3-Al-i İmran Suresi 196. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Kâfir olanların beldelerde dolaşıp durmaları sakın seni aldatmasın. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Kâfir olanların beldelerde dolaşıp durmaları; sakın seni al-d at masın. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler, m ii s I umanları uyanmaya davet ediyor, İslâmiyetten mahrum olanların geçici nimetlerine gıpta edilmemesini emrediyor, iyilik ve takva sahibi olanların ise ne kadar muazzam ve ebedî nîmetlere kavuşacaklarını müjdeleyerek kalplerine teselli veriyor. Şöyle ki: (Kâfir olanların beldelerde) ticaretler için ve sair kazanç işleri için (dolaşıp durmaları) iktisadî, içtimaî işlerine kıymet vermeğe çalışmaları, Habibim!. (Senî,) yâni: Senin ümmetini (sakın aldatmasın) bunlar sizi gaflete düşürmesin. Bunların durum, ve âkibetlerinin geçici olması gözönüne alınınca bunların gıpta etmeye lâyık olmadığı, bilâkis sorumluluğu gerektirdiği pek güzel anlaşılır.
§ Rivayete göre bazı müslümanlar, bir takım müşriklerin zengin geniş bir ticaretle meşgul olup şehirler arasında gidip geldiklerini görünce: "Acaba biz mü'minler, darlık içinde yaşadığımız halde Allah Teâlâ'nın düşmanları neden şu gördüğümüz varlık içinde yaşıyorlar" demişler, bunun üzerine bu âyeti kerime nazil olmuştur. Binaenaleyh biz bu âyeti kerimeden en güzel bir uyanma dersi almalıyız. Evet… Bir takım gayrimüslimler, büyük bir servet sahibidirler. İktisat sahasında büyük bir iktidara sahiptirler. Bir kısmı da geniş geniş sahalarda hakimiyetleri ellerinde bulunduruyorlar. Fakat bu nîmetler onlar için geçicidir. Madem ki, onlar kendilerini bu nimetleri nasib etmiş olan Yılca Allah'ı Iâyikiyle bilip birliğini tasdik etmiyorlar, insanlara, heykellere tapıp duruyorlar ve madem ki bütün insanlığa yönelik olan İslâm dinini kabul etmiş bulunmıyorlar. Ve madem ki elde ettikleri servetleri, nîmetleri çok kere meşru şekilde değil, fırsat buldukça başkalarının haklarına tecavüz etmek suretiyle elde etmiş bulunuyorlar, artık öyle bir nîmetin, devletin, servetin ne kıymeti olabilir ki, gıptaya lâyık olsun. O haddizatında geçicidir, m es'illiyet i gerektirmektedir, sahibinin felâketine sebebtir.
Evet… Meşru surette olan bir nîmet, servet müslümanlıkta övülmüştür, işlenilmiştir. Bunu bize ihsan buyuran Cenâb-ı Hak'ka bundan dolayı da şükrederek kulluk, secdesine kapanırız. Fakat gayrı meşru olan, küfre bağlı bulunan, kendisi haddizatında geçici olduğu halde uhrevî m es'illiyet i sonsuz bulunan bir nîmet ve servete aklı olan bir kimse gıpta edemez. O gerçekte bir nîmet değildir, bir cezadır, bir felâkettir, öldürücü bir zehirdir. Farzedelim ki: Bir şahsa bir gün sonra idam edilmek üzere bir milyon altın verilse acaba bu paranın o şahsa nazaran bir kıymeti, faidesi olabilir mi?. Bilâkis üzüntü ve kederi artmış olmaz mı? Bu yaratılışın gereği değil midir?
İşte âh i ret azabını hak eden kimselerin bu geçici dünya hayatında kavuştukları nimetler, servetler de bu kabildendir. Bununla beraber böyle nice nîmet I er vardır ki, daha dünyada iken sahiplerinin ellerinden çıkmıştır. Nice servetlere; hakimiyetlere sahip kimselerin bunları elden çıkararak dünya sahifesinden silinip gittiklerini tarih kitapları bizlere pek açık şekilde göstermektedir. Kısacası: Cenab'ı Hak, bizleri bu gibi sonu korkunç, geçici varlıklara gıpta etmekten men etmektedir. Bu da bizim hakkımızda ilâhî lutfun bir tecellisi demektir.
|