KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

9-TEVBE SURESI (129 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Tevbe Suresi 122  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 9/122
9-TEVBE SURESI - 122. AYET    Medine
وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَافَّةً ۚ فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُوا إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ -122
Ve ma kanel mü´minune li yenfiru kaffeh fe lev la nefera min külli firkatim minhüm taifetül li yetefekkahu fid dıni ve li yünziru kavmehüm iza raceu ileyhim leallehüm yahzerun
9-Tevbe Suresi 122. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve maamafih bütün mü´minlerin birden toplanıp sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her bir fırkasından bir zümre dinde fekâhat sahibi olmaya çalışmalı ve kavimlerine dönünce de onları inzar etmelidirler. Umulur ki, onlar sakınırlar.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve maamafih bütün müminle rin birden toplanıp sefere sıkmaları doğru değildir. Onların herbir fırkasından bir grup din de geniş bilgi elde etmeye çalışmalı ve kavimlerine dönünce de onları ikaz etmelidirler. Umulur ki, onlar sakınırlar.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
İslâmyet'te cihad ve İlim tahsili, birer mühim vazifedir. (Maamafih bütün mü'minlerin birden toplanıp) cihad için veya İlim tahsili için (sefere çıkmaları doğru değildir) bu doğru ve yerinde bir hareket olamaz. Nasıl ki, hepsinin de oturarak lâzım gelen cihada ve İlim tahsiline gitmemeleri de caiz değilse bu da öğledir. Özellikle (onların) İslâm cemiyetlerinin (her bir fırkasından) her taifesiden (bir grup dinde geniş bilgi sahibi olmaya çalışmalıdır. Bu uğurda İlim merkezlerine girerek yeteri derecede lüzulu ilimleri tahsile gayret etmelidir. (Ve) Bu zatlar, tahsillerini tamamlayarak (kavimlerine dönünce de onları ikaz etmelidirler) kendi dindaşlarına dinî hükmleri bildirerek onlara muhalefetin nekadar sorumluluk gerektireceğini söylemelidirler, böyle bir muhalefetin ne gibi azaplara sebebiyet vereceğini bildirerek o dindaşlarını korkutmalıdırlar, onların haklarında böyle iyilik sever olmalıdırlar. (Umulur ki, onlar) O cemaat böyle elde edecekleri dinî bilgiler sayesinde dînen yasak, ahlaken kötü olan şeylerden (sakınırlar) kendilerini mes'ûliyetten kurtarırlar, temiz, takdire lâyık bir sosyal kurul örneği olurlar. Bu âyeti celîle gösteriyor ki: Bir İslâm toplumu için gerekli olan başlıca iki vazife vardır. Biri cihad, diğeri de İlim tahsili, İslâm varlığını korumak için bunlara kesin ihtiyaç vardır. Bir düşmana karşı müslümanlardan bir kısmının savaşa katılması, bir farzı kifayedir. Artık diğer kısımlarının da bu savaşa katılmaları mutlaka lâzım gelmez. Zaten katılmaları da menfaata uygun olmaz. Fakat düşmana karşı koyulabilmesi için bütün müslümanların harbe katılmasına lüzum görüldüğü takdirde harbe katılabilecek güce sahip olan her m üs l umanın buna iştirak etmesi icabeder ki, o zaman cihad, umuma yönelik bir farz olmuş olur. Hepsinin de savaşa katılması lâzım gelir. Buna "Nefirlam" denir. Fakat böyle bir harekete çok kere lüzum görülmez, bu halde yurdun diğer ihtiyaçları başıboş bir halde kalmış olur ki, bu uygun değildir. İlim tahsiline gelince: Bir İslâm ülkesinin muhtaç olduğu şeylerin başında dinî bilgiler gelir, İslâm dinine göre her müslümanın dinî vazifelerini yerine getirebilecek: Her erkek ve kad derecede bilgi sahibi olması bir farzdır. Nitekim bir hadisi şerifte: müslüman için İlim talebinde bulunmak bir farzdır. Her müslüman, namazına, orucuna, aile hayatına vesaireye ait dinî vazifelerini öğrenmelidir. Fakat dinî bilgiler pek fazladır, her müslüman bunları ayrıntılı olarak tahsil edip bilemez. Bunları bilmek bir ihtisas meselesidir. Binaenaleyh bunları İslâm cemiyetleri arasından birer grubun güzelce tahsil etmesi lâzımdır. Bu da bir farzı kifayedir. Hepsi de bunu t erke d erse Allah katında mes'ul olurlar. Artık böyle bir ihtisas sahibi olan zatlar, öyle maddî, geçici bir mevki, bir nimet sahibi olmak için değil, sırf Allah rızası için dindaşlarını irşada çalışmalıdırlar, onlara lâzım gelen bilgiyi vermelidirler, dinî hükmlere muhalefet edenleri ilâhî azab ile korkutmalıdırlar, onları uyandırmaya gayret etmelidirler. Bu onların bir vazifesidir. Bu zatların böyle verdikleri öğütlere riâyet etmek de cemiyetin üzerine düşen bir vazifedir. Öyle iyilik sever öğütleri, uyanları takdir ödememek ise, bir nankörlük, bir kadir bilmezlik alâmetidir. Velhâsıl: Bir gurubun dinî ilimleri tahsil ederek geniş bilgi sahibi olması, büyük bir vazifedir. Nitekim bir hadisi şerifte:: Cenab-ı Hak, bir kulunun hayra kavuşmasını dilerse onu dinde malumat sahibi eder ve ona doğru yola gitmeyi ilham buyurur. § Fıkıh, lügatte bilmek, anlamak, herşeyin mahiyetine vâkıf olmak suretiyle güzelce anlamaktır. Istılahta: Fıkıh, bir kimsenin amel yönüyle lehine ve aleyhine olan şer'i hükmleri ayrıntılı delilleriyle beraber bir meleke halinde bilmesi demektir. İmamı Âzam Hazretleri de fıkıhı söyle tarif etmiştir: Fıkıh, insanın lehine ve aleyhine olan şeyleri bitmesidir. "Bu tarife göre fıkıh ilmi, hem ibadetleri, pratiğe ait hususları ve hem de inanç ve ahlâka ait meseleleri içine almaktadır. İste bu meseleleri bilmek, bir fekahattir. Böyle bir bilgi sahibi olmaya çalışmak da "tefekkuh" demektir. Bu mes'eleler! Bilen bir zâta da "fakıh" denir ki çoğulu: fukahâdır.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014