KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

3-AL-I İMRAN SURESI (200 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130
131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156
157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182
183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Al-i İmran Suresi 122  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 3/122
3-AL-I İMRAN SURESI - 122. AYET    Medine
إِذْ هَمَّتْ طَائِفَتَانِ مِنْكُمْ أَنْ تَفْشَلَا وَاللَّهُ وَلِيُّهُمَا ۗ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ -122
İz hemmet taifetani minküm en tefşela vallahü veliyyühüma* ve alellahi fel yetevekkelil mü´minun
3-Al-i İmran Suresi 122. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: O vakit ki, sizden iki zümre dağılmaya kastetmişti. Halbuki onların muhafızı Cenâb-ı Allah´tır. Ve mü´minler ancak Allah Teâlâ´ya tevekkül etmelidirler.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: O vakit ki, sizden iki bölük dağılmaya yüz tutmuştu. Halbuki onların koruyucusu Cenab'ı Allah'tır. Ve mü'minler ancak Allah Teâlâ'ya tevekkül etmelidirler..
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(O vakit ki) sizin savaşa başlamış olduğunuz zaman ki (sizden iki gurup) Hazrec kabilesinden Seleme oğulları ve Eve kabilesinden Harise oğulları münafıkların sözüne al d an arak (dağılmaya) harb d en korkarak cihad meydanını terketmeye (yüz tutmuştu.) Öyle münafıkların sözüne bakmalı mıydı?. Bir takım din düşmanlarından korkmalı mı idi?. (Halbuki onların) o iki gurubun, bütün hakikî mü'minlerin muhafızı yardımcısı ve destekçisi (Cenâb-ı Allah'tır.) Artık onlar neden öyle korkup dağılmaya yüz tutsunlar. Onlar Allah Teâlâ'ya sığınmalı değil miydi I er?. (Ve mü'min olanlar ancak Allah Teâlâ'ya tevekkül etmelidirler.) Cenâb-ı H ak'ka itimat edip zafer ve muvaffakiyet! Ondan niyaz etmeli, düşmanlarından korkmamalıdırlar. Nitekim Hak Teâlâ Hazretleri kendilerini Bedir gazvesinde büyük bir zafer ve muvaffakiyete kavuşturmuştur. Elverir ki sabır etsinler, takvadan, tevekkülden ayrılmasınlar. § Uhuel gazvesi; İslâm tarihinde detaylı bir şekilde beyan olunduğu üzere Mekke'i Mükerreme'de Kureyş müşrikleri, bazı kabileleri de yanlarına alarak üç bin askerden oluşan bir ordu ile Mekke'i Mü kerem eden çıkmışlar, Medine'i Münevvereye doğru harekete başlamışlardı. Müslümanlar ile savaşta bulunmak istiyorlardı. Rasüli Ekrem, S al I al I ah ü aleyh i Vesellem Efendimiz, durumdan haberdar olunca ashabı kiramı yanına toplamış, danışmada bulunmuştu. En s arı kiramdan birçokları: Yaresulullahl. Medine'den çıkmayalım, biz ne zaman dışarı çıkıp düşman ile karşılaştık ise zarara uğradık, fakat düşman ne zaman bizi kuş attıysa o mağlûbiyete uğradı, demişler. Münafıkların reisi olan Abdullah ibni Übeyyibni Selûl dahi bu görüşte bulunmuştu. Diğer bir kısım zatlar da Yaresulullah!. Müsaade buyur biz o köpeklere karşı çıkalım, kendilerinden korktuğumuzu sanmasınlar dediler. Rasüli Ekrem Hazretleri ise: Ben rüyamda bir takım sığırların boğazlandığını gördüm, hayır ile yorum I ad im, ve kılıcımda bir gedik açıldığını gördüm, onu da bir hezimet ile yorum I ad ı m, ve arkama kuvvetli bir zırh giydiğimi gördüm, onu da Medine ile yorumda bulundum. Artık uygun görürseniz Medine'de kalalım, düşmanlara karşı çıkmayalım, diye buyurdu. Fakat Bedir gazvesinde bulunmak şerefine ulaşamayan bir kısım zatlar da: Yaresulullah!. Bizimle Medine dışına teşrif et, cihattan geri kalmayalım, diye ısrar ettiler. Bunun üzerine Rasüli Ekrem Hazretleri han e'i saadetine gitti, savaşa ait elbisesini, silâhını giyinip kuşandı, cihat için hazır bir hale geldi. Vaktaki; o zatlar bu hali gördüler: Kendilerinde bir pişmanlık yüz gösterdi, biz Resûlüllaha nasıl olur da böyle yol gösterebiliriz, dediler ve Resûlullah'a müracaat ederek: Yaresulullah!. Sen neyi uygun görüyorsan onu yap diye itirazda bulundular. Rasüli Ekrem Hazretleri de buyurdu ki: Bir peygambere lâyık değildir ki, harb elbisesini giyindikten sonra düşman ile vuruşmada bulunmadan onu çıkarıversin. Artık Cuma namazından sonra Medinei münevvere'den dışarı çıkıldı. U h u el dağı civarında vaziyet alındı. Rasüli Ekrem Efendimiz, Abdullah ibni Cübeyri bir takım mücahitlerle beraber oradaki bir vadinin korunmasıyla görevlendirdi, oradan düşmanların baskın yapmaları düşünüldüğünden siz buradan ayrılmayınız, şayet düşman gelirse onları oklarınızla karşılayınız, ta ki bizim arkamızdan hücum edebilmesinler. Siz buradan asla ayrılmayınız, bizim arkamıza düşmeyiniz. Düşmanlar sizi burada görürlerse geri döner giderler diye buyurdu. Vaktaki Uhud sahasında müslümanlar ile düşmanları karşı karşıya geldiler, İslâm ordusunda bulunan münafık Abdullah ibni Übey, arkadaşlarına dedi ki. Mu ham m ed -Aleyhisselâm- düşmanlarına karşı sizinle zafer elde edecektir. O halde siz müslümanların düşmanlarını görünce bozguna uğrayınız ki, o müslümanlar da size bakar bozguna uğrarlar, savaş müslümanların aleyhine olmuş olsun. Gerçekten de iki kuvvet çarpışmaya başlayınca İslâm ordusundaki o münafıklar bozguna uğradılar. Sayıları üç yüz kadar idi, geri kalan yedi yüz kadar İslâm mücahitler! Yine harbe devam edip düşmanları olan müşrikleri bozguna uğrattılar. Fakat Uhud vadisindeki İslâm muhafız kuvveti, düşmanların bu bozgunundan haberdar olunca bulundukları mühim mevki bıraktılar, düşmanı takip etmek istediler. O vadide bulunan düşman kuvvetleri bundan istifade ederek İslâm ordusunu arkasından kuşattılar, kanlı muharebeler oldu, Hz. Hamza gibi kahraman mücahitler şehit düştü. Birçok İslâm askerleri dağılıp Resûlullah'ı yalnız bıraktılar, mübarek yüzü yaralandı, mübarek bir dişi de kırıldı, yanında yalnız Ebubekir, Ali, Ab bas, T al ha, ve S ad hazretleri gibi birkaç zat sebat edip kalmışlardı. Rasüli Ekrem'in şehit edildiği haberi yayılmıştı. Fakat en s arı kiramdan bir zat, Rasüli Ekrem'i yaşıyor görüp sevinmiş, müslümanlara karşı: İşte Resûlullah, elhamdülillah yaşıyor diye nida etti, bunun üzerine muhacirinden ve en s ardan olan erler, tekrar Resulûllah'ın etrafında toplandılar, bundan haberdar olan düşman kuvvetleri de korkarak dağıldılar, Mekke yolunu tutup gittiler. İşte Kur'ân'ı Kerim bu tarihî hadiseyi müslümanlar için bir uyanma dersi bir manevî terbiye olarak göstermiş oluyor. Resulûllah'ın görüşüne aykırı temennilerin, hareketlerin korkunç neticelerini bildiriyor. Komutanın emrine muhalefet ederek korumakla emrolundukları yerleri terkedenlerin ne elem verici mağlûbiyetlere sebebiyet vereceklerini anlatıyor. Sabır ve sebattan Allah Teâlâ'ya ve Yüce Peygamberine itaattan ayrılmayanların da nice muvaffakiyetlere ulaşacaklarına işaret buyuruyor.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014