KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

48-FETIH SURESI (29 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Fetih Suresi 1  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 48/1
48-FETIH SURESI - 1. AYET    Medine
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُبِينًا -1
İnna fetahna leke fetham mübına
48-Fetih Suresi 1. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Muhakkak Biz sana bir apaçık fetih sağlamışızdır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Muhakkak biz sana bir apaçık fetih ihsan ettik.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyetler, Resûl-i Ekrem'in pek parlak bir fethe muvaffak olduğunu ve bu vesîle ile ilâhî mağfirete mükemmel nîmete nail, sırat-ı müstakimi takibe muvaffak ve pek izzetli bir zafere mazhar olacağını müjdeliyor. Müminlerin kalblerine sükûnet ihsan edilerek bununla imânlarının en kuvvetli bir mertebede bulunacağını ve göklerdeki ve yerdeki orduların bilen, hikmet sahibi olan Allah Teâlâ'ya âid bulunduğunu beyân buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey Peygamberlerin iftiharı! (Muhakkak ki: Biz sana bir apaçık fetih ihsan ettik.) Seni parlak bir zafere bir galibiyete nail kıldık. "Feth" kelimesi, lügatte açmak, düğümü çözmek manasınadır. İstılahta bir beldeyi sulh veya harb yoluyla elde etmektir. Bu tâbir, maneviyatta da kullanılır. Bir üzüntüyü gidermeğe ve bir meseleyi halletmeye de feth denilmektedir. Mübîn; aşikâr, parlak, açık, keşfeden, meydana çıkaran ve ayıran gibi mânalarını ifâde eder. Bu sûredeki fetihten maksat nedir? Bu hususta çeşitli görüşler vardır. Cumhur'a göre bundan maksat, Hudeybiyye barı; anlaşmasıdır. Şöyle ki: Resûl-i Ekrem S al l al l âlı îi Aleyhi Vesellem Efendimiz, hicretinin altıncı senesinde bin dörtyüz kadar Ashâb-ı kiramı ile Medine-i Münevvere'den çıkmış. Umre, yâni: ifâsı sünnet-i müekkede olan bir hacda bulunmak m aks ad iyi e Mekke-i Mükerreme tarafına yönelmişti. Fakat Mekke'deki müşrikler bundan haberdar olunca bir ordu ile şehrin dışına çıkmış, Hudeybiyye denilen mahalde toplanarak müslümanların Mekke-i Mükerreme'ye girmelerine mâni olmaya karar vermişlerdi. Hz. Osman ile on zât, Mekke-i Mükerreme'ye gönderildi, Hz. Peygamberin maksadının cihâd olmayıp Beytullah'ı ziyaretten ibaret olduğu bildirildi. Buna rağmen Mekkeliler, bu ziyarete razı olmadılar, içlerinden bâzı kimseler, Resûl-i Ekrem ile Ashâb-ı kirâm'ını gelip gördüler, kalblerinde bir korku meydana geldi, Mekkeliler dönüp gidince müslümanların kudret ve yiğitliklerini Mekke'deki müşriklere anlattılar, sonunda bir barış anlaşmasına karar verdiler. Bu anlaşmaya göre Ashâb-ı kiram, o sene Beytullah'ı gidip ziyaret etmeyecekler, ertesi sene gelip üç gün içinde ziyaret edebileceklerdi. Resûl-i Ekrem, böyle bir anlaşmayı kabul buyurdu. Bu müsâlehadan dolayı bâzı Ashâb-ı kiram üzülmüşlerdi, Beytullah'ı ziyaret etmeden Medine-i Münevvere'ye dönüyorlardı. İşte o sırada "İnnâ Fetahna.." yüce sûresi nazil olmuş, müslümanların mahzun kalblerine ferahlık vermiş, bir Feth-i mübîn'in gerçekleşeceğini müjdelemiştir. Hattâ Resûl-i Ekrem Efendimiz, Ashâb-ı kirâmına hitaben: "Vallahi bana bu gece bir sûre nazil oldu ki: O, bence güneşin üzerine doğduğu herşeyden daha sevgilidir." diye buyurmuş ve bu mübarek sûreyi okumuştur. Evet.. Bu barış anlaşması, müslümanlar için bir fütuhat mukaddemesi idi. Çünkü: O zamana kadar müslümanların, kuvvetli bir varlık teşkil ettiğini bilip itiraf etmeyen müşrikler, bu anlaşmayı yapmakla müslümanların bir kuvvet, bir hükümet teşkil etmiş olduklarını tasdikte bulunmuş oluyorlardı. Bu barış anlaşmasını müteakip müslümanlar daha ziyade kuvvet tedarikine ve etraftaki kabileler ile görüşerek onları İslâm dinine getirmeye muvaffak oldular. Bunu müteakip birçok zaferler, yardımlar yüz göstermiş oldu. Maamafih bu müjdelenen fetihten maksat, bâzı zâtlara göre Hayber'in fethidir. Hayber, Medine-i Münevvere'nin Şam tarafında ve dört konak ötesinde bulunan bir büyük şehirdir ki, Yahudi'lerin ellerinde bulunuyordu, bunlar da müslümanlar için pek zararlı bir durumda idiler. Resûl-i Ekrem Efendimiz Hudeybiyye'den dönüşünden sonra yirmi gün kadar Medine-i Münevvere'de ikâmet buyurmuş, sonra bin dörtyüz piyade ve iki yüz süvari ile Hayber tarafına gitti. Nihayet muharebe neticesinde, Hayber kaleleri birer birer fethedildi, birçok ganimetler elde edildi. Bu fethten maksat, bâzı müfessirlere göre de Mekke-i Mükerreme henüz feth edilmemişti. Fakat bu feth, Allah katında takdir edilmiş olduğu için o anda olmuş gibi gösterilmiştir. Şöyle ki: Hudeybiyye Müsâlehasından sonra Mekke'deki müşrikler, bu anlaşma hükümlerine muhalefetde bulunmuşlar, Resûl-i Ekrem ile aralarında anlaşma ve güvence bulunan Huzâa' kabilesine tecâvüz ederek onlardan yirmi üç kişiyi öldürmüşlerdi. Resûl-i Ekrem ise Huzâa' kabilesine yardım edeceğine dâir söz vermişti. Binaenaleyh Hz. Peygamber'in hicretinin sekizinci senesi on i ki bin kadar askerden müteşekkil bir ordu ile Mekke-i mükerreme tarafına yönelmiş, bâzı gaileler giderilerek savaşmadan Mekke-i Mükerreme'yi feth etmiş, İkrime İbn-i Ebû Cehl, Safvan İbn-i Ümiyye ve Hz. Hamza'nın katili olan Vahşi gibi bâzı şahıslar müstesna olmak üzere diğer ahâli hakkında umumi afv ilân buyurmuştur. Ve Beytullah'ı ziyaret edip oradaki üçyüz altmış putu kırdırıp atmıştır.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014