KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

24-NUR SURESI (64 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Nur Suresi 22  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 24/22
24-NUR SURESI - 22. AYET    Medine
وَلَا يَأْتَلِ أُولُو الْفَضْلِ مِنْكُمْ وَالسَّعَةِ أَنْ يُؤْتُوا أُولِي الْقُرْبَىٰ وَالْمَسَاكِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُوا ۗ أَلَا تُحِبُّونَ أَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ -22
Ve la ye´teli ülül fadli minküm ves seati ey yü´tu ulil kurba vel mesakıne vel mühacirıne fı sebılillahi vel ya´fu velyasfehu e la tühıbbune ey yağfirallahü leküm vellahü ğafurur rahıym
24-Nur Suresi 22. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve sizden fazilet ve servet sahibi olanlar kariblerine ve yoksullara ve Allah yolunda muhâcerette bulunmuş olanlara bir şey vermemek için yemin etmesin ve affetsinler, bağışlasınlar. Siz sevmez misiniz ki, Allah sizin için mağfiret buyursun ve Allah gafûrdur, rahîmdir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve sizden fazilet ve servet sahibi olanlar yakınlarına ve yoksullara Allah yolunda hicrette bulunmuş olanlara birşey vermemek için yemin etmesin ve af etsinler, bağışlasınlar, siz sevmez misiniz ki, Allah sizin için mağfiret buyursun ve Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyet, müslümanlardan fazilet ve servet sahibi olan zatların kendi yakınlarına ve diğer yardıma lâyık kardeşlerine yardım etmekten geri durmamalarını ve o din kardeşlerinde görülen bazı kusurları af ve bağış ile karşılayarak ilâhi mağfirete nail olmalarını emir ve tavsiye buyurmaktadır. Şöyle ki: (Ve) Ey müslümanlar!. (sizden fazilet ve servet sahibi olanlar) Ebubekris Sıddık gibi güzel vasıflara sahip bulunanlar (yakınlarına) kendi akrabalarına (ve yoksullara) fakirlere (ve) Mistah gibi (Allah yolunda hicrette bulunmuş) yardıma muhtaç (olanlara) bazı kusurlarından dolayı kendilerine (bir şey vermemek için) onlara yardım etmemek için (yemin etmesin) böyle bir yemin uygun değildir. Hattâ böyle yemin edilen bir şeyin aksi daha hayırlı bulunursa o hayırlı şeyi işleyip bu yeminden dolayı kefaret verilmesi lazım gelir, (ve) onlarda görülen bazı kusurları (af etsinler, bağışlasınlar) başlarına kakıp durmasınlar (siz) Ey müslümanlar!. (sevmez misiniz ki,) pek ziyade arzu etmez misiniz ki, sizin bu affınız karşılığında (Allah sizin için mağfiret buyursun) elbette ki, seversiniz. Öyle ise bu af ve bağışlamayi terk etmeyiniz (ve Allah gafurdur) kullarının nice günahlarını af edip örtmektedir. Onları cezalandırmaya kadir olduğu halde cezalandırmayıp kendilerini mağfirete nail kılmaktadır. Ve o yüce yaratıcı (rahimdir) kullarına merhameti pek ziyadedir. Artık ey o kerem sahibi mabudun kulları. Siz de onun ahlâkı ile ahlâklanmaya çalışınız. "Bu âyeti kerime, Hz. Ebu Bekir ve emsali hakkında nazil olmuştur. Bir kere bu âyeti kerime, Hz. Ebu Bekir'in değerinin yüceliğini gösteriyor, dinen fazilet sahibi olduğuna bu sebeple Peygamberlerden sonra en büyük zat bulunduğuna işaret buyuruyor. Bazı kusurlara karşı af ile muamele yapılmasının ilâhi mağfirete nail olmak için bir vesile olacağını göstererek müslümanları bu hususa özendirip ve teşvik ediyor, müslümanların birbirine karşı af ve kerem ile muamele yapmaya sevkederek sosyal hayata büyük bir ahlâki fazilet dersi vermiş bulunuyor. Evet.. Hazreti Aişe'i Sıdıka validemiz hakkındaki lâyık olmayan, uydurma sözlerde bulunan bir münafıkı dinlemiş, bunu reddetmeyip bundan dolayı gülümsemiş olan bir zat da vardır ki, adi "Misteh" idi. Bu zat, Hz. Ebu Bekr'in teyzesinin oğlu idi, Bedir savaşında bulunmuştu, durumu fakir olduğu için öteden beri Hz. Sıddık'ın himayesinde yaşıyordu. 0 iftira hâdisesinden sonra Hz. Sıddık, onu reddetmiş, ona bir daha yardım etmiyeceğine dair yeminde bulunmuştu. Misteh, ihtiyaç içinde müşkül bir durumda kalmış oldu. Bunun üzerine bu âyeti kerime nazil olmuş, bu gibi yakınları ve diğer muhtaç kimseleri ve muhacir zatları bazı kusurlarından dolayı korumadan mahrum bırakmanın uygun olmayacağını bildirmiş, bu husustaki affın, müsamahanın ilâhi mağfiretin tecellisine vesile olacağını müjdelemiştir. Hz. Sıddık da bu ilâhi emri öğrenince hemen Misteh'i affetmiş onu yine yanına kabul buyurmuş, sizi kovduğum, Cenab-ı Hak'kın size gazap ettiği zamanda idi. Şimdi madem ki, Cenab-ı Hak sizi affetmiştir, artık bu husutaki ilâhî hükmü başım ve gözüm üzerine kabul ettim. Diyerek ilâhi emre olan tam bağlılığını bu suretle de göstermiştir. İşte müslümanlara lâyık olan, böyle iyilik sever, affedici harekette bulunmaktır.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014