KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

3-AL-I İMRAN SURESI (200 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130
131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156
157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182
183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Al-i İmran Suresi 136  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 3/136
3-AL-I İMRAN SURESI - 136. AYET    Medine
أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ -136
Ülaike cezaühüm mağfiratüm mir rabbihim ve cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha* ve nı´me ecrul amilın
3-Al-i İmran Suresi 136. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: İşte onların mükâfaatları mağfirettir. Ve altlarından ırmaklar akar cennetlerdir. Onlar orada ebedî kalıcılardır. Ve ne güzeldir âmil olanların mükâfaatı!
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: İşte onların mükâfatları bağışlanmadır. Ve altlarından ırmaklar akar cennetlerdir. Onlar orada ebedî kalıcılardır. Ve ne güzeldir böyle amel edenlerin mükâfatı!.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(İşte onların) o iki zümrenin yâni: İnfakta, afv ve ikramda bulunan ve Cenab'ı Hak'ki zikrederek tevbe ve istiğfar eden zatların (mükâfatları bağışlanmadır) onlar hakkında ilâhî mağfiretin tecelli etmesidir. (Ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir) o cennet bahçelerinde nice büyük nimetlere kavuşmaktır. Bununla beraber (onlar orada) o cennetlerde (ebedî) bir halde (kalıcılardır) oradan bir daha çıkarılmayacaklardır. Artık düşünmeli, bu ne büyük nimet!. (Ve ne güzeldir böyle amel edenlerin) üzerlerine düşen dinî ve dünyevî vazifeleri güzelce yerine getirenlerin şu ilâhî mağfirete ve cennetlere kavuşmaktan ibaret olan (mükâfatı) Cenâb-ı Hak cümlemize böyle bir mükâfat ihsan buyursun âmin!. Bir hadisi şerifte beyan olunduğu üzere günahtan tevbe eden, hiç günah işlememiş kimse gibidi kötülüğünü düşünerek derhal tevbe ve istiğfarda bulunsunlar. Binaenaleyh insanlar günahlardan uzak olamazlar, elverir ki, bunun § Bu mübarek âyetler de cennetin sakınanlar, günahlarında ısrar etmeyip tevbe ve istiğfar edenler için hazırlanmış olduğu bildiriliyor. Yâni: Buraya asıl lâik olanlar onlardır. Yoksa bundan dolayı cennete, günahlarından tevbe etmeksizin ölen müslümanların giremiyeceği lâzım gelmez. Nitekim cehennemin kâfirler için ortaya konulmuş olması da cehenneme hiçbir müminin girmeyeceğini gerektirmez. Belki cehennem, asıl kâfirler için ebedî bir azap yurdudur. Günahkâr mü'minlerin cehenneme girecekleri ise geçici bir zaman içindir, sonra yine oradan kurtulup cennete gireceklerdir. Mutezile âlimlerine göre ise mü'minler, takva sahiplerinden, tövbekarlardan ve günahlarında ölünceye kadar ısrar edenlerden ibaret olmak üzere üç tabakaya ayrılır. Bunlardan cennete, takva sahibi ve tövbekar olanların oluşturdukları t ab akadaki I er gireceklerdir. Günahlarında ısrar edere|. Vefat eden tabaka ehli ise cennete asla giremiyeceklerdir. Bu yanlış bir görüştür. Ehli sünnete göre her müslüman, imân ile ölünce cennete girecekdir. Ancak tövbe etmeksizin günahkâr olarak ölen müslümanlar, Allah'ın dileğine tabidirler. Cenâb-ı Hak bunlardan dilediğini affeder ve dilediğine bir müddet cehennemde azap eder, sonra yine cennete koyar Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkası dilediği kimse için bağışlar. (Nisa, 4/48) = âyeti kerimesi de bunu göstermektedir. Şu kadar var ki, hangi şahsın Allah'ın affına uğrayacağı kestirilemez. Binaenaleyh insan daima ilâhî azaptan korkmalıdır, Cenâb-ı Haktan utanmalıdır, nîmete karşı nankörlük edip günah yoluna gitmemelidir. Cehennem azabının bir günlüğü bile en müthiş azaplardan, cezalardan sonsuz derecede fazladır. Artık her mü'm in bunları düşünmeli, kendisinden sâdır olan günahlardan dolayı bir an evvel tevbe ve istiğfar etmelidir. İşte asıl ihtiyat ve kurtuluş yolu bundan ibarettir.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014