3-Al-i İmran Suresi 69. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ehl-i kitaptan bir tâife, arzu etmiştir ki, sizleri idlâl etsinler. Halbuki, onlar kendi nefislerinden başkasını idlâl edemezler. Ve farkına varamazlar. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ehli kitaptan bir taife, arzu etmiştir ki, sizleri saptırsınlar. Halbuki, onlar kendi nefislerinden başkasını, s apt ıram azlar. Ve farkına varamazlar. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler de ehli kitap denilen taif enin hakikî mü'minleri ne kadar saptırmaya çalıştıklarını ve onların ne kadar hakikatleri değiştirme ve bozmaya koşup durduklarını meydana koymaktadır. Şöyle ki: Ey müslümanlar! (Ehli kitaptan bir taife), İslâm dinine olan düşmanlıkları sebebiyle (arzu etmiştir ki, sizleri saptırsınlar) sizleri mukaddes dininizden ayırmak, sizleri küfre götürmek temennisinde bulunmuşlardır. (Halbuki onlar kendi nefislerinden başkasını s apt ıram azlar). Hakikî mü'minler onlara iltifatta bulunmazlar, onların aldatmalarına kapılmazlar. O taife kendileri gibi irfan nurundan mahrum kalanları dalâlete düşürürler. Bu saptırma hareketlerinin günahı da kendilerine yönelmiş olur. (Ve) onlar bu hakikatin (farkına) da (varamazlar) ziyanda ve hüsranda kalırlar.
§ Rivayete göre yahudîler, es h abı kiramdan Mu az ibni Cebel'i, Huzeyfetübnil Yem anî ve Ammaribni Yasirî -Allah onlardan razı olsun- kendi dinlerine davet etmişler, onun üzerine bu âyeti kerime nazil olmuştur. Gerçekten zamanımıza kadar da yabancı milletler, birçok teşkilât vücude getirmiş; birtakım saf müslümanları saptırmaya çalışarak kendi dinlerine açıkça veya gizli olarak davet etmekte bulunmuşlardır. Bunların gayeleri insanlığın hakikî bir dine sahip olması değildir. Belki insanlık kütlesini tamamen kendilerine bağlayarak bu sayede siyasî, iktisadî emellerini daha ziyade geliştirmektir. Ve İslâm cemaati adıyla karşılarında bulunan muazzam, hakikî imân ile donanmış zevatı kutsî dinlerinden mahrum bırakarak dağılmaya sevkeylemektir. Fakat Cenâb-ı Hak, buna müsaade etmeyecektir. İslâm nuru, O ilâhî nur kıyamete kadar her yerde parlayıp duracaktır. Bizim vazifemiz ise dost ile düşmanı tanımaktır, birtakım aldatıcıların medeniyet adıyla, terakki adıyla yapılan yaldızlı, aldatıcı sözlerine kıymet vermemektir. Onların şeklen doğru görünmelerine al d an m ayıp, onların kötü emellerini anlamaktır.
"Bâtıl hamişe bâtil-ü beyhudedir veli"
"Müşkil budur ki sureti haktan zuhur ede"
|