KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

48-FETIH SURESI (29 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Fetih Suresi 27  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 48/27
48-FETIH SURESI - 27. AYET    Medine
لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ ۖ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُءُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ ۖ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذَٰلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا -27
Le kad sadekallahü rasulehür ru´ya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminıne muhallikıyne ruuseküm ve mükassıriyne la tehafun fe alime ma lem ta´lemu fe ceale min duni zalike fethan karıba
48-Fetih Suresi 27. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Şanıma kasem olsun ki, Allah Teâlâ Peygamberine rüyâsını bihakkın sâdık kılmıştır. Muhakkak ki, Kâbe-i Muazzama´ya inşaallah emînler, başlarınızı traş etmiş ve (saçlarınızı) kısaltmış olduğunuz halde korkunuz olmaksızın gireceksinizdir. Fakat sizin bilmediklerinizi bildi ve ondan önce bir yakın feth (nâsib) kıldı.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Sânına yemin olsun ki, Allah Teâlâ Peygamberine rüyasını hakkiyle doğru kılmıştır. Muhakkak ki, Kâbe-i Muazzama'ya inşallah eminler, başlarınızı traş etmiş ve -saçlarınızı- kısaltmış olduğunuz hâlde korkunuz olmaksızın gireceksinizdir. Fakat sizin bilmediklerinizi bildi de ondan önce bir yakın fetih -nasib- kıldı.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(Sânına yemin olsun ki) Muhakkak (Allah Teâlâ Peygamberine rüyasını hakkiyle doğru kılmıştır.) O Yüce Peygamberine daha Hudeybiyye seferinden önce göstermiş olduğu rüya, Beytullah'a girme hakkındaki işaret, hakka mühim bir hikmete dayanmış olarak bilâhare tahakkuk edecektir. Evet.. Ey Ashâb-ı Cüzîni, (muhakkak ki, Kâbe-i Muazzama'ya inşaallah eminler) Olarak ve bir kısmınız (başkalarınızı tıraş etmiş ve) bir kısmınız da saçlarınızı (kısaltmış olduğunuz hâlde) ehl-i şirkten (korkunuz olmaksızın gireceksinizdir.) bu sizin için takdir edilmiştir, (fakat) Allah Teâlâ ey müslümanlar!. (sizin bilmediklerinizi bildi de) Anlaşmadaki vesâiredeki hikmet ve faydayı tam manasıyla bilir bulundu da (ondan önce) o rüyanın henüz gerçekleşmesinden Mescid-i Haram'a girmenizden önce size (bir yakın fetih) de nasip (kıldı) ki: O da Hudeybiye anlaşmasıdır veya Hayber'in feth edilmesidir. Bu sayede müminlerin kalbleri rahatlamıştır, kendilerine vâ'dedilmiş olan Beytullah'ı gidip, ziyaret edeceklerine dâir büyük bir kalbi kanaat meydana gelmiştir. Müslümanların Mescid-i Haram'a gireceklerine dâir olan ilâhi vâ'di mutlaka gerçekleşir. Öyle olduğu hâlde "inşallah" denilmesi bâzı hikmetlere dayanmaktadır. Bu cümleden olarak bu mübarek söz ile bereketlenmek içindir ve bunu başkalarına öğretmek içindir ve her şeyin Allah'ın dilemesine bağlı olduğuna işaret içindir ve Hudeybiyye'de bulunan Ashâb-ı Kiramdan bâzılarının vefatlarına veya diğer engellere binaen Mescid-i Haram'a giremeyeceklerine işareti kapsamaktadır ve insanların konuşmalarındaki âdetlerine dayanmaktadır. Malûm olduğu üzere Resûl-i Ekrem, Sallallâhu Aleyhi Vesellem Efendimiz Ashâb-ı Kirâm'ından bir zümre ile hicret-i seniyelerinin altıncı senesi Mekke-i Mükerreme'yi ziyaret ve Umre'de bulunmak için yola çıkmış, Hudeybiyye mahalline gelince Kureyş kabilesi tarafından "Süheyl Ibn-i Amr" ile birkaç şahıs Hz. Peygamber'in huzuruna gelmişler, müslümanların bu sene Beytullah'ı ziyaret etmelerini Kureyş'in muvafık görmediklerini söylemişler, bir sene sonra gelip ziyaret etmelerine müsaade edileceğini bildirmişler, bu hususa dâir bir anlaşma yapılmasını teklif etmişlerdi. Bunların bu ziyarete mâni oluşları, bir câhiliye taassubu eseri idi. Fakat Resûl-i Ekrem, sabr ve sebat göstererek bu anlaşmaya razı oldu. Tefsir-i Kurtubİ'de ve Nisâbûrİ ve diğer tefsirlerde bildirildiği üzere bu müsalehanın hükmü, şunlardır: (1): Müslümanlar ile Mekke'deki gayri müslimler arasında on sene harb olmayacak, hiçbir taraf diğerinin malına ve canına tecâvüzde bulunmayacaktır. (2): Müslümanlar, bu sene Beytullah'ı ziyaret etmeden dönecekler, ertesi sene üç günden ziyade kalmamak üzere Mekke'ye gelip Kâbe-i Muazzama'yı ziyaret edecekler, bu üç gün içinde Mekke'liler şehrin dışına çekileceklerdir. (3): Müslümanlardan Kureyş'e sığınanlar, iade edilmeyecektir, fakat Kureyş'ten müslümanlara katılanlar iade edileceklerdir. İsterse müslümanlığı kabul etmiş olsunlar. (4): Kureyş'ten başka kabileler, dilerlerse Hz. Peygamber'in ve dilerlerse Kureyş'lilerin himayesine girebilecektir. (5): Müslümanlardan Hac ve Umre veya Ticaret için Mekke'ye gelenlerin canları ve malları emniyet altında bulunacaktır, Kureyş taifesinden Mısır'a ve Şam'a geçip gitmek veya ticaret için Medine-i Münevvere'ye gelecek olanların da canları ve malları taht-ı emanette bulunacaktır. Bu husustaki anlaşma belgesi yazılırken "Bismillah…" yazılması istenilmişti. Kâfirler ise yalnız "Bismikellâhümme" yazılmasını istemişlerdi ve "Resûlullâh ile ehl-i Mekke arasında" yazılması teklif edildiği hâlde kâfirler bunu da kabul etmeyip "Muhammed ibn-i Abdullah ile" diye yazılmasını istemişlerdi. İşte bu da bir câhiliye taassubu idi. Resûl-i Ekrem sabr ve metanet göstererek onların dedikleri gibi yazılmasına müsaade buyurmuştu. Bu anlaşma, yapılınca Ashâb-ı Kiramdan bâzıları, Hz. Peygamber'in rüyasının hemen gerçekleşmediğinden dolayı üzülmüşlerdi. Halbuki, Hz. Peygamberin rüyâsındaki müjdenin hemen o sene meydana geleceği bildirilmiş değildi, o daha sonra meydana geldi, o esnâda.Hayber fetihleri gibi bir feth'in zuhuru da gerçekleşti. Yüce Peygamber Efendimiz, ertesi sene Ashâb-ı Kîram'iyle Mekke-i Mükerreme'ye giderek Beytullah'ı ziyaret ve Umre yapmışlardır ki, buna "Umretülkazâ = kaza umresi" denir. Tefsir-i İbn-i Kesir'de bildirildiği üzere bu Umretülkazâ esnasında Mekke'deki reisler bütün kinlerinden dolayı Resûl-i Ekrem ile Ashâb-ı Kîram'ını görmemek için geceleyin Mekke'den çıkmışlardır. Diğerleri de yolların ve damların üzerlerinde durarak Yüce Resul ile Ashâb-ı Güzin'ini seyretmişlerdir. Peygamber Efendimiz, "Kûsvâ" adındaki devesine binmişti, Ashâb-ı Kirâm'ı da önünde yürüyorlardı. Umre-i Kazayı ifâ ederek mübarek başlarını tıraş ettirmişti. Ashâb-ı Güzîn'inine buyurdu ki: "İşte bu, size vâ'd ettiğim, yâni, rüyasını görüp size müjdelediğini Beytullah'ı ziyaretten ibarettir ki, gerçekleşmiş bulundu. "Mekke-i Mükerreme'nin fethine gelince: Hudeybiyye anlaşmasını müteakip Huzâe kabilesi, Resûl-i Ekrem'in Ben-i Bekr kabilesi de Kureyş'in ittifakı içine girmişti. Sonra Ben-i Bekr'den bir şahıs, Resûl-i Ekrem'in aleyhindeki bir hicviyyesini şarkı olarak söylemeye cür'et gösterdiği için Huzâe'den bir genç, bunu işitip o şahsı vurup yaraladı, Ben-i Bekr kabilesi de ansızın baskın yaparak Huzâeden yirmi üç kişiyi öldürdüler. Kureyş reislerinden bâzıları da Ben-i Bekr'e yardım etmişti. Bu hâdise üzerine Huzâe'den kırk kişilik bir heyet, Medine-i Münevvere'ye gelip uğradıkları tecâvüzü haber vermiş, Hudeybiyye anlaşması hükümlerine aykırı olan bu hâdise, Resûl-i Ekrem Efendimizi pek üzmüştü. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, bir zât vasıtasiyle Kureyş'e şu tekliflerde bulundu. (1): Kureyş, Ben-i Huzâe'den öldürülenlerin diyetlerini verecektir. (2): Yahut Ben-i Bekr ile ittifaklarını fesh edecektir. (3): Veyahud Hudeybiyye anlaşmasına son verilmiş sayılacaktır. Kureyş taifesi, bu üçüncü teklifi kabul etmişlerdi. Bilâhare pişman olmuşlar ise de artık iş işten geçmişti. Binaenaleyh Peygamber Efendimiz, Nebevi hicretlerinin sekizinci senesi onbin kişilik bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü, bu orduya Beni Gifar, Eşca, Müziyne, Cüheyne kabileleri de katıldılar. Mekkeliler bu hareketten haberdar olunca ne yapacaklarını şaşırdılar, İslâm ordusu, savaşmadan şehre girdi, tekbir sedaları üfaka aksediyordu. Bir tecâvüze uğramadıkça kimseye dokunulmamasını Resûl-i Ekrem Efendimiz, ordusuna emretmişti. Ancak Hendeme yolundan şehre girmek üzere bulunan Hz. Halid İbn-i Velİd'in kumandası altındaki bir İslâm birliği bâzı kimselerin tecâvüzüne uğramış, iki zât şehid düşmüştü. Hz. Halid de o karşı direnişçileri azametli kılıcıyla dağıtmaya mecbur olmuştu. Velhâsıl; Resûl-i Ekrem, Sallallâhü Aleyhi Vesellem Efendimiz, tam bir başarı ile Mekke-i Mükerreme'ye girmiş, mübarek rüyası böyle parlak bir şekilde gerçekleşmiş idi. Kâbe-i Muazzama etrafında toplanıp tir tir titreyen halka karşı bir umumi afv ilân buyurdu, ne kadar merhametli bir zât olduğunu gösterdi. Bunun neticesinde birçok kimseler gelip takım takım İslâm şerefine nail oldular.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014