2-Bakara Suresi 26. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bir sivrisineği ve onun üstünde bulunanı mesel olarak irad buyurmaktan istihya etmez. İmdi imân etmiş olanlar bunun Rableri tarafından bir hak olduğunu bilirler. Kâfir olanlar ise, «Allah bununla mesel olarak ne murad etti?» derler. Hak Teâlâ bu mesel ile birçoklarını dalâlette bırakır, birçoklarını da hidâyete eriştirir. Allah Teâlâ bununla ancak fâsık olanları dalâlete düşürür. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Şüphe yok ki. Allahü Teâlâ bir sivrisineği ve onun üstünde bulunanı misal getirmekten haya etmez. İmdi îman etmiş olanlar bunun Rableri tarafından bir hak olduğunu bilirler. Kâfir olanlar ise: Allah bununla misal olarak ne murat etti derler. Hak Teâlâ bu misal ile birçoklarını saptırır birçoklarını da hidayete eriştirir. Allah Teâlâ bununla ancak fasik olanları dalâlete düşürür. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler: Müminlerin güzel inanışlarını bildirmekte, mü'min olmayanların da cehalelerini, yanlış düşüncelerini teşhir etmektedir, onların en boş iddialar ile Kur'ân'ı Kerîm hakkında şüphe uyandırmağa çalıştıklarını ilân eylemektedirler. Allah'a verdiği sözü bozmuş, yer yüzünde fesat çıkarmağa çalışmış olan kimselerin de ebedî ziyanda kalacaklarını ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki Kur'ân'ı Kerîm'de birer misal olarak zübab = sinek - enkebut = örümcek gibi bâzı ehemmiyetsiz görülen hayvancıklar zikredilmiştir. Bir takım cahil yahudiler ise, "Bu Allah kelâmına benzemiyor" diye Kur'ân'ı Kerîm hakkında bir şüphe uyandırmak istemişler, bunun üzerine bu âyeti kerime nazil olmuştur.
Evet… (Şüphe yok ki Allah Teâlâ bir sivrisineği ve) hattâ küçüklükte (onun üstünde bulunanı) diğer hayvancıklar gibi şeyleri Kur'ân-ı Kerîm'de (Misal olarak getirmekten utanmaz.) Bu, haşa haddizatında bir eksiklik değildir, utanmayı icap etmez, belki bunda bir hikmet vardır. Bu bir uyarma vesilesidir, bir ilâhî imtihandır. (İmdi İman etmiş olanlar, bunun Rableri tarafından bir hak olduğunu bilirler.) Bu sebeple de hidayete ermiş, ilâhî nimetlere kavuşmuş olurlar. Bilâkis (kâfir olanlar ise) bunun hikmetini anlamazlar. (Allah bununla misal olarak ne murat etti derler) inkâra cesaret gösterirler. (Hak Teâlâ) ise (bu misal ile birçoklarını dalalette bırakır) onlar bu inkârlan yüzünden dalâlete düşmüş, ebedî olarak azabı hak etmiş olurlar. Cenab'ı Hak bununla (birçoklarını da hidayete eriştirir.) Bundaki hikmeti, büyük gayeleri mü'minler anlayıp tasdik ederler, hidayete nail bulunmuş olurlar. (Allah Teâlâ bununla) böyle bir hikmet gereği getirmekte (ancak fâsık olanları dalâlete düşürür.) Onlar düşünerek bundaki hikmeti, gayeyi anlayamazlar, cehaletlerini anlamıyarak, Allah'ın kelâmına itarazda bulunurlar, bu yüzden ebedî bir şekilde sapıtarak felâkete düşerler.
§ Mesel: Lügatte bir şeyin benzeri, neziri demektir. Delil, hüccet, kıssa, hikâye, örnek olarak söylenilen söz, büyük ahlâkî hikâye mânasında kullanılır. Böyle bir şeyi hikâye etmeğe de "darbı mesel" denir. Darbımeseldeki fayda ise bir şahsın veya bir olayın münasibini, benzerini söyleyip böylece o şahsın veya olayın güzelliğini veya çirkinliğini, özen göstermeye lâyık olup olmadığını güzelce ve hâtıralarda kalacak bir şekilde göstermekten ibarettir. Bunun içindir ki en beliğ, en edebî makalelerde, manzumelerde birçok mesellere tesadüf olunur. Meselâ: Güzel sesli bir zata "bülbül", güzel gözlü bir insana "âhü" zararlı bir şahsa "yılan" uğursuz bir kişiye "baykuş" denir. Bu benzetiliş ile onların mahiyetleri en kısa birer ifade ile en kuvvetli bir şekilde anlatılmış olur. Artık, Kuranı Kerîmde bir hikmet ve ihtiyaçtan dolayı böyle bâzı mesellerin, benzetmelerin bulunması onun ilâhî bir kitap olmasına engel olduğu nasıl düşünülebilir?
|