3-Al-i İmran Suresi 37. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Artık onu Rabbisi bir güzel kabul ile kabul buyurdu ve onu bir güzel nebat olarak yetiştirdi. Zekeriya´yı da ona bakmaya memur etti. Zekeriya her ne zaman mahfilde onun yanına girse, onun yanında bir rızık bulurdu. «Ya Meryem! Bu sana nereden geldi?» O da «Bu, Allah tarafından,» der idi. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ dilediğini hesapsız merzûk buyurur. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Artık onu Rabbisi bir güzel kabul ile kabul buyurdu ve onu bir güzel nebat olarak yetiştirdi. Zekeriya'yı da ona bakmaya memur etti. Z eke riya her ne zaman mahfilde onun yanına girse onun yanında bir rızık bulurdu. Ya Meryem! Bu sana nereden geldi, O da bu Allah tarafından der idi. Şüphe yok ki. Allah T e âlâ dilediğine hesapsız rızık verir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyette, Hz. Meryem'in ne şekilde büyüyüp geliştiğini ve Cenâb-ı Hakkın dilediği kulunu nasıl hârikalara mazhar buyurduğunu bildirmektedir. Şöyle ki: Hanne'nin kızı Meryem hakkındaki duası üzerine (artık onu) Meryem'i, (Râbbisi) sahibi ve lâik olduğu Kemâle kavuşturucusu olan Cenab'ı Hak, validesi Hanne'den (bir güzel kabul ile kabul buyurdu) onun adağını kendisine mahsus bir ayrıcalık olmak üzere rıza ile kabul etti. Halbuki, ondan başka kızların adak edilmesini kabul buyurmamıştır. (Ve onu) Meryem'i (bir güzel nebat olarak yetiştirdi) o bir çocukluk goncası idi. Pek güzel ahlâk sahibi idi. Başka çocukların bir aydaki büyümesini, Meryem bir günde buyuyordu. Cenâb-ı Hak (Zekeriya'yı da ona bakmaya) Meryem'in himayesine, korumasına ihtiyaçlarını sağlamaya (memur etti) bu vazifeyi deruhte etmiş olan (Zekeriya) aleyhisselâm (her ne zaman) Meryem için hazırladığı (mahfilde) hücrede (onun) Meryem'in (yanına girse onun yanında) kendisinin getirmemiş olduğu (bir) nevi (rızık bulurdu.) Yaz meyvesini kış mevsiminde, kış meyvesini de yaz mevsiminde hazır bir halde görürdü. Halbuki, hücrenin kapısını yalnız Zekeriya kilitler, açardı. Başkalarının oraya girmesi düşünülmezdi. Binaenaleyh Hz. Zekeriya (Ey Meryem! Bu sana nerden derdi?) böyle kapı kapalı olduğu halde bu nimetler böyle vaktinin haricinde olarak sana nereden geliyor diye sorardı. (O da) Meryem de (bu) nimetler (Allah Tealâ tarafından derdi.) Evet. Bu nimetler birer ilâhî lütuf olarak Meryem'e cennetten geliyordu. Bu hal, Meryem hakkında bir keramet idi, onun Allah katındaki büyüklüğüne bir alamet idi. Böyle bir kerametin vücudu nasıl inkâr olunabilir ve uzak görülebilir. Cenâb-ı Hak, her şeye kadirdir. Dilediği hârikayı, mucizeyi vücude getirir ve (şüphe yok ki. Allah Teâlâ dilediğine) de (hesapsız bir şekilde,) bir meşakkat ve zahmet vermeksizin pek geniş bir rızık ile (rızıklandırır.) İşte Hz. Meryem'i rızıklandırması da bu cümledendir. Bu son cümle, ya Hz. Meryem'in bu husustaki ifadesine, güzel inancına işaret eder veyahut müstakil olarak sırf bir hakikat olmak üzere Allah tarafından beyan buyurulmuştur.
Rivayet olunur ki: Hanne vaktaki Meryem'i doğurdu, onu bir hırkaya sararak mescidi aksaya götürdü, oradaki Ahbarın = Din alîmleri olan yirmi dokuz zatın yanına bıraktı bu bir adaktır, bunu kabul ediniz dedi. Meryem, onların ilim ve dindarlık itibariyle en büyükleri ve reisleri bulunmuş olan imran'ın kızı olduğu için her biri istedi ki onu kendisi alıp himaye etsin. Bu yüzden aralarında münakaşa zuhur etti. Zekeriya aleyhisselâm, beyti mukaddesteki o zatların reisi idi ve Meryem'in tezyesinin kocası bulunuyordu. Bu sebeple Meryem'i kendi alıp himaye etmek istedi. Diğer zatlar ise dediler ki: Meryem'e anası herkesten daha yakın iken onu kendi yanında bırakmıyor, artık senin yanında bırakılması neden lâzım gelsin? En iyisi kur'a atalım kime isabet ederse o alıp beslesin. Bunun üzerine kur'aya karar verdiler. Ürdün ırmağına gittiler, kalemlerini o suya atıverdiler, hangisinin kalemi sabit olup suyun yüzüne çıkarsa Meryem'in bakımını o üstlenecekti, bunlardan yalnız Hz. Zekeriya'nın kalemi öylece su üzerine çıkıp kaldı. Artık Meryem'i Hz. Zekeriya aldı, onu teyzesinin yanına götürdü, Meryem, genç bir kız haline gelince onun için mescidi aksada merdivenle çıkılır bir yüksek çardak yaptırdı. İşte mihraptan maksat budur, sonra Meryem'i buraya bıraktı, onun yiyip içeceğini yalnız kendisi götürür, ona verirdi, başkaları onun yanına çıkamazdı. Bu esnada idi ki, Hz. Meryem'e Allah tarafından ihsan buyurulan çeşit çeşit nimetleri görünce: Ya Meryem! Bu nimetler sana nereden? Diye sormuş, Hz. Meryem'in Allah katındaki yüksek mevkiini düşünerek kendisinin o ihtiyarlığı zamanında öyle kıymetli bir çocuğa sahip olmayı Cenâb-ı Haktan niyaz eylemişti.
|