3-Al-i İmran Suresi 83. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Artık Allah Teâlâ´nın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O´na göklerde olanlar da, yerde olanlar da isteyerek ve istemiyerek munkat olmuşlardır. Ve O´na döndürüleceklerdir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Artık Allah Teâlâ'nın dininden başkasını mı arıyorlar?. Halbuki ona göklerde olanlar da, yerde olanlar da isteyerek ve istemiyerek teslim olmuşlardır. Ve ona döndürüleceklerdir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu âyeti kerime, Allah katında yegâne makbul olan dini İslâm'dan başkasını arayanların ziyanda ve hüsranda olacaklarını göstermektedir. Şöyle ki: Söz ve yemine, ikrar ve ş eh ad et e muhalefet edenler, Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul etmeyenler ne istiyorlar?. (Artık) onlar (Allah Teâlâ'nın dininden) bütün yüce peygamberler arasında esasen bir olan İslâm dininden o tevhit dininden (başkasını mı arıyorlar?) Bu İslâm dininden başka Allah katında makbul bir din var mıdır?. Cenâb-ı Hak, bu dini mübini
kabul etmelerini kendilerine emrediyor, artık buna nasıl muhalefet edilebilir? (Halbuki ona) o halikı kerim hazretlerine (göklerde olanlar da yerde olanlar da) yani s em al ardaki melekler de ve yer yüzündeki insanlar da t av'an, yani (isteyerek ve) kerhen, yani (istemiyerek münkat olmuşlardır.) Teslimiyette bulunmuşlardır. (Ve) bütün bu m ah lü kat (ona) o Yüce Mabuda, onun büyük mahkemesine sevk olunacaklardır, (döndürüleceklerdir.) Ona imân etmiş ve boyun eğmiş olanlar, cennetlere dahil, nîmetlere nail olacaklardır. Onu inkâr edenler de, ona ortak koşanlar da, cehennemlere atılıp ebedî azaplar içinde kalacaklardır. Artık bu sonu düşünsünler!
§ Hak Teâlâ Hazretlerine isteyerek ve istemeyerek boyun eğme ve teslim olma meselesine dair tefsirlerde birçok yorum vardır. Kısaca deniliyor ki, semalardaki melekler Cenâb-ı Hak'ki isteyerek tasdik etmişlerdir. Yerde bulunan insanların ise bir kısmı isteyerek, bir kısmı da istemeyerek tasdikte bulunmuşlardır. Şöyle ki: Bir kısım insanlar sağlam bir yaratılışa sahip, tam bir hulûs ile Allah'ın birliğini tasdik edici olarak ilâhî dine boyun eğe gelmişlerdir. Bir kısmı da kendi maddî hayatlarını kurtarmak için istemeyerek kendilerini mü'm in göstermişlerdir. Kalben inanır bulunmamışlardır. Nitekim cihat meydanlarında mağlûp olan gayri müslimlerden bir takımı bu şekilde harekette bulunup durmuşlardır. Bunlar da bilâhare güzel düşünüp t e samimî şekilde İslâmiyet i kabul etmiş olunca İslâm şerefine nail olarak kendilerini ebedî azaptan kurtarmış olurlar. Fakat öyle münafıkça bir halde yaşar, o hal üzere ölmüş olunca ebedî azaba uğrarlar. Bir t uf an i azab neticesinde veya üzerine yönelen bir belâdan kurtulmak m aks ad iyi e istemeyerek imân edenler hakkında da bu hüküm caridir. Yani: Bu imândan sonra inancı sağlamlaştırarak samimî şekilde İslâm dinine s arı liri arsa yine ebedî azaptan kurtulmuş olurlar. Fakat bu inançları samimiyet kazanmazsa yine imansız olarak âh i ret e gider ebedî azabı d üş ar olurlar. Bir de küfr içinde yaşamış bir kimse öleceği saatte gözleri önünde parlamaya başlayan bir ilâhî azabın tesiriyle imân ederse bu bir ümitsizlik halindeki imân olacağından makbul olmaz. Firavunun gark olacağı andaki imânı gibi.
Diğer bir yoruma göre de isteyerek ve istemeyerek imân = Rabbınız değil miyim? lA'raf 7/172) hitabının yönelmiş olduğu ruhlar âleminde meydana
gelmiştir. O zaman isteyerek imân edenler bu âlemde de imanlarını muhafaza ederek saadete ermişlerdir. İstemeyerek imân edenler ise bu âlemde küfürlerini açığa vurarak ebedî hüsrana uğramışlardır ve uğrayacaklardır.
Velhâsıl: Bütün akıl sahipleri, ergeç, ister istemez Cenâb-ı Hak'ki tasdik edecek, ona teslimiyet gösterilecektir. Fakat bir kısmının tasdik ve teslimiyeti belirlenen vaktinde vâki olmamış olacağı nedenle Allah katında makbul olmayacaktır. Cenab'ı Hak, cümlemizi samimî imândan ayırmasın, âmin…
|