuki, onlara Rablerinden bir hüda (bir rehber-i hidâyet) gelmiştir. 27 / 525
53-Necm Suresi

24.Ayet
أَمْ لِلْإِنْسَانِ مَا تَمَنَّىٰ -24 Yoksa insan (kayıtsız şartsız), her temenni ettiği şeye sahip mi olacaktır? Yoksa varmı insana her kurduğu hulya Yoksa insana ´her arzu edip dilekte bulunduğu´ şey mi var? Yoksa insan, her arzu ettiğine sâhip mi olacaktır? Yoksa insan için her temenni ettiği şey var mıdır? 27 / 525
53-Necm Suresi

25.Ayet
فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَىٰ -25 Oysa, Ahiret de dünya da Allah’ındır. Fakat Allahındır Âhıret ve ûlâ. İşte son da, ilk de (ahiret ve dünya) Allah´ındır. Son da ilk de (âhiret de, dünyâ da) Allâh´ındır. Fakat Allah içindir ahiret de, dünya da. 27 / 525
53-Necm Suresi

26.Ayet
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِنْ بَعْدِ أَنْ يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ -26 Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar. Göklerde nice Melâike vardır da Allah dileyip razıy olduğuna izin vermezden evvel şefaatleri hiçbir şey´e yaramaz. Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah´ın dileyip razı olduğu kimseye izin verdikten sonra başka. Göklerde nice melek var ki onların şefâ´ati hiçbir işe yaramaz. Meğer Allâh´ın dilediği ve râzı olduğu kimseye izin verdikten sonra olsun (ancak o zaman şefâ´atin faydası olur). Ve göklerde nice melekler vardır, onların şefaatleri hiçbir fâide vermez, meğer ki, Allah Teâlâ´nın dilediği ve razı olduğu kimse için müsaade verdiğinden sonra olsun. 27 / 525
53-Necm Suresi

27.Ayet
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنْثَىٰ -27 Şüphesiz ahirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri veriyorlar. Evet Âhırete iymanı olmıyanlar Melâikeye dişi adı takıp duruyorlar Gerçek şu ki, ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar. Âhirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar. Muhakkak o kimseler ki, ahirete imân etmezler, elbette melekleri dişilerin adıyla adlandırırlar. 27 / 526
53-Necm Suresi

28.Ayet
وَمَا لَهُمْ بِهِ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ ۖ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا -28 Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez. Maamafih ona dair bir bilgileri olduğundan değil sırf zanne tabi´ oluyorlar, halbuki zann haktan hiçbir şey´i muğnî olmaz. Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz. Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise haktan hiçbir gerçek kazandırmaz. (Zan ile gerçeğe ulaşılmaz.) Onların ona dair bir bilgileri yoktur. Zandan başka bir şeye tâbi olmazlar. Halbuki şüphe yok ki zan, haktan hiçbir şey ifade etmez. 27 / 526
53-Necm Suresi

29.Ayet
فَأَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلَّىٰ عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا -29 Öyle ise bizim zikrimizden (Kur’an’dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir. O halde bakma sen o bizim zikrimizden yüz çevirip te Dünya hayattan ötesini istemiyen kimselere Şu halde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir. Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünyâ hayâtından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir. Artık sen, Bizim zikrimizden yüz çevirenden ve dünya hayatından başkasını dilemeyen kimselerden i´raz et. 27 / 526
53-Necm Suresi

30.Ayet
ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَىٰ -30 İşte onların ilimden ulaşabildikleri nokta! Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi bilir. O, hidayete ereni de daha iyi bilir. İşte odur onların ılimden irebildikleri gaye, şübhesiz ki rabbın, odur en bilen yolundan sapanı, hem de odur en bilen hidayeti tutanı İşte onların ilimden yana ulaşabildikleri (son sınır) budur. Şüphesiz, senin Rabbin; Kendi yolundan sapanı en iyi bilen O´dur ve hidayet bulanı da en iyi bilen O´dur. İşte onların erişebilecekleri bilgi (sınırı) budur. (Bundan ötesine akılları ermez). Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı da iyi bilir ve O, yola geleni de iyi bilir. İşte onların ilimden erebildikleri budur. Şüphe yok ki Rabbin, o yolundan sapıtan kimseyi en ziyâde bilendir ve O, hidayete eren kimseyi de en ziyâde bilendir. 27 / 526
53-Necm Suresi

31.Ayet
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاءُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى -31 Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandırması için (böyle)dir. Hem bütün Göklerdeki ve Yerdeki hep Allahındır akıbet kötülük yapanları yaptıklarıyle cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandıracak Göklerde ve yerde olanlar Allah´ındır; öyle ki, kötülükte bulunanları, yaptıkları dolayısıyla cezalandırır, güzel davranışta bulunanları da daha güzeliyle ödüllendirir. Göklerde ve yerde bulunan herşey Allâh´ındır. (Bunları yaratmıştır) Ki kötülük edenleri, yaptıklarıyle cezâlandırsın, güzel davrananları da güzellikle mükâfâtlandırsın. Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah´ındır. Fenalıkta bulunanları yaptıkları ile cezalandıracaktır ve güzellikte bulunmuş olanları da daha güzeli ile mükâfaatlandıracaktır. 27 / 526
53-Necm Suresi

32.Ayet
الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنْتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوا أَنْفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَىٰ -32 Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. Onlar ki günahın büyüklerinden; vebalden, fuhşiyyattan kaçınırlar, ancak ufak tefek kusur başka, şübhesiz ki rabbın geniş mağfiretlidir. Hem sizin her hallerinize a´lemdir, sizi Arzdan inşa ettiği sıra ve sizler analarınızın karınlarında cenînler iken, şimdi nefislerinizi tezkiyeye kalkışmayın, O´dur en bilen müttakı olanı. Ki onlar, ufak tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı daha iyi bilendir. Onlar, günâhın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük hatâlar işleyebilirler. Şüphesiz Rabbinin affı geniştir (O kendisine yönelen kulunu affeder). O sizi daha iyi bilir: Gerek sizi topraktan inşâ ettiği, gerek annelerinizin karınlarında bulunduğunuz zaman biçim verdiği sırada (sizin her hâlinizi bilmiştir), artık kendinizi övüp yüceltmeyin, çünkü O, korunanı daha iyi bilir. (Güzellikte bulunanlar) O kimselerdir ki, günahın büyüklerinden ve fahiş şeylerden kaçınırlar, küçük günah müstesna. Şüphe yok ki, Rabbim mağfireti geniş olandır ve O sizi en ziyâde bilendir. O vakit ki, sizi yerden, yarattı ve o vakit ki, siz analarınızın karınlarında ceninler halinde idiniz. Artık nefislerinizi tezkiye etmeyin. O, muttakî olanı en ziyâde bilendir. 27 / 526
53-Necm Suresi

33.Ayet
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي تَوَلَّىٰ -33 (33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü? Şimdi gördün a? O çevrileni Şimdi, o yüz çevireni gördün mü? Gördün mü şu adamı ki arkasını döndü? (33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve biraz şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor. 27 / 526
53-Necm Suresi

34.Ayet
وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰ -34 (33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü? Ve biraz verip de dayatıvereni Azıcık verdi ve gerisini kaya gibi sımsıkı elinde tuttu. Azıcık verdi, gerisini elinde sıkı sıkı tuttu? (33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve biraz şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor. 27 / 526
53-Necm Suresi

35.Ayet
أَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰ -35 Gayb’ın ilmi kendi yanında da o gerçeği mi görüyor? Gayb ılmi yanında da artık görüyor mu? Gaybın ilmi onun yanında da o mu görüyor? Gayb´ın bilgisi kendi yanında da o mu (âlemin esrarını) görüyor? (33-35) Şimdi gördün mü o kimseyi ki, (imândan) yüz çevirdi. Ve biraz şey verdi, mütebakisini de men etti. Ya gayba ait bilgi onun yanında mıdır ki, artık o görüyor. 27 / 526
53-Necm Suresi

36.Ayet
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ -36 (36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi? Yoksa haber mi verilmedi Musânın suhufundaki Yoksa Musa´nın sahifelerinde olan kendisine haber verilmedi mi? Yoksa kendisine haber mi verilmedi: Mûsâ´nın sahifelerinde bulunan, (36-38) Yoksa Mûsa´nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi? Ve memur olduğu şeyi bihakkın itmam etmiş olan İbrahim´in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi? Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. 27 / 526
53-Necm Suresi

37.Ayet
وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّىٰ -37 (36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi? Ve çok vefakâr olan İbrahim´inkindeki Ve vefa eden İbrahim´in (sahifelerinde) olan... Ve çok vefâlı İbrâhim´in (sahifelerinde bulunan şu gerçekler): (36-38) Yoksa Mûsa´nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi? Ve memur olduğu şeyi bihakkın itmam etmiş olan İbrahim´in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi? Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. 27 / 526
53-Necm Suresi

38.Ayet
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ -38 Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. Ki doğrusu bir vizir çeken başkasının vizrini çekecek değil Doğrusu, hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Ki hiçbir günâhkâr, başkasının günâh yükünü yüklenmez. (36-38) Yoksa Mûsa´nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi? Ve memur olduğu şeyi bihakkın itmam etmiş olan İbrahim´in sahifelerindeki de kendisine haber verilmedi mi? Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. 27 / 526
53-Necm Suresi

39.Ayet
وَأَنْ لَيْسَ لِلْإِنْسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ -39 İnsan için ancak çalıştığı vardır. Doğrusu insanın sa´yinden başkası kendinin değil Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur. İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. (39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir. 27 / 526
53-Necm Suresi

40.Ayet
وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَىٰ -40 Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Ve elbette sa´yi yarın görülecek Şüphesiz kendi emeği (veya çabası) görülecektir. Ve çalışması da yakında görülecektir. (39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir. 27 / 526
53-Necm Suresi

41.Ayet
ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاءَ الْأَوْفَىٰ -41 Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir. Sonra ona en değerli mükâfat verilecek Sonra ona en eksiksiz karşılık verilecektir. Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir. (39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir. 27 / 526
53-Necm Suresi

42.Ayet
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ الْمُنْتَهَىٰ -42 Şüphesiz en son varış Rabbinedir. Ve elbette nihayet rabbına gidilecek Elbette son varış Rabbine olacaktır. Ve sonunda senin Rabbine varılacaktır. (39-42) Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir. 27 / 526
53-Necm Suresi

43.Ayet
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ -43 Şüphesiz O, güldürür ve ağlatır. Hakıkat odur güldüren ağlatan Doğrusu, güldüren ve ağlatan O´dur. Güldüren de O´dur, ağlatan da O´dur. (43-44) Ve muhakkak O´dur ki, güldürdü ve ağlattı. Ve şüphe yok O´dur, O´dur ki, öldürdü ve hayata erdirdi. 27 / 526
53-Necm Suresi

44.Ayet
وَأَنَّهُ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا -44 Şüphesiz O, öldürür ve diriltir. Hakıkat odur öldüren, dirilten Doğrusu, öldüren ve dirilten O´dur. Öldüren de O´dur, yaşatan da O´dur. (43-44) Ve muhakkak O´dur ki, güldürdü ve ağlattı. Ve şüphe yok O´dur, O´dur ki, öldürdü ve hayata erdirdi. 27 / 526
53-Necm Suresi

45.Ayet
وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَىٰ -45 (45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır. Hakıkat odur erkeği dişiyi iki eş yaratan Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O´dur. O yarattı iki çifti: erkeği ve dişiyi, Ve muhakkak ki, iki çifti, erkek ile dişiyi o yarattı. 27 / 527
53-Necm Suresi

46.Ayet
مِنْ نُطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ -46 (45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır. Bir nutfeden ekildiği zaman Bir damla sudan (döl yatağına) meni döküldüğü zaman. Atıldığı zaman nutfe (sperm)den. Bir nutfeden rahîmlere döküldüğü zaman. 27 / 527
53-Necm Suresi

47.Ayet
وَأَنَّ عَلَيْهِ النَّشْأَةَ الْأُخْرَىٰ -47 Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir. Şübhesiz ona aiddir neş´eti uhrâ da Gerçek şu ki, diğer diriltme (yeniden neş´et) de O´na aittir. Şüphesiz tekrar yaratmak da O´nun işidir. Ve muhakkak ki O´na aittir, ölenlerin bilâhare diriltilmeleri. 27 / 527
53-Necm Suresi

48.Ayet
وَأَنَّهُ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ -48 Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı. Hakıkat zengin eden, sermaye veren o Doğrusu, muhtaç olmaktan O kurtardı ve sermaye verip-hoşnut kıldı. Zengin eden O´dur, bol verip memnun eden O. Ve şüphe yok ki, O´dur zengin eden ve fakir düşüren O´dur. 27 / 527
53-Necm Suresi

49.Ayet
وَأَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرَىٰ -49 Şüphesiz O, Şi’râ’nın Rabbidir. Ve hakıkat Şi´ranın rabbı o Doğrusu, ´Şi´ra (yıldızı)nın´ Rabbi O´dur. (Taptıkları) Şi´râ (yıldızı)nın Rabbi O´dur. Ve muhakkak ki, Şi´ra (yıldızı)nın Rabbi O´dur. 27 / 527
53-Necm Suresi

50.Ayet
وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَادًا الْأُولَىٰ -50 (50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helâk etti ve hiç kimseyi bırakmadı. Ve fil´vakı´ o helâk etti evvelki Âd´ı Doğrusu, önce gelen Ad (halkın)ı O yıkıma uğrattı. O helâk etti, önce gelen ´Âd´ı, Ve şüphe yok ki, O helâk etti evvelki Âd´i. 27 / 527
53-Necm Suresi

51.Ayet
وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَىٰ -51 (50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helâk etti ve hiç kimseyi bırakmadı. Ve Semûd´u da hiç bırakmadı Semud´u da. Böylelikle (o halklardan kimseyi) bırakmadı. Semûd´u, komadı (onları). (51-52) Ve Semûd´u (da o helâk etti) artık (onlardan hiçbirini) bırakmadı. Ve evvelce de Nûh kavmini (helâk etmişti). Şüphe yok ki, onlar olmuşlardı onlar, en zalim ve en azgın (kimseler). 27 / 527
53-Necm Suresi

52.Ayet
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ -52 Daha önce de Nûh’un kavmini helâk etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi. Daha evvel de Nuhun kavmını, çünkü bunlar pek zâlim, pek azgındılar Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar. Önceden de Nûh kavmini (helâk etmişti). Çünkü onlar daha zâlim ve azgın idiler. (51-52) Ve Semûd´u (da o helâk etti) artık (onlardan hiçbirini) bırakmadı. Ve evvelce de Nûh kavmini (helâk etmişti). Şüphe yok ki, onlar olmuşlardı onlar, en zalim ve en azgın (kimseler). 27 / 527
53-Necm Suresi

53.Ayet
وَالْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ -53 (53-54) O, “Mu’tefike”yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür. Mü´tefikeyi de Haviyeye attı Altı üstüne gelen (Lut kavminin) şehirlerini de O yerin dibine geçirdi. Altı üstüne getirilen kentleri (Lût kavminin oturduğu bölgeleri) devirip yıktı. (53-54) Mü´tefike´yi de yerlere atıverdi. Artık onların yurdlarını kaplayan kapladı. 27 / 527
53-Necm Suresi

54.Ayet
فَغَشَّاهَا مَا غَشَّىٰ -54 (53-54) O, “Mu’tefike”yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür. Sardırttı da onlara o sardırdığını Böylece ona (o toplumun başına) sardırdığını sardırdı. Onların üstüne neler çöktü, neler! (53-54) Mü´tefike´yi de yerlere atıverdi. Artık onların yurdlarını kaplayan kapladı. 27 / 527
53-Necm Suresi

55.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ -55 O hâlde Rabbi’nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun (ey insan!). Şimdi rabbının hangi eltafına şekkedersin? Öyleyse, Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun? O halde Rabbinin hangi ni´metinden kuşku duyuyorsun? (55-56) Artık Rabbin hangi nîmetlerinde şek edersin? İşte bu da evvelki korkutuculardan bir korkutucudur. 27 / 527
53-Necm Suresi

56.Ayet
هَٰذَا نَذِيرٌ مِنَ النُّذُرِ الْأُولَىٰ -56 Bu da önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır. Bu işte o evvelki inzarlardan bir inzar Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır. Bu (Kur´ân veya peygamber) de ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır. (55-56) Artık Rabbin hangi nîmetlerinde şek edersin? İşte bu da evvelki korkutuculardan bir korkutucudur. 27 / 527
53-Necm Suresi

57.Ayet
أَزِفَتِ الْآزِفَةُ -57 Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı. Yaklaştı yaklaşıcı O yaklaşmakta olan yaklaştı. O yaklaşıcı, yaklaştı. (57-58) Saat yaklaştı Kıyamet tekarrüb etti. Onun için Allah Teâlâ´dan başka yoktur bir açıcı. 27 / 527
53-Necm Suresi

58.Ayet
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ -58 Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur. Yoktur ona Allahdan başka açıcı Onu Allah´ın dışında ortaya çıkaracak başka (hiçbir güç yoktur). Onu Allah´tan başka açacak (geldiği zaman kaldıracak, vaktini erteleyecek veya onun ne zaman geleceğini belirleyecek) kimse yoktur. (57-58) Saat yaklaştı Kıyamet tekarrüb etti. Onun için Allah Teâlâ´dan başka yoktur bir açıcı. 27 / 527
53-Necm Suresi

59.Ayet
أَفَمِنْ هَٰذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ -59 (59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? Şimdi siz bu kelâma mı teaccüb ediyorsunuz Şimdi siz, bu sözden mi şaşkınlığa düşüyorsunuz? Şimdi siz bu söze mi hayret ediyorsunuz? (59-60) Şimdi siz bu kelâmdan mı teaccüb ediyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? 27 / 527
53-Necm Suresi

60.Ayet
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ -60 (59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? (Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz. Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? (59-60) Şimdi siz bu kelâmdan mı teaccüb ediyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? 27 / 527
53-Necm Suresi

61.Ayet
وَأَنْتُمْ سَامِدُونَ -61 (59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? Siz mi kafa tutuyorsunuz hey gafiller? Ve şuursuzca baş kaldırıyorsunuz. Ve siz baş kaldırıyorsunuz? Ve halbuki siz gâfillersiniz 27 / 527
53-Necm Suresi

62.Ayet
فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَاعْبُدُوا ۩ ۩ -62 Haydi Allah’a secde edin ve O’na kulluk edin. Haydi secdeye kapanın ve kulluk edin Hemen, Allah´a secde edin ve (yalnızca O´na) kulluk edin. Haydi Allah´a secde edin ve kulluk edin! Artık Allah için secde ediniz ve ibadette bulununuz. 27 / 527
54-Kamer Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ -1 Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. Yaklaştı Saat, yarıldı Kamer Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı. O sâ´at yaklaştı, ay yarıldı. Kıyamet yaklaştı ve ay ikiye ayrıldı. 27 / 527
54-Kamer Suresi

2.Ayet
وَإِنْ يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ -2 Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve “Süregelen bir sihirdir” derler. Hâlâ bir âyet görseler yüz çevirip derler: müstemir bir sihir Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: "(Bu,) Süregelen bir büyüdür" derler. Bir mu´cize görecek olsalar yüz çevirirler ve "Süregelen bir büyüdür" derler. Onlar, bir mûcize görecek olsalar, yüz çevirirler ve daimi bir büyüdür derler. 27 / 527
54-Kamer Suresi

3.Ayet
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ ۚ وَكُلُّ أَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ -3 Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Hâlbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir. Yalan dediler, hevâlarına uydular, halbuki her emir müstekır Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş ´sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.´ Yalanladılar, nefislerinin heveslerine uydular. Halbuki her iş, yerini bulacaktır (Allâh´ın kararına kimse engel olamaz). Ve onlar tekzîp ettiler ve kendi hevâlarına uydular. Halbuki, her iş kararlaşmıştır. 27 / 527
54-Kamer Suresi

4.Ayet
وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مِنَ الْأَنْبَاءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ -4 Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi. Celâlim hakkı için onlara kıssalardan öyleleri de geldi ki onlarda zecredecek haberler var Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi. Andolsun, onlara, (bâtılda kalmalarını) önleyecek (ibret verici olayları anlatan) haberler geldi. Andolsun ki, onlara haberlerden öylesi gelmiştir ki, onda sakındıracak öğüt vardır. 27 / 527
54-Kamer Suresi

5.Ayet
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ ۖ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ -5 Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor! Bir hikmet-i baliga, fakat inzarlar faide vermiyor. (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor. Bunlar üstün hikmettir! Ama uyarılar fayda vermiyor. Son derecedeki bir hikmettir. Fakat bu korkutucular bir faidebahş olmuyor. 27 / 527
54-Kamer Suresi

6.Ayet
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ ۘ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ إِلَىٰ شَيْءٍ نُكُرٍ -6 (6-7) O hâlde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil’in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir hâlde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar. Sen de onlardan yüz çevir, o gün ki çağırıcı görülmedik müdhiş bir şey´e çağırır Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının ´ne tanınmış, ne görülmüş´ bir şeye çağıracağı gün... Öyleyse sen de onlardan yüz çevir; o çağırıcının görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağıracağı gün, Artık sen onlardan yüz çevir. O gün ki dâvetci bir korkunç, nâhoş bir şeye dâvet eder. 27 / 527
54-Kamer Suresi

7.Ayet
خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌ -7 (6-7) O hâlde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil’in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir hâlde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar. Gözleri düşgün düşgün kabirlerden çıkarlar, sanki çıvgın çekirgeler gibi Gözleri ´zillet ve dehşetten düşmüş olarak´, sanki ´yayılan´ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. Gözleri düşkün düşkün (zillet ve dehşet içinde) kabirlerden çıkarlar; tıpkı yayılan çekirgeler gibidirler. Gözlerî zeliller olarak kabirlerinden çıkacaklardır. Sanki onlar dağılmış çekirgelerdir. 27 / 528
54-Kamer Suresi

8.Ayet
مُهْطِعِينَ إِلَى الدَّاعِ ۖ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هَٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ -8 Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler, “Bu zor bir gün” derler. Çağırana koşarak, der ki kâfirler: Bu pek zorlu bir gündür. Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün." Boyunlarını, çağırana doğru uzatmış koşarlarken, kâfirler: "Bu çetin bir gündür!" derler. O davet ediciye koşucular olarak kâfirler derler ki: «Bu çok çetin bir gün.» 27 / 528
54-Kamer Suresi

9.Ayet
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ -9 Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp “Bu bir delidir” dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu. Onlardan evvel Nuh kavmı tekzib etti yalancı dediler o kulumuza, mec´nun dediler, çok incittiler Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O ´baskı altına alınıp engellenmişti.´ Onlardan önce Nûh´un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir" dediler. Ve o(na çeşitli eziyetler yapılarak tebliğden) menedildi. (9-10) Bunlardan evvel Nûh kavmi tekzîp etti. Artık kulumuzu yalancı sandılar ve «Mecnûn,» dediler ve (risâletini tebliğden) vazgeçirilmiş idi. O da Rabbisine dua etti. «Şüphe yok ki, ben mağlubum, artık intikam al!» (diye niyazda bulundu). 27 / 528
54-Kamer Suresi

10.Ayet
فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ -10 O da Rabbine, “Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et” diye dua etti. O da nihayet rabbına duâ etti, ben dedi, mağlûbum, hemen nusratını ver Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al." Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, yardım et!" diye yalvardı. (9-10) Bunlardan evvel Nûh kavmi tekzîp etti. Artık kulumuzu yalancı sandılar ve «Mecnûn,» dediler ve (risâletini tebliğden) vazgeçirilmiş idi. O da Rabbisine dua etti. «Şüphe yok ki, ben mağlubum, artık intikam al!» (diye niyazda bulundu). 27 / 528
54-Kamer Suresi

11.Ayet
فَفَتَحْنَا أَبْوَابَ السَّمَاءِ بِمَاءٍ مُنْهَمِرٍ -11 Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık. Bunun üzerine Göğün kapılarını açtık dökülen bir su ile şakır şakır Biz de ´bardaktan boşanırcasına akan´ bir su ile göğün kapılarını açtık. Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık. (11-12) Biz de gök kapılarını bir çok su ile açtık (pek müthiş bir yağmur yağdırdık). Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi. 27 / 528
54-Kamer Suresi

12.Ayet
وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَاءُ عَلَىٰ أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ -12 Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti. Yeri de fışkırtık kaynaklar halinde, derken su birleşti bir emr üzerine ki olmuştu öyle mukadder Yeri de ´coşkun kaynaklar´ halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti. Yeri kaynaklar halinde fışkırttık, (göğün ve yerin) su(ları) takdir edilmiş bir işin olması için birleşti. (11-12) Biz de gök kapılarını bir çok su ile açtık (pek müthiş bir yağmur yağdırdık). Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi. 27 / 528
54-Kamer Suresi

13.Ayet
وَحَمَلْنَاهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ -13 Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik. Onu ise taşıdık elvahlı ve kenetli bir hamule üzerinde ki akar Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık; Nûh´u da tahtalar ve çiviler(le yapılmış gemi) üzerinde taşıdık. (13-14) Ve O´nu (Nûh´u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm´a) bir mükâfaat olarak. 27 / 528
54-Kamer Suresi

14.Ayet
تَجْرِي بِأَعْيُنِنَا جَزَاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ -14 Gemi, inkâr edilen kimseye (Nuh’a) bir mükâfat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu. Nezaretimizle giderdi o nankörlük edilen zata bir mükâfat olarak Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere. (Kendisine karşı) Nankörlük edilen (kulumuz)a (bizden) bir mükâfât olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. (13-14) Ve O´nu (Nûh´u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm´a) bir mükâfaat olarak. 27 / 528
54-Kamer Suresi

15.Ayet
وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَا آيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ -15 Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan? Celâlim hakkı için bıraktık ta onu bir âyet olarak, fakat düşünen mi var? Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur? (15-16) Ve şanım hakkı için onu (o gemiyi) bir ibret olmak üzere bıraktık fakat hani yâd edip ibret alan? Artık Benim azabım ve korkutmam nasıl imiş? 27 / 528
54-Kamer Suresi

16.Ayet
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ -16 Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)! Ki nasıl azâbım ve inzarlarım? Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış? Benim azâbım ve uyarılarım nasılmış (görsünler diye). (15-16) Ve şanım hakkı için onu (o gemiyi) bir ibret olmak üzere bıraktık fakat hani yâd edip ibret alan? Artık Benim azabım ve korkutmam nasıl imiş? 27 / 528
54-Kamer Suresi

17.Ayet
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ -17 Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? Şanım namına Kur´anı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var? Andolsun Biz Kur´an´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? Andolsun biz, Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı? 27 / 528
54-Kamer Suresi

18.Ayet
كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ -18 Âd kavmi de (Hûd’u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış! Tekzib etti de Âd nasıl oldu azâbım ve inzarlarım? Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? ´Âd da yalanladı, ama azâbım ve uyarılarım nasıl oldu? Âd tekzîp etti, artık azabım ve tehdidlerim nâsıl oldu? 27 / 528
54-Kamer Suresi

19.Ayet
إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّ -19 Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgâr gönderdik. çünkü salıverdik üzerlerine müstemirr, nühusetli bir günde bir soğuk rüzgâr ki sarsar Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine ´kulakları patlatan bir kasırga´ gönderdik. Biz onların üstüne uğursuz mu uğursuz bir günde uğultulu bir kasırga saldık. (19-20) Şüphe yok ki, Biz onların üzerine uğursuz, devamlı bir günde bir soğuk rüzgar gönderdik. İnsanları koparıyordu. Onlar, sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler. 27 / 528
54-Kamer Suresi

20.Ayet
تَنْزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ -20 İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu. İnsanları kökünden devrilen hurma kütükleri gibi yolar İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi. İnsanları sanki köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imişler gibi koparıp deviriyordu. (19-20) Şüphe yok ki, Biz onların üzerine uğursuz, devamlı bir günde bir soğuk rüzgar gönderdik. İnsanları koparıyordu. Onlar, sanki dibinden kopmuş hurma kütükleri imişler. 27 / 528
54-Kamer Suresi

21.Ayet
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ -21 Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)! Bak nasılmış azâbım ve inzarlarım? Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? Benim azâbım ve uyarılarım nasıl oldu? (21-22) O halde nâsıl olmuş oldu azabım ve tehditlerim? Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı? 27 / 528
54-Kamer Suresi

22.Ayet
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ -22 Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? Şanım namına Kur´anı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var? Andolsun Biz Kur´an´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? Andolsun biz Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (21-22) O halde nâsıl olmuş oldu azabım ve tehditlerim? Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı? 27 / 528
54-Kamer Suresi

23.Ayet
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ -23 (23-24) Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.” Semûd o inzarları tekzib ettiler Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı. Semûd da uyarıları yalandı: (23-24) Semûd (kavmi) korkutucuları tekzîp etti. Dediler ki: «Bizden bir tek beşere mi? Ona mı tâbi olacağız? Şüphe yok ki, biz o vakit elbette bir sapıklık ve çılgınlık içinde bulunmuş oluruz.» 27 / 528
54-Kamer Suresi

24.Ayet
فَقَالُوا أَبَشَرًا مِنَّا وَاحِدًا نَتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ -24 (23-24) Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.” Şöyle dediler: içimizden bir beşere mi tabi´ olacağız? Şübhesiz biz o vakıt şaşkınlık içinde kalır ateşlere yanarız Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz." "Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz" dediler. (23-24) Semûd (kavmi) korkutucuları tekzîp etti. Dediler ki: «Bizden bir tek beşere mi? Ona mı tâbi olacağız? Şüphe yok ki, biz o vakit elbette bir sapıklık ve çılgınlık içinde bulunmuş oluruz.» 27 / 528
54-Kamer Suresi

25.Ayet
أَأُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ -25 “Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir.” O zikir aramızdan ona mı bırakılıyor? Belki o bir şımarık yalancıdır. "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır." "Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı küstahın biridir!" (25-26) «O zikir, bizim aramızdan O´nun üzerine mi bırakılmıştır. Hayır. O bir mağrur, fazla yalancıdır.» Yakında bileceklerdir ki, o mağrur, o ziyâde yalancı kim imiş? 27 / 528
54-Kamer Suresi

26.Ayet
سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَنِ الْكَذَّابُ الْأَشِرُ -26 Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık! İleride bilecekler o şımarık yalancı kimdir? Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir. (Sâlih´e dedik ki): Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler. (25-26) «O zikir, bizim aramızdan O´nun üzerine mi bırakılmıştır. Hayır. O bir mağrur, fazla yalancıdır.» Yakında bileceklerdir ki, o mağrur, o ziyâde yalancı kim imiş? 27 / 528
54-Kamer Suresi

27.Ayet
إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ -27 (Salih’e şöyle demiştik:) “Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.” İşte biz onlara bir fitne olmak üzere o Nâkayı (o dişi deveyi) salıyoruz. Onun için gözet onları ve sabırlı ol Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret. Biz onlara, kendilerini sınamak için dişi deveyi göndereceğiz. Hele sen onları gözetle, sabret. Şüphe yok ki Biz, onlar için bir fitne olmak üzere o dişi deve göndericileriz. Artık onları gözetle ve sabret. 27 / 528
54-Kamer Suresi

28.Ayet
وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ ۖ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ -28 “Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun.” Hem haber ver onlara ki su aralarında nevbetle taksim ve her su alış huzur iledir "Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun." Onlara, suyun aralarında paylaştırılacağını, (bir gün devenin, bir gün de kendilerinin su içme nöbeti olacağını) haber ver; içme sırası kiminse o gelip suyunu alsın. (28-29) Ve onlara haber ver ki, «Muhakkak su, onların aralarında taksimlidir. Her bir içiş için (nöbetinde sahibi) hazır bulunmuş olacaktır.» Artık arkadaşlarını çağırdılar. O da alacağını aldı da (deveyi) sihirleyip öldürdü. 27 / 529
54-Kamer Suresi

29.Ayet
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ -29 Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti. Bunun üzerine sahiblerine bağırdılar o da silâha sarıldı da ayaklarını çırptı Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp ´hayvanı ayağından biçip yere devirdi.´ Bir arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağı çekip (deveyi) kesti. (28-29) Ve onlara haber ver ki, «Muhakkak su, onların aralarında taksimlidir. Her bir içiş için (nöbetinde sahibi) hazır bulunmuş olacaktır.» Artık arkadaşlarını çağırdılar. O da alacağını aldı da (deveyi) sihirleyip öldürdü. 27 / 529
54-Kamer Suresi

30.Ayet
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ -30 Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış! Fakat bak nasıl oldu azâbım ve inzarlarım Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? Ama azâbım ve uyarılarım nasıl oldu? (30-31) O halde nasıl olmuş oldu azabım ve tehdidim? Muhakkak ki, onların üzerlerine bir sayha gönderdik. Artık onlar ağıla konmuş kuru ot gibi oldular. 27 / 529
54-Kamer Suresi

31.Ayet
إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ -31 Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular. Çünkü biz üzerlerine tek bir sayha salıverdik, ağılcı çırpısı gibi kırılıp döküle kaldılar Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler. Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı kuru ot gibi kırılıp döküldüler. (30-31) O halde nasıl olmuş oldu azabım ve tehdidim? Muhakkak ki, onların üzerlerine bir sayha gönderdik. Artık onlar ağıla konmuş kuru ot gibi oldular. 27 / 529
54-Kamer Suresi

32.Ayet
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ -32 Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? şanım namına Kur´anı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var? Andolsun Biz Kur´an´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? Andolsun Biz Kur´ân´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? Kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı? 27 / 529
54-Kamer Suresi

33.Ayet
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ -33 Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı. Lûtun kavmı o inzarlara yalan dediler Lut kavmi de uyarıları yalanladı. Lût´un kavmi de uyarıları yalanladı. (33-34) Lût kavmi korkutucuları tekzîp etti. Şüphe yok ki, Biz onların üzerlerine bir şiddetli rüzgar gönderdik. Lût´un âl´i müstesna; onları bir seher vakti kurtardık. 27 / 529
54-Kamer Suresi

34.Ayet
إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ ۖ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍ -34 (34-35) Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükâfatlandırırız. Biz gönderdik üzerlerine taşlar yağdıran, yalnız Lûtun ailesini necata çıkardık bir seher. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık; Biz de üstlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik, yalnız Lût âilesini seher vakti kurtardık; (33-34) Lût kavmi korkutucuları tekzîp etti. Şüphe yok ki, Biz onların üzerlerine bir şiddetli rüzgar gönderdik. Lût´un âl´i müstesna; onları bir seher vakti kurtardık. 27 / 529
54-Kamer Suresi

35.Ayet
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي مَنْ شَكَرَ -35 (34-35) Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükâfatlandırırız. Tarafımızdan bir ni´met olarak, işte şükredeni böyle karşılarız Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz. Katımızdan bir ni´met olarak. Biz şükredeni böyle mükâfâtlandırırız. Bizim tarafımızdan bir nîmet olarak, işte şükredeni öylece mükâfaatlandırırız. 27 / 529
54-Kamer Suresi

36.Ayet
وَلَقَدْ أَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ -36 Andolsun, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşıladılar. Celâlim hakkı için satvetimizin şiddetini kendilerine ıhtar da etmiş idi, fakat o ıhtarları cidal ile karşıladılar Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler. Lût, onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı, fakat uyarılara karşı kuşku duydular. Celâlim hakkı için onları satvetimizin şiddetiyle korkutmuş idi. Fakat onlar bu korkutuş ile şekk ve şüphede bulundular (onu tasdik etmediler). 27 / 529
54-Kamer Suresi

37.Ayet
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ -37 Andolsun, onlar onun (meleklerden olan) misafirlerinden nefislerindeki kötü arzuları tatmin etmek istediler. Biz de onların gözlerini silme kör ettik. “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik. Ve onun müsafirlerinden kâm almağa kalkıştılar, biz de gözlerini siliverdik de tadın bakalım dedik azâbımı ve inzarlarımı? Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın." Onun (güzel delikanlılar şeklinde görünen melek) konuklarından murâd almağa kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik: "Haydi azâbımı ve uyarılarımı tadın!" (37-38) Andolsun ki, o misafirlerinden dolayı O´ndan mutalebede bulunmuşlardı. Artık Biz de onların gözlerini silip kör ettik, «Haydin azabımı ve tehditlerimi tadın!» (deyiverdik). Andolsun ki, onları sabahleyin erkenden bir daimi azab yakaladı. 27 / 529
54-Kamer Suresi

38.Ayet
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّ -38 Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi. Ve Celâlim hakkı için bastırıverdi kendilerini bir sabah bir azâbı müstekır Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi. Sabah erken, onları kararlı bir azâb yakaladı. (37-38) Andolsun ki, o misafirlerinden dolayı O´ndan mutalebede bulunmuşlardı. Artık Biz de onların gözlerini silip kör ettik, «Haydin azabımı ve tehditlerimi tadın!» (deyiverdik). Andolsun ki, onları sabahleyin erkenden bir daimi azab yakaladı. 27 / 529
54-Kamer Suresi

39.Ayet
فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ -39 “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik. Tadın bakalım azâbımı ve inzarlarımı Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın. "Azâbımı ve uyarılarımı(n âkıbetini) tadın!" (39-40) «Artık azabımı ve tehditlerimi tadın!» (dedik). Kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı? 27 / 529
54-Kamer Suresi

40.Ayet
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ -40 Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? Şanım namına Kur´anı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var? Andolsun Biz Kur´an´ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? Andolsun biz Kur´an´ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur? (39-40) «Artık azabımı ve tehditlerimi tadın!» (dedik). Kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı? 27 / 529
54-Kamer Suresi

41.Ayet
وَلَقَدْ جَاءَ آلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُ -41 Andolsun, Firavun’un ailesine de uyarıcılar gelmişti. Şanım hakkı için al-i Fir´avn´e de geldi inzar edici Peygamberler. Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi. Fir´avn´ın kavmine de uyarılar gelmiştir. (41-42) Celâlim hakkı için Fir´avun´un âl´ine korkutucular gelmişti. Âyetlerimizin hepsini de tekzîp ettiler, artık Biz de onları bir muktedir azîzin yakalamasıyla yakaladık. 27 / 529
54-Kamer Suresi

42.Ayet
كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُقْتَدِرٍ -42 Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık. Âyetlerimizin hepsini tekzib ettiler biz de onları öyle bir tutuşla alıverdik ki muktedir bir azîze öyle yaraşır Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik. Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları, gâlib ve güçlü (pâdişah)ın yakalaması gibi yakaladık. (41-42) Celâlim hakkı için Fir´avun´un âl´ine korkutucular gelmişti. Âyetlerimizin hepsini de tekzîp ettiler, artık Biz de onları bir muktedir azîzin yakalamasıyla yakaladık. 27 / 529
54-Kamer Suresi

43.Ayet
أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ أُولَٰئِكُمْ أَمْ لَكُمْ بَرَاءَةٌ فِي الزُّبُرِ -43 (Ey Mekkeliler!) Sizin kâfirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin için kitaplarda bir berat mı var? Sizin kâfirleriniz onlardan hayırlı mı? Yoksa sizin için kitablarda bir berâet mi var? Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var? Şimdi sizin kâfirleriniz, ötekilerinizden hayırlı mı? Yoksa Kitaplarda sizin için bir berâet (inkârınızdan dolayı size sorumsuzluk) mu var? Sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitapta bir beraat mi vardır? 27 / 529
54-Kamer Suresi

44.Ayet
أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُنْتَصِرٌ -44 Yoksa onlar, “Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz” mu diyorlar? Yoksa biz yardımlaşır bir cem´iyyetiz mi diyorlar? "Biz, ´birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan´ bir toplumuz" mu diyorlar? Yoksa "Biz muzaffer (yenilmez) bir topluluğuz" mu diyorlar? (44-45) Yoksa Biz yardımlaşır (intikamımızı alabilir) bir cemaatiz mi diyorlar? O cemiyet muhakkak ki, yakında bozulacak ve arkalarını çevireceklerdir. 27 / 529
54-Kamer Suresi

45.Ayet
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ -45 O topluluk yakında (Bedir’de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. Her halde o cem´iyyet bozulacak ve arkalarını dönüp gidecekler Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. O topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır. (44-45) Yoksa Biz yardımlaşır (intikamımızı alabilir) bir cemaatiz mi diyorlar? O cemiyet muhakkak ki, yakında bozulacak ve arkalarını çevireceklerdir. 27 / 529
54-Kamer Suresi

46.Ayet
بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ -46 Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır. Daha doğrusu onların asıl mev´ıdi saattir ve o saat daha acı ve daha belâ ve beterdir. Daha doğrusu onlara va´dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, ´kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela´ ve daha acıdır. Hayır, buluşma zamanları o (uyarıldıkları) sâ´attir. O sâ´at cidden çok feci ve acıdır; (46-47) Hayır. Onların asıl mev´idleri Kıyamettir. O Kıyamet ise daha dehşetlidir ve daha acıdır. Şüphe yok ki günahkârlar, bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler. 27 / 529
54-Kamer Suresi

47.Ayet
إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ -47 Şüphesiz suçlular (müşrikler) sapıklık ve ateşler içindedirler. Muhakkak ki mücrimler şaşkınlık ve çılgınlıklar içindedirler Hiç şüphesiz suçlular-günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler. Suçlular bir sapıklık ve çılgınlık içindedir. (46-47) Hayır. Onların asıl mev´idleri Kıyamettir. O Kıyamet ise daha dehşetlidir ve daha acıdır. Şüphe yok ki günahkârlar, bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler. 27 / 529
54-Kamer Suresi

48.Ayet
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ -48 Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, “Cehennemin dokunuşunu tadın!” denecek. O gün ki yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler tadın ne imiş diye messi Sakar Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek) O gün yüzükoyun ateşe sürüklenecekler: "Cehennemin dokunuşunu tadın!" diye. (48-49) O günde ki, yüzleri üzerine o ateş içinde sürükleneceklerdir. (Ve kendilerine) «Tadın cehennemin dokunuşunu!» denilecektir. Muhakkak ki, Biz her şeyi bir kader (muayyen bir ölçü) ile yarattık. 27 / 529
54-Kamer Suresi

49.Ayet
إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ -49 Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık. Haberiniz olsun ki biz her şey´i bir kaderle yaratmışızdır Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık. Biz her şeyi bir kadere (bir düzene, ölçüye, plana) göre yarattık. (48-49) O günde ki, yüzleri üzerine o ateş içinde sürükleneceklerdir. (Ve kendilerine) «Tadın cehennemin dokunuşunu!» denilecektir. Muhakkak ki, Biz her şeyi bir kader (muayyen bir ölçü) ile yarattık. 27 / 529
54-Kamer Suresi

50.Ayet
وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ -50 Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması gibidir. (Anında gerçekleşir.) Emrimiz de başka değil birdir, bir lemhi basar gibidir Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca ´bir keredir.´ Bizim buyruğumuz yalnız bir tektir, göz açıp yumma gibidir. Bizim emrimiz de başka değil, ancak birdir, göz ile bir bakış gibidir. 27 / 530
54-Kamer Suresi

51.Ayet
وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ -51 Andolsun, biz sizin gibileri hep helâk ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt alan? Celâlim hakkiyçin emsalinizi hep helâk da ettik fakat hani düşünen? Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? Andolsun biz sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Öğüt alan yok mudur? Ve şüphe yok ki, sizin emsalinizi helâk ettik, fakat düşünen hani? 27 / 530
54-Kamer Suresi

52.Ayet
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ -52 İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır. Bununla beraber işledikleri her şey defterlerdedir Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır. İşledikleri her şey, Kitâplarda mevcuttur. Ve her neyi yapmış oldular ise defterlerde (kayıtlı)dır. 27 / 530
54-Kamer Suresi

53.Ayet
وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ -53 Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır. Ve küçük büyük hepsi satra geçmiştir Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır. Küçük, büyük hepsi satır satır yazılmıştır. Ve her bir küçük ve büyük, yazılmıştır. 27 / 530
54-Kamer Suresi

54.Ayet
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ -54 Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar cennetlerde, ırmak başlarındadırlar. Şübhesiz müttekıler Cennetlerde nur içinde Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler. Korunanlar cennetlerde ırmaklar(ın kenarın)dadırlar. Muhakkak ki muttakîler, cennetlerde ve ırmaktadırlar. 27 / 530
54-Kamer Suresi

55.Ayet
فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَلِيكٍ مُقْتَدِرٍ -55 Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler. Sadakat meclisinde, kudretine nihayet olmıyan bir şehinşahın huzurı kibriyasında Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar. Güçlü pâdişâhın huzûrunda doğruluk koltuklarında (memnunluk içinde)dirler. Bir doğruluk ikametgâhında, gâyet kudret sahibi bir hükümdarın huzurunda (bulunacaklardır). 27 / 530
55-Rahman Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الرَّحْمَٰنُ -1 (1-2) Rahmân, Kur’an’ı öğretti. Rahmân Rahman (olan Allah) Çok merhametli (Allâh), O Rahmân olan Mabûd-i Zîşân. 27 / 530
55-Rahman Suresi

2.Ayet
عَلَّمَ الْقُرْآنَ -2 (1-2) Rahmân, Kur’an’ı öğretti. Öğretti Kur´anı Kur´an´ı öğretti. Kur´ân´ı öğretti. (2-3) Kur´an´ı (Peygamberine) talim buyurdu. İnsanı yarattı. 27 / 530
55-Rahman Suresi

3.Ayet
خَلَقَ الْإِنْسَانَ -3 İnsanı yarattı. Yarattı insanı İnsanı yarattı. İnsanı yarattı. (2-3) Kur´an´ı (Peygamberine) talim buyurdu. İnsanı yarattı. 27 / 530
55-Rahman Suresi

4.Ayet
عَلَّمَهُ الْبَيَانَ -4 Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti. Belletti ona o güzel beyânı Ona beyanı öğretti. Ona beyânı (konuşup, düşüncelerini açıklamayı) öğretti. Ona beyanı (ifade-i meramı) öğretti. 27 / 530
55-Rahman Suresi

5.Ayet
الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ بِحُسْبَانٍ -5 Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir. Güneş ve Ay hisablı Güneş ve ay (belli) bir hesap iledir. Güneş de, Ay da bir hesap ile (cereyan etmekte)dir. Güneş ve ay, (muntazam) bir hesab ile cereyan etmektedir. 27 / 530
55-Rahman Suresi

6.Ayet
وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ -6 Otlar ve ağaçlar (Allah’a) boyun eğerler. Çemen, ağaç secdedan Bitki ve ağaç (O´na) secde etmektedirler. Necm (bitkiler, yıldızlar) ve ağaçlar (Allah´a) secde etmektedirler. Ve çimen ve ağaç secde ederler. 27 / 530
55-Rahman Suresi

7.Ayet
وَالسَّمَاءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ -7 Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. Bak şu güzel semaya verdi ona irtifa´ vazeyledip mizânı Gökyüzü, Onu da yükseltti ve mizanı koydu. Göğü yükseltti ve mizânı koydu. (7-8) Semayı yükseltti ve mizanı vaz´etti. Tâ ki, hadd-i tecavüz etmeyesiniz. 27 / 530
55-Rahman Suresi

8.Ayet
أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ -8 Ölçüde haddi aşmayın. Ki taşmayın mizanda Sakın mizanda ´haksızlık ve taşkınlık yapmayın.´ Tartıda taşkınlık edip dengeyi bozmayın. (7-8) Semayı yükseltti ve mizanı vaz´etti. Tâ ki, hadd-i tecavüz etmeyesiniz. 27 / 530
55-Rahman Suresi

9.Ayet
وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ -9 Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın. Ve doğru tutun adaletle tartıyı da aksatmayın mizanı Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın. Tartıyı adâletle yapın, terazide eksiklik yapmayın. Ve mizanı adâletle yerine getiriniz ve tartıyı noksan etmeyiniz 27 / 530
55-Rahman Suresi

10.Ayet
وَالْأَرْضَ وَضَعَهَا لِلْأَنَامِ -10 Allah, yeri yaratıklar için var etti. Arza da bir tavazu´ verdi berayı enam Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı-koydu. (Allâh) Yeri halk için koydu. Yeryüzünü de her zîhayat için döşedi. 27 / 530
55-Rahman Suresi

11.Ayet
فِيهَا فَاكِهَةٌ وَالنَّخْلُ ذَاتُ الْأَكْمَامِ -11 Orada meyve(ler) ve salkımlı hurma ağaçları vardır. Onda bir meyva, ve ekmamiyle duran nahli benam Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var. Onda meyva(lar) ve salkımlı hurmalar var. Orada mütenevvi meyveler ve tomurcuklar sahibi olan hurma ağaçları vardır. 27 / 530
55-Rahman Suresi

12.Ayet
وَالْحَبُّ ذُو الْعَصْفِ وَالرَّيْحَانُ -12 Yapraklı taneler, hoş kokulu bitkiler vardır. Ve o çimli dâneler ve o hoşbu´ reyhan Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler. Saplı ve yapraklı dâne(ler) ve hoş kokulu bitkiler var. Yaprak sahibi daneler ve iyi kokulu nebat (vardır). 27 / 530
55-Rahman Suresi

13.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -13 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (Ey cinler ve insanlar topluluğu) Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 530
55-Rahman Suresi

14.Ayet
خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِ -14 Allah, insanı pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı. Fağfur gibi bir salsâlden insanı yarattı İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. İnsanı kiremit gibi pişmiş çamurdan yarattı. İnsanı pişmiş çamurdan yapılmış çanak gibi bir kurumuş ses verir balçıktan yarattı. 27 / 530
55-Rahman Suresi

15.Ayet
وَخَلَقَ الْجَانَّ مِنْ مَارِجٍ مِنْ نَارٍ -15 “Cin”i de yalın bir ateşten yarattı. Bir maric ateşten de o cannı yarattı Cann´ı (cinni) da ´yalın-dumansız bir ateşten´ yarattı. Cin´i de hâlis ateşten yarattı. Cinleri de dumanı olmayan halis bir ateş alevinden yarattı. 27 / 530
55-Rahman Suresi

16.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -16 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 530
55-Rahman Suresi

17.Ayet
رَبُّ الْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ الْمَغْرِبَيْنِ -17 O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir. Hem iki Meşrikın rabbi hem iki Mağribin rabbi O, iki doğunun da Rabbidir, iki batının da Rabbidir. İki doğunun ve iki batının Rabbidir. İki maşrıkın Rabbi ve iki mağribin Rabbidir. 27 / 531
55-Rahman Suresi

18.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -18 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

19.Ayet
مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ -19 (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar. Salmış iki deryayı demâdem çatışırlar Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. İki denizi salıverdi, birbirine kavuşuyorlar, (O) İki denizi salıvermiştir, birbirine kavuşurlar. 27 / 531
55-Rahman Suresi

20.Ayet
بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِ -20 (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar. Beyinlerinde bir berzah bagyeylemezler bir ân İkisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar. Aralarında bir engel vardır, birbirine tecavüz etmezler. 27 / 531
55-Rahman Suresi

21.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -21 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

22.Ayet
يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ -22 O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar. Çıkar onlardan inci ile mercan İkisinden de inci ve mercan çıkar. İkisinden de inci ve mercan çıkar. (22-23) O ikisinden inci ile mercan çıkar. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

23.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -23 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? (22-23) O ikisinden inci ile mercan çıkar. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

24.Ayet
وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنْشَآتُ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ -24 Denizde akıp giden dağlar gibi yüksek gemiler de O’nundur. Hem onun denizde akıp giden o münşeâti alemnişan Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler O´nundur. Denizde koca dağlar gibi akıp giden kocaman gemiler de O´nundur. Denizde dağlar gibi yapılmış olan büyük gemiler de O´nun içindir. 27 / 531
55-Rahman Suresi

25.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -25 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

26.Ayet
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ -26 Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Üzerindeki herkes fanî (Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur; (Yer) Üzerinde bulunan her şey yok olacaktır. Onun üzerinde bulunan herkes fânidir. 27 / 531
55-Rahman Suresi

27.Ayet
وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ -27 Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır. Bakî o Rabbının yüzü o zülcelâli vel´ikram Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) baki kalacaktır. Yalnız Rabbinin celâl ve ikrâm sâhibi yüzü bâki kalacaktır. Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin zâtı ise bâki kalacaktır. 27 / 531
55-Rahman Suresi

28.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -28 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

29.Ayet
يَسْأَلُهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ -29 Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O’ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır. Ondan dilenir göklerde hem yerde olan «kulle yevmin huve fi şe´n» Göklerde ve yerde olan ne varsa O´ndan ister. O, her gün bir iştedir. Göklerde ve yerde bulunanlar (her şeyi) O´ndan isterler. O, her gün (her ân) yeni bir iştedir. Göklerde ve yerde her kim var ise O´ndan dilerler. O, her gün bir işle (meşgul)dür. 27 / 531
55-Rahman Suresi

30.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -30 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

31.Ayet
سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَ الثَّقَلَانِ -31 Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar! Yarın size kalacağız ey sekalân! Ey (yeryüzüne yükletilmiş) iki ağırlık (olan ins ve cin), yakında (ahirette hesabınızı görmek üzere) sizin için de vakit bulacağız. Ey iki sekal, sizin için de boş vaktimiz olacak (sizin de hesabınızı göreceğiz). Ey ins ve cin! Yakında sizin için teveccüh edeceğiz. 27 / 531
55-Rahman Suresi

32.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -32 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

33.Ayet
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا ۚ لَا تَنْفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ -33 Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz. Ey cinn-ü insin ma´şeri! Gücünüz yeterse geçin gidin aktarı Arz-u Semadan, geçemezsiniz olmazsa ferman Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak ´üstün bir güç (sultan)´ olmaksızın aşamazsınız. Ey cinler ve insanlar topluluğu, göklerin ve yerin bucaklarından geçip gitmeğe gücünüz yeterse geçin gidin. Ancak kudretle geçebilirsiniz. Ey cin ve ins cemaatı! Eğer göklerin ve yerin çevrelerinden çıkıp gitmeğe gücünüz yeterse hemen çıkıp gidiniz. Halbuki, bir kuvvet olmadıkça siz çıkıp gidemezsiniz. 27 / 531
55-Rahman Suresi

34.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -34 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

35.Ayet
يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِ -35 Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız. Salınır üstünüze ateşten bir yalın, bir zehir duman, kurtulamazsınız deseniz de el´aman İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de ´kurtulup-başaramazsınız.´ İkinizin de üzerine, ateşten yalın alev ve kıpkızıl bir duman (yahut erimiş bakır) gönderilir, başaramazsınız. (35-36) Sizin üzerinize ateşten dumansız bir alev ve alevsiz bir duman gönderilir, artık yardımlaşamıyacaksınızdır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

36.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -36 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? (35-36) Sizin üzerinize ateşten dumansız bir alev ve alevsiz bir duman gönderilir, artık yardımlaşamıyacaksınızdır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

37.Ayet
فَإِذَا انْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِ -37 Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?) Gök bir yarılıp oluverdi mi bir gül, yağ gibi eriyen, kızaran yanan Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman; Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman... İşte o zaman ki, gök parçalanır da hemen kızıl deri gibi bir gül olmuş olur. 27 / 531
55-Rahman Suresi

38.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -38 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nimetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

39.Ayet
فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْأَلُ عَنْ ذَنْبِهِ إِنْسٌ وَلَا جَانٌّ -39 İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak. O gün sorulmaz cürmünden artık ne bir insan ne de bir cânn İşte o gün, ne insana, ne cinne günahından sorulmaz. O gün ne insana, ne de cin´e günâhından sorulur. İşte o gün ne bir insan ve ne de bir cin günahından sorulmayacaktır. 27 / 531
55-Rahman Suresi

40.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -40 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 531
55-Rahman Suresi

41.Ayet
يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَالْأَقْدَامِ -41 Suçlular simalarından tanınır da, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar. Tanınır da mücrimler simalarından tutulur perçemlerile ayaklarından (Çünkü o gün) Suçlu-günahkarlar, simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar. Suçlular, simâlarından tanınır, alınlar(ın)dan ve ayaklar(ın)dan tutulur. Günahkarlar sîmalarıyla tanınırlar. Artık alınlarıyla ve ayaklarıyla yakalanırlar. 27 / 532
55-Rahman Suresi

42.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -42 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

43.Ayet
هَٰذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَ -43 İşte bu suçluların yalanladıkları cehennemdir. İşte bu, mücrimlerin yalan dedikleri Cehennem İşte bu, suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları cehennemdir. "İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir!" İşte bu, o cehennemdir ki, bunu o gün günahkârlar tekzîb ederler. 27 / 532
55-Rahman Suresi

44.Ayet
يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ آنٍ -44 Onlar, cehennem ateşi ile yüksek derecede kaynar su arasında gider gelirler. Olacaklar bununla bir kızgın hamîmin arasında pûyan Onlar, kendisiyle alabildiğine kaynar hale getirilmiş su arasında dönüp-dolaşırlar. Onunla kaynar su arasında dolaşırlar. O cehennemin arasıyla son derece sıcak bir su arasında dolaşacaklardır. 27 / 532
55-Rahman Suresi

45.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -45 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

46.Ayet
وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ -46 Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır. Rabbının makamından korkan kimseye iki Cennet raygân Rabbin makamından korkan kimse için ise iki cennet vardır. Rabbinin divânında dur(up hesap ver)mekten korkan kimseye iki cennet var. (46-47) Ve Rabbinin makamından korkan kimse için iki cennet vardır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

47.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -47 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltâfına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? (46-47) Ve Rabbinin makamından korkan kimse için iki cennet vardır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

48.Ayet
ذَوَاتَا أَفْنَانٍ -48 İki cennet de (ağaçlar, meyveler, rengârenk bitkiler gibi) çeşit çeşit güzelliklerle bezenmiştir. Var her birinde envaı bostan, envaı eğsan Çeşit çeşit ´inceliklere ve güzelliklere´ (veya her türden sık ağaçlara) sahiptirler. İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları var. (O iki cennet) Mütenevvi ağaçlara, meyvelere sahiptirler. 27 / 532
55-Rahman Suresi

49.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -49 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

50.Ayet
فِيهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِ -50 İçlerinde akan iki pınar vardır. Onlarda iki kaynak olur revan İkisinde de akmakta olan iki pınar vardır. İkisinde de akıp giden iki kaynak var. (50-51) İkisinde iki pınar vardır ki, cereyan ederler. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

51.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -51 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? (50-51) İkisinde iki pınar vardır ki, cereyan ederler. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

52.Ayet
فِيهِمَا مِنْ كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِ -52 İkisinde de her meyveden çift çift vardır. Onlarda her meyvadan çifte çifte hân İkisinde de her meyveden iki çift vardır. İkisinde de her meyvadan iki çift var. İkisinde de her türlü yemişten iki çift vardır. 27 / 532
55-Rahman Suresi

53.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -53 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltâfına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

54.Ayet
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ ۚ وَجَنَى الْجَنَّتَيْنِ دَانٍ -54 Onlar astarları kalın ipekten olan döşeklere yaslanırlar. Bu iki cennetin meyveleri (zahmetsizce alınacak kadar) yakındır. Dayanmışlar öyle mefruşata kim astarları istebraktan. Her iki Cennetin derimi de yakından. Astarları, ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır. (Orada) Astarları kalın atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır. (Onlar) Astarları kalın ipek kumaştan olan döşekler üzerine dayanmış bir halde olacaklardır ve o iki cennetin meyvelerinin toplanışı da yakındır. 27 / 532
55-Rahman Suresi

55.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -55 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltâfına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

56.Ayet
فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ -56 Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. O Cennetlerde öyle kasıratü´t-tarf dilberler, ki dokunmamıştır onlara onlardan evvel İns-ü Cânn. Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. Onlarda bakışları kısa (yalnız kocalarına bakan) öyle dilberler de var ki, bunlardan önce onları ne insan, ne de cin kanatmamıştır. (56-57) O cennetlerde nazarlarını (yalnız kendi kocalarına) hasretmiş kadınlar vardır ki, kendilerine onlardan önce ne bir insan ve ne de bir cin dokunmamıştır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

57.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -57 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? (56-57) O cennetlerde nazarlarını (yalnız kendi kocalarına) hasretmiş kadınlar vardır ki, kendilerine onlardan önce ne bir insan ve ne de bir cin dokunmamıştır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

58.Ayet
كَأَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُ -58 Onlar sanki yakut ve mercandır. Sanırsın onları yâkut-ü mercan Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler. Sanki onlar yâkut ve mercandırlar. (58-60) Sanki onlar, yakut ve mercandır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? İyiliğin mükâfaatı, iyilikten başka mıdır? (elbette değildir) 27 / 532
55-Rahman Suresi

59.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -59 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltâfına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? (58-60) Sanki onlar, yakut ve mercandır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? İyiliğin mükâfaatı, iyilikten başka mıdır? (elbette değildir) 27 / 532
55-Rahman Suresi

60.Ayet
هَلْ جَزَاءُ الْإِحْسَانِ إِلَّا الْإِحْسَانُ -60 İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir. İhsânın cezâsı elbette ihsân İhsanın karşılığı ihsandan başkası mıdır? İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir? (58-60) Sanki onlar, yakut ve mercandır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? İyiliğin mükâfaatı, iyilikten başka mıdır? (elbette değildir) 27 / 532
55-Rahman Suresi

61.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -61 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltâfına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

62.Ayet
وَمِنْ دُونِهِمَا جَنَّتَانِ -62 Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır. Ötelerinden de diğer Cennetan Bu-ikisinin ötesinde iki cennet daha var. Bu ikisinin ötesinde iki cennet daha var. (62-63) O iki cennetin ötelerinde de iki cennet vardır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

63.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -63 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltâfına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? (62-63) O iki cennetin ötelerinde de iki cennet vardır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

64.Ayet
مُدْهَامَّتَانِ -64 O iki cennet koyu yeşil renktedir. Yağız yeşil ne dilsıtan Alabildiğine yemyeşildirler. Yemyeşildirler. (64-65) (O iki cennet) Koyu yeşil renktedirler. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

65.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -65 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? (64-65) (O iki cennet) Koyu yeşil renktedirler. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

66.Ayet
فِيهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِ -66 İçlerinde kaynayan iki pınar vardır. Bunlarda püsküren çifte şadravan İçlerinde durmaksızın fışkırıp-akan iki pınar vardır. İkisinde de fışkıran iki kaynak var. (66-67) O ikisinde de iki fışkıran pınar vardır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

67.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -67 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? (66-67) O ikisinde de iki fışkıran pınar vardır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? 27 / 532
55-Rahman Suresi

68.Ayet
فِيهِمَا فَاكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌ -68 İçlerinde her türlü meyve, hurma ve nar vardır. Bunlarda bir meyve, bir başka hurma, bir başka rumman İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır. İkisinde de meyva, hurma ve nar var. O ikisinde her nevi meyve ve hurma ve nar (ağaçları) vardır. 27 / 533
55-Rahman Suresi

69.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -69 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltâfına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz. 27 / 533
55-Rahman Suresi

70.Ayet
فِيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ -70 Onlarda huyları güzel, yüzleri güzel dilberler vardır. İçlerinde dilber, hayırlı hûbân Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır. Onlarda da iyi huylu, güzel kadınlar var. O cennetlerde hayırlı huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır. 27 / 533
55-Rahman Suresi

71.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -71 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz. 27 / 533
55-Rahman Suresi

72.Ayet
حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ -72 Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir. Cibinliklerde mestur, mahsus hûriyan Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar. Çadırlara kapanmış hûriler. (Onlar) Çadırlarda ikamete müdavim hurilerdir. 27 / 533
55-Rahman Suresi

73.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -73 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltâfına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz. 27 / 533
55-Rahman Suresi

74.Ayet
لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ -74 Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. Dokunmamıştır onlara onlardan evvel İns-ü Cann Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. Bunlardan önce onları ne insan, ne de cin kanatmamıştır. Onlara kocalarından evvel ne bir insan ve ne de bir cin dokunmamıştır. 27 / 533
55-Rahman Suresi

75.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -75 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz. 27 / 533
55-Rahman Suresi

76.Ayet
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍ -76 Onlar yeşil yastıklara ve güzel yaygılara yaslanırlar, (nimetlenirler). Kurulmuşlar yeşil refref ve güzel abkarîler üzere şadan Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar. (Cennettekiler) Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar. (O cennet ehli) Yeşil yastıklara ve pek güzel, nâdir döşemelere yaslanmış (bir halde bulunacak)lardır. 27 / 533
55-Rahman Suresi

77.Ayet
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ -77 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şimdi rabbınızın hangi eltafına dersiniz yalan? Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Şimdi Rabbinizin hangi ni´metlerini yalanlıyorsunuz? Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz. 27 / 533
55-Rahman Suresi

78.Ayet
تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ -78 Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir. Yüce, çok yüce rabbının adı onun o celâl, onun o ikram. Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne Yücedir. Büyüklük ve ikrâm sâhibi Rabbinin adı ne yücedir! Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin ismi, mübarek (â´li, mukaddes) olmuştur. 27 / 533
56-Vakia Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ -1 (1-2) Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır. Koptu mu o Vakı´a bir Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman, Olacak vak´a olduğu (kıyâmet koptuğu) zaman, (1-3) Kıyamet hadisesi vaki olduğu zaman. Onun vukûu için bir yalan yoktur. (O Kıyamet) Alçaltıcıdır, yükselticidir. 27 / 533
56-Vakia Suresi

2.Ayet
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ -2 (1-2) Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır. Olmaz vak´asına yalan diyen dil Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur. Onun oluşunu yalanlayacak yoktur. (1-3) Kıyamet hadisesi vaki olduğu zaman. Onun vukûu için bir yalan yoktur. (O Kıyamet) Alçaltıcıdır, yükselticidir. 27 / 533
56-Vakia Suresi

3.Ayet
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌ -3 (3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. İndirir bindirir O aşağılatıcı, yücelticidir. O alçaltıcı, yükselticidir (yerleri alt üst eder), (1-3) Kıyamet hadisesi vaki olduğu zaman. Onun vukûu için bir yalan yoktur. (O Kıyamet) Alçaltıcıdır, yükselticidir. 27 / 533
56-Vakia Suresi

4.Ayet
إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا -4 (3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. Yer bir sarsılış sarsıldığı Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı, Yer şiddetlice sarsıldığı, (4-6) O zaman yer, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmıştır. Ve dağlar parçalanmakla parçalanmıştır. Artık (dağlar) dağılmış, toz haline gelmiştir. 27 / 533
56-Vakia Suresi

5.Ayet
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا -5 (3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. Dağlar bir serpiliş serpildiği Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı, Dağlar serpildikçe serpildiği, (4-6) O zaman yer, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmıştır. Ve dağlar parçalanmakla parçalanmıştır. Artık (dağlar) dağılmış, toz haline gelmiştir. 27 / 533
56-Vakia Suresi

6.Ayet
فَكَانَتْ هَبَاءً مُنْبَثًّا -6 (3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. Hepsi dağılıp berhevâ bir hebâ olduğu Derken toz duman halinde dağılıp-savrulduğu, Dağılan toz duman haline geldiği (4-6) O zaman yer, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmıştır. Ve dağlar parçalanmakla parçalanmıştır. Artık (dağlar) dağılmış, toz haline gelmiştir. 27 / 533
56-Vakia Suresi

7.Ayet
وَكُنْتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً -7 (3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. Siz de üç sınıf olduğunuz zaman Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman; Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman; (7-9) Ve (o gün) siz de üç sınıf olmuşsunuzdur. İmdi (biri) Ashâb-ı Meymene, nedir Ashâb-ı Meymene? Ve (ikincisi) Ashâb-ı Meş´emedir, nedir Ashâb-ı Meş´eme? 27 / 533
56-Vakia Suresi

8.Ayet
فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ -8 Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir! Ki sağda «Ashab-ı Meymene»: Ne «Ashab-ı Meymene!» İşte o "Ashab-ı Meymene", ne (kutludur o) "Ashab-ı Meymene". Sağın adamları (amel defterleri sağ tarafından verilenler), ne uğurlulardır onlar! (7-9) Ve (o gün) siz de üç sınıf olmuşsunuzdur. İmdi (biri) Ashâb-ı Meymene, nedir Ashâb-ı Meymene? Ve (ikincisi) Ashâb-ı Meş´emedir, nedir Ashâb-ı Meş´eme? 27 / 533
56-Vakia Suresi

9.Ayet
وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ -9 Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir! Solda «Ashab-ı Meş´eme»: Ne «Ashab-ı Meş´eme!» "Ashab-ı Meş´eme" ne (mutsuz ve uğursuzdur o) "Ashab-ı Meş´eme". Solun adamları (amel defterleri sol tarafından verilenler), ne uğursuzlardır onlar! (7-9) Ve (o gün) siz de üç sınıf olmuşsunuzdur. İmdi (biri) Ashâb-ı Meymene, nedir Ashâb-ı Meymene? Ve (ikincisi) Ashâb-ı Meş´emedir, nedir Ashâb-ı Meş´eme? 27 / 533
56-Vakia Suresi

10.Ayet
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ -10 (10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir. İlerde sabikun, işte o sabikun Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir. Ve o sâbıklar, sâbıklar! (10-12) Ve (üçüncüsü de) ileri geçenlerdir, ileri geçenlerdir. İşte mukarreb olanlar, onlardır. Naîm cennetlerinde mütena´im olacaklardır. 27 / 533
56-Vakia Suresi

11.Ayet
أُولَٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ -11 (10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir. (11-12) Onlar ne´ıym Cennetlerinde mukarrebun İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır. İşte , onlardır (Allâh´a) yaklaştırılanlar, (10-12) Ve (üçüncüsü de) ileri geçenlerdir, ileri geçenlerdir. İşte mukarreb olanlar, onlardır. Naîm cennetlerinde mütena´im olacaklardır. 27 / 533
56-Vakia Suresi

12.Ayet
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ -12 Onlar, Naîm cennetlerindedirler. (11-12) Onlar ne´ıym Cennetlerinde mukarrebun Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde; Ni´met cennetlerinde. (10-12) Ve (üçüncüsü de) ileri geçenlerdir, ileri geçenlerdir. İşte mukarreb olanlar, onlardır. Naîm cennetlerinde mütena´im olacaklardır. 27 / 533
56-Vakia Suresi

13.Ayet
ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ -13 (13-14) Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir. Bir çok evvelînden Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden, Çoğu öncekilerden, (13-15) (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve biraz da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler. 27 / 533
56-Vakia Suresi

14.Ayet
وَقَلِيلٌ مِنَ الْآخِرِينَ -14 (13-14) Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir. Biraz da âhirînden Birazı da sonrakilerden. Birâzı da sonrakilerden (olan bu insanlar), (13-15) (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve biraz da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler. 27 / 533
56-Vakia Suresi

15.Ayet
عَلَىٰ سُرُرٍ مَوْضُونَةٍ -15 (15-16) Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Murassa´ tahtlar üstünde ´Özenle işlenmiş mücevher´ tahtlar üzerindedirler. Altın ve cevahirle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. (13-15) (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve biraz da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler. 27 / 533
56-Vakia Suresi

16.Ayet
مُتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ -16 (15-16) Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Karşı karşıya kurulmuşlar Karşılıklı yaslanmışlardır. Onların üzerinde karşılıklı yaslanırlar. Onların üzerine karşı karşıya olarak yaslanıcılardır. 27 / 533
56-Vakia Suresi

17.Ayet
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ -17 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Pırlanır etraflarında muhalled evlâdlar Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır; Çevrelerinde, ebedi yaşamağa erdirilmiş gençler dolaşır; (17-18) Onların üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır. Çeşmelerden akan şuruplar ile (dolu) destiler ile ve ibrikler ile ve bardaklar ile. 27 / 534
56-Vakia Suresi

18.Ayet
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَعِينٍ -18 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Kübler ve ibrıklerle me´ıynden bir piyâle Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler, Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle. (17-18) Onların üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır. Çeşmelerden akan şuruplar ile (dolu) destiler ile ve ibrikler ile ve bardaklar ile. 27 / 534
56-Vakia Suresi

19.Ayet
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَ -19 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Ne başları ağrıtılır ondan ne de irer zevâle Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. (Bir şarap ki) Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. (19-20) Onlardan baş ağrısına uğramazlar ve akıllarını da gidermiş olmazlar. Ve (o hizmetçiler) ehl-i Cennet´in ihtiyar ettikleri meyveler ile (dolaşırlar). 27 / 534
56-Vakia Suresi

20.Ayet
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ -20 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Meyve beğendiklerinden Arzulayıp-seçecekleri meyveler, Beğendikleri meyva(lar), (19-20) Onlardan baş ağrısına uğramazlar ve akıllarını da gidermiş olmazlar. Ve (o hizmetçiler) ehl-i Cennet´in ihtiyar ettikleri meyveler ile (dolaşırlar). 27 / 534
56-Vakia Suresi

21.Ayet
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ -21 (17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Kuş eti istediklerinden Canlarının çektiği kuş eti. Canlarının çektiği kuş et(ler)i, (21-22) Ve iştihada bulundukları kuş eti ile (dolaşırlar). (Ve orada) Pek güzel gözlü huriler de (vardır). 27 / 534
56-Vakia Suresi

22.Ayet
وَحُورٌ عِينٌ -22 (22-23) Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. Huri ıyn Ve iri gözlü huriler, İri gözlü hûriler, (21-22) Ve iştihada bulundukları kuş eti ile (dolaşırlar). (Ve orada) Pek güzel gözlü huriler de (vardır). 27 / 534
56-Vakia Suresi

23.Ayet
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ -23 (22-23) Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. Saklı inci timsalleri gibi Sanki saklı inciler gibi; Saklı inciler gibi; (23-24) Saklı inci emsali gibi (pek latiftirler). İşler oldukları güzel amellerine mükâfaat olarak (bu nîmetlere nâil olacaklardır). 27 / 534
56-Vakia Suresi

24.Ayet
جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -24 (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.) İşledikleri amellere mükâfat için Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur); Yaptıklarına karşılık olarak. (23-24) Saklı inci emsali gibi (pek latiftirler). İşler oldukları güzel amellerine mükâfaat olarak (bu nîmetlere nâil olacaklardır). 27 / 534
56-Vakia Suresi

25.Ayet
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا -25 Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. Ne bir boş lâf işidirler orada ne de bir te´sîm Orada, ne ´saçma ve boş bir söz´ işitirler, ne günaha sokma. Orada ne boş bir söz ve ne de günâha sokan bir laf işitirler. (25-26) Orada ne bir boş lâf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler. Ancak bir söz işitirler (ki, o da) selâmdan ibarettir 27 / 534
56-Vakia Suresi

26.Ayet
إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا -26 Sadece “selâm!”, “selâm!” sözünü işitirler. Ancak bir kelâm: Selâmen selâm Yalnızca bir söz (işitirler:) "Selam, selam." Duydukları söz, yalnız "Selâm, selâm" dır. (25-26) Orada ne bir boş lâf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler. Ancak bir söz işitirler (ki, o da) selâmdan ibarettir 27 / 534
56-Vakia Suresi

27.Ayet
وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ -27 Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! Ashabı yemîn ise ne Ashab-ı yemîn! "Ashab-ı Yemin", ne (kutludur o) "Ashab-ı Yemin." Sağın adamları, nedir o sağın adamları! (27-28) Ashâb-ı Yemîn ise, nedir Ashâb-ı Yemîn? Dikensiz kiraz ağaçları (altında)dırlar. 27 / 534
56-Vakia Suresi

28.Ayet
فِي سِدْرٍ مَخْضُودٍ -28 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Dal bastı kirazlar Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), (Onlar) Dikensiz kirazlar, (27-28) Ashâb-ı Yemîn ise, nedir Ashâb-ı Yemîn? Dikensiz kiraz ağaçları (altında)dırlar. 27 / 534
56-Vakia Suresi

29.Ayet
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍ -29 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Sıvama muzlar içinde Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları, (Kökünden tepesine kadar) meyva dizili muzlar, Ve meyveleri kat kat olmuş muz ağaçları (altında)dırlar. 27 / 534
56-Vakia Suresi

30.Ayet
وَظِلٍّ مَمْدُودٍ -30 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Memdud bir saye Yayılıp-uzanmış gölgeler, Uzamış gölge(ler), Ve yayılmış gölgededirler. 27 / 534
56-Vakia Suresi

31.Ayet
وَمَاءٍ مَسْكُوبٍ -31 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Çağlıyan bir su Durmaksızın akan su(lar); Fışkıran sular, (31-32) Ve çağlayıp akar bir su (başında)dırlar. Ve pek çok meyveli bir yerdedirler. 27 / 534
56-Vakia Suresi

32.Ayet
وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ -32 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Bir çok meyve Ve (daha) birçok meyveler arasında, Pek çok mevya arasında; (31-32) Ve çağlayıp akar bir su (başında)dırlar. Ve pek çok meyveli bir yerdedirler. 27 / 534
56-Vakia Suresi

33.Ayet
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ -33 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Ne eksilir, ne men´edilir Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler). Tükenmeyen ve yasaklanmayan! Ne kesilmiş ve ne de men edilmiş(olan meyveler arasında). 27 / 534
56-Vakia Suresi

34.Ayet
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍ -34 (28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Yüksek döşekler Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler). Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler. (34-35) Ve yükseltilmiş yataklardadırlar. Şüphe yok ki, Biz onları bir yaradılış ile yarattık. 27 / 534
56-Vakia Suresi

35.Ayet
إِنَّا أَنْشَأْنَاهُنَّ إِنْشَاءً -35 Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık. Biz etmişizdir de onları yeniden inşa Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık. Biz (oradaki) kadınları da yeniden bir güzel inşâ´ etmişiz, (34-35) Ve yükseltilmiş yataklardadırlar. Şüphe yok ki, Biz onları bir yaradılış ile yarattık. 27 / 534
56-Vakia Suresi

36.Ayet
فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا -36 (36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. (36-37) Kılmışızdır bir yaşıd ebkâr-i şeyda Onları hep bakireler olarak kıldık, Onları bâkireler yapmışızdır. (36-37) İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık. 27 / 534
56-Vakia Suresi

37.Ayet
عُرُبًا أَتْرَابًا -37 (36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. (36-37) Kılmışızdır bir yaşıd ebkâr-i şeyda Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt, Hep yaşıt sevgililer; (36-37) İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık. 27 / 534
56-Vakia Suresi

38.Ayet
لِأَصْحَابِ الْيَمِينِ -38 (36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. Ashabı yemîn için "Ashab-ı Yemin" olanlar için. Sağın adamları için. (38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir. 27 / 534
56-Vakia Suresi

39.Ayet
ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ -39 (39-40) Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir. Bir çok evvelînden (Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden, (Bu sağcıların) Bir bölümü öncekilerdendir, (38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir. 27 / 534
56-Vakia Suresi

40.Ayet
وَثُلَّةٌ مِنَ الْآخِرِينَ -40 (39-40) Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir. Ve bir çok âhirînden Birçoğu da sonrakilerdendir. Bir bölümü de sonrakilerdendir. (38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir. 27 / 534
56-Vakia Suresi

41.Ayet
وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ -41 Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir! Eshab-i Şimal ise ne Eshab-i Şimal! "Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal." Solun adamları (amel defterleri, sol tarafından verilenler), nedir o solcular! (41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler. 27 / 534
56-Vakia Suresi

42.Ayet
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ -42 (42-44) Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!. Bir semum ve hamîm Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su, (Onlar) Delikçiklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, (41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler. 27 / 534
56-Vakia Suresi

43.Ayet
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍ -43 (42-44) Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!. Ve zifirden bir zıll-i mağmum içinde Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Kara dumandan bir gölge altında, (41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler. 27 / 534
56-Vakia Suresi

44.Ayet
لَا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ -44 (42-44) Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!. Ne serin ne de kerîm Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim). Ki ne serindir, ne faydalı. (44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır. 27 / 534
56-Vakia Suresi

45.Ayet
إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ -45 Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi. Çünkü onlar bundan evvel mütrefîn: Keyflerine düşkün şımarık müsrifîn idiler Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı. Çünkü onlar bundan önce varlık içinde şımartılmışlardı. (44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır. 27 / 534
56-Vakia Suresi

46.Ayet
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظِيمِ -46 Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. Ve büyük cinayete ısrar ediyorlardı Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı. Büyük günâhı işlemekte ısrar ediyorlardı. (44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır. 27 / 534
56-Vakia Suresi

47.Ayet
وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ -47 Diyorlardı ki: “Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?” Ve diyorlardı ki: Öldüğümüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğumuz vakıt mi? Cidden biz mi mutlak ba´solunacakmışız? Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?" Ve diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?" Ve demekte olmuşlardı ki: «Biz öldüğümüz ve toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, mutlaka bizler mi elbette diriltilip kaldırılmış kimseleriz?» 27 / 534
56-Vakia Suresi

48.Ayet
أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ -48 “Evvelki atalarımız da mı?” Ya evvelki atalarımız da mı? "Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?" "Önceki atalarımız da mı?" (48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).» 27 / 534
56-Vakia Suresi

49.Ayet
قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ -49 (49-50) De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.” De ki: Muhakkak bütün evvelîn ve âhirîn De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de." De ki: "Öncekiler de sonrakiler de." (48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).» 27 / 534
56-Vakia Suresi

50.Ayet
لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ -50 (49-50) De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.” Lâbüd cem´ olunacaklar mikatına ma´lûm bir günün "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır." "Belli bir günün buluşma vakti için mutlaka toplanacaklardır." (48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).» 27 / 534
56-Vakia Suresi

51.Ayet
ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ -51 (51-52) Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. Sonra siz, ey sapgın münkirler! Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar, Sonra siz de, ey sapık yalanlayıcılar (o zaman toplanacaksınız). Sonra şüphe yok ki, sizler ey sapıklar, tekzîp ediciler! 27 / 535
56-Vakia Suresi

52.Ayet
لَآكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍ -52 (51-52) Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. Lâbüd yersiniz de bir ağaçtan, zakkumdan Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz. (Suçlular) Mutlaka bir Zakkum ağacından yiyecekler, Elbette ki, zakkumdan olan bir ağaçtan yiyecek kimselersiniz. 27 / 535
56-Vakia Suresi

53.Ayet
فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ -53 Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. Doldurursunuz da karınlarınızı ondan Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız. Onunla karınları(nı) dolduracaklar, Artık karınlarınızı ondan doldurucularsınız. 27 / 535
56-Vakia Suresi

54.Ayet
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ -54 Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. İçersiniz de üstüne o hamîmden Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz. Üzerine de kaynar su içeceklerdir. (54-55) Sonra onun üzerine kaynar sudan içicilersiniz. Artık kendisine bir hastalık arız olmuş devenin içişi gibi içicilersiniz. 27 / 535
56-Vakia Suresi

55.Ayet
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ -55 Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. İçersiniz hüyam ılletine tutulmuş kanmak bilmez develer gibi Üstelik ´içtikçe susayan hasta develerin´ içişi gibi içeceksiniz. Susuzluk hastalığına tutulmuş develerin içişi gibi içeceklerdir! (54-55) Sonra onun üzerine kaynar sudan içicilersiniz. Artık kendisine bir hastalık arız olmuş devenin içişi gibi içicilersiniz. 27 / 535
56-Vakia Suresi

56.Ayet
هَٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدِّينِ -56 İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir. İşte bu onların konuklukları o din günü (ceza günü) İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir. İşte cezâ gününde onların ağırlanışı böyledir. İşte bu, onların o ceza günündeki ziyafetleridir. 27 / 535
56-Vakia Suresi

57.Ayet
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ -57 Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz? Biz, yarattık sizi hâlâ tasdık etmiyecek misiniz? Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz? Biz sizi yarattık; doğrulamanız gerekmez mi? Biz sizi yarattık. Artık tasdik eder olmalı değil mi idiniz! 27 / 535
56-Vakia Suresi

58.Ayet
أَفَرَأَيْتُمْ مَا تُمْنُونَ -58 Attığınız o meniye ne dersiniz?! Şimdi gördünüz mü o döktüğünüz menîyi? Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü? Akıttığınız meniyi gördünüz mü? Rahimlere döktüğünüz nutfeyi gördünüz mü? (haber veriniz!) 27 / 535
56-Vakia Suresi

59.Ayet
أَأَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُ أَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ -59 Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? Siz mi yaratıyorsunuz onu yoksa biz miyiz yaratan? Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa Yaratıcı Biz miyiz? Siz mi onu yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar biz miyiz? Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar Biz miyiz? 27 / 535
56-Vakia Suresi

60.Ayet
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ -60 (60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. Biz takdir ettik aranızda o ölümü ve bizim önümüze geçilmez Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir; Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmiş değildir (kimse ölüme engel olamaz). Sizin aranızda ölümü Biz takdir ettik ve Biz önüne geçilmiş olanlar değiliz. 27 / 535
56-Vakia Suresi

61.Ayet
عَلَىٰ أَنْ نُبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ -61 (60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. Kılıklarınızı değiştirmek ve sizi bilemiyeceğiniz bir neş´ette inşa etmek üzereyiz (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda. (Size böyle ölümü takdir ettik) Ki sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi, bilmediğiniz bir biçimde yeniden inşâ´ edelim. (61-62) Sizin emsâlinizi değiştirmek ve sizi bilmediğiniz bir neş´ette yaratmak üzere (kâdiriz). Ve muhakkak ki, siz ilk yaradılışı bildiniz, o halde düşünmez misiniz? 27 / 535
56-Vakia Suresi

62.Ayet
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْأَةَ الْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ -62 Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya! Her halde ilk neş´eti biliyorsunuz o halde düşünseniz a Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi? Andolsun, ilk yaratmayı bildiniz, (bunu) düşünüp ibret almanız gerekmez mi? (61-62) Sizin emsâlinizi değiştirmek ve sizi bilmediğiniz bir neş´ette yaratmak üzere (kâdiriz). Ve muhakkak ki, siz ilk yaradılışı bildiniz, o halde düşünmez misiniz? 27 / 535
56-Vakia Suresi

63.Ayet
أَفَرَأَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَ -63 Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?! Şimdi gördünüz mü o ekdiğiniz tohumu? Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? Ektiğinizi gördünüz mü? Şimdi ektiğiniz tohumu gördünüz mü? 27 / 535
56-Vakia Suresi

64.Ayet
أَأَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ -64 Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? Siz mi bitiriyorsunuz onu? Yoksa biz miyiz bitiren? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Siz mi onu bitiyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz? Haber veriniz onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler Biz miyiz? 27 / 535
56-Vakia Suresi

65.Ayet
لَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ -65 Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz: Onları elbet bir çöpe çeviriverdik de şöyle geveler dururdunuz: Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız. Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık, sızlanıp dururdunuz: Eğer dilese idik onu elbette bir ot kırıntısı yapardık. Artık siz, şaşırır dururdunuz. 27 / 535
56-Vakia Suresi

66.Ayet
إِنَّا لَمُغْرَمُونَ -66 “Muhakkak biz çok ziyandayız!” Her halde biz çok ziyandayız (Şöyle de sızlanırdınız:) "Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık." "Biz borçlandık, (yaptığmız masraflar boşa gitti)!" (66-68) «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz). Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).» Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu? 27 / 535
56-Vakia Suresi

67.Ayet
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ -67 “Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!” Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!.. "Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık." "Doğrusu, biz yoksun bırakıldık!" (derdiniz). (66-68) «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz). Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).» Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu? 27 / 535
56-Vakia Suresi

68.Ayet
أَفَرَأَيْتُمُ الْمَاءَ الَّذِي تَشْرَبُونَ -68 İçtiğiniz suya ne dersiniz?! Şimdi gördünüz mü o içdiğiniz suyu? Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? İçtiğiniz suya baktınız mı? (66-68) «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz). Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).» Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu? 27 / 535
56-Vakia Suresi

69.Ayet
أَأَنْتُمْ أَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ -69 Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Siz mi indiriyorsunuz onu buluttan yoksa biz miyiz indiren? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz? (69-71) Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler Bizler miyiz? Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık. Artık şükretmeli değil misiniz? Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz? 27 / 535
56-Vakia Suresi

70.Ayet
لَوْ نَشَاءُ جَعَلْنَاهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ -70 Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!. Dilesek onu acı bir çorak ediverirdik o halde şükretseniz a Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi? Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şüketmeniz gerekmez mi? (69-71) Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler Bizler miyiz? Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık. Artık şükretmeli değil misiniz? Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz? 27 / 535
56-Vakia Suresi

71.Ayet
أَفَرَأَيْتُمُ النَّارَ الَّتِي تُورُونَ -71 Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?! bir de gördünüz mü o çakdığınız ateşi? Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü? (İki dalı birbirine sürterek) Çıkardığınız ateşi gördünüz mü? (69-71) Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler Bizler miyiz? Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık. Artık şükretmeli değil misiniz? Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz? 27 / 535
56-Vakia Suresi

72.Ayet
أَأَنْتُمْ أَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنْشِئُونَ -72 Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? Siz mi inşa ettiniz onun ağacını? Yoksa biz miyiz inşa eden? Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz? Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratanlar biz miyiz? (72-74) Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratanlar Biz miyiz? Biz onu (o ateşi) bir muhtıra ve sahraya konup göçenler için bir menfaat kıldık. Artık azîm Rabbinin ismiyle tesbihte bulun. 27 / 535
56-Vakia Suresi

73.Ayet
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِلْمُقْوِينَ -73 Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. Biz onu hem bir muhtıra kıldık hem de bir istifade; alandaki muhtaclar için. Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir meta kıldık. Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık. (72-74) Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratanlar Biz miyiz? Biz onu (o ateşi) bir muhtıra ve sahraya konup göçenler için bir menfaat kıldık. Artık azîm Rabbinin ismiyle tesbihte bulun. 27 / 535
56-Vakia Suresi

74.Ayet
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ -74 O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). O halde tesbih et rabbine azîm ismiyle Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et. Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt. (72-74) Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratanlar Biz miyiz? Biz onu (o ateşi) bir muhtıra ve sahraya konup göçenler için bir menfaat kıldık. Artık azîm Rabbinin ismiyle tesbihte bulun. 27 / 535
56-Vakia Suresi

75.Ayet
فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ -75 (75-76) Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- Artık yok, o nücumun mevkı´lerine kasem ederim Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim. Yoo, yıldızların yerlerine yemin ederim, (75-76) Artık Hayır. O yıldızların mevkilerine yemin ederim. Ve şüphe yok ki o, eğer bilseniz, bu elbette pek büyük bir yemindir. 27 / 535
56-Vakia Suresi

76.Ayet
وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ -76 (75-76) Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- ve filhakika o, bilseniz çok büyük bir kasemdir Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir. Bilirseniz, bu büyük bir yemindir. (75-76) Artık Hayır. O yıldızların mevkilerine yemin ederim. Ve şüphe yok ki o, eğer bilseniz, bu elbette pek büyük bir yemindir. 27 / 535
56-Vakia Suresi

77.Ayet
إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ -77 O, elbette değerli bir Kur’an’dır. ki hakıkaten o bir Kur´an-ı Kerîm´dir Elbette bu, bir Kur´an-ı Kerim´dir. O, elbette değerli bir Kur´ân´dır, (77-78) Muhakkak ki o, elbette bir kerîm Kur´an´dır. Bir mahfûz kitaptadır. 27 / 536
56-Vakia Suresi

78.Ayet
فِي كِتَابٍ مَكْنُونٍ -78 Korunmuş bir kitaptadır. Öyle bir kitabda ki mahfuz tutulur Saklanmış-korunmuş bir Kitap´ta (yazılı)dır. Saklı bir Kitâptadır. (77-78) Muhakkak ki o, elbette bir kerîm Kur´an´dır. Bir mahfûz kitaptadır. 27 / 536
56-Vakia Suresi

79.Ayet
لَا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ -79 Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz. Ki ona temizlerden başkası dokunmaz. Ona tamamen temiz olanlardan başkası el süremez. 27 / 536
56-Vakia Suresi

80.Ayet
تَنْزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ -80 Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir. Rabbül´âlemînden indirilmedir Alemlerin Rabbinden indirilmedir. (O), Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir. Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. 27 / 536
56-Vakia Suresi

81.Ayet
أَفَبِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَنْتُمْ مُدْهِنُونَ -81 (81-82) Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah’ın verdiği rızka O’nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz? Şimdi bu kelâma siz yağ mı süreceksiniz? Şimdi siz bu sözü mü hor görüp-küçümsüyorsunuz? Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz? Şimdi siz bu kelâma ehemmiyet vermeyiciler misiniz? 27 / 536
56-Vakia Suresi

82.Ayet
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ -82 (81-82) Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah’ın verdiği rızka O’nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz? Ve rızkınızı tekzibiniz mi kılacaksınız? Ve rızkınızı (Kur´an´dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz? (Kur´ân´dan istifade edeceğiniz yerde) Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz (sizin ondan elde ettiğiniz nasib, sadece onu yalanlamanız mıdır)? Ve rızkınızı siz muhakkak kendinizin yalanlamanızdan ibaret mi kılacaksınız? 27 / 536
56-Vakia Suresi

83.Ayet
فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ -83 Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize! O halde haydiseniz â can hulkuma geldiği vakıt Hele can boğaza gelip dayandığında, Ya can boğaza dayandığı zaman? (83-84) Artık değil mi ki, (can) boğaza geldiği vakit. Ve siz o zaman bakar durursunuz. 27 / 536
56-Vakia Suresi

84.Ayet
وَأَنْتُمْ حِينَئِذٍ تَنْظُرُونَ -84 Oysa siz o zaman bakıp durursunuz. ki siz o vakıt bakar durursunuz Ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz, Ki siz de o zaman (can çekişen kimseye) bakıp durursunuz. (83-84) Artık değil mi ki, (can) boğaza geldiği vakit. Ve siz o zaman bakar durursunuz. 27 / 536
56-Vakia Suresi

85.Ayet
وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلَٰكِنْ لَا تُبْصِرُونَ -85 Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz. Biz ise ona sizden yakınızdır ve lâkin görmezsiniz Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz. Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz. Ve biz (O can çekiştirene) sizden daha yakınız. Velâkin siz göremezsiniz. 27 / 536
56-Vakia Suresi

86.Ayet
فَلَوْلَا إِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ -86 (86-87) Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize! Evet haydiseniz â dîne boyun eğmiyecek, ceza çekmiyecekseniz, İşte o vakit, eğer ceza görmeyecek iseniz, Eğer (öldükten sonra) cezâlandırılmayacaksanız O halde haydi, eğer siz ceza görmeyecekler oldunuz iseniz. 27 / 536
56-Vakia Suresi

87.Ayet
تَرْجِعُونَهَا إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -87 (86-87) Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize! onu giri çevirseniz â! da´vanızda doğru iseniz Eğer doğru söylüyorsanız, onu, (çıkmakta olan canı) geri çevirsenize. (Bu sözünüzde doğru iseniz) o (çıkmakta olan ca)nı geri döndürsenize! Onu (o çıkmak üzere olan canı) geri çevirseniz ya. Eğer siz sâdıklar oldunuz iseniz! 27 / 536
56-Vakia Suresi

88.Ayet
فَأَمَّا إِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّبِينَ -88 (88-89) Fakat (ölen kişi) Allah’a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır. Amma o mukarrebînden ise Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise, (O can, Allah´a) Yaklaştırılanlardan ise, Artık (o ölen) eğer mukarreblerden oldu ise, 27 / 536
56-Vakia Suresi

89.Ayet
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَعِيمٍ -89 (88-89) Fakat (ölen kişi) Allah’a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır. artık bir revh-u reyhan ve bir Cenneti ne´îm Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur). O´na rahatlık, güzel rızık ve ni´met cenneti var. İşte (ona) bir rahat, bir güzel rızk ve bir Nâim cenneti (vardır). 27 / 536
56-Vakia Suresi

90.Ayet
وَأَمَّا إِنْ كَانَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ -90 (90-91) Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, “Selâm sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!” denir. Ve amma Eshab-ı Yemîn´den ise Ve eğer "Ashab-ı Yemin"den ise, Eğer sağcılardan (amel defteri sağ tarafından verilenlerden) ise, Ve eğer Ashâb-ı Yemîn´den ise, 27 / 536
56-Vakia Suresi

91.Ayet
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ -91 (90-91) Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, “Selâm sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!” denir. artık selâm sana Eshab-ı Yemîn´den Artık, "Ashab-ı Yemin"den selam sana. "(Ey sağcı) Sana sağcılardan selâm var!" İmdi sana Ashâb-ı Yemîn´den bir selâm (denilecektir). 27 / 536
56-Vakia Suresi

92.Ayet
وَأَمَّا إِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّبِينَ الضَّالِّينَ -92 (92-93) Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır. Ve amma o tekzib eden sapgınlardan ise Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise, Ama yalanlayıcı sapıklardan ise; Ve fakat eğer tekzîp edenlerden, sapıklardan oldu ise, 27 / 536
56-Vakia Suresi

93.Ayet
فَنُزُلٌ مِنْ حَمِيمٍ -93 (92-93) Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır. her halde konukluğu hamîm Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır. Kaynar sudan bir ziyafet, Artık (ona da) pek kaynar sudan bir ziyafet vardır. 27 / 536
56-Vakia Suresi

94.Ayet
وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ -94 Bir de cehenneme atılma vardır. Ve yaslanacağı Cahîmdir Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da. Ve cehenneme atılma var. Ve cehenneme bir atılış (da vardır). 27 / 536
56-Vakia Suresi

95.Ayet
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَقِينِ -95 Şüphesiz bu, kesin gerçektir. İşte budur hakikat hakkulyakîn Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku´l-Yakin). Kesin gerçek budur işte. Şüphe yok ki bu, elbette bu, (verilen haberler) dosdoğru bir hakikattır. 27 / 536
56-Vakia Suresi

96.Ayet
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ -96 Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et. Haydi tesbih et Rabbına azîm ismiyle Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et. Öyleyse büyük Rabbinin adını tesbih et (O´nu, kendisine lâyık olmayan sıfatlardan tenzih eyle). Artık azim olan Rabbinin ismiyle tesbihte bulun. 27 / 536
57-Hadid Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -1 Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tesbih etmekte Allahı Göklerde ve yerdeki, o öyle azîz, öyle hakîmdir Göklerde ve yerde olanların tümü Allah´ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Göklerde ve yerde bulunan her şey Allâh´ı tesbih etmiştir. O, azizdir, hakimdir. Göklerde ve yerde ne var ise Allah için tesbih etmektedır. Ve O, azîzdir, hakîmdir. 27 / 536
57-Hadid Suresi

2.Ayet
لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ يُحْيِي وَيُمِيتُ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -2 Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnızca O’nundur. Diriltir, öldürür. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. Göklerin ve yerin mülkü onun, hem diriltir hem öldürür, hem o her şey´e kadîrdir Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir. Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Yaşatır, öldürür, O her şeyi yapabilir. (2-3) Göklerin ve yerin mülkü O´nun içindir. Diriltir ve öldürür ve O, her şey üzerine tamamen kâdirdir. O, evveldir ve ahirdir ve zahirdir ve batındır ve O, her şeye alîmdir. 27 / 536
57-Hadid Suresi

3.Ayet
هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ -3 O, ilk ve sondur. Zâhir ve Bâtın’dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir. Odur, evvel-ü âhir ve zâhir-ü bâtın, hem o her şey´e alîmdir O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, herşeyi bilendir. O, ilktir (kendisinden önce hiçbir varlık yoktur,) sondur (kendisinden sonra hiçbir varlık yoktur. Her şey yok olurken O kalacaktır,) zâhirdir (delilleriyle varlığı gün gibi açıktır,) bâtındır (zâtının hakikati gizlidir, akıllar O´nun özünü idrak edemez,) O, her şeyi bilendir. (2-3) Göklerin ve yerin mülkü O´nun içindir. Diriltir ve öldürür ve O, her şey üzerine tamamen kâdirdir. O, evveldir ve ahirdir ve zahirdir ve batındır ve O, her şeye alîmdir. 27 / 536
57-Hadid Suresi

4.Ayet
هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ ۚ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا ۖ وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ ۚ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ -4 O, gökleri ve yeri altı günde (altı evrede) yaratan, sonra Arş’a kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir. O odur ki Gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva buyurdu, Yere gireni ve ondan çıkanı, Gökten ineni ve ona yükseleni hepsini bilir ve her nerede olsanız sizinle beraberdir, hem Allah her ne yaparsanız görür Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O´dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir. O´dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş´a oturdu. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir, Allâh yaptıklarınızı görmektedir. O, o (zât)dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş üzerine istiva buyurdu. Yerde dahil olan şeyi ve ondan çıkan şeyi ve semadan iniveren şeyi, ve onda yükselen şeyi bilir. Ve o, her nerede olsanız sizinle beraberdir. Ve Allah, ne işlediğinizi bihakkın görücüdür. 27 / 537
57-Hadid Suresi

5.Ayet
لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ -5 Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Bütün işler ancak O’na döndürülür. Bütün Göklerin ve Yerin mülkü onundur ve bütün işler Allaha irca´ olunur. Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. (Sonunda bütün) işler Allah´a döndürülür. Göklerin ve yerin mülkü O´nundur. Bütün işler Allâh´a döndürülecektir. Göklerin ve yerin mülkü O´nundur ve bütün işler Allah´a döndürülür. 27 / 537
57-Hadid Suresi

6.Ayet
يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ۚ وَهُوَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ -6 Geceyi gündüze sokar, gündüzü de geceye sokar. O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. Geceyi gündüze sokar, gündüzü geceye sokar ve bütün sînelerin künhünü bilir Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar. O, göğüslerin özünde (saklı) olanı bilendir. Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü gecenin içine sokar. O, göğüslerin özünü bilir. Geceyi gündüze çevirir, gündüzü de geceye çevirir ve O, sinelerde gizli olanları da bihakkın bilendir. 27 / 537
57-Hadid Suresi

7.Ayet
آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَأَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَفِينَ فِيهِ ۖ فَالَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَأَنْفَقُوا لَهُمْ أَجْرٌ كَبِيرٌ -7 Allah’a ve Resûlüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. İçinizden iman edip de (Allah yolunda) harcayanlar var ya; onlar için büyük bir mükâfat vardır. İyman edin Allaha ve Resulüne de sizi istıhlaf buyurduğu şeylerden infak eyleyin ki iyman edip de infak eyliyenleriniz için azîm bir ecir vardır Allah´a ve Resûlü’ne iman edin. "Sizi kendilerinde halifeler kılıp harcama yetkisi verdiği´ şeylerden infak edin. Artık sizden kim iman edip infak ederse, onlara büyük bir ecir vardır. Allah´a ve Elçisine inanın ve (O´nun) sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden (Allâh için) harcayın. Sizden, inanan ve (hak rızâsına) harcayanlar için büyük mükâfât vardır. Allah´a ve Peygamberine imân edin. Kendisinde sizi istihlâf etmiş olduğu şeylerden infakta bulunun. İmdi sizden o kimseler ki, imân ettiler ve infakta bulundular, onlar için pek büyük bir mükâfaat vardır. 27 / 537
57-Hadid Suresi

8.Ayet
وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ ۙ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا بِرَبِّكُمْ وَقَدْ أَخَذَ مِيثَاقَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ -8 Peygamber, sizi, Rabbinize iman etmeniz için davet edip dururken size ne oluyor da Allah’a iman etmiyorsunuz? Hâlbuki (Allah ezelde) sizden sağlam bir söz de almıştı. Eğer inanacak kimselerseniz (bu çağrıya uyun). Hem neye iyman etmiyesiniz Allaha ki Peygamber sizi Rabbınıza iyman edesiniz diye da´vet edip duruyor, hal bu ise mîsakınızı da aldı? Gerçek mü´min olacaksanız? Size ne oluyor ki, elçi sizi Rabbinize iman etmeye çağırıp-dururken Allah´a iman etmiyorsunuz? Oysa O, sizden kesin bir söz almıştı. Eğer mü´min iseniz (inanıp sözünüzü gerçekleştirin). Elçi sizi Rabbinize inanmağa (güvenmeğe) çağırdığı ve (bu konuda) sizden sağlam söz almış olduğu halde inananlar iseniz neden Allah´a güvenmiyorsunuz? Ve sizin için ne var ki, Allah´a imân etmeyesiniz? Halbuki, Peygamber Rabbinize imân etmeniz için dâvet ediyor ve muhakkak ki, (Allah Teâlâ) sizden misak da almıştır, eğer mü´minler oldunuz iseniz? 27 / 537
57-Hadid Suresi

9.Ayet
هُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ عَلَىٰ عَبْدِهِ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ ۚ وَإِنَّ اللَّهَ بِكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ -9 O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed’e apaçık âyetler indirendir. Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. O odur ki sizi karanlıklardan nura çıkarsın diye kuluna parlak parlak âyetler indiriyor. Muhakkak ki Allah size çok re´fetli bir rahîmdir. Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O´dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna açık açık âyetler indiren O´dur. Şüphesiz Allâh, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. O, o (zât)tır ki, kulunun üzerine açık açık âyetler indirir, sizi zulmetlerden nûra çıkarması için ve şüphe yok ki Allah, sizin için elbette çok re´fetlidir, çok merhametlidir. 27 / 537
57-Hadid Suresi

10.Ayet
وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ لَا يَسْتَوِي مِنْكُمْ مَنْ أَنْفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَ ۚ أُولَٰئِكَ أَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذِينَ أَنْفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُوا ۚ وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ ۚ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ -10 Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizden, fetihten (Mekke fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, (diğerleri ile) bir değildir. Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Muhakkak ki Allah size çok re´fetli bir rahîmdir Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah´ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va´detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Neden siz Allâh yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirâsı zaten Allâh´ındır. Elbette içinizden (Mekke´nin) feth(in)den önce (Hak yolunda) harcayan ve savaşan(lar, ötekilerle) bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infâk eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allâh hepsine de (gerek fetihten önce, gerek fetihten sonra infâk eden ve savaşan müslümanlara) en güzel sonucu va´detmiştir. Allâh, yaptıklarınızı haber almaktadır. Ve sizin için ne vardır ki, Allah yolunda infakta bulunmayasınız? Ve göklerin ve yerin mirası Allah içindir. Sizden kable´l-feth infak eden ve mukatelede bulunanlar ki, onlar dereceten pek büyüktürler. Bilâhare infak eden ve mukatelede bulunanlar ile müsavî olmazlar. Maamafih Allah Teâlâ hepsine de pek güzel mükâfaat vaadetmiştir ve Allah Teâlâ yapar olduğunuzdan haberdardır. 27 / 537
57-Hadid Suresi

11.Ayet
مَنْ ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُ أَجْرٌ كَرِيمٌ -11 Kim Allah’a güzel bir borç verecek ki, Allah da onu kendisine kat kat ödesin. Ona çok değerli bir mükâfat da vardır. Hani kim? O Allah´a bir karz-ı hasen takdim edecek kimse ki Allah onu ona katlayıversin, hem onun için çok hoş bir ecir de var. Allah´a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah, bunu onun için kat kat arttırır. Onun için ‘kerim (üstün ve onurlu) bir ecir vardır. Kimdir o, Allah´a güzel bir borç verecek olan ki, Allâh da onun verdiğini kat kat artırsın ve onun için değerli bir mükâfât da versin? Kimdir o kimse ki, Allah´a güzel ödünç ile ödünç versin de (Allah Teâlâ) onun için onu kat kat arttırsın? Ve onun için pek kerîmâne bir mükâfaat da vardır. 27 / 537
57-Hadid Suresi

12.Ayet
يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعَىٰ نُورُهُمْ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ -12 Mü’min erkeklerle mü’min kadınların nurlarının, önlerinde ve sağlarında koştuğunu göreceğin gün kendilerine şöyle denir: “Bugün size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedî olarak kalacağınız cennetlerdir.” İşte bu büyük başarıdır. O gün ki göreceksin o mü´minleri ve mü´mineleri, önlerinde ve sağlarında nûrları koşuyor, müjde size diye bu gün o Cennetler ki altlarından ırmaklar akıyor, içlerinde muhalled kalacaksınız, işte fevz-i azîm odur. O gün, mü´min erkekler ile mü´min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte ´büyük kurtuluş ve mutluluk´ budur. O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları; ışıkları, önlerinde ve sağlarında koşar durumda görürsün. (Kendilerine): "Bugün müjdeniz, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacağınız cennetlerdir." (denilir). İşte büyük başarı budur! O gün mü´minleri, ve mü´mineleri göreceksin ki, nûrları önlerinde ve sağ taraflarından koşar. (Onlara denilecektir ki:) Bugün sizin müjdeniz cennetlerdir ki, onların altlarından ırmaklar cereyan eder, içlerinde ebedîyyen kalıcılarsınız, işte bu, en büyük bir necâttır. 27 / 538
57-Hadid Suresi

13.Ayet
يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذِينَ آمَنُوا انْظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ قِيلَ ارْجِعُوا وَرَاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًا فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فِيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِنْ قِبَلِهِ الْعَذَابُ -13 Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, “Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım” diyecekleri gün kendilerine, “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın” denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır. O gün ki o münafıklar ve münafıkalar o iyman edenlere şöyle diyecek: Bize bakınız nurunuzdan iktibas edelim, denilecek ki dönün gerinize de bir nûr araştırın, derken aralarına bir sur çekilmiştir, bir kapısı vardır: İçi: rahmet onda, dışı ise o cihetten azâb, O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır. O gün münâfık erkekler ve münâfık kadınlar (cennete gitmekte olan) mü´minlere derler ki: "Bize bakın da sizin nurunuzdan yararlanalım." Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet vardır, dış yönünde de azâb. O gün münafıklar ve münafıkalar, imân etmiş olanlara diyeceklerdir ki: «Bize bakınız, nûrunuzdan bir parça ışık alalım.» (O nifak ehline) denilmiş olur ki, «Dönün arkanıza da bir nûr arayın». Artık bir duvar çekilmiştir ki, onun için bir kapı vardır, iç tarafında rahmet vardır. Dış tarafı ise onun cânibinden (de) azap vardır. 27 / 538
57-Hadid Suresi

14.Ayet
يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ ۖ قَالُوا بَلَىٰ وَلَٰكِنَّكُمْ فَتَنْتُمْ أَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّىٰ جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ -14 (Münafıklar) mü’minlere şöyle seslenirler: “Biz de (dünyada) sizinle beraber değil miydik?” (Mü’minler de) derler ki: “Evet, fakat siz kendinizi yaktınız. Başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, şüphe ettiniz. Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) Allah hakkında da sizi aldattı.” Onlara şöyle bağırışırlar: Bizler sizinle beraber değil miydik? Evet, derler: Ve lâkin sizler kendilerinize fitne yaptınız, gözettiniz, işkillendiniz, o kuruntular sizi aldattı, tâ Allahın emri gelinciye kadar, hem sizi Allaha mağrurlandırdı o aldatıcı mağrur. (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah´a ve İslam´a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah´ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile (Allah´ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu." (Münâfıklar) onlara seslenirler: "Biz de sizinle beraber değil miydik?" (Mü´minler) derler ki: "Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, beklediniz (hemen tevbe etmediniz) kuşkulandınız, kuruntular sizi aldattı. Allâh´ın emri (ölüm) gelinceye kadar (böyle hareket ettiniz,) o çok aldatıcı (şeytân,) sizi Allâh(ın affı) ile aldattı." Onlara bağırırlar ki: «Biz sizinle beraber değil mi idik?» Onlar da derler ki: «Evet.. Velâkin siz nefsinizi fitneye düşürdünüz, ve (mü´minler hakkında fenalık) gözettiniz ve sizi bâtıl şeyler gurura düşürdü. Tâ ki, Allah´ın emri geliverdi. Ve sizi şeytan Allah ile aldattı.» 27 / 538
57-Hadid Suresi

15.Ayet
فَالْيَوْمَ لَا يُؤْخَذُ مِنْكُمْ فِدْيَةٌ وَلَا مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ مَأْوَاكُمُ النَّارُ ۖ هِيَ مَوْلَاكُمْ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ -15 Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden bir fidye alınır. Barınağınız ateştir. Size yaraşan odur. Orası gidilecek ne kötü yerdir! Artık bugün ne sizden, ne de o küfredenlerden fidye kabul edilmez, sığınacağınız yer ateştir, lâyıkınız odur, ona gidiş de ne fenadır! Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de.. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir. Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden fidye alınmaz, varacağınız yer ateştir. Sizin layığınız odur. Ne kötü gidilecek yerdir orası! Artık bugün ne sizden (ey ehl-i nifak) ne de kâfir olan kimselerden fidye-i necât kabul edilmez. Sizlerin sığınacağınız yer, cehennemdir. Sizin için evlâ olan odur. Ve (O) ne kötü gidiş mahallidir!» 27 / 538
57-Hadid Suresi

16.Ayet
أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ ۖ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ -16 İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir. Ya o iyman edenlere çağı gelmedi mi? ki kalbleri Allahın zikrine ve inen hak aşkına huşu´ ile çoşsun ve bundan evvel kendilerine kitab verilmiş sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalbleri katılaşmış ve ekserîsi fıska dalmış bulunanlar gibi olmasınlar. İman edenlerin, Allah´ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin ´saygı ve korku ile yumuşaması´ zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı. İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki kalbleri Allâh´ın Zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar? İmân edenler için hâlâ zamanı gelmedi mi ki, kalbleri Allah´ın zikri için ve Hak´tan nüzul eden için havf ve haşyet içinde bulunsun? Ve evvelce kendilerine kitap verilmiş kimseler gibi olmasınlar ki, üzerlerine uzun zaman geçmiş de kalbleri katılaşmıştır ve onlardan birçoğu fâsıklardır. 27 / 538
57-Hadid Suresi

17.Ayet
اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ -17 Bilin ki Allah, yeryüzünü ölümünden sonra diriltmektedir. Düşünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açıkladık. İyi biliniz ki Allah Arzı ölümünden sonra diriltir, işte size âyetleri beyan ettik gerek ki aklınız ersin. Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık. Biliniz ki Allâh yeri, ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık. Biliniz ki, şüphe yok Allah Teâlâ, yeri öldüğünden sonra hayata kavuşturur. Muhakkak ki, sizin için âyetleri açıkça beyan ettik. Tâ ki, âkilâne düşünesiniz. 27 / 538
57-Hadid Suresi

18.Ayet
إِنَّ الْمُصَّدِّقِينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ -18 Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır. Şübhesiz sadaka veren erkekler ve dişiler ve Allaha öyle karz-ı hasen takdim edenler, verdikleri kendileri hisabına kat kat katlanır, bir de onlara pek hoş bir ecir vardır Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah´a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve ´kerim (üstün ve onurlu)´ olan ecir de onlarındır. Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah´a güzel borç verenler, işte onlara, (verdikleri), kat kat yapılır ve onlar için değerli bir mükâfât da vardır. Muhakkak ki, sadaka veren erkekler ve kadınlar ve Allah´a güzel ödünç ile ödünçte bulunmuş olanlar için (sevapları) kat kat olur. Ve onlar için pek hoş bir mükâfaat da vardır. 27 / 538
57-Hadid Suresi

19.Ayet
وَالَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الصِّدِّيقُونَ ۖ وَالشُّهَدَاءُ عِنْدَ رَبِّهِمْ لَهُمْ أَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْ ۖ وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ -19 Allah’a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru kimseler) ve Allah katında şahitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennemliklerdir. Hem Allaha ve Resulüne iyman edenler hep onlar aynı sıddîklar ve şehidlerdir, Rablarının ındinde onlara onların ecirleri ve nurları vardır, âyetlerimizi tekzib edenlere gelince işte onlar hep Eshab-ı Cahîm´dir. Allah´a ve O´nun Resûlü’ne iman edenler; işte onlar Rableri Katında sıddîklar ve şehidler (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise; işte onlar da cehennem halkıdır. Allah´a ve elçilerine inananlar (yok mu) işte Rableri yanında, sıddikler (çok doğru olanlar) ve şehidler onlardır. Onların mükâfâtları ve nurları vardır. İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar(a gelince), onlar da cehennem halkıdır. Ve o kimseler ki, Allah´a ve o´nun peygamberlerine imân ettiler. Rablerinin indinde sıddıklar ve şehit olanlar onlardır, onlar için mükâfaatları ve nûrları vardır. Ve o kimseler ki, kâfir oldular ve Bizim âyetlerimizi tekzîp ettiler, işte onlar da cehennem sahipleridir. 27 / 539
57-Hadid Suresi

20.Ayet
اعْلَمُوا أَنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ ۖ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا ۖ وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ ۚ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ -20 Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir. Biliniz ki: Dünyâ hayât bir oyun, bir eğlence, bir süs ve aranızda bir tefahur ve mal-ü evladda bir çokluk yarışından ibarettir, bir yağmur temsili gibi ki otu rençberleri imrendirmiştir, sonra heyecana gelir, bir de görürsün sararmıştır, sonra da olur bir çörçöp, âhırette ise şiddetli bir azâb bir de Allahdan bir mağfiret ve rıdvan vardır. Dünya hayât bir aldanış metâından başka bir şey değildir Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ´(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama´, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ´çoğalma-tutkusu´dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah´tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. Bilin ki dünyâ hayâtı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda övünme mal ve evlâd çoğaltma yarışıdır. Tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Âhirette ise çetin bir azâb; Allah´tan mağfiret ve rızâ vardır. Dünyâ hayâtı aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. Biliniz ki, dünya hayatı şüphe yok, ancak bir oyundur ve bir eğlencedir ve bir süstür ve aranızda bir övünmedir ve mallarda ve evlatça bir çoğalıştır. Bir yağmur misali gibi ki, onun bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur. Artık onu sararmış görürsün sonra da kırık bir çöp olur. Ve ahirette şiddetli bir azap vardır ve Allah´tan bir mağfiret ve bir rıza vardır. Dünya hayatı ise ancak bir aldanıştan başka değildir. 27 / 539
57-Hadid Suresi

21.Ayet
سَابِقُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ۚ ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ -21 Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir. Siz Rabbınızdan bir mağfirete ve eni yerle gökün eni gibi bir Cennete yarışın ki Allaha ve Resullerine iyman edenler için hazırlanmıştır, o Allahın fadlıdır, onu dilediği kimselere verir ve Allah, çok büyük fadıl sahibidir. Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) ´çaba gösterip-yarışın,´ ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah´a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah´ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir. (O halde siz), Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği, gökle yerin genişliği gibi olup Allah´a ve elçilerine inananlar için hazırlanmış bulunan bir cennete koşun. İşte bu, Allâh´ın dilediğine vereceği lutfudur. Allâh, büyük lutuf sâhibidir. Koşunuz Rabbinizden bir mağfirete ve bir cennete ki, onun eni gök ile yerin eni gibidir, Allah´a ve Peygamberine imân etmiş olanlar için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah´ın fazlıdır. Bunu dilediği kimseye verir ve Allah pek büyük fazl sahibidir. 27 / 539
57-Hadid Suresi

22.Ayet
مَا أَصَابَ مِنْ مُصِيبَةٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي أَنْفُسِكُمْ إِلَّا فِي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ أَنْ نَبْرَأَهَا ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ -22 Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. Ne Arzda, ne de nefislerinizde bir musıbet başa gelmez ki biz onu fi´le çıkarmazdan evvel bir kitabda yazılmış olmasın, şübhesiz bu Allaha göre kolaydır. Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah´a göre pek kolaydır. Ne yerde ne de kendi canlarınızda meydana gelen hiçbir musibet (âfet, hastalık) yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir Kitâpta (yazılmış ezeli bilgimizde tesbit edilmiş) olmasın. Doğrusu bu, Allâh´a kolaydır. Ne yerde ve ne de kendi nefislerinizde musibetten bir şey isabet etmez ki, illâ o, onu yaratmamızdan evvel bir kitapta yazılmıştır. Şüphe yok ki bu, Allah´a göre pek kolaydır. 27 / 539
57-Hadid Suresi

23.Ayet
لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَا آتَاكُمْ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ -23 Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez. Şunun için ki gaybettiğinize gam yemeyesiniz ve size verdiğine de güvenmiyesiniz, Allah çok öğünen, kurulanın topunu sevmez. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah´ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Başınıza gelecek olayları, önceden bir Kitaba yazdık) Ki elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve (Allâh´ın) size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allâh, kendini beğenip övünen kimseleri sevmez. (Hadiselerin öyle tesbit edilmiş olması şu hikmete mebnî haber veriliyor ki:) Sizden gaip olan üzerine müteessir olmayasınız. Ve size verdiği ile de sevinip mağrur olmayasınız. Ve Allah, her bir böbürleneni, çok iftihar edeni sevmez. 27 / 539
57-Hadid Suresi

24.Ayet
الَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ ۗ وَمَنْ يَتَوَلَّ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ -24 Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emreden kimselerdir. Kim yüz çevirirse bilsin ki şüphesiz Allah ganîdir, zengindir, övülmeye lâyıktır. Onlar ki hem behıllik ederler hem de halka behıllik emrederler, her kim de ardını dönerse haberi olsun ki Allah, ganiy, Hamîd o. Ki onlar, cimrilik ederler ve insanlara cimriliği emr (tavsiye) ederler. Her kim yüz çevirirse, artık şüphesiz Allah, Ğaniy (hiçbir şeye muhtaç olmayan), Hamid (övülmeye layık olan) O´dur. Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim (Allâh yolunda harcamaktan) yüz çevirirse (bilsin ki) Allâh, zengindir, övgüye lâyıktır. (Onlar) O kimselerdir ki, cimrilikte bulunurlar ve nâsa cimrilik ile emrederler ve her kim, ardını döndürürse (zararı kendisine aittir). İşte şüphe yok ki Allah, ancak O (Hâlık-ı Kerîm) ganîdir, hamîddir. 27 / 539
57-Hadid Suresi

25.Ayet
لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ ۖ وَأَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ ۚ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ -25 Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. Celâlim hakkı için biz Resullerimizi beyyinelerle gönderdik ve beraberlerinde kitab ve miyzân indirdik ki insanlar adaletle tutunsunlar, bir de demiri indirdik, onda hem çetin bir sertlik hem de insanlar için bir çok menfeatler vardır ve çünki Allah kendisine ve resullerine gıyabında yardım edenleri belli edecek, şübhe yok ki Allah kavîdir, azîzdir. Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, Kendisi´ne ve elçilerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır. Andolsun biz elçilerimizi açık kanıtlarla gönderdik ve onlarla beraber Kitabı ve (adâlet) ölçü(sün)ü indirdik ki insanlar adâleti yerine getirsinler. Ve kendisinde büyük bir kuvvet ve insanlara birçok yararlar bulunan demiri indirdik ki Allâh, kimin (ondan yararlanarak) gaybda (görmediği halde) kendisine ve elçilerine yardım edeceğini bilsin, (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allâh kuvvetlidir, dâimâ üstündür. Andolsun ki, peygamberlerimizi açık açık bürhanlar ile gönderdik ve onlar ile beraber kitabı ve mizanı indirdik, nâs, adâletle kâim olsunlar için ve demiri de indirdik, onda hem çetin bir sertlik vardır ve nâs için menfaatler de vardır ve Allah, kendisine ve peygamberlerine gıyaben yardım edecek olanları belli etmesi için, şüphe yok ki Allah, kuvvetlidir ve her şeye galiptir. 27 / 540
57-Hadid Suresi

26.Ayet
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا وَإِبْرَاهِيمَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ ۖ فَمِنْهُمْ مُهْتَدٍ ۖ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ -26 Andolsun, biz Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir. Hem celâlim hakkı için Nuhu ve İbrahimi gönderdik, zürriyyetlerinde de nübüvvet ve kitabı atâ kıdık öyle iken içlerinden ba´zısı hidayeti kabul etmiş, çokları ise yoldan çıkmış fâsıklardır Andolsun, Biz Nuh´u ve İbrahim´i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık. Öyle iken, içlerinde hidayeti kabul edenler vardır, onlardan birçoğu da fasık olanlardır. Andolsun, Nûh´u ve İbrâhim´i elçi gönderdik, peygamberliği ve Kitabı bunların zürriyetleri arasına koyduk. Onlardan doğru yolda olanlar da vardır, ama onlardan çoğu yoldan çıkmıştır. Ve kasem olsun ki, Nûh´u ve İbrahim´i gönderdik ve onların zürriyetlerinde nübüvveti ve kitabı (berdevam) kıldık. Artık onlardan hidyete ermiş olan vardır, onlardan bir çokları ise fâsık kimselerdir. 27 / 540
57-Hadid Suresi

27.Ayet
ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلَىٰ آثَارِهِمْ بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَآتَيْنَاهُ الْإِنْجِيلَ وَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةً وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا ۖ فَآتَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا مِنْهُمْ أَجْرَهُمْ ۖ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ -27 Sonra bunların peşinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir. Sonra onların izleri üzerinde Resullerimizle ta´kıyb ettik, bir de Meryemin oğlu Isa ile ta´kıyb ettik ve ona İncili verdik ve ona tabi´ olanların kalblerinde bir rıkkat bir merhamet yarattık, bir de rehbaniyyet ki onu onlar ibda´ ettiler, biz onu üzerlerine yazmamıştık, ancak Allah rızasını aramak için yaptılar, sonra da ona hakkıyle riayet etmediler, biz de içlerinden iyman etmiş olanlara ecirlerini verdik, çokları ise yoldan çıkmış fâsıklardır Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa´yı da arkalarından gönderdik; ona İncil´i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid´at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah´ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır. Sonra bunların peşinden ardarda elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu Îsâ´yı da onların ardına kattık; ona İncil´i verdik ve ona uyanların kalblerine şefkat ve merhamet koyduk. İcâdettikleri ruhbanlığı, biz onlara yazmamıştık, yalnız Allâh´ın rızâsını kazanmak için kendiliklerinden uyguladılar ama ona gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan imân edenlere mükâfâtlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da yoldan çıkmıştır. Sonra onların izleri üzerine peygamberlerimizi yolladık ve Meryem´in oğlu İsâ´yı da gönderdik ve O´na İncil´i verdik ve O´na tâbi olanların kalblerinde bir şefkat ve merhamet vücuda getirdik ve bir ruhbaniyet ihdas ettiler ki, onu onların üzerlerine yazmamıştık, ancak Allah´ın rızasını aramak için onu iltizam ettiler. Sonra ona bihakkın riâyette bulunmadılar, artık onlardan imân edenlere mükâfaatlarını verdik ve onlardan birçokları ise fâsık kimselerdir. 27 / 540
57-Hadid Suresi

28.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَآمِنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِهِ وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ -28 Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve peygamberine iman edin ki, size rahmetinden iki kat pay versin, size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Ey o bütün iyman edenler! Allahdan korkun ve Resulüne iyman edin ki sizlere rahmetinden iki nasîb versin ve size bir nur bahşeylesin ki onunla yürüyesiniz hem de size mağfiret buyursun. Allah gafurdur rahîmdir Ey iman edenler, Allah´tan sakınıp-korkun ve O´nun elçisine iman edin, size Kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Ey inananlar, Allâh´tan korkun, O´nun Elçisine inanın ki size rahmetinden iki pay versin, sizin için ışığında yürüyeceğiniz bir nur yaratsın ve sizi bağışlasın. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Ey imân etmiş olanlar! Allah´tan korkunuz ve O´nun peygamberlerine imân ediniz ki, size rahmetinden iki nasip versin ve sizin için bir nûr kılsın ki, onunla yürürsünüz ve sizin için mağfiret buyursun ve Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. 27 / 540
57-Hadid Suresi

29.Ayet
لِئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَلَّا يَقْدِرُونَ عَلَىٰ شَيْءٍ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ ۙ وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ -29 Bunları açıkladık ki, kitap ehli, Allah’ın lütfundan hiçbir şeyi kendilerine has kılmaya güçlerinin yetmeyeceğini ve lütfun, Allah’ın elinde olduğunu, onu dilediği kimseye vereceğini bilsinler. Allah, büyük lütuf sahibidir. Çünkü Ehli kitab bilmiyecek mi ki Allahın fadlından bir şey´e güç yetiremezler ve hakıkat fadıl, Allahın yedindedir, onu dilediğine verir ve Allah çok büyük fadıl sahibidir Öyle ki, Kitap Ehli (Yahudi ve Hıristiyanlar) Allah´ın fazlından hiçbir şeye ´güç yetirip-sahip olmadıklarını´ ve fazlın muhakkak Allah´ın elinde olduğunu, onu dilediğine verdiğini bilip-öğrensin. Allah, büyük fazl (üstün lütuf ve ihsan) sahibidir. Böylece Kitap ehli, kendilerinin, Allâh´ın lutfundan hiçbir şeye mâlik olmadıklarını, bütün lutfun, Allâh´ın elinde olduğunu, onu dilediğine vereceğini bilmezlik etmesinler. Allâh, büyük lutuf sâhibidir. Artık ehl-i kitap bilmeyecekler midir ki, Allah´ın fazlından hiçbir şeye güç yetiremiyeceklerdir ve şüphe yok ki bütün fazl, Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir ve Allah pek büyük fazl sahibidir. 27 / 540
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014