2-Bakara Suresi 29. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
O öyle bir Hâlık-i Kerîm´ dir ki yeryüzünde ne var ise hepsini sizin için yarattı. Sonra da semaya teveccüh edip onları yedi sema olarak tasfiye buyurdu, O her şeyi bihakkın bilicidir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
O öyle bir Kerem sahibi yaratıcıdır ki yer yüzünde her ne var ise hepsini sizin içni yarattı, sonra da semaya yönelip onları yedi gök olarak düzenledi, o her şeyi hakkıyla bilicidir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ey insanlar! ( Yüce Mabud (öyle kerem sahibi bir yaratıcıdır ki, yer yüzünde her ne var ise hepsini sizin) İstifade edebilmeniz (için yarattı.) vücude getirdi, onlardan istifade için size kabiliyet verdi. (Sonra da) bundan başka da (semaya) üstünüzdeki yüksek kubbelere (yönelerek) ilâhî İradesini yönelterek (onları yedi gök olarak düzenledi.) Oradaki kudret eserlerini sema, yedi tabaka, yedi âlem olmak üzere, tanzim kıldı. (Ve o) Kâinatın yüce yaratıcısı (her şeyi hakkıyla bilicidir) onun kudreti böyle her şeye fazlasıyla kâfidir. Ve onun her yaratışında bir nice faydalar, hikmetler vardır ki bunların umumuna ancak o bilir. Artık insanlar için lâzımdır ki gafletten uyansınlar. Cenâb-ı Hakkın nimetlerinden istifade ederek o cömertçe nimet verenin bütün emirlerine, yasaklarına uysunlar. Yer yüzündeki bütün varlıklardan meşru bir şekilde istifade ederek bunları kendilerine ihsan buyurmuş olan Yüce Mabuda şükretsinler.
Evet!.. Bu mübarek âyetlerden müslümanlar daima birer uyanış dersi almalıdırlar, hayatlarını, yurtlarını, tanzim için daha ziyade çalışmalıdırlar, kendileri için yaratılmış milyonlarca nimetlerden, yaratılış kanunlarından istifade yollarını takip etmelidirler. Tembellik ve sefalet içinde yaşayarak başka milletlerin çalışmalarına, maddeten kalkınmalarına bir hayret bakışıyla bakmamalıdırlar. Belki maddî ve manevî kalkınma hususunda bütün insanlığa bir parlak numune olmalıdırlar. Nitekim vaktiyle müslümanlar böyle bir uyulacak Örnek halinde bulunmuşlardı. Medeniyet tarihi buna şahittir.
§ Arz: Bir cins isimdir. Bütün yer yüzüne denir. Çoğulu "arzât, uruz. Arazım, erâzi" dir. Arz; nezle hastalığına, sarsılmağa, titremeğe, aşağı şeyede denir.
§ Sema; her şeyin sakf ma == tavanına denir. Yağmura, buluta da sema denir. Gök kubbesi verinde kullanılmıştır. Çoğulu: Semavattir.
Kur'ân-ı Kerîm'de beyan buyrulan semadan ve semavattan maksat, bizim yer kürenin üstünde görülen birçok işik saçan işik alan sabit yıldızları, gezegenleri, kapsayan tabakalardan ibarettir ki bunların varlıklarını kısmen görmekte, keşfetmekteyiz. Fakat yedi tabakaya aynimi; olan göklerin varlığına inanmakla beraber, bunların ne şekilde ne mahiyette olduğunu Allah'ın ilmine havale ederiz.
Vaktiyle bir kısım astronomi âlimlerinin semalar, gök cisimleri hakkında vermiş oldukları bilgiler, bilahara pek noksan görülmüştür. Meselâ vaktiyle güneş en büyük bir işik merkezi kabul edilip diğer bir kısım sabit yıldızlar, gezegenler ise, onun etrafında dolanmakta, yalnız ondan işik almakta sanılıyordu, özellikle Ay, Zühre, Utarit, Şems, Mirrih, Müşteri, Zühel adındaki işik saçan, n uran i yıldızların birer gök tabakasında yerleşmiş bulunduğu görüşünde idiler. Bu sebeple bu yıldızların yedi kat göklerde bulunduğunu iddia ediyorlardı. Halbuki bilahara fennin, uzay araştırmalarının ilerlemesi neticesinde anlaşılıyor ki üzerimizdeki uzay sonsuzdur. Bunda pek ziyade işiklı cisimler, yıldızlar vardır. Güneş bize nisbeten yakın olduğu için bütün yıldızlardan büyük gözüküyor. Halbuki uzayda öyle işiklı küreler vardır ki güneş onlara nazaran pek küçüktür ve bizlere pek yakındır. Güneşin işiğı bizlere beş on dakika içinde geldiği halde öyle yıldızlar vardır ki onların işiğı bizim küremize binlerce sene zarfında ancak gelip kavuşabiliyor.
Artık kâinatın genişliğini, bunları yaratmış olan Yüce Yaratıcının kudret ve azametini düşünmelidir. Artık üstümüzde düzenlenmiş müstesna bir halde bulunmuş yedi sema tabakasının bulunduğunu, mucize olan Kur'ân'ı Kerîm haber verdiği halde bunu kim inkâr eder ve uzak görebilir. Meğer ki, akıldan mahrum, kâinatın genişliğini İdrakten habersiz, ilâhî kudreti inkâr eden bir budala olsun.
Velhasıl biz m üs l umanlar yedi kat semanın varlığına inanırız. Bunların detaylarını ise ancak Al I ah ü T e âlâ bilir.
|