16-Nahl Suresi |
Ömer Nasuhi Bilmen 16-NAHL SURESİ
Bu mübarek sûre, Mekke'i Mükerreme'de inmiştir. (128) âyeti celîleyi içermektedir. Ancak Ibni Abbas Radiallahü Anhtan bir rivayete göre (95, 96, 97) inci âyetleri Hazreti Hamza'nın şehid olmasından sonra Medine-i Münevvere'de inmiştir. Diğer bir rivayete göre de (110, 126) inci âyetleri de Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur.
Bu mukaddes sûre, birçok güzel, eşsiz kudret eserini nazarı dikkatlere sunmaktadır. Bu tabiat alemindeki nice varlıkların insanlara hizmet ettiğini ve faydalı olduğunu bildirmektedir. İnsanların da seçkin bir mahlûk olup üstün bir varlığa sahip bulunduklarını beyan buyurmaktadır, insanlığın hidayet ve saadete kavuşmaları için ilâhî vahye mazhar bulunmuş olan Yüce peygamberine muhtaç bulunduklarını açıklamaktadır ve birnice ilâhî nimetlere işaret ederek beşeriyeti şükür vazifesini yerine getirmeye davet ve insanların amellerinden mes'ul olacaklarını ihtar eylemektedir. Bu cihetle bu mübarek süreye "Nlam Sûresi" adı da verilmiştir. Bununla beraber ilâhî eserlerin ehemmiyetine, faidelerine pek kıymetli bir numune olmak üzere de bal arılarının kavuştukları ilham ve güç sayesinde ne kadar hayat için yararlı bir gıda kaynağı vücude getirmekte olduklarına dikkatlerimizi çekmektedir. Bu münasebetle de bu sûre-i celileye Nahl Sûresi adı verilmiştir.
Evet.. Bu mübarek Sûre gösteriyor ki: Bal arıları birer küçük mahlûk oldukları halde Cenab'ı Hak'kın verdiği bir kabiliyetle büyük bir eser vücude getirebiliyorlar. Yaptıkları peteklere verdikleri geometrik bir şekil, ne kadar mühim ve ne kadar faideli bir gayeye yöneliktir. Meydana getirdikleri balların renkleri, tatları, kokuları farklıdır. Bu ballar pek leziz, maddî hayatımız için pek faideli bulunmaktadır. Artık öyle bir küçük mahlukun o kadar san'atkârca, nefis bir muhafaza içinde o kadar lezzetli bir hayat kaynağı vücude getirmesi, onun öyle büyük bir kabiliyete sahip bulunması, bir ilâhî ilham bir ilâhî ihsan değil de nedir?. Artık her düşünen insan bundan da sonuç çıkarabilir ki, bu zayıf, cılız mahlûka bu kadar bir kabiliyet ihsan buyuran bir Yüce Yaratıcı, bir Yüce Peygamberini de ilâhî vahyine mazhar ederek onu bütün insanlık için manevî, ebedî bir hayata, bir selâmet ve saadete vesile olacak apaçık bir kitaba kavuşturabilir. Nitekim de kavuşturmuştur. İşte Kur'an-ı Kerim, böyle apaçık bir kitaptır, bu bir sonsuz mucizedir, Allah'ın Yüceliğine pek açık bir delildir, insanlık için bir manevî gıdadır, bir hidâyet vesilesidir, onlara dînî, içtimaî, ahlâkî vazifelerini telkin buyurmaktadır. İşte bu sûre-i celilede bütün bu gibi uyanma vesilesi, kurtuluş sebebi olacak hususlara nazarı dikkatimizi çekmektedir.
Ömer Nasuhi Bilmen |
|
|