SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
A'la Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى -1 |
Yüce Rabbinin adını tespih et. |
Tesbih et rabbının a´lâ ismine |
O çok Yüce Rabbin ismini tesbîh et. |
Rabbinin yüce adını tesbih et (O´nun eksikliklerden uzak olduğunu an). |
Rabbinin pek yüce olan ismini takdis et. |
30 / 591 |
A'la Suresi
2.Ayet |
الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّىٰ -2 |
O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır. |
O rabbın ki yarattı da düzenine koydu |
O ki yarattı, düzene koydu. |
O ki (her şeyi) yarattı, düzenledi. |
O (Rab) ki,yarattı da düzeltti. |
30 / 591 |
A'la Suresi
3.Ayet |
وَالَّذِي قَدَّرَ فَهَدَىٰ -3 |
O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir. |
O rabbın ki takdir etti de hidayet buyurdu |
O ki (yarattığını) belli ölçüye göre ortaya çıkardı ve (ona göre de) yolunu gösterdi. |
Ve O ki herşeyin miktarını, biçimini belirleyip hedefini gösterdi. |
Ve o ki takdir etti de doğru yolu gösterdi. |
30 / 591 |
A'la Suresi
4.Ayet |
وَالَّذِي أَخْرَجَ الْمَرْعَىٰ -4 |
(4-5) O, yeşil bitki örtüsünü çıkaran, sonra da onları çürüyüp kararmış çör çöpe çevirendir. |
O rabbın ki o İbni mer´ayı çıkardı |
O ki, yeşilliği (bütün güzelliğiyle ve yararlarıyla) çıkardı. |
Ve O ki otlağı çıkardı, |
Ve o ki, o yeşillikleri çıkardı. |
30 / 591 |
A'la Suresi
5.Ayet |
فَجَعَلَهُ غُثَاءً أَحْوَىٰ -5 |
(4-5) O, yeşil bitki örtüsünü çıkaran, sonra da onları çürüyüp kararmış çör çöpe çevirendir. |
Sonra da onu karamsı bir sel kusuğuna çevirdi |
Sonra da onu kupkuru kömüre çevirdi. |
Sonra da onu kupkuru, siyah bir çöpe çevirdi. |
Sonra onu kapkara, kuruca bir ota çevirdi. |
30 / 591 |
A'la Suresi
6.Ayet |
سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسَىٰ -6 |
Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. |
Bundan böyle sana Kur´an okutacağız da unutmayacaksın |
(Kur´ân´ı) sana okuyacağız ve sen de unutmayacaksın. |
Sana (Kur´ân´ı), okutacağız, unutmayacaksın. |
Sana okutacağız, artık unutmayacaksın. |
30 / 591 |
A'la Suresi
7.Ayet |
إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ ۚ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَىٰ -7 |
Ancak Allah’ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de. |
Yalnız Allahın dilediği başka çünkü o açığı da bilir gizliyi de |
Ancak Allah´ın dilediği müstesna.. Çünkü O elbette açığı da bilir, gizli olanı da bilir. |
Yalnız Allâh´ın dilediğini unutursun. O, açığı da bilir, gizli olanı da. |
(7-8) Allah´ın dilediği müstesna, şüphe yok ki o, âşikâr olanı da bilir, gizliyi de. Ve seni en kolayına muvaffak ederiz. |
30 / 591 |
A'la Suresi
8.Ayet |
وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَىٰ -8 |
Biz seni en kolay olana kolayca ileteceğiz. |
Ve seni en kolay yola muvaffak kılacağız |
Kolay olana seni iletip başarılı kılacağız. |
Seni en kolay yola muvaffak edeceğiz. |
(7-8) Allah´ın dilediği müstesna, şüphe yok ki o, âşikâr olanı da bilir, gizliyi de. Ve seni en kolayına muvaffak ederiz. |
30 / 591 |
A'la Suresi
9.Ayet |
فَذَكِّرْ إِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرَىٰ -9 |
O hâlde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver. |
Onun için öğüd ver, öğüd fâide verirse |
O halde öğüt fayda verirse ona devam et. |
O halde eğer hatırlatmak yarar verirse hatırlat, öğüt ver. |
(9-10) Artık öğüt ver, eğer öğüt faide verirse. Korkar kimse, öğütü dinleyecektir. |
30 / 591 |
A'la Suresi
10.Ayet |
سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشَىٰ -10 |
Allah’a karşı derin saygı duyarak O’ndan korkan öğüt alacaktır. |
Saygısı olan öğüd alacaktır |
(Allah´tan) saygı ile korkup eğilen öğüt alacaktır. |
(Allah´a) Saygılı olan hatırlar (öğüt alır). |
(9-10) Artık öğüt ver, eğer öğüt faide verirse. Korkar kimse, öğütü dinleyecektir. |
30 / 591 |
A'la Suresi
11.Ayet |
وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى -11 |
(11-12) En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır. |
Pek bedbaht olan da ondan kaçınacaktır |
Sapıtmış âsi günahkâr ise ondan uzak duracaktır. |
Bahtsız olan da ondan kaçınır. |
(11-12) En serkeş olan ise ondan kaçınır. O kimsedir ki, en büyük ateşe yaslanacaktır. |
30 / 591 |
A'la Suresi
12.Ayet |
الَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَىٰ -12 |
(11-12) En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır. |
O ki en büyük ateşe yaslanacaktır |
O en büyük ateşe varıp girecektir. |
O da en büyük ateşe girer. |
(11-12) En serkeş olan ise ondan kaçınır. O kimsedir ki, en büyük ateşe yaslanacaktır. |
30 / 591 |
A'la Suresi
13.Ayet |
ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَىٰ -13 |
Sonra orada ne ölür (kurtulur), ne de (rahat bir hayat) yaşar. |
Sonra ne ölecek onda ne hayat bulacaktır |
Sonra da orada ne ölecek, ne de yaşayacaktır. |
Sonra orada ne ölür, ne de yaşar. |
(13-14) Sonra orada ne ölür ve ne dirilir. Muhakkak o kimse felâha ermiştir ki, temizlenmiştir. |
30 / 591 |
A'la Suresi
14.Ayet |
قَدْ أَفْلَحَ مَنْ تَزَكَّىٰ -14 |
(14-15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer. |
Doğrusu felâh buldu tezekkî eden |
(14-15) Kendini (inkâr, inâd ve kötülüklerden) arındıran, Rabbinin adını anıp namaz kılan kimse, cidden korktuğundan kurtulup umduğuna kavuşmuştur. |
Doğrusu, mutluluğa ermiştir zekât veren; |
(13-14) Sonra orada ne ölür ve ne dirilir. Muhakkak o kimse felâha ermiştir ki, temizlenmiştir. |
30 / 591 |
A'la Suresi
15.Ayet |
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّىٰ -15 |
(14-15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer. |
Ve rabbının ismini anıp da namaz kılan |
(14-15) Kendini (inkâr, inâd ve kötülüklerden) arındıran, Rabbinin adını anıp namaz kılan kimse, cidden korktuğundan kurtulup umduğuna kavuşmuştur. |
Rabbinin adını anıp namaz kılan. |
Ve Rabbinin ismini zikredip de namaz kılmıştır. |
30 / 591 |
A'la Suresi
16.Ayet |
بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا -16 |
Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. |
Fakat siz Dünya hayatı tercih ediyorsunuz |
Ama siz Dünya hayatını (Âhiret´e) tercîh ediyorsunuz. |
Ama siz, şu yakın hayâtı yeğliyorsunuz. |
(16-17) Belki siz, dünya hayatını tercih edersiniz. Halbuki, ahiret daha hayırlıdır ve daha bâkîdir. |
30 / 591 |
A'la Suresi
17.Ayet |
وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ -17 |
Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir. |
Halbuki âhıret daha hayırlı ve daha bakâlıdır |
Halbuki Âhiret, hem daha hayırlı, hem devamlı ve sonsuzdur. |
Oysa âhiret daha iyi ve daha kalıcıdır. |
(16-17) Belki siz, dünya hayatını tercih edersiniz. Halbuki, ahiret daha hayırlıdır ve daha bâkîdir. |
30 / 591 |
A'la Suresi
18.Ayet |
إِنَّ هَٰذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَىٰ -18 |
(18-19) Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır. |
Haberiniz olsun ki vardır bu evvelki suhuflarda |
(18-19) Şüpheniz olmasın ki, bu (öğütler) önceki sahifelerde, İbrahim ve Musa´nın sahifelerinde de vardı. |
Bu (hükümler), elbette ilk sahifelerde de vardı: |
Şüphe yok ki bu, elbette evvelki sahifelerde (bildirilmiş)dir. |
30 / 591 |
A'la Suresi
19.Ayet |
صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ -19 |
(18-19) Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır. |
İbrahim ve Musânın suhuflarında |
(18-19) Şüpheniz olmasın ki, bu (öğütler) önceki sahifelerde, İbrahim ve Musa´nın sahifelerinde de vardı. |
İbrâhim´in ve Mûsâ´nn sayfalarında. |
İbrahim´in ve Mûsa´nın sahifelerinde. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ -1 |
Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi? |
Geldi mi sana o Gaşiye hadîsi? |
Korku ve dehşeti herşeyi kaplayacak olan Kıyâmet´in haberi elbette sana geldi. |
(Şiddet ve dehşetiyle her şeyi) Sarıp kaplayacak olan(o felâket)in haberi sana geldi mi? |
(1-2) Sana salgın Kıyametin haberi geldi mi? O gün nice yüzler zillete düşmüştür. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
2.Ayet |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ -2 |
O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir. |
Bir takım yüzler o gün eğilmiş zillete düşmüştür |
Yüzler var ki, o gün kararıp aşağılanmıştır. |
Yüzler var ki o gün öne düşüktür, |
(1-2) Sana salgın Kıyametin haberi geldi mi? O gün nice yüzler zillete düşmüştür. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
3.Ayet |
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ -3 |
Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır. |
Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur |
Çalışıp didinmiş, boşuna yorulup bitkin düşmüştür. |
Çalışır, yorulur. |
(3-4) Çalışmış, yorgun kalmıştır. Son derece sıcak bir ateşe girecektir. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
4.Ayet |
تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً -4 |
Kızgın ateşe girerler. |
Kızışmış bir ateşe yaslanırlar |
İyice kızışmış ateşe varıp yaslanırlar. |
Kızgın ateşe girerler. |
(3-4) Çalışmış, yorgun kalmıştır. Son derece sıcak bir ateşe girecektir. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
5.Ayet |
تُسْقَىٰ مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ -5 |
Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler. |
Kızgın bir menba´dan sulanırlar |
Çok sıcak bir kaynaktan içirilirler. |
Kendilerine kaynamış bir gözeden (su) içirilir. |
(5-7) Pek hararetli kaynaktan suvarılacaktır. Onlar için dikenli bir ağaçtan başka bir yiyecek yoktur. Ne semîzletir, ne de açlıktan kurtarır. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
6.Ayet |
لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ ضَرِيعٍ -6 |
Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur. |
Yiyecekleri yok ancak bir darî´ |
Onlar için derî´ dikeninden başka yiyecek yoktur. |
Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur. |
(5-7) Pek hararetli kaynaktan suvarılacaktır. Onlar için dikenli bir ağaçtan başka bir yiyecek yoktur. Ne semîzletir, ne de açlıktan kurtarır. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
7.Ayet |
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِنْ جُوعٍ -7 |
O, ne besler ne de açlıktan kurtarır. |
Ne besler ne açlıktan kurtarır |
O ne besler, ne de açlığı giderir. |
O da ne semirtir, ne de açlığı giderir. |
(5-7) Pek hararetli kaynaktan suvarılacaktır. Onlar için dikenli bir ağaçtan başka bir yiyecek yoktur. Ne semîzletir, ne de açlıktan kurtarır. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
8.Ayet |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌ -8 |
O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar. |
Bir takım yüzler de o gün mes´uddur |
Yüzler de var ki, o gün yumuşacık tazedir. |
Yüzler de var ki o gün ni´met içinde mutlu, |
(8-9) Bir kısım yüzler de o günde güzellik sahibidir. Çalışmış olmasından dolayı hoşnuttur. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
9.Ayet |
لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ -9 |
Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar. |
Sayinden hoşnuddur |
Çalışıp çabaladıklarından memnundurlar. |
İşinden memnun, |
(8-9) Bir kısım yüzler de o günde güzellik sahibidir. Çalışmış olmasından dolayı hoşnuttur. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
10.Ayet |
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ -10 |
Yüksek bir cennettedirler. |
Yüksek bir Cennette |
Yüksek Cennet´tedirler. |
Yüksek bir bahçededir. |
(10-11) Bir yüksek cennette. Orada boş bir lâkırdı işitmezsin. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
11.Ayet |
لَا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً -11 |
Orada hiçbir boş söz işitmezler. |
Ki onda lağviyyattan bir kelime işidilmez |
Orada boş-anlamsız söz işitmezler. |
Orada boş söz işitmezler. |
(10-11) Bir yüksek cennette. Orada boş bir lâkırdı işitmezsin. |
30 / 591 |
Gasiye Suresi
12.Ayet |
فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ -12 |
Orada akan bir kaynak vardır. |
Onda carî bir menba´ |
Orada akan pınar vardır. |
Orada akan bir kaynak vardır. |
(12-13) Orada akan bir su kaynağı vardır. Orada yüksek tahtlar vardır. |
30 / 591 |