3-Al-i İmran Suresi 154. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Sonra o gamın ardından üzerinize bir emniyet, hafif bir uyku indirdi ki, sizden bir zümreyi örtüp kaplayıverdi. Sizden bir tâifeyi de nefisleri kaygıya düşürmüştü. Allah Teâlâ´ya karşı cahiliye zannı gibi hakka muhalif bir zanda bulunuyorlardı. Diyorlardı ki: «Bize bu emirden bir şey var mıdır?» De ki: «Şüphesiz emrin hepsi de Allah´ındır.» Onlar sana açıklamıyacakları şeyleri kendi nefislerinde gizleyiverirler. Derler ki: «Eğer bizim için bu emirden bir şey olsaydı burada katlolunmazdık. De ki: «Eğer sizler evlerinizde olsaydınız, üzerlerine katledilmeleri yazılmış olanlar yine çıkar, ölüp yatacakları yerlere kadar muhakkak giderlerdi.» Ve Allah Teâlâ göğüslerinizin içinde olanı meydana koymak ve kalblerinizde olanı temizlemek için (bu hadiseyi vücuda getirirdi). Ve Allah Teâlâ sinelerde bulunanları hakkıyla bilendir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Sonra o gamın ardından üzerinize bir emniyet, hafif bir uyku indirdi ki, sizden bir gurubu örtüp kaplayıverdi. Sizden bir gurubu da nefisleri kayguya düşürmüştür Allah Teâlâ'ya karşı cahil iye zannî gibi hakka muhalif bir zan d a bulunuyorlardı. Diyorlardı ki: Bize bu emirden bir şey var mıdır?. De ki: Şüphesiz emrin hepsi de Allah'ındır. Onlar sana açıkiamıyacakları şeyleri kendi nefislerinde gizleyiverirler. Derler ki: Eğer bizim için bu emirden bir şey olsaydı burada öldürülmezdik. De ki: Eğer sizler evlerinizde olsaydınız, üzerlerine öldürülmeleri yazılmış olanlar yine çıkar, ölüp yatacakları yerlere kadar muhakkak giderlerdi. Ve Allah Teâlâ göğüslerinizin içinde olanı meydana koymak ve kalbi erin izde olanı temizlemek için -bu hadiseyi vücude getirirdi-. Ve Allah Teâlâ göğüslerde bulunanları hakkiyle bilendir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu âyeti kerime de Uhud gazvesinde ve İslâm ordusunda bulunan gurupların ruh hallerini göstermekte ve bir kısmının cahilce iddialarına karşı lâzım gelen cevabı vermektedir. Şöyle ki: Ey müslüman topluluğu! (Sonra) Uhud gazvesinde sizi bozguna uğratıp (o) uğramış olduğunuz (gamm) o hüzün ve kederin, perişanlığın (ardından üzerinize) Cenâb-ı Hak (bir emniyet) yani: Düşünceden uzak (hafif bir uyku indirdi ki) o uyku (sizden bir gurubu) hakikaten mü'm in. Peygambere tâbi olanları (örtüp kaplayıverdi) artık onlar korku kalmamış gibi bir uyur halde bulundular, vücutları istirahete kavuştu. Çünkü: Onlar, Rasûli Ekrem'in peygamberliğine kat'î surette inanmışlardı. Cenâb-ı Hak'kın ona ergeç yardım edeceğine kanaat getiriyorlardı. Öyle geçici bir bozgunun müslümanları mahv edemeyeceğini ve köklerinin kazınmasına sebep olamıyacağını biliyorlardı. Artık böyle bir emniyet ve kanaat sayesinde rahat olarak yaşıyorlardı. Maamafih öyle tehlikeli bir zamanda bu zatların böyle korkusuzca uykuya dalıp rahat etmeleri de onlar için manevî bir mükâfat demekti, Cenab'ı Hak'kın onları hıfzedeceğine dair kuvvetli bir delil mahiyetinde idi.
Ey Allah'ın birliğini kabul edenler!. Aranızda (bir gurubu da) münafık bir topluluğu da (nefisleri kayguya düşürmüştü). Bunlar yalnız kendi nefislerini düşünüyorlardı. Bunlar ne Resülullah'ı ve ne de onun mübarek ashabını düşünürlerdi. Onlar bu savaşa yalnız ganimete ulaşma arzusu ile gelmişlerdi. Bunu elde edemiyeceklerini anlayınca ümitsizliğe düştüler, büyük bir korkuya tutuldular, kaçıp kendilerini kurtarmak istiyorlardı. O münafık gurup (Allah Teâlâ'ya karşı cahil iye) ehlinin bâtıl (zannî gibi hak'ka muhalif bir zan d a bulunuyorlardı) Cenâb-ı Hak'kın Yüce Peygamberine artık yardım etmiyeceğini sanıyorlardı, müslümanlığın yok olacağını zannediyorlardı. Bu münafıklar (diyorlardı ki: Bize bu emirden) düşmanlarımıza galibiyetimize dair (bir şey), bir ümit, bir işaret (var mıdır?) ki, biz de zafere kavuşalım. Habibim! Onlara (de ki: Şüphesiz emrin hepsi de Adabındır) Hakikî şekilde galibiyet Allah içindir ve onun velilleri içindir. Veya hüküm ve kaza Cenab'ı Hak'ka mahsustur, kulları hakkında hikmet ve menfaat gereği ne ise onu meydana getirir ve dilediği şekilde hükmeder. Resulüm!. (Onlar) o münafıklar (sana açıklayamayacakları şeyleri) müslümanların mağlûp, düşmanlarının galip olmaları hakkındaki kalbî temennilerini (kendi nefislerinde gizleyiverirler) bu temennilerini açığa vurmaya münafıkça hareketleri mâni olur. O hainler (derler ki:) Hz. Muhammed'in vâd ettiği gibi (eğer bizim için bu emirden) bu yardım ve galibiyetten (bir şey olsaydı) veyahut: Bu harbe iştirak edip etmemek hususu bizim irademize, arzumuza bırakılmış olsa idi veya müslümanların galibiyeti hakkındaki açıklamalar, doğru bulunsa idi bizler (burada öldürülmezdik) buraya gelip böyle ölüme, ve yenilgiye uğramazdık Yüce Peygamberim! Onlara (de ki: Eğer siz evlerinizde olsaydınız) böyle savaş için harice çıkmamış bulunsa idiniz, sizden (üzerlerine öldürülmeleri yazılmış olanlar) ölmeleri takdir edilmiş bulunanlar (yîne) birer sebeple evlerinden (çıkar, ölüp yatacakları yerlere kadar) ölümün pençesine düşerek takdir edilen kabirleri tarafına (muhakkak giderlerdi). Evet… Allah'ın takdiri değiştirilemez, nice kimseler savaşa iştirak ederler de ölmezler, nice kimseler de evlerinde ikamet ettikleri halde ölür giderler. (Ve) ey savaş meydanlarına atılanlar! (Allah Teâlâ gögüslerînizin içinde olanı) kalblerimzdeki ihlâs ve nifakı (meydana koymak) sizleri imtihana tâbi tutmak (ve kalbi erin izde olanı) vesveseleri, şüpheleri giderip (temizlemek için) bu hadiseyi, bu Uhud gazvesindeki vaziyeti meydana getirdi (ve) maamafih (Allah Teâlâ gönüllerde) kalbi erde gizli (bulunanları) daha meydana çıkarılmadan evvel de (hakkiyle bilendir) ne büyük bir müjde ve bir tehdit! Artık ey insanlık kütlesi, ona göre hareket ediniz!. Evet… Şüphe yok ki Allah Teâlâ Hazretleri gaybları bilendir. O her şeyi daha meydana gelmeden evvel de hakkıyla bilir. Kimseyi imtihana hâşâ ihtiyacı yoktur. Ancak
herkesin mahiyetini, imân derecesini ve ihlâsını umuma karşı meydana çıkarmak için onları imtihana çeker, onların vaziyetlerini hikmeti gereği başkalarına karşı açığa vurmuş olur. İşte Uluıd gazvesindeki ilâhî imtihan da böyle bir fayda ve hikmete dayanmaktadır.
|