KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

48-FETIH SURESI (29 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Fetih Suresi 29  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 48/29
48-FETIH SURESI - 29. AYET    Medine
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ ۚ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ ۖ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا ۖ سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ ۚ ذَٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ ۚ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنْجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ ۗ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا -29
Muhammedür rasulüllah vellezıne meahu eşiddaü alel küffari ruhamaü beynehüm terahüm rukkean süccedey yebteğune fadlem minellahi ve rıdvana sımahüm fı vücuhihim min eseris sücud zalike meselühüm fit tevrati ve meselühüm fil incıl ke zer´ın ahrace şat´ehu fe azerahu festağleza festeva ala sukıhı yu´cibüz zürraa li yeğıyza bihimül küffar veadellahüllezıne amenu ve amilus salihati minhüm mağfiratev ve ecran azıyma
48-Fetih Suresi 29. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Muhammed, (aleyhisselâm) Allah´ın peygamberidir. O´nunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı pek şiddetlidirler, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Onları rükû ediciler, secde ediciler olarak görürsün. Allah Teâlâ´dan inâyet ve rıdvân dilerler, yüzlerindeki nişaneleri, secdelerinin eserindendir. Bu (na´t) Onların Tevrattaki vasıflarıdır ve onların İncil´deki meselleri (vasıfları) ise bir ekin gibidir ki, filizini çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, sonra da kalınlaşmış, sonra da sakları üzerine yükselmiş (istikamet almış) ekincilerin hoşlarına gidiyor, onlar ile kâfirleri öfkelendirmek için. Allah Teâlâ, onlardan imân edip sâlih sâlih amellerde bulunmuşlar için bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfaat vaad buyurmuştur.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Muhammed -Aleyhisselâm- Allah'ın Peygamberidir. Onunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı pek şiddetlidirler, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Onları rükû ediciler, secde ediciler olarak görürsün. Allah Teâlâ'dan inayet ve rıza dilerler, yüzlerindeki nişaneleri, secdelerinin eserindendir. Bu -sıfat, onların Tevrat'taki vasıflarıdır ve onların İncil'deki meselleri -vasıfları- ise bir ekin gibidir ki, filizini çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, sonra da kalınlaşmış, sonra da gövdesi üzerine yükselmiş -istikamet almış- ekincilerin hoşlarına gidiyor. Onlar ile kâfirleri öfkelendirmek için. Allah Teâlâ, onlardan imân edip sâlih sâlih amellerde bulunmuşlar için bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfat vâ'd buyurmuştur.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Evet.. Hidâyet ile, hak din ile gönderilmiş olan zât, yâni: (Muhammed) Aleyhisselâm (Allah'ın Peygamberidir) bunda asla bir şek ve şüphe yoktur, O bütün insanlığı ilâhî dinden haberdar etmek için gönderilmiş olan bir son peygamberdir, onun kadri pek yücedir, onun yaydığı din, en mükemmel olan bir ilâhî din ki, kıyamete kadar değişme ve bozulmadan korunmuştur. (O'nunla beraber bulunanlar) O Yüce Peygamberin Ashabından bulunmak şerefine sahip olan temiz zâtlar ve onun dinine tâbi olan bütün samimi müslümanlar (kâfirlere karşı pek şiddetlidirler) o dinsizlere karşı büyük bir yiğitlik ve sertliğe sahip, onlardan nefret edicidirler (kendi aralarında ise pek merhametlidirler) aralarında bir din kardeşliği vardır, birbirleri hakkında pek hayır diler bulunurlar, birbirlerine karşı merhamet ve şefkat göstermekten geri durmazlar, içlerinden birinin bir musibete uğraması, hepsini üzer, aralarında bir birlik, bir yardımlaşma ve dayanışma cereyan eder durur. İşte hakikî, aydın müslümanların şahsî terbiyeleri bu kadar mükemmeldir. Ey o seçkin müslümanların hâllerine bakan!. Sen (onları rükû ediciler secde ediciler olarak görürsün) onlar vakit vakit ilâhî emre tutunmak için, Allah rızâsını kazanmak için, kalben bir rahatlığa bir nûraniyete nâiliyet için namaza devam ederler (Allah Teâlâ'dan lütuf ve rızâ dilerler.) öyle kulluk vazifelerini ifâya çalışarak büyük sevablara, hayırlara ve ilâhî rızâya kavuşmak temennisinde bulunurlar, (yüzlerindeki nişaneleri) Yüzlerinde parlayıp duran imân alâmetleri, diyanet nurları (secdelerinin eserindendir.) o devam ettikleri secdelerin bir feyzi olarak yüzlerinde öyle parlak alâmetler, görünmüş olur. Nitekim denilmiştir ki: "Şüphe yok, hasene için, yâni: Güzel bir ibâdet için kalbte bir nûr, yüzde bir ziya, ve rızkta bir genişlik ve insanların kalblerinde de bir muhabbet vücuda gelmiş olur." (Bu) Na't, yâni: Ashâb-ı Güzin'in veyahut Resûl-i Ekrem ile Ashâb-ı Kirâm'ını bu beyân olunan vasıfları (onların Tevrat'taki vasıflarıdır) o mübarek zâtların öyle kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında pek merhametli bulundukları ve onların yüzlerinde ibâdetlerinden meydana gelen bir nurun parlayıp durması, Tevrat kitabında yazılı bulunmaktadır, (ve onların İncil'deki meselleri) yâni: Bu müslümanların Hz. Muhammed Aleyhisselâm vasıtasiyle kurulup başlangıçta pek az iken daha sonra büyük bir gelişme ve büyümeye nail olarak her tarafa yayılmaları, kâinata faydalı olmaları, böyle ender nitelikleri itibariyle emsal yerinde câri olan hoş ve güze vasıfları (ise bir ekin gibidir ki:) taze (Filizini çıkarmış) veyahut henüz ince bir hâlde bulunan başağını göstermeğe başlamış (sonra onu kuvvetlendirmiş) o filizini kuvvetli bir hâle getirmiş (sonra da) o filiz hemen (kalınlaşmış) pek sûr'atle gelişerek olgunlaşmış (sonra da gövdesi üzerine yükselmiş) baldırları, yâni: Sapı, gövdesi, kökleriyle dalları arasındaki kısmı üzerine bir istikâmet almış, dimdik durmaya başlamış, bir hâldeki: (ekincilerin hoşlarına gidiyor) Kuvvetiyle, intizamiyle, güzel manzarasiyle bakanları zevklendiriyor. Cenab-ı Hak'kın o yüce zâtları böyle vasıflara nail kılması, onları öyle bir kuvvete, yüceliğe, yayılmaya mazhar buyurması ise (onlar ile) o seçkin zâtlar ile (kâfirleri öfkelendirmek için) vâki olmuştur. Evet.. O zâtların öyle övülmeye, yüce vasıflar ile ittisafı, cihanşümul bir yayılmaya nail olmaları, kâfirleri kine düşürmektedir, onların öfkelerini arttırmaktadır. Evet.. Gerek Ashâb-ı Kirama karşı ve gerek yükselmeye nail olan diğer müslümanlara karşı kâfirler, kıskançlıkta, düşmanlıkta bulunurlar, onların haklarında gayrı lâyık lâkırdılara cür'et ederler, hakikî müminler ise gerek bütün Ashâb-ı Kiram hakkında ve gerek diğer müslüman zümreleri hakkında dâima hürmet ve muhabbet beslerler, onların aralarında insanlık hâli bâzı hoş olmayan hâdiseler vuk'u bulmuş olsa da onlar birer ictihad hatasından ibaret bulunmuş olacağı için yine hepsinin şanının yüceliği korunmuştur, hepsi de ilâhî lütfa mazhar olacaktır. İşte Cenab-ı Hak da buyuruyor ki: (Allah Teâlâ onlardan) O seçkin zâtlardan ibaret olarak (imân edip güzel güzel amellerde bulunmuşlar için bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfat vâ'd buyurmuştur.) onların hepsi de bu ilâhî vâ'da nail olacaklardır, onlardan insanlık icabı, bir kusur zuhur etmiş olsa da haklarında ilâhî mağfiret tecellî edecektir, ve onlar, o güzel inançlarından, amellerinden dolayı, özellikle İslâm dininin yayılmasına hizmet etmiş olmalarından dolayı âhiret âleminde nice mükâfatlara kavuşacaklardır. Artık Öyle seçkin zâtlara karşı hangi hakikî bir müslümandır ki, kalben büyük bir muhabbet, bir hürmet beslemez. Allah'a hamdolsun, biz müslümanlar, bütün Ashâb-ı Kiram hakkında, bütün mümin din kardeşlerimiz hakkında bir hürmet ve muhabbet besleriz. Allah onların hepsinden razı olsun…

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014