KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

2-BAKARA SURESI (286 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130
131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156
157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182
183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208
209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234
235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260
261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Bakara Suresi 282  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 2/282
2-BAKARA SURESI - 282. AYET    Medine
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُ ۚ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ ۚ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللَّهُ ۚ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللَّهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا ۚ فَإِنْ كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لَا يَسْتَطِيعُ أَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ ۚ وَاسْتَشْهِدُوا شَهِيدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْ ۖ فَإِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاءِ أَنْ تَضِلَّ إِحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الْأُخْرَىٰ ۚ وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَاءُ إِذَا مَا دُعُوا ۚ وَلَا تَسْأَمُوا أَنْ تَكْتُبُوهُ صَغِيرًا أَوْ كَبِيرًا إِلَىٰ أَجَلِهِ ۚ ذَٰلِكُمْ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ وَأَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَىٰ أَلَّا تَرْتَابُوا ۖ إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلَّا تَكْتُبُوهَا ۗ وَأَشْهِدُوا إِذَا تَبَايَعْتُمْ ۚ وَلَا يُضَارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَهِيدٌ ۚ وَإِنْ تَفْعَلُوا فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۖ وَيُعَلِّمُكُمُ اللَّهُ ۗ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ -282
Ya eyyühellezıne amenu iza tedayentüm bi deynin ila ecelim müsemmen fektübuh* vel yektüb beyneküm katibüm bil adli ve la ye´be katibün ey yektübe kema allemehüllahü fel yektüb* velyümlilillezı aleyhil hakku vel yettekıllahe rabbehu ve la yebhas minhü şey´a* fe in kanellezı aleyhil hakku sefıhen ev daıyfen ev la yestetıy´u eyyümille hüve felyümlil hakku sefıhen ev daıyfen ev la yestetıy´u eyyümille hüve felyümlil veliyyühu bil adl* vesteşhidu şehıdeyni mir ricaliküm* fe il lem yekuna racüleyni fe racülüv vemraetani mimmen terdavne mineş şühedai en tedılle ıhdahüma fe tüzekkira ıldahümel uhra* ve la ye´beş şühedaü iza ma düu* ve la tes´emu en tektübuhü sağıyran ev kebıran ila ecelih* zaliküm aksetu ındellahi ve akvemü liş şehadeti ve edna ella tertabu illa en tekune ticaraten hadıraten tüdıruneha beyneküm fe leyse aleyküm cünahun ella tektübuha* ve şehidu iza tebaya´tüm* ve la yüdarra katibüv ve la şehid* ve in tef´alu fe innehu füsuküm biküm* vettekullah* ve yüallimükümüllah* vallahü bi külli şey´in alım
2-Bakara Suresi 282. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ey mü´minler! Muayyen bir vakte kadar bir borç ile borçlandığınız zaman onu yazınız ve bir katip, onu aranızda adilane bir sûrette yazıversin.Ve katip, Cenâb-ı Hakk´ın ona öğretmiş olduğu gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Ve hak kendi üzerinde bulunan kimse, yazdırsın. Ve rabbi olan Allah Teâlâ´dan korkusunda ondan bir şey eksiltmesin. Ve şayet borçlu şahıs, sefih veya zayıf veya doğruca yazdırmaya gayri muktedir bulunursa onun velîsi adâlet üzere yazdırıversin. Ve sizin erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutunuz. Ve o iki şahit erkek olmazsa, şehâdetlerine razı olacağınız kimselerden bir erkek ile iki kadını (şahit tutunuz). Bu iki kadından biri unutacak olursa ona diğeri hatırlatsın. Şahitler de dâvet edildikleri zaman kaçınmasınlar. Siz de az olsun, çok olsun onu vadesine kadar yazmaktan üşenmeyiniz. Böyle yapmanız, ind-i İlâhide adâlete daha muvafık, şehâdet için daha kuvvetlidir. Ve şüpheye düşmemeniz için daha yakın bir sebebtir. Eğer ki aranızda hemen devredeceğiniz hazır bir ticaret muamelesi olsun. O halde bunu yazdırmadığınızdan dolayı sizlere bir vebal yoktur. Ve alım satım yaptığınız vakitte de şahit tutunuz. Katip de, şahit de zararlandırılmasın. Ve eğer yaparsanız, şüphe yok ki bu sizin için bir fısktır. Ve Allah Teâlâ´dan korkunuz. Ve Allah-ü Azîmüşşan sizlere talim buyuruyor. Ve Allah-ü Zü´lCelâl herşeye bihakkın alîmdir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ey müminler!. Belirli bir vakte kadar bir borç ile borçlandığınız zaman onu yazınız ve bir kâtip, onu aranızda adilce bir şekilde yazıversin. Ve Kâtip Cenâb-ı Hak'kın ona öğretmiş olduğu gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Ve hak kendi üzerinde bulunan kimse, yazdırsın. Ve rabbi olan Allah Teâlâ'dan korkusundan ondan bir şey eksiltmesin. Ve şayet borçlu şahıs, aklı ermez veya zayıf veya doğruca yazdıramayacak durumda bulunursa onun velisi adalet üzere yazdırıversin. Ve sizin erkeklerînizden iki kişiyi de şahit tutunuz. Ve o iki şahit erkek olmazsa şahitliklerine razı olacağınız kimselerden bir erkek ile iki kadını -şahit tutunuz-. Bu iki kadından biri unutacak olursa ona diğeri hatırlatsın. Şahitler de davet edildikleri zaman kaçınmasınlar. Siz de az olsun, çok olsun onu vadesine kadar yazmaktan üşenmeyiniz. Böyle yapmanız. Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha kuvvetlidir. Ve şüpheye düşmemeniz için daha yakın bir sebebtir. Meğer ki aranızda hemen devredeceğiniz hazır bir ticaret muamelesi olsun. O halde bunu yazdırmadığınızdan dolayı sizlere bir günah yoktur. Ve alım satım yaptığınız vakit d e de şahit tutunuz. Kâtip de, şahit de zararlandırılmasın. Ve eğer yaparsanız, şüphe yok ki bu sizin için bir kötülüktür. Ve Allah Teâlâ'dan korkunuz. Ve Yüce Allah sizlere öğretiyor. Ve Yüce Allah herşeyi hakkıyla bilir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu âyeti kerime, meş'ru şekilde yapılacak borçlar ve ticarî muameleler hakkında riayet edilecek usulü ve âdil Katip ile şahitler hakkındaki lâzım gelen vazifeleri bildirmektedir. Şöyle ki: (Ey mü'minler) aranızda (belirli bir vakte kadar bir borç ile borçlandığınız) meselâ: ödünç alıp verdiğiniz, veya "selem" yoluyla yani peşin para ile veresiye mal sattığınız (zaman onu) o borcu müddetiyle beraber (yazınız.) Çünkü bu bir belgedir. İlerde ihtilâf ve anlaşmazlık çıkmasına mânidir. Maamafih bunu yazmak, müstehaptır yoksa her halde vacip değildir. (Ve bir kâtip, onu aranızda adilce bir şekilde yazıversin.) Eksik veya noksan olarak yazmasın, açık anlaşmazlığa mani bir tarzda kaleme alsın. Bir tarafı tutmasın, (Ve kâtip, Cenab'ı Hak'kın ona öğretmiş) lütuf ve keremiyle ona yazma kabiliyetini vermiş (olduğu gibi yazmaktan kaçınmasın.) Cenâb-ı Hak'kın kendisine verdiği bu kabiliyetin bir şükür ifadesi olmak üzere bunu yazmaktan kaçınmasın da öylece (yazsın.) Eğer başka yazacak kimse bulunmazsa bunu yazmak o kâtip için bir vazife olmuş olur. Birçok borç muamelelerini yazdırmaya ihtiyaç görülmektedir. Bunun içindir ki, birçok yerlerde birer noter daireleri mevcuttur. (Ve) bu husustaki belgeyi, senedi (hak) borç (kendi üzerinde bulunan kimse yazdırsın) çünkü borçlu olan odur. Onun ikrarı lâzımdır. İnkârı durumunda aleyhinde şahitlik edilecek olan da odur. (Ve Rabbi olan Allah Teâlâ'dan korksun da ondan) o haktan, o aleyhine yazılacak borçtan (bir şey eksiltmesin) noksan ikrar ve itirafta bulunmasın. (Ve şayet borçlu şahıs: Aklı ermez) noksan akıllı, mübzir = malını boş yere sarfeder bir kimse ise (veya zaif) çocuk veya ihtiyar, aklî dengesi bozulmuş ise (veya doğruca yazdıramayacak durumda bulunursa) meselâ, dilsiz veya ifade edemeyecek bir halde ise (onun velisi) babası, vasisi veya işlerine usulen tâyin edilmiş olan vekili veya tercümanı (adalet üzere yazdırıversin.) Yazılacak bölgede bir noksan, bir fazlalık bulunmasın. (Ve) ey müslümanlar!. (Sizin erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutunuz) bu şahitlerin akilbaliğ, hür, müslüman ve töhmetten berî olmaları lâzımdır. Borçlu, gayri müslim ise şahitlerin de gayrimüslim olması caizdir. (Ve o iki şahit erkek olmazsa şahitliklerine razı olacağınız) şahitliklerini hoş göreceğiniz, şahitliklerine itimat edeceğiniz (kimselerden bir erkek ile iki kadını şahit tutunuz). Bunların şahitlikleri mal, hususunda ve hanefiyyeye göre cezalardan başka diğer hususlarda da caizdir. İslâm hukukçularından bazılarına göre de malın dışındaki hususlar iki erkeğin şahitliği olmadıkça sabit olamaz, İmam Safîye göre ise kadınların daha ziyade bilecekleri hususlar meselâ: Doğurma, süt emzirme, dulluk, süyubet, bekâret gibi şeyler bir erkek ile iki kadının şahitliği ile sabit olacağı gibi dört kadının şahitliği ile de sabit olur. (Bu iki kadından biri unutacak olursa ona) hadiseyi (diğeri hatırlatsın) yani; Bu iki kadından biri şahiti olduğu malî bir muameleyi geçici olarak unutmuş olursa diğeri ona hatırlatır. Yoksa yalnız diğerinin haber vermesine binaen şahitlikte bulunamaz, bunu şahitlikten evvel olduğu gibi kendisinin de hatırlaması lâzımdır. (Şahitler de davet edildikleri zaman) gelip şahitlikle bulunmadan (kaçınmasınlar) şahitliklerini saklayarak bir hakkın zayi olmasına sebebiyet vermesinler. Şayet şahitler, mahdut olup şahitlikle bulunmadıkları takdirde bir hak zayi olacak ise onlar için şahitlikte bulunmak bir farz olmuş olur. (Siz de) Ey kâtiblerî. (Az olsun çok olsun onu) o borcu, ona ait belgeyi (vâdesine kadar) ne müddetle borç verilmiş olduğunu, onun diğer şartlarını (yazmaktan üşenmeyiniz.) Hattâ bunları defterlere kaydetmek de pek uygundur. (Böyle yapmanız) borçları öyle detaylı olarak yazmanız (Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha kuvvetlidir.) Daha sağlamdır, daha faidelidir. (Ve şüpheye düşmemeniz için daha yakın bir sebeptir.) Artık o borcun miktarı ve müddeti hususunda tereddüde mahal kalmamış olur. (Meğer ki, aranızda hemen) elden ele (devredeceğiniz hazır bir ticaret muamelesi olsun) satılan şey ile bedeli, hazır ve teslimleri peşin olsun (O halde bunu yazdırmadığınızdan dolayı sizlere bir günah yoktur) fakat mümkünse yazılması daha iyidir. (Ve alım satım yaptığınız vakitde de şahit tutunuz) bu muameleyi gizlice değil, açıkça yapınız, tâ ki ilerde bir inkâra meydan kaimi; olmasın. (Kâtip de, şahit de zararlandırılmasın) yazma ücreti var ise verilsin, şahitler uzak yerlerden getirilecek ise onların da yol masrafları ödensin, onlar ikide bir işlerinden, güçlerinden alıkonulmasın. (Ve eğer) bunu yaparsanız) kâtibi de, şahitleri de zarara sokarsanız (şüphe yok ki, bu sizin için bir kötülüktür) bir günahtır, Allah'ın emrine karşı gelmektir. Bunun manevî zararı size aittir. (Ve Allah Teâlâ'dan korkunuz) onun emirlerine, yasaklarına muhalef etten sakınınız. (Ve Yüce Allah sizlere öğretiyor) bu gibi içtimaî, iktisadî meseleleri sizlere bildiriyor. Bunların bir adalet, bir intizam dairesinde cereyanını temin edecek şeyleri sizlere bu kitabı mübin vasıtasiyle anlatıyor ve bildiriyor. (Ve Yüce Allah herşeyi hakkıyla bilir.) Bu emrettiği, yasakladığı şeylerin lüzumunu, hikmetini bildiği içindir ki, sizlere tebliğ ediyor. Artık sizin vazifeni;? De bunlara riayet etmektir. Evet!. Cenâb-ı Hak, İlim ve hikmet sahibidir, kulları hakkında şefkatli ve merhametlidir. Bizlere Yüce Peygamberi ve Kur'ân'ı Kerim vasıtasiyle en doğru yolları göstermiştir. Meşru şekilde mal kazanmayı ve bu malları meşru şekilde muhafaza etmeyi ve artırmayı bizlere emir ve tavsiye buyurmuştur. Tâ ki: İktisadî hayatımızı meşru şekilde kalkındıralım, hayatımızı tanzim edip rahatça yaşayabilelim, bu mallarımızdan fakir ve düşkünlere yardım ederek dua ve sevap kazanalım. Pibâ gibi zararları faidesinden çok olan şeylerden kaçınalım, züht ve takvadan ayrılmayıp dünyamızı da ahretimizi de kazanmaya muvaffak olalım § Şahitliğin mahiyeti: Şahitlik, bir kimsenin bir şahısta olan hakkını isbat için "şahitlik ederim" lafzıyla hâkimin huzurunda ve davalının yüzüne karşı doğruyu söylemektir. "Bu davacının bu davalı da borç olarak şu kadar alacağı olduğuna şahitlik ederim" denilmesi gibi. Böyle bir haberi verene şahit denir. Lehine şahitlik edilen kimseye "meşhudünleh" ve aleyhine şahitlik edilene "meşhudunaleyh" şahitlik edilen hususa da "meşhudunbih" denilir. Şahitliklerin Önemi: % Şahitlik sebebiyle birçok haklar korunmuş, cemiyet hayatında adalet ve intizam temin edilmiş bulunur. Bunun içindir ki, şahitlerin özelliklerine de çok dikkat etmek icap eder. Tâ ki: Hakikate aykırı şahitliklere meydan verilmemiş olsun. Binaenaleyh müslümanlar arasında meydana gelecek şahitliklerde şahitlerin buluğ çağına ermiş, akıllı, müslüman töhmetten beri olmaları şarttır. Müslüman kadınların şahitliklerine gelince, İslâm hukuku, sırf hikmet ve menfaat olduğundan bu hususta onların şahitlik alanlarını hikmetin gereğine göre tâyin buyurmuştur. Malumdur ki, kadınlar genel olarak erkekler kadar muameleler ile meşgul değildirler. Onlar gördükleri muameleleri erkekler kadar hatırlarında tutacak bir durumda bulunmazlar. İçlerinde hafızaları daha kuvvetli olanlar bulunabilir. Fakat hüküm çoğunluğa göredir. Kadınların zihinleri o gibi şeyler ile fazla alâkadar olmaz. Binaenaleyh kadınların kısas, zina cezası gibi hususlarda şahitlikleri asla makbul olmadığı gibi diğer birçok muamelelerde yalnız kadınların veya bir erkek ile bir kadının şahitliği de makbul değildir. Kadınlar, ekseriyetle kendi evlerinde yaşayıp dışardaki işler ile meşguliyetler! Bulunmadığı ve çok kere hislerine mağlûp olup bir hadiseyi olduğu gibi görebilemiyecekleri cihetle onların yalnız başlarına şahit olmaları uygun görülmemiştir. Binaenaleyh malî işlerde de yalnız kadınların şahitlikleri caiz olmadığı gibi bir kadının bir erkekle beraber şahitliği de kâfi değildir. Belki bir erkekle beraber en az iki kadın şahitlikle bulunmalıdır. Bu hususta iki kadın bir erkeğe denk olur ve bu iki kadından biri hadiseyi geçici olarak unutmuş olursa diğeri ona hatırlatır. Şu kadar var ki, yalnız kadınların bilecekleri bazı hâdiselerde onların da yalnız başlarına şahitlikleri kabul edilir. Velevki bir kadın olsun. Meselâ: Bir çocuğun hangi bir kadından doğmuş olması, bir kadın ebenin şahitliği ile de sabit olabilir. Çünkî bunu en ziyade kadınlar bilebilirler. Aynı şekilde: Kadınlar hamamında bir kadın öldürülecek olsa yalnız diyeti alınmak için buna kadınların şahitlikleri kabul edilir. Şu kadar var ki, bununla kısas icra edilemez. Ceza hususunda kadınların şahitlikleri bütün müctehitlere göre caiz değildir. Kısacası: Sırf hikmetten ibaret olan İslâm hukuku, şahitlik hususuna çok ehemmiyet yermiş kamu hukukunun korunması için en uygun hükümleri koymuştur.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014