KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

18-KEHF SURESI (110 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Kehf Suresi 26  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 18/26
18-KEHF SURESI - 26. AYET    Mekke
قُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثُوا ۖ لَهُ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ أَبْصِرْ بِهِ وَأَسْمِعْ ۚ مَا لَهُمْ مِنْ دُونِهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا يُشْرِكُ فِي حُكْمِهِ أَحَدًا -26
Kulillahü a´lemü bima lebisu lehu ğaybüs semavati vel ard ebsır bihı ve esmı´ ma lehüm min dunihı miv veliyyiv ve la yüşrikü fı hukmihı ehada
18-Kehf Suresi 26. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: De ki: «Ne kadar durduklarını Allah Teâlâ daha iyi bilendir. Göklerin ve yerin gaybı O´nun içindir. O ne güzel görür, ne güzel işitir! Onlar için O´ndan başka bir yardımcı yoktur ve hükmünde hiçbir kimseyi ortak kılmaz.»
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: De ki: Ne kadar durduklarını Allah Teâlâ daha iyi bilendir. Göklerin ve yerin gaybı onun içindir. 0 ne güzel görür, ne güzel işitir!. Onlar için o'ndan başka bir yardımcı yoktur ve hükmünde hiç bir kimseyi ortak kılmaz.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Resulüm!. (De ki:) ashab-ı kehf in mağarada (ne kadar durduklarını Allah Teâlâ daha iyi bilendir) işte onların mağarada uyku halinde ne kadar kalmış olduklarını bize haber veriyor. Artık ondan daha doğru bir haber olabilir mi?. Yahut ehli kitabın bu husustaki haberleri muhteliftir ve asrı saadete kadar aradan ne kadar zaman geçtiğini ise ehli kitap vesaire doğru tâyin edemezler. 0 müddeti en doğru bilen ancak Allah Teâlâ'dır. (Göklerin ve yerin gaybı onun içindir) gaybı tam olarak bilmek o Yüce Yaratıcıya mahsustur, (o) Ezelî Yaratıcı (ne güzel görür), o'nun göremediği hiçbir şey bulunamaz. 0 Kerem Sahibi Yaratan (ne güzel işitir!.) o'nun göremediği işitemiyeceği gizli bir söz, bir dua ve niyaz yoktur. (Onlar için) göklerin ve yerin ahalisi için (Ondan) o Yüce Yaratıcıdan (başka yardımcı yoktur) o'ndan başka bir destekçi, bir yardımcı mevcut değildir, (ve hükmünde) kazasında ve gayba İlim hususunda (hiçbir kimseyi) bir olan zatına (ortak kılmaz) artık her hususta o hikmet sahibi Yaratıcıya sığınıp dayanmalıdır, o'nun bütün beyanatını, hikmetin kendisi ve sırf hakikat bilip tasdik ve yüceltmeye devam eylemelidir. Ashab-ı kehf'in bu kıssası, bu sûredeki dört kıssanın birincisini teşkil etmektedir. § Ashab-ı kehf'in özet olarak tercümei halleri: Şöyle ki: 1 - Kur'an-ı Kerim'de ashab-ı kehf'in garip kıssaları bir ibret ve uyanma vesilesi olmak üzere bildirilmiştir. Onların zamanları ve bulundukları yer tayin buyurulmamıştır. Bu hususa dair tefsirlerde ve tarih kitaplarında uzunca ve kesin olmayan beyanat vardır. Bu cümleden olarak deniliyor ki, ashab-ı kehf denilen genç bir zümre soylulardan kimseler idiler, Allah'ın birliğine inanıyorlardı. Hz. İsa'nın dini üzere yaşıyorlardı, adları: Telmiha, Mekselmina, Meslina, Mernûs, Dedernus, Şazenuş, Keşef tetayyuş idi. Kendilerine tâbi olan köpeğin adı da Kıtmir idi. 2 - Ashab-ı Kehf denilen bir zümre, Tarsus veya Efsûs veya Dekinos denilen bir şehir ahalisinden idiler. 0 tarihte Hiristiyanlık mahiyetini kaybetmiş, Rum hükümdarı olan Dekyanus, halkı putperestliğe sevketmekte bulunmuş idi. Bu gençleri de kendi bâtıl dinine davet etmiş, kabu etmedikleri takdirde bunları öldüreceğini söylemişti. Bu gençler ise ağlamışlar, tevhit dininden ayrılamayacaklarını söylemişlerdi. Zalim hükümdar bunlara bir mühlet vermiş, kendisi de geçici olarak başka bir şehre çıkıp gitmişti. Bu gençler de başlarının çaresini aramışlar, o civardaki "Necius" adındaki bir dağda bulunan bir mağaraya gidip kapanmışlardı. Bu mağaranın Tarsusun kuzeybatısında, ondan üç saatlik bir mesafade bulunan bir dağın eteğinde bulunduğu müslümanlarca sanılmaktadır. Hrstiyanlar da buna bir takım azizlerin bir hapishanesi bulunmuş gözüyle bakmaktadır. Burası herkesçe bir ziyaret yeridir. 3 - Hükümdar Dekyanus, hükümet merkezine dönmüş, bu gençlerin böyle mağaraya gidip saklanmış olduklarını haber alınca orada ölüp kalmları için mağaranın kapısını kapattırmıştı. Diğer iki mühim zat ise ashab-ı kehf'in adlarını, haberlerini iki kurşun lâvhaya yazarak orada saklamışlardı. Tâ ki, bu vasıta ile o gençlerin hallerine ileride muttali olacak zatlar ortaya çıksın da onların o dindarca haberleri meçhul kalmasın. Bu levhaya da "rekim" denilmiştir. 4 - Dekyanus, bir müddet daha yaşamış, sonra ölmüş, bulunduğu muhitte birçok değişiklikler meydana gelmiş, ahalinin bir kısmı putperest bir halde kalmış, diğer bir kısmı da Allah'ın birliğine inanmıştı. Aradan böylece asırlar geçmiş, o havalide mümin, salih bir zat hükümdar olmuştu. Adı Tendüvis imiş. Altmış sekiz sene hükümdarlıkta bulunmuş, memleketindeki insanlar, fırkalara ayrılmışlar idi. Onlardan bir kısmı Allah'a ve, ahirete imân etmişlerdi, diğer bir kısmı ise bunları inkâr ediyorlardı. Dindar olan bu hükümdar, onların inkârlarından çok üzülmüştü, bâtıl ehlinin hak ehlinden, fazla olduğunu görünce gece ve gündüz ağlıyor, yarabbü. Bu kavme haşri nesrin gerçekleşeceğine dair şahitlik edecek bir harika göster diye duada, niyazda bulunuyordu. 5 - Ashab-ı Kehf ise üçyüz dokuz seneden beri o mağarada uyuyup kalmışlardı. Cenab-ı Hak, kendilerini harikulade bir şekilde muhafaza etmişti. Bir aralık bir kimse o mağaranın önünde kendi koyunları için bir hazire = ağıl yapmış, bu sebeple mağaranın kapısı tekrar açılmış idi. İçindeki gençler ise sıhhatleri, neş'eleri yerinde olarak uyanmışlardı. 6 - Vaktaki, gençler uyandılar, henüz yatmış oldukları günde bulunduklarını sandılar, içlerinden Telmiha'yı gizlice şehre gönderdiler kendilerine erzak getirmesini, ve şehrin ahvalinden haberdar olmalarını istiyorlardı. 0 zat, çıkıp şehre gelince her şeyin değişmiş olduğunu görerek hayrette kaldı. Kendisinin elindeki pek eski zamanlara ait gümüş akçe ise herkesin nazarı dikkatini celbetti, o zatın eski bir hazineyi elde etmiş olduğunu sanıverdiler ve onun sözlerine bakarak cinnet getirmiş olduğuna inandılar. Sonunda işi tetkike başladılar, mağaraya gelip diğer gençleri de orada ibadet ve itaatle meşgul görüp şaşırıverdiler. Oradaki o eski lâvhalarda bu gençlerin tarihî hayatını göstermiş oluyordu. 7 - Mağaradaki o gençleri görenler durumu hükümdarları Tendüvis'e gidip haber verdiler. Hükümdar hemen mağaraya koşup geldi, öyle asırlardan beri mağarada yatıp kalmış gençleri gördü, onların o harikulade hayatını anlayarak duasının kabul edilmiş olduğundan dolayı, Cenab'ı Hak'ka şükretti. Çünkü haşir ve nesrin imkânına ait istediği bir harika, bir kuvvetli delil bu şekilde vücude gelmiş bulunuyordu. Bu olaydan sonra artık o gençler hayatı terk ederek o mağara içinde defnedilip kaldılar. 0 mağaranın yanında bir mescit inşa edildi, o gençlerin adlarını devam ettirmek için bununla da hizmet edilmek istenildi. Allah'ın rahmeti onların üzerine olsun.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014