KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

2-BAKARA SURESI (286 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130
131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156
157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182
183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208
209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234
235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260
261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Bakara Suresi 275  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 2/275
2-BAKARA SURESI - 275. AYET    Medine
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لَا يَقُومُونَ إِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا ۗ وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا ۚ فَمَنْ جَاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّهِ فَانْتَهَىٰ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللَّهِ ۖ وَمَنْ عَادَ فَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -275
Ellezıne ye´küluner riba la yekumune illa kema yekumüllezı yetehabbetuhüş şeytanü minel mess* zalike bi ennehüm kalu innemel bey´u mislür riba* ve ehalellahül bey´a ve harramer riba* fe min caehu mevızatüm mir rabbihı fenteha fe lehu ma selef* ve emruhu ilellah* ve men ade fe ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun
2-Bakara Suresi 275. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: O kimseler ki, ribâyı yerler, onlar kalkamazlar, ancak şeytanın çarpmış olduğu delirmiş bir şahıs gibi kalkarlar. Bu ise onların, «Alış veriş muamelesi tıpkı ribâ gibidir,» demeleri sebebiyledir. Halbuki, Allah Teâlâ ticâreti helâl, ribâyı ise haram kılmıştır. İmdi her kim ki, kendisine Rabbinden bir mev´ize gelir de ribâya nihâyet verirse, evvelce aldığı, kendisinedir ve onun hükmü Allah Teâlâ´yadır. Ve her kim tekrar ribâya dönerse işte onlar cehennem ehlidirler, onlar orada ebedî kalacaklardır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: O kimseler ki, faizi yerler, onlar kalkamazlar, ancak şeytanın çarpmış olduğu, delirmiş bir şahıs gibi kalkarlar. Bu ise onların alış veriş muamelesi tıpkı ribâ gibidir, demeleri sebebiyledir. Halbuki, Allah Teâlâ alım satımı helâl, ribayı ise haram kılmıştır. İmdi her kim ki, kendisine Rabbinden bir öğüt gelir de ribaya nihayet verirse, evvelce aldığı kendisinedir ve onu hükmü Allah Teâlâ'yadır. Ve her kim tekrar ribaya dönerse işte onlar cehennem ehlidirler, onlar orada ebedî kalacaklardır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu âyeti kerime, müslümanları ribadan, faizden men etmek için nazil olmuş, bunun ne korkunç felâketlere sebep olacağını en açık bir şekilde göstermiştir. Şöyle ki: Ey müslümanlar!. (O kimseler ki ribâ yerler) yani ribâ denilen muameleyi yapar, faiz alır, ondan istifade etmek isterler (onlar) mezarlarından (kalkamazlar.) Mahşere aklî dengelerini muhafaza etmiş bir şekilde varamazlar. (Ancak şeytanın çarpmış) cinlerin hücumuna uğramış (olduğu delirmiş) cinnet haline düşmüş (bir şahıs gibi kalkarlar.) Böyle bir felâkete uğrarlar. (Bu ise) böyle bir kötü âkibet ise (onların) bey'i (alış veriş muamelesi tıpkı ribâ) faiz gibidir, (demeleri sebebiyledir.) Böyle bir iddia nasıl doğru olabilir?. (Halbuki, Allah Teâlâ alım satımı) şartları içerisinde (helâl) kılmıştır. (Ribayı ise) ribanın en mühim kısmı olan faizi ise (haram kılmıştır.) Artık bunlar nasıl birbirinin aynı olabilir?. (İmdi her kim ki, kendisine Rabbinden bir öğüt gelir) yâni ribanın, faizin haram kılındığına dair bir dinî emir, bir ilâhî hüküm, bir dinî öğüt bildirilmiş ve açıklanmış olur (da ribaya) faiz almaya (nihayet verirse evvelce) bu ilâhî yasaktan önce (aldığı) faiz (kendisinedir.) Bunu iade etmesi icap etmez. (Ve onun hükmü Hak Tealâ'ya aittir.) Bu ilâhî emre uyarak o faizin alınmasına nihayet verirse Allah'ın affına ve lütfuna mazhar olur, onun vazifesi Allah Teâlâ'nın emir ve yasağına uymaktır. (Ve her kim) bu ilâhî emre muhalefet ederek (tekrar ribaya döner) faiz alır (sa) onun akıbeti pek korkunçtur. Böyle ribayı helâl görenler yok mu (işte onlar cehennem ehlidirler.) Böyle haramı helâl sayanlar, sabit bir hakikati inkâra cür'et gösterenler yok mu (onlar orada) o azab ateşi içinde (ebedî) olarak (kalacaklardır,) Aman Yarabbü. Ne büyük felâket!. § Ribanın mahiyeti: Ribâ lügatte ziyadelenmek, fazlalanmak demektir. Faiz denilen muamelenin ismi olmuştur. Maamafih ribâ tabiri şeriat lisanında faizden daha umumidir, şöyle ki, alış verişte akdi yapanlardan birine verilmesi şart olup karşılıktan hâli bulunan fazla miktarıdır. On miskal altını on bir miskal altın karşılığında satmak gibi. Ribâ, altın ve gümüş gibi tartılan, buğday, arpa, hurma, tuz, kuru üzüm gibi ölçülen maddelerde cereyan eder. Ribâ, iki nevidir. Birisi "ribayı fazıFdır ki, tartılan veya ölçülen bir cins eşyanın kendi cinsleri karşılığında peşin olarak fazlasıyle satılması halinde meydana gelir. Meselâ: Bir altın veya gümüş veyahut bir miktar buğday kendi cinsiyle derhal değiştirilecek olsa bakılır: Eğer miktarları eşit ise bu caizdir. Fakat birinin miktarı biraz fazla ise bu değiştirme caiz olmaz. Meselâ, on kile buğday on bir kile buğday ile değiştirilecek olsa bu helâl olmaz. Velevki, bunların bir kısmı kaliteli, bir kısmı da kalitesiz olsun. Çünkü asıl itibar cinsiyete ve miktaradır. Ribanın ikinci nevi ise "ribayı nesie"dir. Bu da tartılan veya ölçülen şeyleri birbiri karşılığında veresiye olarak değiştirmektir. Velev ki miktarları eşit olsun, bu da haramdır. Meselâ: On dirhem gümüş, yine on dirhem gümüş karşılığında veya bir kile buğday yine bilahara verilecek bir kile buğday karşılığında veresiye olarak satılamaz. Bu ribâ, yalnız altın ve gümüş gibi misliyatta, aralarında aşın fiyat farkı olmayan benzer maddelerde buğday v arpa gibi ölçülen şeylerde ve yumurta, ceviz gibi taneler arasında kıymetlerini değiştirecek bir fark bulunmayan sayılabilen maddeler de cereyan eder. Bunları, cinsleri, miktarları eşit ise de veresiye olanı peşin olanına denk olamaz. Bu bir riba muamelesidir. Bunlar kendi cinslerinin dışındaki şeyle alınıp satılabilirler. § İstikraz meselesine gelince: Bu da borç alıp vermek muamelesidir ki: Yalnız altın ve gümüş gibi misliyatta, buğday arpa gibi ölçülen maddelerde yumurta, ceviz gibi taneleri arasında kıymetlerini değiştirecek derecede farklılık bulunmayan sayılabilen şeylerde cereyan eder. Hayvanlarda ve mensucat gibi kıymetli mallarda yani çarşı ve pazarda misli bulunmayan yahut bulunsa da fiyat bakımından farklı olan mallarda cereyan etmez. Öyle borç alınıp verilmesi caiz olan şeyler: Bir fazlalığa tâbi olmaksızın, bilâhan yalnız aynı miktar alınmak üzere borç verilir ve alınır. Buna "karzı hasen" denir. Bir sene müddetle on lira borç verilip sonra yine on lira alınmak gibi, fakat fazla bir şey şart edilmiş olursa meselâ: On lira yerine bilahara on bir lira verilmek şart koşulmuş olursa bu bir faiz meselesi olur ki, bu da ribâ hükmündedir. Bunun haramlığı hakkında da ittifak vardır. Bunun zararlarına kıyasla düşünülen faideleri hiç hükmündedir.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014