KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

2-BAKARA SURESI (286 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130
131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156
157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182
183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208
209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234
235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260
261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Bakara Suresi 184  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 2/184
2-BAKARA SURESI - 184. AYET    Medine
أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ ۚ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ ۚ وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ ۖ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ ۚ وَأَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -184
Eyyamem ma´dudat* fe men kane minküm merıdan ev ala seferin fe ıddetüm min eyyamin uhar* ve alellezıne yütıykunehu fidyetün taamü miskın* fe men tetavvea hayran fe hüve hayrul leh* ve en tesumu hayrul leküm in küntüm ta´lemun
2-Bakara Suresi 184. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Sayılı günler. İmdi sizden her kim hasta olur veya sefer üzere bulunursa tutamadığı günler adedince sair günlerde (tutar). Oruca pek zor dayanabilecek kimse üzerine de fidye (bir miskin taamı) (farzdır). İmdi her kim tatavvu´an bir hayır yaparsa bu kendisi için daha hayırlıdır. Ve eğer oruç tutarsanız sizin için hayırlıdır. Eğer bilirseniz.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Sayılı günler. İmdi sizden her kim hasta olur veya sefer üzere bulunursa tutamadığı günler ad edince diğer günler de -tutar-. Oruca pek zor dayanabilecek kimse üzerine de fidye bir fakir yemeği -farzdır-. İmdi her kim nafile olarak bir hayır yaparsa bu kendisi için daha hayırlıdır. Ve eğer oruç tutarsanız sizin için hayırlıdır. Eğer bilirseniz.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu âyeti kerime de oruç hususundaki ilâhî bir müsâadeyi bizlere bildirmektedir. Şöyle ki: Bu farz olan oruç günleri öyle pek uzun bir müddet değildir. Belki (sayılı günler) dir, bir aydan ibarettir. Başkaca da kolaylık gösterilmiştir. (İmdi sizden her kim) bu oruç günlerinde (hasta olur veya) belirli bir süre (bir sefer üzere bulunursa) oruç tutmayabilir. Bilahara iyi olunca ve sefere son verip ikamete başlayınca (tutmadığı günler adedince sair günlerde) oruç (tutar.) Bir de (oruca pek zor dayanabilecek bir kimse üzerine de) meselâ: Pek ihtiyar olduğundan veya müzmin bir hastalığın daimî tesiri altında bulunduğundan dolayı eda ve kaza suretiyle oruç tutması kendisi için asın yorucu bir hal sayılan bir müslüman üzerine de mutlaka oruç tutmak lâzım gelmez. Onun üzerine (bir fidye = bir fakirin yemeği) farz olmuş olur. Yani her günün orucu için bir fakire bir gününe yetecek kadar sabah ve aksam yemek verir veya onun bedelini verir. (İmdi her kim nafile olarak) Allah rızâsı için gönül hoşluğu ile nafile olarak (bir hayır yaparsa) meselâ fidye miktarını artırırsa veya pek ihtiyar olduğu veya hasta bulunduğu halde fazla metanet ve mukavemet göstererek orucu tutar, hem de fidye verirse (bu kendisi için daha hayırlıdır.) Bu yüzden daha çok sevaba nail olur. (Ve eğer) ey müslümanlar öyle hastalık halinde veya sefer esnasında tahammül eder de (oruç tutarsanız) bunu tehire bırakmazsanız bu (sizin için hayırlıdır) vaktiyle vazifenizi yapmış, borcunuzdan kurtulmuş, fazla sevaba nail olmuş olursunuz. Şüphe yok ki, nimet külfete göredir. Binaenaleyh sizler (eğer) bu hakikati (bilirseniz) orucunuzu bir an evvel tutarsanız, orucun faydalarına nail olursunuz. § Savm, Siyam = Oruç; lügatta nefsi meylettiği şeylerden imsak etmek, yani o şeyi yapmaktan kendini tutmaktır. Şer'en ise mükellef bir insanın bütün bir gün, yani: Sabahın başlangıcından güneşin batması zamanına kadar nefsini yemekten, İçmekten ve cinsel ilişkiden oruç niyetiyle engellemesidir. § Rasüli Ekrem Efendimiz, hicretin İlk yıllarında her aydan üç gün bir de aşure gününde nafile olarak oruç tutulmasını eshabı kiramına tavsiye buyurmuştu. Hicretten bir buçuk sene sonra ise Şaban ayının onuncu gününde ramazanı şerif orucunun farziyyeti beyan olunmuştur. § Oruç Hz. Adem'den itibaren bütün ümmetlere tevcih edilmiş bir mübarek ibâdettir. Fakat bilahara Yahudîler ve Hıristiyanlar, mükellef bulunmuş oldukları oruçların günlerini, sayılarını değiştirmiş, sanlarını değiştirmiş, perhiz ve diğer adlar altında uydurma törenler vücude getirmişlerdir. § Orucun meşru olmasının hikmeti pek açıktır. Oruç ilâhî bir emirdir. Her ilâhî emir ise bir nice hikmetleri, faydaları cemidir. Binaenaleyh oruç ta dinî, ahlâkî, İçtimaî, sıhhî bir çok faydalan ve meziyetleri içermektedir. Bu cümleden olarak, oruç tutan bir zat Kerem sahibi mabudunun emrine uymuş olacağından bu sebeple bir nice ilâhî lütfa mazhar olur. Bundan başka nefsine hâkim olmuş, geçici bir mahrumiyete katlanmış hayatın muhtelif cereyanlarına karsıdır erebilecek bir özellik kazanmış bulunur. Oruç tutan bir zatta rikkat ve merhamet duyguları tecelli eder. Bir takım fakirlerin, yoksulların hallerini düşünür, kendisinde bir kalp yumuşaklığı bir insanlık duygusu meydana gelir. Bununla beraber oruç tutan bir zat, geçici bir mahrumiyete katlanır, bunun neticesinde nail bulunmuş olduğu nimetlerin kadrini daha iyi anlar, kalbinde daha ziyade şükran hissi parlamağa başlar, diğer dinî vazifelerini de bir şevk ile ifaya çalışır durur. Velhasıl orucun daha bir nice faydaları vardır. Ne mutlu bu güzel vazifeyi bir şevk ve neşe ile hakkıyla ifa eden müslümanlara. § Sefer ve sefer müddeti: Sefer, lügatte: Her hangi bir mesafeye gitmektir. Buna müsaferet te denir. Mukabili ikamettir. İst ilâhta sefer: Mutedil bir yürüyüş ile üç günlük, yani: On sekiz saatlik bir mesafeye gitmek. Mutedil yürüyüş ise yaya yürüyüştür ve kafile arasındaki deve yürüyüşüdür. Denizlerde de yelken gemileri ile havanın itidali muteberdir. İşte bu veçhile on sekiz saat sürecek mesafe, müddeti sefer sayılır. Fıkıh alimlerinden bâzı zatlara göre sefer müddeti on sekiz fersahlık bir mesafeden ibarettir. Bir fersah ise üç mil, her mil ise yirmi dakika sürecek olsa on sekiz fersah 18 saat sürmüş olur. Sefer müddeti İmamı Mâlik ile İmamı Ahmet'e göre de (16) fersah yani (48) mildir. Velhasıl sefer müddetinin böyle muayyen olması, bir ilâhî lütuftur. Yolcular için bir kolaylıktır. Yolcular bu serî müsaadeden istifâde edebilirler. İsterse bu kadar mesafeyi süratli nakil vasıtasiyle bir iki saat içinde kat edecek olsunlar.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014