2-Bakara Suresi 25. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
İmân edip sâlih amellerde bulunanlara müjde ver. Şüphe yok ki onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. Her ne vakit o cennetlerden bir meyva ile merzûk olunca diyeceklerdir ki: «Bu meyva bizim evvelce de merzûk olduğumuz bir meyvadır.» Onlara birbirine benzeyen (böyle nîmetler) verilmiş olacaktır. Ve onlar için cennetlerde tertemiz zevceler de vardır ve onlar o cennetlerde ebedî olarak kalacaklardır. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
îman edip güzel güzel amellerde bulunanlara müjde var. Şüphe yok ki onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. Her ne vakit o cennetlerden bir meyva ile rızıklanınca diyeceklerdir ki: Bu meyva bizim evvelce de rızıklandığımız bir meyvadır. Onlara birbirine benzeyen -böyle nimetler- verilmiş olacaktır. Ve onlar için cennetlerde tertemiz eşler de vardır ve onlar o cennetlerde ebedî olarak kalacaklardır. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri arasında pek güzel bir uyum, bir münasebet vardır. Evvelki âyetler, küfür ve isyan sahiplerinin uğrayacakları ahiret azaplarını ve felâketlerini bildirmiştir. Bu âyeti Kerîme'de İman ve güzel âmel sahiplerinin ahiret âleminde ebedî olarak kazanacakları nimetleri, mükâfatları bildirmektedir. Şöyle ki: Ey yüce peygamberim! (İman edîp güzel güzel amellerde bulunanlara müjde var) onları müjdele (şüphe yok ki onlar için) ağaçları (altından ırmaklar akan cennetler vardır.) Bu mü'min, salih kullar için ne büyük bir müjdedir. Bu müjde, bütün insanlığı uyanmaya davet ve o gibi nimetleri kazanmaya teşvik hikmetini de içermektedir.
Evet… mü'min, güzel amellere sahip olanlar için ebedî, mesut bir hayat vardır. Onlar "cin.an, cennât" denilen ve ağaçları altında tatlı tatlı ırmaklar akan ebedî bir âlemde pek mühim nimetler elde edeceklerdir. Ve mü'min salih kullar (Her ne vakit o cennetlerden bir meyva ile rızıklanınca) vaktiyle dünyada da elde etmiş oldukları nimetleri hatırlayarak (diyeceklerdir ki: Bu meyva bizim evvelce rızıklandığınız bir meyvadır) o nevidendir. Bu zatlar, Cenâb-ı Hakkın kendilerini dünya da da, ahirette de rızıklandırmış olduğunu bir şükran vesilesi olarak saygılı bir lisan ile anacaklardır. Gerçek şu ki, her ne kadar dünya nimetleri, cennet nimetleri kadar ebedî, leziz, fevkalâde bir tazelik ve güzelliğe sahip değilse de şekil ve mahiyet itibariyle onlara kısmen benzemektedir. Bu bakımdan bu dünya nimetleri de daima şükrana lâyıktır. (Onlara birbirine benzeyen) böyle nimetler (verilmiş olacaktır.) Bu ne büyük ilâhî lutuftur. Evet… Güzel düşünülürse dünyada da nail olduğumuz nimetler. Birer ilâhî lutuftur. Bunlar da ne kadar kıymetlidir, ne kadar şükrana lâyıktır. (Ve onlar için» o mü'min, salih kullar için (cennetlerde tertemiz) her kusurdan uzak (eşler de vardır.) Bu da ne büyük bir nimettir. Evet… Dünyadaki evlilik hayatı da meşru, faziletli ve temiz olunca hayatımızın devamına, inkişaf ve güzelleşmesine pek iyi bir vesiledir. Demek ki bunlar ahiret hayatında da liyakatli kimseler için birer büyük nimet mahiyetinde bulunacaktır.
Artık bugün de kısmen olsun elde ettiğimiz nimetlerin kadrini bilmemiz icap etmektedir. Bu dünyevî nimetleri küçümseyenler, bunların uhrevî hayatta ne işleri var diyenler ise nimete nankörlük etmiş, dünya hayatını da, ahiret hayatını da güzelce anlamak meziyeinden mahrum kalmış kimselerdir. (Ve onlar) mü'min, salih, şükreden kullar ise (o cennetlerde ebedî olarakkalacaklardır.) İşte insan daha dünyada iken böyle bir istikbale sahip olmanın sebeplerine sarılmalıdır. İmandan, salih amellerden asla ayrılmamalıdır. Cenâb-ı Hakkın korumasına'sığınmalıdır.
|