2-Bakara Suresi 283. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ve eğer siz bir sefer üzerinde iseniz ve bir yazıcı da bulamaz iseniz makbuz, rehinler kifâyet eder. Fakat bazınız bazınıza emin olursa kendisine emniyet olunan, emaneti ödesin. Ve rabbi olan Allah Teâlâ´dan korksun. Şahadeti de gizlemeyiniz. Onu kim gizlerse şüphe yok ki, onun kalbi günahkârdır. Ve Allah Teâlâ sizin yapacağınız şeylere alîmdir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ve eğer siz bir sefer üzerinde iseniz ve bir yazıcı da bulamaz iseniz alınan rehinler kifayet eder. Fakat bazınız bazınıza emin olursa kendisine emniyet olunan, emaneti ödesin. Ve Rabbi olan Allah Teâlâ'dan korksun. Şahadeti de gizlemeyiniz. Onu kim gizlerse şüphe yok ki, onun kalbi günahkârdır. Ve Allah Teâlâ sizin yapacağınız şeyleri bilir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu âyeti kerime, borçların rehinler ile de emniyet altına alınacağını ve şahitliğe önem vermek gerektiğini göstermektedir. Şöyle ki: Ey borç alıp vermek isteyenler!. (Ve eğer siz bir sefer üzerinde iseniz) yani yolcu bulunuyorsanız veya sefere yönelmiş iseniz (ve bir yazıcı da bulamaz iseniz) bir borç senedi yazacak bir kâtibiniz de yok ise (alınan rehinler -kifayet eder-) bununla yet inebilirsiniz. Bu rehin alınması, dinen uygundur ve malların korunması için faidelidir. Özellikle birçok kimseler, sözlerinde durmuyorlar, borçlarını vaktinde vermiyorlar, bu gibi kimselerin yüzünden bazı zatlar, faizsiz borç vermek suretiyle iyilikte bulunmaktan çekiniyorlar. Rehin verilmesi ise bu gibi ödünçlerin verilmesine, sebep olur. Bu hususta bir güven vesilesi olur. Binaenaleyh sefer halinde bulunulmasa dayine rehin alınması caizdir. (Fakat bâzınız bâzınıza emin olursa) borç verecek kimse, borçlanacak kimse hakkında iyi niyet besler, borcunu ödeyeceğine kanaat getirirse artık rehin almayabilir. Bu halde o (kendisine emniyet olunan) borçlu (emaneti) üzerindeki borcunu alacaklıya (ödesin) gördüğü iyiliğe karşı, hiyanette ve savsaklamada bulunmasın, bu insaniyet onuruna aykırıdır. (Ve rabbi olan Allah Teâlâ'dan korksun) hakkı inkâr etmesin, emânet hukukuna riayetsizlik göstermesin, bunun büyük bir günah olacağını düşünerek Allah'ın azabına uğramaktan kendisini korusun. Ey şahitler!. Ey borçlular!. (Şahitliği de gizlemeyiniz) şahadetten kaçmayınız, şahitler şahadette bulunacakları gibi borçlular da kendi aleyhlerinde şahitlikte bulunarak borçlarını itiraf etmelidirler. (Onu kim gizlerse) şahitliği ve borcu kim gizler ve inkâr eylerse (şüphe yok ki, onun kalbi günahkârdır) bu haksız muamelesi, bir kasde bağlı bir kötü düşünce mahsulü olacağından günahı da o derece büyüktür. (Ve Allah Teâlâ sizin yapacağınız şeyleri bilir) sizlerin borcu inkâr veya şahitliği gizlemenizi ve bütün fiil ve hareketlerinizi tamamen bilir ona göre mükâfat ve ceza verir. Artık bunu düşünüp de işlerinizi buna göre tanzim ediniz.
§ Deyin = Borç: Ödünç alma, harcamada bulunma, satın alma, kefil olma gibi bir sebeple zimmette, yani: Bir şahsın üzerinde sabit olan şeydir. Meselâ: Borç alınan on lira, bir dey indir. Bin liraya veresiye olarak alınan bir evin bu bedeli de bir deyindir. Başkasının tartılan veya ölçülen cinsten bir malını tüketme neticesinde tüketenin ödemesi gereken o kadar tartılır veya ölçülür bir mal da bir borçtur. Meselâ: Birisinin on kile buğdayı telef edilse telef edenin on kile buğday vermesi kendisine bir borç olmuş olur. Borç verene "dâin" borç alana da "medvun" denilir.
$ Rehin: Lügatte sabit, daim demektir ve bir şeyi her hangi bir sebebden dolayı hapsetmek ve alıkoymaktır, Istilâhta: Bir malı ondan tamamen veya kısmen ödetilmesi mümkün olan bir hakkı, mal karşılığında o hak sahibinin veya başkasının elinde gönül rızasıyla hapsettirmek ve alıkoymaktır. Böyle hapsedilen mala "merhun" da denilir. Rehin veren borçluya "rahin" ve hak sahibi sıfatiyle rehin alan kimseye de "mürtehin" denilir. Bir hakkın ödetilmesin) temin etmek için rehin almaya da "irtihân" denilmektedir.
|