3-Al-i İmran Suresi 20. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Artık seninle mücadelede bulunurlarsa de ki: «Ben nefsimi Allah Teâlâ´ya teslim ettim, bana tâbi olanlar da.» Ve kendilerine kitap verilmiş olanlar ile ümmîlere de de ki: «İslâmiyet´i kabul ettiniz mi?» Eğer İslâmiyet´i kabul etmişler ise şüphesiz hidâyete ermişlerdir. Ve eğer kaçınırlarsa senin üzerine lâzım gelen ancak tebliğdir. Allah Teâlâ ise kulları büsbütün görücüdür. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Artık seninle mücadelede bulunurlarsa de ki: Ben nefsimi Allah Teâlâ'ya teslim ettim, bana tabi olanlar da. Ve kendilerine kitap verilmiş olanlar ile iiminilere de de ki: İslâmiyeti kabul ettiniz mi? Eğer İslâmiyeti kabul etmişler ise şüphesiz hidayete ermişlerdir Ve eğer kaçınırlarsa senin üzerine lâzım gelen ancak tebliğdir. Allah T e âlâ ise kulları büsbütün görücüdür. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu âyeti kerime; İslâmiyeti kabul edenlerin hidayete erdiklerini, doğru olduğu delil ile ortaya çıkmış olan İslâm dinini kabul etmeyenler ile de tartışmaya hacet bulunmadığını, yalnız bu hakikati tebliğ ile irşad vazifesinin yapılmış olacağını beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: Hz. Peygamber, Necran müşrikleri gibi inkarcıları İslâm dînine davet etmiş, bu dinin doğruluğunu, yüceliğini gösterir âyetleri, delilleri de getirmişti, buna rağmen yine küfürlerinde ısrar edip dururlarsa cezalarını bulacaklarını kendilerine ihtar buyuruyor. (Artık seninle) ey Rasûli Ekrem (mücadelede) din hakkında münakaşada (bulunurlarsa) onlara karşı tekrar münazaraya, deliller getirmeye hacet yok, onlara (de ki: Ben nefsimi Allah Teâlâ'ya teslim ettim.) Onun birliğini tasdik, onun ortak ve benzerden uzak olduğunu bilip onun tevhid dînini sizlere tebliğ ve o dinin hak olduğunu delil ile isbat eyledim, artık mücadeleye lüzum yok (bana tâbi olanlarda) o apaçık dîni kabul edip hakka nefislerini teslim eylemişlerdir. (Ve kendilerine kitap verilmiş olanlar ile) ehli kitap denilen Yahudiler ve Hıristiyanlar ile (ümmîlere) Arap müşriklerine (de ki: İslâmiyeti kabul ettiniz mi?) Benim gibi nefsi hakka teslim ederek İslâm şerefine nail oldunuz mu? Sizleri İslâmiyeti kabul etmeye sevk edecek deliller gelmiştir. (Eğer) onlar (İslâmiyeti kabul etmişler) dalâletten kurtularak İslâm dairesine girmişler (ise şüphesiz hidayete ermişlerdir.) Nefislerine fâide sağlamış karanlıktan kurtularak aydınlığa kavuşmuş olurlar. (Ve eğer) İslâmiyeti kabulden (kaçınırlarsa) Habibim!. Sana bir zarar vermiş olamazlar. Kendi nefislerine zulüm etmiş, kendilerini ebedî felâkete maruz
bırakmış olurlar, (senin üzerine lâzım gelen ancak tebliğdir.) Dîni hükümleri bildirmektir, tavsiyedir, hidayet yolunu göstermektedir. Sen ise bu vazifeni yapmış bulunmaktasın. Onları fiilen hidayete kavuşturmak sana ait değildir. (Allah T e âlâ ise kulları büsbütün görücüdür) Onların İman edip etmeyenlerin! Bilir, her birisi hakkında ameline, itikadına göre mükâfat ve ceza verir.
Binaenaleyh insanlar selâmet ve hidayete nail olmak isterlerse hakkı kabul etmelidirler. Kendilerine tebliğ ve tavsiye edilen faziletleri ve olgunluklar! Maalmemnuniye kabul etmekten kaçınmalıdır. Sonra kendi hayatlarına suikast etmiş olurlar. Hakka karşı bile bile muhalefette bulunanlar ile tartışma ve mücadele ise boşunadır.
|