SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Kehf Suresi
28.Ayet |
وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ ۖ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا -28 |
Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme. |
Nefsince de o kullarla beraber sabret ki sabah akşam (her vakıt) rablarına duâ eder cemalini isterler, sen Dünya ziynetini arzu ederek onlardan gözlerini ayırma ve o kimseye itaat etme ki kalbini zikrimizden gafil bırakmışız, keyfinin ardına düşmüş ve işi haddini aşmak olmuştur |
Sabah akşam Allah´ın rızasını dileyerek Rabbına duâ edip yönelenlerle beraber kendine sabretme gücünü ver. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan (hakka gönül veren kimsesiz fakir mü´minlerden) ayırma ve bir de kalbini bizi anmaktan gaflete düşürdüğümüz, hevesinin peşine takılmış kimseye uyma. Zaten o işinde sınırı aşmıştır. |
Nefsini, sabah akşam, rızâsını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber tut (onlarla beraber bulunmağa candan sabret). Gözlerin, dünyâ hayâtının süsünü isteyerek onlardan başka yana sapmasın. Kalbini bizi anmaktan alıkoyduğumuz keyfine uyan ve işi, hep aşırılık olan kişiye itâat etme. |
Ve nefsince de sabret, o kimseler ile beraber ki, sabah ve akşam Rablerine dua ederler, O´nun cemalini dilerler ve dünya hayatının ziynetini dileyerek onlardan gözlerini çevirme ve o kimseye uyma ki, Bizim zikrimizden kalbini iğfâl etmişizdir ve hevâsına tâbi olmuştur ve işi de israftan ibaret bulunmuştur. |
15 / 296 |
Kehf Suresi
29.Ayet |
وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ فَمَنْ شَاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَاءَ فَلْيَكْفُرْ ۚ إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَا ۚ وَإِنْ يَسْتَغِيثُوا يُغَاثُوا بِمَاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ ۚ بِئْسَ الشَّرَابُ وَسَاءَتْ مُرْتَفَقًا -29 |
De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, onun alevden duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) feryat edip yardım dilediklerinde, maden eriyiği gibi, yüzleri yakıp kavuran bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir. |
Ve de ki: o hak rabbınızdandır, artık dileyen iyman etsin, dileyen küfr, çünkü biz, zalimler için öyle bir ateş müheyyâ kılmışızdır ki sertakları kendilerini kuşatmaktadır ve eger istigase ederlerse erimiş cesed gibi bir su ile imdad edilirler, yüzleri civirir, o ne fena içki ve o ne fena kurultay! |
De ki: Hak, Rabbindendir; artık isteyen imân etsin, isteyen inkâra sapsın. Şüphesiz ki biz, zâlimler için ihata duvarları (şeklinde) her taraftan kendilerini kuşatacak bir ateş hazırlamışızdır. Eğer (susuzluktan) sızlanıp yardım isterlerse onlara, (içerken) yüzleri kavuran erimiş katran gibi kalınca bir su verilir. Ne kötü içecektir o! Ve Cehennem de ne fena oturulacak yerdir! |
De ki: "Bu gerçek, Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin." Çünkü biz zâlimlere öyle bir ateş hazırladık ki, çadırı onları kuşatmıştır. Eğer (susuzluktan) feryâd edip yardım isteseler erimiş mâden gibi yüzleri haşlayan bir su ile kendilerine yardım edilir! O ne kötü bir içecektir ve ne kötü bir dayanacak(koltuk)dur! |
Ve de ki: «Hak Rabbinizdendir. Artık kim dilerse imân etsin ve kim dilerse inkâr eylesin.» Şüphe yok ki, Biz zalimler için bir ateş hazırlamışızdır. Onun perdeleri kendilerini kuşatmıştır. Ve eğer istimdatta bulunacak olurlarsa katran gibi bir su ile imdat olunurlar ki, yüzleri kavurur. O ne fena içki, ne fena rahat edilecek bir yer! |
15 / 296 |
Kehf Suresi
30.Ayet |
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ إِنَّا لَا نُضِيعُ أَجْرَ مَنْ أَحْسَنَ عَمَلًا -30 |
Gerçek şu ki, iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz. |
Amma iyman edip salih salih ameller işliyenler, şüphe yok ki biz öyle güzel amel işliyenin ecrini zayi´ etmeyiz |
Şüphesiz ki, imân edip güzel f yararlı amellerde bulunanlar var ya,^ doğrusu biz güzel-yararlı amellerde! bulunanların ecrini (mükâfatını) boşa çıkarmayız. |
Onlar ki inandılar ve iyi işler yaptılar; elbette biz işi güzel yapanın ecrini zâyi etmeyiz. |
Şüphe yok, o kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular. Biz elbette (öyle) güzel amel işleyenlerin mükâfaatını zâyi etmeyiz. |
15 / 296 |
Kehf Suresi
31.Ayet |
أُولَٰئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِنْ سُنْدُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۚ نِعْمَ الثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًا -31 |
İşte onlar için içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada tahtlar üzerine kurularak altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyeceklerdir. O ne güzel karşılıktır! Cennet de ne güzel bir yaslanacak yerdir! |
Öyleler, işte onlara Adn Cennetleri var, altlarından nehirler akar, orada altın bileziklerden ziynetlenecekler, sündüs ve istebraktan yeşil esvab giyecekler, erîkeler üzerine dayanıp kurulacaklar o, ne güzel sevab ve ne güzel kurultay! |
İşte onlar için altlarından ırmaklar akan ADN Cennetleri var; orada altın bileziklerle süslenirler; ince ve kalın nefis ipekli yeşil kumaştan elbise giyerek tahtlar üzerine kurulurlar. Ne güzel sevap ve ne güzel oturulacak yerlerdir! |
Onlar öyle kimselerdir ki kendileri için Adn cennetleri vardır. Altlarından ırmaklar akar. Orada altın bileziklerle bezenirler; ince ipekten yeşil giysiler giyerek koltuklar üzerine yaslanırlar. Ne güzel sevâp ve ne güzel dayanacak (koltuk)! |
İşte onlar için Adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar. Orada tahtlar üzerine kurularak altundan bilezikler ile süsleneceklerdir ve ince dibadan ve kalın dibadan yeşil libaslar giyeceklerdir. O ne güzel mükâfaattır ve ne kadar güzel bir karargâhtır. |
15 / 296 |
Kehf Suresi
32.Ayet |
وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا رَجُلَيْنِ جَعَلْنَا لِأَحَدِهِمَا جَنَّتَيْنِ مِنْ أَعْنَابٍ وَحَفَفْنَاهُمَا بِنَخْلٍ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمَا زَرْعًا -32 |
Onlara şu iki adamı örnek ver: Onlardan birine iki üzüm bağı vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, ikisinin arasına da bir ekinlik koymuştuk. |
Ve onlara iki adamı temsil getir: birine her türlü üzümden iki bağ vermişiz ve ikisinin de etrafını hurmalarla donatmışız ikisinin arasına da bir ekinlik yapmışız |
Onlara iki adamı misâl olarak ver: Birine iki üzümbağı vermiş ve ikisinin de etrafını hurmalarla çevirmişiz ve aralarında ekin meydana getirmişiz. |
Onlara şu iki adamı misâl olarak anlat: İkisinden birine iki üzüm bağı vermiş, onların etrâfını hurmalarla çevirmiş, ortalarında da ekin bitirmiştik. |
Onlara iki erkeği misal getir ki, Biz onlardan birine iki üzüm bağı vermiş ve bunları hurmalıklarla kuşatmış ve aralarında da bir ekin yetiştirmiştik. |
15 / 296 |
Kehf Suresi
33.Ayet |
كِلْتَا الْجَنَّتَيْنِ آتَتْ أُكُلَهَا وَلَمْ تَظْلِمْ مِنْهُ شَيْئًا ۚ وَفَجَّرْنَا خِلَالَهُمَا نَهَرًا -33 |
Her iki bağ da meyvelerini vermiş ve ürünlerinden hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. Bu iki bağın arasından bir de nehir fışkırtmıştık. |
İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şey noksan bırakmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışız |
O iki bağ da yemişlerini verdi, hiçbir şey eksik bırakmadı ve ikisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık. |
Her iki bağ da yemişini vermiş, ondan hiçbir şey eksik etmemişti. Aralarından bir de ırmak akıtmıştık. |
O iki bağ da yemişlerini meydana getirmiş ve onlardan hiçbir şey noksan bırakmamıştı ve bunların arasında da bir ırmak akıtmıştık. |
15 / 296 |
Kehf Suresi
34.Ayet |
وَكَانَ لَهُ ثَمَرٌ فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنْكَ مَالًا وَأَعَزُّ نَفَرًا -34 |
Derken onun büyük bir serveti oldu. Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki: “Benim malım seninkinden daha çok. Adamlardan yana da senden daha üstünüm.” |
Başkaca da bir geliri var, bundan dolayı bu adam arkadaşına muhavere ederek: ben senden malca daha servetli, cem´ıyyetçe daha ızzetliyim dedi |
O adamın ayrıca geliri de var. O sebeple arkadaşıyla yüzyüze konuşurken ona dedi ki: Doğrusu ben hem malca senden zenginim, hem de aile fertleri bakımından senden daha aziz ve şerefliyim. |
O(adam)ın (başka) ürünü de vardı. Arkadaşiyle konuşurken ona; "Ben malca senden zenginim, adamca da senden güçlüyüm." dedi. |
Ve onun için başka bir nevi mal da vardı. Sonra o arkadaşına, onunla konuşarak dedi ki: «Ben malca senden daha ziyâdeyim ve cemaatce de senden daha kuvvetliyim.» |
15 / 296 |