4-Nisa Suresi 47. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ey kendilerine kitap verilmiş olanlar! Sizin beraberinizde bulunanı musaddık olarak indirmiş olduğumuza imân ediniz, Biz birtakım yüzleri silip de enselerine çevirmemizden veya Ashâb-ı Sebt´e lânet ettiğimiz gibi onlara lânet etmemizden evvel. Ve Allah Teâlâ´nın emri, vaki bulunmaktadır. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ey kendilerine kitap verilmiş olanlar!. Sizin beraberinizde bu-lıınanı tasdik edici olarak indirmiş olduğumuza imân ediniz, biz bir takım yüzleri silip de enselerine çevirmemizden veya cumartesi adamlarına lanet ettiğimiz gibi onlara lanet etmemizden evvel. Ve Allah Teâlâ'nın emri vaki bulunmaktadır.. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu âyeti kerime, ehli kitabı uyanmaya, İslâm dinini kabule davet buyurmaktadır. Şöyle ki: (ey kendilerine) Tevrat adındaki (kitap verilmiş olanlar) ey Yahudi cemaati, ey Yahu d âlimleri (sizin beraberinizde) toplumunuzun arasında mevcut (bulunanı) Tevrat kitabını, aslı itibariyle bir ilâhî kitap olmak üzere (tasdik edici olarak) Cibril'i emin vasıtasiyle son peygambere indirmiş, vahy ve inzal buyurmuş (olduğumuza) Mucize Kur'an'ı Kerim'e (imân ediniz) onun da bir ilâhî kitap olduğunu tasdik ediniz. Öyle bir apaçık kitabı inkâr etmenin korkunç cezasını düşününüz. Kur'an'ı Kerim ki; dinin bütün esaslarını kapsayan, bütün peygamberleri t as el i h edici, içindekilerin tümü ilme, ahlâka, hikmete uygun, bütün âyetleri birer edebî mucize bulunuyor. Artık onu nasıl inkâr edebiliyorsunuz?. İmdi o Kur'an'ı Kerim'i (biz bir takım yüzleri) inkarcıların yüzlerin d eki göz, kulak, ağız, burun gibi azalarını hakikaten veya hükmen (silip de) mahvedip de (enselerine çevîrm em izden) evvel tasdik ediniz, (veya Cumartesi adamlarına) yâni: "ile" ahalisinden olan ve Cumartesi günü balık avlamak kendilerine yasak edildiği halde bu husustaki Allah'ın yasağına aykırı harekette bulunan bir kısım Yahudi taifesine (lanet ettiğimiz gibi) o Cumartesi adamlarının suratlarını değiştirerek kendilerini maymun ve domuz şekline soktuğumuz gibi (onlara) o bir takım yüzlere (lanet etmemizden) onları da değiştirerek kendilerini maymunlara, domuzlara çevirmemizden (evvel) imân eyleyiniz ki, öyle felâketlerden kurtuluş bıılabilesiniz. (ve) Şüphe yok ki (Allah Teâlâ'nın emri) kazası, takdir buyurduğu herhangi bir şey (vaki) yerine gelir (bulunmaktadır) onun emrini bozacak, hükmünü reddedecek bir kuvvet yoktur. Artık imân etmediğiniz takdirde sizin hakkınızda da bu ilâhî tehdit her halde tehakkıık edecektir. Nitekim geçmiş milletler hakkında da Cenâb-ı Hak'kın ilâhî vaidi meydana gelmiştir.
§ Tam s kelimesi, birşeyi izi kalmayacak bir halde mahv ve yok etmektir. Bunun mecazen mânâsı da bir kimseyi hidayetten dalâlete selâmetten felâkete döndürmektir. Bu hadisenin, bu ilâhî tahdidin hu âyetteki mu hat ab I ar hakkında ne şekilde meydana geleceği izaha muhtaçtır. Şöyle ki: Bu ilâhî tehdit herhalde kalıcıdır. Daha kıyamet kopmadan onların yüzlerinde böyle bir değişiklik meydana gelecektir. Veya bu ceza onlara kıyamet gününde tatbik edilecektir. Veya bu ceza, onlardan hiçbirinin imân etmemesi haline mahsustur. Onlardan bazıları imân ettiği için bu ceza, diğerlerinden kaldırılmıştır. Bu cezadan maksat, bazı zatlara göre de manevî bir değişmedir, onların dalalette kalmalarıdır, kalp yüzlerinin hidâyeti görmekten mahrum olarak küfür ve taşkınlığa döndürülmeleridir. Bununla beraber bu ilâhî tehdit iki şekilde olur. Biri Tems, mesh şekli, diğeri lanete hedef olmak şekli. Haklarında böyle bir ilâhî tehdit bulunan şahıslar ise zaten lanete hedef olmuşlardır. Binaenaleyh, bu ilâhî tehdit tehakkuk etmiş demektir.
§ Peygamber efendimiz, Yahudilerin Abdullah İbni Surya, ve Keab bin Esed gibi âlimleriyle konuşmuş. Ey Yahudi cemaati!. Allah'tan korkunuz, müslüman olunuz, Allah hakkı için siz, benim kendinize tebliğ ettiğim şeyin hak olduğunu mutlaka bilirsiniz, diye buyurmuş, onlar ise biz bunu bilmiyoruz demiş, savuşup gitmişlerdi. Bunun üzerine bu âyeti kerime nazil olmuştur. Bu mübarek âyeti işiten Abdullah İbni selâm, peygamber zamanında, Keab ü I Eh bar da Hz. Ömer'in hilâfeti zamanında İslâm şerefine nail olmuşlardır. Bu iki zat Yahudi âlimlerinden bulunuyorlardı.
|