4-Nisa Suresi 58. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Muhakkak Allah Teâlâ size emrediyor ki, emanetleri ehline veriniz ve nâs arasında hükmedince adâletle hükmediniz. Şüphesiz Allah Teâlâ size bununla ne güzel öğüt veriyor. Şüphe yok Allah Teâlâ bihakkın işitici ve bihakkın görücüdür. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Muhakkak Allah Teâlâ size emrediyor ki: Emanetleri ehline veriniz ve insanlar arasında hüküm edince adaletle hüküm ediniz. Şüphesiz Allah Teâlâ size bununla ne güzel öğüt veriyor. Şüphe yok ki Allah Teâlâ hakkıyla işitici ve tam anlamıyla görücüdür. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler de müsIumanların üzerlerine düşen en mühim vazifeleri bildirmektedir. Ve emanete, adalete, itaate, iyi geçinmeye ait en lüzumlu esasları öğretmekte ve telkin buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey mükellef olan insanlar!. (Muhakkak Allah Teâlâ size emir ediyor ki, emanetleri ehline veriniz) insanların üzerine üç kısım emanet yönelmektedir. Birinci kısım, Cenâb-ı Hak'ka karşı olan emanetlerdir ki, bunlar Allah tarafından emir olunan şeyleri yerine getirmek yasaklanan şeyleri bırakmak suretiyle ifa edilir. İkinci kısım, insanlara karşı olan emanetlerdir ki, onlara ait borçları, emanetleri vermekle onlarla iktisadî muamelelerde zararlarına hareket etmemekle ve onların kusurlarını insanlar arasında yaymam akla ve âmirlerin halka karşı adaletle hareket etmeleriyle, âlimlerin de insanları güzelce aydınlatıp ve irşada çalışıp onları bâtıl taassuplara sevk eylem em es iyi e temin edilir. Üçüncü kısım da, insanların kendi nefislerine karşı olan emanetlerdir ki, bunlar da her insanın kendi nefsi için din ve dünyaca en faydalı, en iyi olan şeyleri tercih etmesiyle ve şehvet, gazab dünya sevgisi gibi şeyler ile kendisini ııhrevî zararlara sevk etmemesiyle meydana gelir, (ve) ey hakimler!, (insanlar arasında hükmedince adaletle hükmediniz) yani: İnsanların hukukunu temine çalışınız, duruşma esnasında iki tarafa karşı eşit davranınız. Usulü dairesinde sabit olacak hakları ortaya çıkararak sahiplerine veriniz. (Şüphesiz Allah Teâlâ size bununla) emanetleri ehline eda ediniz ve adaletle hükm eyleyiniz diye (ne güzel öğüt veriyor.) sizi irs ad ediyor, hakkınızda hayır istiyor. (Şüphe yok ki. Allah Teâlâ hakkıyla işitici) dir. Bütün sözlerinizi işitir, bilir (ve) bütün fiil ve hareketlerinizi (hakkıyla görücüdür) artık ona göre hareket ediniz, Cenâb-ı Hakkın büyüklük ve yüceliğini düşünerek gösterdiği doğru yoldan ayrılmayınız.
§ Rivayete göre Mekke'i mükerreme fethedildigi gün Kâbe'i mııazzama'nın anahtarcısı bulunan Osman İbni Talha Kabe'nin anahtarını Rasülü Ekrem'e vermekten kaçınmış, ben onun Peygamber olduğunu bilseydim anahtarı vermekten çekinmezdim demiş. Hz. Ali ise onun elini sıkarak anahtarı almış, Kâbe'i Mııazzama'nın kapısını açmış, Rasülü Ekrem de içeri girerek iki rekât namaz kılmıştı. Rasülü Ekrem'in amcası Hz. Abbas, öteden beri zemzem suyu ile ilgili işlere bakıyordu. Bu defa anahtarcılığında kendisine verilmesini istemiş, anahtarı almak arzu eylemişti. Bunun üzerine bu âyeti kerime nazil o muş, emanet olarak alınmış olan anahtarın sahibi olan Osman İbni T al haya veri I m es i n e iş âret olunmuştur. Bunun ü zeri ne H z. Ali al m ı ş olduğu p eyg am b er em ri g ereğ i an aht arı Os m an' a verm iş ve özür dilemişti. Os m an ise: "Y a Al i!. Sen b an a eziyet edip anahtarı zorla elimden aldın, şimdi de gelmiş yumuşaklık ile muamele yapıyorsun" demiş, Hz. Ali de: "Cenâb-ı Hak senin için bir Kur'an âyeti indirdi" demiş, bu âyeti kerimeyi okumuş, bunun üzerine Osman, İslâm dininin yüceliğine, emanetlere ne kadar riâyet edilmesini emir eylediğini anlayarak kel i m e'i ş eh ad et i okuyarak müslüman olmuştu. Bunu müteakip Cibril Emin gelmiş, Kâbe'i muazzama anahtarcılığının ebediyen Osman ile onun hanedanına ait olacağını bildirmiştir. Gerçekten de bu anahtarcılık h i zm et i d ai m a o h ân ed ân d a b ıı I ıı n m ıı şt ıı r.
Bu âyeti kerimenin nüzul sebebi böyle bir hâdise olmakla beraber hükmü umumidir, bütün emanetleri kapsamaktadır.
§ Emanet, eminlik, doğru, davranışlarda doğru olmak ve başkasına ait olarak bir kimsenin yanında bulunan şey demektir. Bir şey korunmak için verilmiş olursa "vedia" adını alır. Noksansız ve geciktirmeksizin mükellefe yerine getirilmesi vacip olan dinî vazifeye de Allah'ın emaneti denilir. Hayatımız, akılımız, namus ve haysiyetimiz de bizim için birer Allah emanetidir ki, bunlara da güzelce riâyet etmek bizim için bir farizedir.
|