KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

24-NUR SURESI (64 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Nur Suresi 35  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 24/35
24-NUR SURESI - 35. AYET    Medine
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ ۖ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ ۖ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ ۚ نُورٌ عَلَىٰ نُورٍ ۗ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ ۗ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ -35
Allahü nurus semavati vel ard meselü nurihı ke mişkatin fıha mısbah elmisbahu fı zücaceh ezzücacetü ke enneha kevkebün dürriyyüy yukadü min şeceratim mübaraketin zeytunetil la şerkıyyetiv ve la ğarbiyyetiy yekadü zeytüha yüdıy´ü ve lev lem temseshü nar nurun ala nur yehdillahü li nurihı mey yeşa´ ve yadribüllahül emsale lin nas vallahü bi külli şey´in alım
24-Nur Suresi 35. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Allah Teâlâ, göklerin ve yerin nûrudur. Nûrunun meseli, içinde latif bir çırağ bulunan bir mişkât gibidir. O çırağ ise bir kandil içindedir. O kandil ise sanki bir incimsi yıldızdır, şarkı ve garbı olmayan mübarek bir zeytin ağacından tutuşturulmaktadır. Onun yağı bir halde ki, kendisine ateş dokunmasa bile hemen hemen ziya verecektir. Nûr üstüne nûrdur. Ve Allah nûruna dilediğini kavuşturur. Ve Allah Teâlâ nâsa misaller irâd eder ve Allah Teâlâ her şeyi hakkıyla bilicidir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Allah Teâlâ, göklerin ve yerin nurudur. Nurunun meseli, içinde güzel bir çırağ bulunan bir kandillik gibidir, o çırağ ise bir kandil içindedir. 0 kandil ise sanki bir incimsi yıldızdır, doğusu ve batısı olmayan mübarek bir zeytin ağacından tutuşturulmaktadır. Onun yağı bir halde ki, kendisine ateş dokunmasa bile hemen hemen ışık verecektir. Nur üstüne nurdur. Ve Allah nuruna dilediğini kavuşturur. Ve Allah Teâlâ insanlara misaller getirir ve Allah Teâlâ her şeyi hakkıyla bilicidir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyetler, ilahiyata ait en beliğ, en parlak bir temsili içermektedir. Allah'ın nurunun bütün kâinatı aydınlıklar içinde bırakacak bir mahiyette olduğunu en açık bir temsil ile anlatmakta ve tasvir buyurmaktadır. Bu yüce nuraniyetinin en fazla tecelli ettiği yer olan mukaddes mabetlerde ehli îmanın nasıl ibadet ve itaatle teşbih ve tehlil ile meşgul bulunduklarını beyan ve böyle manevî nimetlere kavuşmanın bir ilâhi feyz eseri bulunduğuna işaret buyuruyor. Şöyle ki: (Allah Teâlâ göklerin ve yerin nurudur) bunları yaratıp aydınlatan O'dur. Bunları güneş gibi, ay gibi ışıklı, nurani vasıtalarla maddeten aydınlattığı gibi göklerin melekleriyle, yer yüzünü de muhterem Peygamberleriyle, velileri ile manevî bir şekilde aydınlatmış ve tezyin buyurmuştur. Nurdan mahrum olan muhitlerde yaşamak, hayata hizmet eden şeyleri görüp elde edebilmek mümkün değildir. Allah Teâlâ, mahlûkatının tümünden kinaye olarak zikredilen göklerin, yerlerin, yani: Bütün âlemlerin icad edicisi, tanzim edicisi, idare edicisi ve aydınlatıcısı olmasa idi bu âlemlerden asla eser görülemezdi, bütün kâinat, sırf yokluktan ibaret bulunurdu. Binaenaleyh bütün gökler, yerler, bütün âlemler, yüce Allah'ın varlığına, birliğine kudret ve yüceliğinin sonsuzluğuna, yücelik nurunun bütün âlemlere yayılmış olduğuna birer şahittir. 0 Ezeli yaratıcının nuru, her türlü tasavvurların, yüceliklerin üstündedir. 0 nuru hakkiyle anlamak, onun künhüne ermek, insanlık için mümkün değildir. Ancak o kutsi nurun ebedî parlaklığın; zihinlere bir dereceye kadar yaklaştırmak mutlak hâkim olan kerim mabudumuz, şöyle bir temsil ile beyan buyuruyor, (nurun meseli) yüksek sıfatı (içinde güzel çırağ bulunan bir kandillik gibidir) sanki bir daireye aydınlatmak için evvelce özel şekilde yapılmış bir hücre, bir meşale bucağı bulunuyor, bunun içinde de muazzam, sabahı andıran bir çırağ parlayıp duruyor, (o çırağ ise bir kandil içindedir) o güzel meşale ise bir kandil, bir saf, temiz sırça, bir parlayan fanus içindedir, bir berrak şişe ampul içinde parıldayıp etrafa ziyalar dağıtan bir mükemmel elektrik kuvveti gibi bulunmaktadır, (o kandil ise sanki bir incimsi yıldızdır) o güzel çırağı sinesinde tutan, kandil =fanus ise sanki bir inci gibi saf, acib, parıldayıp duran bir yıldız gibidir, öyle alelade bir kandil değil, belki hanhangi bir parlak yıldız gibidir, öyle alelade bir kandil değil, belki harhangi bir parlak yıldız gibi son derecede parlak bir halde bulunur. (Doğusu ve batısı olmayan bir zeytin ağacından tutuşturulmaktadır.) yani: 0 yıldız gibi parlayıp duran kandilin içindeki güzel çırağ, o ilâhi lamba, öyle mübarek, menfaati çok bir zeytin ağacından tutuşur, her tarafa ışıklar dağıtmaya devam eder ki, o mübarek ağaç, ne doğuya, ne de batıya mensuptur, o öyle yalnız doğuş zamanında veyahut yalnız batış anında güneşe mâruz kalarak noksan şekilde gelişip büyümüş âdi bir zeytin ağacı değildir. Belki o, bütün güne güneş görmüş, doğu ve batı arasında bulunan, hakkiyle gelişip büyüyen mükemmel bir ağaçtır. Bir görüşe göre bu ağaç, Şam'a aittir. Çünkü Şam, yerin ortasında bulunmaktadır, ne doğuda ve ne de batıdadır, onun zeytin yağı pek mükemmeldir. Veya o cennete ait bir ağaçtır yahut onun gelişmesi ve neması, nur ve ışığı yalnız doğuya veya batıya mahsus olmayıp o, bütün âlemleri kapsar, mekansız bir varlık sahibidir. Denilebilir ki, o, anlaşılmasını bir dereceye kadar kolaylaştırmak ve zihne yaklaştırmak için elektrik cereyanı gibi bir kuvvetle temsil edilebilecek güzel, akıcı, mahiyeti bizce görülmeyen bir kudret harikasıdır, (onun yağı bir halde ki, kendisine ateş dokunmasa bile hemen ışık verecektir.) Evet.. 0 mübarek ağacın yağı, meyvesinin yanıp parlayan usaresi, bir haldedir ki, kendisine ateş başlar, başkasının ateş tutuşturarak yandırmasına ihtiyaç göstermiyecek bir mahiyettedir, daima ışık yaymaya yakın, hazır bulunur. Kur'an-ı Kerim, bu beliğ beyaniyle, iniş tarihine göre keşfi geleceğe ait olan elektirik kuvvetinin hususi vasıflarını tasvir etmiş gibi bulunmuyor mu?. Bu da Kur'an'ın mucizelerinden sayılmaya lâyık olsa gerek!. (Nur üstüne nurdur) o, öyle sınırlı bir nur değil, kat kat, katmerli bir ışık kitlesidir, bir aydınlık kaynağıdır. İstenildiği kadar artar ebedî bir ışık ve berraklık mecmuasıdır. Malûmdur ki: Eşyanın tam manasıyla ortaya çıkması ve görülmesi zıt lan ile olur. Karanlıklar arasında parlayan muazzam bir çırağın, nuru, kendi varlığını hakkiyle hissettirir, muhitindeki karanlıkları açarak kendi varlığındaki faideleri açıkça göstermiş olur. Karanlıklarla birlikte olmayan bir nur, bir ışık ise bu üstün varlığını öyle herkese hissettirmiş olmaz. İşte ilâhi nur da şüphesiz sapıklık karanlıkları arasında parlayıp onları yok ettiği için güneşin vesair parlak cisimlerin nur ve ışığıyla temsil buyrulmayıp muazzam bir lambanın nuru ile temsil buyrulmuştur. Bununla beraber bir lamba ile temsil buyurulmuştur ki, onun fanusu bile parlak yıldızlar gibi parlak bulunmaktadır. Ve o, öyle boş bir fezada değil, binlerce müminin secde yeri olan kutsî mabetlerde parlayıp durmaktadır. Artık onun zatındaki aydınlığın, aydınlatmak özelliğinin azametini düşünmeli!. Özet olarak: Allah'ın nuru, her şeyin üstündedir, onu kabiliyeti olan gözler görür, uyanık kalpler sezer, hidayete nail olan zatlar kavramaya muvaffak olur. Evet., (ve Allah Teâlâ nuruna dilediğini kavuşturur) aradan karanlık perdeleri kaldırarak istediği mutlu kullarını o nura erdirir, bu sahada bir hakkı hak ile görme tecellisine buyurur. Yoksa böyle bir hidayet ve yardım bulunmadıkça o âlemleri kapsayan nurun karşısında gözler kamaşır, sapık ruhlar, birer yarasa kesilerek o ilâhi nuru inkâra cür'et gösterir durur, (ve Allah Teâlâ insanlara misaller getirir) bir takım haki katları, aklî ve manevî varlıkları, anlaşılmalarını kolaylaştırmak için maddî, alışılmış hâdiselere, varlıklara benzetme yoluyla beyan buyurur. Ta ki, insanlar gözlerini açsın, selim yaratılışı üzere hareket etsin, hidayete kavuşmak için kabiliyetli bir halde bulunsun, (ve Allah Teâlâ her şeyi hakkiyle bilendir.) onun ezeli ve ebedî olan ilmi, her şeyi kuşatmıştır, onun ilminde hiçbir şey hâriç kalamaz. 0 yüce yaratıcı, kullarının yeteneğini, eğilimini, fiillerini ve hareketlerini tamamen bilir, onların uyanmalarına vesile olacak şekilde ilâhi ayetlerini gözler önüne serer, nurunu, kudret ve azametini temsil yoluyla beyan ederek kendilerini hidayet ve saadet yoluna davet buyurur.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014