KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİN 376. SAYFASΙNA GÖRE AYET VE MEALLERİ Nİ SΙRALAMA >
MEAL SAYFALARI
1 2 3
4 5 6
7 8 9
10 11 12
13 14 15
16 17 18
19 20 21
22 23 24
25 26 27
28 29 30
31 32 33
34 35 36
37 38 39
40 41 42
43 44 45
46 47 48
49 50 51
52 53 54
55 56 57
58 59 60
61 62 63
64 65 66
67 68 69
70 71 72
73 74 75
76 77 78
79 80 81
82 83 84
85 86 87
88 89 90
91 92 93
94 95 96
97 98 99
100 101 102
103 104 105
106 107 108
109 110 111
112 113 114
115 116 117
118 119 120
121 122 123
124 125 126
127 128 129
130 131 132
133 134 135
136 137 138
139 140 141
142 143 144
145 146 147
148 149 150
151 152 153
154 155 156
157 158 159
160 161 162
163 164 165
166 167 168
169 170 171
172 173 174
175 176 177
178 179 180
181 182 183
184 185 186
187 188 189
190 191 192
193 194 195
196 197 198
199 200 201
202 203 204
205 206 207
208 209 210
211 212 213
214 215 216
217 218 219
220 221 222
223 224 225
226 227 228
229 230 231
232 233 234
235 236 237
238 239 240
241 242 243
244 245 246
247 248 249
250 251 252
253 254 255
256 257 258
259 260 261
262 263 264
265 266 267
268 269 270
271 272 273
274 275 276
277 278 279
280 281 282
283 284 285
286 287 288
289 290 291
292 293 294
295 296 297
298 299 300
301 302 303
304 305 306
307 308 309
310 311 312
313 314 315
316 317 318
319 320 321
322 323 324
325 326 327
328 329 330
331 332 333
334 335 336
337 338 339
340 341 342
343 344 345
346 347 348
349 350 351
352 353 354
355 356 357
358 359 360
361 362 363
364 365 366
367 368 369
370 371 372
373 374 375
376 377 378
379 380 381
382 383 384
385 386 387
388 389 390
391 392 393
394 395 396
397 398 399
400 401 402
403 404 405
406 407 408
409 410 411
412 413 414
415 416 417
418 419 420
421 422 423
424 425 426
427 428 429
430 431 432
433 434 435
436 437 438
439 440 441
442 443 444
445 446 447
448 449 450
451 452 453
454 455 456
457 458 459
460 461 462
463 464 465
466 467 468
469 470 471
472 473 474
475 476 477
478 479 480
481 482 483
484 485 486
487 488 489
490 491 492
493 494 495
496 497 498
499 500 501
502 503 504
505 506 507
508 509 510
511 512 513
514 515 516
517 518 519
520 521 522
523 524 525
526 527 528
529 530 531
532 533 534
535 536 537
538 539 540
541 542 543
544 545 546
547 548 549
550 551 552
553 554 555
556 557 558
559 560 561
562 563 564
565 566 567
568 569 570
571 572 573
574 575 576
577 578 579
580 581 582
583 584 585
586 587 588
589 590 591
592 593 594
595 596 597
598 599 600
601 602 603
604
SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
Neml Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طس ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُبِينٍ -1 Tâ-Sîn. Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir. Ta, Sin, bunlar sana Kur´anın ve mübîn bir kitabın âyetleri Tâ-Sîn. Bu, Kur´ân´ın ve (hakkı, doğruyu) açıklayan kitabın âyetleridir. Tâ sin. Şunlar Kur´ân´ın ve apaçık bir Kitabın âyetleridir. Tâ, Sin. Bu sana Kur´an´ın ve pek açıkça beyan eden bir kitabın âyetleridir. 19 / 376
Neml Suresi

2.Ayet
هُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ -2 (2-3) Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir. birer hidayet ve müjde olmak üzere o mü´minlere Mü´minler için doğru yol ve müjdedir. İnananlara yol gösterici ve müjdedir. Mü´minler için bir hidâyettir ve bir müjdedir. 19 / 376
Neml Suresi

3.Ayet
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ -3 (2-3) Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir. Ki namazı dürüst kılarlar ve zekâtı verirler, Âhırette de onlar yakîn edinirler O mü´minler ki, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Âhiret´e kesinlikle inanırlar. Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler ve âhirete de kesin olarak inanırlar. Öyle (mü´min) kimseler ki namazı doğruca kılarlar ve zekâtı verirler ve onlar ahirete de (evet onlar) kat´i surette inanırlar. 19 / 376
Neml Suresi

4.Ayet
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ -4 Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar. Çünkü Âhırete inanmıyanların yaptıklarını kendilerine müzeyyen göstermişizdir de onlar ilerisini görmezler, kalbleri körelmiştir Âhiret´e inanmayanlara ise amellerini süsleyip çekici kıldık da o sebeple onlar (inkâr ve azgınlıkları içinde) bocalayıp dururlar. Âhirete inanmayanların işlerini kendilerine süslemişizdir, onlar körü körüne bocalarlar. Şüphe yok o kimseler, ki ahirete inanmazlar, onlar için yaptıklarını süslemişizdir. Artık onlar mütehayyirane bir halde bulunurlar. 19 / 376
Neml Suresi

5.Ayet
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ -5 Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır. bunlar o kimselerdir ki kendilerine azâbın kötüsü vardır ve bunlardır ki Âhırette en çok husrana düşenlerdir İşte bunlar öyle kimselerdir ki, kendilerine azâbın kötüsü vardır ve bunlar Âhiret´te de ziyana uğrayanların kendileridir. Onlar, öyle kimselerdir ki, en kötü azâb kendilerinindir. Ve onlar âhirette de en çok ziyana uğrayanlardır. Onlar öyle kimselerdir ki, azabın en kötüsü onlar içindir ve onlar ki, ahirette en ziyâde hüsrâna düşenler onlardır. 19 / 376
Neml Suresi

6.Ayet
وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ -6 Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir. Ve emin ol ki sen bu Kur´ana ılmine nihayet olmıyan bir hakîmin ledünnünden irdiriliyorsun Şüphesiz ki sen (Ey Muhammed !) Kur´ân´ı O yegâne hikmet sahibi (her şeyi) bilenden alıyorsun. (Ey Muhammed) Sana bu Kur´ân, hüküm ve hikmet sâhibi, (herşeyi) bilen (Allâh) katından verilmektedir. Ve muhakkak ki Kur´an, bir hakîm, alîm (olan Allah Teâlâ) tarafından sana ulaştırılmaktadır. 19 / 376
Neml Suresi

7.Ayet
إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ -7 Hani Mûsâ, ailesine, “Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim” demişti. Hani bir vakıt Musâ, ehline demişti; ben cidden bir ateş hissettim, ondan size bir haber getireceğim, yâhud bir yalın şu´le alıp geleceğim, gerek ki bir ocak yakar ısınırsınız Hani bir vakit Musâ kendi ailesine, «doğrusu benim bir ateşe gözüm ilişti; size ondan ya bir haber getireceğim, ya da ısınasınız diye bir kor getireceğim» demişti. Mûsâ, âilesine: "Ben bir ateş gördüm (gidip) size ondan bir haber getireyim, yâhut size bir ateş koru getireyim de ısınasınız." demişti. Hani Mûsa, ailesine demişti ki: «Ben muhakkak bir ateş gördüm, ondan size bir haber getireceğim veyahut size bir parlak ateş koru getiririm. Belki ısınırsınız.» 19 / 376
Neml Suresi

8.Ayet
فَلَمَّا جَاءَهَا نُودِيَ أَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ -8 (Mûsâ) Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: “Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır.” Derken vaktâ ki ona vardı şöyle nidâ olundu: haberin olsun mubarek kılınmıştır bu ateşteki kimse ve bunun havalisindekiler ve sübhandır o âlemlerin rabbı Allah Ne vakit ki o ateşe vardı, kendisine (şöyle) seslenildi: «Ateşin önündeki kimse ve çevresindekiler mubarek kılınmıştır. Âlemlerin Rabbı Allah (her türlü noksanlıktan, eş ve ortaktan) paktır, yücedir, münezzehtir. Oraya gelince (kendisine) seslenildi: "Ateşin içinde bulunan da, çevresinde olan da mübârek kılındı. Âlemlerin Rabbi Allâh, eksikliklerden münezzehtir." Vaktâ ki oraya vardı, kendisine nidâ olundu ki: «Bu ateşte olan da ve bunun etrafında bulunan da mübarek kılınmıştır ve âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ münezzehtir.» 19 / 376
Neml Suresi

9.Ayet
يَا مُوسَىٰ إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -9 “Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım.” Ya Musâ! hakıkat bu: benim o azîz, hakîm Allah Ya Musâ ! Şüphen olmasın ki Ben, O çok üstün hikmet sahibi olan Allah´ım. "Ey Mûsâ, gerçek şu ki ben, güçlü, hüküm ve hikmet sâhibi olan Allâh´ım!" «Ey Mûsa! Şüphe yok ki, o (nidâ eden) Ben azîz, hakîm olan Allah´ım.» 19 / 376
Neml Suresi

10.Ayet
وَأَلْقِ عَصَاكَ ۚ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ ۚ يَا مُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ -10 “Değneğini at.” (Mûsâ değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. (Allah, şöyle dedi): “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.” Ve bırak asanı, derken onu çevik bir yılan gibi ihtizaz ediyor görüverince dönüb geri kaçtı ve arkasından bakmadı, ya Musâ, korkma, zira benim korkmaz yanımda Resul olanlar Asâ´nı yere atıver.» Derken onu çok kıvrak bir yılan gibi hareket eder görünce dönüp kaçtı, arkasına bakmadı. «Ya Musâ ! Korkma ; çünkü gerçekten benim yanımda peygamberler korkmazlar.» "Asânı at!" (Mûsâ attığı) asâsının küçük bir yılan gibi titreştiğini görünce (korkudan) arkaya dön(üp kaç)dı, geri dön(üp bak)madı (bile). "Ey Mûsâ korkma, çünkü ben (evet), benim huzûrumda elçiler korkmaz(lar)." «Ve asanı bırak.» Vaktâ ki onu sanki küçük bir yılanmış gibi çalkalanır gördü. Geriye dönerek kaçtı ve gerisine dönmedi. (Buyuruldu ki:) «Ey Mûsa! Korkma. Şüphe yok ki Ben (Ma´bûd-ı Kerîm´im ki) Benim huzurumda peygamberler korkmaz.» 19 / 376
Neml Suresi

11.Ayet
إِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ -11 “Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.” Ancak zulmeden sonra da kötülüğün arkasından güzelliğe tebdil eyliyen başka, ona da ben gafûr, rahîmim Ancak zulmeden müstesna. Sonra da kötülüğün ardından onu iyiliğe çevirirse, şüphe etmesin ki ben cok bağışlayan ve cok merhamet edenim. "Ancak zulmeden, sonra yaptığı kötülüğün yerine iyilik yapan olursa ona karşı da ben bağışlayıcı, esirgeyiciyim." «Ancak (sair nâstan olup da) zulmeden korkmalıdır. (fakat) Sonra kötülüğün arkasından güzelliğe tebdîl eyleyen (kimseler) başka. (Onlar da korkudan kurtulabilirler) Artık şüphe yok ki, Ben mağfiret, rahmet ediciyim.» 19 / 376
Neml Suresi

12.Ayet
وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ ۖ فِي تِسْعِ آيَاتٍ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَقَوْمِهِ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ -12 “Elini koynuna sok; Firavun’a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir.” Bir de elini koynuna sok çıksın bembeyaz hiç bir afetsiz, dokuz âyet içinde, Fir´avne ve kavmına, çünkü onlar fasık bir kavm oldular (Ya Musâ!) Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz pırıl pırıl çıksın, tâ ki Fir´avn´a ve milletine sunacağın dokuz mu´cize içinde yer alsın. Çünkü gerçekten onlar Hakk´ın yolundan çıkmış bir millettir. "Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz (parıl parıl) çıksın. (Bu da) Fir´avn´a ve onun kavmine (göstereceğin) dokuz mu´cize içindedir. Çünkü onlar yoldan çıkan bir kavimdir." «Ve elini koynuna sok, bembeyaz, kusursuz olarak çıkıversin. Dokuz mucize ile Fir´avun´a ve kavmine (git), şüphe yok ki onlar fâsıklar olan bir kavim oldular.» 19 / 376
Neml Suresi

13.Ayet
فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ آيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ مُبِينٌ -13 Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, “Bu apaçık bir sihirdir” dediler. Bu suretle âyetlerimiz hakıkati gözlerine sokarak vardığı vakıt onlara bu apaçık bir sihir dediler Mu´cize ve belgelerimiz onların gözleri önüne acık biçimde sergilenerek gelince, «bu açık bir sihirdir» dediler. Onlara açıkça görünen âyetlerimiz gelince: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler. Vaktâ ki, onlara âyetlerimizi, vazihen, (tarik-i hidâyeti gösterir bir halde) geldi. Dediler ki: «Bu apaçık bir sihirden ibarettir.» 19 / 376
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014