SURE AYET NO |
ARAPÇA |
DİYANET VAKFI |
ELMALILI HAMDI |
CELAL YILDIRIM |
SULEYMAN ATES |
O NASUHI BILMEN |
CÜZ SAYFA |
Sebe Suresi
1.Ayet |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِي الْآخِرَةِ ۚ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ -1 |
Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah’a mahsustur. Hamd ahirette de O’na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. |
Hamd o Allahındır ki göklerde ne var, yerde ne varsa hep onun, Âhırette de hamd onun ve o öyle hakîm öyle habîr ki. |
Hamd o Allah´a ki, göktekiler de, yerdekiler de O´na aittir. Âhiret´te hamd O´na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberlidir. |
Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsi kendisinin olan Allah´a mahsustur. Âhirette de hamd O´na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sâhibidir; (her şeyi) haber alandır. |
Hamd o Allah´a ki, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O´na aittir ve ahirette de hamd O´nadır. Ve O hakîmdir, habîrdir. |
22 / 427 |
Sebe Suresi
2.Ayet |
يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا ۚ وَهُوَ الرَّحِيمُ الْغَفُورُ -2 |
Allah, yere gireni, yerden çıkanı; gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. O, çok merhamet edicidir, çok bağışlayıcıdır. |
Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyor, Gökten ne iniyor ve ona ne çıkıyor hepsini bilir, hem o, öyle rahîm, öyle ğafûr |
Yere girenleri, yerden çıkanları ; gökten inenleri, göğe yükselenleri bilir. O, çok merhamet edendir, çok bağışlayandır. |
Yerin içine gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya çıkanı bilir. O, çok esirgeyen, çok bağışlayandır. |
Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyor ve gökten ne iniyor ve onda ne yükseliyor, hepsini de bilir ve o rahîmdir, gafûrdur. |
22 / 427 |
Sebe Suresi
3.Ayet |
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَأْتِينَا السَّاعَةُ ۖ قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ ۖ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ وَلَا أَصْغَرُ مِنْ ذَٰلِكَ وَلَا أَكْبَرُ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ -3 |
İnkâr edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır.” |
Küfredenler ise «bize o saat gelmez» dediler, de ki hayır, rabbım hakkı için o size behemehal gelecek, gaybi bilen rabbım ki ondan Göklerde ve Yerde zerre mikdarı bir şey kaçmaz, ne ondan daha küçüğü, ne de daha büyüğü, hepsi mutlak bir «kitabı mübîn» dedir |
Küfre saplananlar, «Kıyamet bize gelmez» derler. De ki: Hayır, gaybı bilen Rabbıma and olsun ki elbette Kıyamet size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O´nun ilminden uzak kalmaz. Bundan daha küçüğü de, daha büyüğü de mutlaka o açık ve açıklayıcı kitaptadır. |
İnkâr edenler: "O Sâ´at bize gelmez," dediler. De ki: "Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şey, O´ndan gizli kalmaz. Ne bundan küçük, ne de bundan büyük hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitapta bulunmasın. |
Ve kâfir olanlar dedi ki: «Bize o saat gelmeyecektir.» De ki: «Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun ki elbette size gelecektir.» Ondan ne göklerde ve ne de yerde bir zerre miktarı ve ondan daha küçük ve daha büyük bir şey uzaklaşamaz; hepsi de ancak apaçık gösteren bir kitaptadır. |
22 / 427 |
Sebe Suresi
4.Ayet |
لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ -4 |
Allah’ın, iman edip salih amel işleyenleri mükâfatlandırması için (her şey o kitapta tespit edilmiştir.) İşte onlar için bir bağışlanma ve bereketli bir rızık vardır. |
çünkü iyman edip iyi ameller işliyenlere mükâfat verecek, işte onlar için bir mağrifet ve bir «rızkı kerîm» var |
Çünkü imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanları mükâfatlandıracak. İşte bunlara mağfiret (bol bağışlanma), çok şerefli göz ve gönül doldurucu rızık vardır. |
(Her şeyi apaçık bir Kitapta tesbit etmiştir) Ki, inanıp iyi işler yapanları mükâfâtlandırsın. Onlar için mağfiret ve güzel rızık vardır. |
Tâ ki, imân eden ve sâlih amellerde bulunanları mükâfaatlandırır. İşte onlar için bir mağfiret ve bir şerefli rızk vardır. |
22 / 427 |
Sebe Suresi
5.Ayet |
وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ أَلِيمٌ -5 |
Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışırcasına çaba harcayanlar var ya; işte onlar için elem dolu, çok kötü bir azap vardır. |
Âyetlerimizi hukümsüz bırakmak için yarışanlar, onlar için de pislikten öyle bir azâb var ki elîm |
(Bizi) âciz bırakmak için yarışıp âyetlerimiz hakkında (olumsuz yönde) çaba gösterenlere gelince . Onlara elem verici murdar bir azâb vardır. |
Âyetlerimiz hakkında (bizi) âciz bırakmağa çalışanlara gelince; onlar içinde pislikten acı bir azâb vardır. |
Ve o kimseler ki, âyetlerimiz hakkında Bizi acze düşürmeleri için koşup durmuşlardır. İşte onlar için de pek fena, pek elem verici bir azap vardır. |
22 / 427 |
Sebe Suresi
6.Ayet |
وَيَرَى الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ الَّذِي أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّ وَيَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ -6 |
Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur’an’ın gerçek olduğunu ve onun, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık Allah’ın yoluna ilettiğini görürler. |
Kendilerine ılim verilmiş olanlar ise sana rabbından indirileni görüyorlar ki o mahzâ hak ve o ızzetine nihayet olmıyan sahib hamdin yolunu gösteriyor |
Kendilerine ilim verilen (gerçekçiler ise, Rabbından sana indirilenin hak olduğunu ve çok güçlü, çok üstün, övülmeğe hep lâyık olanın yoluna irşâd ettiğini görüp bilirler. |
Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilenin, gerçek olduğunu, mutlak gâlib ve hamde lâyık olan (Allâh)ın yoluna ilettiğini görürler. |
Ve kendilerine ilim verilmiş olanlar görüyor ki, sana Rabbinden indirilmiş olan o (Kur´an) mahz-ı hakîkattır ve azîz, hamîd olanın yolunu göstermektedir. |
22 / 427 |
Sebe Suresi
7.Ayet |
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ إِذَا مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّكُمْ لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ -7 |
Yine inkâr edenler şöyle dediler: “Çürüyüp ufalandıktan sonra sizin yeniden diriltileceğinizi söyleyen bir adamı size gösterelim mi? |
Böyle iken o küfredenler şöyle dediler: Size bir adam gösterelim mi ki temamen didik didik didiklendiğiniz vakıt muhakkak siz, yeni bir hılkat içinde bulunacaksınız diye size Peygamberlik ediyor? |
O küfre saplanıp kalanlar ise, siz ölüp didik didik hale geldiğinizde yeniden yaratılacağınızı size haber veren bir adamı salık verelim mi ? derler. |
İnkâr edenler, dediler ki: "Siz tamamen dağılıp parçalandıktan sonra, mutlaka yeni bir yaratılış içinde olacağınızı size haber veren bir adam gösterelim mi size?" |
Ve kâfir olanlar dedi ki: «Size bir adam gösterelim mi ki, siz büsbütün darmadağın olduğunuz vakit muhakkak siz yeni bir yaradılışta bulunacağınızı size haber veriyor.» |
22 / 427 |