KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

3-AL-I İMRAN SURESI (200 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130
131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156
157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182
183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Al-i İmran Suresi 19  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 3/19
3-AL-I İMRAN SURESI - 19. AYET    Medine
إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ ۗ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۗ وَمَنْ يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ -19
İnned dıne indellahil islam* ve mahtelefellezıne utül kitabe illa mem ba´di ma caehümül ılmü bağyem beynehüm* ve mey yekfür bi ayatillahi fe innellahe serıul hısab
3-Al-i İmran Suresi 19. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Şüphe yok ki Allah indinde din, İslâm´dan ibarettir. O kendilerine kitap verilmiş olanların ihtilatta bulunmaları ise kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki mücerret hasetten dolayıdır. İmdi her kim Allah´ın âyetlerine küfür ederse, şüphe yok ki Allah Teâlâ Seriü´lhisab´tır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Şüphe yok ki: Allah katında din, İslâm'dan ibarettir. O kendilerine kitap verilmiş olanların ihtilâfta bulunmaları ise kedilerine İlim geldikten sonra sırf aralarındaki hasetten dolayıdır. İmdi her kim Allah'ın âyetlerine küfür ederse, şüphe yok ki Allah Teâlâ hesabı süratli olandır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu âyeti kerime de Cenab'ı Allah'ın birliğini söylemekle hakkaniyet üzere kurulmuş olan dinin, yalnız İslâm dininden ibaret olduğu şöylece bildirilmektedir. (Şüphe yok ki. Allah katında) makbul, rızayı ilâhîsine uygun olan (dîn, İslâm'dan ibarettir.) Peygamberler vâsıtasiyle bütün insanlığa tebliğ buyurulmuş olan din yolundan ve yüce şeriattan başka değildir. (O kendilerine kitap verilmiş olanların) Yahudilerin, Hıristiyanların ve kendilerine kitap verilmiş olan daha evvelki kavimlerin (ihtilafta bulunmaları) bunlardan bâzıları, İslâm dininin hak olduğunu kabul ettikleri halde bâzılarının bunu tamamen inkâr etmeleri, ve bazılarının Allah'ın birliği hususunda ihtilâfa düşüp teslis görüşünü benimsemeleri veya Hz. İsa'ya, Hz. Uzeyre Allah'ın oğlu demeleri, bâzıları risaleti Muhammediyyeyi kabul ettikleri halde bir kısmının da onu inkâra cüret göstermeleri (ise kendilerine İlim geldikten sonra) Allah Teâlâ'nın birliğine, yaratıcılığına dâir âyetler, mucizeler zuhura geldiği halde, ve son peygamberin peygamberlik ve risaleti isbatına muvaffak olduğu harikalar vasıtasıyla görüldüğü halde o ihtilâf o kavimlerin (aralarındaki sırf hasetten) kıskançlıktan, riyaset hırsından (dolayıdır.) Bu ne kadar cahilce, ihtiraslıca bir hareket! (İmdi her kim Allah'ın âyetlerine küfrederse) onun birliğini, peygamberlerinin peygamberlik ve risâletini isbat eden âyetleri mucizeleri inkâr eylerse mutlaka lâyık olduğu cezalara yakında kavuşacaktır. Evet. (Şüphe yok ki. Allah Teâlâ hesabı suratlı olanlar) Onların muhasebelerini pek çabuk görerek kendilerine lâyık oldukları cezalara kavuşturacaktır. Artık kendileri düşünsünler! § İmân: Lügatta bir şeye inanmaktır, bir kimseyi veya bir haberi tasdik etmektir, onun doğru olduğunu itiraf ta bulunmaktır. Şeriat dilinde ise peygamberlerin Allah tarafından tebliğ buyurmuş oldukları şeyleri kesin olarak tasdik eylemektir. Bu gibi hakikatlara kalben, vicdanen kat'î surette inanmak bir imandır. Bunları lisânen söyleyip itiraf etmek de ikrardır. Bir kimsenin imânı, başkalarınca, ikrariyle anlaşılmış olur. İmân sahibine "Mü'min" imân edilen şeye de "mü'nemün bili" denir, İmân zıddı "küfür" dür ki, bu da inkârdan ibarettir, İmân edilmesi lâzım gelen şeylerden herhangi birini inkâr etmek bir küfürdür. Meselâ: Cenâb-ı Allah'ın varlığını inkâr, küfür olduğu gibi onun peygamberlerinden, kitaplarından herhangi birini inkâr etmek de bir küfürdür. Küfür lügatte örtmek, gizlemek demektir. Mukaddesattan herhangi birini inkâr adan da onu ört mü; va gizlemiş olacağından dolayı küfr ile vasıflanmış olur. Nitekim bir nîmetin kadrini bilmeyip örtbas etmeye de "küfranı nîmet" denir. Küfür sahibine "kâfir" denilir. Birisini küfre nisbet etmeye de "tekfir" denir. § İslâm: Lügatte ihlâs teslim olmak, baş eğmek mânâlarına gelir. Şeriat lisanında Yüce Peygamberlerin tebligatını her şekliyle kabul edip beğenerek Cenâb-ı Hakka itaat ve inkiyat etmektir, İmân ile İslâm, lügat manaları İtîbariyle birbirinden ayrılırsa da şeriatına itibariyle birdirler. Her mümin, müslimdir, ve her müslim, mü'm i ini ir. Maamafih İslâm lâfzı din mânasına da gelir. Nitekim şeriat, millet lâfızlar! Da din mânasında kullanılmıştır. İslâm lâfzı, imânın alâmeti, meyvesi olan namaz oruç, hac gibi salih amellere de itlak olunur. İslâm lâfzı, bir de kalben tasdik etmeyip zahiren kabul etmek manasında da kullanılır. Kalben inkar ettiği halde lisânen "ben müslümânım" diyen bir şahsın İslâmiyeti gibi ki, bu münafıkça bir hareket olacağından Allah katına makbul olmadığı gibi şer'an da İslâm'dan sayılmaz. § Din: Allah Teâlâ tarafından konulmuş bir kanuni mübindir ki, insanlara Cenab'ı Hakkın varlığını, birliğini, azamet ve ulühiyyetini bildirir, insanları yaradılışlarındaki gayeden haberdar eder. İnsanlara vazifelerini, hidâyet ve saadet yollarını gösterir. Akıl sahiplerine kendi güzel istekleriyle bizatihi hayır olan işlere sevk eyler. Bu ilâhî kanunu Yüce Peygamberler Allah tarafından vahiy yoluyla olarak ümmetlerine tebliğ buyurmuşlardır. İnsanlar tarafından din adına tertip ve tanzim edilmiş veya ilâhi bir dinin adına bir takım uydurma hükümleri kapsayan şeylere din denilmesi, kendi mensuplarına göredir. Yoksa bunlar asla ilâhî dîni mahiyetine sahip, insanlar için birer kurtuluş rehberi olmak meziyetini içerir değildirler. Din tabiri lügat itîbariyle adet, siret, itaat, siyaset, rey, hüküm, ceza mânâlarında da kullanılmıştır. Cenab'ı Hakkın bizlere ihsan buyurmuş olduğu ilâhî, hakîkî dîne, tevhid dini, denildiği gibi, İslâm dini de denir ve yalnız din, yalnız İslâm da denilir. Bu dini mübin, insanlığın İlk ve son dinidir. Şöyle ki: insanlığın babası olan Hz. Âdem aleyhisselâm nail olduğu ilâhî vahyi sayesinde kendi evlât ve torunlarına bu tevhid dînini tebliğ etmişti. Ancak bir müddet sonra insanlar arasında cehalet alâmetleri yüz göstermiş, gitgide bir takım batıl inançlar türemişti. Fakat vakit vakit peygamberler gönderilmiş, onlara semavî kitaplar verilmiş, onlar da ümmetlerini tevhid dinine, İslâm dinine davet etmiş, o peygamberlere bir takım zevat tabii olarak hidâyete ermiş, bir takım kimseler de şeytanlara uyarak din fikrinden mahrum kalmış, dalâlet içinde yaşayıp gitmişlerdir. Nihayet din ve İslâmiyet yıldızı sönmüş iken Cenab'ı Hak insanlığa en muazzam bir lütuf, en nuranî bir rehber olmak üzere Muhammed, aleyhisselâtı vesselam efendimizi son Peygamber olmak üzere bütün insanlık âlemine peygamber tayin buyurmuştur. O eşsiz Peygamber ise Allah'ın yardımına mazhar olarak tevhid dînini fevkalâde bir azim ve gayretle neşre başlamış, evvelâ kendi muhitini aydınlatmaya çalışmış, muhitinin etrafında bulunan ve kendilerine ehli kitap deniler Yahudiler ile Hiristiyanları da bu dinî mübine davet ederek bu hususta nice harikalar, mucizeler göstermiştir. İşte bu. Yüce Peygamberimizin bütün beşeriyete tebliğ ettiği; bir ilâhî dîndir, bir tevhit dînidir, bir İslâm dînidir. Allah katında makbul olan dinde bu İslâm dininden başkası değildir. İşte bu âyeti kerime de bunu anlatmaktadır. Bu, apaçık İslâm dinidir ki: Bütün insanlığı hitap edip onlara hidayet, saadet yollarını göstermektedir. Bütün insanlar âlemi bu dinî mübine muhtaçtırlar, insanların hakikatlardan haberdar olabilmesi için, Cenâb-ı Hakkın rızâsına muvafık fiil ve hareketlerde bulunabilmesi için bu dîni mübinden daha mukaddes bir rehber bulunamaz. Bu mukaddes din, haddizatında bütün insanlık için en mühim bir ihtiyacı ruhi ve manevî ki, bu ihtiyaç tatmin edilmedikçe insan için kalp temizliğine, vicdan rahatlığına ruh yüceliğine nailiyet imkânı bulunamaz. Güzel ahlâkın esası, dayanışma ve muhabbet üzerine kurulma bir medeniyetin en birinci dayanağı bu dîni mübindir. Dinsiz bir milletin maddî varlığı geçicidir. Hakikat nazarında hiçbir kıymeti yoktur, sönmeğe mahkumdur. Binaenaleyh insanlar yalnız dünya varlığını, dünya zevkini bir gaye bilmemelidirler. Yanlış, uydurma düşüncelere tabi olmamalıdırlar. Kutsallığı güneşlerden daha parlak olan dîni İslâm'ın yüce gölgesine iltica etmelidirler ki o sayede birer temiz ruha, güzel içtimaî birer terbiyeye, umum insanlık hakkında pek hayırlıca bir vicdana nail olabilsinler. İtisam eylemeyen habli metini şer'e Evci balayı kemelâtâ su üt eyleyemez. Şeriatın sağlam ipine sarılmayan Olgunlukların zirvesine yükselemez.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014