3-Al-i İmran Suresi 25. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Onları, o vukuunda şüphe olmayan gün için topladığımız ve her şahısa kazanmış olduğu şey ödenecek olan zaman onların hali ne olacaktır. Ve onlar zulüm olunmuş olmayacaklardır. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Onları o vukuunda şüphe olmayan gün için topladığımız ve her şahısa kazanmış olduğu şey ödenecek olan zaman -onların hâli- ne olacaktır. Ve zulüm olunmuş olmayacaklardır. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ne beyhude ümit! Bu nasıl olabilir? (onları) o İslâm dînini kabul etmeyen inkarcılar! (o vukuunda şüphe olmayan) meydana geleceği nice delilerle sabit bulunan (gün için) o kıyamet vakti, o mükâfat ve mücazat zamanı için (topladığımız ve her şahsa) dünyada iken (kazanmış olduğu şey) bütün amellerinin cezası, karşılığı (ödenecek olan zaman -onların hâli- ne olacaktır,) ne kadar acayip! Onlar hiç düşünmezler mi? Öyle iddiaları gibi geçici bir azap ile kurtulacaklarını nasıl iddia edebiliyorlar? Özellikle küfrün cezası ebedidir. Bunu bilmeler! İcabetmez mi? (onlar) bütün insanlar (zulüm olunmazlar) herkese istihkakına göre muamele yapılır. Bir kimsenin haksız yere azabı arttırılmaz, sevabı da eksiltilmez, İlâhî Adalet buna müsait değildir.
§ Bu mübarek âyetlerin nüzul sebebi hakkında şöyle rivayetler vardır:
1 - Rasüli Ekrem, sallâllahû aleyhi ve sellem efendimizin mübarek vasıfları Tevratta anlatılmıştır. Yahudilerin âlimleri bunu biliyorlardı. Bu hususa dair Tevrata müracaat etmeleri kendilerine emir olunmuştu. Onlar ise bile bile inkâra devap edip bu müracaattan kaçınmışlardı. İşte bu âyetler bunu bildirmektedir.
2 - Fahri kâinat hazretleri. Yahudilerin dershanelerine teşrif etmiş, onları İslâm'a davet buyurmuş; onlar da: Sen hangi din üzeresin? Diye sormuşlar, Rasüli Ekrem de: Ben İbrahim aleyhisselâmın dini üzereyim, yâni: Benim dinim de onun dinidir, bütün ilâhî dinler esasen bir olup, müslümanlıktan ibarettir, diye buyurmuş. Onlar ise: Hayır. İbrahim aleyhisselâm Yahudîdir, demişler. Peygamber efendimiz de buyurmuş ki, öyle ise Tevrat'i getirin bakalım, yâni buna dair tevratta ne vardır ki, ona dayanarak böyle iddia ediyorsunuz? Onlar ise bundan kaçınmışlar, Tevratta iddialarını isbat edecek bir şey bulunmadığını bildikleri için t evrat a müracaat edememişlerdir. İşte bu âyetler bu hâdise üzerine nazil olmuştur.
3 - Yahudîlerden şerefli bir aileye mensup bir erkek ile bir kadın zinada bulunmuşlardı. Tevratın hükmüne göre recmedilmeleri, yâni taşlanarak öldürülmeleri icab ediyordu. Bundan kurtulmak ümidi ile Rasûli Ekrem efendimize müracaat ettiler, o da bunların recmedilmelerine hükmetti fakat onlar buna razı olmadılar, böyle bir hükmü inkâr ettiler, peygamber efendimiz emr etti, haydi Tevrat'ı getiriniz, oradaki hüküm de böyledir, diye buyurdu. Tevrat'ı getirdiler, Yahudîlerden Abdullah İbni Surya, Tevrat'ı okumaya başladı, recim âyeti gelince üzerine elini koyup onu okumadan geçti. Orada bulunan Abdullah ibnî Selâm, bu keyfiyeti haber verince Abdullah elini çekti, recim âyeti görüldü. Rasûli Ekrem'in emriyle o iki şahıs recmedildi, Yahudîler ise bundan çok kızdılar, Tevrat'ta da mevcut olan bu hükmü bildikleri halde bundan kaçınmışlardı bunun hükmüne rıza göstermemişlerdi. İşte bu âyetler bunun üzerine indirilerek şeref verilmiştir. Maamafih bu âyetlerin hükmü, bu gibi hakikatları gizleyen ve inkâr edenlerin hepsine de şamildir.
|