KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

18-KEHF SURESI (110 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Kehf Suresi 82  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 18/82
18-KEHF SURESI - 82. AYET    Mekke
وَأَمَّا الْجِدَارُ فَكَانَ لِغُلَامَيْنِ يَتِيمَيْنِ فِي الْمَدِينَةِ وَكَانَ تَحْتَهُ كَنْزٌ لَهُمَا وَكَانَ أَبُوهُمَا صَالِحًا فَأَرَادَ رَبُّكَ أَنْ يَبْلُغَا أَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ ۚ وَمَا فَعَلْتُهُ عَنْ أَمْرِي ۚ ذَٰلِكَ تَأْوِيلُ مَا لَمْ تَسْطِعْ عَلَيْهِ صَبْرًا -82
Ve emmel cidaru fe kane li ğulameyni yetımeyni fil medineti ve kane tahtehu kenzül lehüma ve kane ebuhüma saliha fe erade rabbüke ey yeblüğa eşüddehüma ve yestahrica kenzehüma rahmetem mir rabbik ve ma fealtühu an emrı zalike te´vılü ma lem testı´ aleyhi sabra
18-Kehf Suresi 82. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: «Duvara gelince, şehirde iki yetim oğlanındı. Altında ise onlara ait bir hazine var idi. Babaları da sâlih bir kimse idi. Artık Rabbin diledi ki onlar sinn-i rüşte ersinler de hazinelerini çıkarıversinler. (Bu) Rabbinden bir rahmet olarak (böyle yapılmıştır). Ve onu kendi reyimle yapmış olmadım. İşte bu, üzerine sabra takat getiremediğin şeyin izahıdır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Duvara gelince şehirde iki yetim oğlanındı. Altında ise onlara ait bir hazine var idi. Babaları da iyi bir kimse idi. Artık Pabbi diledi ki: Onlar erginlik çağına ersinler de hazinelerin çıkarıversinler -bu- Rabbinden bir rahmet olarak -böyle yapılmıştır- Ve onu kendi reyimle yapmış olmadım. İşte bu, üzerine sabra takat getiremediğin şeyin izahıdır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Düzeltilen (duvara gelince, şehirde) o uğradığımız "kariyye" denilen beldede (İki yetim oğlanın idi) adları "Esrem" ve "Sarim" imiş. 0 duvarın (altında ise onlara ait bir hazine var idi) onun için o duvarın yıkılmasına meydan verilmemiştir. Bu hazineden maksat ise altun ve gümüşten ibaret imiş. Yahut altundan yapılmış bir levha olup iki tarafında pek hikmetli, dindarca cümleler yazılı bulunmakta imiş. (Babaları da iyi bir kimse idi) rivayete göre o zat "kâsih" adında ibadete düşkün sofu bir mümin imiş. Bu ilâhî beyan gösteriyor ki: Bir zatın halinin iyiliği, çok kere zürriyyetinin, aşiretinin, etrafında bulunaların Allah'ın korumasında bulunmalarına bir vesile olur. (Artık Rabbin diledi ki: Onlar) o iki yetim (erginlik çağına ersinler de) bülûğe erip düşünce olgunluğuna sahip bulunsunlar da o zaman (hazineleri çıkarıversinler) ondan istifadede de bulunsunlar. Bu duvarın böyle düzeltilmesi, hazinenin koruma altında bulundurulması (Rabbinden bir rahmet olarak) böyle yapılmıştır. (Ve onu kendi reyimle yapmış olmadım) bu hususta kendi içtihadımla hareket etmedim. Onu ancak Allah Teâlâ'nın emriyle, onun ilhamiyle yapmış oldum. (İşte bu,) beyan olunan sebepler, maksatlar (üzerine sabra takat getiremediğin şeyin izahıdır) o yaptığım şeyler, böyle birer gayeye, faydaya binaen yapılmıştır. Bu kıssadaki faidelerden biri de şudur ki: Bir insan ne kadar bilgin olsa da yine her şeyi hemen anlayamaz. Binaenaleyh, yalnız kendisini görüp durmamalıdır ve her güzel görmediği şeyi, sebebini anlamadıkça hemen inkâr etmemelidir. Olabilir ki, o şeyde gizli bir fâide, bir menfaat bulunmuş olur da onu kendisi bilemez, İnsan, daima bilgilerini arttırmaya çalışmalıdır, İlim adamlarına karşı mütevazice harekette bulunmalıdır, kendisinin bir kusurunu anlayınca onu itiraf edip özür dilemelidir, özür dileyenlere karşı da affedici bulunmalıdır, sertlikle muameleden çekinmelidir. İnsanî erdemler, sosyal terbiye bunu gerektirir. § Hz. Hızır'ın hal tercümesi: Hızır Aleyhisselâm büyük bir zattır. Rivayete göre ismi "Belyan bin Mi I kân" imiş. Her uğradığı yerde veya namaz kıldığı sahada yeşil otlar vücude geldiği için kendisine böyle "Hızır" denilmiştir. Bu zatın bir takım gayb ilimlerini bildiği, pek mümtaz bir şahsiyet olduğu şüphesiztir. Ancak peygamber olup olmadığı kesin şekilde malûm değildir. Hz. Hızır, rivayete göre Zülkarneyin'in ordusunda büyük bir mevki sahibi olarak onunla Atlantik okyanusuna kadar gitmiş, hayat suyundan içerek kıyamete kadar hayatta kalmıştır. Bir hadisi şerif de vefat etmiş olduğunu göstermektedir. Hızır Aleyhisselâm, İbrahim Aleyhisselâm zamanında yaşamış, sonra Musa Aleyhisselâm'a karşılaşmıştır. Bazı beyanata göre de Hz. Hızır göğe kaldırılmış olan "Ilyâs" Peygamberden ibarettir. Şöyle ki Ilyâs Aleyhisselâm, i s rai loğ u I lar ı peygamberlerinden olup Hz. İsa'nın doğumundan dokuz asır evvel hayatta bulunmuştur. Beni İsrail, Bâl adındaki puta tapmakta idiler. Bu zat, onları bu müşrikçe hareketten yasakladığı için aleyhinde bulunmuşlardı, o da bir çok zaman sahralarda, mağaralarda yaşamış, nihayet ilyesa Aleyhisselâm'ı kendisine peygamberlikte halef bırakarak milâttan sekizyüz seksen sene evvel semaya kaldırılmıştır,

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014