9-Tevbe Suresi 13. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ya öyle bir kavim ile savaşta bulunmayacak mısınız ki, andlarını bozdular ve Peygamberi (yurdundan) çıkarmayı kurdular ve sizinle muhâsamaya ilk evvel onlar başladılar. Onlardan korkar mısınız! Kendisinden korkmaya en layık olan ancak Allah Teâlâ´dır. Eğer siz mü´min kimseler iseniz, bunu böyle bilirsiniz. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ya öyle bir kavim ile savaşta bulunmayacak mısınız ki, antlarını bozdular ve Peygamberi -yurdundan- çıkarmayı kurdular ve sizinle düşmanlığa ilk evvel onlar başladılar. Onlardan korkar mısınız!. Kendisinden korkmaya daha lâyık olan ancak Allah T e âlâ'd ir. Eğer siz mü'min kimseler iseniz. Bunu böyle bilirsiniz. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler, birer büyük mucizedir. Müşrikler ile savaşın başlıca sebeplerini ve faidelerini bildiriyor, İslâm mücahitlerinin kalplerine cesaret veriyor. Ve müjdelemiş olduğu başarılar daha sonra tamamen vücude gelmiş bulunuyor. Şöyle ki: (Ya) Siz Ey Müslümanlar!. (Öyle bir kavim ile savaşta bulunmayacak mısınız ki) Onlar çeşit ki i sebeblerden dolayı kahır ve cezaya lâyık olmuşlardır. Bu cümleden olarak: Birinci sebep onlar (yeminlerini bozdular) Hudeybiye antlaşmasını yaparken müslümanların aleyhine başkalarına yardım etmiyeceklerine dair yemin etmişlerdi. Sonra müslüman olan Huzae kabilesi üzerine kâfir olan Beni Bekr kabilesini saldırırlar. (Ve) İkinci sebep de onlar (Peygamberi -yurdundan-çıkarmayı kurdular) Darünnedvede toplanarak Rasülü Ekrem'i Mekke'i Mükerreme'den çıkarmak için istişarede bulundular, (ve) üçüncü sebep de (sizinle düşmanlığa ilk evvel onlar başladılar) Rasülü Ekrem'in İslâm dinini tebliğini kabul etmediler, onun gösterdiği mucizeleri inkâr ettiler, ona karşı savaşı göze aldılar veyahut Bedir Savaşı sırasında Kureyş'in kervanı kendilerine sağ-salim kavuşmuş olduğu halde yine geri dönmeyip Rasûlü Ekrem ile savaşa koştular veyahut müslüman olan Huzae kabilesi üzerine Beni Bekr'i saldırttılar. Artık Ey Müslümanlar!. (Onlardan) Size bu kadar düşmanlıkta, ihanette bulunan kâfirlerden (korkar mısınız!.) onlardan size bir musibet gelir, korkusuyla cihadı terkeder misiniz?. Elbette siz de bilirsiniz ki, (kendisinden korkmaya daha lâyık olan ancak Allah Teâlâ'dır) artık yalnız ondan korkunuz, onun dinine hizmeti bir vazife biliniz, ona sığınarak düşmanlarınıza karşı cephe alınız, (eğer siz mü'min kimseler iseniz) bunu böyle bilirsiniz. Çünki hakikî müminler, yalnız Allah Teâlâ'dan korkarlar, başkasına ehemmiyet vermezler. Bütün hâdiselerin ancak o Yüce Yaratıcının iradesiyle, kudretiyle vücude geleceğine inanmış bulunurlar. Artık böyle kuvvetli bir inanca, sağlam bir kalbe sahip olan bir zümre, başkalarından korkar mı, mukaddesatı uğrunda cihad meydanlarına atılmaz mı?, İşte bu dinî terbiyedir ki, İslâm ordularını birçok savaşlarda kendilerinin sayıca kat kat üstünde olan düşmanlarına karşı galip kılmıştır. Böyle bir imân ve inanç, müslümanlara büyük bir kuvvet, büyük bir azim ve metanet vermektedir. Bu yüksek özelliğin bu yüce diyanet ve yiğitliğin İslâm muhitinde daima meydana galmesini sağlamaya çalışmak, İslâm cemiyetleri için en mühim bir vecibedir, varlıklarının şeref ve şan ile devam ve bakâsı için en birinci çâredir.
|