KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

2-BAKARA SURESI (286 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130
131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156
157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182
183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208
209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234
235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260
261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Bakara Suresi 102  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 2/102
2-BAKARA SURESI - 102. AYET    Medine
وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُو الشَّيَاطِينُ عَلَىٰ مُلْكِ سُلَيْمَانَ ۖ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَٰكِنَّ الشَّيَاطِينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ ۚ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّىٰ يَقُولَا إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ ۖ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ ۚ وَمَا هُمْ بِضَارِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ ۚ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ ۚ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ -102
Vettebeu ma tetlüş şeyatıynü ala mülki süleyman* ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatıyne keferu yüallimunen nasas sıhra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut* ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfür* fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel mer´i ve zevcih* ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah* ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm* ve le kad alimu le menişterahü ma lehu fil ahırati min halakıv ve le bi´se ma şerav bihı enfüsehüm* lev kanu la´lemun
2-Bakara Suresi 102. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve onlar Süleyman aleyhisselâm mülkü aleyhine şeytanların uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman, asla küfretmedi, fakat o şeytanlar kâfir oldular. Onlar nâsa sihir ve Babil´deki iki meleğe, Harût ile Marût´a indirilmiş olan şeyleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise, «Biz ancak bir fitneyiz, sakın kâfir olma!» demedikçe bir kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. İşte birtakım kimseler bu iki melekten zevç ile zevcenin arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat bunlar Allah Teâlâ´nın izni olmadıkça bu sihr ile bir kimseye bir zarar verebilir değildirler. Onlar kendilerine zarar verip fayda vermeyen şeyleri öğreniyorlardı. Yemin olsun ki onlar, o sihri satın alan kimse için ahirette hiç bir nâsip olmayacağını muhakkak bilmişlerdir. Ne fena bir şey mukabilinde nefislerini satmış oldular, eğer bilecek olsalardı.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve onlar Süleyman -Aleyhisselâm- mülkü aleyhine şeytanların uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman, asla küfretmedi, fakat o şeytanlar kâfir oldular. Onlar insanlara sihir ve Babildeki iki meleke, Hârut ile Marufa indirilmiş olan şeyleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise: "Bîz ancak bir fitneyiz, sakın kâfir olma" demedikçe bir kimseye sihir adına bir şey öğretmezlerdi. İşte bir takım kimseler bu iki melekten koca ile karının arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat bunlar Allah T e âl ân in izni olmadıkça bu sihir ile bir kimseye bir zarar verebilir değildiler onlar kendilerine zarar verip fayda vermeyen şeyleri öğreniyorlardı. Yemin olsun ki onlar, o sihri satın alan kimse için ahirette hiç bir nasip olmayacağını muhakkak bilmişlerdir. Ne kötü bir şey, karşılığında nefislerini satmış oldular. Eğer bilecek olsalardı.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu âyeti kerime, vaktiyle Allah'ın kitabından yüz çeviren bir kısım İsrail Oğullarının peygamberler hakkında ne kadar iftiralarda bulunmuş olduklarını bildirmektedir. Şöyle ki: (ve onlar) o ilâhî kitabı arkalarına atan bir kısım yahudiler (Süleyman) Aleyhisselâmın (mülkü aleyhine şeytanların uydurdukları) okudukları, söyledikleri (şeylerin ardına düştüler.) Onlara tâbi oldular, Süleyman'ın saltanatı bütün sihir sayesindedir dediler. (Halbuki Süleyman) Aleyhisselâm (asla küfretmedi.) Onların öyle iftiralrı gibi sihir yaparak küfre düşmedi. (Fakat o şeytanlar) dır ki. İnsanlara sihri öğreterek (kâfîr oldular.) Evet… (Onlar insanlara sihir) öğretiyorlardı. (Ve Babildeki iki meleğe) yani (Hârut ile Maruta) bu isimdeki iki meleğe (İndirilmiş olan şeyleri, öğretiyorlardı.) İnsanları aldatıyor ve saptırıyorlardı. (Bu iki melek işe) kendilerine müracaat edenlere gerçek durumu bildiriyor (biz fitneyiz) ilâhî bir imtihan vasıtasıyız. (Sakın kâfir olma, demedikçe bir kimseye sihir adına bir şey öğretmezlerdi.) Bunların bu ihtarına rağmen (İşte bir takım kimseler, bu iki melekten koca ile karının arasını ayıracak) bir ailenin dağılmasına sebebiyet verecek (şeyler öğreniyorlardı.) Bunları tatbika cür'et ediyorlardı. (Fakat bunlar) bu büyücüler (Allah Teâlâ'nın izni) ilâhî takdiri (olmadıkça bu sihir ile bir kimseye bir zarar verebilir değildiler.) O sihirler yüzünden meydana gelen zararlar yine Allah Teâlâ'nın hikmeti gereği dilemesi ve yaratması iledir. Bu imtihan âleminde böyle bir takım olaylar meydana gelir. Bunların ortaya çıkması için hikmet gereği bir takım sebepler vardır. İşte sihir de böyle bir sebepten başka bir şey değildir. (Onlar) o sihir vapmavı öğrenenler (kendilerine zarar verip) ahiret sorumluluğunu gerektirip (fâide vermeyen şevleri öğreniyorlardı.* Bunu takdir edemiyorlardı. (Yemin olsun ki onlar) o yahudi taifesi (o sihri satın alan kimse için» öyle Allah'ın kitabını şeytanların uydurma hikayeleriyle değişen her hangi şahıs için (ahirette hiçbir nasip olmayacağını muhakkak bilmişlerdir). Evet… Onlar öyle kimselerin ebediyyen cennetten mahrum kalacaklarını kitaplarında okumuş, bilmişlerdir. Artık ne cesaret ki, bu yahudiler bu bildiklerine muhalefet ederek şeytanların uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Allah'ın Kitabını bırakarak onu sihir kitapları ile değiştirmeye kalkıştılar. (Ne kötü bir şey karşılığında nefislerini satmış oldular, eğer bilecek olsalardı) eğer bu hakkı terk etmenin ve değiştirmenin ne kadar kötü, ne kadar sorumluluk gerektiren şeyler olduğunu düşünselerdi öyle dünya varlığı için bunları yapmaya cesaret edebilirler miydi? Elbette böyle helak edici bir harekette bulunmazlardı. § Rivayete göre vaktiyle bir takım insan ve cin şeytanları Hz. Süleyman'a iftirada bulunmuşlar "onun mülk ve saltanatı yaptığı sihirler sayesinde vücude gelmişti" demişler. Ve onun vefatından sonra tahtının altını kazıyıp oradaki sihre dair olan bir takım kitapları meydana çıkarmışlar, İşte Süleyman bu kitaplardaki sihir vasıtasiyle o yüksek hâkimiyeti elde etmişti diye iddiaya kalkışmışlar. Halbuki Hz. Süleyman, ilâhî vahye m az har olmuş ve kendisine bir kısım mucizeler verilmişti. O öyle sihre tenezzül eder miydi?.. O sihir kitapları ise düşmanları tarafından sonradan getirilerek onun tahtının altına gömülmüş, sonra da bunlar kendilerine bir delil olmak üzere meydana çıkarılmıştır. Maamafih Hz. Süleyman zamanında sihirbazlar çoğalmıştı, sihre dair kitaplar yazılmıştı. Süleyman Aleyhisselâmın o kitapları toplatıp böyle topraklara gömdürmüş olması da düşünülebilir. Fakat onun düşmanı olan şeytanlar budan istifadeye kalkışmışlar, iftiraya cür'et etmişlerdir, İşte bu âyeti celile, onların bu alçakça iftiralarını reddetmektedir. § Sihir: Lügatte sebebi gizli olan ince ve latif şey demektir. İst ilâhta ise sebebi gizli olduğundan hakikatinin aksine hayal edilen yaldızlı düzenbazca ve yanıltıcı olan her hangi bir şeydir. Gözbağcılık, hokkabazlık bu kabildendir. Firavunun zamanındaki sihirbazların ellerindeki değnekleri birer ejderha suretinde gösterdikleri gibi. 8 âz i gizli sebeplere binaen ruhlar üzerinde tesir eden ve ekseriya kötülüğe yönelik bulunan şeyler de birer sihir demektir. Bir aile fertleri arasına ayrılıklar bırakan büyücülük gibi. Bâzı cinlerden yardım istemek suretiyle yapılan gayri meşru ve harika nevinden sayılan bir takım muameleler de birer sihirdir. Buna cincilik denir. Sihir, belirli bir usûle göre yapılan ve bu usûlü bilenlerin bunu yapmağa kadir olacakları tabiî ve taplumun menfaatine hizmet etmediğinden mucizeler, kerametler gibi hakikaten sabit ve meşru bir faideye sahip değildir. Sihir, harama ve zararlı şeylere alet olacağı sebebiyle bunun yapılması haram olduğu gibi nasıl yapıldığını öğrenmekte çoğu alime göre haramdır. Bazı meşru şeyler; pek hoş, pek dakik olup güzelliği, loşluğu kalplere tesir ettiği için onlara da mecazen sihir denir. Pek güzel şiirlere "helâl sihir" denilmesi bu kabildendir. § Hârut ile Marut: İki melektir. Hikmet gereği insan suretinde görünerek Babil şehrine indirilmişlerdir. Vaktiyle Babil şehrinde sihirbazlar çoğalmış olduğundan bu melekler gelerek insanlara sihrin fenalığını, kötü neticesini bildirmişler, buna rağmen yine sihir öğrenmek isteyenlere bir hikmet gereği olarak sihir adına bazı şeyler öğretmişler ise de sihrin zararlarını telkinden yine geri durmamışlardır. Nasıl ki Cenab'ı Hak, küfrün ebedî azaba sebep olacağını kullarına bildirmiştir. Mamafih küfre kendi İradeleri ile can atanlar hakkında da küfrü takdir buyurmuş, meydana getirmiş olur. Böyle bir muamele, bir sınama ve imtihan hikmetine dayanır, bu teklif, âlemlerin gereğidir. § Bâzı zatlara göre bu iki melekten murat iki İnsandır. Salih, fâzıl iki zat oldukları için kendilerine melek denmişir. Onlara nazil olandan murad da ilham aldıkları ilim ve bilgidir. Fakat bu, di; anlamına aykırı bir tevil demektir. § Babil şehri: Geldanilerin merkezi hükümeti olan meşhur bir şehirdir. Bağdat'ın 93 Km. güneyinde ve "Hille" kasabası civarında imiş Nemrut tarafından bina edilmiş, bir buçuk milyon halkı varmış, o zaman dünyanın en mâmur, en süslü bir şehri bulunuyormuş. Burası sihirbazlar diyarı olmakla şöhret bulmuştu. Sonra bu şehir bir çok hükümdarların ellerine geçmiş, nihayet harap olup halkı dağılmış, kendisinden eser kalmamıştır. § Hille: Bağdat vilâlayetinde bir sancak merkezi olan bir kasabadır. Bu inşa edilirken Babil harabelerin tuğlalarından istifade edilmiştir. Maamafih son zamanlarda araştırmalar yapan Avrupalılar bu Hille civarında Babile ait bâzı harabeleri, yazıları vesaireyi kefşetmişlerdir.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014